29 Ağustos 2013 Perşembe

Mısır büyük İslam devriminin dış dinamikleri - 2: Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)

(Milli Gazete)

Mısır’da ABD-AB-Siyonist-İngiltere-Suud-Katar-BAE(şer ekseni) ittifakı ile fiili bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Müslüman Kardeşler hareketi, sivil itaatsizliği öngören, şiddete bulaşmayan bir strateji uygulayarak tüm Mısır halkını şer ekseninin karşısına bir güç olarak dikmek istemektedir. Mısır’da çok ciddi bir hesaplaşma yaşanacaktır. Cuntanın14.08.2013 gecesi ve sonrasında yaptığı katliamlar, bundan sonra yaşanacak olanların göstergesi olup İslami hareket, şiddet ortamına çekilerek tuzağa düşürülmek istenmektedir. Bu tuzağa düşülmemeli, önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz taktikler, uygulanarak süreç kontrol altına alınmalıdır. Sivil itaatsizlik eylemleri tüm Mısır sathına yayılmalıdır.

Şiddete bulaşmadan yürütülecek uzun vadeli ve yüksek stratejili bir cihad, Allah’ın izniyle Büyük İslam Devrimini gerçekleştirecek ve “21. Yüzyıl Haçlı Seferleri” Mısır’da perişan edilecektir. Mısır’da Büyük İslam Devrimi gerçekleştiği an, domino etkisi yaparak İslam coğrafyasında ki tüm işbirlikçi yönetimler, diktatörler yıkılacaktır. Böyle bir etkinin var olabileceğini, tüm bölgesel, küresel ve iç aktörlerin gördüğünü ve ona göre hesap yaptıklarını ve Mısır’daki sürece müdahil olabileceklerini, İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlar ve İslami Hareketler, göz önüne almak zorundadırlar.

Bu yazı serisinde, Mısır’da ard arda vuku bulan olayların analizi yapılacak ve buradan Dünya İslam Birliği ve Büyük İslam Devrimi için yapılabileceklere ve alınabilecek derslere yer verilecektir. Konu ile ilgili; 1- Tükürün, 2- Mısır’da Bir Devrim Daha Var,  3- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-3: Ekonomi, 4- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-4: Ordu, 5- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-5: Siyasi Aktörler, 6-Mısır Büyük İslam Devriminin Dış Dinamikleri-1: “Büyük İsrail Projesi(BİP)” başlıklı makaleler yazılmıştır.

Burada, Mısır Büyük İslam Devriminin Dış Dinamiklerinden “Büyük Ortadoğu Projesi” ele alınacaktır.

Mısır’ın Stratejik Konumu

Tunus- Mısır hattında olanları ve olabilecekleri daha iyi anlayabilmek için bu ülkelerin sahip olduğu jeostratejik, jeoekonomik, jeopolitik ve jeokültürel konumlarını ve bunların küresel güçlerin mücadelesinde ki etkilerini göz önüne almak gerekmektedir. Mısır, İslam coğrafyasının en stratejik ülkelerinden biridir. Akdeniz’den Hint Okyanusu’na su yolu ile geçiş, en hızlı, en kısa ve en ekonomik olarak Süveyş Kanalı üzerinden olabilmektedir. Nil nehri bu coğrafyanın bereket kaynağıdır. Mısır’daki her siyasi olaydan, Mısır’ın komşuları olan Libya, Sudan, Ürdün, İsrail, Filistin, Suudi Arabistan, bölgesel güç olan Türkiye, Iran, Rusya, AB ve küresel güç olan ABD, Siyonizm, Vatikan ve Çin etkilenecektir.

Mısır’ın Sünni yapısı, tarihi birikimi, İran’ın Şii jeopolitiği önünde en ciddi engellerden biridir. Ayrıca AB ülkeleri, hem Mısır’daki enerji kaynaklarına hem de Basra körfezi enerji kaynaklarına bağımlılıklarından dolayı Mısır’daki olaylarla ve oluşumlarla çok yakından ilgilenmek zorundadırlar. Genel olarak ulaşım özel olarak da enerji geçiş yollarını kontrol etmek ve böylelikle rakiplerini baskı altında tutmak isteyen ABD, Mısır’la çok yakından ilgilenmek durumundadır.

Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Mısır’da iktidar olması ve iktidarda başarısı, sadece komşularını veya bölgesel güçleri etkilemeyecek; aynı zamanda, küresel güçler denklemini ciddi bir şekilde etkileyecektir. Mısır’da Müslüman Kardeşler’in İslami bir sistem inşa etmesi durumunda, bölgedeki tüm diktatör ve kraliyet sistemleri domino etkisiyle yıkılıp giderken; Dünyadaki küresel güçler denklemi, kökünden sarsılacaktır. O nedenle, ABD’nin 2001 yılında ikiz kulelerin vurulması ile yürürlüğe soktuğu “Büyük Ortadoğu Projesi”, Mısır’daki olaylarla ve gelişmelerle yakından ilgili bir dış dinamik olarak göz önüne alınmak zorundadır.

Bir taraftan İslam coğrafyasının başına küresel zalimler tarafından musallat edilmiş zalim, işbirlikçi diktatörlerden kurtulmak için mücadele ederken; diğer taraftan iç zalimlerin efendisi olan küresel zalimlerin tuzağına da düşülmemelidir.

Büyük Ortadoğu Projesi’

Büyük Ortadoğu diye anılan İslam coğrafyası, tarih boyu dünyayı kontrol etmek isteyen güçlerin hep ilgisini çekmiş ve bütün büyük güçlerin çatışma alanı haline gelmiştir. Sovyetlerin çöküşü ile ABD’nin buraları kontrol edebilmek için gelip yerleşmeye ve buralarda üsler kurmaya çalışması, daima stratejik hedefleri arasında olmuştur. Büyük Ortadoğu Projesi’,  NNSS 02’ olarak kodlanan Ortadoğu’da ABD’nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi: Bir 11 Eylül Sonrası Analizi’ (New National Security Strategy of The USA in the Middle East Apost September 11 Analysis) adlı belgenin üzerine oturtulmuştur (1).  ABD, 21. Yüzyılı bir “Amerikan Yüzyılı” olarak düşünmekte ve stratejilerini buna göre şekillendirmektedir. O nedenle bütün projeler, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC)’ ana projesinin alt projeleri olarak ele alınmaktadır. BOP da, ABD’nin Avrasya hâkimiyeti için geliştirdiği bir alt projedir. Başlangıcı, 1990’lı yıllara uzanmaktadır. Kamuoyuna ilk kez Joint Forces Quarterly dergisinin (ABD Silahlı Kuvvetler dergisi) Sonbahar 1995 sayısında The Greater Middle East’ ismi ile duyurulmuştur.

26 Şubat 2003’te Amerikan Girişim Enstitüsü’nde ABD Başkanı Bush tarafından Ortadoğu’da Demokratik Değerlerin Yayılmasını Öngören Plan’ açıklanırken Büyük Ortadoğu Projesi’nden bahsedilmiştir. Bush ayrıca 9 Mayıs 2003’de yaptığı bir konuşmada 10 yıl içerisinde ABD- Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesinin’ kurulacağını açıklayarak projenin hedeflerinden birini dile getirmiştir. Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice, 7 Ağustos 2003’te The Washington Post gazetesindeki yazısında, BOP kapsamında “22 ülkenin hedef tahtasına konulup yeniden yapılandırılacaklarını” ifade etmiştir. Ulusal Demokrasi Vakfında 6 Kasım 2003’te Bush, Ortadoğu’yu Özgürleştirme Stratejisini’; Başkan yardımcısı Dick Cheney ise, Davos’ta Dünya Ekonomik Forumunda Büyük Ortadoğu’ya Reform’ projesini açıklamıştır. Dışişleri Bakanı Colin Powell, değişik zamanlarda yaptığı konuşmalarda İslam coğrafyasının siyasal olarak değiştirileceğini belirtmiştir (1).

ABD NATO Konseyi Daimi üyesi Nicholas Burns, 24 Ekim 2003’te, NATO ve Büyük Ortadoğu’ adlı bir toplantıdaki konuşmasında, NATO’ya yeni bir misyon biçilip Büyük Ortadoğu’da konuşlanmasını istemiştir.(2) Londra’da yayınlanan El Hayat gazetesi 13 Şubat 2004’te, ABD’nin G-8 zirvesi için hazırlatıp üye ülkelere dağıttığı taslak metni yayınlamıştır. (3)

Bütün bunlar incelendiğinde BOP’un, birbiri ile iç içe geçmiş biri görünür, diğeri gizli olan iki amacı olduğu anlaşılmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP’un) Görünür Amaçları

ABD yönetiminin kamuoyuna dönük yaptığı yazılı ve sözlü açıklamalardan BOP’un görünür amaçları, aşağıdaki gibi özetlenebilir:

• Bölgedeki Kitle İmha Silahlarının(KİS) kontrol edilmesi, üretiminin ve yaygınlaştırılmasının engellenmesi,

• Bölgedeki terör odaklarının kurutulması, terörle mücadelenin sürekli hale getirilmesi,

• Totaliter rejimlerin demokratikleştirilmesi,

• Serbest piyasa ekonomisinin yaygınlaştırılması ve gerekli mekanizmaların kurulması,

• Bölgenin modernleştirilmesi,

• İnsan haklarının ve özgürlüklerin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması,

• Kadınlara eşit haklar tanınması,

• Radikal İslami unsurların temizlenmesi,

• Dini eğitimde reform yapılması.

ABD’nin demokrasi, kadın hakları, insan hakları ve özgürlükleri gibi kavramları kullanmadaki niyeti, yerli işbirlikçi diktatörlüklerden çok çekmiş bir halka şirin görünüp bu kavramların meydana getirdiği cazibeden yararlanarak halkın direnişini mecrasından saptırmak ve yeni işbirlikçiler bulup sömürüye devam edebilmektir. Radikal İslami unsur dediği şuurlu İslami hareketler olup; bunları, tasfiye edebilmek için yeni iç müttefikler bulmak istemektedir.

Bugün Mısır’da yaşanan darbeye ABD’nin açık destek vermesi, BOP’ un görünür amaçlarının bir aldatmaca olduğu; ABD’nin bu coğrafyaya özgürlük, İnsan hakları getirmek gibi bir derdinin olmadığı anlamına gelmektedir. Müslüman Kardeşler Hareketi, Anti Amerikancı kesimlere bu gerçeği anlatarak Birleşik Cephe Hareketini genişletmelidir.

Büyük Ortadoğu Projesinin Gizli Amaçları

BOP’un gizli amaçları 4 başlık altında toplanabilir:

1- Müslümanlardan ABD’ye karşı meydana gelebilecek olan bir meydan okumayı kırmak:

Ilımlı İslam’(!) adında yeni bir din inşa ederek Devrimci İslami Hareketlerin önünü kesmek.

Bununla eş zamanlı olarak etnik ve mezhebi temele dayalı yeni uluslar inşa edip bölgedeki karışıklığı, çatışmayı sürekli kılarak kaos meydana getirmek.

2- Devletlerin Uluslararası Sermayeye göre yapılandırılmasını sağlamak.

3- Bölgedeki enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını kontrol ederek enerji nedeniyle buralara bağımlı olan ve gelecekte ABD’ye rakip olabilecek güçleri frenlemek. Bölgede var olan stratejik madenlere el koymak.

4- İsrail’in güvenliğini sağlamak ve Büyük İsrail’i kurmak.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin gizli amaçlarından en önemlisi, bölgeyi etnik, mezhebi  ve dini eksenli olarak paramparça edecek tarzda yeni uluslar ve yeni dinler ortaya çıkarmaktır. ABD imparatorluğunu genişletebilmek için hedef aldığı ülkeleri, alt etnik ve mezhebi gruplara bölüp yeni uluslar oluşturmayı bir strateji olarak benimsemiştir. Afganistan’ın geleceğinde Amerikan Politikası Koordinatörlüğü görevini üstlenen Richard Haass, Karışıklık’ adlı kitabında “yeni bir ulus inşa etmeyi”, ABD’nin işgal edeceği bölgelerde hakimiyet kurabilmesi için şart olarak ön görmektedir:

“…Güç politik değişiklik olayı ise, fazla bir zekâ gerektirmeden ve biraz da iyi şansla işe yarayabilir. Aksi halde tek başına güç kullanımı politik değişikler için yeterli değildir. Bu şekilde bir değişiklik için en etkili yol değişik şekillerde karışıklık yaratmaktır. Ulus inşa etmek’ bu yollardan biridir. İlk önce tüm karşı çıkanları yok edeceksin ve daha sonra başka bir topluluk yaratma işiyle meşgul olacaksın.”(4).

2003 yılında RAND Corperation tarafından hazırlanan Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler’ adlı raporda, Türk İslami’, Alman İslami’, Arap İslami’, Mısır İslami’, Köktendinciler’, Gelenekçiler’, Modernist Müslümanlar’ ve Ilımlı İslam’ gibi kavramlaştırmalara gidilmesi, Büyük Ortadoğu coğrafyasında yeni ulus inşasının yanı sıra yeni dinler inşa edilmek istendiğini de göstermektedir(5). Bu rapora göre, “Köktendinciler” (!) hayatın İslam ahkâmına göre tanzim edilmesini istemekte ve bu yolla batılı değerlere karşı alternatif değerler insanlığa sunmaktadırlar. Bunlar, azınlık olmalarına karşılık teşkilatlı olup belli bir stratejiye göre hareket etmektedirler. Bu nedenle “Köktendincilerin” (Şuurlu Müslümanlar), çoğunluk olan “Gelenekçilerle” kuracağı her türlü ittifak, engellenmeli ve mümkünse “Köktendinciler”, yok edilmelidir. “Modernist Müslümanlar”, ibadetlerini yapan ve fakat İslam’ın hayatı tanzim etmesine karşı olanlardır. Bunlara her türlü destek verilmeli ve bunların başarıları abartılarak kamuoyuna sunulmalı, liderlikleri pekiştirilmelidir.

Sonuç

Mısır’daki Anti Siyonist ve Anti Amerikancı Kesimler Birleşik Cephe Hareketine Dâhil Edilmelidir

Bugün için dünya ABD-AB-İngiltere-Siyonizm-Küresel Sermaye ile Rusya-Iran-Çin eksenli yeni bir kutuplaşmaya doğru sürüklenmektedir. Ayrıca ABD’de Neocon - Siyonist ittifakı ile Amerikan Milliyetçileri WASP’çılar arasında ciddi bir kavga vardır. Bu kavga, dünyanın her tarafına yansıdığı gibi Mısır’a da yansımaktadır. Mısır’lı Müslümanlar, bu kutuplaşmadan yararlanacak politikalar geliştirmelidir.

BOP’ un gizli amaçlarından biri, İsrail’in güvenliğinin sağlanması ve Siyonizm’in Büyük İsrail Projesinin’ hayata geçirilmesidir. ABD yönetimlerinde her zaman Siyonistlerin büyük bir etkinliği olmuştur. Yönetimlerin şahinler kanadını Siyonistler oluşturmaktadır(6-8). Bu gerçek, unutulmamalıdır.

Mısır’da Mursi yönetiminin ABD’nin tekliflerine karşı mesafeli durması, onları yerine getirmemesi, Mısır’da Müslüman Kardeşler Hareketi ile “Ilımlı İslam Projesinin” hayata geçirilemeyeceği, dolayısıyla Müslüman Kardeşler Hareketinin dönüştürülemeyeceği kanaati, ABD yönetiminin şahinler kanadında (WASP’çılara karşı olan Neocon-Siyonist İttifakı) hâsıl olmuştur. Diğer taraftan Mısır’da Müslüman Kardeşler Hareketinin iktidarını pekiştirmesi demek, Filistin mücadelesinin güçlenmesi, Suriye yönetiminin düşmesi, dolayısıyla İsrail’in kuşatılması demektir. Bu iki olgu birleşince ABD’nin yönetiminin Şahinler kanadı, Mısır’daki darbeye yol vermiş ve hatta darbeyi yönetmiştir.

Bu noktada mesele, sadece Müslüman Kardeşler Hareketi’nin iktidardan düşürülmesi olmayıp; aynı zamanda, Mısır’ın, bölünme amaçlı çok ciddi bir karışıklığın içerisine de çekilmek istenmesidir. Çünkü Büyük İsrail Projesi’nde yer alan Mısır’ın bölünmesi, BOP kapsamında da hedeflenmektedir. Bu nedenle Müslüman Kardeşler Hareketi, Şiddete bulaşmayan sivil itaatsizlik eylemleri ile şer ittifakının bu oyununu bozmak zorundadır. Bu amaçla Anti Siyonist ve Anti Amerikancı tüm kesimlerin, Birleşik Cephe Hareketine dâhil olabilmesi için özel bir gayret sarf edilmeli, Cunta yalnızlaştırılmalıdır.

Mısır’lı Müslümanların bunu yapabilecek güçleri vardır. Yeter ki bir ve beraber olsunlar:

“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar.”(3 Al-ı Imran 103).

Bu noktada unutulmasın ki; “Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir tuzak, bir düzen vardır.” (14/46)

Kaynaklar

1.Buze Ö., Büyük Ortadoğu Projesi ve Yeni NATO’, Teori, İstanbul, Mayıs 2004, S:3-19

2. R. Nicholas Burns (NATO Konseyi Daimi Üyesi) Yeni Nato Ve Büyük Ortadoğu 24 Ekim, 2003

3.’Büyük Ortadoğu Girişimi’ Taslak Metni, Kudüs Dergisi, El Hayat Gazetesinden Çeviri, Kış 2004, Sayı 4 S: 112-121

4. Foster J.B. Emperyal Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik, Sayı:6, Sonbahar 2003, S: 39-45

5. Canoğlu, y., 21. Yüzyıl Haçlı Savaşlarında yeni Bir Tuzak: Ilımlı İslam Cumhuriyeti, Umran Dergisi, Sayı: 117, 2004, S:15-25

6. Doğru N. , Sabah Gazetesi, 2.2.2003

7. Yavuz K., Büyük Ortadoğu ve ABD, Akşam Gazetesi, 10.03.2004

8. Findley P., ABD’de İsrail Lobisi, Pınar Yayınları, İstanbul, 1994

 

22 Ağustos 2013 Perşembe

Mısır büyük İslam devriminin dış dinamikleri - 1: Büyük İsrail Projesi (BİP)

(Milli Gazete)

Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp-devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. 26 Şuara 227

Giriş

Mısır da ABD-AB-Siyonist-İngiltere-Suud-Katar-BAE (şer ekseni) ittifakı ile fiili bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Müslüman Kardeşler hareketi, Sivil itaatsizliği öngören, şiddete bulaşmayan bir strateji uygulayarak tüm Mısır halkını şer ekseninin karşısına bir güç olarak dikmek istemektedir. Mısır da çok ciddi bir hesaplaşma yaşanacaktır. 

Cuntanın 14.08.2013 gecesi yaptığı katliam, bundan sonra yaşanacak olanların göstergesi olup İslami hareket, şiddet ortamına çekilerek tuzağa düşürülmek istenmektedir. Bu tuzağa düşülmemeli, önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz taktikler uygulanarak süreç kontrol altına alınmalıdır. Sivil itaatsizlik eylemleri tüm Mısır sathına yayılmalıdır. Şiddete bulaşmadan yürütülecek uzun vadeli ve yüksek stratejili bir cihad, Allah ın izniyle Büyük İslam Devrimini gerçekleştirecek ve 21. Yüzyıl Haçlı Seferleri Mısır da perişan edilecektir. Mısır da Büyük İslam devrimi gerçekleştiği an, domino etkisi yaparak İslam coğrafyasında ki tüm işbirlikçi yönetimler, diktatörler yıkılacaktır. Böyle bir etkinin var olabileceğini, tüm bölgesel, küresel ve iç aktörlerin gördüğünü ve ona göre hesap yaptıklarını ve Mısır daki sürece müdahil olabileceklerini, İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlar ve İslami Hareketler, göz önüne almak zorundadırlar. Bu yazı serisinde, Mısır da ard arda vuku bulan olayların analizi yapılacak ve buradan Dünya İslam Birliği ve Büyük İslam Devrimi için yapılabileceklere ve alınabilecek derslere yer verilecektir. 

Konu ile ilgili; 1- Tükürün, 2- Mısır da Bir Devrim Daha Var, 3- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-3: Ekonomi, 4- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-4: Ordu, 5- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-5: Siyasi Aktörler başlıklı makaleler yazılmıştır. Burada, Mısır Büyük İslam Devriminin Dış Dinamikleri, genel olarak; özel olarak da Büyük İsrail Projesi ele alınacaktır.

Mısır Denklemi

Bu coğrafyada her bir ülkeye etki eden dinamiklerin, farklılık göstermekle beraber; ortak paydaları oldukça fazladır. Mısır da vuku bulan olaylar da, tek başına, yalnızca Mısır ın iç dinamiklerinin sonucu değildir. Mısır daki olaylar, 1-İç Dinamikler, 2-Bölgesel Dinamikler Ve 3-Küresel Dinamikler olmak üzere 3 ana eksene bağlı olarak gelişmekte ve şekillenmektedir. Bu üç eksenin ortak payda oluşturması durumunda da, Mısır olayları, bir şekilde, olumlu ya da olumsuz bir denge durumuna kavuşacaktır. Burada, bölgesel dinamiklerle küresel dinamikler, Mısır üzerinde etkili olan dış dinamikler olarak göz önüne alınmaktadır

Mısır ve Bölgesel Dinamikler

Mısır, İslam coğrafyasının en stratejik ülkelerinden biridir. Akdeniz den Hint Okyanusu na suyolu ile geçiş, en hızlı, en kısa ve en ekonomik olarak Süveyş Kanalı üzerinden olabilmektedir. Nil nehri bu coğrafyanın bereket kaynağıdır. Mısır ın komşuları, Libya, Sudan, Ürdün, İsrail, Filistin, Suudi Arabistan olup Mısır daki her siyasi olaydan, şu ya da bu şekilde, az ya da çok etkileneceklerdir. Bunun yanı sıra bölgede etkin olmak isteyen Türkiye, İran, Rusya gibi bölgesel güçler de, Mısır daki olaylardan etkilenecektir. Mısır da Müslüman Kardeşler Hareketi nin iktidar oluşu, sadece komşularını veya bölgesel güçleri etkilemeyecek aynı zamanda Müslüman Kardeşler Hareketi nin temsil ettiği fikri yapıya karşı olan tüm bölge ülkelerini de etkileyecektir. Mısır da Müslüman Kardeşlerin İslami bir sistem inşa etmesi durumunda, bölgedeki tüm diktatör ve kraliyet sistemleri domino etkisiyle yıkılıp gidecektir. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri nin Mısır da yapılan askeri darbeye 12 milyar dolarlık acil yardım yapmasının sebebi, budur. Bölgedeki kraliyet yönetimlerinin Mısır ı ziyaret ederek askeri darbecilere destek vermesinin de sebebi budur. Suudi Arabistan, Katar, Suriye de diktatör, laik ve Nusayri olan Esed yönetimini devirmek için mücadele ederken, Mısır da, Sünni ve İslami hassasiyetleri yüksek olan Müslüman Kardeşler Hareketi nin iktidardan düşmesine destek vermektedir. Şimdilik, süreçten en olumsuz etkilenecek olan, Filistin ve Hamas hareketi olacaktır.

Küresel Dinamikler

Soğuk Savaş sonrası dönemde, 21. Asrın başlangıcında dünya hâkimiyet mücadelesinde, ana hatları ile 6 ağırlık merkezinin var olduğunu söyleyebiliriz:

ABD-AB-İngiltere (Büyük Ortadoğu Projesi, 2. Sevr Projesi)

Siyonizm (Büyük İsrail Projesi)

Küresel Sermaye (Özelleştirme Projesi)

Vatikan (Avrasya nın Hıristiyanlaştırılması Projesi)

İslam (Dünyayı Fetih Projesi)

Çin Rusya (Küresel Güç Olma Projesi)

Bugün için dünya ABD-AB-İngiltere-Siyonizm-Küresel Sermaye ile Rusya-İran-Çin eksenli yeni bir kutuplaşmaya doğru sürüklenmektedir. ABD de Neocon - Siyonist ittifakı ile Amerikan Milliyetçileri WASP çılar arasında ciddi bir kavga vardır. Bu kavga dünyanın her tarafına yansımaktadır. Ayrıca, her türlü bloklaşma ve ittifakın, kendi iç tezatları bulunmaktadır. Bu kamplaşma, şu an için geçerli olup her türlü yeni değişim, saflaşma ve paylaşım olabilir. Mısır ın sahip olduğu jeostratejik, jeoekonomik, jeopolitik ve jeokültürel konum, Mısır ı küresel güçler arasındaki mücadelenin merkezine yerleştirmektedir.

Büyük İsrail Projesi (!)

Son sürgünden sonra dünyanın değişik bölgelerine dağılmış olan Yahudiler, kurdukları gizli teşkilatlar aracılığıyla, eski topraklarına dönmeyi, bir ideal olarak nesilden nesile aktarmışlardır. Teoder Herzl in Siyonizm i kurması ile birlikte Siyonist hareket, kendilerine vaad edilen toprakları (!) yeniden elde ederek Büyük İsrail devletini kurmayı (Büyük İsrail Projesi) hedeflemiştir. İkinci dünya savaşının sonunda, Batı ittifakının desteği ile Filistin topraklarında bir İsrail devletinin zorla kurdurulmasının ardından, başlatılan iki yönlü göç dalgası (Dışarıdan İsrail e Yahudilerin Göç ettirilmesi, İçerden Filistinlilerin Filistin den sürgün edilmesi) sonucunda, Filistinlilerin toprakları silah zoruyla ele geçirilerek, İsrail devletinin sınırları sürekli olarak genişletilmiştir. Siyonist İsrail devletinin bir çıbanbaşı olarak, bu coğrafyada, sürekli kavga ve gerilim sebebi olması, Siyonizm in Amentü şartlarında biri olan Vaad Edilmiş Topraklar (!) meselesinde gizlidir.

Vaad edilmiş Topraklar (!)

Siyonistler, dindar olmamış olmalarına karşın Yahudilerin dini duygularını harekete geçirebilmek için dini terminolojiyi çarpıtarak kullanmayı, bir yöntem olarak benimsemişlerdir. En çok da Tevrat taki Tekvin 15/18 ayetini istismar etmişlerdir: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim. (Tekvin, 15/18) Siyonist önderler, bunu, İsrail oğullarının inançları ne olursa olsun, Allah tarafından yalnızca İsrail oğullarına, yanı bir ırka, yapılmış bir vaat olarak kabul etmekte ve tüm Yahudilere benimsetmeye çalışmaktadırlar. Hareketin başlatıcı önderi Herzl, 1902 de yazdığı Altneuland adındaki romanında, Ülkenin toprakları Akdeniz den Fırat nehrine, güney Filistin den Lübnan a kadar uzanıyordu (1) derken, vaad edilmiş topraklara işaret etmekteydi. Yahudi devleti kitabında ise, Filistin bizim unutulmaz tarihi yurdumuzdur. 

Tek başına bu isim halkımızın güçlü bir birleşme çığlığı olacaktır (2) demektedir. Herzl i takip eden bütün Siyonist önderler, bu hedefe önemle vurgu yapmışlardır: Madam Golda Meir: Bu ülke bizzat Allah tarafından yapılmış bir vaadin gerçekleşmesi olarak mevcuttur. Menahem Beghin: Bu toprak bize vaad edilmiştir ve bizim bu toprak üzerinde bir hakkımız vardır ... İsrail Peygamber in toprağı İsrail halkına teslim edilecektir. Tamamı ve ilelebet. (3). 

Moşe Dayan: Bizler Tevrat a sahipsek, kendimizi Tevrat ehli olarak görüyorsak, Tevrat topraklarına da, yani Hâkimler ve Hz. İbrahim den Hz. Musa ya kadarki peygamberlerin topraklarına, Kudüs e, Halil e, Eriha ya ve daha başka yerlere sahip olmamız gerekecektir. Bizler devletin sınırlarını tespit etmek mecburiyetinde değiliz. (3) İsrail savaşçıları adlı grup, 4 Kasım 1995 de vaad edilmiş toprakları Araplar a bırakacak her kişiyi Allah ın emri üzerine katledeceklerini söyleyerek İzak Rabin i öldürürlerken, (4) böyle bir beyin yıkamanın etkisi altında idiler. Vaad edilmiş topraklar olarak bahsedilen bölge (Büyük İsrail), Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin, Suriye, Irak ve Türkiye nin bir kısmını kapsamaktadır. İsrail in kurulduğu günden bugüne kadar adım adım topraklarını genişletmesi, komşuları ile hep savaş halinde olması ya da komşularını birbiri ile savaştırmaya çalışması, arka planda hep var olan Büyük İsrail Projesi nde benimsenmiş olan bir stratejinin ürünüdür. 

Siyonizm in Böl, Parçala ve Yok Et Stratejisi Siyonist yöneticiler, Nil den Fırat a kadar olan toprakların ele geçirilebilmesi için, bu coğrafyadaki ülkelerin kaosa çekilerek bölünmesini ve yerlerine birbirleri ile kavgalı, İsrail e muhtaç etnik ve mezhebi küçük devletlerin kurulmasını bir strateji olarak benimsemişlerdir. Siyon önderlerinin Protokollerinde yer alan Beşinci Protokol ve Onuncu Protokolde bu açıkça ifade edilmektedir (5). Weizmann a göre Ürdün ikinci planda bir hedef olmalıdır (6). Ben Gurion a göre ise zincirin en zayıf halkası, Lübnan dır ve ilk hedef o olmalı ve orada bir Hıristiyan devlet kurulmalıdır (7). General Moşe Dayan a göre, bunu gerçekleştirilebilmenin yolu, bir subay bulup provokasyon yaparak, İsrail ordusunun Lübnan a topraklarına girmesini sağlamaktır (7). 

Dünya Siyonist Örgütü tarafından Kudüs te yayınlanan Kivunim (Yönelişler) dergisinde 80 li yıllar için İsrail in stratejik plânları adlı bir makalede, böl, parçala, savaştır ve yok et Siyonist stratejinin ana hatları özetlenmektedir (Aydoğan Vatandaş ın Armagedon Kitabında İsrail Genelkurmayının Belgesi olarak geçer.): Bu ülkenin (Mısır) ayrı coğrafî eyaletlere bölünmesi, bizim Batı cephesi üzerinde, 1990 lı yıllar için siyasî hedefimiz olmalıdır. Böylece Mısır bir kere parçalandıktan ve merkezî iktidardan yoksun bırakıldıktan sonra, Libya, Sudan ve diğer uzak ülkeler aynı çözülmenin içine gireceklerdir. Yukarı Mısır da bir Kıptî devletinin kurulması ve daha az öneme sahip bölgesel kimliklerin oluşturulması, barış anlaşması yüzünden şimdilik geciktirilmiş, fakat uzun vadede kaçınılmaz olan bir gelişmenin anahtarıdır. Lübnan ın beş eyalete bölünmesi... 

Arap dünyasının bütününde meydana geleceklerin müjdesini veriyor. Suriye ve Irak ın etnik veya dinî kıstaslar bazında belli bölgelere ayrılması, uzun vadede, İsrail için öncelikli gaye olmalıdır. Bunun birinci safhası ise, söz konusu devletlerin askerî güçlerinin imha edilmesidir. Suriye nin etnik yapıları, kendisini parçalanmaya hazır hâle getiriyor: Suriye nin deniz sahili boyunca bir Şiî devleti, Halep te ve Şam da birer Sünnî devleti kurulabilir. Her halükârda Huran la birlikte Ürdün ün kuzeyinde -belki de bizim Golan ımız üzerinde- kendi devletini oluşturmayı ümid eden bir Dürzi kimliği de ortaya çıkabilecektir... Petrolce zengin ve iç mücadelelerin pençesindeki Irak, İsrail in nişan çizgisindedir. Onun dağılması bizim için Suriye ninkinden daha önemlidir, zira Irak, yakın vadede İsrail için en ciddî tehlikeyi temsil etmektedir. (8) Yukarıda ki belgede öngörülen strateji, bugün, Libya dan Irak a kadar olan coğrafyada uygulama safhasına sokulmuştur. 2006 yılında Condenella Rice in Yeni Bir Ortadoğu dan ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi nde 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesinden bahsetmesi ile, bu belge arasındaki uyuma dikkat edilmelidir. Büyük Ortadoğu Projesi , bir ABD projesi olsa bile, Büyük İsrail Projesi nden bağımsız değildir. 

Görülen o ki, her iki proje, içi içe ve birlikte uygulanmak istenmektedir. Bugün Irak ta kuzeyde Kürtlerin, ortada sünnilerin güneyde de Şiilerin hâkim olduğu birer devletin kurulmasına çalışılmaktadır. Sudan ve Yemen fiilen ikiye bölünmüştür. Libya nın bölünebilmesi için kaos stratejisi uygulanmaktadır.

Irak ı, Suriye yi Parçalama Politikasından Mısır ı Parçalama Politikasına

Siyon Önderlerinin Yedinci protokolünde, İsrail e düşman komşu devletlerin çatıştırılması öngörülmektedir: Bize muhalefet eden devletlere, komşuları tarafından harp açtırabilecek durumda olmalıyız. Eğer bu komşu devletlerde bize karşı birleşirlerse, bir dünya savaşı çıkarmalıyız. (5) Büyük İsrail Projesi kapsamında önce Irak sonra da Suriye iç savaşa sürüklenerek İsrail için doğu cephesi tehlike olmaktan çıkarılmıştır. Bugün Mısır da benzer bir senaryo sahnelenmek istenmektedir. Müslüman Kardeşler Hareketi nin Mısır da seçimleri kazanması ile başlayan süreçle, İsrail, hem Suriye hem de Filistin cephesinde ciddi sıkıntıya girmişti. Mısır da Müslüman Kardeşler Hareketi nin güçlü bir şekilde iktidar olmasıyla, bir taraftan Suriye deki cihada diğer taraftan Filistin deki cihada tam bir destek vererek İsrail i her iki cepheden kuşatma imkanı olacaktı. Bugün İsrail in hem Suriye de Esed yönetimini hem de Mısır da askeri darbeyi desteklemesinin sebebi, bu kuşatmayı kırılma amaçlıdır.

Sonuç: Tüm Anti Siyonistleri Birleşik Cepheye Dahil Etme

Müslüman Kardeşler Teşkilatı, Mısır da askeri darbeye karşı mücadeleyi sürdürürken, Siyonizm in Büyük İsrail Projesi ni göz önüne alarak hareket etmek zorundadır. Mısır ın siyasi aktörlerinden çoğunluğu İsrail e karşı olup İsrail le uzlaşma taraftarı değildir. Müslüman Kardeşler Hareketi, bu olguyu göz önüne alarak, geçen yazıda dile getirdiğimiz Birleşik Cephe Hareketini genişletmeli ve sağlamlaştırmalıdır. Bu amaçla dozajı çok iyi ayarlanmış bir psikolojik harekât yürütülmelidir. Psikolojik harekâtın amacı, zulme karşı birleşik cephe harekâtının saflarını pekiştirip cuntacıların saflarını çözmek olmalıdır. Cuntanın Adeviye ve Nahta meydanlarına müdahale edip halkı dağıtması, meydanları boşaltması önemli değildir. 

Bundan böyle tüm Mısır, mücadelenin doğal alanıdır. Sivil itaatsizlik eylemleri hayatın her alanına ve toplumun her kesimine yaygınlaştırılmalıdır. Bu aşamada sloganımız, Habil in kardeşi Kabil e söylediğidir: «Eğer sen beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah tan korkarım.» (5 Maide 28) Bu aşamada, Zalimlerin, Münafıkların hiçbir sözüne ve vaadine kanılmamalıdır. Çünkü onlar sözlerinde durmayan bir taifedir. Şu gerçek unutulmasın: Halkın direnme gücü arttıkça zalimlerin/münafıkların direnci zayıflayacak ve safları çözülecektir. Bu İlahi sünnettir: Sen onları gördüğün zaman cüsseli-yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar, (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakın. Allah onları kahretsin nasıl da çevriliyorlar. (63 Münafikun 4)

 KAYNAKLAR

1- Garaudy R., İsrail Mitler ve Terör, Pınar Yayınları, İstanbul, 1996:s: 230-234

2- Garaudy R., Age.s: 16-26

3- Garaudy R. Age. S: 171-190

4- Garaudy R. Age. S: 32-44

5- Yaman K., İhanet Planları, Belgeler, Otağ Yayınları, İstanbul, 1971

6-Taylor A.R., İsrail in Doğuşu, Pınar Yayınları, İstanbul,1992, S:53-65

7- Garaudy R., Age. S: 257-258

8- Garaudy R., Age. S: 205-208

9- Taşgetiren, A., Sürecin Sonraki Safhaları, Bugün 28.06.2012

15 Ağustos 2013 Perşembe

Mısır büyük İslam devriminin iç dinamikleri-5: Siyasi aktörler

 (Milli Gazete)

Zulmün iki ögesi vardır: Zalim ve Mazlum. Zalim zulmettiği için mazlum da zulme rıza gösterdiği için zalimdir. Hz. Ali 

Mısır da ABD-Siyonist-İsrail-İngiltere-AB-Suud-Katar-BAE (şer ekseni) ittifakı ile fiili bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Müslüman Kardeşler hareketi, sivil itaatsizliği öngören, şiddete bulaşmayan bir strateji uygulayarak tüm Mısır halkını şer ekseninin karşısına bir güç olarak dikmek istemektedir. Mısır da çok ciddi bir hesaplaşma yaşanacaktır. Şiddete bulaşmadan yürütülecek bir mücadele, Allah ın izniyle Büyük İslam Devrimi ni gerçekleştirecek ve 21. Yüzyıl Haçlı Seferleri Mısır da perişan edilecektir. Mısır da Büyük İslam devrimi gerçekleştiği an, domino etkisi yaparak İslam coğrafyasındaki tüm işbirlikçi yönetimler, diktatörler yıkılacaktır. Bu yazı serisinde, Mısır da art arda vuku bulan olayların analizi yapılacak ve buradan Dünya İslam Birliği ve Büyük İslam Devrimi için yapılabileceklere ve alınabilecek derslere yer verilecektir. Konu ile ilgili; 1- Tükürün, 2- Mısır da Bir Devrim Daha Var, 3- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-3: Ekonomi, 4- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-4: Ordu başlıklı makaleler yazılmıştır. Burada, Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamiklerinden Siyasal yapı ve bununla ilgili yapılabilecekler, konusu ele alınıp incelenecektir.

Siyaset

Literatürde Siyaset; Hükümet etme sanatı , Kamusal Hayat , Uzlaşma ve uyum , Gücün ve kaynakların dağıtımı   olarak tanımlanmaktadır. Siyasetin konusu, İktidar olup iktidar ilişkileri ile ilgilenir . Siyasetin özünde, güç kullanma unsuru vardır. Devlet ise meşru güç kullanma tekeline sahip tek güçtür . Siyaset, bu gücü elde etmek ve tutmak için yapılan bir faaliyettir (1). Eski siyasiler, devlet yönetiminde ebedi dostluklar, ebedi düşmanlıklar yoktur derken siyasetin iki yüzünün var olduğuna dikkat çekmek istemişlerdir. Siyasetin bir yüzünde çatışma diğer yüzünde ise uzlaşma vardır. Bu nedenle siyaset, genel olarak, çatışmaların, ihtilafların çözüme kavuşturulma süreci olarak da tanımlanabilir (1). Avusturyalı ünlü Stratejist Clausewitz, savaşı, siyasetin başka araçlarla devam ettirilmesi diye tanımlarken Lenin ve arkadaşları, Siyaseti, Savaşın başka vasıtalarla devam ettirilmesi olarak tanımlamışlardır. İnsanlar arası ilişkileri belirleyen en temel etken,  onların sahip olduğu değerlerdir. Çatışma ya da uzlaşma, toplumun değişik kesimleri arasında ortak paydanın büyüklüğüne ve gücüne bağlı olarak değişir. 

Değerler sistemi açısından baktığımızda siyaset, bir değer sisteminin, iktidarı elde etmek, muhafaza etmek ve diğer değer sistemleri ile uzlaşmaz bir çatışmaya girmeden bütünleşmeyi gerçekleştirmek amacıyla yaptığı faaliyetler bütünüdür. Siyaset, bir milletin değerlerinin iktidarını sağlamak ve onu uluslar arası camiada özgür, bağımsız ve etkin kılmak için yapılan faaliyetler bütünü olduğundan siyasetin aktörleri, sadece siyasi partiler olmayıp bir milletin her ferdi ve bu amaçla kurulmuş tüm cemaatler, hareketler, sivil toplum örgütleri (STK) ve gönüllü kuruluşlardır. Toplum-Devlet ilişkisinde; karar mekanizmalarının şeffaflaşması, toplumun karar süreçlerine katılması, toplumsal talep ve isteklerinin karar süreçlerine yansıtılması, alınan kararların uygulanması ve denetlenmesi, yanlış kararların ve politikaların engellenmesi, zulme sebebiyet verilmemesi, adaletin hâkim kılınması ve yerel inisiyatiflerin artırılabilmesi için yapılabilecek faaliyetler, cemaatleri, hareketleri, STK ları ve gönüllü kuruluşları siyasetin içine sokar. 

Cemaatlerin, hareketlerin, STK ların ve gönüllü kuruluşların hareket alanı, kamusal alan yanı siyasetin alanıdır. Siyasete sahip çıkmak, kamusal alanı yeniden inşa etmek demektir. Kamusal alanın, sivilliğin lehine genişlemesi, devletin hareket alanının sınırlandırılarak daraltılmasıdır. Cemaatlerin, Hareketlerin, STK ların ve gönüllü kuruluşların, karar mekanizmalarına katılabilmesi ve söz sahibi olabilmesi, devleti-hükümeti denetleyebilmesi, açık olarak siyasi bir rol üstlenmesi demektir. Bu yapılar, Siyaset yapmadıklarını söyleseler bile, siyaset yapmaktadırlar.

Devletin-Hükümetin dümen suyuna girme, yukarıdan talimatla yönetilme, hükmi şahsiyetini kaybetme, doğru ve yanlışı siyası iktidara göre belirleme, yıkıcı, tahrip edici, kamplaştırıcı dil, söylem kullanma, adaletsiz davranma, ilişkileri, söylemi iktidar ve muhalefete göre ayarlama, devlet güçlerinin payandası olma gibi tutum ve tavırlar, yanlış siyaset anlayışının bir sonucudur. Bu nedenle Parlamentoların ve seçim sistemlerinin geçerli olduğu ülkelerde, siyasetin iki boyutu vardır ya da olmak zorundadır:

1-Parlamento İçi/Eksenli Siyaset,

2- Parlamento Üstü/Dışı Siyaset.

Parlamento içi siyaset, siyasi partiler aracılığıyla parlamentoyu hedefleyen ve onun aracılığıyla bir güç ve iktidar arayışı faaliyeti iken; parlamento üstü/dışı siyaset, partiler, cemaatler, hareketler, sivil toplum örgütleri ve benzer yapılar tarafından yürütülen bir iktidar olma faaliyetidir. Genelde Parlamento üstü/dışı siyasetin amacı, parlamentoya girmek değildir. Parlamento içi siyaset üzerinde baskı gücü oluşturarak, onun milletin emrinde verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak, yanlışlarını düzeltmek, doğrularında destek vermek, projeler üreterek parlamento içi siyaseti yönlendirmektir. Hatta gerekirse sistemi değiştirmek ve devrim yapmaktır. Milleti teşkilatlı toplum haline getirmektir. İnsan vücudunda ki kılcal damarlar ya da sınır sistemi gibi toplumun her kesimine nüfuz etmek, milleti bütünleştirmek, kaynaştırmak ve bir güç olarak ortaya çıkarmaktır. Böylece uluslararası güçlerin, siyasal iktidarlar üzerinde ki baskısını kırmak, sapmasına ve yanlış yapmasına mani olmak amaçları arasındadır. Parlamento üstü/dışı siyasetin denetleyici, yönlendirici, inşa ve irşad edici bir rolü olmalıdır. Parlamento üstü/dışı siyaset, Seni eğri kılıçlarımızla düzeltiriz Ya Ömer! diyen/diyebilen sahabenin siyasetidir, siyaset anlayışıdır. Bir hareket, siyasetin bu iki veçhesinin birlikte kullanarak ve yürüterek gerçek, etkin ve verimli bütüncül bir siyasi mücadele ortaya koyabilir.

Mısır da Siyasi Yapı

Mısır daki siyasi yapıyı, siyasete ve siyasi aktörlere yüklediğimiz yukarıdaki anlam kapsamında ele alıp değerlendirdiğimizde; Mısırda ki siyasi aktörleri, aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz (2-11):

1-Siyasi Partiler 

2- Dinî Hareketler

a. Müslüman Kardeşler 

b. İslami Cihad 

c. Cemaat-İ İslamî 

d. Selefî Akımlar 

Şer ı Cemıyet   

Sünnet Yanlıları Cemıyetı  

Teblığ Ve Davet Cemaatı   

Kurumsallaşmamış Selefi oluşumlar

e. Tasavvufî Oluşumlar

3-Dini Kurumlar

Ezher Şeyhliği

Mısır Müftülüğü

Kıpt Patrikliği

4- Parti Dışı Siyasi Platformlar 

6 Nisan Gençlik Hareketi    

Kifaye Hareketi  

Değişim İçin Ulusal Birlik   

Devrim Gençleri Koalisyonu 

Mısır İçin Demokratik İttifak 

Mısır Oluşumu 

Mısır Herkesin Üstündedir İttifakı 

5- Toplumsal Kanaat Önderleri  

Muhammed Bedı Abdulmecıd Samı

Tarık El Bışrı 

Saffet Hicazı

Memduh Hamza 

Muhammed Hasaneyn Heykel

6- Yargı, Ordu Bürokrasisi Ve Parlamento

Yargı   

Ordu  

Mısır Halk Meclisi  

7- Sivil Toplum Kuruluşları   

Meslek Sendikaları  

Sosyal Yardım Dernekleri  

İnsan Hakları Örgütleri    

8- Medya Organları  

A. Resmi Televizyon Kanalları  

B. Yarı Resmi Gazeteler 

El Ahram Gazetesi  

El Ahbar El Yevm  

El Tahrir Matbuat Ve Neşriyat Evi  

C. Özel Televızyon Kanalları 

El Cezıre Haber Kanalı  

Dream Kanalları Grubu 

Orbıt Kanallar Grubu  

El Mıhver Kanalı  

El Hayat Kanallar Grubu 

On Tv Kanalı 

En Nas Ve E r Rahme Kanalları 

Mısır 25 Kanalı  

D. Özel Gazeteler 

El Vefd Gazetesi  

Hürriyet Ve Adalet Gazetesi   

Onur Gazetesi   

Nasırcı Arap Gazetesi   

Bugün Mısırlı Gazetesi   

El Şuruk Gazetesi   

Günlük Anayasal Gazete 

Milletin Sesi Gazetesi  

E. İnternet Siteleri  

Al Youm Al Sabı  

Mısravı  

Al Mısrıyyun  

İhvan Online  

Mısır ın Penceresi Sitesi  

Gözlem Şebekesi  

Siyasi Partiler

1907- 2011 döneminde kurulan ve varlıklarını devam ettiren partiler ile kurulmakta olan partileri ideolojik, felsefi yaklaşımlarını göz önüne alarak, dört ana grupta sınıflandırabiliriz:

A-Dini Eğilimli Siyasi Partiler

B- Ulusalcı/Milliyetçi Eğilimli Siyasi Partiler

C-Liberal Eğilimli Siyasi Partiler

D-Sol/Sosyalist/Komünist Eğilimli Siyasi Partiler

A-Dini Eksenli Siyasi Partiler

25 Ocak 2011 den sonra diktatör Mübarek yönetiminin yıkılması ile birlikte dini eksenli cemaat ve hareketler, çok hızlı bir şekilde partileşmişlerdir. Partileri, Müslüman Kardeşler Hareketi, Selefi Hareket ve diğer İslami hareketler olarak üç ana grupta toplayabiliriz. Bunların bir kısmı kurulmuş bir kısmı da kuruluş aşamasındadır.

1-Müslüman Kardeşler Hareketi Zemininde Kurulan Partiler (2-3, 10-11): 

a- Hürriyet ve Adalet Partisi  

Müslüman Kardeşler Hareketinin siyasi koludur. Örgütsel gücü ve siyasi tecrübesi diğer siyasi hareketlerin tamamından daha fazladır. Başkanı Dr. Muhammed Mürsi dir.

b- Adalet ve Kalkınma Partisi  

Başkanı, Müslüman Kardeşlerin eski yöneticilerinden olan Halid el-Zaferani dir. Türkiye deki Adalet ve Kalkınma Partisini kendisine model almıştır.

c- Uyanış Partisi  

Başkanı, Müslüman Kardeşlerin eski yöne¬ticilerinden İbrahim el-Zaferani dir.

d- Mısır Akım Partisi 

Başkanı, İslam Lütfü olup muhafazakâr demokrat bir partidir.

e- Vasat Partisi 

2- Selefî Hareket Zemininde Partiler

Nur Partisi  

Islahat ve Uyanış Partisi  

Mısır Uyanış Partisi  

Köken Partisi 

Fazilet Partisi   

Islahat Partisi 

3- Farklı İslami Anlayış ve Metotlara Sahip Partiler

a- Selamet ve Kalkınma Partisi  (İslami Cihad)

b- İnşa ve Kalkınma Partisi (Cemaat-İ İslamî )

c-  İslami İşçi Partisi 

B- Ulusalcı/Milliyetçi Partiler

Arap Demokrat Nasırcı Parti 

C- Liberal Eğilimli Partiler

Özgür Mısırlılar Partisi    

b. Mısır Özgürlük Partisi  

c. Adalet Partisi 

d. Yarın Partisi 

e. Onur Partisi  

f.  Demokratik Cephe Partisi 

g. Yeni Vefd (Delegasyon) Partisi 

D- Sol/Sosyalist/Komünist Eğilimli Partiler

a. İşçi Partisi 

b. Sosyalist Güçler Cephesi  

Sosyalist Güçler Cephesi ismini almış bu hareket, Halkçı Sosyalist İttifak Partisi, Mısır Sosyalist Partisi, Sosyalist Mısır Partisi ve Devrimci Sosyalistler Hareketi nden meydana gelmiştir.

c. Ulusal İlerlemeci Birleştirici Topluluk Partisi 

d. Mısır Özgür Sosyalistler Partisi 

e. Mısır Komünist partisi

Sonuç: Zulme Ve İşbirlikçilere Karşı Birleşik Cephe

Müslüman Kardeşler Hareketi, şer ittifakını ve onun yerli işbirlikçilerini tasfiye edebilmek için darbeye karşı başlattığı, Şiddete bulaşmayan sivil itaatsizlik direnişini, süreçten rahatsız olan ve de olabilecek olan her kesimi içine dâhil edebileceği bir Birleşik Cephe Hareketi ne dönüştürmek zorundadır. Bunun için Müslüman Kardeşler hareketi, uzun vadeli bir yol haritası çizmek durumundadır. Bunun için; Mısır siyası yapısı ile ilgili duygusallıktan uzak derinlemesine bir çalışma yapılarak kişiler, kurumlar, yapılar arasında uzlaşma ve ayrılma noktaları belirlenmelidir. Ortak paydalar, göz önüne alınarak söz konusu aktörler, sürece dahil edilmelidir. Müslüman Kardeşler Hareketi, Türkiye gibi ülkelerin tecrübelerinden yararlanmalıdır. Benzer hatalara düşmemelidir. 

Mısır halkına Çok hukuklu bir sistem teklifi yapılarak, herkesin kendi hukukunu yaşayacağı bir sistemin kurulabilmesi için Birleşik Cephe Hareketi ne destek vermesi istenmelidir. Mısır halkının zalimlerin safında yer almaması için tebliğ mekanızması etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Mısır daki Ehli Kitapla olan ilişki, 3/64 ve 29/46 ayetleri kapsamında ele alınmalıdır. Birleşik Cephe Hareketinin etkili olabilmesi için ortak bir dil ve söylem geliştirilmeli ve kullanılmalıdır. Batının fiili işbirlikçileri ve İslam düşmanları hariç Tahrir Meydanı eylemlerine katılanların hiç biri, karşı safta görülmeyip kazanılması hedeflenmelidir. Bu noktada Cunta hariç tüm subay ve erler kadrosu, kazanılması gerekenler olarak görülmelidir. Batının fiili işbirlikçileri ve İslam düşmanları arasında ihtilaflar meydana getirerek birlikte hareket etmeleri engellenmelidir. Kitlesel eylemler sadece Adeviyye meydanında yapılmayıp tüm Mısır sathına yayılmalıdır. Müslüman Kardeşler Hareketi zemininde kurulan tüm partiler, tekbir çatı altında toplanmalıdır. Süreç ilerledikçe, şer ittifakı, Müslüman Kardeşler Hareketi içerisinde ihtilaf çıkarmaya çalışacaktır. Bu noktada gösterilecek zafiyet, yıkım olabilir. En çok buna dikkat edilmelidir. 21. Asır Haçlı seferlerinin amacı, İslam coğrafyasının, dini, etnik ve mezhebi olarak parçalanıp sömürülmesidir. 

ABD-İngiltere-İsrail-AB Şer/Şeytanı ittifakının Küresel kapsamdaki yeni stratejisinin bu olduğu ve İslam ın her çeşidine karşı olduğu, Selefi ve diğer İslami hareketlere anlatılmalı, ikna edilmeli ve Birleşik Cephe Hareketine katılmaları sağlanmalıdır. Ve Unutmayın; Küfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur. (8 Enfal 73) Yeryüzü yerine Mısır/İslam Coğrafyası koyarak Ayeti, bir kez daha okuyun.

Kaynaklar

Türköne, M., Siyaset, Lotus Yayınları, İstanbul, 2003.

Yıldırım R., Abdulcelil T., Mısır Siyaset Haritası,Ankara, Sayı 1, Eylül 2011.

Yıldırım R., Abdulcelil T.,   Mısır da Siyasi Aktörler, Partiler, Dini Hareketler Ve Medya, Ankara,  Ocak 2012.

Yılmaz, M.E., Devrim Sonrası Mısır da Siyasal Dönüşüm, Ortadoğu Analiz, Temmuz-Ağustos 2011, Cilt: 3 Sayı: 31-32

Tanrıverdi N., Mısır daki Geçiş Sürecinin Aktörler Üzerinden Değerlendirilmesi, Ağustos 2012, Cilt: 4 Sayı: 33

Telci İ.,N., 6 Nisan Hareketi: Yeni Bir Sosyal Aktivizme Doğru mu , Nisan 2011, Cilt: 3 Sayı: 28

Özhan,T.,  Fulul ile Yeni Düzen Arasında Mısır Seçimleri, 26 Mayıs 2012

Tığlı  İ., Mısır da Sosyal Hareketler: Kifaye Hareketi ve Müslüman Kardeşler, DÜBAM, Şubat 2011

Kaşıkcı T., Mısır ın Demokratikleşmesinde Sivil Toplumun Rolü, Orta Doğu, Cilt 7, Sayı 1, 2012 

Erkilet, A.,  Orta Doğu da Modernleşme Ve İslâmî Hareketler, Hece Yayınları, 2004.

Tandoğan A.,  Arap Baharı Sürecinde Mısır,  Yüksek Lisans Tezi,  Atılım Üniversitesi,  Ankara-2013.

 

1 Ağustos 2013 Perşembe

Mısır büyük İslam devriminin iç dinamikleri - 4: Ordu

 (Milli Gazete)

“ Allah’ım Senin adınla düşmana saldırırım, Senin adınla düşmanın hilesini defederim ve Senin adınla düşmanın üzerine yürürüm.”

Hz. Muhammed (sav)

Mısır’da ABD-Siyonist-İngiltere-Suud-Katar-BAE (şer ekseni) ittifakı fiili bir askeri darbe gerçekleşmiştir. Müslüman Kardeşler hareketi, Sivil itaatsizliği öngören, şiddete bulaşmayan bir strateji uygulayarak tüm Mısır halkını şer ekseninin karşısına bir güç olarak dikmek istemektedir. Mısır’da çok ciddi bir hesaplaşma yaşanacaktır. Şiddete bulaşmadan yürütülecek bir mücadele, Allah’ın izniyle Büyük İslam Devrimini gerçekleştirecek ve “21. Yüzyıl Haçlı Seferleri” Mısır’da perişan edilecektir.

Mısır’da Büyük İslam devrimi gerçekleştiği an, domino etkisi yaparak İslam coğrafyasındaki tüm işbirlikçi yönetimler, diktatörler yıkılacaktır. Böyle bir etkinin var olabileceğini, tüm bölgesel, küresel ve iç aktörlerin gördüğünü ve ona göre hesap yaptıklarını ve Mısır’daki sürece müdahil olabileceklerini, İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlar ve İslami hareketler, göz önüne almak zorundadırlar. O nedenle Mısır’da bundan böyle muhtemel tüm değişimler, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamiklerin etkileşimi ile şekillenecektir. Mısır’da vuku bulabilecek tüm olayları, bu üç dinamiği ele alarak incelemek zorundayız.

Bu yazı serisinde, Mısır’da art arda vuku bulan olayların analizi yapılacak ve buradan dünya İslam Birliği ve Büyük İslam Devrimi için yapılabileceklere ve alınabilecek derslere yer verilecektir. Konu ile ilgili; 1- Tükürün, 2- Mısır’da Bir Devrim Daha Var,  3- Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamikleri-3: Ekonomi başlıklı makaleler yazıldı

Burada, Mısır Büyük İslam Devriminin İç Dinamiklerinden Ordu ve Ordu ile ilgili yapılabilecekler, konusu ele alınıp incelenecektir.

Mısır Ordusu

Mısır ordusunun temeli 1919’a kadar uzanmakta olup, 469 binlik personel gücüyle Ortadoğu’nun en büyük gücü konumundadır. 1952 yılındaki “Hür Subaylar Darbesi” ile başlayan süreçten sonra, Mısır ordusu, sistemin ağırlık merkezine yerleşerek Mısır’ın, siyasi, iktisadi ve kültürel hayatını şekillendiren en etkin güç haline gelmiştir. Devlet başkanlarının tamamı, hükümet üyelerinin, valilerin ve üst düzey bürokratların çoğunluğu ordu kökenli olmuştur. Yönetimde bulunan siviller ise ordunun aşırı baskısı altındadır. Yol boyu yapılan politika ve strateji değişiklikleri ile ordu, sistem içindeki konumunu her geçen gün sağlamlaştırmış, devlet içinde ayrı bir devlet olarak tartışılmaz olmuştur.

Enver Sedat döneminde, 1970’li yıllarda, Sovyetler Birliği ile yollarını ayırıp Batıya ve İsrail’e yaklaşması ile Mısır ordusu, ABD-AB-İsrail ekseninin en güvenilir müttefiki konumuna gelmiş ve Mısır sistemi içerisinde konumunu daha da kuvvetlendirmiştir. Bu politika değişiminin sonucunda, Mısır ordusu, 1975 yılından bugüne 28 milyar dolar ABD yardımı almıştır. Yardımlar, genellikle, silah satışları, personel eğitimi ve ortak tatbikatlar şeklinde gerçekleşmiştir. Sovyet yapımı eski teknoloji ürünü askeri araçlar ABD yapımı yeni teknoloji ürünleri ile değiştirilmiş, askeri personel ABD’de eğitim almıştır. Ordu, piyade sınıfına dayanmakta ve savunma amaçlı konumlanmaktadır. (1)

Mısır devlet başkanı Enver Sedat zamanında, İsrail başbakanı Menahem Begin ile ABD gözetiminde, 1978 yılında “Camp David Sözleşmesi” imzalanarak Filistin davasına ve İslam coğrafyasına en büyük ihanet yapılmıştır. Bu ihanetin karşılığında, her yıl ABD tarafından 1,3-1,5 milyar dolarlık askeri yardım almaktadır (2).

Nâsır Tarafından Kurulan Özel Bir Sistem

Mısır, 1948 Arap-İsrail Savaşı’nı kaybedince Ordu, Kral I. Faruk’u suçlamış ve iki yıl sonra da, 1952’de Cemal Abdülnâsır ve Enver Sedat’ın başını çektiği ‘Hür Subaylar’ teşkilatı, Kral Faruk’u darbeyle devirip yönetime el koymuştur. Ancak halk, Kral Faruk’a destek vererek, her fırsatta, yenilgiden dolayı orduyu sorumlu tutup eleştirmiştir (3). Halkın kendilerine sahip çıkmayacağını gören Nâsır, orduyu kendi kendine yeter hale getirecek bir mekanizma olarak ekonomik alanda yapılanmaya gitmiştir. Daha sonra General Enver Sedat ve General Hüsnü Mübarek zamanlarında ordunun ekonomik faaliyetleri daha da derinleştirilip yaygınlaştırılmıştır (3). Mübarek zamanında, 1964 Anayasası’na eklenen maddelerle asker kendisini, özel bir koruma altına almıştır. ‘Ülkedeki tüm üretim araçlarının yönetiminin halk adına devlete (orduya) ait olduğu’ anayasaya konarak orduya büyük bir hareket alanı sağlanmış, kontrol edilemez bir güç haline getirilmiştir. 1970’lı yıllarda liberalleşme kapsamında Batı tarafından uygulanan baskı sonucunda, Mısır ekonomisi dışa açılmaya başladığında, asker süreçten kuvvetlenerek çıkmıştır. Çünkü yabancı yatırımcılar, imtiyazlı askerlerin kontrolünde, grevsiz, sendikasız, düşük işçi ücretli işletmelerle ortaklık yapmayı çok daha avantajlı görmüşlerdir.

Hüsnü Mübarek zamanında, ordu işletmelerine verilen sübvansiyon artırılmış, vergi muafiyeti genişletilmiştir. Yeni yatırım alanlarında askerlere öncelik tanınmıştır. 1992’de, yine Batı zoruyla girişilen özelleştirme sürecinden askerî işletmeler muaf tutularak, ordunun ekonomik varlığını koruması sağlanmıştır. Özelleştirilen kamu teşekküllerinin başına da emekli askerler atanarak, sivil piyasanın askerler tarafından kontrol edilmesine imkân sağlanmıştır (3).

Ordu ve Ekonomi

Devletin ve rejimin asıl sahibi olarak Mısır ordusu, bir taraftan ülke yönetiminin en stratejik noktalarını elinde bulundururken; diğer taraftan ülke ekonomisinde %25-%40 gibi çok önemli bir ağırlığı vardır (2). Mısır ordusu, kendi özel bütçesi dışında, ekonominin her alanında hizmet veren şirketlere sahiptir. Diğer şirketlere nazaran ordu şirketlerinin düşük vergi vermesi ve ücretsiz istihdam yapması, ordu şirketlerine özel bir imtiyaz tanımakta ve rekabet gücünü artırarak Mısır ekonomisinde daha da etkin hale getirmektedir. “Mısır Toprak Planlama Otoritesi’ne göre, ülke topraklarının %87’lik kısmı üzerinde ordunun defacto kontolü var ve bu alanlarda tüm sivil projelerin yürütülmesi, ulusal güvenlik çerçevesinde ordunun inisiyatifine verilmiştir” (4). Ayrıca ordu işletmeleri, sivil denetimden muaftır. Mursi zamanında Merkezi Denetleme Kurumu Başkanı (MDK / Mısır Sayıştay’ı) Hişham Cenine’nin, “ordu ve polis de dâhil olmak üzere tüm devlet kurumları finansal açıdan MDK’nın gözetimi altındadır” şeklinde ki açıklamasına (4) karşı ordudan gelen yalanlama, ordunun gasp ettiği hakları geri vermek istemediği ve bu noktada tavizsiz olduğu anlamına gelmektedir.

Elde sağlam bilgiler olmadığından Mısır Ordusu’nun yönettiği ekonominin büyüklüğünü tam olarak bilmek mümkün değildir. Çünkü işletmeler denetimden muaf, herhangi bir bilanço veya bütçeleme, kamuoyuna açık değildir. Herhangi bir sorgulama, “askeri sır” gerekçe gösterilerek engellenmektedir. Israrcı girişimler, “vatan hainliği” suçlaması ile askeri mahkemelerde sonlanmaktadır (5). Bununla birlikte Mısır ve uluslararası basında yer alan bilgilere göre ordu, GSYH’nın %25-40’ını kontrol etmektedir (2,4). Dünya Bankası verilerine göre, Mısır askeri harcamaları her geçen gün azalmaktadır. “1998’de GSYH’ya oranı %6.5 olan rakam, 2010’da %2 ve 2011’de %1.8 gerilemiş durumda. Bu rakamlara ABD tarafından her yıl Mısır Ordusu’na verilen 1.3 milyar dolar da dâhildir.” (4). Dolayısıyla Mısır ordusu, askeri gücünü geliştirecek askeri teknolojik alt yapıya yatırım yapmamakta, ordunun vurucu gücünü artırmamakta, ABD yardımı ile yetinmekte ve iş adamı olarak davranmaktadır (3-5).

Arap Araştırmaları Enstitüsü uzmanlarından Zeinab Abul-Magd’ın çalışmalarına göre ordu, gayrimenkul satın alma ve kiralama, enerji, elektronik, temizlik hizmetleri, eğlence, kafeterya, benzin istasyon, tarım ve hayvancılık, gıda ürünleri, bankacılık, inşaat, toprak ıslahı, oteller, yazlık evler, turistik tesisler, domates konservesi, plastik masa üretimi, düğün salonu sahipliği, su arıtma, çöp imhası, kanal inşası, yeni şehirler ve ticaret bölgeleri kurulması (el-Selam Kanalı ve Güney Vadi projeleri gibi) ve ağır sanayi sektörüne kadar her alanda faaliyet göstermektedir (3,5). En kârlı faaliyet alanı inşaat sektörü olup, ulusal savunma gerekçesiyle arazileri kamulaştırma yetkisi veren yasa sayesinde, ülke topraklarının %60-80’ine yakını ordu tarafından kontrol edilmektedir. Ordu bünyesinde kurulan “Silahlı Kuvvetler Arsa Projeleri Ofisi” sayesinde, özel şirketlerle birlikte konut, tatil köyü, alışveriş merkezi gibi birçok büyük proje yürütülmektedir. Turizm cenneti olarak anılan Sidi Krir’de deniz kıyısında tatil köyleri, villalar ve turistik oteller yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir. Benzer şekilde ülkenin zengin yerlerinden Nasr City’de de orduya ait satılık veya kiralık olan yüzlerce konut mevcuttur. En büyük benzin istasyonu zinciri Wataniya, bizzat ordu tarafından kiralanıp işletilmektedir. “Safi mineral suları” ordunun gözbebeği ürünlerindendir. Safi ile Kuveyt sermayeli Ortadoğu’nun ve Arap Yarımadası’nın en büyük içecek devi Arabian Beverage Company (ABC) ile hayli kârlı bir anlaşma imzalanmıştır. 

ABC’nin Avrupalı büyük alkollü içki üreticileri ile güçlü ortaklıkları vardır. Dolayısıyla Safi üzerinden gerçekleşen anlaşma ile alkollü içecek piyasasının, %30’u ordunun denetimine girmiştir. Ayrıca ABC, Safi Mineral Water adıyla ordunun suyunu tüm Arap ülkeleri, Afrika ve Avrupa pazarına taşımaktadır. Halkın çok önemli bir gıda maddesi olan Kraliçe marka makarna, et, domates salçası gibi alanlar hep ordunun hâkimiyetindedir. Bütan gazı, askeri fabrikalarda üretilmektedir (3,5). Dönemin askeri üretimden sorumlu devlet bakanı Muhammed el-Gamvari, “Devlet, herhangi bir sektörün askeri endüstriye sahip olmasına izin vermez.” (5) demekle, sivillerin askeri sektör sahasında çalışmasının yasak olduğunu beyan etmiştir.

Ordu, karavanasını, ekmeğini kendisi üretmekte, erlerin büyük bir kısmı, ordu işletmelerinde vasıfsız işçi olarak çalışmaktadır. Subay ve astsubayların çoğu harcaması, ordu bütçesinden karşılandığından Subaylar, Mısır ortalamasının çok üzerinde, lüks bir hayat yaşamaktadırlar (3).

Bedelsiz işgücü ve nakliye ile ucuz hammadde temini imtiyazı, askerî şirketlere pazarda haksız avantajlar sağladığından; “makarna, et, salça, ekmek gibi halkın ana tüketim ürünlerinde askerî menşeli markalar fiyat-kalite açısından” halk tarafından tercih edilmektedir. ‘Kraliçe’ makarnaları, ‘Wataniya’ akaryakıtları ile ‘Safi’ mineral suları sektörlerinin lideri durumundadır (3).

Mısır ordusu, ekonomiyi iki farklı eksen üzerinden kontrol etmektedir: Birincisi, ekonomik işletmeleri bizzat kurup yöneterek. İkincisi, ordu işletmeleri dışındaki İşletmeleri emekli generallerle yöneterek.

Yaş haddinden emekli olan subayların bir kısmı, askerî şirketlere üst düzey yönetici olarak atanırken; bir kısmı da, özel sektörde üst düzey görevlerde çalışmaktadır (3). Luksor, Asvan ve Kuena’da şeker üretimi, Süveyş’teki turizm ve balıkçılık emekli generallerin yönetimindedir (3,5).

Mısır ordusu bu yapısı ile hem ülke ekonomisini hem de sivil pazarı kontrol altında tutmaktadır. Kendine yönetilen eleştirileri, ekonomik imkânları halka sunarak, halkın gönlüne girmekte ve eleştirilerin şiddetini hafifletmektedir. Elindeki bu ekonomik güçle siyasi iktidarları zayıflatabilmekte ya da kuvvetlendirebilmektedir.

Ortadoğu uzmanı gazeteci Kerim Balcı’ya göre 2008 yılında böyle bir uygulama yaşanmıştır:

“Mart 2008’de Türkiye’deki halk ekmek benzeri ucuzlatılmış ekmeğin piyasadan çekilmesi üzerine ülkede ciddi bir ekmek sıkıntısı, sorunu baş göstermişti. Fakir halk isyan edip Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek karşıtı gösterilere soyunmuştu. Ordu krizi aşmak için göstericilere karşı zor kullanmak yerine kendi un ve fırınlarını kullanarak ucuz ekmek üretip halka dağıttı. Bu yolla hem ‘asker baba’  imajını güçlendirdi hem de sokak eylemlerini sonlandırdı.” (3)

Mursi’nin iktidarı zamanında çıkarılan ekonomik kriz, ordunun eseri olduğu gibi; Cunta yönetiminde anında ekonomide gözüken iyileşme de gene ordunun eseridir.

Sonuç: Darbeye Karşı Psikolojik Harekât

Mısır ordusunun üst düzey subayları, cunta olup çeteleşmişlerdir. ABD ve İsrail işbirlikçisidirler. Darbenin hemen ardından Gazze’ye giden tünelleri yıkmaları ve Gazze’ye karadan abluka uygulamaları, ABD- İsrail işbirlikçisi olduklarının en açık delilidir. Hamas’ın direnişi ve Zaferi İslam coğrafyasının zaferidir. Bu konu Mısır halkına ve İslam coğrafyasına iyi anlatılmalıdır.

Mısır ordusu, hem askeri işletmeleri hem de sivil işletmeleri, subaylar üzerinden yönetmektedir. İşsizliğin ciddi bir sorun olduğu Mısır’da emekli subayların atanması işsizliği artırıcı bir etkendir.  Bu nedenle emekli subayların sivil işletmelere atanması, adaletsizliktir, haksızlıktır. Bu konudan rahatsız olan laik, liberal, solcu, Kipti kesimler vardır. Bu konu bu kesimlere en güzel bir şekilde anlatılarak Cunta- Çete, yalnızlaştırılmalıdır.

Müslüman Kardeşler hareketi, ordunun ekonomik hayattan çekilmesini, orduya tanınan ayrıcalıkların ortadan kaldırılmasını savunarak darbeye verilen halk desteğini kırabilir, cuntaya karşı birleşik cephe hareketini genişletip yaygınlaştırabilir.

Subayların lüks ve israf içinde ki yaşantıları, yaptıkları yolsuzluklar, haksızlıklar deşifre edilip kamuoyuna duyurulmalıdır.

Subayların yönettiği işletmelerde yapılan grevleri engellemek için yaptıkları zulüm, katliam belgeleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Müslüman Kardeşler Hareketi, bu ve buna benzer konuları, belgeleyerek sosyal medya dâhil çok yönlü bir psikolojik harekât yürütmelidir. Bunu yaparken orduya bir bütün olarak cephe alınmamalıdır. Ordunun üst düzeyinde ki çete ve cunta hedef alınmalı ve kullanılacak dil buna uygun olmalıdır. Öfke ile hareket edilmemelidir. Hakaret ve küfür, cepheyi çözmez; sadece birleştirir, tarafsız olanları bile saflarına katabilir.

Cunta ve çetenin lüks içerisinde yaşantısı ifşa edilerek alt düzey subaylarla, erlerle Cunta-Çetenin arası açılmalıdır.

İfşa hareketi halka dönük yapılarak Cunta-Çeteye destek vermelerine mani olunmalı hiç olmayan da bir kısmının desteğini çekmesi sağlanmalıdır.

Müslüman Kardeşler Hareketi, çok hukuklu sistemi savunarak, Kıpti, solcu, laik ve liberal kesimleri, şuur altlarına yerleştirilen “yaşam tarzına baskı” korkusundan kurtarmalıdır.

Kaynaklar

1-Eraslan Y. Mısır, Rejim ve Ordu, 2013,

2- Ordunun Ülkedeki Konumu, http://www.enderuncemiyeti.org/mis.pdf Moataz El Fegiery, ‘’ Crunch Time For Egypt’s Civil-Military Relations , August 2012, Policy Brief;  Özhan T., ‘’ Mısır, ‘Sivil Darbe’ ve Liberal Trajedi!’’

3- Çevikalp, M., Şirketler ordusu, Aksiyon, 15.07.2013

4- Acun C., Mısır Ordusunun İktisadi Krallığı, 26 Nisan 2013 Cuma

5- Özgür B.,  Darbe, silahlı ekonomiye yine pelerin oldu, RADİKAL 06.07.2013 http://www.radikal.com.tr/turkiye/darbe_silahli_ekonomiye_yine_pelerin_oldu-1140654;  bahadır.ozgur@radikal.com.trArşivi

 

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...