11 Haziran 2015 Perşembe

Taksim Kadife Darbe Sürecinin 7 Haziran 2015 Genel Seçimler Aşaması - 1: Bir Truva Atı Bulmak

 (Milli Gazete)

Bu yazı dizisinde Taksim Kadife Darbe Süreci altında yapılmış olan 7 Haziran 2015 seçimleri ele alınıp değerlendirilecektir. Bu değerlendirme yapılırken genellikle AKP li kardeşlerimizi, zaman zaman da Saadetli kardeşlerimizi üzebiliriz. Maksadı aşan ifadeler kullanır isek şimdiden özür dileriz.

7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine Giderken Sivil Diktatör (!)/ Sivil Diktatörlük (!) İnşası

Kadife darbeler, diktatörün varlığını esas alan ve şiddet içermeyen uzun vadeli büyük bir stratejiye dayanırlar (1). İnsanlar, genel olarak diktatörlerden nefret ederler ve korkarlar. Kadife darbeci teoriye göre bütün mesele, bu korkuyu yıkmak ve halka güven vermektir. Bunun için farklı eylem türleri ile diktatörün imajını ve gücünü zayıflatmak gerekmektedir. (Geçmişteki Umran Dergisi ve Milli Gazete Yazılarına bakılabilir.) Taksim Gezi Parkı operasyonundan bu güne sürdürülen Kadife darbe süreci, ana bir strateji üzerine oturtulmuş olup farklı aşama ve evreleri ihtiva etmektedir/edecektir de. Her bir aşama ve evrede, ana stratejinin ön gördüğü farklı hedefleri elde etmek için farklı taktikler uygulanmaktadır. Aşamalar arasında meydana gelen olaylar ve söylemler, birbirinden bağımsız ve kopuk olmayıp birbiri ile koordineli ve birbirini tamamlamakta ve de desteklemektedir. Hedef alınan yapının strateji ve taktiklerine göre çizilen strateji ve uygulanan taktikler gözden geçirilerek yenilenmektedir. Süreç özel bir ekibin yönetimi ve denetimi altında yürütülmektedir.

Bu açıdan bakıldığında AKP kurmayları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taksim Kadife Darbe sürecini bir bütün olarak görüp buna uygun bir strateji, söylem ve ittifak geliştirememişlerdir. Mitinglerdeki ve ilk iki seçimdeki başarı, meselenin halledildiği anlamında yorumlanmış ve değerlendirilmiştir. Küresel güçlerin kendilerine savaş açtığını seslendirip iç ittifakları genişletmeleri gerekirken; tam tersini yaparak kendi menfaatlerine, iyiliklerine söylenen ve fakat kendilerinin o andaki, fikirlerine düşüncelerine ters düşen ne varsa, kim varsa hepsini paralelci , hain sınıfına sokarak karşı cephede konumlandırmışlardır. Merkez Bankası Başkanı ve ona destek veren AKP li bakanlar da buna dâhildir. En kritik zamanlarda kendilerine destek vermiş olan MHP lideri Bahçeli yi ve Saadet Partisi yöneticilerini, paralelci , hain kategorisine sokmaları, nasıl bir stratejinin ürünüdür anlamak mümkün değildir. 

Böylelikle kendilerini yalnızlaştırmışlar, karşılarında kendi elleri ile bir cephe oluşturmuşlardır. Kadife darbecilerin ekmeğine yağ ile balı birlikte sürmüşlerdir. Türkiye de CHP, Gülen Hareketi Maskesi Takmış Yapı, pek çok köşe yazarı kadrosu, Taksim Gezi parkı olaylarının öncesinden başlayarak 7 Haziran 2015 seçimleri tamamlanana kadar, Erdoğan ın diktatörlüğünü ilan etmişler ve Sivil Dikta/Diktatörlük söylemini, şiddeti değişmekle beraber, hep canlı tutmuşlardır. AKP kurmayları, bu söylemin rastgele söylendiğini ve neyi hedeflediğini zamanında görememiş, buna karşı yeni bir söylem geliştirememiş ve tedbir almamışlardır. Böylelikle 7 Haziran 2015 Genel seçimlerine gelinirken sivil diktatörlük (!) söylemi üzerinden ittifak kurularak geniş bir cephe oluşturulmuştur. AKP kurmaylarının, Yeni Anayasa yapımını, Başkanlık sistemi merkezli olarak düşünmeleri, bunu savunmaları, buna karşı çıkanları hain ilan etmeleri, Diktatörlük söylemlerine malzeme sağlamaktan başka bir işe yaramamıştır.

Halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan ın, anayasal değişiklik yapılmadan başkanlık sistemi varmış gibi davranması, Başbakanlık için yapılmış olan binaya gelip oturması, gölge kabine kurması ya da bu imajı oluşturması, iki de bir Bakanlar kuruluna başkanlık etmesi, Başbakana medya üzerinden talimatlar yağdırması; aldığı birçok karardan (Hakan Fidan olayı, Şeffaflık Paketi, Dolmabahçe çözüm toplantısı vb..) Başbakana geri adım attırması, başta AKP tabanı olmak üzere her kesimde rahatsızlık meydana getirmiştir.

AKP kurmaylarının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ın yaptığı en büyük hata, 7 Haziran 2015 Genel seçimlerini, genel seçim olmaktan çıkarıp Başkanlık Sistemi seçimlerinin provasına dönüştürmesi olmuştur. Yasal hiçbir değişiklik yapılmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan ın, AKP Genel Başkanı gibi seçim kampanyasına iştirak etmesi, meydanlara inmesi, başkanlık için 400 milletvekili istemesi, AKP dışındaki diğer parti liderlerine çatması, onlara hakaret etmesi, medyaya, köşe yazarlarına, medya patronlarına hakaret etmesi, farklı söz söyleyen herkesi, hain ve paralelci ilan etmesi ve bu noktada ölçünün kaçırılması, özellikle, Türk Tipi Başkanlık Sistemi diye bir kavramı seçim sathı malinde seslendirmiş olması, Kadife darbecilerin diktatörlük söylemlerine çok ciddi katkı sağlamış ve ittifak cephesinin her geçen gün daha da genişlemesine imkan vermiştir. İslam coğrafyasındaki diktatörlerin, lüks, israf içinde yaşadığı, sözlerine güvenilmeyeceği bu toplumda çok yaygın bir kanaattir. 1000 odalı Cumhurbaşkanı köşkü üzerinden başlatılan, aydınlatma masrafları , altın klozet (!), bin liralık bardak (!) gibi lüks ve israf söylemleri ile kamuoyunda bir rahatsızlık meydana getirilmiştir. Bu tartışma sürecinde, Diyanet İşleri Başkanı nın aldığı arabayı iade etmesi karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ın, 330 bin liralık bir araba onun için lüks müdür , Ben ona yeni bir araba vereceğim , Uçak tahsis edeceğim demiş olması ve Maliye Bakanının 3 milyar dolar bizim için çerezdir demiş olması, AKP tabanında ciddi bir rahatsızlık oluştururken; diğer kesimlerde de diktatörlük korkusunu, yaygınlaştırmış ve derinleştirmiştir.

Bütün bu verilerden hareketle Kadife darbecilerin yaygınlaştırıp derinleştirdikleri, Sivil Dikta/Diktatörlük söylemi, özellikle, en kutsal değeri özgürlük olarak benimsemiş olan yeni nesil gençler (İslamcı-Dindar Gençlerin bir kesimi dâhil) ve baskılardan çok çekmiş olan Kürt halkı üzerinde çok olumsuz bir etki meydana getirmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ın, Kobani düştü düşecek söylemi, seçim sürecinde muhtemelen MHP ye kayan oyların gidişini durdurmak için daha önceki söylemlerinin tam tersine Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımın sorunları vardır , Dolmabahçe görüşmesini tasvip etmiyorum, yanlıştır , HDP barajı aşamaz anlamına gelecek ifadeler kullanması, Demirtaş a hakaret etmesi, Kürt halkını rencide etmiş, dindar Kürtlerde etnik duyguların harekete geçmesi sağlanarak HDP nin saflarına itilmişlerdir.

Sivil Diktatörü Yıkmak İçin (!) HDP Merkezli Gayrı Memnunlar İttifakı: Seni Başkan Yaptırmayacağız (!)

Kadife Darbelerde en önemli noktalarından biri, diktatörü inşa etmek ise diğeri de, inşa edilen diktatörün en zayıf noktasını ( Diktatörün Aşılın Topuğu ) tespit edip tüm silahları, o noktaya yönelterek kesintisiz saldırı düzenlemektir (1). AKP yi, CHP ya da MHP oyları ile iktidardan düşüremeyeceğini iyi gören Kadife Darbeciler ( Üst Akıl ), AKP nin öncelikle tek başına iktidar olmamasını hedeflemişler; bunun için de, AKP oy tabanında oy kaymasının sağlanmasını stratejik hedef olarak benimsemişlerdir. AKP nin oy potansiyeli olarak en zayıf noktası, Milli Görüş Oyları , Milliyetçi Türk Oyları ile Kürt Oylarıdır. Bu üç farklı oy tabanının gidebileceği dört parti, sırasıyla Saadet Partisi, MHP/BBP ve HDP dir. Saadet Partis,, hem dini hem de milli hassasiyeti olan Türklerin ve dini hassasiyeti olan Kürtlerin oyunu alabilme imkânına sahiptir. Milliyetçi Türk oyları MHP/BBP ye, Milliyetçi Kürt oyları da HDP ye gitme eğilimlidir. Numan Kurtulmuş üzerinden yürütülen Saadet Partisi operasyonu ile Saadet in oy potansiyeli, %2 ler düzeyine çekilerek Saadet, AKP için uzun bir zamandan beri ciddi tehlike olmaktan çıkarılmıştır. Oy kayması anlamında geriye kalan en ciddi imkan, BDP (HDP) dir. Bu nedenle AKP yi iktidardan düşürmek isteyen Kadife Darbeciler ( Üst Akıl ), stratejilerinin merkezine BDP (HDP) yi yerleştirmişlerdir. Kadife Darbeciler, 2002 seçimlerinde MHP yi parlamento dışında bırakan Genç Parti deneyimini kullanarak AKP yi tek başına iktidardan alıkoyacak bir Truva Atı olarak BDP (HDP) yi görmüşler ve ona göre politika geliştirmişlerdir.

BDP nin isminin HDP olarak değiştirilmesi, terörle özdeş hale gelmiş bir partinin imajını yenilemek amaçlıydı. HDP kurucuları, toplumun çok farklı kesimlerinden seçilerek daha sonraki süreçte gayrı memnunlar ittifakı için gerekli psikolojik zemin var edilmiştir. Kobani olayları ile ilgili Selahattin Demirtaş, ABD ye davet edilip kendisi ile hem ABD hem de Kanada da özel görüşmeler yapılmıştır (2,3). HDP eş başkanının Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi ve %9,5 civarında rey almasının sağlanması, 2015 seçimleri için yapılmış en ciddi bir hazırlıktı. Ellerinde AKP den ciddi rey alarak barajı geçebilecek bir parti vardı. Barajı geçemediği taktirde de Türkiye yi karıştıracak bir ittifak grubu vardı. Her iki durumda da, onlar kârlı olacaktı. Böylece her iki kesimin menfaatine çalışan bir sistem kurulmuştur. 

Seni Başkan Yaptırmayacağız sloganı, Kadife Darbenin Haziran 2015 Seçimleri Aşamasının en stratejik sloganıydı. AKP den şikâyetçi ve AKP yi başka türlü iktidardan düşüremeyeceklerini düşünen tüm gayrı memnunlar, çok mahirane bir şeklide HDP ye yönlendirilerek AKP nin tek başına iktidar olması engellenmiştir.

Sonuç: Bir İkaza İhtiyaç Var!

AKP, kibrine yenik düşmeseydi bu oyunu zamanında görür, Saadet-BBP ile ittifak kurarak ya da seçim barajını %5 e indirerek bozabilir; Dini hassasiyeti olan Kürt tabanın HDP ye gitmesine, kavmiyetçiliğe kaymasına mani olabilir ve Parlamento içinde çok iyi bir ittifak grubu meydana getirebilirdi.

Genel olarak, AKP Teşkilatlarının, milletvekillerinin, belediye personellerinin, son yıllarda takındıkları kibirli ve müstağni tutum ve tavırlar, bu son söylemlerle birleşince; toplumun şuur altında AKP nin bir ikaza, uyarıya ihtiyacı vardır kanaatinin hâsıl olmasına neden olmuştur. (İlahi ikaz boyutu, daha sonra değerlendirilecektir.)

Toplum bu ikazı yapmıştır: Dur ve dinle. Her yaptığın doğru değildir.

Kaynaklar

1- Sharp G., Diktatörlükten Demokrasiye Kurtuluş İçin Teorik Bir Çerçeve, ABD, The Albert Einstein Enstitüsü, Dördüncü Baskı, Mayıs 2010, S: 10-36.

2- Diler, E., İlk Raund, Takvim, 8.6.2015.

3- Diler, E., 2. Cumhuriyet!, Final Maçı, Takvim, 9-10.3.2015.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...