(Umran Dergisi)
Kadife darbeler seçim
endeksli, dış destekli, gayrimemnunların
ittifakına ve gerilime dayalı,
seçim öncesi, esnası ve sonrasında sokak hâkimiyeti kurarak ve
genellikle “yumuşak güç” (soft power) kullanarak (zaman zaman özel
amaçla sert güce başvurulmaktadır), bürokratlar
ve STK’lar aracılığıyla siyasi iktidarları düşürmeyi hedefleyen yeni bir
darbe türüdür.[1] Kadife
darbeler, o ülkenin yerli görünümlü sivil toplum örgütlerinin önderliğinde,
kitle hareketi ile yönetimleri değiştirme/devirme
sanatı diye tanımlanabilir.
Taksim kadife darbe süreci, 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK
Parti’nin tek başına iktidara gelmesini engellemiştir. Boğaziçi kadife darbe
süreci ise 14 Mayıs 2023 seçimlerinde başarıya ulaşmış, Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanı seçilmesini ilk turda engellemiş, AK Parti’nin %8 civarında oy ve
30 civarında milletvekili kaybına sebep olmuştur.
Türkiye 31 Mart mahalli
seçimlerine giderken Riyad’da futbol üzerinden başlatılan ve futbol kadife darbe süreci diye isimlendirdiğimiz
süreç (altıncı nesil kadife
darbe süreci), Taksim ve Boğaziçi kadife darbe süreçlerine benzer bir şekilde,
Trabzon’da oynanan FB-TS maçı üzerinden yeni bir aşamaya taşınmıştır. Sahada
meydana gelen olaylar tam bir provokasyon olup 31 Mart 2024 seçimlerini
doğrudan etkilemek amaçlıdır. Nitekim öncülüğünü Ali Koç’un yaptığı futbol
üzerinden çekilen operasyonların 31 Mart seçim sonuçlarına etkisi büyüktür
(%3-4). Bu durum gelecek sayıda analiz edilecektir.
Geçen yazıda
özetlediğimiz olaylar zinciri, 31 Mart seçimlerini çok açık bir şekilde
etkilemiş ve şekillendirmiştir. 31 Mart 2024 seçimlerinde futbol kadife darbe
sürecinin kadrosu, 2028 seçimlerini ya da erken seçim için gerekli altyapıyı
oluşturarak çok önemli bir mevzi kazanmıştır. Cumhur İttifakı mahalli
seçimlerde yenilgi almıştır. Geçen yazıda
31 Mart mahalli seçimleri sonuçları ile Özgür Özel’in ve Sedat Peker’in 40 yaş
altı gençleri darbe yapmaya/sokağa çağırmalarının stratejik-taktik anlamı,
amacı ve hedeflerini ana hatları ile ele alıp inceledik.
Bu yazıda futbol
kadife darbe sürecinin mahalli seçimler aşamasını “iç dinamikler” bağlamında
Cumhur İttifakı açısından değerlendireceğiz. Bunu yaparken amacımızın birilerini
eleştirmek, kırmak, yargılamak olmadığının bilinmesinde fayda vardır. Gayemiz,
2028 seçimlerine giderken kadife darbecilerin nasıl bir yol haritası ile ülkeyi
karşı karşıya getirebileceklerini ortaya koyabilmektir. Ayrıca dikkat edilmesi
gereken çok önemli bir husus da siyasi iktidara karşı olan herkesi kadife
darbecilerle aynı safta görmek son derece yanlış ve tehlikelidir. Siyasi
iktidarları salt seçimle, oyla değiştirmekle eylemler yaparak iktidardan
düşürmek arasındaki farkın bu bağlamda birbirinden ayrı değerlendirilmesi
zorunludur. Kadife darbeci kadro, dış güçlerle iş birliği yaparak halkın
seçtiği bir iktidarı kitle eylemleri ile yıpratıp iktidardan düşürmeye çalışır.
Onlar için seçim sadece bir atlama taşı olup eylemleri başlatıp devam
ettirebilmek için bir araçtır.
Her hoşumuza gitmeyen yorum ve analizi ihanet kategorisine sokmanın ve sahiplerine hain yaftası yapıştırmanın, gerçeğe uluşmada en ciddi bir tehlike olduğunun görülmesi gerekmektedir. Yanlı, tarafgir tüm yorumların öte dünyadaki -vücut organlarımızın, yeryüzünün şahitlik yapacağı- yüce mahkemede elimize verilen kitapta yer alıp yargılanacağımız unutulmamalıdır.
31 Mart 2024 Mahalli Seçimleri Sonrasında 3 Parti Liderinin Konuşmaları
Önümüzdeki dönemin nasıl şekilleneceğini görebilmek için 3
parti liderinin konuşmalarını, analizleri -özellikle seçim gecesi- ele alıp
değerlendirmekte fayda vardır. Seçim öncesi yapılan saha araştırmalarını/anketleri
dört ana grupta toplayabiliriz:
- İktidar ve ana muhalefet
partilerinin özel olarak yaptırdıkları ve kamuoyuna açıklamadıkları
anketler,
- İktidar ve ana muhalefet
partilerinin özel olarak yaptırdıkları ve kamuoyunu yönlendirebilmek için
kamuoyuna açıkladıkları anketler,
- Araştırma firmalarının bağımsız
yaptıkları anketler,
- Yabancı istihbaratların
-özellikle kadife darbeci dış kadronun- kamuoyuna açıklamadıkları ve fakat
destekledikleri kesimin seçim kampanyalarını şekillendirmek için özel
yaptırdıkları anketler.
Anket yaptırma
konusunda en hassas liderlerden birinin Erdoğan olduğu bilinmektedir. Erdoğan
özel olarak yaptırdığı anketleri kamuoyu ile paylaşmamış ve seçim kampanyasını
anketleri göz önüne alarak şekillendirmiştir. Ayrıca Cumhurbaşkanı
Erdoğan meydanların nabzını en iyi gören, tutan ve değerlendiren bir liderdir. “İstanbul mitinginde 1,5 milyon insan
bekliyorduk, 650 bin kişi meydanda var!” sözleri rastgele söylenmiş
değildir. Bu, seçim sonuçlarının
zamanında öngörüldüğünün bir ifadesidir.[2]
Seçim gecesi hanımını yanına alarak yaptığı balkon konuşmasında ve sonra MYK’daki
konuşmada bu olgu görülebilmektedir.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, mahalli idareler genel seçimlerinin ardından AK Parti Genel Merkezi’nin balkonundan yaptığı konuşmada, seçim kampanyasında kullanılan sert, suçlayıcı hatta hakaret edici dilin aksine son derece kucaklayıcı, sonuçları kabullenici, gerilimi düşürücü bir dil kullanmıştır.[3] Konuşmanın muhtevası, aşağıdaki ara başlıklar altında değerlendirilmektedir:
2. Seçim sonuçlarından istenen başarının
elde edilemediği kabullenilmiş ve seslendirilmiştir:
3. Hangi partiden olursa olsun tüm yerel
yönetimlere destek verilecektir:
“Biz de hükûmet olarak, şimdiye kadar olduğu gibi milletimizin oyuyla seçilmiş tüm yerel yöneticileri, şehirlerinin hayrına yapacakları işlerde desteklemeye devam edeceğiz.”
4.
Milletin verdiği mesaj dikkate alınarak
özeleştiri yapılacaktır:
“Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. 31 Mart bizim için bir bitiş değil, aslında bir dönüm noktasıdır. 31 Mart mahalli idareler seçimlerinde de Türk milleti, yine sandığı vesile kılarak mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır.” “Partimizin organlarında 31 Mart seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, öz eleştirimizi cesaretle yapacağız.” “Elbette yerel bazda yaşanan bu gerilemenin sebeplerini ayrıca masaya yatıracağız. Kaybettiğimiz, geriye düştüğümüz her yerde, sebepleri çok iyi tespit edecek ve gerekli müdahalelerde bulunacağız.” “Kaderin üstünde bir kader vardır.” “Ama hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, millî iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan, bugüne kadar olduğu gibi, yine uzak duracağız. Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif bir şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak gerekli adımları mutlaka atacağız.”
5.
Milletin verdiği mesajı merkeze alarak 2028
seçimlerine şimdiden hazırlık yapılacaktır:
“Bunun için önümüzde yaklaşık 4-5 yıllık bir süre var. Bu süre zarfında yanlışlarımızı düzelteceğiz. Eksiklerimizi muhakkak tamamlayacağız. Doğrularımızın sayısını artıracağız. Bir sonraki seçimlere kadar olan dönemi, her açıdan kendimizi yenilediğimiz, hatalarımızı telafi ettiğimiz kapsamlı bir muhasebe zeminine dönüştüreceğiz.” “Türkiye’nin önünde hazine değerinde 4 yıldan fazla bir süre vardır. Bu zamanı hep birlikte çok iyi değerlendirmemiz önemlidir. Milletin ve ülkenin vaktini çalacak tartışmalarla bu dönemi heba edemeyiz.”
6. Uygulanan ekonomi politikası taviz
verilmeden uygulamaya devam edilecektir:
“Ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek popülist adımlardan uzak durduk. Enflasyon başta olmak üzere uyguladığımız ekonomi programımızın olumlu sonuçlarını, yılın ikinci yarısında görmeye başlayacağız. İş dünyamızdan bürokrasiye, esnafımızdan çiftçimize, tüccarımıza, işçimize, öğrencilerimize kadar herkes kendi asıl gündemine odaklanabilecekler.”
7.
Terörle mücadele bütün şiddeti ile devam
edecektir:
“Başarılı
operasyonlarımız sayesinde iyice köşeye sıkıştırdığımız bölücü terör örgütüne ölümcül darbeyi mutlaka indireceğiz. Bir kez
daha altını çizerek söylüyorum; güney sınırlarımızın ötesinde bir ‘Teröristan’ kurulmasına izin
vermeyeceğiz.” “15 Temmuz darbe girişiminin faili FETÖ ihanet şebekesinin son kalıntılarını da temizlemekte kararlıyız.”
8.
Uluslararası düzlemde güç olmak için
çalışmaya devam edilecektir:
“Türkiye’nin uluslararası rolünü, sözünün ağırlığını, küresel barışın tesisindeki anahtar konumunu güçlendirecek hamleleri devam ettireceğiz. Mazlumlara sahip çıkacak, ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşacak, nerede bir zulüm varsa zalimlerin karşısında dimdik duracağız.”
9.
Devletin yaşayabilmesi için öncelikle
insanın yaşatılabilmesi gerekir:
“Son
21 yıldır nasıl reformlarımızla, icraatlarımızla, yatırımlarımızla,
projelerimizle konuştuysak, inşallah önümüzdeki 5 sene boyunca da bu
çizgimizden sapmayacağız. Bugün bir kez daha ‘durmak yok, yola devam!’ diyoruz.
Bugün bir kez daha ‘Aşkınan koşan
yorulmaz!’ diyoruz. Bugün bir kez daha ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!’ diyoruz.”
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın MYK toplantısındaki konuşması tam bir özeleştiri özelliği
taşımaktadır:[4] Erdoğan’ın seçim gecesindeki balkon
konuşmasında bir taraftan toplumsal barışa, demokrasiye, millet iradesine
atıfta bulunurken diğer taraftan parti olarak köklü bir özeleştiri
yapacaklarına atıfta bulunmuştur. AK Parti’nin MYK toplantısındaki konuşması
ise tam bir özeleştiri özelliği taşımaktadır. Bu konuşmasında hem kendisini hem
de partisini sorgulamakta, sorgulanmasını istemekte; başarı ve başarısızlığın
nedenlerine özel vurgu yapmaktadır. Bu konuşmanın muhtevası, aşağıdaki ara
başlıklar altında değerlendirilmektedir:
1.
Katılım
oranının düşmesi, partililerin sandığa rey vermeye gitmemesinin sebepleri
araştırılacaktır:
2.
Uygulanan
ekonomi politikasından taviz vermemek gayrimemnun sayısını artırmıştır:
“Emeklilerimizin
serzenişlerini il ziyaretlerimizde zaten görüyorduk. Gerek tek seferlik 5 bin
lira ödenmesi, gerek yüzde 50’yi bulan maaş zamları, gerekse diğer adımlarla,
bütçe disiplinini bozmadan, üzerimizdeki bu baskıyı hafifletmeye çalıştık.”
3.
Gazze
konusunda yaptıklarımız anlatılamamış ve toplumun belli kesimleri ikna
edilememiştir:
“Gazze
krizi gibi elimizden gelen her şeyi yaptığımız ve bedel ödediğimiz bir meselede
dahi siyasî saldırıları savuşturmayı,
kimi çevreleri ikna etmeyi maalesef başaramadık.”
4.
AK
Parti bütün birim ve kuruluşları ile bir öz eleştiri yapmak zorundadır:
“Bunlarla
ilgili değerlendirmelerimizi de artısı-eksisiyle mutlaka yapacağız.” “Elbette bu özeleştiri sürecinde hem ittifak
olarak girip kaybettiğimiz hem de Amasya, Kütahya, Kırıkkale gibi iki parti
ayrı ayrı girerek özellikle CHP’ye kazandırdığımız il ve ilçelerin durumunu da
masaya yatıracağız.”
“Kurulduktan yalnızca 15 ay sonra bizi iktidara
layık gören, henüz 10 ay önceki seçimlerde partimizi açık ara birinci yapan,
şimdiye kadar girdiğimiz tüm seçimlerde daima yanımızda duran, velhasıl son 22
yılda tam 17 kez sandıkları bizim için patlatan milletimizin, 31 Mart’ta bizi
CHP’nin arkasına niçin ittiğini çok iyi analiz etmeliyiz.”
5.
Bürokrasi ve AK Parti mensupları halkla
arasına duvar örmüş, ‘layüsel’
davranmıştır:
“İl, ilçe, belde teşkilatlarına, belediye
başkanlarımıza, milletvekillerimize, hatta bürokrasiye uzanan bir sıkıntıyla
karşı karşıyayız. Oysa milletin
sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en
büyük düşmanı vatandaşla arasına duvarlar örmesidir. Hangi konumda
olursa olsun bu partide hiç kimsenin ‘layüsel’ olmadığını milletimize
göstereceğiz.”
6. Özeleştiri yaparken gerçekçi olunacaktır.
Milleti, rey vermeyenleri suçlamak son derece yanlış bir yaklaşımdır. Bu
sonuçlarda herkesin payı ortaya çıkarılacaktır:
“Hatayı,
kusuru, yanlışı millette aramak, bizim geleneğimizde asla yoktur. Biz siyasi
hayatımızın hiçbir döneminde böyle bir yola başvurmadık, şimdi de başvurmayacağız.
Açık söylüyorum, şahsım dâhil bu
masanın etrafında oturan hiçbir arkadaşım 31 Mart seçim sonuçlarının
sorumluluğundan kaçamaz. Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba
çekeceğiz. İğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırmanızı istiyorum.”
7.
Başarısızlığın nedenleri bir bütün olarak ele
alınmalı, tek bir nedene indirgenmemelidir:
“Şehirlerde yaşanan oy kaybını emekli zammının
düşüklüğü gibi tek bir nedene ve başlığa indirgemek ‘kolaycılık’ olur.”
8.
Başarısızlığın
nedenlerinde hata, ihmal, kasıt ve ihanet varsa üzerine cesaretle gidilmelidir;
aksi takdirde ödenecek bedel çok büyük olacaktır:
“Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa,
üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha sarsıcı
kayıpların yaşanmasına mâni olamayız.” “Ya hatalarımızı görerek
kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz.
Ya başından sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller
ödemekten kurtulamayız.” “Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden
güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi
alıkoyamayız.”
9.
22 yıllık birikim, kazanım heba edilemez,
buna müsaade edilemez:
“Kim olursa olsun hiç kimsenin 22 yıllık birikimi,
22 senelik zorlu bir mücadeleyi heba ve heder etmesine izin veremeyiz, buna
müsaade etmeyeceğiz.”
Erdoğan’ın MYK’daki konuşması gerçek anlamıyla kendisini ve partisini bir sorgulama içermekte ve parti açısından dört ciddi tehlikeye dikkat çekmektedir: Eksiklik, hata yapma, kasıtlı davranma ve ihanet etme. Dikkat çekilen ve kabullenilen bu tespitler, bu özeleştiriler kapsamında Cumhur İttifakı’nın 31 Mart 2024 seçim sonuçlarının nedenleri, aşağıdaki bölümlerde ayrıntısıyla ele alınacaktır. Bu seçimlerde sadece AK Parti kaybetmedi, genel olarak Cumhur İttifakı kaybetmiştir. Bu nedenle 31 Mart 2024 seçimleri ile ilgili Bahçeli’nin yaptığı ilk değerlendirme konuşması da önemlidir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 31 Mart 2024 mahalli idareler
seçimlerinin geçici sonuçlarıyla ilgili açıklaması:[5]
- Demokrasi vurgusu: Bahçeli
yazılı açıklamasında bu zamana kadar olmadık bir tarzda Cumhur İttifakı’nın
seçim meydanlarında yaptığı konuşmaların aksine bir demokrasi vurgusu
yapmıştır:
“Millî irade sandıkta tecelli etmiştir. Sandıktan çıkan demokratik karara saygımız da tamdır. 31 Mart seçimleri, Türk demokrasi hayatının yüksek bir standarda ulaştığını, bu konuda dünyaya örnek teşkil ettiğini adeta belgelemiştir. Aziz milletimizin sandık vasıtasıyla verdiği mesaj mühimdir.”
- MHP özeleştirisini
yapacaktır:
“Milliyetçi Hareket Partisi bu demokratik mesajı almış, seçim sonuçlarının çok boyutlu değerlendirmesini yapmak üzere kolları sıvamıştır.”
- Alınan yenilginin sebebi
ekonomik şikâyetlerin toplumsal tepkiye dönüşmesi ve bunun neden olduğu
katılım oranının düşmesidir:
“Ekonomik şikâyetlerin toplumsallaşıp siyasal alana sirayetiyle tepkisellik dozu bir hayli fazla olan sonuçlar ülke genelinde tezahür etmiştir.” “Milletimiz yerel seçimler kanalıyla bilhassa sosyal ve ekonomik sıkıntılarını paylaşmış, önümüzdeki sürecin gündem konusunu tayin etmiştir.” “Bunun yanında seçime katılım oranının da bir önceki seçimle mukayese edildiğinde düştüğü gözlemlenmiştir.”
- Millet, hangi partiden
olursa olsun önümüzdeki beş yılın yerel yönetimlerini seçmiştir, fakat
Türkiye’yi yöneten siyası iktidar değişmemiştir; aksini söyleyenler ‘ahlaksızlık’
yapmaktadır:
“31 Mart seçimlerinde, önümüzdeki beş yılın yerel yöneticileri belirlenmiştir.” “Bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın çok cepheli mücadelesine karşılık DEM takviyeli Cumhuriyet Halk Partisi’nin konjonktürel kimi rahatsızlık ve memnuniyetsizlikten istifade ederek sivrildiği açıktır.” “Fakat Türkiye’yi yöneten iktidar değişmemiştir. Sanki iktidar değişikliği olmuş gibi dedikodu çıkaran, erken seçim yaygarası koparan, bu kapsamda akıl tutulması yaşayan çevrelerin şuursuzca hareket etmesi tek kelimeyle aymazlık ve ahlaki çarpıklıktır. Cumhurbaşkanlığı kabinesi görevinin başındadır.” “Her alanda atılım ve reform hamlelerine kararlılıkla devam edecektir.” “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan devletin başıdır ve desteğimiz sonuna kadar arkasındadır.”
- Cumhur İttifakı devam
edecektir ve “yeni yüzyılın mihveri ve mihenk taşıdır”:
“Bilinmelidir ki, Cumhur İttifakı istikbalin mimarı, Türk devrinin mihmandarı, yeni yüzyılın mihveri ve mihenk taşıdır.” “Günü kurtarma telaşına kapılanlarla geleceği kurma arayış ve amacında olanları Türk milleti müstesna ölçüde tefrik etmekte, bu çerçevede milli tarihimizin mecmuu seviyesinde bulunan Cumhur İttifakı’nı gönülden sahiplenmektedir.” “Egemenlik milletindir, yetki milletindir, siyasi istikrarı ekonomik istikrar ve gelişmişlikle perçinlemek hepimizin ortak sorumluluğudur.” “Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı daha çok çalışacak, milletle daha çok hemhal olacak, cesameti yaygınlaşan sorunların çözümüyle birlikte yerel yönetimlerdeki mevzi kayıplar da mutlaka telafi edilecektir.” “Türk milletinin ruh kökü, Türkiye yüzyılı hedefinin ufuk çizgisi olan Cumhur İttifakı’nın kararlı, heyecanlı, yürekli ve imanlı şekilde yoluna devam edeceğini de herkesin bilmesinde yarar görüyorum.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, 31 Mart mahalli
idareler genel seçimlerinin tamamlanmasının ardından genel merkezde yaptığı
basın açıklaması.[6] Özel’in
açıklamalarının farklı boyutları vardır. Açıklamalarında bir taraftan kendi
başarı nedenlerini ifade ederken diğer taraftan da Cumhur İttifakı’nın kaybetme
nedenlerine atıflarda bulunmaktadır. O nedenle yaptığı iki konuşmanın/açıklamanın
değerlendirilmesinde fayda vardır.
- Gayrimemnunlar İttifakı kurulmuştur: Seçimdeki başarı partiler
ittifakının değil millet ile doğrudan kurulan bir ittifakın sonucu olup
CHP hangi partiden olursa olsun tüm gayrimemnunları kucaklayıcı bir
strateji izlemiştir:
“31 Mart öncesi yaşananlar ne kadar çiğ, adaletsiz, ötekileştirici olursa olsun biz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak birlik ve beraberlik istiyoruz.” “Cumhuriyet Halk Partisi ve milletimizle kurduğumuz Türkiye ittifakı tarihi bir sonuç elde etmiştir.” “Bu seçimlerde hiçbir siyasi partiyle ittifak kurulmadığı hâlde Cumhuriyet Halk Partisi’nin gücü ve seçmenin vicdanının sandıkta kurduğu Türkiye İttifakı 2019 başarısını daha da büyütmüştür.”
- Seçimlerde
verilen mesaj, sadece yerel yönetimlerle ilgili olmayıp Türkiye’nin yöneltilmesi
ile çok boyutlu bir mesajdır. Türkiye’de “yok sayılanların” verdiği bu çok
boyutlu mesaj, her boyutu ile değerlendirilmelidir:
“Milletimiz sadece yerel yöneticilerin kim olacağına karar vermemiş, ülkemizin ve belediyelerin nasıl yönetilmesi ve yönetilmemesi gerektiğine dair de önemli bir mesaj ve karar vermiştir. Milletimiz ekmeğini küçültenlere, demokrasiyi ezenlere, hukuk devletini çökertenlere açık bir mesaj vermiştir. Yok sayılanlar bugün ülkeyi yönetenlere açık bir mesaj vermiştir.” “Bu mesaj benim, bizim okumamızla şöyledir: Biz ülkemizin hukuk devleti olarak kalmasını, kaybedilen hukuk devleti faslının geri gelmesini istiyoruz. Biz ülkemizde her türlü ayrımcılığa karşı çıkıyoruz, biz bütün renklerimizle Türkiye Cumhuriyeti’yiz.”
- Gayrimemnunların
ittifakını devam ettirmek için bir politika ve strateji uygulanacaktır.
CHP bu seçimi salt kendi seçmeninin desteği ile kazanmamış, Türkiye’de
hangi siyasi parti ve inançtan olursa olsun Türkiye’nin yönetilmesinden
memnun olmayan gayrimemnunların ittifakı ve desteği ile kazanmıştır. CHP
bunun şuurunda olarak davranacak, tüm gayrimemnunların desteğini
sürdürmesini sağlayacak bir politika ve strateji uygulayacaktır:
“Bu sonuçları bizleri rehavete sevk edecek bir galibiyet olarak asla değil, seçmenin bize açtığı bir kredi olarak gördüğümüzü ifade etmek isterim. Tüm seçmen gruplarından gelen Türkiye siyasetinin akışını esastan değiştiren bu desteğin partimize büyük bir sorumluluk yüklediğinin farkındayız. Cumhuriyet Halk Partisi artık tüm demokratların partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokratların partisidir ama aynı zamanda milliyetçi demokratların, muhafazakâr demokratların, Kürt demokratların aynı anda birlikte oy verebildikleri bir partidir.” “Bunu bu seçmenleri Cumhuriyet Halk Partili yaptık, olarak okumuyoruz. Bunu seçmenlerin bize verdikleri bir kredi, bize verdikleri bir görev olarak addediyor bu emaneti alıyor ve başımızın üstüne koyuyoruz.”
- CHP çatısı altında inşa edilen bu gayrimemnunlar ittifakının
çözülmemesi, dağılmaması için seçim zaferi kutlaması yapılmayacak,
sokaklarda gösteriler düzenlenmeyecek, farklı partilerden olanlar asla
rencide edilmeyeceklerdir:
“Ben bütün Cumhuriyet Halk Partililerden köylerde davul çalmaktan tutun havai fişek atmaya, gürültü yapmaya, gürültülü konvoylarla diğer siyasi partilerin adaylarının evinin önünden geçilmesine. Bugüne kadar bize de yapıldıysa tamamını unutmalarını, sevinçlerini mümkün olan en sessiz şekilde yaşamalarını ve özellikle silahlardan, patlayıcılardan, havai fişeklerden uzak durmalarını partinin Genel Başkanı olarak, özel olarak rica ediyorum.”[7]
Sözcü yazarı İsmail Saymaz’ın CHP Genel Başkanı
Özgür Özel ile yaptığı röportaj:[8]
1.
CHP emekliler için kavga edecek: Özgür Özel’e göre Cumhur İttifakı’nın
seçimi kaybetmelerinin ana nedeni çok yanlış yapmaları, emeklilerin haklarını
korumamaları, emeklilerin sesine kulak tıkamalarıdır ve o nedenle CHP “emekliler için kavga edecek”:
“Tehlike çanlarını
görmediler. Çok yanlış yaptılar.
Emekli maaşını önce 7 bin 500, sonra 10 bin lira yaptılar. Ben genel merkezin
600 kişilik salonuna emekli derneklerini çağırdım. İlk emekli konuşmamı yaptım.
‘Bugün hiçbir şey konuşmayacağım
emekliden gayri’ dedim. Salon ayağa kalktı. Dedim ki: ‘Tayyip Bey kavga etmek istiyor. Ben onunla
kavga edeceğim ama emekliler için edeceğim.’ 106 mitingin tamamında
emeklinin sesini duyurmadan konuşmadım.”
2.
Erken
seçim istenmeyecek: Elde ettikleri bu başarıdan sonra, kendilerinden
beklenilenlerin aksine, erken seçim istemeyeceklerini ifade etmiş olması
kendisine destek veren gayrimemnunlar spektrumundaki geniş
yelpazenin varlığıdır. 2028 yılına kadar bu kesimin desteğini kazanacak
bir strateji uygulayacakları anlaşılmaktadır:
“Ben erken seçim ve güvensizlik oyu söyleminden kaçıyorum. Sebebi de
şu: Meydanlarda bir söz verdim. ‘AK Partili ve MHP’li
seçmen; sizden iktidara sarı kart göstermenizi istiyorum’ dedim. Oradan
bana bağırdılar; ‘Kırmızı kart’ diye. Ben de döndüm, dedim ki: ‘Kırmızı kart
genel seçimde olur, bu bir yerel seçim.’ İnsanlar hükûmeti uyarmak istiyor. Seçimi
kazandıktan sonra ‘Bu güvensizlik oyudur, erken seçime gir’ dersem bana itimat
eden AK Partili ve MHP’lilere haksızlık yapmış olurum. Ben bir erken seçim
çağrısı yapmıyorum. Eğer erken seçim olacaksa buna yine halk karar verecek. Bana
güvenip oy veren AK Parti ve MHP’li emekliler var. Onlar genel seçim olsaydı
belki oy vermeyeceklerdi. Onlara
şu teminatı verdim: ‘Bu bir yerel seçim. Yerel yönetici seçiyorsunuz ve
iktidara yerelden denge kurun’ dedim. Ertesi gün ‘Gördünüz mü bak, hükûmet
değişmeli’ dersek o seçmeni kandırmış olurum. Dürüst davranmak lazım. Ben fırsatçılık yapacak değilim ama her an yapılacak seçime de hazırız. Bundan
10 ay önce altı parti yüzde 25 oy aldık. ‘Tek başına yüzde 38 benim oyum’
dersek bu kibir olur. Çağrımıza uyan
Türkiye ittifakının oyu içinde AK Partilisi de var MHP’lisi de var DEM’lisi de
var.”
3.
Tüm
gayrimemnunların haklarını savunmak amacıyla eylemler/mitingler yapılacaktır:
“Buradan bir fırsatçılık yapmayacağız ama önümüzdeki günlerde emekliler, atanmayan öğretmenler, emekli astsubaylar, staj mağdurları, çiftçiler ve öğrencilerle ilgili mitingler yapacağız. Sahadan çekilmeyeceğiz ve vatandaşın gerçek sorunlarıyla mücadele edeceğiz.”
4. Özel
Erdoğan’a en sert muhalefeti yaparken bayramda kendisini ‘AK Partili seçmenlere
duyduğu saygıdan dolayı arayacağını” söylemesi, AK Parti tabanından
belli bir insan unsurunu kazanmayı hedeflediğinin bir göstergesidir:
“En sert muhalefeti yapacağım kendisine o ayrı. … Diyalog kanallarının
açık kalmasını sağlamak amacıyla bir tek bayramda görüşmek için değil Sayın
Erdoğan’ı arayacağım ama kendisi bayramlaşır bayramlaşmaz o kısmını bilmem. Ben bütün AK Partililere saygımdan dolayı
kendisini arayacağım.” [9]
5.
CHP’nin başarısının ana nedeni, değişimi
merkeze alması, gençlere ve kadınlara ağırlık vermesi ve bunu da pratiğe
aktarmasıdır:
“Seçimdeki en büyük
avantaj şuydu: Değişmeyen partilerle değişmiş olan bir parti yarıştı. Bu
sadece lider değişikliği değil. MYK’sı 43 yaşında bir parti. Yarısı kadın olan
bir parti. Bir sene önce yaş ortalaması bundan 15 yaş fazla olan ve 3 kadının
olduğu bir partiden yarısının yöneticilerinin kadın olduğu bir parti. İzmir’de
3 küçük ilçeyi yönetirken 9 kadının olduğu bir parti, Çankaya’da, Tuzla’da 31
yaşında gençlik kolları başkanlığından gelen arkadaşların olduğu bir parti.
Yani bakıyor, 30 yaşında belediye başkan adayı var. Bir sürü kadın, genç var. Değişmiş ile
değişmemişlerin yarışı. İnsanlar değişim umuduna oy verirler. Çünkü hâllerinden
memnun değiller. Bir tarafta değişimi konuşan ve yaşayan bir parti, diğer
tarafta 22 yıldır değişmeyen bir parti var.
“Diğer muhalefet partilerinin de zorluğu, muhalefet
partilerinden biri değişime uğramış, diğerleri aynı. İnsanlar hem değişime hem değişim umuduna oy
verdiler.”
6.
Bundan sonra ittifaklar, partiler düzleminde
değil toplumsal zeminde yapılacak, siyasal ittifakların kazanma şansı
zayıfladı; partiler ittifakı zaferin garantisi değildir:
“Klasik ittifaklar çöktü. Yeni bir ittifak süreci başladı. Biz Millet İttifakı’nı zaten bir
araya getiremedik. Cumhur İttifakı, bir arada oldukları hâlde kaybetti. Demek
ki 2018-2019 modeli ittifak işi artık işlemiyor. Artık sandıkta ittifak işliyor.” “Herkes derdini anlatacak ve seçmen vicdanıyla
sandıkta ittifak yapacak. Türkiye İttifakı kazandı. Çünkü Türkiye İttifakı
siyasi ittifak değil. Seçmenle, toplumun tüm kesimleriyle samimi bir iletişim
kuran ve onları sandığa çağıran bir ittifak.”
7. Özel’e
göre CHP’nin başarısının temelinde yerel seçimleri genel seçim havasına
sokmamak vardır. O nedenle milletten siyasi iktidara “kırmızı kart” değil “sarı kart” gösterilmesini
istemişlerdir ve seçimden sonra erken seçim çağrısı yapmamışlardır:
“Bu sonuçlara tek başına bakarsanız iktidar için bir
meşruiyet tartışması açabilirsiniz. Güvensizlik oyu olarak görebilirsiniz. ‘Güçlendirilmiş
parlamenter sisteme dön’ diyebilirsiniz. Ama bence bu tespitlerin hepsi çok
ileri ve gereksiz. Çünkü bizim seçmenle kurduğumuz ilişkinin kendisinde şöyle
bir samimiyet var: ‘Bu bir yerel seçim, sarı kart gösterin’ dedik. Bana Marmaris’te bir
genç ‘Kırmızı kart göstersinler!’ dedi. O genel seçimde olur. Bu yerel seçim.
Bu seçimde iktidarı değiştirmeyeceksiniz. Sadece sesinizi duyuracaksınız.
‘Bir
güvensizlik oyudur, parlamenter sisteme geçiş oyudur!’ dersek o seçmeni
kandırmış oluruz. Ben, ‘Bu bir yerel seçim, bize destek verin, arkanızda
duracağız’ dedim. ‘Bu seçimden birinci parti çıkarsak erken seçim çağrısı
yapacağım, parlamenter sisteme geçiş isteyenler oy versin!’ demedim. O yüzden
bu mesajı seçmenle kurmadığımız bir iletişim üzerinden okumak seçmene haksızlık
olur. Bunun da bir bedeli olur. Gelecek seçimde seçmenden oy isterken şunu
söyleyebilirsiniz. ‘Biz
iktidara geldiğimizde parlamenter sisteme geçeceğiz!’ dersiniz. Seçmen bunu,
bile isteye size oy verir. Gereğini yaparsınız.”
8.
Gayrimemnun kitlelerin kazanılması ve
desteğinin devam etmesi için seçim meydanlarında “sol, sosyal bir demokrat
partiye oy verin” denmemiştir:
“Bu seçimde, seçimsiz bir dönemde sizin
arkanızda durup hakkınızı sol, sosyal demokrat genç, değişen bir partiye oy
verin.” “Meydanda sol demedik ama
söylediğimiz her şey soldur. İşçinin, beyaz yakalının, emeklinin,
atanmayan öğretmenin, çiftçinin hakkını savunmak, hayat pahalılığına itiraz
etmek solculuk. Ama bu, dikine kesen kimlik siyaseti yerine enine, her kesime
dokunan bir siyaset. Biz bu siyasetin çok başındayız ama çok da olumlu
reaksiyon alıyor.”
9.
Özel’e göre Cumhur İttifakı liderlerinin
seçim dolayısıyla yaptıkları ilk açıklamalarda var olan yumuşaklık geçici olup
devam etmeyecektir:
“Balkon konuşması
stratejik olarak doğruydu. Ama Tayyip Erdoğan’ın içselleştirdiği bir konuşma
olmadığı açığa çıkıyor. Dünyadaki bütün sert otoriter liderler, böyle
durumlarda sertleşmeyi tercih ederler. Yumuşamanın kendilerine zarar vereceğini
düşünürler. Ve Erdoğan’ın stratejik olarak sertliğe devam edeceğini görüyoruz.
O günkü söylemi siyaseten kendisi açısından ve ülke açısından doğruydu ama
şimdi samimi olmadığını görüyoruz. Samimi olsa böyle davranmaz.” “Devlet
Bahçeli’nin dilinde, Erdoğan’ın yaptıklarında o var.”
10. Özel’e
göre CHP’nin bu seçimi kazanmasının ana nedenleri, 1. Değişim söylemi, 2.
Gençliğin öne çıkarılması, 3. Kadınların öne çıkarılması, 4. Liderin değil
örgütlü mücadelenin öne çıkarılması, 5. Cumhur İttifakı’nın devletle milleti
yarıştırmasında CHP devletin safında değil milletin safında yer alıp yarışı
sürdürmüş olmasıdır:
“Birincisi değişim. Türkiye için
değişim umudu kazandı. İkincisi;
gençler kazandı. Üçüncüsü;
kadınlar, ‘Kadınlara ve gençlere öncelik vereceğiz’ diyenler, yok
sayılanlar kazandı. Örgütlü mücadele kazandı. Bir lider kazanmadı. Tayyip Erdoğan mesela
tek başına bir kampanya yürütür pozlarında. Aday yok... Ben konuşmamda
ilk teşekkürü örgüte yaptım. CHP’nin
örgütü kazandı. Sosyal demokrat partilerde şöyle bir şey kimse aramasın:
Tayyip Erdoğan gibi bir lider olacak. Her şeyi götürecek... Sosyal demokrat
partilerde, lider eşitler arasında bir adım öndedir. Üzerine düşen
sorumlulukları yapar ama örgüt kazanır. Bizde
örgüt kazandı, geleceğe ilişkin olarak umut kazandı.” “Devletle millet
yarışırsa millet kazanır. 1983’te Kenan Evren devletle milleti yarışa
soktu. Devletin istediği aday değil, milletin istediği Turgut Özal kazandı. Tayyip Erdoğan da bu seçimde devletle milleti
yarışa soktu. Bir tarafta TRT, bir tarafta Anadolu Ajansı, bir tarafta devletin bütün kurumları, bir
tarafta silahlı kuvvetlerin bağlı olduğu MSB, taşımalı oylar kullandırtıyor.
Devletin gördüğümüz göremediğimiz tüm aygıtları karşımızda ama biz milletle
beraberiz.” “CHP, kurucu parti olduğu için devletle millet yarışında
devlet tarafında kalabiliyor. Bizim
yerimiz, Halk Partisi olduğumuz için milletin yanı. Bu sefer doğru tarafta olduğumuz için biz
kazandık. Yani millet kazandı. Tayyip Erdoğan yanlış tarafta durduğu
için, yarışa devleti soktuğu için kaybetti.”
11.
Özel’e göre insanlar devleti sever ve fakat
devlet karşısına çıkarsa direnir. Bu seçimde de bu olmuştur:
“Türkiye
Cumhuriyeti’nde insanlar devleti sever, hatta kutsarlar. Ama devlet, karşısına çıktığında direnirler. Darbe
gecesinde Tayyip Erdoğan o insanları karizmasıyla sokağa döktüğünü sanıyorsa
yanılıyor. İnsanlar, devletin bir kısmı, milletin seçtiklerine karşı darbe
yaptığı için seçtiğinin arkasında durdu. Yarın darbe bize yapılsa bizim de
arkamızda durur. Ama sanıyor ki kendine bir kutsiyet atfediliyor.”
12.
“Laiklik elden gidiyor söylemi” bu seçimde
kullanılmadı ve bu seçimde laiklik etkin bir rol oynamadı:
“Laiklik konusunda
tedirgin olanlar da bu seçimi kazandı. Ama olmayanlar da bu seçimde kazananlar
arasında yer aldı. ‘Laiklik elden
gidiyor mu?’ endişesi olan seçmenler oy verdi, olmayan seçmen de oy verdi.”
13. Özele
göre Cumhur İttifakı’nın bu seçimleri kaybetmesinin nedenleri şunlardır;
“Seçmene kulak tıkayan, seçmenin sesini duymayanlar, değişmeyenler
kaybetti. Emekliyi, atanmayan
öğretmeni, staj mağdurunu yok sayanlar kaybetti. Kibir, güç sarhoşluğu kaybetti.”
“Memleketi düşünmek
yerine kendisini düşünenler kaybetti. Bunu iktidar adına söylemiyorum. Dünyanın
en kritik yerel seçimindeyiz, otoriter yönetime karşı yerelden denge kurmaya
çalışıyoruz. Bütün riskleri almışız. Her şeyi yapmışız ve büyük bir başarı
kovalıyoruz. O sırada hâlâ kendini düşünenler vardı. Burada bir daha ismini vermeye gerek yok ama mücadelenin parçası olmak
yerine kibir içinde bizim kaybetmemizi bekleyen birtakım insanlar vardı. Onlar
da kaybetti tabii.”
14.
Her fırsatta sokağa çıkıp şiddete bulaşmadan eylem yapmak
stratejik olarak benimsenmiştir.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP genel başkanı seçildikten
sonra yaptığı ilk konuşma ve ardından gelen konuşmalarda, Umran’ın geçen iki sayısında konuşmalar verilmiştir, “Sokak
eylemlerini başlatmak için sokağa ineceklerini, gerekirse hapse gireceklerini”
ısrarla söylemiştir. 31 Mart yerel seçimleri hemen sonrasında yaptığı
açıklamalarda dolaylı bir şekilde bu olguyu gündemde tuttuğunu ifade etmekten
çekinmemiştir:
“En kısa vadede 1 Mayıs var. 1 Mayıs’ın Taksim’de
kutlanması önemli. İşçilerin iradesinin arkasında duracağız. Bir
çatışmadan bahsetmiyorum ama 1 Mayıs’ta Taksim’de olunması, özgürce kutlanması
gerekiyor. İlk kritik tarih 1
Mayıs.” “Seçim sonrası AK Parti
çok sert bir ekonomik program yapacak. Biz ne memuru ne de emekliyi onlara
ezdiririz. Çok büyük bir mücadele vereceğiz. Çok büyük bir emekli mitingi yapacağız. Temmuz
beklenmeden emekliye iyileştirme yapılmasını istiyoruz. Temmuzda asgari ücret kaç paraysa en düşük emekli maaşının o kadar olması
lazım. Biz temmuz zammının yüzdesini merak etmiyoruz. Emekli maaşını bir
asgari ücret yapmadan durmayacağız.”
15.
Yeni anayasa yapımında bazı ön şartlar kabul
edilmezse CHP, Cumhur İttifakı’na destek vermeyecektir. Muhtemelen bu süreçte
sokak eylemlerine ağırlık verecektir. Kullandığı argümanlar bunu
göstermektedir:
“Tayyip Erdoğan bizimle anayasa değiştirecekse ilk önce demokrasiye
dönmesi lazım. Bugün seçilmiş
milletvekili Silivri’de yatarken, üniversitelerde kayyum rektörler varken, CHP
gibi bir parti, iktidar tarafından siyaset alanının tamamında yok sayılıyorken,
Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmuyor, hatta kapatılması ittifak ortakları
tarafından savunuluyorken, hukukun
üstünlüğü diye bir şey kalmamışken nasıl anayasa değiştirebilirsiniz?
Anayasaya uymayan birisiyle anayasa değiştirilemez. Önce hukuka uyacak. Demokrasiye dönmeden ve
anayasayı hiçe sayan birisiyle olmaz.”
16.
Özgür Özel’e göre “devletler değil şehirler
yarışacaktır.” Bu şuurlu bir şekilde söylenmiş ise küresel derin devletin istediği “şehir devletleri” projesini benimsemiş
demektir. Bu da Türkiye’nin geleceği açısından çok ciddi bir tehlikedir. Bu
konuya mutlaka açıklık getirmelidir:
“Dünyada ülkeler yerine şehirler yarışıyor.
Türkiye’de dünyadaki şehirlerle yarışacak şehirlerin olması gerekiyor. Bunların
en başında da İzmir geliyor. İzmir’in dünyadaki bütün marka kentlerle
yarışır hâle gelmesi lazım. İzmir’de çok büyük bir atılım” yapmak gerekiyor.
Bunu ayrıca not etmiş olayım.”
17.
Önümüzdeki günlerde siyasi iktidara karşı
belediye merkezli bir mücadele verilecektir. Bunun için “dayanışma
belediyeciliği” kavramsallaştırması yapılmıştır:
“Sosyal yardımlar
konusunda ekonomi bu kadar kötüyken belediyenin en önemli görevi dezavantajlı
kesimlere sahip çıkmak. Bu konuda Ankara, İstanbul ve diğer büyükşehirlerimizin
iyi örnekleri var. Güçleri
ortaklaştıracağız. Biz gücümüz nispetinde sosyal, halkçı ve dayanışma
belediyeciliğine öncelik vermek durumundayız. Bütün yoksulları iktidarın
insafına terk edemeyiz.”
“Dayanışma belediyeciliği dediğimiz
ekonomik durumu iyi olanların, kötü olanlara destek olmasının organize
edilmesi... Bu konuda da önemli işler yapacağız. İyi projeleri
ortaklaştıracağız tüm belediyelerimizde.”
18.
Özgür Özel, Türkiye’de elde ettikleri
başarıyı, uluslararası düzleme taşıyarak gelecek günlerde Türkiye’de
olabilecekler konusunda başta sol olmak üzere uluslararası bir destek aramak ve
bir dış cephe oluşturmak niyetindedir:
“Cumartesi Romanya’ya gideceğim. PES’in Avrupa Sosyalist Partisi gibi sol, sosyal demokrat, sosyalist partilerin çatı örgütü. Liderler toplantısı var. WhatsApp grubunda yazışıldı. ‘Haydi hep beraber gidelim. Özgür Özel de gelirse hep birlikte bir fotoğraf verelim dünyaya’ dendi. Çünkü ‘Avrupa’da CHP, en çok belediyeye sahip sosyal demokrat partilerden biri oldu. Bu, bütün Avrupa soluna umuttur’ diyorlar. Avrupa solunun umudu olan bir fotoğrafı çektirmeye gidiyoruz ve fotoğrafın ortasında biz varız. Dünyada da sol için çok çok önemli bir hamle bu. Çünkü Avrupa’da ve dünyada solun çok gerilediği bir yerde çok ileri bir hamle. 10 ay içinde oyları yüzde 50’den fazla arttıran bir sol parti. Böyle bir şey siyaset tarihinde yaşanan bir şey değil.”[10]
Cumhur İttifakı’nın Seçimi Kaybetme Nedenleri
Yukarıda 3 parti liderinin seçim sonrasında seçimle ilgili
yaptığı konuşmalar ana hatları ile değerlendirilmiştir. MHP genel başkanının
yazılı açıklaması hariç diğer iki liderin seçimle ilgili açıklamalarında,
seçimlerin kazanılma ve kaybedilmesi ile ilgili bazı ciddi tespitlerin olduğu
görülmektedir. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimin kaybedilmesi ile
ilgili yaptığı açıklamada en dikkat çeken husus 4 faktörden/etkenden bahsetmiş
olması çok önemlidir:
“Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa, üzerine gitmek
boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha
sarsıcı kayıpların yaşanmasına mâni olamayız.” “Ya hatalarımızı görerek
kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya başından
sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller
ödemekten kurtulamayız. Ya milletimizle olan gönül köprülerimizi yeniden
güçlendiririz ya da eleştirdiğimiz partilere benzemekten kendimizi
alıkoyamayız.”[11]
Cumhurbaşkanı Erdoğan MYK’daki konuşmasında partisinin
seçimi kaybetmesi ile ilgili dört ciddi etken üzerinde durmuştur. Eksik, hatalı,
kasıtlı ve ihanet merkezli yapılanlar. Dikkat çekilen ve kabullenilen bu
tespitler, bu özeleştiriler dikkate alınarak Cumhur İttifakı’nın 31 Mart
2024 mahalli seçimlerini kaybetmesinin nedenlerini aşağıdaki şekilde
sınıflandırmaktayız:
·
Futbol
üzerinden gayrimemnun üretme stratejisinin görülmemesi. Riyad’da FB-GS süper
kupa maçı üzerinden başlatılan kadife darbe sürecinin görülememesi ya da kabullenilmemesi
sonucu gerekli tedbirlerin alınmaması. Riyad sonrası FB merkezli yapılan FB-TS,
FB-GS maçlarında gerekli tedbirlerin alınmaması ve olayların meydana gelmesi
ile gayrimemnun bir kitlenin oluşması
ve yaygınlaşması.
·
Cumhur İttifakı liderlerinin ve yönetici
kadrolarının sert, aşağılayıcı, hakaret içeren bir dil kullanmaları ile oluşan
gerilim ve gayrimemnun kitle. İyi niyetle yapılan tüm uyarıları ve yol
göstermeleri, tenkit algılayıp bunu yapanları hain, işbirlikçi, FETÖ’cü, PKK’lı
diye suçlamaları. Yargı mekanizmasında farklı karar veren yargı mensuplarını,
özellikle Anayasa Mahkemesi üyelerini, hainlikle, PKK’lı ve FETÖ’cü olmakla
suçlamaları.
·
AK Parti kadrolarının kendilerini sistemle ve
devletle özdeşleştirmeleri, kendilerine yöneltilen her eleştiriyi, vatan,
devlet ve sistem düşmanlığı olarak suçlayıp susturmaya çalışmaları. Meseleleri
hak, hukuk ve adalet merkezli ele almamaları. AK Parti iktidarının “kibrin
iktidarına” dönüşmesi.
·
AK Parti kadrolarının çalışmaması, her şeyin Cumhurbaşkanı
Erdoğan’dan beklenir olması, her şeyin ona sorulması, bütün konuşmalarda ona
atıfta bulunarak yıpratılması…
·
AK Parti belediye başkan adaylarının
belirlenmesinde bazı il ve ilçe yönetimlerinin görüşlerinin alınmaması
nedeniyle küskünlerin oluşması ve seçim çalışmalarına destek vermemeleri.
·
Dış baskıların ekonomik düzlemde yoğunlaşması ve
ekonominin kötüye doğru gitme eğiliminin artması sonucu, ekonomiden olumsuz
etkilenen kesimler arasında adil bir paylaşım yapılmaması; asgari ücret
artırıldıktan sonra emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmemesi, ertelenmesi
ile oluşan gayrimemnun kitle.
·
Aksa Tufanı Harekâtı’ndan sonra İsrail ile
ticaretin yapılması ve bu duruma verilen toplumsal tepkinin zamanında
görülmemesi, dikkate alınmaması, bu durumun yanlışlığını dile getirenleri
hainlikle, PKK’lı ve FETÖ’cü olmakla suçlamaları ve fakat seçim sonrasında
gerekli ambargonun uygulanmış olması ile ortaya çıkan tezat.
·
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde
inşa edilen Cumhur İttifakı bileşenlerinden bazılarının devre dışı bırakılması
(YRP, HÜDA-PAR) ile bazı belediye başkanlıklarının kaybedilmesi, oy oranının
düşmesi.
·
Değişik nedenlerle AK Parti’ye rey veren tabanda
gayrimemnun kitle oluşması, bunların bir kısmının rey vermeye gitmemesi,
gidenlerin de farklı partilere rey vermiş olması.
·
CHP’nin
Millet İttifakı’nın dağılması, dağıtılması sonucunda “Türkiye İttifakı”, “kent
uzlaşısı” adı altında parti merkezli ağırlıklı gözükmeyen ve fakat arkada
özellikle DEM partisi ile ciddi bir ittifakın kurulması. Bu ittifakın sonucu
DEM Parti’nin ittifak içerisinde bulunmadığını gösterme bağlamında bazı büyükşehirlerde
çok zayıf belediye başkan adayları göstermesi, reyleri başarılı bir şekilde CHP
başkan adaylarına yönlendirmeleri. CHP’nin kurduğu “Türkiye İttifakı’nı/kent
uzlaşısını” çözecek bir dil kullanma yerine FETÖ’cü, PKK’lı, DEM’ci/’Demlenme’
türü niteleme, suçlamalarla AK Parti’ye rey veren Kürt seçmenlerin bir kısmının
kaybedilmesi, seçime gitmemesi, gidenlerin de CHP’ye rey vermeleri…
·
15 Temmuz 2016 darbe girişiminde oluşan yeni ‘derin
mekanizmanın’, Türkiye’deki aşağıdaki fay hatlarındaki enerji birikimini boşaltmak
için çalışmış olma ihtimali:
o
Kavmi fay hatları: Türk-Kürt-Arap; Müslüman-Hıristiyan-Musevi
fay hattı
o
Laik-anti-laik fay hattı
o
Kemalist-anti-Kemalist fay hattı
o
Demokrasi-diktatörlük fay hattı
o
Zengin-fakir fay hattı
o
İsrail-Gazze fay hattının Türkiye’ye yansıyan
boyutu
o
Yargıda meydana gelen fay hatları: Anayasa-Yargıtay
fay hattı, T.C. yasaları-AB yasaları fay hattı
o
Sivil-asker bürokratik fay hatları
o
Futbol üzerinden inşa edilen fay hatları: FB-GS;
FB-TS ve diğerleri
o
AK Parti’nin inşa ettiği iç-dış fay hatları
o
MHP’nin inşa ettiği toplumsal fay hatları.[12]
“Türkiye İttifakı”/“Kent Uzlaşısı”: Gayrimemnunlar İttifakı
CHP merkezli inşa edilen Millet İttifakı (CHP, İYİ Parti,
SP, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, DP ve Türkiye Değişim Partisi) 14 Mayıs 2023’te
Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtirmemekle bir başarı göstermiş ve fakat bu
başarısını 28 Mayıs 2023 seçimlerinde tekrarlayamamıştır. 14 Mayıs 2023
seçimlerinde SP, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, DP, CHP listesinden seçime
girerek 40 civarında milletvekili kazanmalarına rağmen toplam oy oranlarının o
gün için %4-5 civarında oluşması, Millet İttifakı’nı CHP içerisinde çok ciddi
bir tartışma konusu hâline getirmiştir. Bu bağlamda CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu aşırı bir şekilde eleştirilmiş, mahalli seçimlerden önce olağanüstü
kongre yapılarak Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan düşürülmüş, yerine Özgür Özel
seçilmiştir.
Özgür Özel ile birlikte CHP, hapiste olan AB yasalarına göre
serbest bırakılması istenen Can Atalay, Demirtaş ve Kavala için sokak
eylemlerine çağrıda bulunmuş, bu çağrı DEM, TİP ve TKP tarafından çok olumlu
karşılanarak birlikte sokağa inmişlerdir. Özel aynı tutum ve davranışı DEM
Parti’nin kapatılması ile ilgili süreçte göstererek DEM ile arka planda gayri
resmî gizli bir ittifak meydana getirmiştir. Bu ittifaka Cumhur İttifakı’nın
özellikle MHP’nin yapacağı ağır eleştirilerin etkili olmaması için DEM Parti birçok
yerde çok zayıf adaylar çıkararak özellikle bazı büyük şehirlerde CHP adayının
desteklenmesini sağlamıştır.
Görünürde parti eksenli olmayan ve fakat değişik partilerin
tabanlarını bünyesinde toplayan bu gayrimemnunlar ittifakına, “Türkiye İttifakı”/“kent
uzlaşısı” adı verilmiştir: “Klasik
ittifaklar çöktü. Yeni bir ittifak süreci başladı. Biz Millet İttifakı’nı
zaten bir araya getiremedik. Cumhur İttifakı, bir arada oldukları halde
kaybetti. Demek ki 2018-2019 modeli
ittifak işi artık işlemiyor. Artık
sandıkta ittifak işliyor.” “Herkes derdini anlatacak ve seçmen vicdanıyla
sandıkta ittifak yapacak. Türkiye İttifakı kazandı. Çünkü Türkiye İttifakı siyasi
ittifak değil.” “Seçmenle, toplumun tüm kesimleriyle samimi bir iletişim kuran
ve onları sandığa çağıran bir ittifak.” “Bundan 10 ay önce altı parti yüzde 25
oy aldık. ‘Tek başına yüzde 38 benim oyum’ dersek bu kibir olur. Çağrımıza uyan
Türkiye İttifakı’nın oyu içinde AK Partilisi de var MHP’lisi de var, DEM’lisi
de var.” “Meydanlarda bir söz verdim. ‘AK Partili ve MHP’li seçmen; sizden
iktidara sarı kart göstermenizi istiyorum’ dedim.” “Seçimi kazandıktan
sonra ‘Bu güvensizlik oyudur, erken seçime gir!’ dersem bana itimat eden AK
Partili ve MHP’lilere haksızlık yapmış olurum.”
“Bana güvenip oy veren AK Parti ve MHP’li emekliler var. Onlar genel
seçim olsaydı belki oy vermeyeceklerdi.”[13]
Bu olgu zamanında AK Parti-MHP ittifakı tarafından
görülememiştir. Gayrimemnunlar ittifakını çözecek dil kullanılmamış, tutum ve
tavır belirlenmemiştir. Önceki seçimlerdeki dil ve suçlamalar yapılarak
gayrimemnunlar ittifakının daha da pekişmesi sağlanmıştır. CHP-DEM Parti
ilişkilerinde mahalli seçimlere giderken ilginç ve dikkat çekici gelişmeler
olmuştur. Leyla Zana, Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş üzerinden Erdoğan’a
çözüm sürecini yeniden başlatması çağrısında bulunulmuştur.[14]
Cumhurbaşkanlığı-milletvekili seçimlerinde yapılmayan bu çağrının, mahalli
seçimlerde yapılmasına değişik açılardan bakılmasında fayda vardır. Bu bir
ittifak çağrısı olabileceği gibi MHP-AK Parti ittifakında MHP açısından fay
hatları meydana getirmek, DEM’e karşı olan MHP tabanından bazı kimseleri, CHP’ye
yönlendirmek amaçlı da olabilir. Aynı zamanda DEM’in CHP ile ittifak içerisinde
olmadığı kanaatini inşa etmek ve pekiştirmek amaçlı da olabilir.
14 Mayıs 2023 seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın; “Türkiye’nin 13.
Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu, Allah yolunuzu açık etsin.” “Ayrışmayı
bitireceğinize, toplumsal barışı sağlayacağınıza, Türkiye’yi refaha, huzura
kavuşturacağınıza yürekten inanıyorum.” sözleri, DEM’in Millet İttifakı’nı
desteklemesi çağrısından başka bir şey değildir.
Bu çağrıyı 8-9 ay önce yapan Selahattin Demirtaş’ın eşi
Başak Demirtaş’ın İstanbul’dan kendisini belediye başkan adayı ilan etmesinin
özel bir amacı olmalıydı. Demirtaş “İstanbul adaylığı için henüz partimiz DEM Parti’den bize bir
öneri gelmedi. Halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal
barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz.”[15]
Başak Demirtaş gibi güçlü bir ismin İstanbul’dan aday yapılması,
İstanbul’daki Kürt seçmenin Ekrem İmamoğlu’na değil Başak Demirtaş’a
yönlenmesini sağlayacak, dolayısıyla CHP’nin adayı İmamoğlu’nun seçimi kaybetme
ihtimali öne çıkacaktı. Bu çıkış bir danışıklı dövüş olabileceği gibi, CHP ile
pazarlıkta daha baskın olabilmek için yapılmış özel bir operasyon da olabilir.
Nitekim PKK’nın Avrupa’daki en önemli isimlerinden
olan Oslo’daki görüşmelerde
masada yer alan, “bazı güç odaklarının sözcülüğünü” yapan Mustafa Karasu ittifaklarla ilgili
özel bir açıklama yaparak sürece müdahil olmuştur: “Türkiye’deki demokrasi güçleriyle
ortaklaşarak, ittifakları güçlendirerek, var olan ittifakları sahiplenerek,
ittifaklara değer vererek bu mücadeleyi yürütmek gerekiyor. İttifak konusunda,
ortaklaşma konusunda herkes hassas olmalı...”[16]
Yapılan tartışmalar, görüşmeler üzerine Başak Demirtaş,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olmaktan vazgeçmiştir. Demirtaş “5 Şubat
2024 Pazartesi tarihinde Partimizi temsilen bir heyetle bir araya gelerek tüm
gelişmeler hakkında bilgilendirildim.” “Gelinen aşamada benim İstanbul
Büyükşehir Belediyesi adaylık beyanımın bir başvuruya dönüşmemesi konusunda da
Partimizle ortak görüş birliğine varmış bulunmaktayız.” “Tüm halkımız ve
partililerimiz bilmeli ki bütün kararlar Partimizle tam bir uyum ve
koordinasyon içerisinde alınmıştır.” “Önümüzdeki günlerde Partimizin ilan edeceği
adaylar hepimizin adayları olacak ve tüm gücümüzle bu kıymetli arkadaşlarımızın
arkasında duracak, Partimizin başarısı için çalışacağız.” “Partimizin resmî
açıklamaları dışındaki hiçbir açıklamaya itibar edilmemesini, hiçbir
spekülasyona prim verilmemesini özellikle rica ediyoruz. …Ve mutlaka
kazanacağız.”[17]
DEM Parti, Başak Demirtaş’tan sonra bir açıklama yaparak
sürece katkılarından dolayı kendisine teşekkür etmiştir: “Yetkili
kurullarımız gelinen aşamada tüm seçenekleri masaya yatırarak gelişmeleri
değerlendirmiş ve Başak Hanım’la bir araya gelerek tam bir uyum ve koordinasyon
halinde ortaklaşarak aday olmaması görüşüne varılmıştır.”[18]
Selahattin Demirtaş’ın eşinin aday olması ve adaylıktan çekilmesi,
arkada öngörülüp uygulamaya sokulmak istenen bir stratejinin varlığına işaret
etmektedir: “Başak
Hanımın adaylık açıklaması partimize güç vermek içindi, geri çekilme açıklaması
da Partimizin bilgisi dâhilinde. Bütün bu süreçler birlikte yürütülmüştür.”[19]
Nitekim Başak Demirtaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi
başkan adaylığından vazgeçmesi sonrasında DEM Partisi İstanbul’dan çok zayıf
başka bir başkan adayı göstermiş ve o başkan adayı da gerekli çalışmayı yol
boyu yapmamıştır. Böylece DEM parti ayrı bir adayla seçime bağımsız olarak
girdiği için CHP ile DEM Parti düzleminde görünürde bir ittifak yapılmamış ve
fakat seçmen düzleminde arka planda güçlü bir ittifak kurulmuştur.
Nitekim seçim sonrasında DEM Parti’nin İBB Başkan Adayı
Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklama, CHP ile DEM arasında arka planda, böyle
bir gizli anlaşmanın yapıldığının en açık bir ifadesidir: “DEM
seçmeni, AKP’yi cezalandırmak istedi, çıkan sonuç budur... Şunu da
söyleyeyim... İmamoğlu, ‘Bu oylar
benimdir.’ demesin sakın. Aldığı oylar onun değil. Bizim seçmenlerimiz
oraya oy verdi. Neden, çünkü AKP’yi cezalandırmak istedi, AKP’ye cevap vermek istedi...”[20]
Bu açıklamayı yapan bir adayın, özde değil sözde bir aday olarak çıkarıldığı ve arka planda CHP için çalışıldığı ortadadır. Kurulan bu ittifaklara “kent uzlaşısı” denmesinin sebebi de budur. Cumhur İttifakı’nın ‘DEM’lenme’ merkezli geliştirdikleri söylemler CHP’nin işine yaramış hem Özgür Özel’in hem de İmamoğlu’nun kuvvetlenmesini sağlamıştır. Nitekim seçim sonuçlarında bu büyük operasyonun/gizli ittifakın etkisi çok büyük olmuştur. İstanbul’da İmamoğlu’nun Cumhur İttifakı’na %10 civarında bir fark atmasında bu gizli ittifakın çok önemli bir katkısı vardır.
Cumhur İttifakı’nın Seçimde Kullandığı Dil: Gayrimemnun Üretme Sanatı
Başlangıçta AK Parti, 15 Temmuz 2016 ihanet hareketinden sonra
oluşan Cumhur İttifakı (AK Parti+MHP) yol boyu gerek seçimlerde gerekse seçim
olmayan zamanlarda propagandalarını sertlik, gerilim ve kutuplaşma üzerine inşa
etmişlerdir. Bu kutuplaşma siyaseti başlangıçta çok etkili olmuş, Cumhur
İttifakı’nı başarılı kılmıştır. Ancak bu hakaret ve gerilim muhtevalı kampanya
bir taraftan Cumhur İttifakı’nı başarılı kılarken diğer taraftan da gayrimemnun
sayısının gittikçe düzenli bir şekilde artmasına vesile olmuştur. Bu olgu, yol
boyu Cumhur İttifakı tarafından zamanında görülememiştir.
Bu yaklaşımın en çarpıcı örneklerden biri, hemen hemen tüm
üyeleri AK Parti döneminde atanan Anayasa Mahkemesi üyelerinin HDP ile ilgili
verdiği bazı kararlara, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin verdiği tepkide kullandığı
dildir. Bahçeli, Anayasa Mahkemesi üyelerini ‘PKK yandaşı’, ‘hainlerin işbirlikçisi’, ‘ahlaki
seviyesi düşük’ olarak çok ağır bir dille suçlamış; verdikleri kararı ‘rezalet’,
‘melanet’ ve ‘kepazelik’ olarak nitelemiştir: “Adı yüksek aidiyeti ve ahlakı küçük olan bu mahkeme söz konusu bloku kaldırmış,
HDP’ye Hazine’nin kasasını açmıştır.
Bu yürek burkan hukuk skandalı olarak anılacak bir karardır. Bu karara oy veren mahkeme üyeleri ihanetin
sözünü dinlemiş ve buna kulak vermişlerdir.” “Anayasa Mahkemesi, HDP’nin
seçimlere girmesini kolaylaştırmış, açıktan tarafını belli etmiş
güvenilirliğine de bir kez daha kendi eliyle darbe vurmuştur. Önümüzdeki seçimden sonra Cumhur İttifakı’nın
yegâne hedeflerinden birisi yeni anayasadır. Bu kapsamda AYM’nin statüsü, kuruluş ve yargılama
esasları kökten değiştirilmeli, bu
mahkemenin millete ters düşen, hainlere zeytin dalı uzatan kahredici mevcut
yapısı bütünüyle tasfiye edilmelidir.”
“Şayet HDP zillet ittifakında yer almayıp kendi cumhurbaşkanı adayını
çıkarmayı planlıyorsa tavsiyem odur ki Anayasa
Mahkemesi Başkanı arayıp da bulamayacakları özelliklere sahiptir. HDP’nin
cumhurbaşkanı adayı AYM Başkanı olursa biz bunu son derece doğal ve
tutarlı bir tercih olarak kabul ederiz.” “Teröristlere hazine yardımını
kapaklarını açan bir kararı rezalet ve
melanet olarak tanımlıyoruz.”
“Anayasa Mahkemesi’nin
bölücü terör örgütünün arka bahçesi olması, beka ve güvenlik sorunu
olduğu kadar adalet ve hukuk katlidir, buna göz yumamayız.” “Suçlunun masum
kabul edilip masumların suçlandığı bir Türkiye olamaz, olamayacaktır. Cumhur İttifakı
böylesi bir kepazeliğe müsaade etmeyecektir.” [21]
Üzerinde durulması ve yapılması gereken, Anayasa Mahkemesi
kararlarının hukuk düzleminde gerekçeli ve seviyeli bir şekilde tartışılması ve
gerekirse eleştirilmesi olmalıydı. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın
gerekçeleri üzerinde durulmamıştır. Verilen kararın hukuki olup olmadığına
bakmadan, gerekli değerlendirmeleri yapmadan, doğrudan doğruya mahkeme üyelerini
suçlamak, onlara hakaret etmek; hiçbir belge ve gerekçe ortaya koymadan mahkeme üyelerini
verdiği karardan dolayı ‘ABD-İsrail işbirlikçisi’ diye suçlamak son derece
yanlıştır, üstelik bu adil de değildir.
Kılıçdaroğlu sonrasında CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel’e
“Türkiye İttifakı”
ile ilgili Bahçeli’nin yönelttiği eleştiriler hakaret dolu bir içeriğe
sahiptir: “CHP Genel Başkanının ‘Türkiye
İttifakı’nı’ telaffuz etmesi nafile bir gayrettir. Millet İttifakı olmadı,
şimdi de Türkiye İttifakı mı kuracaklar? Zillet tutmadı, ittifakın çatı ismi
olarak Türkiye’yi kullanacaklar. Gördüğümüz
kadarıyla demlenmek CHP yönetimine hiç iyi gelmemiş, şuurunu kaybetmiş, siyasi
aklını hepten tüketmiştir. Azgın Türkiye muhalifleriyle Türkiye İttifakı
oluşturma gayesi bu sefalet yuvalarının iflah olmaz perişanlığını teyit
etmekle kalmamış, aciz ve acınası siyasetlerini de tamamıyla deşifre etmeyi
sağlamıştır. İhanetin dem aldığı bir ittifaka nasıl Türkiye İttifakı demeyi içinize
sindireceksiniz? …PKK bu ittifakın neresinde? Yanında mı? Yöresinde mi?
Yedeğinde mi?” “DEM’den medet
umanların sonu sandıkta hüsrandır. Demlenmiş
CHP, açık veya gizli ortakları Türkiye’nin karşısında, biz sonuna kadar
yanındayız. Demlenmiş CHP, DEVA, Serok
ve diğerleri İmralı canisinin, terörist başı Gülen’in, PKK’nın, Firavun’un,
müstevlilerin, sömürgecilerin hizasındadır.”[22]
“HDP’yi, Yeşil Sol Parti’yi, bölücü teröristleri yanına yöresine alanlar, Millî Mücadele’den intikam almak isteyen bölünme ve yıkım sevdalılarıdır.”[23]
Bahçeli Cumhur İttifakı’nın bir üyesi olmakla birlikte
nihayetinde Türk milliyetçiliğini merkeze almış bir partinin genel başkanıdır.
İfadeleri, yaptığı hakaretler nihai analizde bir taraftan Türk milliyetçiliğini
kuvvetlendirirken diğer taraftan da Kürt milliyetçiliğini hem kuvvetlendirmekte
hem de yaygınlaştırmaktadır. Türk-Kürt fay hattı inşa edilerek büyük bir
enerjinin oluşması sağlanmaktadır. Bu olgu gençler arasında çok yaygın bir
şekilde görülebilmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan hem AK Parti Genel Başkanı’dır hem de Cumhurbaşkanı’dır.
Cumhurbaşkanı olması nedeni ile konuşmalarının Bahçeli’ninkinden farklı olması
gerekirdi. Oysa o da aynı seviyede olmamakla birlikte benzer bir dili kullanmakta
hiçbir mahsur görmemiştir. Erdoğan’a
bir toplantıda, HDP milletvekili Semra Güzel’in
milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Meclis’teki oylamada CHP’nin “hayır” oyu vermesinin nedeninin sorulması
üzerine verdiği cevap hayli sert ve hakaret içermektedir: “Bu, CHP’nin terör
örgütleriyle nasıl iç içe, nasıl el ele olduğunun bir göstergesidir. CHP onunla beraber böylece hareket etmiştir,
hiçbir yere kaçamaz. Bir teröristle
sarmaş dolaş dağlarda, şurada, burada gezip dolaşanlar, daha kendilerini
neyle ifade edecekler? Ben inanıyorum ki
benim milletim bu terör örgütüne karşıdır, teröristlere karşıdır.”[24]
Bu noktada kullanılan dilin kötü olmasının yanında; “Böyle
birisine nasıl milletvekili olma hakkı tanınmıştır?” sorusunun cevabı öncelikle
aranmalıdır. Kaldı ki bu seçimlerde milletin verdiği cevabı bu konuşma
kapsamında nasıl değerlendirmek gerekmektedir? Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de
yatırım yapan yabancı yatırımcıları eleştirmesi ve CHP belediyelerindeki
yolsuzluk iddialarına karşı çıkmasına, Erdoğan’ın verdiği cevap çok ağır
ifadeler içermekteydi: “Çünkü bu zat yalancı. Çünkü bu zat omurgasız.
Çünkü bu zat bir proje. Çünkü bu zat bir aparat. Bu zatın partisinin başına
kaset komplosuyla geçirildiği günden beri Türkiye’nin milli çıkarlarına karşı
sinsi bir savaş vermek dışında bir iş yaptığını gördünüz mü?”[25]
“Kandil’den verilen talimatla yola
giren bu bay bay Kemal’e ve onun yavrularına destek verilebilir mi?”[26]
“Çok partili demokrasiye geçtiğimiz günden beri bunlar, millet ve memleket düşmanlarının en kullanışlı aparatı
olmuşlardır. Cehalet, nefret ve gaflet çukurunda boğuluyorlar.”[27] “Bizi
üzen, ülkemizin ikinci büyük siyasi partisi hüviyetine sahip CHP’nin Türkiye düşmanlarına kuyruk
olmasıdır.” “Özgür Efendi nerede bir çapulcu varsa, nerede bir terörist varsa, nerede bir demokrasi
düşmanı varsa ya selam çakıyor ya gidip sırtını sıvazlıyor. Bölücülere ve
uzantılarına her fırsatta boncuk dağıtarak, CHP Genel Başkanlığı koltuğuna
hangi şartlarda oturtulduğunun ve hangi
prangalarla orada tutulduğunun unutturulabileceğini sanıyor…”[28] “Ülkenin ve milletin aleyhine her işte CHP ve
DEM birlikte hareket ediyor. Aynı şekilde ülkenin ve milletin lehine ne iş
varsa hepsine de yine CHP ve DEM birlikte takoz koyuyor.”[29] “Ülke ve millet düşmanlarıyla iş birliği
çabalarından, herhalde programa, projeye vakit bulamıyorlar...”[30] “CHP ve
şürekâsı ders vermeyi bıraksınlar, şayet samimiyseler gitsinler önce bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından
hesap sorsunlar.”[31]
Gerek Bahçeli’nin
ve gerekse Erdoğan’ın iddialarına göre CHP, PK/PYD/YPG/FETÖ ile iş tutmaktadır,
beraber hareket etmektedir. Öyleyse CHP için savcılığa suç duyurusunda
bulunulması gerekmez mi? Bu hakaretler, bu ittifakta yer alan seçmen
kitlesinin kendi içerisinde daha da kenetlenmesine sebebiyet vermiş; CHP’nin
fikrî ve felsefi yapısının ve projelerinin tartışılmasını ikinci plana
itmiştir.
Bu seçimlerde belediye başkanlıkları sayısı ve oy oranı artışı sağlanması nasıl yorumlanmalıdır? Bu durum PKK/PYD/YPG/FETÖ’nün bu seçmen nezdinde meşruiyet kazanmaya başladığının bir ifadesi değil midir? Yol boyu kullanılan bu dil, Cumhur İttifakı’na karşı gayrimemnun sayısının artmasına hizmet etmiştir. 31 Mart 2024 seçim sonuçlarından çıkarılması gereken ilk ders, bu yanlış dilin meydana getirdiği zihinsel kayma ve gayrimemnun üretme olgusu olmalıdır. Umarız ki bu seçimde gerek kazanan ve gerekse kaybedenler özeleştirilerini yapar, ülkenin menfaati için bugüne kadar yaptıkları hatalardan vazgeçer, toplumsal barışı sağlarlar.
Sonuç: Siyasetin Dili Savaşı Değil Barışı Hedeflemelidir
Bu ülkenin birlik ve beraberliğini isteyenler, bu ülke insanlarının
farklı din, mezhep ve etnik yapılardan meydana geldiğini asla unutmamalıdırlar.
Bu coğrafyada, bu coğrafyayı paramparça etmek isteyen yaklaşık 16 projenin
savaştığını göz önüne alarak düşünmeli, hareket etmeli ve ona göre bir dil ve
söylem geliştirmelidirler. Bu nedenle en güzel tarz bir mücadele tüm
beşeri ilişkilere yansımalıdır. Seçim kazanmak için kullanılan dil, tebliğ
mantığına aykırı olmamalıdır.
En güzel tarz mücadele,
söylenmesi gerekeni, yapılması gerekeni en estetik, en hikmetli ve en basiretli
bir şekilde, muhatabın kalbini etkileyebilecek ve etkilenip öğüt alabilecek bir
üslupta, bir tarzda ifade etmek veya yapmaktır. Muhatabın kalbinde, vicdanında
titreme meydana getirebilmektir, düşünmesini sağlayabilmektir.
Siyasetin dili kin ve nefretle bozulmamalıdır. Bugün,
kendisini öldürmek isteyen kardeşlerine karşı Hz. Yusuf gibi davranma, onun gibi,
“Bugün size karşı sorgulama-kınama yoktur.” diyebilme günüdür. Bu ülkeyi seven
insanların kendi nefisleri aleyhine de olsa hakkı ayağa tutup kaldırması ve
adaleti hakim kılması şarttır, hatta zorunludur (5/Mâide, 8). En güzel tarz mücadele kötülükleri
iyilikle uzaklaştırabilmektir. Kendisine zulmedenleri hidayet yoluna bıkmadan,
usanmadan, kin gütmeden çağırabilmektir. Bedduacı değil, duacı olmaktır. Yılanı
deliğinden çıkarabilmektir. Kendi içinde tutarlı olmaktır. Sabrıyla dağ
devirmektir. Dengeli ve kararlı olmaktır. Yunus olmaktır, onun gibi bir dil kullanmaktır; onun gibi sözün en
güzelini seçip söylemektir:
“Söz ola kese savaşı, söz ola kesdire başı
Söz ola ağulu aşı, balıla yağ ede bir söz
Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz.”
En güzel tarzda mücadele bir denge, bir kararlılık, bir
bolluk ve bereket hareketi, bir inşa ve fıtrata dönme hareketidir:
“Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır düşünürler. Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkânı) kalmamıştır. Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar.” (14/İbrahim, 24-27) “Güzel şehrin bitkisi, Rabbinin izniyle çıkar; kötü olandan ise kavruktan başkası çıkmaz.” (7/A’râf, 58)
[1] G. Sharp, Diktatörlükten Demokrasiye Kurtuluş İçin Teorik Bir Çerçeve, ABD,
The Albert Einstein Enstitüsü, 4. baskı, May. 2010, s. 10-16.
[4] https://www.haber7.com/guncel/haber/3411974-cumhurbaskani-erdogandan-secim-degerlendirmesi-kendimizi-hesaba-cekecegiz. https://www.odatv.com/guncel/erdogan-yenilginin-nedenlerini-siraladi-ihanet-120037027
[5] Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin
31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin Geçici Sonuçlarıyla İlgili Yaptığı Yazılı
Açıklama.
[6] https://anlatilaninotesi.com.tr/20240331/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-aciklama-yapiyor-1082316189.html
[7] https://anlatilaninotesi.com.tr/20240331/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-aciklama-yapiyor-1082316189.html
[8] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3411734-chp-lideri-ozelden-erken-secim-aciklamasi-tunc-soyer-ve-gokhan-zana-agir-elestiri
[9] https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogandan-tebrik-telefonu-almayan-ozgur-ozel-birinci-parti-olarak-2193330?utm
[10] https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogandan-tebrik-telefonu-almayan-ozgur-ozel-birinci-parti-olarak-
2193330? utm_campaign= Cumhuriyet&utm _medium=
SliderHaber&utm_source=Anasayfa
[11] https://www.haber7.com/guncel/haber/3411974-cumhurbaskani-erdogandan-secim-degerlendirmesi-kendimizi-hesaba-cekecegiz
[12] Bu konular, yol boyu ele alınıp değerlendirilecektir.
[13] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3411734-chp-lideri-ozelden-erken-secim-aciklamasi-tunc-soyer-ve-gokhan-zana-agir-elestiri
[14] https://www.odatv.com/siyaset/leyla-zananin-cozum-surecini-dondurucudan-cikaralim-sozleriyle-erdoganin-yeni-donemin-kapilarini-birlikte-aralayalim-sozleri-dikkatleri-iki-partiye-cekti-120036187https://tele1.com.tr/diyarbakir-nevruzu-leyla-zana-secimden-sonra-barisin-yolunu-acacagiz-1031687/https://serbestiyet.com/haberler/leyla-zana-31-martta-sandiklardan-basimiz-dik-cikalim-guclu-olursak-muhatap-da-oluruz-161634/
[15] Ergün Diler, “Küresel Seçim”, Takvim, 12 Mart 2024.
[16] Ergün Diler, agy.
[17]
https://www.bbc.com/turkce/articles/cd1xd1m3j02o
[18]
https://www.bbc.com/turkce/articles/cd1xd1m3j02o
[19] Ergün Diler, age. https://www.bbc.com/turkce/articles/c9e83y7xrymo
[23] Burhanettin Duran, “Seçimlerin Kaderini ‘Gerçek Milliyetçi’
Tartışması Belirleyebilir”, Sabah, 9
Mayıs 2023.
[24] https://www.aydinlik.com.tr/haber/cumhurbaskani-erdogan-hdp-pkknin-meclisteki-uzantisidir-357902
[26] https://halktv.com.tr/makale/yuzde-50ye-hakaret-731443; https://halktv.com.tr/makale/yuzde-50ye-hakaret-731443
[30] Hüseyin Gülerce, “CHP Kaybetmeye Neden Mahkûm?”, Star,
25 Ocak 2024.
[31]
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/150661/-turkiye-nin-kultur-sanat-iklimi-mutlaka-hak-ettigi-seviyelere-ulasacaktir-