(Milli Gazete)
Dinler, felsefeler ve bunlardan neşet eden kültür ve medeniyetler, insanin tüm ilişkilerini belirler; ilişkilere kıstaslar kor, standartlar getirir. Kültür ve medeniyetler, dayandığı temel değerlere bağlı olarak, insanın ilişkilerindeki önceliklere ve önem derecelerine farklı anlam ve ağırlık verirler. İnsanın Allah, kendisi, eşi, anne babası, çocukları, akrabası, komşusu, mahallesi, arkadaşları, toplum, devlet, doğa ve hayvanlar alemi ile olan ilişkileri, insanın sahip olduğu dünya görüşüne, mensup olduğu kültür ve medeniyete bağlı olarak şekillenir ve anlam kazanır. Burada, bu ilişki zinciri içerisinde yer alan, Batılılaşmanın şiddeti ve derecesine göre anlam ve önem kaymasına uğrayan arkadaşlık konusu ele alınıp incelenecektir.
Arkadaş kimdir
Genel olarak arkadaş: “1- Birbirine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri, yaren; 2- Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik” olarak tanımlanmaktadır (1). Dolayısıyla arkadaş olmak, bir kimseyle dostluk kurmak, içten olmak demektir. Arkadaşlık, arkadaş olma durumu, arkadaşa yakışır şekilde davranmak; arkadaşlık etmek ise, “1- Bir işte birlikte bulunmak, 2- Huyu ve düşünceleri birbirine uymak, 3- Bir süre beraber bulunmak, birlikte gitmek, eşlik etmek, refakat etmek” (2) anlamına gelmektedir. Arkadaşlığın temelinde, sevgi, saygı, anlayış birlikteliği, iş ve mekân birlikteliği, huy ve düşünce birlikteliği vardır. Bunların hepsi ya da bir kısmı, bazı insanlar arasında özel bir hukuk, birlik ve dayanışma oluşmasına sebebiyet vererek arkadaş olunmasını sağlar. Bu duygular, insan genetiğinin derinliklerinde var olup bir kısım insanları bir kısım insanlara yaklaştıran ve kaynaştıran özelliklerdir. Sünnetullah’a göre insan, hem birey hem de toplumsal boyutludur. Bu tür özellikler ise, insanın bireysel boyutunu, toplumsal boyuta bağlayarak insanı bireyselleşmekten, yalnız olmaktan korur. Bu nedenle akrabalık ve komşuluk bağı gibi arkadaşlık bağı da, fıtratın bir gereği olarak vardır. İnsanların bir kısmını bir kısmına yaklaştırıp kaynaştırarak yalnızlık duygusundan kurtarır, olgunlaştırır, güçlendirir ve güven duygusunu artırır. Böylelikle toplumun değişik kesimleri arasında formel olmayan özel bir örgütlenme meydana gelir. Aile, akraba ve komşuluk bağının başaramadığı bazı sorunları arkadaşlık bağı çözüme kavuşturmaktadır.
Bugün yapılan bir çok araştırmada insanlar, aile ve akrabaları ile konuşmadığı yada konuşamadığı sıkıntılarını, arkadaşları ile paylaşarak dertleşerek gidermekte yada gidermeye çalışmakta olduğu gerçeği ile karşılaşılmaktadır. İnsanlar, arkadaşları ile dertleşerek, sırları paylaşarak huzur bulmakta, stres atmakta, gerilimden kurtulmak ve kendisini daha güvende hissetmektedir. O nedenle gerçek arkadaş, sığınılacak bir liman ve koruyucudur. İnsanın ahlakını geliştirir, hatalarını önler, düşünce ve davranışlarını iyileştirirler, fıtratın öngördüğü bir yaşam tarzına onu uymaya zorlar; hevanın esiri olmaktan kurtarır. Arkadaşlık, genellikle fıtratta var olan bu yönelimden dolayı ya zorunlu faktörlere bağlı olarak kendiliğinden veya şuurlu bir şekilde kurulmaktadır. Şuurlu olarak kurulan arkadaşlıklar ise, bir amaca istinaden gelişmekte ve amacın gerçekleşme yada ortadan kalkmasıyla son bulabilmektedir. Şuurlu olarak, bir amaca istinaden kurulan arkadaşlıklarda ortak payda olarak alınan amaç çok önemlidir. Arkadaşlığın uzun yada kısa süreli oluşunu tayın edecek olan, amacın büyüklüğü ve kapsamıdır. Komşu olma, aynı okul, sınıfta bulunma, sokakta ve devlet dairelerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında beraber çalışma ve beraber yolculuk etme sonucunda Zorunlu faktörlere bağlı olarak, kurulan arkadaşlıklar mevcuttur. Bu tür arkadaşlıklar, şuurlu ve içten gelen bir istekle gerçekleşmiş olmayıp, şartların zorlamasının bir sonucudur. Bununla beraber bu şekilde başlamış bir arkadaşlığın, şuurlu ve uzun vadeli bir arkadaşlığa dönüşmesi şansı ve imkanı her zaman bulunmaktadır.
Arkadaşlık, sosyalleşme, kaynaşma, dayanışma ve rehabilite olmak demektir. Bu açıdan şuurlu ve bir kutsal amaca dönük olarak kendiliğinden gelişen arkadaşlıkların, kalıcı ve sürekli olabilmesi için, insanlar arasında, düşünce, inanç, huy, mizaç ve karakterlerin uyuşması ve örtüşmesi gerekmektedir. Böylesi bir uyuşma ve örtüşme arkadaşlığı, şekli olmaktan kurtarmakta ve deruni yapmaktadır. Arkadaşlık, karşılıklı bir etkileşim meydana getirerek arkadaşların birbirlerini olumlu ya da olumsuz istikametlerde etkilemesine neden olmaktadır. Seçilen arkadaşa bağlı olarak fertlerin ahlakı yapısı, inanç sistemi, yaşantısı ya olumlu yada olumsuz istikamette bir değişim geçirebilir. Bu da, arkadaş edinmede temel ölçünün ve arkadaşların sahip olması gereken temel özelliklerin neler olması meselesini öne çıkarır. Bunun yanı sıra, arkadaşlıkta bir başka mesele, arkadaşlıkta ki karşılıklı hak, hukuk ve sorumluklular nelerdir, neler olmalıdır Kaç tür arkadaşlık vardır Arkadaşlıkta ağırlıklı en temel unsur, değer ve sevgidir. Arkadaş seçiminde değer ve sevginin temel dayanağı nedir Ne olmalıdır Arkadaşlar birbirlerini severken hangi ölçüyü göz önünde tutacaklardır
Dört Çeşit Arkadaşlık
İslam âlimleri, insan davranışlarında ki farklılıkları göz önüne alarak onları gruplandırmışlardır. Bu gruplandırmayı yaparken de, genellikle benzetmeler yapmışlardır. Böylelikle meseleyi sade vatandaşın zihnine yerleştirmek istemişlerdir. Âlimlerimize göre “insanlar, ağaçlar ve bitkiler gibidir. Bazılarının gölgesi var; fakat meyvesi yoktur. Bu ağaç, dünya hayatı konusunda ken¬disinden faydalanılıp, ahiret hayatına dönük hiçbir faydası olmayan kişinin örneğidir. Dünya hayatına dönük fayda, hızla kaybolan gölge gibi¬dir. Bazılarının meyvesi var; fakat gölgesi yoktur. Bu ağaç, ahiret yaşamı için faydası olup, dünya yaşamı için faydası olmayan insanın örneğidir. Bazılarının hem gölgesi hem de meyvesi vardır. Bu ağaç, hem dünya hem de ahiret yaşantısı için faydalı olan insanın örneğidir. Bazılarının ise ne meyvesi ne de gölgesi vardır. Deve di¬keni gibidirler, yaklaştığın zaman elbiseni yırtar. Ne yemeye, ne de içmeye yarayışlı değildir. Bunun hayvanlardan örneği, fare ve akreptir” (2).
İslam alimlerinden Bişr, arkadaşları, “1. Ahiret arkadaşı, 2. Dünya arkadaşı, 3. Sosyal çevre ve eğlence arkadaşı.”(2) şeklinde üç grupta sınıflandırmıştır. Halife Me’mun da, daha özel bir benzetme ile özel bir tasnif yaparak üç çeşit arkadaşlık olduğunu ifade etmiştir:
“1-Besin-gıda gibi olanlar. Bunlardan vazgeçemezsin.
2-İlaç gibi olanlar. Bazı zamanlarda onlara gereksinim duyarsın.
3-Hastalık gibi olanlar. Bunlara hiçbir zaman ihtiyaç duymazsın. Fakat insan bazen bu arkadaşlıklara yakalanır. Bunların ne sevgi ve içtenliği vardır, ne de bir faydası.”(2)
İslam alimlerinin bu benzetme ve gruplandırmalarından yararlanarak arkadaşlıkları dört farklı sınıfa ayırabiliriz:
• Sadece dünya arkadaşı(Sadece dünyayı kazanmak için edinilen arkadaş)
• Sadece Ahiret arkadaşı( Sadece ahreti kazanmak için edinilen arkadaş)
• Hem dünya hem de Ahiret arkadaşı( Hem dünya hemde ahreti kazanmak için edinilen arkadaş)
• Ne Dünya ne de Ahiret arkadaşı( Hem dünyayı hem de ahreti kaybettiren arkadaş)
Arkadaşlık Hak ve Hukukunun İmanla İlişkisi
Her inanç sisteminin hayat tasavvurunda, hayattaki her şeye bir anlam ve konum verilmektedir. Arkadaşlık münasebetleri de, kişilerin mensup oldukları, inanç sistemine bağlı olarak değişmektedir. İslam’da bunu belirleyen en temel esas, İmandır. Kuranı Kerimde Nisa Süresi 36’da güzel ahlakla alakalı on vazife, imanla bağlantılı olarak zikredilmektedir: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.”(4 Nisa 36)
Bu on vazife, “Allah’a ibadet edin” ve “Allah’a şirk koşmayın” emirlerinden sonra “Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanındaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerin malik olduklarına” güzellikle davranılması şeklindedir. Önce imanı boyutun, sonra da güzel davranışın belirtilmesi, Allah’la olan ilişki düzeltilmeden ve bu ilişki gerektiği boyutta olmadan, istenen güzel davranışın gerektiği gibi gerçekleşmeyeceği manasına gelmektedir. Dolayısıyla arkadaşlık hak ve hukukunun imanı bir boyutu vardır. Ayette geçen Allah’ın güzel davranın emrini yerine getirmemek, kibirlenmenin sonucu olmalıdır ki ayetin sonunda, “Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” ifadesi kullanılmaktadır. Dolayısıyla arkadaşlık hak ve hukukuna riayet etmemenin, kibirlenme ve müstağnileşme ile de bir bağlantısı vardır. Kur’an-ı Kerim, Allah’a ve Peygambere itaat edenler arasında özel bir arkadaşlık bağının var olduğunu belirtmekle, iyi ve güzel arkadaşlıkların imanı boyutuna vurgu yapmış olmaktadır: “Allah’a ve Resul’e kim itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar ” (4 Nisa 69) Hz. Peygamber’in, “Allah’a en çok itaat edeniniz, arkadaşına önce selâm verendir.”(3) demiş olması, arkadaşlığı teşvik etmek ve arkadaşlık hukukunu korumak amaçlıdır.
İman etmenin tersi olan durum, Allah’ın, ahiretin ve ayetlerin inkar edilip yalanlanmasıdır. Böyle davrananlar, Kuran’a göre “şeytanın” ve “ateşin arkadaşlarıdır”: “İnkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar; işte onlar, çılgın ateşin arkadaşlarıdırlar.” (5 Maide 86; Bak: 9/113, 13/5, 37/50-58) “Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah’a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o.”(4 Nisa 38).
Sonuç: “Kişi dostunun dini üzeredir”
Laik- seküler Batı kültür ve medeniyeti, tüm ilişkileri, Allah’ı ve ahiret hayatını dışlayarak şekillendirirken; İslam kültür ve medeniyeti, İnsanın kendisi, eşi, anne babası, çocukları, akrabası, komşusu, mahallesi, arkadaşları, toplum, devlet, doğa ve hayvanlar âlemi ile olan ilişkisini, Allah’ı ve ahiret hayatını merkeze alarak belirler, şekillendirir. İslam’da bütün ilişkilerin, doğrudan yada dolaylı olarak imanı bir boyutu vardır. İslam, insanları, değer bağı, aile bağı, akrabalık bağı, komşuluk bağı ve arkadaşlık bağı gibi, değer, kan, sevgi ve mekâna dayalı bağlarla birbirine bağlayarak son derece güçlü, sağlam ve sıhhatli bir toplumsal yapı ortaya çıkarır. Bireyin hakkını korur ancak toplumun çözülmesi demek olan bireyselleşmeye karşı çıkar. Eğer arkadaşlık, imanla bağlantılı bir olgu ise, o taktirde arkadaşlık bağlarını kuvvetlendirecek, güçlendirecek bir sorumluluğumuz vardır. Paraya, makama, mala ve mülke tapınma düzeyinde bağlanıp sosyal çevreden kopmanın, ileri yaşlarda neden olacağı yalnızlığı ve bunalımı, dünyevileşme hastalığına yakalanmış her müslümanın şimdiden düşünmesi gerekir. İlgi ve değerlerde meydana gelen böylesi bir değişim, doğal olarak edinilecek arkadaşın türünü de belirlemektedir. O da, yukarıda ifade ettiğimiz dört arkadaş çeşidinden sadece “Dünya için arkadaş olanlar”, “Hastalık gibi olanlar”dır.
Yanlış arkadaş seçiminin akıbeti ise, sapmadır. O nedenle; Ey iman edenler(!) Hz. Peygamber’in(sas) “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.(4)” uyarısına kulak verin. Eski mekanlarınıza dönün! Eski arkadaşlarınıza dönün! “Besin-gıda gibi olan” arkadaşlarınızı bulun!
Kaynaklar
Doğan. M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar Yayınları, İstanbul, 2005.
Gazali, İhya-i Ulum-id-din, Aslan yayınları, İstanbul, c: 4 S: 416-426, 1972. Taberânî, Kebir, 1:546, Hadîs No: 1118.
4- Ebû Dâvud, Edeb 19, (4833); Tirmizî, Zühd 45, (2379). Buharı, (3447)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder