(Milli Gazete)
Giriş
Müslüman ın zihin dünyasında bir med cezir hali olan dünyevileşme, ne laikleşme ne de sekülerleşmedir. Geçici bir kalp kararması, baskın nefsi emare halidir. Dünyevileşme, Makam-Asalet Tutkusu ve Mal-Mülk-Servet Tutkusu olmak üzere iki ana eksende tezahür etmektedir. Burada, Müslümanların zihin dünyasında meydana gelen kırılma/med cezir ile ilgili Bakara süresi 246-253 ayetleri çerçevesinde bir sorgulama yapılacaktır.
Allah Yolunda Savaş ve Arınma
Talut ile Calut un mücadelesi, Hakla Batılın mücadelesinde ilginç örneklerden biridir. Mücadelenin başlangıcından sonucuna kadar vuku bulan bir kısım olaylar, tevhidi mücadelede daima göz önüne alınması gereken dersler içermektedir. Tefsirlerde yer aldığı şekliyle İsrail oğulları, Mısır ile Filistin arasında yerleşmiş bulunan Calut un hükümdarları olduğu Amalıkalılar, İsrail oğulları ile yaptıkları savaşlarda galip gelmişler, ülkelerinin büyük çoğunluğunu işgal edip kendi ülkelerine katmışlar, çocuklarını alıp götürmüşler, Tevratlarını almışlar ve kalanlarını da vergiye bağlamışlardır (1-4).
Ülkelerinin büyük bir kısmını kaybetmiş olmaları, çocuklarının esir alınması, Tevratlarının alınması ve kendilerinin vergiye bağlanması nedeniyle İsrail oğullarında büyük bir öfke ve intikam arzusu meydana gelmiştir. Bu psikolojinin etkisi ile Peygamberlerine baskı yaparak Allah tan kendilerine bir melik/komutan göndermesini ve savaş izni verilmesini talep etmişlerdir:
[002.246] Musa dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerini görmedin mi Hani, peygamberlerinden birine: «Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım» demişlerdi, O: «Ya üzerinize savaş yazıldığı halde, savaşmayacak olursanız » demişti. «Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.) « demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı dışında (çoğunluğu) yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. Peygamberleri, İsrail oğullarının savaş izni talebine karşılık onları uyarmıştır. Savaş izninin verilmesi durumunda, savaşmayacak olurlarsa, çok daha kötü sonuçların doğabileceği konusunda Peygamberleri onları uyarmıştır. Bu uyarı, dikkat çeken önemli bir noktadır.
Çünkü genellikle duygusal talep ve tepkiler, hamasi konuşmalar, hayatın pratik gerçekleri ile yüz yüze gelindiğinde, tereddütlere sebebiyet verebilmektedir. Peygamberlerinin İsrail oğullarını bu anlamda uyarması, mücadelenin genel kanuniyetine uygundur. Bu uyarıya rağmen, İsrail oğullarının Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.) demeleri, yurtlarını ve çocuklarını kaybetmiş olmalarının neden olduğu intikam alma arzusunun dışsallaşmasından başka bir şey değildir. Böyle durumlarda dikkat edilmesi gereken asıl mesele, iş ciddiye bindiği, mücadele/savaş kesinlik kazandığı zaman, ortaya nasıl bir tavrın konulacağıdır. Nitekim ayete göre savaş narası atanların büyük bir çoğunluğu, savaş izninin verilmesi durumunda yüz çevirmiş, isteklerinin gerektirdiği sebatı göstermemiş olmalarıdır. Bu, mücadele edecek insan unsurunun ilk arınması, ayıklanması sürecini oluşturmaktadır.
Mal -Makam Tutkusu ve Arınma
İsrail oğulları, peygamberlerinden hem komutan gönderilmesini hem de savaş izni verilmesini talep etmişlerdi. İlk imtihanlarını savaş izni çıktığında vermişler ve büyük bir kesim, bu imtihanı kaybetmiştir. İkinci imtihanları daha sarsıntılı olmuştur. Allah tarafından kendilerine komutan olarak Talut un gönderilmiş olması, İsrail oğulları içerisinde ciddi tartışmaların çıkmasına neden olmuş, Talut un komutanlığına onun mal ve servet bakımından durumunu öne sürerek itiraz etmişlerdir: Onlara peygamberleri dedi ki: «Allah size Talut u (melik olarak) gönderdi.» Onlar: «Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir » demişlerdi.
O (şöyle) demişti: «Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve vücud gelişimini arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.»(2/247) Ayetten Talut un zengin ve o anda sözü geçen bir ailenin mensubu olmadığı anlaşılmaktadır. Burada Mal, mülk ve servet tutkusu, makam tutkusuna neden olduğu görülmektedir. Keza bunun terside doğrudur. O nedenle dünyevileşmiş, sekülerleşmiş ve laikleşmiş insanlardaki psikolojiye göre zengin olmak, her türlü hakka, imkâna sahip olmayı gerekli kılar. Aynı gerekçe ile müşrikler, Hz. Peygamberin peygamberliğine karşı çıkmışlardır (38/8; 43/31)
Zengin olmak için gerekli şartlar ile komutan olmak için gerekli şartlar aynı değildir. Her iki kesimin farklı ehliyet ve liyakatte olması doğaldır. Nitekim Peygamberleri onlara, kumandanlık için olmazsa olmaz şartlardan olan vücut gelişimi ve komutanlık bilgi ve becerisi gibi iki özelliğe Talut un sahip olduğunu dile getirerek cevap vermiştir. Bu, yönetim felsefesi açısından çok önemlidir. Emanetin ehline verilmesi ilahi emir olarak bütün peygamberlere emredilmiş bir ilkedir(4/58). Ayetin ifade tarzından Talut un komutanlığına itiraz eden kesimden bir kısmının Allah yolunda savaşmaktan vazgeçtiğini söyleyebiliriz. Bu ikinci arınma ve ayrık otlarından temizlenme safhası olmuştur. Peygamberlerinin onlara Talut un komutanlık meziyetlerine sahip olmasını söylemesi, İsrail oğullarını tatmin etmemiş, onlar için yeterli olmamıştır.
Bu nedenle Talut un komutanlığını pekiştirecek, kuvvetlendirecek başka bir delile ihtiyaç duyulmuştur. O delil de İsrail oğulları için çok önemli bir özelliğe, kutsallığa sahip olan, kayıp, çalınmış olan Tabuttur . Melekler tarafından taşınan, içerisinde Hz. Musa ve Hz. Harun dan arta kalanların, on emir levhalarının ve Tevrat ın bulunduğu kabul edilen(1,2,4) bir Tabuttur: Peygamberi, onlara (şöyle) dedi: «Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır.» (2/248) Böylesi kutsal bir Tabut un kendilerine geri iade edilmiş olması, Talut un komutanlığının hem bir delili olmuş hem de onlar için bir moral, bir güven ve huzur kaynağı olmuş, onların enerji ile yüklenmelerini sağlamıştır.
Emre İtaatsizlik ve Arınma/Dünya Tamahı ve Arınma
Talut, geri kalan ve kendisine destek veren ordusu ile yola çıktığında Allah, Talut un ordusunu geçecekleri ırmaktan içme miktarına kısıtlama getirerek yeni bir imtihana daha tabı tutmuştur: Talut, ordusuyla birlikte ayrıldığında dedi ki: «Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç avuçlayanlar hariç- onu tadmazsa o bendendir. Onlardan az bir bölümü dışında ondan içtiler. O, kendisiyle beraber iman edenlerle onu (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar) : «Bugün bizim Calut a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok.» dediler. (O zaman) Elbette Allah a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: «Nice az bir topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.» (2/249)
Tefsirlerde yapılan yorumlara göre Irmaktan su içme noktasında emre itaat etmeyenler, avuç avuç su içenler ordudan ayrılıp geride kalmışlardır. Emre itaat edip ırmağı geçenlerin bir kısmı, Calut un ordusunu kalabalık görünce, moralleri bozulup ayrılmışlardır. Tefsirlerdeki yoruma göre «Bugün bizim Calut a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok.» deyip ayrılmış olanlar, her iki kesim de olabilir.
Talut un Ordusunun Arınarak Zafere Yürümesi
İsrail oğullarına Allah yolunda savaş izni verildiği andan Talut un ordusu ile Calut un ordusunun karşı karşıya geldiği ana kadar, dört ciddi arınma ve ayrılma gerçekleşmiştir: Savaş isteyip savaş izni verildiğinde korkuya kapılıp ayrılanlar Talut un komutanlığına itiraz edip ayrılanlar Irmaktan geçerken Allah ın koyduğu bir avuç sudan daha fazla içerek ayrılanlar Irmağı geçip Calut un ordusunun büyüklüğünü görüp korkuya kapılıp ayrılanlar.
Dört ciddi imtihandan geçip tüm ayrık otlarından, kirden, pastan temizlenmiş, arınmış ve imanın zirvesine ulaşmış olan azınlık bir grup, imanlarının gerektirdiği bir tavrı, Nice az bir topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.» diyerek göstermişler, ardından aşağıdaki duayı yaparak Calut un Ordusu ile hesaplaşmaya girmişler ve Allahın izniyle galip gelmişlerdir: [2.250] Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: «Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.» [2.251] Böylece onları, Allah ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Talut un ordusunun geçmekte olduğu ırmağı, biraz farklı bir şekilde ele alıp yorumlamak yararlı olacaktır.
Irmağı, dünya nimetlerine benzetirsek, ondan hakkıyla alan, onu hak edildiği şekilde kullanan ve harcayanlar ile ondan hakkından fazlasını alan, başkasının hakkını gasp eden, hak edilmeyecek şekilde kullanan kimselerin tutum ve tavrı, davranışı farklıdır. Birinci grup hak, hukuk, adalet ve Allah için cihad ederken; ikinci grup, hak, hukuk, adalet ve Allah için mücadele edemez. Tıpkı Talut un ordusundan Irmaktan kana kana su içip, asla doymayan kimselerin ortaya koyduğu tavır gibi. Hz. Peygamber in şu hadisi, bu olguyu kuvvetlendirmektedir:
Hz. Peygamber (sas): Hayır, hayırdan başka bir şey getirmez.
Şüphesiz bu dünya malı yeşildir, tatlıdır. Baharın bitirdiği şeylerin hepsi, çok yiyen ve karnını şişiren hayvanı öldürür yahut da ölüme yaklaştırır. Ancak yeşil ot yiyen hayvan böyle değildir, onu otlayan hayvan ölüm tehlikesinden uzaktır. Bu hayvan o yeşil otu yer, nihayet iki böğrünü şişirince bahar güneşini karşılar. Kolayca gübresini çıkarır, işer, genişler. Sonra yine otlamaya döner ve bol bol otlar. İşte bu dünya malı da (yeşil ot gibi) tatlıdır. Bundan hakkıyla alan ve aldığını da hakkı olan yere koyup harcayan kimseye bu ne güzel bir nimettir.
Dünya malını haksız olarak hırsla alan kimseye gelinci o da daima yiyen, fakat bir türlü doymayan obur kimse gibi olmuştur. (5) Talut olayından çıkarılacak bir başka önemli ders, Ragıb ın Talut un komutanlığının delili olarak gönderilen Tabut ve Sekine ile ilgili yorumudur. Ragıb e göre Tabut, kalb, Sekine (huzur) ise ondaki ilimden ibarettir. Kalbe, İlmin düşüp biriktiği yer , hikmet evi , ilim tabutu , ilim kabı ve ilim sandığı isimleri de denmektedir(1). Bu durumda Tabut ile ifade edilen delili şöyle yorumlayabiliriz: Onun hükümdarlığının gerçek alameti, isyan ve gururla zayi olmuş ve sizi perişan etmiş olan kalbinizin yerine gelmesi ve hakikate iman ederek, huzur ve sükûnete ermenizdir. Siz bozgunculuk düşüncesiyle zayi olmuş kalbinizi tamir edip arındırdığınızda, davaya sahip çıkacaksınız. Dava insanı olduğunuzda, mal ve serveti putlaştırmayacak, mal ve servet gücünü, makam gücünü ele geçirmek için kullanmaktan vazgeçecek, yeteneklileri görüp koruyacak, onlara hak ettikleri yeri vereceksiniz.
Liyakat ve Ehliyetli Olanları Keşfetmek ve Yükseltmek
Bu savaş, bir taraftan Talut un komutanlığını, önderliğini sağlamlaştırırken diğer taraftan da Davud gibi bir gencin önünü açmıştır. Davut un, Calut gibi tecrübeli, zorba bir hükümdar-Komutanı öldürmüş olması, İsrail oğulları içerisinde çok özel bir yer edinmesini ona sağlamıştır. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Ayetinde ifade edildiği gibi geleceğin peygamberi ve hükümdarı olarak özel bir eğitime tabı tutulmuştur. İnsanların yeteneklerinin ortaya çıktığı ortamlar, mücadelenin fiili ortamlarıdır. Rahat zamanların kahramanları çoktur.
Gerçek kahramanlar ve dava adamları zor, tehlikeli zamanlarda, gereğini yaparak, varlıklarını ispatlayarak ortaya çıkarlar. Liderlere düşen görev, farklı yetenek sahiplerini tespit edip, koruma altına almak, yeteneklerinin bir bütün olarak ortaya çıkmasını sağlamak, gerekli konuma getirmek ve kifayetsiz muhterislerin onları harcamasına mani olmaktır. Bu Allah ın koyduğu bir kanuniyettir: Hiç şüphe yok Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. (4 Nisa 58)
Talut olayından çıkarılacak önemli derslerden biri de budur.
Sonuç: Fesadı Önleyecek Dava Adamlarına Olan İhtiyaç
Eğer Allah ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. (2 Bakara 251) ayetinde yeryüzünün bütünüyle fesada uğramaması için özel bir kanuniyeti ifade etmektedir. Allah, yeryüzünün tümüyle fesada verilmesine müsaade etmeyecek, mutlaka fesadı önleyecek bazı kullarını ortaya çıkarıp kuvvetlendirecek ve destekleyecektir. Calut un fesadını, zulmünü Talut ile ortadan kaldırmasında olduğu gibi; Firavun un fesadını ve zulmünü Hz. Musa ile ortadan kaldırmasında olduğu gibi. Bugün her türlü fitne ve fesadın kol gezdiği İslam coğrafyasını, temizleyip arındıracak, mazlumları koruyup kollayacak, zulme meydan okuyup zulmü yok edecek, Yeni Talut lara ve Davut lara ihtiyaç vardır.
Unutmayın! Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder) se, Allah (yerine), kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (5 Maide 54). Allah ın vaadi haktır ve o vaat mutlaka gerçekleşecektir. Bu şerefe nail olanlara selam olsun!
Kaynaklar
Elmalılı, H.Y., Hak Dini Kuran Dili, Azim Dağıtım, İstanbul, c:2, S:132-147.
İbn Kesir, Hadislerle Kuran-ı Kerim Tefsiri, Çağrı yayınları, İstanbul, C:3, S:967-988.
Toptaş, M., Kuran-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları, İstanbul, C: 1, S:492-501
Kutup, S., Fızılal-il Kuran, Hikmet yayınları,İstanbul, C:1, S:534-554. Buhari, 14: 6366-67/15.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder