1 Mayıs 2022 Pazar

AVRASYA SATRANÇ TAHTASINDA ÇATIŞAN STRATEJİLER-2: HİBRİT SAVAŞLAR DÖNEMİ


(Umran Dergisi Mayıs 2022 Yazısıdır)



Şer ittifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail) 21. yüzyılı, “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyük sıfırlama” stratejisini uygulamaya sokabilmek için önce biyolojik savaşı (korona süreci), sonra ekolojik savaşı, daha sonra da Ukrayna’da “senelerce sürecek” “uzun savaşı” başlatmıştır. Bu üç önemli olayın birbiri ardınca ve de birbirini destekler mahiyette vuku bulması, tüm dünyadaki hükûmetleri ekonomik krizle çökertip kadife darbelere uygun bir gayrimemnunlar kitlesi inşa etme amaçlı olduğu gerçeğini görmemiz gerekmektedir. 

Küreselci şer ittifakı ile dünyadaki millî yönetimler arasında ciddi bir hesaplaşma dönemi başlamıştır ve her geçen gün bu daha da görünür hâle gelecektir. Bu gerçeği dünyada, özellikle Büyük Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında birbiri ile bazen çatışan, bazen uzlaşan projelerin varlığında görmekteyiz. Ukrayna-Kazakistan hattında vuku bulan ve sürpriz gibi gözüken olaylar, öncelikle bu projeler savaşında iç, bölgesel ve küresel dinamikler açısından ele alınıp incelenmeli ve değerlendirilmelidir.

Ukrayna-Kazakistan hattı dünya hâkimiyet mücadelesinde çok önemli bir konum işgal etmektedir. Avrasya satranç tahtasında yer alan/alacak olan stratejik oyuncular, genel hatlarıyla ABD, AB (Fransa, Almanya…), Rusya, Çin, Hindistan, Ukrayna, Azerbaycan, Kazakistan, Türkiye, İran, Japonya, Endonezya, Pakistan ve petrol-doğal gaz üreten ülkeler olacaktır.

Ukrayna savaşının başlatıcısı, tetikçisi, şer ittifakı ve onun askerî gücü NATO olmasına rağmen fiilen savaş meydanlarında gözükmemekteler, savaşı, vekâlet savaşları, Truva atları, taşeronlar, paralı savaşçılar ve siber savaşlarla yönetmek ve yürütmek istemektedirler. Şu an için savaşın gerçek taraftarları, şer ittifakı/NATO ile Rusya’dır. Ukrayna halkı seçilmiş kurbandır. Her iki tarafın Ukrayna özelinde yürüttükleri hibrit savaştır. Dolayısıyla savaşın nasıl seyrettiğini, seyredeceğini görebilmek ve anlayabilmek için hibrit savaşın mahiyetini, temel özeliklerini, Rusya’nın Gerasimov Doktrinini ve ABD’nin Biden Doktrinini göz önüne almak gerekmektedir.  Bu yazıda, savaş ve hibrit savaşları konusu ele alınıp değerlendirilecektir.

 

Genel Olarak Savaş Kavramı

Türk Dil Kurumu sözlüüğü savaşı, “Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, muharebe, harp, cenk”; “uğraşma, kavga, mücadele”; “hayvanların birbirleriyle yaptığı mücadele”; “bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadele” diye tanımlanmaktadır. Oxford Sözlüğü ise savaşı “Birden fazla ülke arasında veya farklı gruplar arasındaki silahlı çatışma hâli” şeklinde tarif eder. Savaşın farklı boyutlarını, yaklaşık iki bin yıl önce, Savaş Sanatı adlı eserinde ilk kez ortaya koyan Çinli düşünür Sun Tzu’dur.[1] Onun eseri bugün hibrit savaşlarla ilgili referans alınan önemli bir çalışmadır. Savaşla ilgili en derli toplu, sistematik ilk eser ise Prusyalı General Clausewitz tarafından yazılan Savaş Üzerine adlı kitabıdır.[2]

Clausewitz’e göre savaş, “Hasmı irademizi yerine getirmeye zorlayan bir şiddet hareketidir.” “Savaş bir şiddet hareketidir ve bu şiddetin sınırı yoktur.” Şiddet, yani fizikî kuvvet savaşın aracı olmaktadır; ereği ise düşmana irademizi zorla kabul ettirmektir.” “Savaşta amaç, düşmanı etkisiz hâle getirmektir.” “Savaşta güçler son haddine kadar kullanılır. Ve savaş hiçbir zaman soyutlanmış bir hareket değildir. Savaş tek ve ani bir darbeden ibaret de değildir.”

Clausewitz’e göre savaş, “düşmanı irademizi kabule zorlamak için bir
kuvvet kullanma eylemi ve politikanın başka araçlarla devamıdır.”
 “Politik amaç, gaye, savaş ise bir araçtır ve araç hiçbir zaman amaçtan ayrı düşünülemez.” “Tüm savaşlara politik eylemler gözüyle bakılabilir.”[3] Onun nazarında savaş bir bukalemundur ve her renge bürünür/bürünmek zorundadır. “Savaş, gördüğümüz gibi, her somut olayda niteliğini bir ölçüde değiştiren sahici bir bukalemun olmakla kalmayıp aynı zamanda, bir bütün olarak bakıldığında, belirgin eğilimleri bakımından üç yanlı şaşırtıcı bir olaydır.” Bunlar “bir yanda, niteliğinin özünü teşkil eden şiddet, doğal ve kör bir içgüdü sayılması gereken kin ve nefret; öte yanda, savaşı ruhun özgür bir faaliyeti hâline getiren ihtimal hesapları ve tesadüfler; son olarak da, savaşı salt akla bağlayan bağımlı bir politik araç kimliği. Bu üç cephenin birincisi daha çok milleti, ikincisi daha çok komutanı ve ordusunu, üçüncüsü daha çok hükûmeti ilgilendirir.”[4]

Ne var ki Clausewitz savaşı, bukalemuna benzetse de muharebeyi savaşta tek araç görmektedir: “Savaşta bir tek araç vardır, o da muharebedir… Muharebe savaşta tek etkili faaliyettir; muharebede, karşımızdaki düşman kuvvetlerinin imhası bizi amacımıza ulaştıracak olan araçtır.(…) Düşman kuvvetlerinin imhası bütün savaş harekâtlarının kilit noktası, temel taşıdır; bir kemerin istinat noktalarına dayanması gibi, savaşta bütün tertipler, bütün kombinezonlar bu nihai hedefe dayanır.” [5]

Clausewitz’in savaşla ilgili eseri, “konvansiyonel savaş” diye tanımlanan savaş teorisinin inşasında önemli bir kaynak olmuş, kendisinden sonraki çalışmalara adeta özel bir çerçeve çizmiştir. Savaş tanımı üzerinde önemli bir etki meydana getirmiştir. Ancak tarihsel süreç içerisinde “savaş türlerinin, savaş teorilerinden daha hızlı dönüştüğü ve değiştiği” görülmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, KKT 100-5 Harekât Talimnamesi savaşı “Düşmanın mücadele azim ve kararını yok etmek, dost iradesini düşmana kabul ettirmek, bir bölgeyi kontrol altına almak, düşmanın fizikî varlığını yok etmek maksadıyla stratejik, operasyonel ve taktik seviyelerde verilen silahlı mücadele.” şeklinde tanımlar. 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hâli Kanunu’nda ise savaş; “Devletin bekasını temin etmek, millî menfaatleri sağlamak ve milli hedefleri elde etmek amacıyla, başta askerî güç olmak üzere Devletin maddi ve manevi tüm güç ve kaynaklarının hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanılmasını gerektiren silahlı mücadeledir.”[6]

Devletler hukukunda savaş, “Bir toplumun, bir ulusun veya devletler topluluğunun isteklerini diğer bir ulus ve devletler topluluğuna zorla kabul ettirmek amacıyla giriştikleri bir mücadele, uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde devletlerarasında yürütülen silahlı bir çatışma, bir çekişme” [7] şeklinde ifade edilmektedir.

Tarihî süreçte bu tanımlamalarda görülen eksiklikler yeni tariflerle giderilmeye çalışılmıştır: “Savaş, uluslararası sistemde şiddet kullanma ya da silahlı kuvvet kullanma kapasitesine sahip devletler ve devlet dışı siyasal aktörler arasında gerçekleşen, büyük ölçekli fiziksel şiddet içeren çatışma ya da çarpışma” diye tanımlanabilir.[8]  Savaş, meşruiyet taşıyan bir devlet otoritesinin ya da meşruiyet amacı taşıyan bir grubun, silahlı, bilimsel, teknolojik, ekonomik, dolaylı ve doğrudan, siyasal ve sosyal kuvvet uygulayarak, hedefine koyduğu amacını gerçekleştirmek üzere legal ve illegal yollarla uyguladığı, zaman ve mekân tasavvuru da barındıran hamleler bütünüdür.”[9] Yukarıdaki tanımlarda geçen “devlet dışı siyasi aktörler faktörü”  göz önüne alındığında tarihte ilk şiddet kullanımı, Hz. Âdem’in iki oğlu (Habil-Habil) arasında vuku bulmuştur. Habil kardeşi Kabil’i öldürmüştür. (Maide Suresi, 27/31)

 

Savaşın Tarihsel Dönüşümü ve Savaşın Türleri

Savaş üzerine yapılan incelemeler, tarihî süreçte savaşın amacı, mahiyeti, muhtevası, karakteri, kullandığı unsurlar, unsurlarındaki değişimler ve nasıl olduğu, taraftarları, aldığı şekil ve hedeflerinde birtakım ciddi değişimlerin meydana geldiğini ortaya çıkarmıştır.[10] O nedenle savaş türleri ile ilgili çalışmalarda yol boyu savaşın farklı boyutları göz önüne alınarak savaş türleri nicel verilere, analiz düzeyine, kullanılan askerî unsurlar bakımından, amaçlarına göre, katılan taraflar bakımından ve tarihsel süreçlere/nesillere göre savaş türleri gibi farklı şekillerde sınıflandırılmıştır:[11]

      

       Nicel Verilere Göre Savaş Türleri

Savaşların süreleri, tarafları, can kayıplarının büyüklüğü, ittifak ilişkileri ve silahlanma büyüklükleri gibi özellikler göz önüne alınarak savaşlar devletlerarası, sistemik, iç savaş olmak üzere üç sınıfa ayrılmaktadır. [12]


Analiz Düzeyine Göre Savaş Türleri

Savaşa iştirak eden unsurların, savaşın taraflarının referans alınarak yapılan bir sınıflandırmaya göre savaş türleri devletlerarası savaş, iç savaş, hegemonik savaş, topyekûn savaş, sınırlı (kısıtlı) savaş ve asimetrik savaş gibi türlere ayrılmaktadır.[13]

Devletlerarası savaşın tarafları, devletlerdir. İç savaş iseBir devletin sınırları içerisindeki farklı grupların, “toprak, otorite alanı veya doğal zenginlikleri ele geçirmek için birbirine karşı yürüttükleri savaş türüdür.” Hangi amaçla olursa olsun mevcut devleti bölmeye, merkezî otoriteyi yıkmaya yönelik iç çatışmalar iç savaş kabul edilmektedir. İç savaşı başlatanların, en temel özelliği, dış güçlerden destek/yardım almalarıdır (İspanya İç Savaşı (1935-1938) ve Çin İç Savaşı’dır (1921-1949).  Mevcut devlet düzenine/otoriteye karşı savaşan farklı etnik, siyasi, mezhebi ve dinî azınlık gruplar mevcut devlet düzenini/otoriteyi yıktıktan/değiştirdikten sonra “yatay ya da dikey” biçimde birbirlerine karşı savaşarak mevcut devlet yapısını ele geçirmeye ya da ayrı ayrı devletler kurmaya çalışabilirler (Sırplar, Boşnaklar ve Hırvatlar arasındaki Yugoslavya İç Savaşı (1991-1999).[14]

Hegemonik savaş, bir gücün ya da güçlerin bir dünya devleti kurma amaçlı
olarak diğer tüm taraflara karşı yürüttüğü bir savaş türüdür (Sezar’ın Roma İmparatorluğu, Napolyon’un Fransız İmparatorluğu, Hitlerin Büyük Alman İmparatorluğu, Cengiz Han’ın Moğol İmparatorluğu vb.)

Topyekûn savaş, imkân, araç, coğrafya ve ülke kısıtlaması olmadan geniş çaplı saldırı savaş türüdür (Birinci ve İkinci Dünya Savaşları).

Sınırlı (kısıtlı) savaşta, amaç, kapsam, hedef ve taraflar kısıtlıdır. Çok uzun dönemli bir işgal ya da düzen kurma gibi uzun soluklu operasyonlar yürütülmez; düşmanın askerî, ekonomik, toplumsal kaynaklarının topyekûn tahribatı da hedeflenmez. (ABD’nin Irak’taki Birinci Körfez Savaşı gibi).

Asimetrik savaş, tarafların askerî kabiliyet ve kapasite bakımından
birbirlerine denk olmadığı, arada büyük bir dengesizliğin olduğu bir savaş türüdür. (SSCB’nin Afganistan Savaşı, ABD’nin Vietnam ve Afganistan Savaşı, Rusya’nın Ukrayna Savaşı vb.). Asimetrik savaşın öne çıkan özelliği, terörist taktiklerini, adam kaçırma taktiklerini, intihar saldırılarını ve gerilla savaşı taktiklerini yaygın biçimde kullanmasıdır.


Kullanılan Askerî Unsurlara Göre Savaş Türleri

Bu savaş türleri konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan savaş diye tasnif edilmektedir.[15]

Konvansiyonel savaş, düşmanın tüm imkân ve kapasitesi ve içinde bulunulan tüm şartlar göz önüne alınarak silahlı kuvvetlerin kara, hava, deniz gücü ve/veya özel kuvvetlerin, özel birimlerin kullanıldığı bir savaş türüdür. Teknolojik gelişmelere bağlı konvansiyonel savaşlara siber savaş ve dron savaşları diye adlandırılan iki savaş türü daha konvansiyonel savaşa eklenmiştir.

Konvansiyonel olmayan savaş, nükleer, biyolojik ve kimyasal diye sınıflandırılan kitle imha silahları kullanılarak yürütülen bir savaş türüdür.

 

Amaçlarına Göre Savaş Türleri

Amaçlarına göre savaşlar şöyle sınıflandırılabilir: Saldırgan ya da düşman devletin dış politika davranışlarını kısıtlamak gayeli silahlı kuvvet kullanılan savaşlar (meşru müdafaa amaçlı, saldırı amaçlı). Saldırgan bir devletin iç siyasi otorite yapısını değiştirmek maksadıyla yapılan savaşlar. İnsani müdahale” amaçlı olarak bir dış gücün müdahalesini içeren savaşlar (Bosna (1995) ve Kosova (1999) savaşları). Terörizmle mücadele hedefiyle yürütülen savaşlar.[16]

 

Katılan Taraflar Bakımından Savaş Türleri

Katılan taraflara göre savaşlar tek ve çok taraflı olmak üzere ikiye ayrılır.[17] Tek taraflı savaşlar, bir devlet tarafından diğerine karşı yürütülür. Bu savaş türünde saldırgan devlet, “uluslararası sözleşmelere ve hukuka” karşı bir sorumluluk duymamakta, gereğini yapmamakta ve de aykırı davranmaktadır. Bunun en güzel örneği ABD’nin 2003’te başlattığı Irak Savaşı’dır. Başlangıçta uluslararası sözleşmelere ve hukuka aykırı davranan ABD, tek başına karar vererek savaşı başlatmıştır. Keza Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş da bu sınıflandırmaya dâhildir. Bu tür savaşların uluslararası düzlemde meşruiyet sorunu vardır.

Çok-taraflı savaşlar, birden fazla devlet tarafından yürütülen savaşlardır. “Saldırgan tarafa karşı silahlı kuvvet kullanımı BM Güvenlik Konseyi tarafından BM Şartının 7. Bölümü kapsamında onaylanan şartlarda” yürütüldüğünden dolayı bu savaş türü meşru kabul edilmektedir.

 

Tarihsel Süreçlere/Nesillere Göre Savaş Türleri

·  Birinci Nesil Savaşlar (1648-1918)

·  İkinci Nesil Savaşlar (1918- 1945)

·  Üçüncü Nesil Savaşlar (1945- 1989)

·  Dördüncü Nesil Savaşlar (1989- 2000/2014)

·  Beşinci Nesil Savaşlar /Hibrit Savaşlar/Sessiz Savaş’ (2000/2014…)[18]

Nesil savaşlarının hem başlangıç ve bitiş tarihlerine hem de muhteva ve kullandıkları araçlara ilişkin uluslararası düzlemde genel, bir mutabakat söz konusu değildir.

Birinci nesil savaşların en temel özelliği, şiddet kullanma hakkının devlete ait olmasıdır. Bu dönem devletin şiddetini tekelleştirdiği dönem” çerçevesinde ele alınmaktadır. Birinci nesil savaş, piyade gücüne ve tek namlulu yivsiz silah teknolojisine dayanmaktadır. Düşmanın sahadaki gücünün tasfiye edilmesi esastır.

İkinci nesil savaşların en temel özelliği, topyekûn savaş niteliği kazanmış olmalarıdır. Bu dönem savaşlarda sadece ordular değil, toplumlar da/milletler de değişik boyutları ve şekilleri ile savaş sürecine iştirak etmişlerdir (Birinci ve İkinci Dünya Savaşları). En etkili unsur, “sanayi devriminin getirdiği teknolojik güçtür: Ateş gücü, ateş destek sistemleri/ topçu atışları ve uçaklar. Bu savaş türünde gerilla vardır, piyade, tank ve topçu birlikleri birlikte kullanılmaktadır. “Bu savaş türünün birinci nesil savaştan temel farkı, görmeyerek yapılan atışların ön plana çıkmasıdır”.[19]

Üçüncü nesil savaşlar, (Soğuk Savaş Dönemi/Hegemonik Savaş Dönemi), İkinci Dünya Savaşı sonrasında savaşın galipleri arasında imzalanan Moskova, Tahran, Qubec ve Yalta antlaşmaları ile dünyanın iki merkezli, iki kutuplu, bir paylaşıma tabi tutulduğu bir dönemde meydana gelen savaşlardır. Bir tarafta NATO, diğer tarafta Varşova Paktı ülkeleri vardır. Bir tarafta ABD diğer tarafta SSCB ağırlık merkezidir. Bu iki ülke, süper güç şeklinde tanımlanmıştır. Mücadele, bu iki süper güç ve onların müttefikleri arasında değişik şekillerde devam etmiştir. Ancak savaşlar, topyekûn savaş özelliği kazanmamış olup, yerel boyutlarda meydana gelmiştir. İki süper güç arasındaki mücadele taşeronlar üzerinden, çevre ülkelerde hayata geçirilmiştir. Süper güçler arasında zorunlu barış dönemi kabul edilen Soğuk Savaş yıllarının en dikkat çekici özelliği, “nükleer silahlanmanın 1970’lere kadar kontrolsüz bir şekilde artış” göstermesidir. Bu Soğuk Savaş döneminin “dehşet dengesi dönemi” diye de tanımlanmasının sebebi de budur. Üçüncü nesil savaşların en temel özellikleri, yüksek manevra gücü ve hıza sahip olmalarıdır. Bu dönem savaşlarda tanklar, mekanize piyade unsurları, topçu ateş gücü, hava gücü kullanılmış olup gayrinizami savaş ağırlıklıdır. Düşmanın aldatılması ve yok edilmesine ilişkin taktikler baskındır.

Dördüncü nesil savaşlar, SSCB’nin çöküşü/Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile dijital dönüşümün/ siber uzayın/yapay zekânın ortaya çıktığı döneme kadar süren savaşlardır.[20]  Tek süper güç olarak ABD’nin öne çıktığı bu dönemde dünya tek kutuplu hâle gelmiştir. ABD/NATO, bir taraftan SSCB coğrafyasında ortaya çıkan yeni devletleri bünyesine katarak Rusya’nın aleyhine olacak şekilde doğuya doğru genişlerken; diğer taraftan Çin’i yeni ittifaklarla güneyden kuşatmaya çalışmıştır.

Başta ABD olmak üzere Batı, dünyanın birçok bölgesinde çeşitli krizler ve çatışmalar ortaya çıkarmıştır ve de çıkarmaya devam etmektedirler. Bu dönemde ABD, Rusya Federasyonu ve Çin arasında doğrudan bir savaş olmamakta ve fakat bunların etki alanındaki ülkeler üzerinden, taraflar arasında bölgesel savaşlar ortaya çıkmıştır/çıkmaktadır. Meydana gelen savaşlarda ise, devlet dışı aktörlerin etkin duruma gelmesi, taşeronların kullanılması, vekâlet savaşlarının, iç savaşların, terör saldırıların, asimetrik çatışmaların yaygınlaşması, silahlanma yarışının hızlanması, sivil ölümlerin artması dikkat çekicidir. 

Dördüncü nesil savaşta ana hedef, kargaşa ortamı inşa ederek mevcut iktidarı devirmek, düşmanı siyaseten yalnızlaştırmak ve yıllar süren düşük yoğunluklu çatışma ile yenmektir. Dördüncü nesil savaşlar, kendisinden önceki üç nesil savaş teorisini bünyelerinde barındırmaktadır. Ancak bu savaş türünde itici güç/baskın güç, dijital teknolojideki gelişmelerdir. Bu dönem savaşlarda bilgi ve iletişim sistemleri devreye sokulmuş ve ağlar üzerinden karar vericileri etkileyecek tarzda psikolojik savaş kullanımı yoğunlaşmıştır.[21]

Ülkeleri karıştıran silahlı grupların çoğu Batı’nın zalim, sömürgeci, emperyalist devletleri tarafından ortaya çıkarılmış, kurulmuş, inşa edilmiş, silahlandırılmış hedef ülkelere saldırtılmıştır.  Dördüncü nesil savaşlarda en dikkat çekici olan, uluslararası kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, BM’nin ve NATO’nun “farklı angajman düzeylerinde bu çatışmalara müdahale” etmeleri tarafgir davranmalarıdır. Ayrıca bu dönemde “savaş ve barış arasında ayrım yapmak zorlaşmış, sınırlar bulanıklaşmıştır.” Bu dönemdeki çatışmalarda “lojistik amaçlarla kurulan özel askerî şirketler” bizzat çatışmalarda yer almış ve “vekâlet savaşları” yaygınlaşmıştır.[22]

Dördüncü nesil savaşlarda ayaklanmalar ve terör öne çıkmıştır. Piyade öncelik kazanmıştır. Askerî operasyonların planlanmasında ve uygulanmasında askerî olmayan yetenekler önemli ve etkin duruma gelmiştir. İmha yaklaşımı yerine sonuç alınmasını sağlayacak fiziksel ve fiziksel olmayan etkiler oluşturmaya yönelen etki odaklı harekât yaklaşımı öne çıkmıştır. Harekâtlar çok uzun sürmektedir. Sivil zayiatlar fazladır ve harekâtı olumsuz etkilemektedir. İnsansız hava araçlarının kullanılmaktadır.

Medya, sosyal medya, bilgi savaşları etkin durumdadır. Medya ve sosyal medya üzerinden yürütülen bilgi savaşları ile muhaliflerin karar vermelerinde kafa karışıklığı meydana getirilerek kolay karar vermeleri engellenmektedir. Askerî kuvvetler, bilgi teknolojilerinden çok daha fazla yararlanmaktadır.  Ağ tabanlı bir yönetim oluşturularak, birlikler küçültülmüş ve karargâhlar büyütülmüştür.

Teröristler ve silahlı gruplar, gizlenmek ve daha kolay hareket edebilmek için toplumun içine girmektedir. Mücadelenin halkın içerisinde bulunduğu yerleşim bölgelerine kaymasından dolayı teröristlerle siviller arasında ayırım yapmak zorlaşmıştır. Bu nedenle konvansiyonel askerî yetenekleri, konvansiyonel olmayan tehditlere karşı kullanmada ciddi zorluklar ortaya çıkmış; uçaklar, tanklar ve topçu gibi etkili konvansiyonel silah sistemleri kullanılamaz olmuştur.  

Hiyerarşik ve büyük askerî teşkilat yapıları, klasik askerî planlama ve karar alma süreçleri ve operasyonların yönetimindeki usul ve esaslar işlemez hâle gelmiştir. Düzenli ve düzensiz muharebe görevlerini başarıyla yerine getirebilecek esnekliğe, çevikliğe ve uyum yeteneğine sahip askerî kuvvetlere ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Askerî teşkilat yapılarında, silah sistemlerinde ve askerî yöntemlerde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Mücadelede teknoloji baskın duruma gelmiş; konvansiyonel silah ve araçların düzensiz muharebelerde görev yapabilmesini temin edecek modifikasyonlar yapılmış ve taktik-teknikler geliştirilmiştir. Silahlı insansız hava araçlarının kullanılması ile operasyonlar çok etkili olmaya başlamıştır. [23]

Dördüncü nesil savaşlarla diğerleri arasındaki temel farklılıklar şöyle özetlenebilir: Birinci nesil savaş insan gücüne, ikinci nesil savaş ateş gücüne, üçüncü nesil savaş endüstriyel kabiliyetlerin olanak verdiği yüksek manevra yeteneğine dayanmaktadır. Üçüncü nesil savaşın en belirgin özelliği; kuvvetlerin karadan, havadan ve denizden uzak mesafelere süratle ulaştırılmasının mümkün hâle gelmesi sonucu, istenen yer ve zamanlarda kuvvet yoğunluğu (sıklet merkezi) sağlanabilmesi ve gerektiğinde düşman derinliklerine yönelerek büyük manevralar icra edilebilmesidir.

Dördüncü nesil savaş da ise devlet dışı aktörlerin (teröristler, aşiretler, mezhepler, paralı askerler, özel askerî şirketler gibi) savaşa katılması ve asimetri öne çıkar. İlk üç nesil savaşlarda askerî faktörler etkin iken, dördüncü nesil savaşlarda daha önceki savaşlarda o kadar çok önem arz etmeyen askerî faktörlerin dışında siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik faktörler, strateji ve operasyonların önemli ögesini teşkil etmiştir. Harekât alanı karmaşıklaşmış ve askerî harekât kritik arazilerden yerleşim alanlarına ve özellikle de şehirlere kaymıştır. Bu savaşta savaşanlar ve siviller arasındaki ayrım bulanıklaşmıştır vehalkın içinde savaş kavramı” ortaya atılmıştır.[24]

Savaşın ağırlıklı olarak sivil yerleşim bölgelerine kaydığı dördüncü nesil savaşların yukarıda özetlenen özelliklerinden dolayı, konvansiyonel güçlerin kullanılması zorlaşmıştır. Düzenli ve düzensiz savaşların birlikte kullanılma zorunluluğu doğmuştur. Dijital teknoloji, yapay zekâ teknolojisi, nanoteknoloji ve biyoteknolojideki devasa değişim ve gelişim, dördüncü nesil savaşların mantığını çok etkilemiş, doktriner değişikliklere neden olmuş, belirsizlikleri ve asimetrik etkileri artırmış, bilgi savaşlarını hızlandırmıştır. Teknolojik gelişmeler dördüncü nesil savaşlara siber savaşın ve dron savaşlarının eklenmesini sağlamıştır. Böylece hibrit savaş adı verilen yeni bir savaş türü ortaya çıkmıştır.

Beşinci nesil savaşlar/hibrit savaşlar/sessiz savaş, yeni bir türe işaret ettiği için hibrit savaş ismi konusunda genel bir uzlaşma yoktur. Sessiz savaş, etki altına alma savaşı, algı savaşı, bilginin silah olarak kullanıldığı savaş, temassız savaş, dijital savaş ve bilgi-tabanlı savaş gibi farklı isimlendirilmeler yapılmaktadır.[25] Bu isimlendirmelerden hangisinin etkin olup kabul edileceğini zaman gösterecektir.

 

Hibrit Savaşların Mahiyeti 

İngilizce sözlüklerde hybrid kelimesi, “iki farklı unsuru birleştirerek yapılan bir şey”  şeklinde ifade edilmekte olup Türkçeye hibrit/melez diye geçmiştir. Türkçe sözlüklerde melez kavramı, “değişik türde bitki ve hayvanlardan türemiş (hayvan veya bitki), kırma, arma, metis”; “değişik ırkta ana babadan doğmuş olan kimse; katışık, karışık” anlamlarına gelmektedir. Hibrit kavramının sözlük anlamlarına bakıldığında birleştirilme imkânı bulunan iki ayrı unsurun bir araya getirilerek, yeni bir unsurun üretilmesi, ortaya çıkarılması olduğunu ifade edebiliriz. Bu nedenle hibrit savaş kavramı, bünyesinde bir araya gelme imkânı olan farklı savaş türlerinin bir entegrasyonudur. Hibrit savaş, dördüncü nesil savaşlara siber savaş, dijital savaş gibi yeni savaş türlerinin eklenmesi ile ortaya çıkan çok karmaşık, kompleks yeni bir savaş türüdür.

Hibrit savaşa ilişkin ilk tanımlama 2007 yılında Frank Hoffman tarafından yapılmıştır. Ona göre; “hem devletler hem de devlet dışı çeşitli aktörler tarafından yürütülebilen” bir savaş türü olup “hibrit savaşın temelini, sınırsız savaş, birleşik savaş ve dördüncü nesil savaş olmak üzere üç farklı savaş teorisi oluşturmaktadır.”[26]  

Şekil 1 ve Şekil 2’de geleneksel savaşlarla hibrit savaşlar arasındaki ilişki görülmektedir. Geleneksel savaşlarla modern savaşların entegrasyonu hibrit savaşlardır. 

 

Şekil 1: Hoffman’a Göre Hibrit Savaşın Konsepti[27]

 

Şekil 2. Hibrit Savaşın Temel Oluşumu[28]

 

ABD ve NATO hibrit savaş yerine hibrit tehdit kavramını kabul etmiş ve kullanmaktadır. NATO’nun Stratejik Planlama ve Kavramlar Çalışma Grubu Şubat 2010’a göre “Hibrit tehdit, devlet ve devlet dışı güçleri de içeren, çok yönlü ve düşük yoğunluklu uluslararası barış ve güvenlikle ilgili tehditler arasında yer alan siber savaş, asimetrik çatışma senaryoları, küresel terörizm, göç, yolsuzluk, etnik çatışmalar, korsanlık, uluslararası organize suçlar, kaynakların güvenliği, küreselleşmeden ve kitle imha silahlarının çoğalmasından kaynaklanan geri dönüşler gibi çok çeşitli mevcut olumsuz koşul ve eylemleri kapsayan şemsiye bir terimdir.”[29]

Ancak bugüne kadar yapılan tanımlamalar üzerinde henüz genel bir mutabakat sağlanamamıştır. Hibrit harekât stratejisinde nirengi noktası, konvansiyonel savaşta meydana gelebilecek insan zayiatına ve maddi kayba mani olmak için hedef ülkede kuvvet kullanımı vasıtasıyla çatışma ortamının sürekliliğini sağlamak, hedef ülkeyi yıpratmak ve istenilen siyasi hedeflere ulaşmaktır. Devletler, siyasi çıkarlarına ulaştıklarında çatışmaları sonlandırmaktadırlar.


Hibrit Savaş ve Gri Bölge

Hibrit savaş kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için savaşlar için gri bölge tanımlanması yapılmaktadır. Gri bölge, “siyasî hedeflere ulaşmak maksadıyla askerî seçeneklerin uygun olmadığı veya çeşitli nedenlerle uygunsuz görüldüğü alandır.” Gri bölgenin solunda barış ortamı onunla ilgili çalışmalar, sağ tarafında ise konvansiyonel savaş ve nükleer savaş yer almaktadır. Gri bölgede ise hibrit savaşın kullandığı teknikler ve taktikler yer almaktadır. Diğer iki savaş türüne nazaran insan zayiatı daha azdır.

Gri bölge stratejisine kurallar yoktur ve sınırlar muğlaktır. Hibrit savaş bu bölge özellikleri üzerine inşa edilmektedir. Gri bölgeden sağa doğru çıkıldığı anda konvansiyonel savaşın başlama ihtimali her zaman mevcuttur.[30]

Şekil 3: Gri Bölge’nin Karakteristik Yapısı[31]


Hibrit Savaşın Temel Aktörleri/Yeni Oyuncular

Hibrit savaşın devletler ve devlet dışı aktörler olmak üzere iki temel aktörü vardır.[32] Günümüzde hibrit savaşlardaki devlet aktörleri küresel güç olan devlet/ABD-NATO, başarısız devletler, yükselen küresel devletler, güç statülerini yeniden kazanmak için hibrit tehditleri kullanan devletler olmak üzere dört ana grupta sınıflandırılabilir.

Küresel Güç Olan Devlet/ABD-NATO, dünyanın birçok ülkesinde kendisi kabul etmese de hibrit savaşları yürüten, yabancı savaşçıları, teröristleri besleyen, büyüten hedef ülkelere saldırtandır. Pek çok ülkede iç savaşlar çıkartan, kadife darbelerle iktidarları deviren, Afganistan, Irak gibi ülkeleri doğrudan işgal edip sonra da vekâlet savaşları ile devam ettiren ABD’dir. Bugün Ukrayna’yı Truva atı, taşeron olarak kullanmaktadır.

Başarısız Devletler, sınırları içerisinde gücünü tekelinde bulunduramayan, zayıf yönetim nedeniyle kamu hizmetlerinin yürütülemediği, toplumsal ihtiyaçları karşılayamayan, bireysel güvenliğin olmadığı ve yok olduğu, anayasal otoritenin ve toplumsal düzenin kurulamadığı ve komşuları ile istikrarsız ilişkilere sahip, uluslararası sorumlulukları yerine getirecek hükûmetten yoksun, devletler diye tanımlamaktadır. 

Tabiatıyla böyle bir devlet hibrit savaşın en kolay uygulanabileceği yapıya sahiptir. Bu nedenle, dinî ve etnik şiddet, uyuşturucu trafiği, silah ve insan kaçakçılığı, haydutluk yaygındır.  Sınırlar kontrolsüzdür. Teröristlerin ve kontrol edilemeyen mülteci akınlarının doğal sığınağıdır. Savaş baronlarının/ağalarının arayıp da bulamadıkları bir ortam mevcuttur. Böyle bir devlet hem içerde hem de dışarıda istikrarsız olup terör için doğal bir mekândır.

Yükselen Küresel Devletler, Çin ve Hindistan gibi son yıllarda siyasi, ekonomik, teknolojik, psikolojik ve askerî gücü artan ülkeleri olup uluslararası ilişkilerde çok etkin ve NATO’ya üye olmayan ülkelerdir. Hibrit savaş güçleri oldukça yüksektir.

Güç Statülerini Yeniden Kazanmak için Hibrit Tehditleri Kullanan Devletler, bölgesel veya uluslararası alanda kaybettiği gücü yeniden elde etmek, kazanmak için hibrit savaşı önceleyip kullanan devletler diye tanımlanmaktadır. Bunun en güzel örneği Rusya’dır. Geçmişte ikinci küresel güç olan SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya, uluslararası düzlemde eski etkinliğini kaybetmiştir. Gerasimov doktrini ile eski Sovyet coğrafyasında ve Ortadoğu’da hibrit savaşları uygulayarak yeniden eski gücüne kavuşmaya çalışmaktadır. Ukrayna, Kırım, Osetya ve Abhazya işgalleri ile başlatılıp yürütülen savaş bir hibrit savaştır. Hibrit savaşın temel oyuncuları ya da aktörleri arasında konvansiyonel savaştaki devlete ilişkin bütün aktörler bulunmaktadır. Ancak devletsel aktörlerin devreye giriş süreci ve zamanlaması, uluslararası hukuka bağlı olarak şekillendiğinden gelişmelere bağlıdır. Uluslararası hukuk ve kamuoyu, kurallara uymayan devletlere yaptırım uygulayarak onu tecrit etme, mağdur etme gibi imkânlara sahip olduğundan hibrit savaşta devlet dışı aktörlerin kullanılması tercih edilmektedir. 

Devlet Dışı Aktörler, devletten bağımsız hareket eden, konvansiyonel olmayan
hareketler gösteren ve terör eylemleri ile sivil halka şiddet uygulayan, şiddet ve kaos yardımı ile ülke yönetimine sahip olmak isteyen, gruplar, yapılardır.[33] Bu gruplar, bireysel açıdan veya bir devletin, bir bölgesel güvenlik kuruluşunun, koalisyon güçlerinin veya BM gibi uluslararası kuruluşların himayesinde hareket etmektedirler. Devlet dışı aktörler, askerî ve sivil olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.[34]

Devlet Dışı Askerî Aktörler, ulusal, bölgesel, Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında veya bölgesel güvenlik kuruluşları ile koalisyon güçlerinde görev alan
askerler ve savaş müteahhitlerinin paralı askerleridirler.[35]

Devlet Dışı Sivil Aktörler, medya kuruluşları, çok uluslu şirketler, sivil halk, terörist gruplar, organize suç örgütleri, asi güçler, yerel milisler gibi sivillerdir.[36]

Hibrit savaşlarda düzenli orduyla beraber düzensiz silahlı gruplar, askerle beraber sivil halk, askerî güçle beraber askerî olmayan (ekonomik, sosyolojik, psikolojik, politik, vb.) güçler, sıcak çatışmayla beraber şiddet içermeyen yöntemler, paralı askerler, vekâlet savaşları, terör yöntemleri, ayaklanmalar, iç isyanlar, gayrinizami savaş türleri, teknolojinin getirdiği siber ve dron savaşları gibi her türlü yeni imkânlar kullanılmaktadır; ortaya çıkacak yeni imkânların ilaveten kullanılması da amaçlanmaktadır.[37]  Bu nedenle hibrit savaş yaklaşımında temel strateji, devlet-dışı aktörler veya devletler tarafından yeni doktrin ve organizasyon türleri oluşturmak, teçhizat geliştirmek, nihayetinde çatışmaya asimetrik ve yaratıcı bir yaklaşım getirerek çatışma süresini uzatmaktır.[38]

Hibrit savaş konusunda dünyadaki gelişmelere bakıldığında geleceğin savaşlarında küçük ve etkili devlet dışı aktörlerin çok baskın olacağı görülebilir. Bu unsurları daha da etkili kılacak unsur teknolojideki gelişmelerdir. Son zamanlarda geliştirilen yönlendirilmiş enerji silahları, elektronik savaş, uzaya konuşlu silah sistemleri, toksik ve radyoaktif saldırılar, psikolojik harp, siber savaşlar ve bilgi kirliliği gibi araçlar, imkânlar,[39] hibrit savaşlarda devlet dışı aktörlerin etkisini çok daha fazla artıracaktır. Özellikle bu devlet dışı aktörler, sanayileşmiş, yüksek teknolojiye sahip devletlerle birlikte hareket ettiklerinde zararları, tahribatları daha da artacaktır.

Son yıllarda paramiliter güçler ve özel askerî güvenlik şirketleri devlet dışı aktörler olarak sürece ağırlıklı bir şekilde dâhil olmuşlardır.[40]  Libya’daki hibrit savaş örneğinde olduğu gibi, özel askerî güvenlik şirketlerinin önemi ve ağırlığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu iki güç önümüzdeki süreçlerde çok daha yoğun bir şekilde kullanılacaktır. Ancak unutulmaması gereken bir gerçek, bunların etkili olabilmesi için konvansiyonel nitelikli askerî birliklerin desteğine ihtiyaçları olduğudur.

Devlet dışı aktörler, devletten bağımsız hareket ettikleri için uluslararası hukuk kendilerini bağlamamaktadır. Bu nedenle hareket kabiliyetleri çok yüksektir. Devlet dışı aktörler, kendi başlarına bağımsız hareket edebilen yapılar olduğu gibi bir devletin himayesinde hareket eden yapılar da vardır. Hangi şekil altında var olurlarsa olsun ana amaçları, hedef ülkede şiddet ve kaos yardımı ile ülke yönetimine sahip olmak, ülke yönetimini zayıflatmak, ülke yönetimini iş birliği ettiği ülkenin arzu ve isteklerine tabi kılmaktır. 


Hibrit Savaşın Aktörü Olarak Yabancı Savaşçılar 

Hibrit savaşın çok önemli devlet dışı unsurlardan biri de yabancı
savaşçılar
veya göçmen savaşçılardır.[41] Bu savaşçılar, savaşma yeteneğine sahip olup savaştıkları düşmana karşı kin, nefret ve motivasyonla doludurlar. Bunlar savaşa alıştıkları için hedef ülkede,  kendi ülkelerinde, üçüncü bir başka ülkede olmak üç farklı alana savaşı yayma konusunda etkili olabilmektedirler.

Savaşı alışkanlık hâline getirdikleri için savaştıkları ülkede savaş bitince veya ayrılmaya karar verince ya kendi ülkelerine dönmekte ya da bir başka ülkeye savaşmak için gitmektedirler.  Dolayısıyla bunlar hibrit savaşın amacına uygun şekilde savaş yayıcı bir rol veya görev üstlenmektedirler. Bunlar barış içinde yaşamayı değil, genellikle savaşarak yaşamayı tercih etmektedirler. Her türlü terör eyleminin içinde bulunmakta bir sakınca görmemektedirler.[42] Bu nedenle yabancı/göçmen savaşçılar, hibrit savaşın en iyi yayıcılarıdırlar. Bugün yabancı/göçmen savaşçılar, Irak, Afganistan, Suriye, Libya ve Ukrayna da aktif olarak savaşta yer almaktadırlar.


Hibrit Savaşın Safhaları ve Bileşenleri

Hibrit savaşın safhalarına ilişkin görüşler, zamanla değişmekte ve de gelişmektedir. Sahadaki uygulamalardan hareketle teori geliştirilmektedir. Hibrit savaşın stratejisinde etkili unsurlar (Şekil 4) göz önüne alınarak hibrit savaş stratejisi inşa edilip uygulamaya sokulmaktadır.

Şekil 4. Hibrit Savaşın Güçleri ve Destekleyen Oluşumları[43]

 

Konvansiyonel silahların savaşlardaki ağırlığı ve tahribat gücü teknolojiye bağlı olarak artmaktadır. O nedenle düşük ve orta yoğunluklu çatışmalar ile orta ve yüksek yoğunluklu çatışmalar arasındaki tahribat açısından fark gittikçe azalmaktadır. Bu durum farklı arayışlara neden olmuş bunun sonucunda hibrit savaş teorisi ve stratejisi ortaya çıkmıştır. Şekil 5’te de görülebileceği gibi hibrit savaşta, düşük ve orta yoğunluklu çatışma için konvansiyonel unsurlarla, konvansiyonel olmayan unsurlar birlikte hareket etmektedirler. Bu iç içe geçmişlik bulanıklığa neden olmaktadır.

 

Şekil 5. Hibrit Savaşın Bileşenleri[44]

 

İç içe geçen bileşenlerin ve aktörlerin, “Nasıl, ne şekilde ve ne zaman kullanacağı?” hususu hibrit savaş stratejisinin safhalarını belirlemektedir. Hibrit savaş stratejisinde birbirine bağımlı önemli safhalar mevcuttur.[45] Şekil 6’da görülebileceği gibi askerî yöntemlerin kullanılmadığı asimetrik savaş (bilgi/enformatik, etik, psikolojik, ideolojik, diplomatik ve ekonomik yöntemlerin arzu edilen yönde politik, ekonomik ve askerî altyapı oluşturma planının bir parçası olarak kullanılması) hibrit savaşın birinci safhası, birinci aşamasıdır. 

İkinci safhada dezenformasyon savaşı başlatılıp neyin gerçek, neyin yanlış olduğuna ilişkin bir kaos ortamı oluşturulmaktadır. Bunun başarılabilmesi için diplomatik ve askerî kurumlardan, basın organlarından koordineli bir şekilde yanlış bilgiler, emirler, direktifler ve talimatlar etrafa yayılmaktadır. Siyasi ve askerî yöneticilerin yanlış karar vermeleri, yanlış yönlere yönlendirilmeleri için aldatıcı özel operasyonlar yapılmaktadır. Aldatma ve rüşvet gibi yöntemlerle hükûmet görevlileri ve askerî personel üzerinde yoğun bir baskı uygulanarak istifa etmeleri sağlanmak istenmektedir (Üçüncü safha). 

Dördüncü safhada sokak hareketleri ile siyasi iktidara karşı tüm gayrimemnunların toparlanması ve bir baskı unsuru hâline gelmesi sağlanarak hem halkın hem de iktidarın içinde gerilim ve huzursuzluk artırılmaktadır. İktidarın saflarında bölünme taraftarlarında saf değiştirme hedeflenmektedir.

Beşinci safhada hedef ülkede uçuşa yasak bölge ilan edilerek özel silahlı birlikler ve silahlı muhalif gruplar eş zamanlı koordineli bir şekilde devreye sokularak ortak faaliyet göstermeleri sağlanır. Bu şekilde halkta daha fazla huzursuzluk ve gerilim meydana getirilerek siyasi iktidara karşı güvensizlik oluşturulur ve halk tabanında saf değiştirmelerin olması sağlanarak siyasi iktidar yalnızlaştırılır.

Altıncı safhada, askerî harekât başlatılmaktadır. Ardından teknolojik üstünlük devreye sokularak (yedinci aşama) siyasi iktidarın ve askerî yönetimin iradesi tam çözülerek en kısa sürede ve en az zayiatla hedef bölge/yer genel hatlarıyla ele geçirilmek istenmektedir. Ancak bölgenin değişik kısımlarında yerel direnişler mevcut olabilir. Bunun için sekizinci aşamaya geçilerek tüm yerel direnişler tasfiye edilip bölgede tam bir hâkimiyet sağlanması hedeflenmektedir. Böylelikle harekât tamamlanmış olmaktadır.

 

Şekil 6: Hibrit Savaş Stratejisinin Aşamaları[46]

 

Hibrit Savaşı Farklı Kılan Özellikler

Hibrit savaş yeni bir savaş türü olup şu temel özellikler üzerine inşa edilmiş olduğundan diğer savaşlardan yapısal olarak ayrılmaktadır:[47] Hibrit savaşta, devlet dışı/asker dışı aktörlerin etkisi gittikçe artacaktır. Devlet ve devlet dışı aktörler, tüm güç unsurları ve tüm savaş bileşenleri birlikte ve aynı anda hareket etmektedir/edecektir.  Hibrit savaşta, savaş ve barış arasındaki çizgi bulanıklaşmıştır.

Hibrit savaşta, her geçen gün farklı ve yeni yöntemler ve araçlar kullanılacaktır. Hibrit savaşta, rakip tarafın toplumsal hassasiyetleri ve zafiyetleri hedefe konacaktır.  Hibrit savaşta ana aktör halktır. Halk, savaşın hem amacı hem de hedefidir.  Hibrit savaşta, şuurlu bir şekilde karşı tarafın saldırıyı fark edememesi için bulanık/muğlak bir ortam inşa edilerek karşı tarafın tepki vermesi engellenecek ve de geciktirilecektir.

Hibrit savaşta, çok etkili olabilecek yeni bir alan, siber uzay olacaktır (Şekil 7). Siber savaş yoğunlaşacak; saldırılar uzaydan yere, yerden uzaya ve uzaydan uzaya şeklinde olabilecektir.

 

Şekil 7. Beşinci Savaş Alanı “Siber Uzay”[48]

 

Hibrit savaşta, her geçen gün barış ve savaş arasındaki fark daha da belirsizleşecek ve barış döneminden itibaren sürekli bir karşılaşma ve çatışma durumu oluşturulacaktır.  Hibrit savaşta, muharebe sahası daralacak, fakat savaş alanı genişleyecektir. Hibrit savaşta, öncelikli strateji savaşmadan kazanmak olacak; askerî olmayan araçlarla sonuç almak öncelenecektir. Hibrit savaşta, saldırıya uğrayan tarafın saldırıya uğradığı ve hatta yenilgiye uğramakta olduğu fark ettirilmeyecektir.  Hibrit savaşta, ülke Yöneticileri (siyasetçiler ve stratejik karar vericiler) düşmanın daha çok baskılarına muhatap olacaklardır.

 Hibrit savaşta, büyük veri (big-data), veri mühendisliği (data-mining), sosyal-medya ve diğer internet araçlarının kullanımı çok etkin ve önemli duruma gelecek; ağlar savaşının önemi ve ağırlığı artacaktır. Hibrit savaşta, konvansiyonel kuvvetler/askerî kuvvetlere daha az ihtiyaç duyulacaktır. Hibrit savaşta, savaş her yerde gerçekleşecektir.  Hibrit savaşta, amaç (sadece) toprak işgal etmek değil, arzu edilen etkileri meydana getirebilmektir. Hibrit savaşta, düşman kuvvetlerin imha edilmesinden ziyade sistemlerinin imha edilmesi daha önemlidir. Karşı tarafın siyasi otoritesini yıkmak önceliklidir. Hibrit savaşta, kullanılan taktikler, savaşın maliyetini azaltmakta ve savaşı ucuzlaştırmaktadır.

Hibrit savaşta, kitle imha silahlarının kullanımına ilişkin tehditler var olmaya devam edecektir. Özellikle biyolojik savaşın önemli bir yeri olabilecektir. Hibrit savaşta, çatışma ortamı, askerî güçle beraber politik, ekonomik faaliyetlerin, bilişim/propaganda faaliyetleri ile diğer askerî olmayan faaliyetlerin, özel kuvvetler ve/veya sivil halkın kullanılarak karmaşık şekilde uygulandığı bir ortamdır.  Hibrit savaşın kendisine yakın bazı savaş türleri ile bazı ortak noktaları olmakla birlikte çok keskin olarak ayrıldığı, farklılaştığı noktalar da vardır (Tablo 1). 

Tablo 1: Hibrit Savaş Konseptinin Diğer Savaş Konseptleri ile Karşılaştırılması[49]



[1] Sun Tzu, Savaş Sanatı, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1992.

[2] Clausewitz, Savaş Üzerine, May Yayınları, İstanbul, 1975, s. 43-50.

[3] Clausewitz, age.,s. 64-65.

[4] Clausewitz, age.,s. 66.

[5] Clausewitz, age.,s. 79.

[6] Mustafa Şenol, Hibrit Savaş Kapsamında Siber Savaş ve Siber Caydırıcılık, Siber Güvenlik ve Savunma Farkındalık ve Caydırıcılık, Grafiker Yayınları, Ankara, 2018, s.181-221.

[7] Mustafa Şenol, age.,s. 181-221.

[8] Ebru Canan-Sokullu, Ebru, “Savaş Türleri”, Güvenlik Yazıları Serisi, No: 22,  2019.

[9] Abdullah Şengönül, Dördüncü Nesil Savaş Kapsamında Türkiye İçin Strateji Tartışmaları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Konya, 2018, s. 5-15.

[11] Ebru Canan-Sokullu, age.

[12] Ebru Canan-Sokullu, age.

[13] Ebru Canan-Sokullu, age.

[14] Ebru Canan-Sokullu, age.

[15] Ebru Canan-Sokullu, age.

[16] Ebru Canan-Sokullu, age.

[17] Ebru Canan-Sokullu, age.

[18] Ebru Canan-Sokullu, age. Ufuk Uras, “Beşinci Nesil Savaş/ Sessiz Savaş”, Harkul Savunma Araştırma Merkezi, 2020. Abdullah Şengönül, age. Yücel Özel, Ertan İnaltekin, Melih Arda Yazıcı, “Savaşın Değişen Modeli: Hibrit Savaş”, Milli Savunma Üniversitesi, İstanbul, 2018, No: 18/02. Yusuf Özer, “Savaşın Değişen Karakteri: Teori ve Uygulamada Hibrit Savaş”, Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2018, 7(1), s. 29-56. Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[19] Yusuf Özer, agm.

[20] Ebru Canan-Sokullu, age. Ufuk Uras, agm. Abdullah Şengönül, age. Yücel Özel, Ertan İnaltekin, Melih Arda Yazıcı, age. Yusuf Özer, agm. Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[21] Mustafa Şenol, age., s.181-221. Yusuf Özer, agm.

[22]  Ufuk Uras, agm.

[23] Ebru Canan-Sokullu, age. Ufuk Uras, agm. Abdullah Şengönül, age. Yücel Özel, Ertan İnaltekin, Melih Arda Yazıcı, age. Yusuf Özer, age. Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[24] Ufuk Uras, agm.

[25] Ufuk Uras, agm. Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[26] Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[27] Abdullah Şengönül, age., s. 58.

[28] Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[29] Mustafa Şenol, age., s.181-221.

[30] Erol Işıkçı, Erman Kiraz “Hibrit Savaş Kavramının Yeni Savaşlar Perspektifinden İncelenmesi”, Savsad Savunma ve Savaş Araştırmalar Dergisi, 2020, cilt: 30, sayı: 2, s. 253-266.

[31]Erol Işıkçı, Erman Kiraz, agm.

[32] Erol Işıkçı, Erman Kiraz, agm. Yusuf Özer, agm.

[33] Yusuf Özer, agm.

[34] H. Yalçınkaya, “Savaşın Değişimi ve Savaş Çalışmalarında Farklı Disiplinler”, Savaş, Farklı Disiplinlerde Yeni Yaklaşımlar,  Siyasal Kitapevi, Ankara, 2010.

[35] H. Yalçınkaya,  age.

[36]  H. Yalçınkaya,  age.

[37] Ufuk Uras, agm.

[38] Erol Işıkçı, Erman Kiraz, agm.

[39] A.B. Uşaklı, H. Alper, “Teknolojik Gelişmelerin Savaşları Dönüştürmesi ve Gelecekteki Savaşlara Hazır Olmak” Savaş, Farklı Disiplinlerde Yeni Yaklaşımlar.

[41] Yusuf Özer, agm.

[42] H. Yalçınkaya, “Yabancı Terörist Savaşçılara Karşı Uluslararası İşbirliği: Türkiye’nin Tecrübesi” ORSAM Bölgesel Gelişmelerin Değerlendirmesi, 2015,  No: 22, s. 16.

[43] Mustafa Şenol, age., s. 181-221.

[44] Ali Gök, age., s. 13- 30; 81-100.

[45] Ali Nedim Karabulut, “Eski Savaş, Yeni Strateji: Rusya’nın Yirmi Birinci Yüzyıldaki Hibrit Savaş Doktrini ve Ukrayna Krizi’ndeki Uygulaması”, Uluslararası İlişkiler, 2016,  cilt:13, sayı: 49, s. 25-42.

[46] Ali Nedim Karabulut, agm.

[47] Ali Gök, agm. Ali Nedim Karabulut, agm. Valeriy Gerasimov, “Öngörüde Bilimin Değeri, Yeni Meydan Okumalar Savaşın Şekil ve Usullerini Yeniden Değerlendirmeyi Gerektirmektedir”https://odatv4.com/analiz/cok-konusulan-gerasimov-doktrini-nedir-03051855-138093. Ufuk Uras, agm. Erol Işıkçı, Erman Kiraz, agm. Mustafa Şenol, age., 181-221.

[48] Mustafa Şenol, age., 181-221.

[49] Erol Işıkçı, Erman Kiraz, agm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...