“Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle işledikleriniz
yüzündendir.” (42 Şûrâ 30)
“Eğer hak,
onların hevâlarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler,
yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey bozulmaya uğrardı...” (23 Mü’minûn 71)
Giriş
Korona(corona-Covid-19)
virüs salgını üzerinden başlatılan bir psikolojik savaşın sonucu, dünyanın
büyük bir kesiminde adeta seferberlik ilan edilmiş durumdadır. Başta Çin olmak
üzere virüs salgınına karşı ortaya konan tavırlar ülkeden ülkeye değişmektedir.
Ama hepsinin ortak paydası, öncelikli olarak 65 yaş ve üstü olmak üzere
insanların sokağa çıkmamaları, evlerinde kalmaları, başta okullar, camiler,
kiliseler, havralar olmak üzere kalabalık mekânlara gidilmemesi, cemaatle namaz
kılınmaması ve ayinlerin yapılmaması, eğitime ara verilmesi, insanların
birbirleri ile tokalaşmaması, birbirlerine 1m’den daha fazla yaklaşmaması gibi
tedbirlerin öncelikle yürürlüğe sokulmuş olmasıdır.
Adı
konmamış ‘küresel bir kaos’ ve olağanüstü bir hâl ilanı
vardır. Virüsün nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı ve dünyanın pek çok ülkesine
nasıl yayıldığı konusunda çok ciddi spekülasyonlar yapılmaktadır. ABD ve Çin
karşılıklı olarak birbirlerini suçlamaktadır. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya
ve İtalyan yöneticilerinin Korona kaosu karşısında yaptıkları açıklamalar,
aldıkları tedbirler ve ortaya koydukları tavırlar şaşırtıcıdır. 65 yaş ve üstü
nesli feda eden bir tavır sergilemektedirler.
Bu durum, bir
taraftan “Dünya nüfusunun azaltılması projesini” ve “Siyonizm’in dünya
hâkimiyeti projesini” hatırlamamızı sağlarken; diğer taraftan da “Düzen
kurmada/tuzak kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim
güvenlik elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz
düzenleri'/tuzakları yazmaktadırlar.” (10 Yûnus 21), ayetini
hatırlamamızı sağlamaktadır.
Dünyanın her
tarafında aynı anda başlatılan kampanya, çok ciddi ve merkezi bir psikolojik
harekâtın ürünüdür. Adeta bir merkezden düğmeye basılmış, tüm psikolojik
harekât ajanları, uyuyan hücreler harekete geçmiştir. Yürütülen psikolojik
harekât, koronavirüs salgınının yaptığı tahribattan daha büyük bir tahribat
yapmaktadır. Sular durulduğunda psikolojik harekâtın tahribatı daha iyi
görülecek ve de anlaşılacaktır. Bu denli yoğun psikolojik harekât, arka planda
bir şeylerin planlanıp yürürlüğe sokulmak istendiğinin bir göstergesidir.
Bu durum bize
bir taraftan, “Kaos teorisini ve stratejisini” ve bundan
menfaat uman kesimlerin varlığını hatırlatırken diğer taraftan da “Eğer
hak, onların hevâlarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız,
gökler, yer ve bunların içinde olan herkes ve her şey bozulmaya
uğrardı...” (23 Mü’minûn 71) ayetini hatırlatmaktadır.
Virüs, ister
fabrikasyon olsun ister olmasın belli güç merkezleri, süreçten menfaat ummakta
ve ona göre konumlanmakta ve dünyaya kendi amaçları istikametinde yön ve şekil
vermeye çalışmaktadırlar.
Bu yaklaşım
bize bir taraftan, “yeni dünya düzeni projesini”, “küresel hegomanya
projesini”, “21. Asır ABD yüzyılı olacak projesini”, “Büyük Ortadoğu
projesini”, “Büyük İsrail projesini”, “tek dünya devleti projesini” hatırlatırken
diğer taraftan da “Onlar ise bir düzen kurdular. Allah da (buna
karşılık) bir düzen kurdu.” Allah, düzen kurucuların en
hayırlısıdır.” (3 Âl-i İmrân 54) ayetini
hatırlatmaktadır.
11 Eylül 2001
yılında ABD’de ikiz kulelerin vurulması ile başlatılan sürece benzer bir süreç
vardır ve dünya, yeni şok dalgaları ile bir şeye hazırlanmak ve ikna edilmek
istenmektedir. O nedenle süreç iyi takip edilmelidir.
Dünya
hâkimiyeti için ABD, İngiltere, Vatikan, Uluslararası Sermaye, Siyonizm, Rusya
ve Çin bazen birlikte bazen birbirine karşı mücadele etmektedir. Uzun zamandan
beri ABD’de, Amerikan Milliyetçileri (WASP’çılar) ile Necon-Siyonist
İttifakı arasında çok ciddi bir kavga vardır ve bu, dünyanın
her tarafına yansımaktadır, yansımaya devam edecektir.
Bu durum
bize, “…Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları
birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, gerçekten onların akletmeyen
bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.” (59 Haşr 14), ayetini
hatırlatmaktadır.
Küresel Satranç Tahtasında çok değişken bir zeminin var olduğunu göz önüne almak
gerekmektedir. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı, son derece
karmaşık, karanlık ilişkiler zincirinin ortaya çıktığı, dost ve düşman
tanımlamalarının anlık olarak değişebildiği/değişebileceği göz ardı
edilmemelidir. Bir konuda dost/müttefik olanlar, bir başka konuda birbirine
düşman olabilmekte, müttefik olamamaktadır.
Bu durum,
bize “Sen onları gördüğün zaman cüsseli-yapıları beğenini
kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar,
(sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından
dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu
yüzden onlardan kaçınıp-sakın. Allah onları kahretsin nasıl da
çevriliyorlar.” (63 Münâfikûn 4) ayetini hatırlatmaktadır.
Koronavirüs
vakasına, Dünya Hâkimiyet Mücadelesi veren Küresel Projeler kapsamında;
özellikle “Dünya nüfusunun azaltılması”, “Sanayi 4.0” ve “Dünyanın
dijital dönüşümü” projeleri kapsamında daha dikkatli bir şekilde
bakmakta fayda vardır. Koronavirüs vakasında şimdilik, biyolojik savaş,
psikolojik savaş, sosyolojik savaş ve ekonomik savaş birlikte yürütülmektedir.
Bu nedenle “sert” ve “yumuşak güç” karışımı “akıllı güç stratejisi”
uygulanmaktadır.
Bu yazı
serisinde koronavirüs vakası, küresel hâkimiyet projeleri kapsamında ele alınıp
değerlendirilecektir. Öncelikle biyolojik savaş konusunda biraz ayrıntıya
girilecektir. Bunun nedeni, biyolojik savaşın/saldırının sebep olduğu kaostan
yararlanarak belli güç odakları, “Sanayi 4.0” ve “dünyanın
dijitalleştirilmesi” üzerinden, yeni bir dünya tasavvuru
yerleştirmeye ve tanzim etmeye çalışmaktadırlar. İsrailli Siyonist Prof. Dr.
Harari’nin kitaplarına, konuşmalarına ve makalelerine bu açıdan dönüp bakmakta
fayda vardır.
Bu yazı
serisinin amacının daha iyi anlaşılabilmesi daha önce Umran’da
yazdığımız; “İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-1: “Kaostan Kaynaklanan
Düzen” ve “Küresel Savaş”, Umran, Eylül 2017. İslâm Coğrafyası ve
Küresel Savaş-2: “Küresel Savaş” Türkiye Üzerinden mi(!)? Çıkarılmak
İsteniyor, Umran, Ekim 2017.” makalelerin okunmasında fayda
vardır. 3. Dünya savaşı çıkararak kurmak istedikleri “Yeni Dünya
Düzeni”ni koronavirüsü salgını üzerinden başlattıkları psikolojik
harekât/savaş aracılığıyla kurmak istiyor olabilirler.
Biyolojik Savaş
21. Asır
öncesinde savaşın “evrensel kümesinin” adı “klasik sıcak savaş” iken; 21.
Asırda savaşın evrensel kümesinin adı “sosyolojik savaştır”. Diğer savaş
türleri, sosyolojik savaşı kazanabilmek için kullanılmaktadır. Bu bağlamda,
“klasik sıcak savaş”, “soğuk savaş”, “psikolojik savaş”, “biyolojik savaş”,
“kimyasal savaş”, “asimetrik savaş”, “ekonomik savaş”, “politik savaş”, “iç
savaş”, “gayrı nizami harp”, “sosyolojik savaş” evrensel kümesinin alt
kümeleridir(1).
Bu nedenle
bugün küresel düzlemde yürütülen biyolojik ve psikolojik savaş, sosyolojik
savaş amaçlıdır. Öyleyse bu sosyolojik savaşın ana hedefi nedir? Yol boyu bu
sorunun hatırlanması; ona göre bir sorgulaması yapılmalıdır.
Biyolojik
savaş kapsamının, özellikle de bu süreçte konuşulup yazılanların daha iyi
anlaşılabilmesi için bazı temel kavramların tanımlarını vermekte fayda vardır.
“Biyolojik ajan”, “İnsanlarda,
hayvanlarda ve bitkilerde hastalık oluşturan veya ölümlere yol açan bakteriler,
toksinler, virüsler, infeksiyöz nükleik asitler ve prionlar gibi kendini
kopyalattıran mikroorganizmalara denir.” (2-4)
“Biyolojik silah”, biyolojik ajanların, “bulaşıcılık ve hastalık yapma yeteneklerine
bağlı olarak seçilmeleri ve genetik olarak çeşitli etkenlere karşı
güçlendirilmeleri sonucu etkilerinin arttırılarak kullanılmalarına
denilmektedir. (2-4)
Mikroorganizmalar
ile biyolojik toksinler, hastalık ve ölüm amaçlı saldırı aracı olarak
kullanılmaktadırlar. “Biyolojik saldırıda kullanılan mikroorganizmaların bir
kısmı bulaşıcı özellik taşırken, bir kısmı bulaşıcı özellik taşımamaktadır.”
(2-4).
Biyolojik
saldırı kavramı için biyolojik ajanların insanlar, diğer canlılar
üzerinde kullanım amaçlarına göre farklı tanımları yapılmaktadır. Farklılıkları
nispeten üzerinde toplayan bir tanımlama aşağıda verilmektedir:
“Biyolojik saldırı”, genel bir kavram olarak, sosyal, ekonomik, siyasi,
psikolojik savaş üstünlüğü sağlamak, baskı ve yıkıma yol açmak amacıyla,
mikroorganizmaların veya onlara ait toksin maddelerin insanlar, hayvanlar ve
bitkiler üzerinde kasıtlı kullanımını ifade etmektedir. (5)
“Biyolojik savaş”, diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler
meydana getirmek, hastalığa/ölüme sebebiyet vermek amacıyla “biyolojik
ajanlar”ın kullanılması olarak tanımlanmaktadır. (2,3) Genel ve teorik olarak
biyolojik savaşlarda hedef, düşman askerleridir.
“Biyoterörizm”, terör örgütlerinin sivil halkı hedef alan
saldırıları için kullanılan bir kavramdır. (2,3)
Biyolojik
savaşla, biyoterörizm arasında böylesi bir ayrım yapılmış olmasına karşılık
işin pratiğinde, tarihsel uygulamalara ve bugünkü vakalara
baktığımızda, devletler (devletler eliyle, devletlerin ilgisi, bilgisi
dâhilinde), düşman/tehlikeli kabul edilen ülkelerin hem askerlerini hem de
halklarını, bağlarını, bahçelerini, tarım alanlarını hedef almaktadırlar. Bugün
korona virüs salgını ile ilgili ABD ve Çin’in karşılıklı olarak birbirilerini
suçlamaları bunun en güzel bir göstergesidir. Bu nedenle biz bu
çalışmada biyolojik savaşla biyoterörizm kavramlarını
aynı anlamda kullanacağız.
Biyoterör/biyolojik
saldırı/biyolojik savaş da amaç, hedef toplumda sadece geniş kitleleri
hastalandırmak/sakat bırakmak/öldürmek, tarım alanlarını, doğal çevrelerini,
bitki örtüsünü tahrip etmek değildir; aynı zamanda hedef toplumda korkunun
yayılmasını sağlamak, insanların birbirine olan güvenini yıkmak, insanları
yalnızlaştırmak, içine kapatmak, psikolojik olarak da bunalıma sürüklemek,
halkın yönetimlere olan güveni yıkmak, ekonomik çöküntü meydana getirmek
amaçlardandır.
Biyoterör/biyolojik
saldırı/biyolojik savaş bir taraftan halkı hedef alırken diğer taraftan da
yönetimleri hedef almaktadır. Yönetimlerin iradelerini çözmek, onları paniğe
sevk ederek daha büyük hata yapmalarına sebep olmak, biyolojik saldırıyı
gerçekleştirenlerin isteklerini yapmaya hazır hâle getirmek veya tamamen teslim
almak, biyolojik saldırıların/biyolojik savaşın/ biyoterörün amaçları
kapsamındadır.
Koronavirüs
salgını ile bugün dünyada inşa edilen, edilmeye çalışılan psikoloji de budur.
Silah olarak
kullanılabilen biyolojik ajanlar, genel olarak, bakteriler, virüsler, riketsialar,
klamidyalar, mantarlar ve toksinlerdir (kimyasallar). (2,3,6-9)
Bakteriler: Küçük, canlı, kendi başlarına yaşayabilen, klorofilsiz, tek hücreli,
kendi kendilerine bölünerek çoğalabilen, cansız yüzeylerde de yaşayıp
gelişebilen canlı varlıklardır. Çoğunluğu katı ya da sıvı kültür
ortamında üretilebilirler. Oluşturdukları hastalıklar genellikle özgün
antibiyotik tedavilerine cevap verirler. Her bakteri zararlı değildir.
(3,6,8)
Virüsler: Yaşamak için bir başka organizmaların canlı
hücrelerinin içine girerek yaşayıp çoğalabilen ve ancak elektron mikroskobunda
görülebilen, hastalık/enfeksiyon yapıcı canlı organizmalardır. Virüsler
genellikle antibiyotik tedavilere cevap vermezler.
Virüsler,
bakterilerden 10 ile 100 kat daha küçük olan varlıklardır. Bakterilerin
büyüklükleri 200 nanometrenin üzerindedir. Virüsler, boyutlarına ve şekillerine
bağlı olarak sınıflandırılmaktadır. Cansız yüzeylerde ömürleri çok kısadır.
Kendi kendilerine çoğalma yetenekleri yoktur. Ancak canlı hücrelerin içine girince
onların yapısını bozarak, onun besinini ve enerjisini kullanarak çoğalma
özelliğine sahiptirler ve hastalığa sebebiyet verirler. (3,8,9)
Virüsler, özel
algılayıcıları aracılığıyla hedef hücrenin kendisine uygun olup olmadığını
öncelikle tespit etmektedirler. Bu tespiti yaptıktan sonra kendine özgü
taktiklerle hedef hücreyi şaşırtmakta ve kendisini düşman olarak görmemesini
sağlamaktadır. Virüsler, hedef aldığı diğer canlı bir hücrenin içine
girebilmek için kendisini onun bir parçası, dostu, hatta besini olarak taktim
edip yanıltabilme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla virüsler, ev
sahibi hücrenin içinde çalışan sistemi kullanabilecek şekilde tasarlanmış,
yaratılmış varlıklardır. (3)
Virüs hücrenin
içine girdikten sonra, onu dost kabul eden ev sahibi hücre, virüsün DNA’sını
kendi çekirdeğinin içine taşmakta; hücre protein ürettiğini zannederek bu yeni
DNA’yı kopyalamaya başlamaktadır. Ev sahibi hücre, hiç farkına varmadan kendi
düşmanını, kendisi aleyhine üreten bir fabrikaya dönüşmektedir.
Bu durum bize, “Ey
iman edenler, kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve
zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar.
Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli
tuttukları ise, daha büyüktür. “…Sizler, işte böylesiniz: onları seversiniz,
oysa onlar sizi sevmezler.” (3 Âl-i İmrân 118-119) ayetlerini
hatırlatmaktadır.
Virüsler, ev
sahibi hücrede üreme işlemlerini tamamladıktan sonra, kendisi ve üreyen yeni
virüsler ile birlikte, aynı işi başka hedef hücrelerde yapmak üzere
bulundukları hücreyi terk etmektedirler. Virüs ev sahibi hücreyi öldürerek veya
ona zarar vererek veya onu değiştirerek veya ona hiçbir şey yapmayarak terk
edebilir. Bu virüsün ve hücrenin cinsine bağlıdır. (3,8)
Bağışıklık sistemi, insanlar tarafından mikrop diye tanımlanan enfeksiyona yol açabilen
virüs, bakteri, mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların zarar verici
etkilerine karşı vücudu koruyan bir mekanizmadır. Bağışıklık sistemi görevi,
öncelikle mikropların vücuda girmelerini engellemek, girerse girdikleri yerde
yutmak, yayılmalarını engellemek veya geciktirmektir. (2,3,8)
Antikorlar, vücuda giren yabancı hücreler için üretilen protein yapılı silahlar
olup istilacıları etkisiz hâle getirmekle görevlidirler. Vücut karşılaştığı
hemen hemen her düşmana uygun bir antikor üretebilir. Temelde iki görevleri
vardır: 1.vücüda giren düşman hücreye(antijen) bağlanmak. 2. Bağlanma
gerçekleştikten sonra antijenin biyolojik yapısını bozmak ve yok etmek.
(2,3,8)
Kanda ve hücre
dışı sıvıda bulunan antikorlar, hastalıklara neden olabilecek bakterilere veya
virüslere bağlanarak onları bedenin savaşçı hücrelerinin yok etmesi için
işaretlemektedirler. (2,3,8)
Aşılar ise,
dozları zayıflatılmış, hastalık taşıyan mikroplardan, virüslerden ibarettir.
Zayıflatılmış mikroplar, vücuda ithal edilerek bağışıklık sisteminin bunlarla
mücadele etme imkanı ve gücü kuvvetlendirilmektedir. (2,3,8)
“Epidemi”, “aynı anda, belirli bir bölgede çok sayıda insanda, belirli bir
hastalığın ortaya çıkması” demektir.” “Pandemi”, “bir hastalığın
birden fazla kıtada ya da neredeyse dünyanın tümünde görülmesi, insan, hayvan
veya bitkilerin hemen hemen hepsinde bulunması anlamına geliyor”. “Pandemi, hastalığın
insandan insana, hayvandan ya da bitkiden insana veya tersi yönde geçme
durumunu da içine alan bir kavramdı.r(7,4).
COVID-19
salgınının önce Çin’in Wuhan bölgesinde çıkması, sonra Çin geneline
yayılması, epidemi kavramı ile; tüm dünyaya yayılması
ise pandemi kavramı ile ifade edilmektedir.
Koronavirüs (Covid-19)
Corona, Latince taç anlamına gelmektedir. Mikroskop altında virüs
incelendiğinde şekli ışık huzmesi şeklinde bir taca benzemektedir. Bundan
dolayı kendisine korona ismi verilmiştir. (3) Koronavirüsü, genel bir isim olup
farklı özelliklere sahip türleri vardır: Alfa, Beta, Gama, Sars,
Corona 19(Covid-19).
Kuluçka süresi
diğer tüm benzerlerinin 2 veya 3 katıdır. (10)
Koronavirüs,
1960 yılında ağır solunum yetmezliği şeklinde etki eden bir virüs olarak ortaya
çıkmış; 1960 yılından bugüne değişik ülkelerde etkisini göstermiştir.
Bugün karşı
karşıya kalınan koronavirüs salgınında, virüs için henüz bir tedavi şekli
bulunamamıştır. Bu da virüsün ilaçlara karşı ciddi bir bağışıklık kazanmış
olduğunu göstermektedir. İddia edildiğine göre bu virüsün en önemli özelliği,
metabolizması zayıf insanlarda ve yaşı ilerlemiş insanlarda görülmesi ve etkili
olmuş olmasıdır. (3) Wuhan Tongji Hastanesi mensupları ve Çinli bilim
insanları, Covid-19’un, SARS virüsü ve kabakulak gibi erkek
testislerinde tutunduğunu ve hasar verdiğini, kısırlığa yol
açabileceğini (SARS kısırlık yapmış) iddia ediyorlar. (10)
Ülke olarak, millet olarak,
devlet olarak bundan almamız gereken bir ders olmalıdır.
Virüslerin bu
davranışı bize bir taraftan, Türkiye’ye dost görünüp, kendisini
“dost”, “stratejik ortak” ve “model ortak” olarak takdim eden bazı ülkelerin
Türkiye’ye yaptıklarını hatırlatırken; diğer taraftan, “Ey
iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler
edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size
gelene küfretmişler, …“Eğer onlar sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman
kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin küfre
sapmanızı içten arzu etmişlerdir.” (60 Mümtahine 1,2),
ayetlerini hatırlatmaktadır.
Şer ittifakı(ABD, İngiltere, İsrail,
Siyonizm) SARS’tan, koronadan (Covid-19), çok daha yıkıcı, tahrip edici ve
tehlikelidir. Türkiye, bunu görmek ona göre davranmak ve buna uygun aşıyı
bulmak zorundadır.
Biyolojik
ajanların biyolojik silah olarak hedefe ulaştırılmasında genel olarak üç yol
kullanılmaktadır. (11):
“a. Gıdalara ve su sistemlerine karıştırılarak, ithal edilerek (kontaminasyon),
b. Sivrisinek, bit veya pire gibi vektörlerin infekte edilerek hedef seçilen
insanların
vektörler tarafından ısırılması sağlanarak,
c. Aerosol bulut (hava yolu) oluşturularak.”
Biyolojik
silah olarak kullanılabilecek biyolojik ajanlar, CDC(ABD- Hastalık
Kontrol ve
Korunma Merkezi) tarafından bazı özelliklere göre A, B, C olarak
sınıflandırılmıştır (11,12,13). A grubu, en yüksek risk grubu ve C grubu en
düşük risk grubu olarak kabul edilmektedir. Biyolojik silahların/Biyolojik
ajanların silah olarak kullanımını etkileyen temel özellikler, “enfektivite,
virülans, toksisite, patojenite ve stabilitedir”(6).
Biyolojik savaşın sonuçları genel olarak, aşağıdaki gibi özetlenebilir
(2,11,12):
· Toplu
ölüm ve yaralanmalar, kalıcı hasarlar,
· Hükümete
ve Devlete güvenin kaybolması,
· Acil
yardım sistemlerinin aşırı yüklenmeden dolayı çalışamaz hâle
gelmesi, yönetim zafiyeti oluşması, koordinasyon ve organizasyonda
meydana gelebilecek bozukluklar ve bunun sebebiyet vereceği güven
bunalımı,
· Normal
yaşamın alt üst olması, panik, şaşkınlık ve aşırı duyarlılık oluşması,
· Kendini
kurtarma kaygısının öne çıkması ile toplumsal dayanışmanın yıkılması,
· Biyolojik
saldırıya maruz kalan ve kirlenen önemli tesislerin kapanması, üretimin durması
ve buna bağlı ekonomik kayıpların doğması
Biyolojik Savaşın Tarihi Süreç
İçerisinde Kullanılması
İnsanlık
tarihinde Biyolojik silah/ajan kullanımının tarihi çok eskidir. (2,3,
13,14) İnsanlık tarihinde yol boyu meydana gelen biyolojik savaşlar
ana hatları ile tasnif edilmiş ve fakat yer darlığından dolayı yazıya
konulamamıştır. Dikkat çeken çok önemli bir nokta, tarihte hiçbir İslam
yönetiminin insanlığa karşı böyle saldırısı olmamış olmasıdır.
Biyolojik
silahların tarihsel süreçte İblis’in yolundan giden Tağutlar, Firavunlar,
Nemrutlar ve Belamlar tarafından kullanılmış olması bize; “…O, iş
başına geçti mi yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar.
Allah ise, fesadı (bozgunculuğu ve kışkırtıcılığı) sevmez.” (2 Bakara
204-205) ayetlerini hatırlatmaktadır
Geçmişteki Özel Toplantılar, Filmler,
Simülasyonlar, Açıklamalar ve Korona Virüs Salgını
Rockefeller Sağlık Araştırmaları
Enstitüsü tarafından 1931 yılında Porto Rikolu 300 kişi
üzerinde kanser deneyi yapılmıştır. Deney sonrasında 13 Porto Rikolu acılar
içerisinde ölürken projenin yürütücüsü Prof. Cornelius Rhoads şu iğrenç
açıklamayı yapmaktan utanmamıştır. (3):
“Porto
Rikolular bu dünyadaki en pis, en tembel, dejenere olmuş bir ırktır. 13
tanesini öldürerek ve diğerlerinin kanser olmasını sağlayarak bu ırkı ortadan
kaldırmak için elimden gelenin en iyisini yaptım”
9 Haziran
1969’da ABD Savunma Departmanı Biyolojik Araştırma Enstitüsü üst düzey ve proje
yöneticisi, Dr. Donald Mac Arthur, Beyaz sarayda yapılan bir toplantıda
kullandığı şu ifadeler, gerçekten ibret verici ve düşündürücüdür. (3):
“Bugüne kadar
bilinen tüm hastalıklara neden olan bütün organizmalardan birçok yönden ayrılan
yeni bir bulaşıcı mikroorganizmanın 5 veya 10 yıl arasında geliştirilmesi
mümkün olacaktır.
Daha önemli
bir nokta da şu: Bu mikroorganizma, mevcut bulaşıcı hastalıklara karşı
güvendiğimiz bağışıklık ve iyileştirici işlemlerin hepsine karşı çıkabilecek
yapıdadır.
İnsan
bağışıklık sistemini yok edecek biyolojik silah üzerinde düşmanlar
çalışmaktadır. Bu araştırmayı biz yapmadığımız takdirde bizim açımızdan büyük
bir zafiyet oluşacaktır.”
Siyonist
lobinin etkin isimlerinden olan ve ABD Başkanları Carter, Reagan, George H. W.
Bush dönemlerinde önemli görevlerde bulunan Brzezinski, biyolojik silahları ve
savaşı savunmuş, 1976 yılında yazdığı “Between Two Ages” adlı kitabında 2018
yılı için de bir biyolojik saldırının varlığına dikkat çekmiştir(3):
“Bir uzmanın
belirttiğine göre 2018 yılına gelindiğinde gizli savaşı gerçekleştirmek
için başlıca ulusların liderlerine çeşitli teknolojik tekniklerin kullanımı
sunulacak… Bir ulus bakteriyolojik yollarla bir rakibe gizlice saldırabilir.
Kendi silahlı kuvvetleriyle düşman ulusu devralmadan önce alternatif olarak
hava modifikasyon teknikleri, kuraklık veya fırtına gibi taktikler üretilip
kullanılabilir.”
1981
yılında Dean Koontz'un Karanlığın Gözleri (The
Eyes of Darkness) adlı kitabında, 39 yıl önce, "2020'de
Vuhan'da virüs çıkacak, dünya ekonomisi çöküp el değiştirecek" diye
yazarken (15), bu öngörüsünü nereye dayandırmış olabilirdi? Bunun sorgulanması
gerekiyor?
Bu bize, 1$
üzerindeki Siyonist Piramit’in zirvesindeki “karanlıktaki gözü
hatırlatmaktadır.
Dean Koontz kadar isabetli öngörüde bulunamasa bile Amerikalı yazar Robert
Ludlum, Cassandra Compact adlı romanında,
2001, “mekikle uzaya gönderilen çiçek virüsünün yerçekimsiz ortamda
mutasyona uğratılarak binlerce kere daha öldürücü biyolojik silah hâline
getirilmesi”, konusunu ele alıp işlemiş ve bu günlerde yaşananların bir
tasvirini yapmıştır. (16):
“Virüsün bir
panzehiri olmadığı için hastalığa yakalanan ülke hemen sınırlarını kapatacak.
Mesela Irak’ı
düşünelim. Bağdat istediğimiz bir şeyi yapmadı ve bu ülkeye saldırı kararı
verildi. Virüs su şebekesine ya da yiyecek maddelerine karıştırılır, büyük
çapta ölümlerin hızla görülmesiyle insanlar kapatılmış olan sınırlara koşarlar.
Olay tüm dünyada duyulur. Dağlardan diğer ülkelere kaçmaya çalışan Iraklılar
bile takip edilerek öldürülür. Çok basit bir şekilde düşman imha edilir. Düşman
karşı koyamaz çünkü artık ordusu ve altyapısı yoktur.
Devlet ayakta
kalamaz çünkü kendi insanları ona isyan eder. Tek çaresi teslim olmak ve
panzehir için yalvarmaktır.”
17 Ocak 2005
tarihli Hürriyet gazetesinde, ABD’de biyolojik
saldırı tatbikatı ile ilgili bir habere yer verilmiştir. (16):
“ABD’de iki
üniversite tarafından biyolojik bir saldırı durumunda nasıl tepki verileceği
geçen hafta sanal bir tatbikatla canlandırıldı. ABD’nin eski Dışişleri
Bakanlarından Madeleine Albright’ın ABD başkanı rolünü oynadığı senaryoda (…)
Ocak ayının ilk günlerinde Frankfurt Havalimanı ve Rotterdam Metrosu ile aynı
anda İstanbul Kapalıçarşı’da üç sırt çantalı terörist çiçek virüsü püskürtür.
(…) Bir saat
içinde altı ülkede 240 çiçek hastalığı vakası çıkar ve kısa sürede bu sayı
3000’e kadar yükselir.
Borsa çöker ve
binlerce kişi kentleri terk etmeye çalışır, her yerde kargaşa
çıkar. Senaryoya göre ABD Başkanı olan eski Dışişleri Bakanı Madeleine
Albright, Dünya Sağlık Örgütü’nün aşılamalarda sorumluluğu üstlenmesine karar
verir.”
2008 yılında Slyvia Browne ve Lindsay
Harrison tarafından yazılan “Dünyanın Sonuna İlişkin
Tahminler ve Kehanetler” adlı kitapta, “…2020’lerde,
akciğerleri ve bronşları ciddi oranda etkileyen, tedaviye ise zalimce
direnen zatürre benzeri bir hastalığın patlaması
nedeniyle ortalıkta ameliyat maskeleri ve plastik eldivenlerle dolaşan çok
daha fazla insan görüleceği”, “…Bir kış boyunca müthiş bir paniğe yol açtıktan
sonra aniden ortadan kaybolacağı” ve “10 yıl sonra tekrar saldırıya geçecek ve
sonrasında aniden ortadan kaybolacak” şeklindeki kehaneti(!) bu
günlerin özlü tasviri olup gizli bir stratejinin varlığına işaret etmektedir.
(17)
2015 yılında
İtalya RAI TV'de "Tgr Leonardo" programında yayınlanan, ,
“Wuhan ve Kuzey Carolina üniversitelerinin yarasa ile farelerden bulaşan ve
akciğerlerde büyük tahribata yol açan bir "süpervirüs" üzerine
ortaklaşa yaptığı çalışmayı merkeze alan bir belgesel yayınlamıştır. Bu Belgeselde "Bir
grup Çinli bilim adamı yarasalardan aldıkları bir proteini SARS virüsü üzerine
aşılıyor. Böylelikle yeni tip bir SARS virüsü geliştiriyorlar. İnsanda bulunan
“Shc 14 molekülü, yeni tip koronavirüsün insanın solunum yolları hücrelerine
saldırmasını sağlıyor.". (18)
Wuhan ve Kuzey
Carolina üniversiteleri devletlerinin ilgisi ve bilgisi olmadan böyle bir özel
çalışmayı yapmaları mümkün değildir. Bu iki üniversite arasında yapılan
protokolun kamuoyuna duyurulması ve bu çalışmada yer alan bilim insanlarının
çıkıp konuşması gerekmektedir.
Dan Brown’ın kitabı referans alınarak 2016 yılında yapılan Inferno (Cehennem) adlı
filmde, “4 milyar insanı öldürecek ve dünya nüfusunu haftalar içinde
yarıya indirecek bir virüsü yaymanın, insanoğlunun tek çaresi
olduğuna inanan milyarder” karakterin filmdeki aşağıdaki
konuşması önemlidir. (16,19):
"Milyarder:
Dünyadaki insan sayısının bir milyara ulaşması yüz bin yıl sürdü. İki milyara
ulaşması ise 100 yıl. Ve sadece 50 yılda ikiye katlandı. 1970'te 4 milyar
insandık. Şu ansa nerdeyse 8 milyarız. Yaşamı sürdürülebilir kılan yolları yok
ediyoruz. Dünyanın başına bela tüm sorunların kökeninde, aşırı insan
nüfusu olduğu görülebilir. Ormanları kesiyoruz. Aşırı tüketiyoruz.
Çöpleri atıyoruz. Davranışları en hızlı acılar değiştirir. Belki bizi acılar
kurtarabilir...
Esas
hastalığın insanlar olduğunu anlat onlara, 'cehennem'in ise tedavi..."
Inferno (Cehennem) filmindeki
konuya benzer ve fakat daha günceli yansıtan bir dizi film, 2018 yılında
yayınlanan Güney Kore yapımı My Screet Terrus adlı
dizide ise adeta bugünkü korona virüs anlatılmaktadır. Yer darlığından dolayı
sadece doktorun konuşması verilmektedir. (20):
“Doktor: Daha
detaylı araştırmamız lazım ama mutasyona uğramış korona virüsü gibi. MERS,
SARS, yaygın grip hepsi aynı gen bilgisi ile aynı türe girer. Korona
virüsü solunum sitemine saldırır. 2015'teki MERS salgını sırasında ölüm oranı
yüzde 20'nin üzerindeydi. Az önce dediğim gibi mutasyona uğramış bir virüs.
Biri ölüm oranını neredeyse yüzde 90'a çıkartmak için üzerinde oynamış. Bu
virüs doğrudan beş dakika içinde akciğerlere direkt saldırsın diye
üretilmiş. Şu anda tedavi veya aşı mevcut değil, geliştirilmesi zor.”
Çin’in Wuhan
bölgesinde başlayan, ya da başladığı iddia edilen korona virüs salgını ile
birlikte dünyada oluşan olağanüstü durumu daha iyi anlayabilmek ve
yorumlayabilmek için İtalya'nın Torino Lingotta Otel'inde 2018 yılında
yapılan Bilderberg Toplantısı ile ilgili medyada yer alan
aşağıdaki haber, bugünü tasvir etmektedir(15):
“Toplantıya FED eski
Başkan Yardımcısı Stanley Fischer (İsrailli Amerikalı
ekonomist ve Federal Rezerv'in eski başkan yardımcısı, Dünya Bankası'nda baş
ekonomist, İsrail ve ABD vatandaşı, 2005-2013 yılları arasında İsrail Merkez
Bankası Başkanı), ABD'nin en derin adamı Dışişleri eski Bakanı Henry
Kissinger, CIA eski Direktörü David Petraeus, NATO Genel
Sekreteri Jens Stoltenberg, İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark
Carney, Airbus Ceo'su Thomas Enders, Vatikan
Dışişleri Bakanı Cardinal Parolin (Vatıkan Bildergberg
toplantılarına ilk kez davet edilmiş ve Parolin Pentagon'a yakın, Derin Amerika
ile bağlantıları olan biri) olmak üzere eski başkanlar, başbakanlar,
bakanlar, istihbaratçılar ve dünyaya yön veren zengin aileler ile İlaç
Şirketlerinin yöneticileri çağrılmıştır.
Vatikan Dışişleri Bakanı Cardinal
Parolin, o
toplantıda “Dünyayı Etkileyecek
Bir Virüs Olursa”, ekonomilerin ne kadar etkileneceğini sordu. FED eski
Başkanı konunun uzmanıydı. Ekonomileri etkileyecek bir virüsün pek mümkün
olmadığını söyledi. "Ancaak" diye devam etti. İyi bir
panik havası oluşturulup insanları etkileyebilecek bir medya çalışması
yapılırsa, hayata geçecek algının piyasaları çökertebileceğini
söyledi.”
Wuhan
bölgesinde başlayan ya da başlatılan korona virüs salgını ve onunla eş zamanlı
başlatılan tüm dünyada panik, kargaşa oluşturan, ekonomik krize neden olan, tek
bir merkezden düğmeye basılmış gibi, medya üzerinden başlatılıp yürütülen psikolojik
saldırı/savaş kararı, Siyonist bir yapılanma olan Bilderberg toplantısında
alınmış olamaz mı?
Çinin
Wuhan bölgesinde 7 Ocak 2020 tarihindeki Corona virüs salgınından önce 18
Ekim 2019'da, New York’da, Johns Hopkins Sağlık Merkezi, Dünya
Sağlık Forumu, Dünya Ekonomik Forumu, Johnson&Johnson gibi
ilaç şirketleri ve (koronavirüs için aşı patent sahibi Pirbright
Enstitüsü’nün ortaklarından biri olan) Bill ve Melinda Gates Vakfı
yöneticilerinin de içinde olduğu 16 özel makam sahibi kişiler, birlikte
“Olay/Etkinlik/Event 201-Küresel Bir Salgın Egzersizi” adlı “3,5 saat süren” “salgın(pandemi)
hastalıklar simülasyonunu” izleyip değerlendirmişlerdir. (3,16, 21-25)
Medyaya
yansıyan boyutu ile Simülasyonun senaryosunun ana fikri kısaca şudur
(23):
“Latin
Amerika ülkesi Brezilya’da bir domuz çiftliğinde değişime uğramış koronavirüs,
kontrol edilemez hızda küresel tehdit hâline gelir. Bu virüs, SARS’tan biraz
daha öldürücü ama bugüne kadar görülmüş virüslerden çok hızlı yayılma
yeteneğine sahiptir. Aşısı yoktur, bağışıklık sistemimiz bunu hiç
tanımamaktadır, çünkü bilinen grip virüslerinden ayrışmıştır.”
“Salgına
hazırlıksız yakalanan devletler ilk çare olarak “küresel karantinayı” yürürlüğe
koyuyor, insanların eve çekilmesi, medya ve sosyal medya üzerinden
virüsle ilgili haberlerin abartılı şekilde aktarılması önce sosyal hayatın
durmasını, devamında da sanayi üretimi ve ticaretteki düşüşle büyük bir küresel
ekonomik krizin tetiklenmesine yol açıyor. Sosyal huzursuzluk zamanla sokağa
yansıyor, hükümetlerin düşmesine, sivil özgürlüklerin askıya alınmasına neden
oluyor.”
“Olay 201” tatbikatında ele alınan “hayali” virüsün adı
da, koronavirüs.
Simülasyonda,
…“60 milyon civarında insanın öleceği ve virüsün aşısının bir yıl boyunca
bulunamayacağı” konusu işlenmiştir. (3) Toplantıda alınan önemli
kararlardan biri; “Salgın hastalıklar konusunda ‘sahte haberlerin'
yayılmasını durdurmak” için; “bilgi kontrol edilmeli” bunun da
“tek yolu, tek bilgi sağlayıcısının Dünya Sağlık Örgütü olmasıdır!” (3,21,22)
Simülasyonda vakanın
adı, tesadüfi olarak(!) “Etkinlik 201” olarak konmuştur. Wuhan
araştırma merkezinde Virüs çalışmasının yapıldığı bölümün numarası da
201’dır.
Bill Gates ve
ilişki ağı, karanlık olup Siyonist mekanizma ile iç içedir ve son yıllarda aşı
ile yakından ilgilenmektedir. Bunların öncülüğünde yapılmış olan toplantıda
medyaya yansımayan görüşmelerin ne olduğu önemlidir. Medyaya yansıyan bilgilere
bakarak şunu söyleyebiliriz: Önce virüsü, sonra da aşıyı ürettiler daha sonrada
“Dijital Yeni Dünya Nizamı” için buldukları virüsü tüm dünyaya servis
ettiler. Bill Gates’in 2017 yılından bu yana konu ile ilgili yaptığı
birçok konuşma, bu görüşümüzü destekler mahiyettedir (3, 16, 25,
26):
“Dünyanın çok
ilerlemediği bir alan var. Bu pandemik hastalıklar. Dünya nüfusu arttıkça ve
insanlık doğanın içinde yaşadıkça yeni patojenler her zaman ortaya çıkacak.
Bazı insanlar ve küçük gruplar, bir gün gelecek ve silah olarak hastalıkları
kullanacaktır.”
“… Küçük bir
devlet, bir laboratuvarda ölümcül bir formül oluşturabilir.” “…Dünya
hükümetleri, 30 milyon insanı öldürebilecek silahların şu an yapım
aşamasındadır ve bu tehdide acil hazırlanmak gerekmektedir.”
"…Hükümetler
ve ordular derhâl hazırlanmaya başlamalı."
“…Önümüzdeki on yıllarda dünyada 10 milyondan fazla insanı öldüren bir
şey olursa bu büyük ihtimalle bir savaştan çok yüksek derecede bulaşıcılığı
olan bir virüs olacak.” "…Gelecek sefer daha az şansımız
olabilir.
Bu
noktada Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun önsöz yazdığı ve mutlaka
okunması gereken “Ölüm Tohumları” kitabının yazarı F.
William Engdahl’in Bill Gates ile ilgili söylediklerinin
hatırlanmasında fayda vardır (24):
“Bütün bu
olanlar arasında Şeytani bir aklın süreci yönettiğini görmezden gelecek olursak”,
“Bill Gates’in geleceği bilen bir kâhin olduğunu itiraf etmeliyiz.”
18
Ekim 2019'da, New York’ta, yapılan bu toplantı bize;
“Şehirde
dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik
bırakmıyorlardı. Kendi aralarında Allah adına and içerek,
dediler ki: “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra
velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu
söyleyenleriz, diyelim.” “Onlar, hileli bir düzen kurdu, biz de onların
hilesine karşı -onlar şuuruna varmaksızın- bir düzen kurduk. Artık sen, onların
kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak; biz onları ve topluluklarını
topluca yerle bir ettik. ….” (27 Neml 48-53) ayetlerini
hatırlatmıştır.
Ağustos
2019’da New York Times gazetesi, ABD’nin Maryland Fort Detrick’teki “ABD
Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü”nün, bazı
tehlikeli sızıntılar yüzünden kapatıldığını yazmıştır. (10,24)
Ekim
2019’da Independent gazetesi, “bir grup bilim adamı ve
hukukçunun, ABD ordusunun bazı haşereleri kullanarak bazı virüsleri yayma
programı üzerinde çalıştığı, bunun yeni biyolojik silahların ortaya çıkmasına
yol açacağı” konusunda bir uyarıda bulunduğunu,”… “Amerika ordusu genetiği
değiştirilmiş bazı virüsleri, haşerelerin aracılığı ile dünya genelinde,
istedikleri her yerde, tarım ürünlerine bulaştırmak istediği” (27) ile
ilgili bir haber yapmıştır.
Economist
dergisinden Simon Baptist, ABD Ticaret Bakanı Ras’ın, 31 Ocak 2020’de,
“yeni tip korona virüsün Çin’de salgın hâle gelmesinin ABD ekonomisine iyi
geleceği” ve “salgının Kuzey Amerika’da istihdam alanının genişlemesine katkısı
olacağını” belirtmesi üzerine bakanı eleştirmiş ve Hollywood’da
yapılan “Salgın” adlı filme dikkat çekmiştir (27):
“2011 yılında
Hollywood dünyası Salgın adında bir film yaptı. Bu filmin
konusu 2000’li yıllarda epidemik hastalıkların yayılması, 2002’de sars ve 2009
yılında domuz gribi salgını gibi gelişmelerden ilham alındı. Bu filmde
bir virüs Çin’de yayılmaya başlıyor ve milyonlarca Çinli hayatını
kaybediyor.
Burada akla
gelen soru, bu filmin sırf hayal ürünü mü yoksa Amerikalıların o günlerde 1.4
milyar nüfusu olan Çin’le baş edebilecekleri bir silah yapmayı mı düşündükleri?
sorusudur.” (27)
Bütün bunları
göz önüne aldığımızda, ABD’nin Maryland Fort Detrick’teki “ABD
Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü”den
meydana tehlikeli sızıntıların mahiyetinin, grip virüs salgını
arkasına gizlendiğini söyleyebiliriz. Belki de bu virüs sızıntısını
gizleyebilmek için “grip salgını” özel olarak meydana
getirilmiştir. Bu kadar da olmaz demeyin. İblis’in Hz. Âdem ile eşini Cennetten
çıkarabilmek için yasak ağaç ile ilgili söylediklerini hatırlayın:
“Şeytan,
kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini’ açığa çıkarmak için onlara
vesvese verdi” ve dedi ki: “Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması,
yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız
içindir.” Ve: “Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim” diye yemin de
etti.” (7 A’râf 20-21).
ABD Hastalık Kontrol ve
Önleme Merkezleri (CDC) yöneticisi Robert
Redfield, ABD Kongre üyesi Harley Rouda’nın “Galiba
bazı Amerikalı vatandaşlar grip yüzünden ölüyor. Acaba bu ölümler yeni tip
korona virüs yüzünden olabilir mi?” sorusuna, “Gerçekte bu merkez grip
hastaları arasında yeni tip korona virüse yakalananları da tespit etmiştir”,
şeklinde bir cevap vererek, korona virüsün Çin’deki virüs salgınından önce
ABD’de var olduğunu teyit etmiştir. (24,27) Bu da ABD’de her iki salgının
birlikte meydana geldiğini göstermektedir.
Bütün bu
tartışmalar ABD’de bir iç ihtilafın var olduğunu göstermektedir.
Dikkate alınması gereken önemli bir
nokta da Maryland Fort Detrick’deki ABD
Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nün, Temmuz
2019’da güvenlik denetiminden sonra kapatılmış olmasıdır. Oysa Çin Wuhan
bölgesindeki virüs salgını 31 Aralık 2019 yılında başlamıştır. Diğer
taraftan “ABD, Mart 2020’de internetteki çok sayıda İngilizce Korona
virüs haber raporunu sildirmiştir.” (24)
Medyaya
yansıyan bu bilgiler doğruysa, 18-27 Ekim 2019 tarihinde Wuhan’da
düzenlenen 7. Askeri Dünya Oyunları’na, ABD’den katılan 369
oyuncunun durumunun ne olduğu önem arz etmektedir. Bu askeri gruba bir test
zamanında yapıldıysa bu açıklanmalı, yapılmadı ise mutlaka uluslararası
gözlemciler eşliğinde bir test mutlaka uygulanmalıdır.
30 yıl boyunca
Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü’nde çalışmış bir ekonomist olan Dr. Peter
Koenig, “Ocak 2020 Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda, “Agenda ID
2020” diye isimlendirilen bir projenin hayata geçirilmesi kararı
alındığını belirtmekte ve bazı önemli açıklamalarda bulunmaktadır(10):
“…Bill
Gates’in kurucusu olduğu GAVİ (Büyük ilaç firmalarının da katıldığı “Aşı
İttifakı”), Rockefeller ve Rotschildler ve diğer kapitalist patronlar uzun
yıllar bu projenin hazırlığını yapmışlardır.”
“…korona
virüse bulunacak aşı, tüm ülkelerde zorunlu tutulacak ve herkes bu aşıda
bulunan nano teknoloji ürünü kimlik çipleriyle kayıt altına alınacak, Dünya
Sağlık Örgütü Başkanı Tedros’un telaffuz ettiği, dijital paraya geçilecek”.
“Özellikle
Afrika'da herkes için aşıların baş savunucularından biri olan Bill Gates,
nüfusun azaltılmasının büyük bir savunucusudur. Nüfusun azaltılması, WEF,
Rockefeller, Rothschild, Morgens’in içinde bulunduğu birçok seçkinin hedefleri
arasındadır.
Amaç: Dünya
Ana'nın cömertçe sunduğu sınırlı ve sınırlı kaynaklarla daha az insan (küçük
bir elit) daha uzun ve daha iyi yaşayabilir.”
Rockefeller Vakfı’na bağlı Global Business Network (GBN) tarafından 25 Mayıs
2010 tarihinde Rockefeller Vakfı’nın yayımlarının yer aldığı resmî sitesinde
yayınlanmış olan, ‘Teknoloji ve Uluslararası Kalkınmanın Geleceği için
Senaryolar’ başlıklı raporda, 2030 yılına kadar olacak gelişmeler
hakkında bir çerçeve sunulmakta, adeta bugün yaşananlar tasvir edilmekte ve
gelecek bir “dijital dünya düzeninden” söz edilmektedir
(“Raporda Geleceğe ilişkin olası senaryolara yer verilmesine rağmen
‘olaylar olup bitmiş gibi’ geçmiş zaman dili kullanılarak
anlatılmaktadır”) (28):
“Yıllardır
öngörülen küresel salgın geldi. Hızla yayılan virüs, salgınlara en hazırlıklı
ülkeleri bile altüst etti.”,
“Küresel
salgın sırasında tüm dünyada liderler yetkilerini genişletti. Yüz maskelerinin
kullanımının zorunlu hâle gelmesinden, tren istasyonları ve süpermarketler gibi
toplumsal alanlara girişlerde vücut ısısı kontrollerine kadar çok sıkı kural ve
kısıtlamalar uygulandı”
“Salgın tüm
dünyayı sardı. Tedbirlerin uygulanması gelişmiş ülkeler için bile büyük sorun
oldu. Fakat birkaç ülke üstesinden daha iyi geldi; özellikle
Çin. Çin hükümetinin tüm vatandaşlar için zorunlu karantinayı hızlı
bir şekilde koyup uygulaması ve tüm sınırları anında kapatması milyonlarca can
kurtardı. Ve virüsün yayılmasını diğer ülkelerden çok daha erken durdurmaları
salgın sonrası hızlıca toparlanmalarına imkân verdi.”
“Küresel
salgının ekonomiler üzerinde ise ölümcül bir etkisi oldu. Hem insanların hem de
malların uluslararası hareketliliği durma noktasına geldi, turizm gibi zayıf
endüstriler ve küresel tedarik zincirleri etkilendi. Yerelde bile, normalde en
hareketli olan dükkânlar ve ofis binaları hem çalışanlar hem de müşterilerden
yoksun şekilde aylarca boş kaldı”
“Korumacılık
ve ulusal güvenlik kaygılarıyla hareket eden ülkeler, Çin’in güvenlik
duvarlarını taklit ederek kendi bağımsız, bölgesel tanımlı teknoloji ağları
oluştururlar. Hükümetler internet trafiğini denetlemek konusunda çeşitli
derecelerde başarıya sahiptir ancak bu çabalar yine de ‘dünya çapında’
internetin etkisini kıramadı”
“Küresel gıda
ve kaynak kıtlığı karşısında ülkeler iç piyasalarını ithalata karşı korumak ve
tarımsal ürün ve diğer emtia ihracatını azaltmak için ticaret bariyerlerini
yükseltti.
2016 yılına
gelindiğinde, ülkeler Berlin Duvarı’nın yıkılışı sonrası dünyaya damgasını
vuran küresel işbirliği ve birbirine bağlılığın en zayıfladığı döneme girdi.”
Siyonist merkez Rockefeller
Vakfı’nın yayımlarının yer aldığı resmi sitesinde 25 Mayıs 2010
tarihinde“www.rockefellerfoundation.org/news/publications/scenarios-future-technology”
adresinden paylaşılan rapor birkaç yıl sonra siteden kaldırılmıştır(28).
Korona Virüs Salgını Bir Biyolojik
Saldırı Olabilir Mi?
Bugün bir
biyolojik savaştan ziyade ondan daha etkin ve fakat onu kullanarak yürütülen
çok yoğun ve tehlikeli bir psikolojik harekât/ savaş vardır. Oluşturulan bu
korku ortamında birileri, birileri adına “yeni bir dünya tasavvuru” sunmakta
panik içerisindeki insanları buna hazırlamak istemektedir.
Her geçen gün
ortaya atılan iddialar, Batı ile, özellikle, ABD ile Çin arasında yapılan
suçlamalar, Batılı ülke yöneticilerin ortaya koyduğu tavırlar, yaşlıları gözden
çıkardıklarına işaret eden konuşmalar, sürecin sağlam değerlendirilmesi
gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu tutum ve tavırlar, hem kafa karışıklığı
meydana getirmekte hem de arka planda başka bir senaryonun ya da senaryoların
hayata geçirilmek istendiğine ilişkin şüpheleri de artırmaktadır.
Sosyal hadiseleri,
salgın hastalıkları, deprem gibi, kıtlık gibi büyük doğa olaylarını
değerlendirirken genelde iki ihtimal vardır:
· Deprem,
salgın hastalıklar gibi büyük hadiseler, Allah’ın insanlığa bir ikazı,
uyarısıdır. Bu bağlamda salgın hastalıklar, laboratuvar üretimi olmayan doğal
bir süreçtir.
· Bir
ülkenin/devletin/insan unsurunun, başka bir ülkeyi/devleti/insan unsurunu dize
getirmek, teslim almak, mahvetmek için kullandığı bir biyolojik silahtır.
Dolayısıyla bugünkü biyolojik silah laboratuvarlarda üretilmiştir.
Her iki
durumda da hadise, Allah’ın iradesi ve bilgisi dâhilinde olmaktadır. Allah’ın
her şeyi bir kanuniyete ve hak olarak yarattığına ilişkin Kur’ân’ın şu ayetinin
hatırlanmasında fayda vardır: “Hiç şüphesiz, biz her şeyi bir
kader/ölçü/kanuniyet ile yarattık.” (54 Kamer 49)
Şartlar
oluştuğunda ilgili kanuniyetler/İlahi sünnet devreye girmektedir:
“İnsanların
kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesat ortaya çıktı.
Umulur ki, dönerler diye, Allah onlara yapmakta olduklarının bir kısmını
kendilerine tattırmaktadır. … (30 Rum
41-42).
“Yeryüzünde
kibirlendiler ve kötülük tezgâhladılar. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden
başkasını sarıp kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden (sünnetinden)
başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yol ve yasasında (sünnetinde) kesinlikle bir
değişiklik bulamazsın. Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm bulamazsın.
…” (35 Fâtır 43-44; Bak: 17/77; 18/55; 33/38,62;
40/85; 48/23).
Dolayısıyla
ister doğal olarak isterse biyolojik saldırı ile olsun her iki ihtimalde de
Allah’ın farklı bir kanuniyeti devreye girmektedir. Bu asla unutulmamalıdır. Bu
konu ayrıca ele alınacaktır.
Meydana gelen
salgının doğal mı yoksa bir biyolojik savaş ürünü mü? olduğunu anlayabilmek
için yukarıdaki bölümlerde anlatılanların çok iyi anlaşılması; duygusal, anlık
analizlerden, yorumlardan kaçınmamız gerekir.
Geleceği daha
iyi görebilmek ve bir yol haritası ortaya koyabilmek için koronavirüs
salgınının aşağıdaki sorular açısından analiz edilmesinde fayda vardır:
· 2002
yılında ABD Çin arasında yükselen gerilim, anlaşma ile sonuçlandıktan hemen
sonra Çin’de SARS virüs salgını ortaya çıkmıştır. Bu bir
tesadüf müdür? Yoksa bir güç ABD Çin yakınlaşmasını istememiş midir? Bu
güç kim olabilir?
· Koronavirüs
salgınından önce ABD ile Çin arasında beklenmedik bir şekilde yakınlaşma olmuş
ve ticari bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmadan kısa bir zaman sonra koronavirüs
salgını, önce Çin’de patlak vermiş ve ardından bütün dünyaya
yayılmıştır?(bu durum tartışılmaktadır) Bu bir tesadüf müdür? Yoksa bir
güç, ABD Çin yakınlaşmasını istememiş midir? Bu güç kim olabilir?
· Çin
ile ABD’nin yakınlaşmasını istemeyen ve Çin’de virüs salgını yapabilecek olan
bir güç var mıdır? Varsa kimdir?
· Çin
ve ABD’nin Korona virüs salgını nedeniyle birbirini suçlamalarının sebebi
hikmeti nedir, anlamı nedir? Çin ile ABD arasında biyolojik savaş üzerinden bir
hesaplaşma yaşanıyor olabilir mi? Yoksa 3. Dünya savaşını çıkarmanın yolları mı
aranıyor ve ülke halkları özellikle, ABD halkı buna razı gelecek bir psikolojiye
mi hazırlanıyor?
· Çin’in
Wuhan bölgesinin özel bir önemi var mıdır? Bölgenin stratejik önemi nedir?
· Virüs
salgını, ABD’nin ya da Siyonizm’in İpek yolu projesine verdiği bir cevap
olabilir mi?
· Dünya
hâkimiyet mücadelesi veren “tek devlet”, “tek hükümet”, “tek para sistemi” ve
“tek değer sistemi” diyenlerin(Siyonizm) öngördükleri gelecek dünya tasavvuru
nedir? Bu virüs salgınından sonra dünya insanlığına önerdikleri yeni yapılanış
nedir?
· Tek
Dünya devleti kurmak isteyenlerin Dünyadaki insan nüfusu ile ilgili öngörüleri
nelerdir? Dünya nüfusunu azaltmak istiyorlarsa bunun için neler yaptılar,
yapıyorlar ve de yapacaklardır? Bu amaç için salgın hastalıkları
kullanıyor olabilirler mi?
· 3.
Dünya savaşını çıkararak “Yeni Dünya Düzeni” kurmak
isteyenlerin, koronavirüs salgını ile istedikleri küresel psikolojik ortam
oluşmuş mudur?
Oluşmadı ise
oluşturmak için başka ne yapabilirler? Dünyaya, daha büyük operasyonlar
için ilk test mi yapılmıştır?
· 3.
Dünya savaşı çıkarmak isteyenlerin ana niyeti kendilerinin merkezde olduğu yeni
bir dünya düzeni kurmaktır. Bu “yeni dünya düzeninin” sağlam işleyebilmesi için
Dünya nüfusunun 500 milyonun altına düşmesi gerekmektedir. O nedenle 3. Dünya
savaşını çıkarmanın bir amacı da dünya nüfusunu azaltmaktır. Hem
koronavirüs salgını ile hem de üretilecek aşılarla nüfus planlaması yapılmak
isteniyor olabilir mi?
· Aşılar,
GDO’lu ürünler ve bazı ilaçlarla kısırlık arasında bir ilişki olduğu
görülmektedir. AŞI, GDO’lu ürün üreticilerinin, ağırlıklı olarak Siyonist
küresel sermaye olmuş olması bir tesadüf müdür? Koronavirüsün kısırlık yaptığı
iddiasını göz önüne alırsak, bunların koronavirüs için sunacağı aşılar,
kısırlık yapabilecek özellikte olabilir mi?
· Başta
ABD olmak üzere, Batı toplumları, yeni bir yapılanmaya razı edilmek mi
istenmektedir? 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler provokasyonunda olduğu gibi?
· Çin
yönetimi ile Siyonist küresel sermaye “Yeni Dünya Düzeni” konusunun belli
boyutlarında anlaşmış olabilirler mi? İş birliği içinde midirler?
· Koronavirüs
salgını ile birlikte Dünyanın her tarafında eş zamanlı olarak psikolojik
harekât başlatabilecek güç kimdir? Salgın mı daha büyük psikolojik tahribat
yapmıştır; yoksa bunların yayınları mı daha büyük psikolojik tahribat
yapmıştır?
· Eş
zamanlı başlatılan bu psikolojik harekât, daha önceden yapılmış bir hazırlığın
sonucu değil midir? Böyle bir olayın vuku bulabileceği esası üzerinde bir
çalışma yapılmış olamaz mı? Salgın öncesi küresel güç merkezlerinin bir tavrı,
öngörüsü, kamuoyu oluşturması olmuş mudur?
· Salgın
sonrası aynı küresel güç merkezlerinin söylemi, çağrısı, gösterdiği bir
hedefi, var mıdır? İsrailli Siyonist Prof. Harari’nin 2019’da
Davos’da kendisi ile yapılan röportajda ve salgın sonrasında kendisi ile
yapılan röportajlarda söyledikleri ve yazdığı makalelerde ifade ettikleri bu
açıdan değerlendirilmesi gerekmez mi?
· Koronavirüs
salgını ile birlikte tüm dünyada, ülkeler adeta kendi içlerine, insanlar da
kendi evlerine kapanmak zorunda kaldılar. Uluslararası ticaret, turizm, hava
yolları, yedek parça siparişleri ciddi bir şekilde olumsuz etkilenmiş,
borsalarda çöküş yaşanmış ve ülkelerde ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıkmış ve
çıkmaya da devam etmektedir. Tam bu esnada Dünya bankasının 1 trilyon
dolar kredi musluklarını açması ile “Siyon liderlerinin protokolleri” arasında
bir ilişki var mıdır?
· Korona
salgınından kim daha çok zarar gördü kim daha çok fayda sağladı ya da fayda
sağlayacak? Kısa ve uzun vadede kar ve zarar oranları nasıl gider?
· Bir
üst bölümde çok önceleri yazılmış kitaplarda, çevrilmiş filmlerde, yapılmış
özel toplantılardaki konuşma ve simülasyonlarda, koronavirüs salgınına benzer,
hatta eşdeğer konuların işlenmesi ile bugünkü korona salgını arasında bir
ilişki var mıdır? Bu kitaplar, filimler ve toplantılar, özel bir stratejinin
ürünü müdür? Kitlelerde bir şuur altı mı olgunlaştırılmak istenmiştir? Bu güç
kimdir ve ne yapmak istemektedir?
Soruları daha
da artırmak mümkündür. Bunlar amacımızı açıklamak için yeterli olabilir.
Bütün bu
sorulara cevap ararken istikamet kayması olmaması için kaostan medet umanların,
dünya hakimiyet mücadelelerinde kaos dönemlerini bilerek, isteyerek meydana
getirdikleri ya da meydana gelen kaos ortamını kendi menfaatleri
istikametlerinde kullanmak isteyecekleri gerçeğini unutmamız gerekmektedir.
Karar
verebilmek için genel sorulardan daha özel sorular üzerinde yoğunlaşmamız
gerekmektedir
Koronavirüs Salgınına İlişkin Özel
Sorular:
1- Maryland Fort Detrick’teki “ABD Ordusu Tıbbi Araştırmalar Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü”de meydana
gelen sızıntıların mahiyeti nedir? Sızıntı teknik bir arızadan mı yoksa şuurlu,
belli bir amaca ve stratejiye uygun bir sızdırma mı?
2- Sızıntıda
koronavirüse ilişkin herhangi bir veri yoksa grip salgını esnasında görülen
korana virüsü ABD’ye nasıl ve ne şekilde geldi?
3- Wuhan’daki 7.
Askeri Dünya Oyunları’na katılan ABD’li 369 askeri oyuncunun gittiklerinde
ve de döndüklerinde bir teste tabi tutulmuşlar mıdır? Eğer tabi tutulmuşlar ise
sonuçlar nelerdir? Tabi tutulmamışlar ise neden?
4- Wuhan
Biyolojik araştırma merkezinden dışarıya herhangi bir sızma var mıdır?
5- Wuhan
Biyolojik araştırma merkezinden dışarıya herhangi bir sızma olmuş ise bu, kaza
olarak mı vuku bulmuştur yoksa kasıtlı bir sızdırma mı söz konusudur?
6- Wuhan
Biyolojik araştırma merkezinden dışarıya olan sızma kaza değilse, iradi bir
sızdırmayı 7. Askeri Dünya Oyunları’na ve de yılbaşı tatiline denk
getiren gücün, mekanizmanın ne olduğu önemlidir. İhtimaller nelerdir:
a- Çin
yönetimi, b- Çin’deki etkin Siyonist mekanizma/Masonluk + MOSSAD, c- ABD
Yönetimi CIA/Pentagon, d- b ve c’dekiler birlikte, e- a,b,c birlikte.
7- “ABD
askeri laboratuvarı”, aynı kentte bulunan “Maryland özel statüye
sahip Johns Hopkins Sağlık Güvenliği Merkezi ile birlikte
“hayvanlardan insanlara buluşan koronavirüs ile ilgili bir çalışma yapmışlar
mıdır?
8- 18
Ekim 2019'da New York’da, Johns Hopkins Sağlık Merkezi, Dünya
Sağlık Forumu, Dünya Ekonomik Forumunun düzenlediği
toplantıda kamuoyuna açıklanmamış özel oturumlardaki konuşmalar ile
salgın arasında bir ilişki kurulabilir mi?
9- İlaç
özellikle aşı endüstrisinin salgınla bağlantısı olup olmadığı, ya da süreçten
nasıl yararlanmak isteyeceği, bu bağlamda “Melinda ve Bill Gates Vakfı”nın
İngiltere’deki Korona virüs aşı patenti alan “Pirbright Enstitüsü”ne fon
sağlamış olması nasıl yorumlanmalıdır?
10-
Koronavirüs salgını, “Dünya nüfusunu azaltma projesi”, “Dijital
dünya düzeni projesi”, “Tek devlet-Tek hükümet-Tek para sistemi
projesi”, “21. Asır ABD yüzyılı olacak (PNAC) projesi” ve “3.
Dünya savaşı projesi” ile ilişkili başlatılmış olabilir mi? Virüs
salgını bir kaza sonucu vuku bulmuş ise meydana gelen kaos ortamından bu proje
sahiplerinin nasıl yararlanmak isteyebilirler?
11- Rockefeller
Vakfı’na bağlı Global Business Network (GBN) tarafından 25
Mayıs 2010 tarihinde yayınlanmış, ‘Teknoloji ve Uluslararası
Kalkınmanın Geleceği İçin Senaryolar’ başlıklı raporda, geçmiş zaman
kipi kullanılarak 2030 yılına kadar olacak gelişmelerle ilgili öngörülenlerin,
bugünle bir ilgisi yok mudur?
12- ABD
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) yöneticisi Robert
Redfield, ABD Kongre üyesi Harley Rouda’nın sorusunu
cevaplarken, “Gerçekte bu merkez grip hastaları arasında yeni tip
koronavirüse yakalananları da tespit etmiştir”, söylemiş/itiraf etmiş olması,
ABD’de hem grip hem de korona salgınının eş zamanlı başladığını göstermiyor mu?
12. maddede
ifade ettiğimiz ABD içindeki bir sorgulama, ABD içinde neocon-Siyonist İttifakı
ile Amerikan Milliyetçileri arasında muhtemelen bir iç ihtilafın var olduğunu
göstermektedir. Diğer taraftan da bu durum, ABD’deki korona virüsünün Çin
Wuhan’daki virüs salgınından daha önce ortaya çıktığını ortaya
koymaktadır. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC)’nin
korona virüs vakasını grip salgını ile gölgelemesi, örtmesi düşündürücüdür. Bu
durumda yukarıdaki 1. Madde üzerinde durmamız ve bir sorgulama yapmamız
gerekmektedir. İster virüs sızsın isterse sızdırılsın bundan bir güç
faydalanmak istemiştir. Bu dünya hâkimiyetini yeniden kurmak isteyen ABD
devleti olabileceği gibi “Tek Dünya devletini savunan”, ABD’de çok etkin ve güçlü
olan Siyonist merkez de olabilir. Dahası her ikisinin ittifakı da
olabilir.
Başta Rockefeller
Vakfı tarafından 25 Mayıs 2010 tarihinde yayınlanmış, ‘Teknoloji ve
Uluslararası Kalkınmanın Geleceği için Senaryolar’ olmak üzere tüm
öngörüleri/senaryoları, geleceğin dünyası ile ilgili başta Rockefeller olmak
üzere Kissenger, Brezezinski ve Harari gibi Siyonist önderlerin konuşmalarını
masaya yatırıp düşündüğümüzde ve koronavirüs saldırısı üzerinden
başlatılan psikolojik harekâtın arkasındaki medya gücünü göz
önüne aldığımızda; Siyonizm, Dünyaya Wuhan korona salgını üzerinden
büyük bir operasyon çekmektedir, diyebiliriz.
Şu an dünyada, biyolojik, psikolojik,
ekonomik ve sosyolojik savaşın birlikte yürütüldüğü unutulmamalıdır.
Bu da
bize; “(Allah İblis’e) ‘Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya
uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve
çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaatlerde bulun!’ Şeytan, onlara
aldatmadan başka bir şey vadetmez.” (17 İsrâ 64) ayetini
hatırlatmaktadır.
Sonuç: Türkiye Krizi Tek Merkezden Tek
Ses, Tek Yürek Olarak Yönetmeli!
Bir biyolojik
saldırı karşısında alınması gereken tedbirler, bir uzmanlık işi olup bizim
alanımızın dışındadır. Bu konuda yorum ve değerlendirme yapmak, yol göstermek
uzmanların işidir. Bu alanla ilgili bir şey söylemek uygun olmaz.
Koronavirüs
salgını ile ilgili, başta devlet olmak üzere, siyasi partiler, STK’lar, gönüllü
kuruluşlar, cemaatler ve hareketlerin üstlenmesi gereken görev ve sorumluluklar
vardır. Koronavirüs saldırısı, uzun vadeli, 100 yıllık bir stratejinin
yürürlüğe sokulmasının başlangıcıdır. Bizler politikalarımızı, stratejilerimizi
bu gerçeği göz önüne alarak belirlemeli ve ortaya koymalıyız:
1- Türkiye’de
sivil ve asker kökenli çok iyi uzmanların var olduğuna inananlardanız. O
nedenle yapılacak ilk iş, bu yetenekli uzman heyeti, fikri ve siyasi görüşü ne
olursa olsun, bir araya getirip organize etmek olmalıdır.
2- Koronavirüs
salgını küresel bir biyolojik savaş durumudur. O nedenle koronavirüs salgının
neden olduğu kriz, tek merkezden, tek ses ve tek yürek olarak yönetilmelidir.
Bu konudaki kriz masalarında, biyolojik saldırı ve savunma, psikolojik harekât,
sosyolojik savaş ve halkla ilişkiler konusunda uzman, sivil asker insan unsuru
mutlaka bulunmalıdır. Ayrıca merkezi kriz masasına bağlı bir bilim kurulu
oluşturulmalıdır. Bütün kurullarda iktidar ve muhalefet partilerini temsil eden
birer siyasetçinin olmasında fayda vardır. Gerek merkezi kriz masasının ve
gerekse bilim kurulunun birer sözcüsü olmalıdır. Her kafadan bir ses çıkmamalı,
toplumun kafası karıştırılmamalı, morali bozulmamalıdır. Kurul üyeleri şahsı
düşüncelerini kurullarda açık net olarak ortaya koymalı, Allah’a, gelecek
nesillere ve tarihe karşı sorumlu oldukları unutmamalıdırlar.
3- Yeni
biyolojik saldırılar gelebilir. O nedenle Türkiye, bu krizden ders almalı,
biyolojik savunma sistemi varsa, onu güncellemeli ve de kuvvetlendirmelidir.
Yoksa acilen kurmalıdır.
4- Siyasi
partiler, STK, gönüllü kuruluşlar, cemaatler, hareketler, kanaat önderleri,
akademisyenler, gazeteciler bu süreci bir seferberlik hâli olarak görmeli,
gerilimi artırıcı dil ve söylemden uzak durmalıdırlar. Yapacakları her türlü
hatırlatma ve önerileri, tatlı bir dil, üslupla yapmalıdırlar. Herkes sosyal
medyayı bu kapsamda dikkatli olarak kullanmalıdır.
5- Hiçbir
siyasi yapı, süreçten özel bir menfaat bekleme psikolojisine girmemelidir.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere yönetici kadrolar, parlamentoda olsun
ya da olmasın diğer siyasi partilerin fikirlerini ve görüşlerini almalıdırlar.
Muhalefet partileri öngördükleri çözüm ve tedbirleri, belli bir nezaket içerisinde
yönetime ve kamuoyuna duyurmalıdırlar.
6- Koronavirüs
salgını ile ilgili tüm dünyada yürütülen yıkıcı, tahrip edici bir psikolojik
harekâtın/savaşın sonucu olarak, insanlar çok hassaslaşmış ve adeta “panik
atak” olmuşlardır. Bu insanlara mümkün olduğunca, zamanında bilgi vermek; sade,
ümit verici, gerçekçi, şefkatli, dürüst konuşmak, insanların anlayamayacağı
bilgileri vermekten kaçınmak, sorularına ve sorunlarına açık bir şekilde cevap
vermek, rahatlatıcı ve sakinleştirici etki yapar.
7- Kriz ile
ilgili her türlü müdahalede, adil, şefkatli olmak olmazsa olmazdır. Taraflı
davranılıyor, imaj ve intibaı, sürecin yönetilmesinde son derece tahripkâr
olur. Özellikle yönetici kadrolar, böyle bir imaj ve intiba oluşturmaktan
kaçınmalıdırlar.
8-
Siyasi iktidar, bu olağanüstü hâl döneminde ihtilaflı konularla ilgili yasal
düzenleme yapmamalı, gerilimin ortaya çıkmasına vesile olacak uygulamalardan
kaçınmalıdır.
9-
Türkiye’nin öncelikle ele alması gereken, hatta seferberlik ilan etmesi gereken
konu, yerli ve millî bir aşı sistemi kurmaktır. Türkiye, bunun
için büyük bir seferberlik ilan etmelidir. Bu devletin sorumluluğunda
gerçekleştirilmelidir. Türkiye’nin böyle bir insan potansiyeli olduğuna
inanıyoruz.
Virüs salgını
ile ilgili dışardan gelecek aşıların, kısırlık yaptığına ilişkin çok ciddi
iddialar vardır. Bu nedenle Batı menşeli aşıların gelecek nesiller üzerinde
yapacağı tahribat çok büyük olabilir.
10- Geçmişte
stratejik alanlarla ilgili yapılmış uluslararası düzeydeki tüm özelleştirmeler
yeniden ele alınıp değerlendirilmelidir.
11- Bizim
inancımıza, anlayışımıza göre Türkiye’nin kılcal damarlarına yerleşmiş,
uyuyan virüsler, gizli bir el, gizli bir güç vardır. Her kriz
döneminde bunlar, bağlı oldukları merkezlerden aldıkları emirlerle krizi derinleştirmekte
ve yöneticilerin elini bağlamakta, sürekli gayri memnun üretmektedirler. FETÖ
ve Şehir Üniversitesi operasyonları ile ilgili yazdığımız yazılarda, İnönü’den
Erdoğan’a kadar farklı insan unsurlarının bu konuda söylediklerine bakılabilir.
Bu tehlike dikkate alınmalıdır.
12-
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere gizli el ve güce dikkat
etmelidirler. Bu dönemde yapabilecekleri en büyük tahribat, grip ve
akciğer hastalıklarından ölenlerin tümünün koronavirüs salgınından dolayı
öldüğü, imaj, intiba ve kanaatini oluşturmak olabilir. Bu nedenle Kriz
masasında oto kontrol mekanizması oluşturulmalıdır.
13- Medya
kanalları, karanlık gücün yürüttüğü psikolojik savaşa hizmet edecek yayınlardan
kaçınmalı, moral bozmamalı, moral yükseltmelidir. Merkezi kriz masası bununla
ilgili bir yol haritası ortaya koymalıdır.
14-
Koronavirüs salgını sonrasında Batı dünyasının inşa ettiği bütün felsefi ve
fikri anlayışlar altüst olmuştur. Liberalizmin söyledikleri, bugün bir anlam
ifade etmemektedir. Kutsadıkları tüketim toplumu, deizm, ateizm yaklaşımları
iflas etmiştir. İnsanlar, İtalyan başbakanının ifadesi ile “Göktekine” sığınmış,
Müslümanlarla beraber sokaklarda, caddelerde kılınan namaza bilmedikleri hâlde
iştirak etmişlerdir. Olmazsa olmaz dedikleri her şey alt üst olmuştur. Buna da
nanometre büyüklüğündeki bir virüs sebep olmuştur.
15- Dünyaya
yayılan koronavirüs salgını(pandemi) ile birlikte yeni bir dünyayı, geleceğin
dünyasını şekillendirebilmek için sınırsız ve topyekûn özellikli bir kavga
başlamıştır, dememiz yanlış olur. Şiddetlenecektir dememiz daha doğrudur. Çünkü
bu kavga, Hz. Âdem ile İblis arasında başlamış ve bugüne kadar devam etmiştir;
bundan sonra da devam edecektir. Bu büyük ve köklü mücadelede barış dönemleri
Resûlüllah (s.av.)’in ifadesine göre “geçici dönemlerdir”:
Hz.
Muhammed: “Ey insanlar! Sizler sulh ve sükûnet devrindesiniz. …
Öyleyse,
gelecekteki mücadeleler için hazırlanın. Sulh ise yakında miadı dolacak olan
bir hazırlanma devresidir. Karanlık geceler gibi işler karıştığı zaman Kur’ân-ı
Kerim’e sarılınız. Çünkü o, düşmanlarının yenilmeyen hasmıdır.”
16- Bundan
sonra geleceğin dünyasını, ya Allah, Kur’ân ve Peygamber yolunda giden müminler
ya da İblis’in yolunda giden Nemrutlar, Firavunlar, Belamlar ve Tağutlar inşa
edecektir. Bu mücadelenin sonunda geleceğin dünyası ya İblisin ön gördüğü “Dijital
Dünya Düzeni” olacak ya da Allah’ın insanlara vaat ettiği Hak
ve Fıtrat Merkezli Adil Dünya Düzeni olacaktır. Bu, tarafların
vereceği mücadeleye bağlıdır.
17- Bundan
sonra yapacağımız ana çalışma, Hak ve Fıtrat Merkezli Adil Dünya Düzeninin her
sahada teorik temellerini inşa etmektir. Herkes ve her
kesim iş birliği içerisinde bir seferberlik ilan etmek zorundadır.
18- Allah’ın
yardımını hak edecek teorik temelleri olan bir çalışma, gayret, strateji,
politika ve kadrolu bir mücadele verirsek Allah bize çıkış yollarını
gösterecektir:
“Bizim
uğrumuzda cihad edenlere, biz şüphesiz onlara yollarımızı
gösteririz. Gerçek şu ki Allah, ihsan edenlerle beraberdir.” (29 Ankebût 69).
Hak ettiğimiz
takdirde Allah görünmez orduları ile birlikte bize yardım edecektir:
“Ey iman
edenler; Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular
gelmişti; böylece biz de onların üzerine, bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz
ordular göndermiştik. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.” (33 Ahzâb 9)
19- Biyolojik
savaş üzerinden Allah’a ve insanlığa savaş açanlar, kendi kurdukları tuzağa
düşeceklerdir:
“Gerçek
şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden
oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen, bir tuzak
vardır.” (14 İbrahim 46)
20- Hiç
şüpheniz olmasın ki;
“«Ey
millet/önde gelenler, sizin için benden başka bir tanrı/ilah olduğunu
bilmiyorum. Ey Hâmân, çamurun üstünde bir ateş yak da bana yüksekçe bir kule
inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım.” (28 Kasas 38) diyen Firavun’un sonu ile,
“…Tanrı
insanın paçalarından tutup onun ilerlemesini, güç elde etmesini engelleyen bir
sanıydı. Biz Tanrı’ya karşı sorumluluklarımızı reddederek 200 yıldır dünyanın
efendisi olduk.”
…Bu aşamadan sonra, hâlâ dünyanın
patronu olmak için Tanrı’yı ve O’na karşı sorumluluklarımızı reddetmek
yetmeyecek: Bundan sonra Tanrı’dan geriye kalan hayaleti/hortlağı da yok
etmeliyiz. Vurmamız gereken hedef, ahlaktır…
"…Askeri ve ekonomik olarak
vazgeçilmez olan yoksullar yerine kendi çıkarları için hareket eden 20. yüzyıl
elitleri, 21. yüzyılda üçüncü sınıf insanları taşıyan vagonları (her ne kadar
acımasız olsa da) tamamen geride bırakmak ve sadece birinci sınıfla geleceğe
doğru ilerlemek istiyorlar…” diyen Wendy
Brown’un sözcülüğünü yaptığı zalimlerin/“20. yüzyıl elitlerinin” (!) sonu,
“Bulutların üstündeki Tanrının
akıllı tasarımı değil, bizim akıllı tasarımımız ve bulutlarımızın akıllı
tasarımı. “Tanrı olmak istemek değil, Tanrı olmak
istememektir ahlaksızlık…”
“…Askeri ve ekonomik olarak vazgeçilmez
olan yoksulları korumak yerine kendi çıkarları için hareket eden 20. yüzyıl
elitleri, 21. yüzyılda üçüncü sınıf insanları (gereksizleri) taşıyan
vagonları (her ne kadar acımasız olsa da) tamamen geride bırakmak ve sadece
birinci sınıfla geleceğe doğru ilerlemek istiyor.” (30) diyen Harari’nin sözcülüğünü yaptığı zalimlerin/“20.
yüzyıl elitlerinin”(!) sonu,
"…Dünya, ıskarta insan,
(işsiz) tüketilmiş mal ve eşyanın çöpleri ile doldu.
Modernite için, bir varlık olan
insanın ıskartaya (çöpe) dönüşmesi ile eşyanın çöpe dönüşmesi aynıdır. Atık
insanlar hız kesmeden çoğalıp muazzam miktarlara ulaşırken gezegendeki çöp
alanları ve atığı geri dönüşüme sokacak araçlar giderek azalmakta.’ Bundan
sonra gündemimiz, ‘atık insanların ve insani atıkların tasfiyesi’dir.” diyen Zygmunt Bauman’ın sözcülüğünü yaptığı zalimlerin/“20.
yüzyıl elitlerinin”(!) sonu aynı olacaktır.
21- Unutmayın
Allah’ın vaadi haktır ve Allah seri hesap sorandır:
“De ki: «Düzen
kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz,
sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar.»” (10 Yûnus 21)
“Onlar ise bir
düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen
kurucuların en hayırlısıdır.” (3 Âl-i İmrân
54)
22- Küresel
zalimler, biyolojik savaş üzerinden tüm insanlığa bir tuzak kurup yeni bir
düzen inşa etmek istemektedirler. Allah kötü hesap yapanların hesaplarını
bozacak, kurdukları ve kurmak istedikleri tuzakları, geçmişteki zalim,
müstağni, mütekebbir, müfsid, nemrut, firavun, belam gibi tüm yönetici ve
toplulukların başlarına geçirdiği gibi bugünkülerin de başına geçirecektir:
“İnsanların
kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesat ortaya çıktı.
Umulur ki, dönerler diye, Allah onlara yapmakta olduklarının bir kısmını
kendilerine tattırmaktadır.
De ki:
“Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona
uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik olanlardı”... (30 Rûm 41-42)
23- O nedenle
bugün iman etmiş olanlar, Firavun ve askerlerinin suda boğulması ve her
şeylerinin yerle bir edilmesini (7 A’râf 136-137), Nuh kavminin tufanla yok
edilmesini (7 A’râf, 59-64), Lût kavminin yerin dibine geçirilmesini,
üzerlerine azap sağanağı gönderilmesini, korkunç bir çığlıkla yakalanmalarını,
üzerlerine işaretlenmiş taş yağdırılmasını (7 A’râf, 84; 11 Hûd, 82; 15 Hicr,
73-74), Sebe’ kavmine Arim Seli gönderilmesini (34 Sebe’, 16-19), Fil Ashabı’na
kuşlar aracılığıyla taş atılmasını (105 Fil 1-5), Antakya halkının çığlıkla
yakalanmasını (36 Yâsîn, 29), Şuayb kavminin dayanılmaz bir sarsıntı,
dayanılmaz bir sesle yok edilmesini (7 A’râf 91; 11 Hûd, 94), Semûd kavminin
dayanılmaz bir sarsıntı, bir sesle helak edilmesini (7A’râf, 67-78; 15 Hicr,
83), Hud kavminin kulakları patlatan bir kasırga, dayanılmaz bir sesle yok
edilmesini(23 Mü’minûn, 41; 41 Fussilet, 16) asla unutmamalı ve üzerlerine
düşen sorumluluğu yerine getirmeli, ertelememeli bir ve bütün olarak hareket
etmelidirler:
“Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı
yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini
hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını
uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine
siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete
erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle açıklar.”
Henüz Vakit Varken Yarın Çok Geç
Olabilir!
KAYNAKLAR
1- Çağlayan,
Y., Osmanlıdan Ortadoğu’ya Sosyolojik Savaş, Etkileşim,
İstanbul, 2013, s. 43-45.
2-
Hüşan,U.H., Biyolojik Terör Riskine Karşı Tıbbi Müdahalenin
Etkinliğinin İrdelenmesi Ve Yerel Yanıtın Geliştirilmesi, Dr. Tezi,
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Çanakkale, 2010.
3-
Berkkan,K., Corona ve Virüs Savaşları, Eftalya, İstanbul, 2020,
s.11-70.
4- Demir,
C., Türkiye’de Alınması Gereken Biyogüvenlik ve Biyosavunma
Önlemleri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, Fen
Bilimleri Ana Bilim Dalı, İstanbul, 2009.
5- STM
Teknolojik Düşünce Merkezi, Biyoteknoloji Çağında Biyolojik
Harp, Trend Analizi, Temmuz 2019.
6- Hancı,
I.,H, Özdemir, Ç., Bozbıyık, A., Tuğ, A., Biyolojik Silahlar: Etkileri, Korunma
Yöntemleri, sted 2001 • cilt 10 • sayı 9 • 332.
7- Perktaş, U, Korona
salgını havalar ısınınca gerçekten bitecek mi?, 15 Mart 2020
8- Tokalak,
İ., Dünyada İlaç ve Kimya Terörü, Ataç, İstanbul , 2019, s.
171-181
9- Guyton,
A.H., Hall, J., E., Tıbbi Fizyoloji, Nobel Tıp
Kitapevleri, 11. Basım, 2007, S: 18-19
10- Vodinalı, H., Agenda ID2020, Coronavirus
COVID-19 Salgını: Gerçek Tehlike “Gündem ID2020”, 15 Mart 2020; https://id2020.org/;
Peter Koenig; Global Research, 12 Mart
2020
https://www.globalresearch.ca/coronavirus-causes-effects-real-danger-agenda-id2020/570615
11- Yenen,
O.F., Doğanay, M.,”Biyoterörizm”, ANKEM Dergisi 2008;22(2):95-116
12- Karayılanoğlu
T., Doğancı L., Ceylan S., Dizer U., Kenar L. ve Baysallar M., Kimyasal
ve Biyolojik Terörizm. GATA Yayınları, Ankara. 2002. 88s.
13- Yüksel,
O., “Erdem, R., Biyoterörizm ve Sağlık Tarihçe”, Hacettepe
Sağlık İdaresi Dergisi, 2016; 19(2): 203-222.
14- Erkekoğlu, P., Koçer-Gümüşel, B., Biyolojik Savaş Ajanları: Tarihçeleri,**
Patofizyolojileri, Tanıları, Tedavileri ve Önlemler, FABAD J.
Pharm. Sci., 43, 2, 171-201, 2018
15- Hazar, B.H., “Alımlar Başladı!” Takvim 16 Mart 2020
16- Kayani, Ö., “Corona
Virüsü, İsrail Virüsü Ve Senaryolar”, Gerçek Hayat, 3 Şubat 2020.
17-Şahin, T., “2008 Yılında Yayınlanan Kitapta İlginç Korona Virüs Detayı!”, 22.03.2020, Yeniçağ
18- Çiftçi,
A., 27.03.2020
19- Kaplan, H., “Esas Hastalık, İnsanlardır”, Sabah 17
Mart 2020.
20- Özdemir,
T.E., “Dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün, 2018 yılında
yayınlanan Güney Kore yapımı My Screet Terrus adlı dizide açık açık anlatıldığı
ortaya çıktı.”, Yeniakit.Com.Tr 2020-03-14
21- Yalçın,
S., “Ah Ne Tesadüf”, 25.02.2020,
22- Muradoğlu,
A., “Salgınlar Göstere Göstere Geliyorlar..” 17 Mart 2020, Yeni
Şafak
23- Zentürk,
A., ABD'deki O “Virüs Tatbikatı”, Neyin Hazırlığıydı?, 19 Mart
2020, Star.
24- Dilipak, A., “18 Ekim 2019’da Ne
Oldu?” 26 Mart 2020 Akit; G. Fu Gao ve EVENT
201, 27 Mart 2020, Akit
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/18-ekim-2019da-ne-oldu-31728.html
25-
Babaoğlu , H., “ABD virüsün Yol Haritasını Biliyor!”, Sabah, 12
Mart 2020.
26- Uygur, K.,
“Bill Gates 5 Yıl Önce Uyarmıştı Ama...”, 22.03.2020 Oda TV
27- ABD,
Biyolojik silahlar ve korona virüs – 1,2; 22, 25 Mart 2020 Europe /
İstanbul
28- Saraç,
M.,Ş., “Bu Nasıl Kehanet: Rockefeller Vakfının 10 Yıl Önceki Virüs Salgını
Raporu Gerçek Oldu”, 22 Mart 2020 Yeni Şafak
29- Wendy
Brown, Tarihten Çıkan Siyaset; Ahmet H. Çakıcı,
http://ahmethakancakici.blogspot.com/2018/11/ailesiz-toplum-modern-family-ya-sonras.html;
30- Yuval Noah
Hararı, Homo Deus, Kollektif Kitap, İstanbul, 14. Baskı 2018; Tercüme eden:
Poyraz Nur Taneli, s:53, 266, 239, 364; http://www.diken.com.tr/homo-sapiensin-yazari-harari-gereksizler-diye-yeni-bir-sinif-doguyor/
31- Zygmunt
Baumann, Iskarta Hayatlar, Modernite ve Safraları;
http://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/iskarta-zamanlar-iskarta-hayatlar-40962170