(Milli Gazete)
Giriş
Burada, Sosyolojik savaş amaçlı 15 Temmuz Askeri darbe
girişimini çok yakından ilgilendiren bir Proje olarak “Büyük Ortadoğu
Projesi”(BOP) ana hatları ile ele alınıp değerlendirilecektir.
‘Büyük Ortadoğu Projesi’ (BOP)
BOP, ABD’nin Avrasya hâkimiyeti için geliştirdiği bir proje
olup ‘Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC)’ ana projesinin bir alt projesidir.
Kamuoyuna ilk kez Joint Forces Quarterly dergisinin (ABD Silahlı Kuvvetler
dergisi) Sonbahar 1995 sayısında ‘The Greater Middle East’ ismi ile duyurulmuştur.
Proje, ‘NNSS 02’ olarak kodlanan ‘Ortadoğu’da ABD’nin Yeni Ulusal Güvenlik
Stratejisi: Bir 11 Eylül Sonrası Analizi’ adlı belgenin üzerine
oturtulmuştur(1).
26 Şubat 2003’te Amerikan Girişim Enstitüsü’nde ABD Başkanı
Bush tarafından ‘Ortadoğu’da Demokratik Değerlerin Yayılmasını Öngören Plan’
açıklanırken ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nden bahsedilmiştir.
Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice, 7 Ağustos
2003’te The Washington Post gazetesindeki yazısında, BOP kapsamında 22 ülkenin
“yeniden yapılandırılacaklarını” ifade etmiştir. Ulusal Demokrasi Vakfı’nda, 6
Kasım 2003’te Bush, ‘Ortadoğu’yu Özgürleştirme Stratejisini’ ve Başkan
yardımcısı Dick Cheney de, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nda ‘Büyük
Ortadoğu’ya Reform’ projesini açıklamıştır. ABD Dişişleri Bakanı Colin Powell,
değişik zamanlarda yaptığı konuşmalarda İslam coğrafyasının siyasal olarak
değiştirileceğini belirtmiştir (1).
ABD NATO Konseyi Daimi üyesi Nicholas Burns, 24 Ekim
2003’te, ‘NATO ve Büyük Ortadoğu’ adlı toplantıdaki konuşmasında, “NATO’ya yeni
bir misyon biçilip Büyük Ortadoğu’da konuşlanmasını” istemiştir (2). Londra’da
yayınlanan El Hayat gazetesi 13 Şubat 2004’te, ABD’nin G-8 zirvesi için
hazırlatıp üye ülkelere dağıttığı taslak metni yayınlamıştır (3).
BOP ile ilgili yayınlanmış belgeler incelendiğinde, BOP’un
birbiri ile iç içe geçmiş biri görünür, diğeri gizli (şer ittifakının bildiği)
olan iki amacı olduğu anlaşılmaktadır.
Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP’un) Görünür Amaçları
ABD yönetiminin, kamuoyuna dönük yaptığı yazılı ve sözlü
açıklamalardan BOP’un görünür amaçları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
*
Bölgedeki Kitle İmha Silahlarının (KİS) kontrol edilmesi, üretiminin ve
yaygınlaştırılmasının engellenmesi,
*
Bölgedeki terör odaklarının kurutulması, terörle mücadelenin sürekli hale
getirilmesi,
*
Totaliter rejimlerin demokratikleştirilmesi,
*
Serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaştırılması ve gerekli mekanizmaların
kurulması,
*
Bölgenin modernleştirilmesi,
*
İnsan haklarının ve özgürlüklerin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması,
*
Kadınlara eşit haklar tanınması,
*
Radikal İslami unsurların temizlenmesi,
* Dini
eğitimde reform yapılması.
Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP’un) Gizli Amaçları
BOP’un gizli amaçları, 8 başlık altında toplanabilir:
Müslümanlardan ABD’ye karşı meydana gelebilecek olan bir
meydan okumayı kırmak.
‘Ilımlı İslam’ adında yeni bir din inşa ederek İslam
dünyasında bir sapma hareketi meydana getirmek ve çatıştırmak.
Büyük Ortadoğu coğrafyasını, dini, etnik ve mezhepsel olarak
bölebilmek için yeni uluslar inşa edip bölgedeki karışıklığı ve çatışmayı
sürekli kılmak (“Kaos Projesi”).
Bu coğrafyada var olan devletlerin uluslararası sermayeye
göre yapılandırılmasını sağlamak.
Bölgedeki enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını kontrol
ederek enerji nedeniyle buralara bağımlı olan ve gelecekte ABD’ye rakip
olabilecek güçleri kontrol etmek.
Bölgede var olan stratejik madenlere el koymak.
İsrail’in güvenliğini sağlamak ve Büyük İsrail’i kurmak.
Çin, Rusya, AB ve Hindistan’ın bölgede etkili olmasını
engellemek.
Bir dönem Afganistan’ın geleceğinde Amerikan Politikası
Koordinatörlüğü görevini üstlenmiş olan Richard Haass, ABD’nin işgal edeceği
bölgelerde hâkimiyet kurabilmesi için önerdiği yol “…Değişik şekillerde
karışıklık yaratarak ilk önce tüm karşı çıkanları yok edeceksin ve daha sonra
başka bir topluluk yaratma işiyle meşgul olacaksın.” (4) şeklindedir. Bugün Şer
ittifakı (ABD-İngiltere-İsrail-Siyonizm) tarafından, Afganistan, Pakistan,
Irak, Suriye, Yemen, Sudan, Mısır, Libya ve Türkiye’de bu strateji fiilen
uygulanmaktadır (Şekil 1-2).
Türkiye’yi Bekleyen Tehlike: “Özerk
Bölgeler”/ “Kanton Bölgeler”
ABD’de, Brookings Enstitüsü’nce Haziran 2015’te hazırlanan
raporda, “Suriye’nin Kantonlara ayrılması” ön görülmektedir. Brookings’in
stratejisine göre, “arazide savaşacak esas kuvvetler, yerel güçler olacaktır”.
Ancak güvenli bölgeler (Kantonlar), ABD önderliğindeki koalisyon güçleri
tarafından oluşturulacak ve korunacaktır. Türkiye de bu kantonlaşmaya ortak
edilecektir (5).
Brookings’in Raporunda öngörülen strateji altı aşamalıdır:
Birinci aşama, hedef ülkelerde tüm otoriteleri yıkarak,
toplumu etnik, dini ve mezhebi olarak birbiri ile savaştırarak, herkesin
herkese düşman olduğu bir kaos ortamı meydana getirmek
İkinci aşama, kaostan yorgun düşmüş, iç göçlerle dini,
mezhebi ve etnik olarak ayrışmış olan coğrafyada küçük “güvenli bölgeler”
meydana getirmek
Üçüncü aşama, oluşturulan “güvenli bölgeleri”, “özerk
bölgeler” haline getirmek
Dördüncü aşama, Eski sistemin mensupları tasfiye edildiği
için yeni yönetimde görev alacak yeni insan unsuruna ihtiyaç vardır. İlgili
bölgeden yeterli sayıda insan alınıp ülke dışına götürülecek ve şer ittifakının
öngördüğü yerlerde, yeni sömürgeciliğe hizmet edecek tarzda 2-3 yıllık bir
eğitime tabı tutulacak, sonra da ülkelerine geri getirilip özerk kanton bölge
yönetimine getirilecektir.
Beşinci aşama, birbirlerine düşman olan özerk kanton
bölgeleri, konfederal bir devlet yapısına dönüştürmek.
Altıncı aşama, birbirine düşman olan kanton bölge
yönetimlerinin birlikte çalışma imkânı olmayacağından, onları ayrıştıracak
politikalar uygulayarak, kanton bölgeleri ayrı devletlere dönüştürmek.
Şüphesiz ki öngörülen bu strateji, bugünden yarına sonuç
alabilen bir strateji olarak değerlendirilmemelidir. Çatışan tüm dinamiklere
bağlı olarak uzun vadeli bir strateji olarak düşünülmelidir. Bu yaklaşım,
Irak’ta uygulanmış fakat süreç devam etmektedir.
“Kantonal Suriye Projesi”, Şer ittifakının ortak kararıdır:
İsrail Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Moşe Yalon:
Suriye, şimdiden yarı-bağımsız yapılara bölünmüştür. Dürziler güneydeki belirli
alanlarda yoğunlaşırken, Suriyeli Kürtler de kuzeyde... Doğuda ise IŞİD gibi
Sünni unsurlar vardır.” (Sputnik, 21 Temmuz 2015)(6).
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry: “Bizim IŞİD ile mücadele
konusundaki kararlılığımız, büyük ihtimalle yıllar içinde karşılığını
bulacaktır. Kuzeyde ve Batıda Kürt birlikler cesurca savaşıyor ve Sünni
aşiretler de sahaya çıkmaya başladı.” (6).
Bugün Irak-Suriye düzleminde uygulanan bu strateji yarın
Türkiye’de uygulanmak istenecektir. ABD’nin Birinci Körfez operasyonu hemen
sonrasında eski CIA şefi Graham Fuller’in yaptığı açıklamalar, Irak ve Suriye
için öngörülen ve uygulamaya sokulan projenin, Türkiye için de geçerli olduğunu
göstermektedir:
“…Kürtlerin bu üç ülkede (Irak, İran ve Türkiye) girişeceği
özerklik, ardından gelebilecek bağımsızlık ve hatta birlik arayışları bölgeyi
istikrarsız kılacaktır. Böyle bir eğilim artık en azından Irak’ta önüne geçilmez
bir hal almıştır…
Eğer Ankara bu süreci durdurmaya çalışırsa ortaya çıkacak
sonuç tehlikeli ve masraflı olabilir. Böyle bir deneme sadece Türkiye’nin
önemli bir parçasını kaybetmesine yol açmayıp, kaçınılmaz olarak Türkiye’nin
diğer bölgelerine dağılmış Kürt topluluğunun da istikrarsızlığına sebep
olacaktır. Kürt sorunu, Türkiye’nin gelecekteki istikrarı, bölgedeki rolü ve
Batı ve ABD ilişkileri için büyük önem taşımaktadır.” (7)
Fuller’in bu görüşleri, KCK sözleşmesinde (Madde 2, 4, 5,
45), Türkiye-Iran-Irak-Suriye düzleminde var olan Kürt halkının yoğun yaşadığı
bölgeleri, “Özerk, Konfederal, Sınırları Olmayan Bir Devlet” olarak inşa etmek
olarak yer almaktadır(8,9).
Benzer şekilde eski CIA ve Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA)
Başkanı Michael Hayden, Ortadoğu’daki 20. yüzyıl politik mimarisinin çöktüğünü
ve bölgede “otonom bir Kürt bölgesinin” kurulması gerektiğini ifade etmektedir:
“Eski gitti ve yeninin yaratılması gerekiyor. Bu durumda yapılması ve
konuşulması gereken Kürtler’in geleceğidir. Yani otonom bir Kürt bölgesi.”
(10).
12 Eylül 1980 darbesini yapan, ABD’nin “Bizim Çocuklar”
dediği 7’inci Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, “…Kaç senesi var bilmiyorum ama
Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir”… “Bu eyaletler, ‘Ankara, İstanbul,
İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon’ olabilir” demiş olması
ve darbe sonrasında “böyle bir çalışmayı başlattıklarını” itiraf etmiş olması,
Türkiye’deki darbelerin arka planında çok değişik, pis pazarlıkların
yapıldığının bir göstergesidir (11 ).
Sonuç: Türkiye Saddam’ın Düştüğü Tuzağa Düşmemeli ve Truva
Atı Olmamalıdır
Şer ittifakı, 7 Haziran 2015 Genel seçimlerinden sonra
Taşeron Örgütü HDP’yi, 15 Temmuz Askeri Darbe Girişiminde de Taşeron Örgütü
Gülen Hareketini niçin harcamıştır? Şer ittifakının, Türkiye’den alamadığı ne
vardı da, bu iki taşeron örgütünü harcamak zorunda kalmıştır?
Bu sorunun cevabını, Soros ve ABD Dişişleri Bakanı Kerry’nin
yaptığı açıklamalar ışığında verebiliriz. Siyonizm’in önemli isimlerinden
Kadife Darbeci Ekibin başı George Soros, Sabancı Üniversitesi’nde verdiği
konferansta, “Türkiye’nin ihraç etmesi gereken şey ordusudur” (11) diyerek Türk
Silahlı Kuvvetleri’ne Ortadoğu coğrafyasında jandarmalık rolü biçmiştir. Bunu,
2014 yılında, ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry’nin; “Türkiye İŞİD ile mücadelede ön
cephede yer alacak”, 2014 yılında NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in “Türkiye’yi
İŞİD tehditlerine karşı korumaya Hazırız” demiş olmaları (12) ve “Arazide
savaşacak esas kuvvetler, yerel güçler olacaktır. Güvenli bölgeler (Kantonlar),
ABD önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından oluşturulacak ve korunacaktır.
Türkiye de bu kantonlaşmaya ortak edilecektir (5) Brookings Enstitüsü’nün
raporundaki bu öngörü ile birleştirdiğimizde; Türkiye’nin, Ortadoğu bataklığına
sürüklendiğini ve Saddam Hüseyin’in düşürüldüğü tuzağa düşürülmek istendiğini
söyleyebiliriz.
PKK ve PYD’ye karşı Türkiye’ye destek vermeyenlerin, İŞİD’e
karşı Türkiye’ye destek vermek istemesi, anlamlı ve düşündürücüdür. Suriye’ye
askeri müdahale etmekten kaçınan Türkiye’nin, 15 Temmuz İhanet hareketinden
sonra Suriye’ye girmesinin Darbe Girişiminin amaçları ile bir ilgisi olmalıdır.
Türkiye’ye Irak-Suriye hattının haritası çizdirilmek
istenmektedir. Bunun devamında Türkiye’nin eyalet sistemine geçmesi baskısı
gelecektir. “Eyalet sistemine geçin, Irak ve Suriye’nin Kuzeyi ile Türkiye’nin
Güneydoğusunu, Kürdistan eyaleti yapın, bölge hem barış ve huzura kavuşur hem
de Türkiye büyür” havucu, Türkiye’ye uzatılmış olabilir. Rahmetli Özal’ın
Körfez harekâtında “bir koyup üç alacağız” dediği havuç, muhtemelen, buydu.
Enerji havzasına kavuşan ve enerji sorununun çözen bir
Türkiye, kısa zamanda bölgesel ardından küresel güç olur. Bunu, Şer İttifakının
kabul etmesi mümkün değildir. O nedenle Türkiye, Saddam’ın düştüğü tuzağa
düşmemelidir. Türkiye, şer ittifakının taşeronu ve Truva atı olmamalı;
jandarmalığa soyunmamalıdır.
Türkiye, Müslüman halklarla birlikte şer ittifakının oyununu
bozabilir, kurulmak istenen tuzakları deşifre ederek parçalayabilir:
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların
düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara
hazırlanmış bir tuzak, bir düzen vardır.” (14 İbrahim46)
Türkiye, Cerablus- Halep Hattını Güvenli bölge kılıp
Suriyelileri bu bölgeye yerleştirip güvenliklerini sağlamalı; bundan öteye
gitmemelidir. Bunun için Türkiye, Rusya, İran, Suud ve Katar’la işbirliği
yapmalıdır.
Unutmamak gerekir ki;
“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba
uğrayıp-devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (26 Şuara 227)
Kaynaklar
1. Buze Ö., ‘Büyük
Ortadoğu Projesi ve Yeni NATO’, Teori, İstanbul, Mayıs 2004, S:3-19
2. R. Nicholas Burns
(NATO Konseyi Daimi Üyesi) Yeni Nato Ve Büyük Ortadoğu 24 Ekim, 2003
3. ‘Büyük Ortadoğu
Girişimi’ Taslak Metni, Kudüs Dergisi, El Hayat Gazetesinden Çeviri, Kış 2004,
Sayı 4 S: 112-121
4. Foster J.B. ‘Emperyal
Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik, Sayı:6, Sonbahar 2003, S: 39-45
5. Akfırat, F.,
Aydınlık, 20, 22, 07. 2015.
6. Bulut, A., Yeniçağ,
21.07.2015.
7. Vatandaş, A.,
Armagedon Türkiye–İsrail Gizli Savaşı, Timaş , İstanbul, 1997.
8. Çiçek, N., PKK’NIN
Yeni Stratejisi: ‘Şehir Gerillacılığı’, Timetürk 08.09.2015
9. SDE Raporu, KCK
Örgütlenme Modeli ve Amacı, Ankara, Temmuz 2011
10. Milliyet 26.03.2016
11. Bozkurt; C., Erboz,
F., Öztük Kay, S., “Dost Görünen Düşman Kahpe Amerika”, Yeniçağ Gazetesi, 17
Ekim–08 Kasım 2007
12. 23.09.2014 Dünya.
Arşiv
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder