10 Ekim 2013 Perşembe

Demokratikleşme Paketi üzerine değerlendirme -1: Giriş

(Milli Gazete)

GİRİŞ

Uzun zamandır gündemde tutulan, gündemi meşgul eden ve kapsamı itibarıyla ülke için hayatı öneme haiz olduğu ifade edilen çözüm paketi / Demokratikleşme Paketi adlı çalışma, nihayet, Başbakanın 30 Eylül, 2013 tarihinde yaptığı bir basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşılmıştır. Çok merak edilen, muhtevası bilinmeden sürekli tartışma konusu yapılan bir paketin açıklanmasından sonra, üzerinde daha çok tartışmanın yapılacağı, memnun olanlarla olmayanların, tatmin olanlarla olmayanların, meseleyi değişik boyutları ile ele alıp değerlendireceği ve yorumlayacağı doğal bir süreç olarak değerlendirilmelidir. Bu tür çözüm arayışlarına, siyasi, şahsi, etnik ve mezhepsel menfaat açısından bakmak, ele alıp değerlendirmek yerine; ülkenin, milletin birlik beraberliği, dayanışması, bütünleşmesi, kardeşliğine ne etki yapacağı ve kültür medeniyetimizin temel değerleri ile uyumlu olup olmadığı ya da kültür ve medeniyetimize ne katıp katmadığı açılarından ele alınıp değerlendirilmelidir. Burada, bu açıdan Demokratikleşme Paketi ele alınıp genel bir değerlendirme yapılacaktır.

Demokratikleşme Paketinin Muhtevası

Demokratikleşme adlı paketi, taktım şekli ve kapsamı göz önüne alınarak, genel olarak, aşağıdaki başlıklar çerçevesinde ele alınıp değerlendirilebilir:

Başbakanın Psikolojisi ve kullandığı dil

Paketin amacı, hedeflediği istikamet, genel strateji içerisindeki yeri

Paketin dayanağı ve referansları

Değişim Olgusu

Özgürlükler

Devlet anlayışı

Siyaset ve Muhalefetin Durumu

Seçim Sistemi, Siyasi haklar

Etnik Sorunların Çözümünde Farklı dil, Lehçenin Eğitimde, Propaganda da kullanılması;

Bazı harflerin Kullanılmasına ilişkin Cezaların Kaldırılması

Köy, İlçe ve İl İsimlerinin değiştirilebilirliği imkânının getirilmesi

Roman vatandaşlarımız için Roman dil ve kültür enstitüsünün kurulması

Romanların yaşam şartlarının iyileştirilmesi için çalışmalar yapılması

Nefret Suçlarına İlişkin Cezalar

Ayırımcılık Suçlarına İlişkin Cezalar

İnançlara ve Yaşam Tarzına Saygısızlık Suçlarına İlişkin Cezalar

Toplantı ve yürüyüşle ilgili yasal düzenleme

Kişisel verilerin Korunmasına ilişkin yasal düzenleme

Yardım Toplamaya ilişkin kısıtlamaların kaldırılması

Nevşehir Üniversitesinin İsminin Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi Olarak Değiştirilmesi

Kılık kıyafet yönetmeliğinde değişiklik yapılarak Kamu Kurumlarında Başörtülülerin Çalışmasına imkân verilmesi

İlkokullardaki Andın Kaldırılması

Mor Gabrıel Manastırı na ait arazinin manastır vakfına iade edilmesi

Basın açıklamasında Bugün açıklayacağımız demokratikleşme paketi, bir İLK değildir, bir SON da olmayacaktır şeklindeki ifade göz önüne alındığında Demokratikleşme Paketi nin , bir sürecin parçası olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle de her derde dava olarak görülmemelidir. Nitekim Başbakanın, Açıklayacağımız paket, elbette Türkiye yi bütün prangalarından kurtaracak, bütün tortuları temizleyecek bir paket değildir; ancak, bu istikamette, bu hedef doğrultusunda çok önemli bir aşamadır, nihai hedefe ulaşmak için de çok önemli bir eşik noktası olacaktır. demesi bundan dolayıdır. Daha ileri adımların atılabilmesi için doğal olarak ortamın hazırlanması, toplumun buna hazır hale gelmesi, bürokratik direnç noktalarının kırılması gerekmektedir. Başbakanın basın toplantısında dikkat çektiği noktalardan biri de burasıdır:

Türkiye değiştikçe, şartlar iyileştikçe ve olgunlaştıkça, dirençler ortadan kalktıkça; siyaset, bir hak arama yöntemi olarak, bir sorun çözme yöntemi olarak daha fazla güç kazandıkça, yeni reformlar, yeni hak ve özgürlükler Türkiye gündeminde kaçınılmaz olarak yerini alacaktır. Milletim de, sizler de takdir edersiniz ki, Türkiye nin demokrasi ve özgürlük ihtiyaçlarına, bir kerede ve bütün zamanlar için cevap verecek bir paket talebi, makul ve rasyonel bir beklenti olamaz. Böyle bir beklentinin, siyasetin ve toplumun tabiatıyla çelişeceği açıktır. Bu ifadelere göre Paket, genel bir stratejinin ve sürecin bir parçası olduğuna göre, paketin oturtulduğu felsefi yapı ve referansları göz önüne alınmalıdır. Bize göre Demokratikleşme Paketi nin en kritik noktası da burasıdır. 

Pakette yapılan bazı değişiklikler, teknik boyutlu olup zihinsel bir değişim meydana getirmez iken; bazı değişikler de, felsefi boyutlu olup zihniyet değişimi sağlarlar. Pakette referans alınan AB müktesebatı, zihinsel değişimde en etkili olacak unsurlardan biridir. Başbakan konuşmasında bu konuya özel vurgu yapmakta olduğu için daha da önemlidir: Hatırlarsanız 2002 sonunda Avrupa Birliği turlarına çıkarken en çok vurgu yaptığımız konu, demokratikleşmenin bir zihniyet değişimini gerektirdiğiydi. Bu zihniyet değişimini hep birlikte başardığımız ölçüde daha ileri hedeflere ulaşabiliriz. Ayrıca açıklanan Demokratikleşme Paketinde referanslar arasında uluslararası sözleşmeler ile AB müktesebatı da zikredilmektedir: Seçim beyannamelerimiz, Hükümet programlarımız, kongrelerimizde açıkladığımız yol haritalarımız, bizim referansımızdır. 

Evrensel hak ve özgürlükler, altına imza attığımız uluslararası anlaşma ve şartlar bizim referansımızdır. Katılım müzakerelerini başlattığımız, aday ülke olduğumuz Avrupa Birliği Müktesebatı bizim referansımızdır. Başbakan ın Bu paket, bir istikamet çizmektedir, bir kapı aralamaktadır. ifadesi ile Türkiye ye Batı kültür medeniyeti eksenli bir istikamet gösterilmekte ve Türkiye nin Mustafa Kemal le başlayan Batılılaşma sürecine devam etmesi istenmektedir. Nitekim konuşmasının bir yerinde kullanılan; Bu paket bir İLK değildir Zira, Cumhuriyetimizin banisi Atatürk ün devrim niteliğindeki adımları Türkiye yi her yönden ileri standartlara ulaştırmayı, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmayı hedeflemiştir. ifadeleri, Demokratikleşme Paketi nin böyle bir eksen ve istikamet üzerine oturtulmaya çalışıldığını göstermektedir. Bu noktanın çok önemli olduğunu ve bunun mutlaka tartışılması gerektiğinin belirtmek istiyoruz. Süreç, bu açıdan iyi takip edilmelidir. 

Ayrıca pakette yer alan, Nefret , Ayrımcılık , İnanç , Yaşam Tarzı gibi kavramlar, son derece muğlak kavramlardır. Bunlar, gelecekte polis, savcı ve hâkimlerin elinde herkesi kesecek, budayacak bir silaha dönüştürülebilir. Paketin içerdiği konular tartışma konusu yapılırken bu boyutların da ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Mesele, geçmişte yapıldığı gibi sadece bir dil ve başörtüsü meselesine indirgenirse, gelecekte ödenecek bedel çok ağır olacaktır. Medya üzerinden daha şimdiden böyle bir psikolojik harekât yürütülmeye başlanmıştır. Dikkatli olunmalıdır. Geçmişte, TCK daki 141, 142 ve 163. Maddeler, fikir ve düşünce suçlarına ilişkin kanun maddeleri idi, kaldırıldılar. Ama 312 aynı fonksiyonu icra etti. O da kaldırıldı, 301 geldi. Ne 301 ne de 312 den kimsenin haberi yoktu. Ama bir gün insanlar, bu maddelerle mahkemelerde yüzleşmeye ve mahkum olmaya başladılar. Demokratikleşme Paketi ile yapılması öngörülen yasal düzenlemelere, bu açıdan bakılmalı ve daha yakından takip edilmelidir. 

Yoksa sadece dil ve başörtüsüne odaklanıp başka şeyleri görmemenin, onlarla ilgilenmemenin bedeli, gelecekte çok ağır olabilir. Söylemek istediğim bu yasal düzenlemeler yapılırken siyasetin bu ayrıntıyı gördüğü ve bunu bilerek, kastı olarak yaptığı değildir; tam tersine birçok kez farkında bile olamamaktadırlar. Birçok şeyin farkına sonradan varmaktadırlar. Çete yasasını çıkaran Başbakan Mesut Yılmaz ın, çete yasası kapsamında yargılandığı unutulmamalıdır. Devlet Güvenlik Mahkemelerini kaldırıp olağanüstü mahkemeler kurduran bir başbakanın, bu mahkemeler aracılığıyla MİT müsteşarı üzerinden sorgulanabilme mevkiine düşürülmesi operasyonuna bu gözle bir kez daha bakılmalıdır. Demokratikleşme Paketi bir başlangıç olarak belli konularda önemli ve bir ileri aşama olarak kabul edilmelidir. Yapılmak istenenlerin istenen sonucu vermesi, ülkeyi daha iyiye ve güzele götürebilmesi, yanlış mecralara kaymaması, muhtemel ortaya çıkabilecek sıkıntıların üzerinde iyi düşünülüp iyi tartışılması ve bunun için de, iyi bir dil kullanılması tarihi bir sorumluluktur.

Başbakanın Kullandığı Dil

Başbakan Erdoğan, Demokratikleşme Paketi ni basın toplantısında açıklarken, paketin muhtevası kısmına gelinceye kadarki konuşmasında, başta siyasi partiler olmak üzere birçok kurum ve kuruluşu, sivil toplum örgütlerini kendi yanına alacak yerde, karşı saflarda konumlandırıp ağır eleştirmiştir. Özellikle muhalefet partilerinin muhtemelen söyleyebilecekleri şeyleri tahmin edip seslendirerek, muhalefete yüklenmesi uygun bir taktik olmamıştır: Çözüm, demokrasi, hak ve özgürlükler, barış kavramlarını dillerinden düşürmeyen parti ve siyasetçilerin, 11 yıl boyunca bu kavramlar karşısında, değişim karşısında nasıl bir direnç oluşturduklarını milletim gördü, yaşadı ve bugün de görüyor, yaşıyor. 

Çözümsüzlüğün bir siyaset tarzına dönüştüğü; siyasetin, çözüm değil, çözümsüzlük arayışı içinde üretildiği bir siyasi ortamda, reform yapmak son derece zordur. Sadece siyaset, sadece muhalefet değil; Anayasadan yasalara, bürokrasiden sivil topluma, medyadan iş dünyasına, devletin koridorlarına sirayet etmiş çetelerden, uluslararası tertiplere kadar, çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkan çok büyük dirençlere rağmen, biz cesaretle reform süreçlerine sahip çıktık. Muhalefet, artık dilini, üslubunu, en önemlisi de siyaset yapma tarzını değiştirmek, millete ayak uydurmak, büyüyen Türkiye vizyonuna göre hareket etmek zorundadır. Bunun yanlış bir taktik olduğu kanaatindeyiz. Eğer amaç, bu paketin toplumsal mutabakat sağlanarak hayata geçirilmesi ise paketin açıklanması aşamasında, bu ifadeler kullanılmamalıydı. Ne söyleyecekleri belli olmadan, tahminle onlar adına konuşup eleştirmek, iyi bir tarz olmamıştır. Tam tersine destek isteyen, katılım isteyen ve birlikte hareketi öngören, tatlı, derleyici, toparlayıcı ve güzel bir dil kullanılmalıydı. Bir birleşik cephe hareketi geliştirilmeliydi. 

Paket açıklandıktan sonra değişik kesimlerin yaptığı eleştiriler ve dil göz önüne alınarak cevaplama aşamasında, bu hüküm cümleleri daha da yumuşatılarak kullanılmalıydı. Bu açıdan kullanılan dilde zamanlama, yanlış yapılmıştır. Bundan sonraki süreçlerde Başbakanın bu konuya dikkat etmesinde fayda vardır.

Sonuç: Yanlış Teşhis: Sorunun Ana Kaynağı Anayasa Değil Sistemin Dayandığı Temel Felsefedir

Türkiye de yanlış bir algı ve yanlış bir yaklaşım vardır. Sorunlarımızın ana kaynaklarına, birinci derecede sebeplerine inip onu tartışacak yerde; tali ikinci derecede sebeplerle uğraşarak zaman harcıyor ve gerekli çözümleri de üretemiyoruz. Toplumsal çözülme ve çürümeyi durduramıyoruz. Sorunun ana kaynağı olan bir zihniyet ve düşüncede, sorunun çözümünü arıyoruz. Başbakanın aşağıda ki ifadeleri bu açıdan değerlendirilmelidir. Pakette yer alan sorunlar, çoğunluğu son 30 yılın olmak üzere, Cumhuriyet tarihimiz boyunca varolan ve sürekli konuşulan sorunlardır. Her bir sorun alanıyla ilgili olarak, tüm tartışmalar, görüş, öneri, tavsiyeler dikkate alınmış, çözümler ona göre şekillenmiştir. Gönül isterdi ki, bütün bu sorunların kaynağı olan Anayasa yeniden yapılabilse ve sorunlar kökten çözüme kavuşabilseydi. 

Eğer bugün yaşadığımız sorunların kökeni, Cumhuriyetin başlangıcına kadar uzanıyor, dayanıyor ise ve başlangıçtan bu yana bu sorunlar, büyüyerek geliyorsa; sorun, yapılan anayasalarda mı yoksa o anayasaların dayandığı zihniyet, felsefe ve değerlerde mi Türkiye deki mevcut sistem ve devlet yapısı, Rahmetli Erbakan ın tabiriyle, Lozan da Hayım Nahum Doktrinine göre Batı kültür ve medeniyeti değerleri üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla Türkiye deki bütün kurum ve kuruluşlar, bütün iktisadi, siyasi, askeri, kültürel, hukuki yapılar, eğitim öğretim buna göre yapılandırılmış ve şekillendirilmiştir. Sorunlarımızın temelinde, sistemin dayandığı Batı kültür ve medeniyeti değerleri ile milletin kabul edip, içselleştirip, hayata geçirmek istediği İslam kültür ve medeniyet değerlerinin çatışması yatmaktadır. Bu sorun, milletin değerleri istikametinde çözülmeden Türkiye nin sorunlarının çözülmesi mümkün değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...