GİRİŞ
Bu yazıda, 1953 yılında ABD-İngiltere ittifakı ile CIA ve
SIS/MI6 istihbarat örgütlerinin organize ettiği bir darbe sonucunda Musaddık’ın
iktidardan düşürülmesinde uygulanan strateji ve kullanılan iç dinamikler konusu
ele alınıp incelenmektedir.
DARBE STRATEJİSİNİN FARKLI BOYUTLARI
Gerek askerî ve gerekse kadife darbelerde darbeciler, darbe
sürecine etki eden, onu kolaylaştıran veya zorlaştıran, hedef ülkenin iç
dinamiklerini geniş bir analize tabi tutarak hazırlıklarını yapmaktadırlar.
(1-5)
CIA ve SIS/MI6 bünyesinde kurulan AJAX darbe ekibi,
İran’daki bütün iç ve dış dinamiklerin analizini yaptıklarında ulaştıkları
sonuç, Musaddık’ın itibarı yıkılmadan, içinde bulunduğu Milli Cephe Hareketi
çözülmeden, Şah darbeye ikna edilmeden, Ordu, esnaf ve mollalar içerisinde
ortaklar bulunmadan Musaddık’ı düşürmenin çok zor hatta imkânsız olduğudur. O
nedenle darbe stratejisini bu esaslar üzerine kurmuşlardır.
Ajax Operasyonuna göre darbe ana hatları ile beş boyutlu bir
plândır:
1. Önce Başbakan Musaddık’a karşı dozajı gittikçe artan bir
psikolojik kampanya başlatılacak. Şah’ın yerine geçmek isteyen bir diktatör
olduğuna halk inandırılacak.
2. Milli Cephe Hareketi çözülerek Musaddık
yalnızlaştırılacak.
3. Şah Musadık’ı görevinden azledecek.
4. Elebaşlarının maaşları CIA tarafından ödenen çeteler ile
askeri birimler, sokağa inerek Musaddık’ın göstereceği her direnişi ezecek.
5. CIA’dan 100000 Amerikan Dolarından fazla para almış olan
emekli asker General Fazlullah Zahidi Şah tarafından yeni başbakan olarak atanacak.
(6)
AJAX kadrosuna göre Musaddık’ı darbe ile düşürme
stratejisinin “saldırı boyutu”, “dört ana unsur” üzerine inşa edilmiştir
(Roosvelt ile Şah’ın Konuşması):
“Birinci saldırı hattı Mollalarla bir ittifak olacak:
Başlangıçta mollalar Musaddık’ı destekliyorlardı. Ancak, şimdi Rusya’nın
Tudeh’e ve Tudeh’in sabık doktora desteği belirginleşince dini tabaka kabuğuna
çekilmiştir… Mollalar ikna edilip camilerde, basında ve sokaklarda yürütülen
kampanya ile Musaddık’ın popülaritesi azaltılacaktır.
İkincisi askerin desteği: General Riyahi ve ona çok yakın birkaç subayın dışında silahlı kuvvetlerin size sadık olduğu konusunda anlaştık. Küçük ve özenle seçilmiş bir grup subayla kurulacak ilişkileri benimle birlikte yürütecek bir arkadaş getirdim… Şah’ın askeri yetkilileri görevden azletme emrini Musaddık’a tebliğ edecekler…
Saldırının üçüncü hattı Boscoe Kardeşlerin yapacakları: Çok güçlü bir ekipleri
var, kitapçıklar dağıtabilirler, kalabalıkları organize edebilirler,
muhalefetin izini sürebilirler, ne düşünürseniz yapabilirler.” Çeteler
sokakların kontrolünü ele geçirecekler. Kasamızda bir milyon dolar karşılığı
riyal var
Saldırının dördüncü ve sonuncu hattı: Baba-Oğul Zahidi’lerin
payına düşeni yapmaları… General Zahidi muzafferane bir şekilde ortaya çıkıp,
Şah’ın onu başbakan olarak atamasını kabul edecektir.” (6, 7)
Wilber, Darbyshire tarafından Kıbrıs’ta darbenin stratejisi
ve uygulanacak taktikler, yol boyu değişiklikler olmasına rağmen, yukarıda
ifade edilen ana yapı etrafında daha da ayrıntılı hale getirilmiştir:
• “Bütün zayıflığına rağmen General Zahidi, karşı güçleri
harekete geçirmek için yeterli “gayret ve cesarete” sahip tek İranlıdır.”
• “Gizli ajanlar birçok değişik vasıta kullanarak kamuoyunu
manipüle edip mümkün olduğu kadar çok İranlıyı Musaddık’ın aleyhine
döndüreceklerdir. Bütçede 150.000 dolar pay ayrılan bu çaba ile ‘Toplumun
Musaddık ve onun hükümetine karşı düşmanlık, güvensizlik ve korku duyması ve
bunun artması’ sağlanacaktır.”
• “Musaddık rüşvetçi, komünist yandaşı, İslamiyet düşmanı ve
ordunun manevi değerleri ile gücünü yok etme eğiliminde biri olarak
resmedilecektir.”
• “İranlı ajanlar bir yandan bu yalanları ortalığa yayarken,
Musaddık ya da onun destekçileri tarafından tutulmuş görüntüsü verilen kiralık
katiller de dinî liderlere “saldırılar sahneleyeceklerdi.”
• “General Zahidi darbeyi gerçekleştirebilmek için gerekli
olan sayıda subayı ya ikna edecek ya da satın alacaktır. Ona bu iş için önce
60.000 dolar verilecek, sonra da daha fazla dost edinmesi için miktar 135.000
dolara kadar çıkarılacaktır.”
• “Meclis üyelerinin aklına çelecek benzer bir çaba için de
haftada 11.000 dolarlık bir bütçe ayrılmıştır.”
• “Darbe gününün sabahı, satın alınmış binlerce gösterici
hükümet aleyhtarı çok büyük bir gösteri düzenleyecektir. Daha önceden ayarlanmış
olan Meclis’te Musaddık’ı azletmek için “güya yasal” bir oylama yapılacaktır.
Eğer, Musaddık direnirse General Zahidi’nin kontrolü altındaki ordu birlikleri
onu ve belli başlı destekçilerini tutuklayıp, daha sonra da askerî kumanda
merkezlerini, polis karakollarını, telefon, telgraf ve radyo istasyonlarını ve
ulusal bankaları ele geçirecektir.” (7)
AJAX Operasyonu için yapılan geniş analizlerin sonucunda
ortaya konan stratejinin temel bileşenlerini darbe öncesi, süreci ve sonrasında
vuku bulanlara bakarak aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
• Dozaji gittikçe artan bir psikolojik harekât uygulamak,
• İran Şahı Muhammet Rıza Pehlevi’yi darbeye ikna etmek,
• Milli Cephe ittifakını çözmek,
• Güçlü bir muhalif general bulmak, öne çıkarmak,
• Sivil ve askeri bürokrasiden güçlü işbirlikçiler bulmak,
• Dini önderlerle ittifak kurmak,
• Musaddık’ı yıpratmak, itibarsızlaştırmak,
• Musaddık’ın hatalarını tespit edip değerlendirmek,
• İran’daki yeraltı örgütleri ile işbirliği yapmak,
• Komünist Partisi TUDEH’in gücünü abartmak, SSCB ile olan
irtibatı üzerinden Musaddık’ı yıpratmak,
• TUDEH ile aşiretler, toprak ağaları, Bazzar ve dinî ulema
arasındaki kavgayı derinleştirmek,
• TUDEH adına eylemler yapmak, diî camiaya, esnafa, toprak
ağalarına, aşiretlere saldırmak,
• Etkili, güçlü ve fakat Musaddık’ın yanında olan ve karşı
çıkmayan herkesi, para ile satın almak,
• Musaddık’ın yanında olan güçlü rakipleri ortadan
kaldırmak/öldürmek.
DARBE STRATEJİSİNDE İŞBİRLİKÇİLER FAKTÖRÜ
Musaddık’ı darbe ile düşürmeye karar veren ABD-İngiltere
ittifakı, CIA MI6/SIS ittifakı, öncelikle İran’ın iç ve dış dinamiklerinin çok
iyi bir analizini yapmışlardır. Musaddık Darbesinin CIA yöneticisi Kermit
Roosvelt’in yaptığı değerlendirme, böyle bir özel çalışmanın yapılmış olduğunu
göstermektedir:
“Roosvelt: Beyler, iyice anlaşılmasını istediğim bir şey
var. Bu işte başarılı olmamızın nedeni, İran konusundaki fikirlerimizin doğru
olmasıydı. Düşüncemize göre halk ve ordu, Musaddık ve Şah arasında bir tercih
yapmak zorunda bırakılmıştı. Musaddık’ın yanında Sovyetler vardı, Şah’ın
yanında biz yer alınca halk ve ordu tercihini yaptı: Şah’ı seçti. Bu olaydan
ders çıkarmalıyız. Eğer baştaki analizimiz yanlış olsaydı, yüzüstü
kapaklanırdık. Eğer biz, CIA olarak bir daha böyle bir işe girişirsek dikkat
etmemiz gereken, söz konusu ülkenin halkının ve ordusunun bizim istediğimiz
şeyle aynı şeyleri istemesidir.” (6)
1947 döneminde başbakanlık kurumu var olmasına rağmen tek
yetkili ve bütün gücü elinde bulunduran Şah Muhammet Rıza Pehlevi’dir.
1951-1953 döneminde Musaddık Başbakandır ve Şah’ın birçok yetkisini kendinde
toplamış bir lider konumundadır. Bununla beraber Şah çok önemli bir aktördür.
Şah ve Musaddık’la ilgili daha ayrıntılı bilgi için önceki iki makalenin
okunmasında fayda vardır.
CIA ve MI6/SIS’ın Musaddık’ı düşürme operasyonunun adı AJAX
olup ABD ve İngiltere’nin ortaklaşa bir operasyondur. Bu operasyonda, İngiltere
Başbakanı Winston Churchill, Dışişleri Bakanı Anthony Eden ve MI6/SIS ile ABD
Başkan Eisenhower, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles ve CIA ortak olarak
çalışma kararı vermişlerdir. “Operasyonun Yönetimine de Başkan Theodore
Roosvelt’in erkek torunu Ortadoğu deneyimli CIA görevlisi Kermit Roosvelt
getirilmiştir (6,7).
İran’da güçlü bir iç destek olmadan dış operasyonun başarılı
olma şansı yoktu. Bunun için Şah’ın, etkin bazı İranlı şahsiyetlerin ve
özellikle ordunun desteğine ihtiyaçları vardı. AJAX’çılar bunun farkındaydılar
ve bu hedefe yönelmişlerdir:
“ABD Dışişleri Bakanı Foster Dulles: Bu iş olursa ortaklaşa
bir çalışma olacak. Güvenilir İranlı şahısların ve Şah’ın kendisinin desteğine
ihtiyacımız var. Bu anlayışı göstermezlerse, İngilizlerle bizim yapmaya
çalıştığımız şey suya düşer. İngilizlerin İran’da çalışmaları olanaksız. Bizim
de tek başına denememizin bir anlamı yok. Şu anda söylediğimiz her şey
İranlılar, İngilizler ve bizim aramızda oluşmuş bir güven ve çalışma
ittifakının ürünü ve sonucudur.”
İlk hedefimiz, Şah’ın yardımını ve ordu desteğini
örgütlemek. Önerimiz, dikkatle seçilecek subaylarla ilişkiye geçmek. …Şu andaki
Genelkurmay Başkanı General Riyahi, Musaddık’ın önemli destekçilerinden biri.
Ne kadar subayın, asıl bağlı olmaları gereken Şah’tan yüz çevirip başka
kapılara yöneldiğini tam olarak bilmiyoruz. Ama bu tür kişilerin olduğu açık.
Kartlar açıldığında pek azının Musaddık ve Riyahi’den yana koyacağını
umuyoruz.” (6)
AJAX Operasyonuna karar verilmeden çok önce İngiltere
Dışişleri bakanı Morisson, Musaddık’ı düşürebilmek için çalışmalara başlamış,
darbenin başarılı olabilmesi için, İran’ı analiz etmek ve yapılacak operasyonda
bir yol haritası ortaya koymak amacıyla İran’da uzun yıllar boyunca
araştırmalar yapmış iki bilim insanını, bayan Ann K. S. Lambton, Robin Zaehner,
bu iş için görevlendirmiştir. Ann K.S. Lambton, ilerde İran kamuoyunu Musaddık aleyhine
döndürmek için Britanya’nın kullanabileceği “etkili propaganda yöntemleri”
üzerinde çalışmaya başlamıştır. Zaehner ise bir dönem İran’da İngiliz Haber
Alma Teşkilatı için çalışmış biridir. 1951 yılının ortasında Morisson
tarafından Tahran’daki Britanya elçiliğine “vekil danışman’ olarak atanmıştır.
“Görevi, hem toplumsal analiz yapmak hem de Musaddık karşıtı gruplarla irtibat
kurup onlara Musaddık hükümetinin düşürülme yol ve yöntemlerini anlatmaktır.”
(7)
İran’daki 1952 Temmuz olaylarından sonra İngiliz Savaş Ofisi
(Dönemin Savunma Bakanlığı) Tahran’daki Askeri Ataşeliğe çektiği telgrafta
“Ordunun havasının nasıl olduğu, Şah-Hükümet arası çatışmalarda kimin yanında
durduğu, darbe yapma kabiliyetinin olup olmadığı ve muhtemel darbe liderlerinin
kimler olabileceği ile ilgili sorular” sorup cevaplarını istemiştir. (8)
ABD Başkanı Eisenhower ile İngiltere Başbakanı Churchill
Musaddık’ın darbe ile düşürülmesine onay verdikten sonra eskiden beri İran
üzerinde çalışmış biri CIA ajanı Amerikalı Donald Wilber, diğeri Britanyalı
istihbaratçı Norman Darbyshire, iki kıdemli istihbarat görevlisi, “ayrıntılı
bir plân yapmak” için görevlendirilmişlerdir. Bunlar Kıbrıs’ta buluşmuş,
Musaddık darbesinin planlarını yapmışlardır. (7)
Ayrıca CIA’nın Tahran ofisinin şefi Roger Goiran’in kurduğu,
kod adı Bedamn olan istihbarat teşkilatının da, Goiran’in muhalefetine rağmen,
darbede aktif rol alması kararı verilmiştir. Bedamn teşkilâtının ana görevi,
Sovyetlerin İran üzerindeki etkisini kırmak Sovyetleri İran’da itibarsızlaştırmaktır:
“Teşkilat Sovyetler Birliği’nin İran’daki imajını bozacak
propaganda faaliyetlerine odaklanmıştı. Aynı zamanda komünist bir darbe
ihtimaline karşı da ülke çapında tahrip ve sabotaj için hazır bekliyordu.
Bedamn teşkilatının yüzden fazla ajanı vardı. Teşkilatın bütçesi yıllık bir
milyon dolardı. Bu miktar CIA’nın gizli operasyonları için dünya çapında
ayrılmış 82 milyon dolarlık bütçesi ile karşılaştırıldığında oldukça iyi bir
rakam sayılırdı.” (7)
MUSADDIK DARBESİNDE ŞAH FAKTÖRÜ
Muhammed Rıza Şah ile ilgili geniş bir analiz 1 numaralı
kaynakta verilmektedir. Burada Musaddık darbesi sürecinde etkisi ele alınıp
değerlendirilecektir.
4 Şubat 1949 yılında Tahran Üniversitesi’ni ziyarete
giderken uğradığı suikast girişimi, onun halk arasındaki itibarını ve sevgisini
artırmıştır. Suikast sonrasında “İlâhi güçler tarafından korunduğunu ilân
etmiş” ve kanlı üniformasını subay kulübüne gönderip sergilettirmiştir. (7) Şah
bu olayı kendi otoritesini kurmak için çok önemli bir fırsat olarak
değerlendirmiştir.
1906 Anayasası ile kurulmasına müsaade edilen fakat o güne
kadar kurulmayan, adı senato olan ikinci bir yasama meclisinin kurulmasını
emretmiştir. “Senatörlerin yarısını atama hakkını”, her iki meclisi de feshetme
ve yeniden seçimlere gitme yetkisini” kendi üzerine almıştır. Yeni bir
düzenleme ile Şah Başbakan’ı seçmekte, Meclis, adayı onaylamakta ya da ret
etmektedir.
Şah 2. Dünya Savaşı süreci ve sonrasında karşı karşıya
kaldığı durumdan çıkış olarak modernizasyoncu, merkezileştirmeci ve seküler
milliyetçi politikaları benimseyip uygulamaya sokmuştur. Ülke üzerinde tam bir
kontrol sağlayabilmek için iktidarı sırasında merkezi yönetimi güçlendirmek ve
kendisine bağlı kuvvetli bir ordu meydana getirmek için çalışmıştır. (7)
2. Cihan Savaşı sonrasında orta sınıf neredeyse ortadan
kalkmış, şehirlere iç göç hızlanmıştır. (9) Savaş boyunca ve devamında yabancı
askeri güçlerin ülkedeki varlığı, yabancı düşmanlığını ve milliyetçiliği
kuvvetlendirmiştir.
Muhammed Rıza, sosyal reformlar bağlamında basın üzerindeki
sansürü kaldırmış ve siyasal partilerin kurulmasına izin vermiştir. Bu durum
ülkede komünistler, milliyetçiler ve din adamlar başta olmak üzere çeşitli
ideolojik grupların ortaya çıkıp güçlenmesini sağlamıştır. (9)
Başlangıçta Şah, ordu, din adamları, aşiretler ve toplumun
güçlü olan kesimleri arasında bir denge politikası gütmüş, her kesimi
sakinleştirecek politikalar uygulamaya çalışmıştır. Bu yaklaşımın sonucunda
ülkede baş gösteren krizlerden hep meclisi sorumlu tutmuştur. Yeri geldiğinde,
seçimleri yenileyerek meclisleri değiştirmeye çalışmıştır. Böylece halkın
öfkesini, kendisinden halkın seçtiği meclislere yöneltmiştir. (6)
İngiliz ve Sovyet işgalini kaldırması, Birleşmiş Milletlere
girmesi, krizlerden hep Meclisi suçlayarak, seçime gitmesi, Şah’a karşı halk ve
ordu arasında belli bir sevgi ve sempatinin oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Bu dönemde, Muhammed Rıza Şah’ın kullandığı taktiklerden
biri de, İran’a yönelik dış baskıları, iç politika aracı olarak kullanarak
konumunu kuvvetlendirmeye ve kendisine dönük sorgulamaların önüne geçmeye,
onları engellemeye çalışmış olmasıdır.
Yaptıkları bütün analizler AJAX ekibini bir noktaya
getirmiştir: “Musaddık mı, Şah mı? tercihiyle karşı karşıya kaldıklarında
halkın ve ordunun Şah diyeceğine kesin kanaat getirmişlerdi.” CIA ve MI6 darbe
ekibi, Şah’ı yanlarına çekmeden darbenin yapılamayacağından emin olmuşlardır.
Bunun için öncelikle Şah’ın Musaddık’a karşı yapılacak dış destekli bir darbeye
ikna edilmesi gerekmektedir.
AJAX lideri Roosvelt bu amaçla, Şah’ın üzerinde etkili
olabilecek “özel insanları ona gönderip onu ikna etmeye çalışmıştır.” Önce
Şah’ın ikiz kız kardeşi Prenses Eşref devreye sokulmuştur. Kraliyet düşmanı
olan, Musaddık’tan nefret eden, haşin ve kavgacı olan prenses, kardeşini
darbeye iştirak etmesi için ikna etmeye çalışmış ve fakat başarılı olamamıştır.
(7)
Roosvelt bu sefer de 1940’lı yılların çoğunu İran’da bir
askeri birliği komuta ederek geçiren ve Şah’ın kendini borçlu hissettiği
General H. Norman Schwarzkopf’u Şah’la görüşmeye göndermiştir. Bu amaçla,
Schwarzkopf 1 Ağustos’ ta Saad Abad Sarayı’nda Şah’la buluşmuştur. Yapılan
görüşmede, Şah’ı darbeye iştirak konusunda ikna edememiş ve fakat darbeye
katılmama konusundaki direncini iyice kırmıştır. Generale göre Şah, “Riskli bir
operasyonda yer almak istemiyordu.” Schwarzkopf, “Şah’ın direncinin kırıldığını
ve bizzat kendisinin Şah’la görüşmesi gerektiğini” Roosvelt’e söylemiştir. (7)
Roosvelt güvenilir ajanı İranlı Asadullah Raşidiyan’ıyı 2
Ağustos’ta Şah’a yollayarak kendisinden randevu talebinde bulunmuştur.
Raşidiyan Şah’a gidip Roosvelt için randevu talebinde bulunurken, “İngiliz ve
Amerikalılar bir hükümet darbesi planlıyorlar ve bu niyetlerinden
vazgeçmeyeceklerdir. Bu şartlar altında Şahın işbirliği yapmaktan başka bir
şansının olmadığını” Şaha söylemiştir. Şah, bu görüşmenin sonunda Roosvelt ile
görüşmeyi kabul etmiştir. (7)
Roosvelt Şah’ı ikna edebilmek için Darbe ekibinin lideri
olduğunu, bu süreçte ABD Başkanı Eisenhower ve İngiliz Başbakanı Churchill’i
temsil ettiğini ve her şeye yetkili olduğunu Şah’a söylemiş bunun göstergesi
olarak kendisine şu özel bilgiyi vermiştir:
“Başkan Eisenhower, önümüzdeki 24 saat içinde San
Francisco’da bizzat yapacağı konuşmadaki bir cümleyle bunu doğrulayacak. Başkan
Churchill ise BBC’nin radyo yayınında yapılacak saat anonsunda özel bir
değişiklik ayarladı. Spiker ‘Şimdi saat on iki’ demek yerine ‘Şimdi
saat-duraklayacak-tam on iki’ diyecek.” (6)
Roosvelt, Şah’ın darbeye iştirak etmesi için kendisine darbe
planını özetlemiş ve ABD ile İngiltere’nin darbe konusunda çok kararlı olduğunu
belirtmiştir. Bu iki ülkenin “İran’ın Komünist olmasına”, “İkinci bir Kore
olmasına” müsaade etmeyeceklerine özel bir vurgu yaparak darbenin başarılı
olacağı konusunda kendisine garanti vermiştir. Yapacağı şey, “Musaddı’kı
görevden alıp General Zahidi’yi yerine atadığına ilişkin iki ferman” vermesinin
yeterli olacağıdır.
Roosvelt, bu fermanları yeri geldiğinde halka ve orduya
dağıtarak darbe harekâtına yasal bir görüntü vermek ve meşruiyet kazandırmak
istemektedir. Çünkü “Hanedana saygı göstermek” eski bir gelenekti İran’da.
Görüşmenin sonunda Şah darbe sürecine katılacağını ve istedikleri fermanları
vermeyi kabul etmiştir. Bu fermanlar, zamanı gelince çoğaltılıp bütün
şehirlere, özellikle çete elemanlarının yoğun olduğu güneydeki semtlere
dağıtılmış ve medyaya verilmiştir. (7)
MUSADDIK DARBESİNDE GENERAL ZAHİDİ FAKTÖRÜ VE ORDUNUN
BÖLÜNMESİ
1950’lı yıllarda Ordu içinden bir destek almadan darbe
yapmak imkânsız gibiydi. AJAX yöneticileri, Musaddık döneminde meydana gelen
bazı ayaklanma hadiselerinde bazı ordu mensuplarının Musaddık’a sadık olduğunu
ve fakat uygun şartların sağlanması durumunda Musaddık’a karşı olan bir darbeye
de iştirak edebilecekleri tespitini yapmışlardır. Bunun için, bu yönlendirmeyi
yapabilecek, subaylar açısından güvenilir olan birilerini bulmaları gerektiği
sonucuna vararak bu subayı aramaya başlamışlardır:
“Musaddık’ın Genel Kurmay Başkanı General Riyahi’nin
etkisini kıracak ve ordu içerisinde darbecilere güç katacak asker bir isme
ihtiyaç vardı. AJAX ekibi, Şah’a bağlı olan ve Musaddık tarafından tutuklama
emri verilen ve kaçak durumda olan General Fazlullah Zahidi’yi tercih
etmişlerdir. Zahidi isminin onlara ordu içerisinde başka taraftar da
kazandıracağından emindiler.” (6,8)
General Zahidi, “gayretli”, “cesur”, “acımasız” ve de
“ihtiraslıydı”. Şah’ın tarafındaydı. Bir dönem Musaddık’ın İçişleri Bakanlığını
da yapmıştı. İktidara gelmek için her şeyi yapmaya hazırdı. Devletteki
yetkililer arasında birçok arkadaşı vardı. İkinci dünya savaşı sırasında “Alman
ajanı” olarak çalışmıştı. (7) “Emekli askerler/subaylar birliğinin başkanı
idi.” Bu birliğin mensuplarının çoğunun görevine Musaddık tarafından son
verilmiş olduğundan Musaddık’a düşmandılar. (7) General Zahidi, 1952 Temmuz
olayları sonrasında ordudan tasfiye edilen Şah yanlısı subayların kurmuş olduğu
“Vatanı Kurtarma Komitesi” adlı gizli komitenin de lideriydi. Bu komite,
İngiliz İstihbaratı ile temas halindeydi.
General Zahidi, ordudaki bazı subaylar ile darbe için
hazırlık yapmaktaydı. Oğlu Ardeşir Zahidi aracılığıyla yaptığı hazırlığı
ABD’lilere ulaştırıyor, plânlarını onlarla paylaşıyordu. (6-8,10) Ebu Kasım
liderliğindeki bir grup, Bahtiyari aşireti üyesi ve Emekli Subaylar
Organizasyonu üyeleri ile Huzistan’da ki askeri birliğe saldırmışlardı. Saldırı
sonucu ciddi çatışmalar olmuş, çok sayıda ölü ve yaralı vardı. Musaddık
yönetimi, bu olay için Zahidi’yi suçlayarak Zahidi ve diğer ismi geçen
liderleri tutuklamıştır. Ancak Zahidi, “henüz 1 ayı geçmeden serbest
bırakılmıştır.”
Bu durum, Zahidi’yi Musaddık karşıtlığının liderliğine
yükseltmiş ve güçlü olduğu imajının yaygınlaşmasına sebebiyet vermiştir. Aynı
zamanda Musaddık için bir zaaf, acizlik belirtisi olarak algılanmıştır. (8)
Musaddık darbeye teşebbüs eden birini bu şekilde serbest
bırakmakla AJAX ekibine bir muhalefet lideri kazandırmıştır. AJAX ekibi Zahidi
ile temasa geçmiş darbeden sonra ki Hükümetin Başbakanlığı kendisine teklif
edilerek kendisi darbe sürecine dahil edilmiştir. (6-8,10)
AJAX ekibinin İran ordusu ile iletişim kanalı yalnızca
Zahidi değildir. “İngiliz İstihbaratının İran ordusu içerisinde General Hasan
Arfa, Tuğgeneral Timur Bahtiyar, Albay Hidayetullah Gilanşah, uzun yıllar
askeri istihbarat şefi olarak görev yapan Albay Hasan Akhavi gibi isimler başta
olmak üzere birçok subayla irtibatları vardı. Diğer taraftan ABD’nin de, İran
ordusu içinde 123 askeri danışmanı bulunmaktaydı. “Bu danışmanlar, tank
subayları başta olmak üzere orduda ki bazı subaylar ile günlük temas
halindeydiler.” (8) ABD, 1946’dan itibaren düzenli olarak İran’a tank satışı
gerçekleştirmiştir. Bunları kullanacak subayları, ABD’de özel eğitime
almaktaydı. Sadece 1952 yılında 300 kadar İranlı subay ABD’ye eğitim amacıyla
götürülmüştü. (8,10)
Roosvelt, Ajax Operasyonunu gerçekleştirmek için Tahran’da
ki CIA merkezine gelen 1 milyon dolar mali yardımın bir kısmını, İran ordusunda
kritik noktalarda bulunan subayları ve General Zahidi’yi (CIA’dan 100000 $’dan
fazla para almış) elde etmek ve ikna etmek için kullanmıştır. (7)
Özetle AJAX ekibi, tek ata oynamayıp alternatifleri
çoğaltmanın daha yararlı olduğuna inanmışlardır.
MUSADDIK DARBESİNDE AYETULLAH KAŞANI FAKTÖRÜ
Musaddık zamanında İran’da etkin unsurlardan biri de din
adamları grubuydu. Özellikle Ayetullahların özel durumları, özel hakları vardı.
İyi örgütlenmişler ve halka diyalogları çok iyiydi. İran’ın bağımsızlığını
istiyorlardı. İran petrollerinin millileştirilmesi ve Şah’ın yetkilerinin
kısıtlanması taraftarlarıydılar. (6)
Ayetullah Kâşânî çölde Britanyalılara karşı savaşmış
olduğundan dolayı hapsedilmiş ve daha sonra da Şah’ın emriyle sürgüne
gönderilmişti. Kâşânî’ye göre “Hiçbir saygıdeğer İranlının Britanya “köpekleri”
ile bir araya gelmesi mümkün değildir.” “İran petrolü toprak altında
kalabilirdi ve fakat Britanyalılara verilemezdi.” “Eğer, Musaddık dayanamayıp
baş eğerse onun kanı da Razmara’nın ki gibi akacaktır.” demekten sakınmayan
biriydi. (7)
Ateşli Batı karşıtı olup, liberal fikirlerden ve laiklikten
nefret etmekteydi. (7) En büyük hayali, “İran’ın Pan-İslâm milletler
topluluğunun bir parçası olarak Batı’ya ve komünist bloğa meydan okumasıydı.”
“Yaklaşık yarım asır önce Anayasal Devrimi destekleyen mollalar gibi, Britanya
karşıtı kampanyanın kutsal bir görev olduğunu gördü.” Bu amaçla siyasete girip
Musaddık ile çalışmaya başlamıştır. Toplantılarda, genellikle, “İslâm, ona
bağlı olanları yabancı boyunduruğuna girmemeleri için uyarıyor!” mesajları
vermekten çekinmezdi. (7)
Muhtemelen Musaddık’ın bağımsızlık yanlısı ve İngiliz
düşmanı olması, ikisi arasındaki en önemli ortak paydaydı. Ayetullah Kâşânî’nin
önderliğinde İslâm Mücahitleri ve Fedayun-u İslâm grubu, Şah’ın ülkede yaptığı
bazı reformlardan dolayı Şah’a karşıydılar. Bundan dolayı da Musaddık’ı
destekliyorlardı. (6)
“Kâşânî dışında Meclis’te de yer alan Şemsettin Quanatabadi,
Ahmed Safai, Bekir Celil Musavi, Musaddık’ı destekleyen isimlerdi. Ayrıca Ebu
Fazıl Zencani ve kardeşi Rıza Zencani de Meclis dışında hareketi destekleyen
din adamları arasında yer alıyorlardı.” (8)
Bununla beraber Ulema’nın genel tutumu siyasetten uzak
durmak idi. “Özellikle Kum Uleması bu dönemde siyasetten uzak durmayı tercih
etmiştir.” “Ayetullah Humeyni’ye göre Şah da, Musaddık da laikti; o nedenle
aralarındaki kavgaya karışmak uygun değildi.” (8)
28 Nisan 1951’de Musaddık istifa ettiğinde o dönem Meclis
dışında olan Ayetullah Kâşnî, Musaddık’a desteğini kamuoyuna açıklamış ve
taraftarlarını sokağa davet edip büyük kalabalıklar meydanlara toplayabilmiştir.
(8)
Böyle bir insanı Musaddık, meclisle ilgili talep ettiği
olağanüstü yetkiler ve yaptığı reformlardan dolayı karşısına almıştır. Bunlar
yeterli değilmiş gibi “Musaddık’ın meclisteki destekçileri, Ayetullah Kâşânî’yi
Meclis Başkanlığından uzaklaştırma kararını çıkartmışlardır.” Oylamadan sonra
vekillerin yarısı istifa etmiştir.”(8) Sözünü sakınmayan bir kişi olan
Ayetullah Kâşânî, Musaddık’ı diktatörlükle suçlayarak karşı tarafa geçmiştir.
Musaddık çok önemli bir müttefikini kaybetmiştir. Musaddık’ın
Kâşânî’yi kazanmak için bir girişimde bulunmaması ilginçtir ve düşündürücüdür.
Fakat AJAX ekibi Kâşânî’yi kazanmak için harekete geçmiştir.
DARBE STRATEJİSİNDE BAŞBAKAN MUSADDIK’IN HATALARINI
DEĞERLENDİRMEK ve MİLLİ CEPHEYİ BÖLMEK
Musaddık ve Milli Cephe ile ilgili daha ayrıntılı bilgi
kaynak 1’de verilmektedir. Ayrıca 6-10 numaralı kaynaklara bakılabilir.
Musaddık 1944 yılında yapılan seçimlere iştirak edip
milletvekili seçilmiş; 1949 yılında, İran Ulusal Cephesi’ni/Milli Cepheyi
örgütlemiş ve lideri olmuştur. (8-13) Milli Cephe hareketi, genel olarak Şah ve
İngiliz karşıtlığından dolayı bir araya gelmiş bir gayrimemnunlar ittifakı olup
gevşek bir koalisyondur, partiler üstüdür. İttifakın içerisinde arzuları,
istekleri, görüşleri çok farklı olan insan unsurları vardır: 1. Aşiret
reisleri, 2. Toprak ağaları, 3. Bazaar Esnafı, 4. Din adamları, 5. Serbest
meslek sahipleri, 6. Sendikalar, 7. Ilımlı Sol, 8. Liberal gruplar. İran
Partisi, Ulusal Parti, Emekçiler Partisi, Tahran Pazar Ticareti Derneği cephe
içerisinde yer alan en önemli teşkilatlardır. Milli Cephe hareketi içerisinde
açıkça yer almamakla birlikte Şah’a ve İngilizlere karşı mücadelesinde
Musaddık’ı destekleyen TUDEH partisini de Milli Cephe hareketine dâhil etmek,
çok anormal bir düşünce değildir.
Milli Cephe hareketi, geleneksel “Pazar” ile bağlantısı olan
ulemadan çok önemli bir destek almaktaydı. (7-10)
Milli Cephe’nin programı “Sosyal adaletin tesisi, anayasal
kanunların korunması, serbest seçimler ve siyasi görüş ifade etmede özgürlüğün sağlanması,
ekonomik durumun iyileştirilmesi” amaçlarını içeriyordu.
Milli Cephe Hareketi’ne göre İran’ın milli çıkarlarına zarar
veren, ülkenin ve milletin geleceğine tehdit oluşturan iki ana unsur vardır: 1.
‘Zorba Devlet’, 2. ‘Kolonyal Tahakküm’. “Devletin zorba iktidarını sona
erdirmenin yolu, anayasanın tam anlamıyla uygulanarak halk iradesinin meclise
ve siyasete yansıması; kolonyal tahakkümü sona erdirmenin yolu ise İngiliz
şirketi tarafından işletilen İran petrol sanayisini millileştirerek, İran’ın kendi
doğal kaynağını çıkarma, işleme ve satma hakkına sahip olması” ile mümkündür.
(7-10)
Milli Cephe Hareketi, anayasanın “Şah hüküm sürmeli;
yönetmemeli” prensibini uygulamak ve Meclis’e müdahalesini engellemek, seçim ve
basın kanunlarını daha özgür hale getirmek için anayasal reform çalışmalarına
ağırlık vermiştir. Kolonyal tahakküme son verebilmek için Meclis’teki Petrol
Komisyonu’nda aktif görev almışlardır. Komisyon başkanlığını Musaddık’ın
alması, önemli bir başarı olup Milli Cephe Hareketi’nin kamuoyundaki etkisini
artırmıştır.
Çok farklı arzu, istek, özlem ve beklentileri olan Milli
Cephe Hareketi, her kesimin isteğini aynı oranda karşılama imkânına sahip
olamayacağından dolayı, zamanla bölünmesi mukadderdi. Nitekim Musaddık
darbesinde, Milli Cephe ittifakı, darbeciler tarafından çok plânlı bir şekilde
çözülmüş ve bir kısmı Başbakan Musaddık’ın karşısında açık bir şekilde yer
almıştır.
Aşağıda bu konu ele alınmaktadır.
Musaddık, Nisan 1951’de Başbakan olmuş, Başbakanlığı,
1951-1953 döneminde kesintilere uğrayarak devam etmiştir.
Cesareti, birikimi, çalışkanlığı, hitabet gücü ve
kararlılığı, onu etkin konuma getirmiş ve halkın desteğini kazanmasına
sebebiyet vermişti. Kitleler üzerindeki etkisinden dolayı karşı konulamaz bir
lider konumuna gelmiştir:
“Şah: Musaddık’a nasıl karşı konulabilirdi? Herkesi
zenginleştirmek, yabancılarla savaşmak, haklarımızı güvence altına almak
istiyordu. Öğrencilerin, entelektüellerin, toplumun her kademesinden insanın
onun bayrağı altına akın etmesine şaşmamak gerekirdi.” (6)
Nitekim Time dergisi onu 1951 yılında “Yılın Adamı”
seçmiştir:
“Zamanında Muhammed Musaddık muazzam bir figürdü. Bir
imparatorluğu sarsmış ve dünyayı değiştirmişti. Adını herkes bilirdi. Dünya
liderleri onu etkilemeye, sonra da devirmeye çalıştılar. Harry Truman, Dwight
Eisenhover ve Winston Churchill dururken Time dergisinin onu 1951‘de “Yılın
Adamı” seçmesine kimse şaşırmadı.” (7)
1952 yılında Şah ile Musaddık arasında savunma bakanını
atama yüzünden ciddi bir sorun ortaya çıkmıştır. Musaddık, Şah tarafından
seçilen, orduyu kontrol eden Savaş Bakanı’nı atama yetkisinin kendisine
verilmesinin anayasal açıdan daha uygun olduğunu ileri sürmektedir. Musaddık’a
göre Şah, bu bakanlık üzerinden ordu aracılığıyla seçimlere tesir etmektedir.
Bu etkinin ortadan kaldırılabilmesi için atamanın kendisi tarafından
yapılmasında ısrarcı olmuştur. “O zamana kadar hiçbir İran başbakanının cesaret
bile edemediği bir istekte bulunmuştur.” “Şah fena halde bozulmuştu. Savaş
bakanlığı olmazsa ordunun kontrolünü ve gücünü kaybedip sıradan bir insan
haline gelecekti. Musaddık’a orduyu kaybetmektense “Bavulumu toplar ve ülkeyi
terk ederim.” dedi ve Musaddık’ın teklifini ret etti.
Musaddık Şah’ın restine rest ile cevap vermiştir: “Şah’a bu
şartlar altında millî mücadelenin sonunu getirme imkânı yoktur. Savaş Bakanının
sorumluluğunu almadan görevime devam edemem. Majesteleri bunu kabul etmediğine
göre egemenliği elimde tuttuğumdan emin değilim ve Majestelerinin isteklerini
yerine getirebilecek bir başka hükümetin yolunu açmak için istifa ediyorum.”
(7)
Musaddık 17 Temmuz 1952’de başbakanlıktan istifa etmiştir.
21 Temmuz’da Milli Cephenin önderliğinde ve TUDEH’in de desteklediği, Şah
aleyhinde büyük eylemler yapılmaya başlanmış ve 30 kişi hayatını kaybetmiştir.
Olayların büyümesi üzerine Şah, Savaş Bakanlığının kontrolünü Musaddık’a
devretmek zorunda kalmıştır.
Musaddık’ın bu girişimi ve meydana gelen olaylar, Şah’ı ABD
ve İngiliz ittifakı saflarına daha da yaklaştırmıştır.
21 Temmuz 1952 olayları, İran’ın iç ve dış siyasetindeki
gelişmeler açısından bir dönüm noktasıdır. (7-10) Olaylar sonrası Musaddık
yönetimi, içeride çok güçlenmiştir. Bu ona içerde Milli Cephe Hareketinin
yapısını önemsemeden her türlü reformu yapma cesareti vermiştir. Dışarıda ise
darbeden başka yolla Musaddık’ı devirmenin imkânsız olduğu kanaatini
kuvvetlendirmiştir.
Musaddık, hükümeti kurduktan birkaç gün sonra “reformları
hızlı bir biçimde gerçekleştirmek” için Meclis’ten, “altı ay süreyle geçerli
olmak üzere yasama yetkilerinin kendisine verilmesini” istemiştir. 6 Ağustos’ta
Meclis, Musaddık’a 6 ay geçici süreyle yasama yetkilerini vermeyi kabul emiş,
ardından 11 Ağustos’ta Senato bu kararı onaylamıştır. “Böylece 9 maddelik
programı uygulamak amacıyla altı aylık bir süre için geçerli olmak üzere Senato
ve Meclis Musaddık’a bağlanmıştır.” (8,10)
İyi niyetle, samimiyetle yapılan bu hareket, hem İran’ın
içinde hem de dışında Musaddık’ın “diktatörlükle”, “Hitler vari davranmakla”
suçlanmasına fırsat vermiştir. Darbecilerin eline, arayıp da bulamadıkları çok
önemli bir fırsat geçmiştir. Bu fırsatı da yol boyu çok iyi kullanmışlardır.
(6-8,10)
Musaddık, Kasım ayından itibaren öngördüğü reformları hayata
geçirmek için, kararnameler çıkarmaya ve kararnamelerle ülkeyi yönetmeye
başlamıştır.
Öngördüğü toprak reformu politikasını yürürlüğe sokmuştur
(8,10):
• “Tarım arazilerinden toprak sahiplerinin elde ettiği
gelirin %20’si kesilecek.
• Bu %20’nin %10’u toprağı ekip biçen köylülere verilecek,
%10’u
ise kırsal alanlara yönelik geliştirme ve işbirliği fonuna
devredilecek.”
• Fonlar, “Kırsal konseylerin idaresi altında”, “kırsal
alanda yapılacak geliştirmeler” için kullanılacak.
• Toprak sahipleri, “köylülerden mevcut yasanın üzerinde
herhangi bir aidat ya da hizmet talep edemeyecek.” (8,10)
Yargı alanında aşağıdaki düzenlemeler gerçekleştirmiştir
(8,10):
• Askeri mahkemelerinin yetkileri, askeri alandaki meseleler
ile sınırlandırılmıştır.
• Özel mahkemeler kaldırılmıştır.
• Temyiz Mahkemesi feshedilerek Muhammed Saruri
başkanlığında yeniden yapılandırılmıştır.
• Disiplin Mahkemesi de feshedildi ve yeniden
yapılandırıldı.
• Yargıçların istihdamı konusunda da bir reform
gerçekleştirildi.
Seçim yasasını değiştirdi:
• “Vekil sayısı 136’dan 172’ye çıkarıldı.
• Oylama süresi bir gün ile sınırlandırıldı.
• Oy kullanmak için okuryazar olma şartı getirildi.
• Kadınlara belediye seçimlerinde oy kullanma hakkı
tanındı.” (8,10)
Ordu ile ilgili aşağıdaki düzenlemeleri yaptı:
• Savaş Bakanlığı’nın adı Savunma Bakanlığı olarak
değiştirildi.
• Askeri bütçe %15 oranında kısıtlandı.
• Ordudaki 15.000 kişi jandarmaya kaydırıldı.
• 15’i general olmak üzere toplamda 136 subay tasfiye
edildi.
• Ordudaki terfi süreçlerini incelemek ve ordunun silah
satın alma antlaşmalarındaki yolsuzlukları araştırmak amacıyla komisyonlar
kuruldu.
• Ülkenin bundan sonra yalnızca savunma amaçlı silah satın
alacağı kabul edildi.
• Gizli servis bütçesinde de ciddi oranda bir kesinti
yapıldı. (8,10)
Şah ile ilgili aşağıdaki reformları yaptı:
• Şah’ın Sarayının bütçesi azaltıldı.
• Şah’ın yabancı büyükelçiler ile görüşmesi yasaklandı
(8,10)
• Bunlara ilave olarak Şah’a ait arazilere el konulması ve
Şah’a yakın yardım kuruluşlarının denetime tabi tutulması ile ilgili çalışmalar
başlatılmıştır. (8)
Diğer yandan Batı’nın uyguladığı ekonomik ambargo nedeniyle
ülkedeki işsizlik ve enflasyon artışı olmuştur. Bunun üzerine hükümet fiyatları
düşürerek piyasaya müdahale etmiş, bu da “geleneksel İran Pazarı’nı
kızdırmıştır.” (8,10)
Yapılan reformlardan ve piyasaya müdahalelerden dolayı,
Milli Cephe içerisinde yer alan toprak ağaları, esnaf, ulema, ordu
mensuplarında ciddi gerilim meydana gelmiş, ayrışma başlamıştır. Bu ayrışma, “8
Ocak 1953’te Musaddık kendisine verilen olağanüstü yetkilerin 1 yıl süreyle uzatılmasını
meclisten talep ettiğinde” etkisini göstermiş; Musaddık’ın destekçileri olan
Hüseyin Mekki, Ebu Hasan Harizadeh ve Amele Partisi lideri Muzaffer Bagai’nin
de olduğu çok sayıda vekil bu isteğe karşı çıkmışlardır. Ayrıca Ayetullah
Kâşânî’nin başını çektiği Ulema ve geleneksel Tahran Pazarı da bu talebi ret
etmiştir. (6-8)
“Temmuz’un sonundan itibaren Dr. Muzaffer Bahai tarafından
yöneltilen Çiftçi Partisi, Abadan petrol akışını durduran vanayı kapatarak
“devletleşmenin kahramanı” haline gelen Hüseyyin Mekkî, Sağcı Sumka ve Pan-İran
Partileri ile Kâşânî de dâhil Mollaların çoğu, Musaddık’ın karşısına geçtiler.
Tüccarlar riyalin dolar karşısındaki değerinin düşmesinden dolayı ciddi bir
şekilde rahatsız olduklarından Musaddık’a karşı tavır almaya başladılar. (6)
Kâşânî, daha da ileri giderek “bu geniş yetkilerin
diktatörlük anlamına geleceğini, anayasaya aykırı olduğunu vurgulamış ve İran’a
gerçek demokrasinin ancak şeriatın hakkıyla uygulanmasıyla gelebileceğini”
belirtmiştir. “Ulema’dan bir başka isim ise hükümetin bakanlarını Kremlin’e
çalışan ateistler olmakla suçlayarak değiştirilmelerini talep etmiştir.” Bu
sert muhalefete rağmen Musaddık’ın önerdiği tasarı, 13 Ocak’ta Meclis’ten
geçmiştir. Bunun üzerine Milli Cephe’de daha büyük bir bölünme meydana gelmiş;
bazı vekiller Milli Cephe’den ayrılarak “İslami Fraksiyon” adıyla yeni bir grup
kurmuşlardır.
Musaddık, birleştirici rolünü unutup Milli Cephe
içerisindeki “geleneksel ve modern kanadın mücadelesinde” modern kanattan yana
tavır alarak bölünmeyi hızlandırmış aynı zamanda çok ciddi bir destekten mahrum
kalmıştır. (8-10)
Robin Zaehner Londra’ya gönderdiği bir raporda Kâşânî, Bagai
ve Mekki’nin Millî cepheden koparılmalarının “tamamıyla Raşidiyan kardeşlerin
sayesinde olduğunu yazması” (7) düşündürücüdür ve de üzücüdür.
Takınılan tavır ve yapılan reformlarla şu insan unsurları
Musaddık’ın karşısında yer almıştır: 1. Şah ve sevenleri, 2. Ordudan ihraç
edilen subaylar, 3. Ordudan ihraç edilmeyip yapılan reformlardan ve bütçe
kısıtlanmasından memnun olmayan subaylar, 4. Bütçenin kısılmasından memnun
olmayan istihbarat örgütü mensupları, 5. Tahran pazarı, 6. Toprak ağaları, 7.
Ulema, 8. Musaddık’ın diktatörlük eğilimi gösterdiğine inanan milletvekilleri,
9. Müslüman Savaşçılar Toplumu, Fedayin-i İslâm ve Emekçiler Partisi.
İran Partisi, Ulusal Parti ve Üçüncü Kuvvet adlı grup
Musaddık’ın yanında yer alıp onu desteklemeye devam etmişlerdir. (8)
Ancak yaşanan bölünme, Musaddık’ın hem Meclis’te
milletvekili desteğini, hem de Meclis dışında halkın özellikle, ulema, pazar ve
toprak ağalarının desteğini ciddi bir şekilde zayıflatmış ve ülkede gerilim
artmaya başlamıştır.
Musaddık, ocak ayında meydana gelen olayların bizzat şah
tarafından organize edildiğini düşünerek, “Ondan ihtirası yatışana kadar ülkeyi
terk etmesini istemiştir.” diyerek Şah’ın ordu ve halk üzerinde var olan
etkisini görmeyerek ya da kabul etmeyerek ciddi bir hata daha yapmıştır. O da,
yurt dışı gezisine çıkacağını halka duyurmuştur. (7) Yabancı istihbaratlar bunu
kendi menfaatleri istikametinde çok iyi değerlendirmişler ve Musaddık’ı, “Şah’ı
ülkeyi terk etmeye zorlayıp daha sonra monarşıyı ortadan kaldırmayı planlıyor.”
diye suçlama kampanyası başlatmışlardır. “Beyinsiz” lâkaplı Şaban Caferi
önderliğinde bir grup “ayak takımı”, Musaddık’ın evine saldırmıştır. (7)
Şah ülkeden ayrılma kararını geri almış ve Musaddık da
kendisine sadık subaylar ve güvenlik güçleri ile olayları bastırarak düzeni
sağlamıştır. Ancak bu olay bozulan istikrara bir darbe daha vurmuş ve Musaddık
hareketine güven biraz daha sarsılmıştır.
Temmuz 1953’te Musaddık’ın destekçileri daha büyük bir hata
yaparak Ayetullah Kâşânî’yi Meclis Başkanlığı’ndan uzaklaştırma kararı
çıkartmışlardır. Bunun üzerine vekillerin yarısı istifa etmiştir. Bunun üzerine
Musaddık Meclis’in feshi için referandum yapılacağını; referandumdan hayır
çıkarsa istifa edip görevi bırakacağını kamuoyuna duyurmuştur.
“Evet veya hayır şeklinde ayrı ayrı oy sandıklarının
konulması gibi oldukça tartışmalı bir uygulama neticesinde referandumdan %99
“Evet” oyu çıkmıştır.” (8) Bu referandumun sonucunda Meclis feshedilmiştir.
Hile yapıldığı iddiaları sokağa yansımış, protesto gösterileri günlük hayatın
bir parçası haline gelmiştir.
Musaddık’ın en büyük gücü Milli Cephe hareketiydi. Musaddık
bunu bölecek herhangi bir işlem, hareket yapmamalıydı. Ne yazık ki öyle olmadı,
takındığı tavır ve yaptığı icraatlarda Milli Cephe Hareketinin yapısını dikkate
almamıştır.
DARBE STRATEJİSİNDE PSİKOLOJİK HAREKÂT: KADEMELİ BİR
ŞEKİLDE MUSADDIK’I UMUT OLMAKTAN ÇIKARMAK
1950-1953 döneminde İran’da geniş halk kesimleri arasında
kahraman olarak kabul edilen Musaddık’ın devrilebilmesi için öncelikle
itibarının zedelenmesi, yıkılması gerekmekteydi. Şah’a göre Musaddık, o
dönemde, İran için alternatifi olmayan, karşı çıkılamaz bir umuttu. AJAX ekibinin
darbe stratejisinin nirengi noktası ise, Musaddık’ı umut olmaktan çıkarmak ve
Milli Cephe hareketini bölüp parçalayarak, Musaddık’ı yalnızlaştırmaktı:
“Musaddık’ı umut beslenmeyecek hale getirmeliyiz. Bu
yapılabilirse Ruslar da umutlarını kesecek, müdahaleden vaz geçeceklerdir.” (6)
Bu amaçla, hiçbir ahlakı kıstası olmayan, her türlü yalan ve
iftira serbestti. İngiltere ve AJAX’in yürüttüğü Psikolojik harekât, hem İran
halkına hem de İran dışındaki kamuoyuna ve yöneticilere hitap etmekteydi.
Musaddık şeytanlaştırılmak isteniyordu. Solcu Tudeh Partisiyle olan
irtibatından dolayı İran’ı komünistleştirip Sovyet blokuna bağlayacağı iddiası,
kampanyanın ana ekseni, nirengi noktasıydı. Dönemin şartları ve Soğuk Savaş göz
önüne alındığında başlatılan kampanya etkisini göstermiş, “darbeye direnen” ABD
Başkanı Eisenhover, bunu çok ciddi tehlike olarak görüp AJAX operasyonuna yanı
Musaddık’ın darbe ile düşürülmesine onay vermiştir. (6,7)
İftira kampanyasının ana üssü CIA idi. CIA üretiyor, ABD ve
İngiltere kontrolündeki Batı ve İran medyası kullanıyordu: “Musaddık ve
Dışişleri Bakanı Dr. Fatimi gibi isimlerin “diktatör”, “demagog”, “şehitlik
saplantılı duygusal İslâmcı”, “eşcinsel”, “uyuşturucu bağımlısı”,
“Yahudî”/”Musevi”, “İngiliz sempatizanı”, “Sovyet sempatizanı”, “İran’ı
komünistleştirecek”, “Sovyet peyki yapacak” ve “Bahai” olduklarına dair
yayınlar yapıyorlardı.” (6-10)
Musaddık’ın Senato ve Meclis’i kendine bağlaması üzerine New
York Times’da çıkan bir haberde, “Hitler taktikleri uygulayarak bir darbe yürürlüğe
koymak” ile Musaddık suçlanmıştır. (8)
Bu propagandacılardan bir olan Richard Cottom’a göre
“Tahran’da yayınlanan her beş gazetenin dördü CIA’nın etkisi altındaydı…
“Yazdığım her yazı hemen ertesi gün İran basınında yer alıyordu...” “Yazılar,
Musaddık’ı Komünist işbirlikçisi ve fanatik olarak göstermek amacıyla
tasarlanmıştı.”(6)
AJAX stratejisine göre Şah İran’da önemli bir ağırlık
merkezi idi. Halk ve ordu bir tercihle karşı karşıya kalırsa nihayetinde Şah’ı
tercih edeceklerdi. Darbeciler psikolojik harekâtta bunu öne çekmişlerdir:
“Musaddık ve Şah, Tudeh ve Şah, Hatta mollalar ve Şah
arasında tercih yapmaya zorlanırsa halk sadece birini seçebilecekti.”
“Tüm yapılması gereken, Başbakanın Şah’ın imtiyazlarını gasp
etmeye çalıştığını onlara göstermek.” Eğer halk, Başbakanın Şah’ı alt etmeyi
düşündüğünü hissederse ayaklanır ve başbakanı devirir…”
“Ordu: Şüphesiz çok üst kademelerde Musaddık yanlısı ve Onu
şaha karşı bile destekleyecek birkaç subay var. General Riyahi kesinlikle
bunlardan biri. ... Ama astsubay, memur gönüllü erlerin hepsinin Şah yanlısı
olduğu tahmin ediliyordu.” …Eğer onlara Şah’ı ya da başka birini seçmek zorunda
oldukları hissettirilirse Şah’ın desteğiyle, halkla birlikte
ayaklanacaklardır.” (6)
Bunun için Musaddık’ın dozajı düşük bir psikolojik harekâtla
yıpratılması; yıpratıldıkça psikolojik harekâtın dozajının gittikçe artırılması
ve sertleştirilmesi öngörülmüştür:
“Aleyhte giriştiğimiz kampanyayı da çok hafif bir dozda
sürdürüyorduk. Gazeteleri, bireyleri ve kurumları açıktan açığa Başbakana karşı
muhalefete yönlendirseydik bunlar hemen işten uzaklaştırılabilirdi ve bu da
aptalca olurdu…
“Basında Musaddık karşıtı yayınlar artıyor, Şah karşıtı ve
Amerikan düşmanı yayın organları ise çizgilerini keskinleştirip saldırılarını
arttırıyorlardı. Tansiyon yükseliyordu.” (6)
DARBE STRATEJİSİNDE PSİKOLOJİK HAREKÂT: “EKSEN KAYMASI”,
“MUSADDIK İRAN’I SOVYETLERE YAKLAŞTIRARAK KOMÜNİSTLEŞTİRECEK”
Komünist felsefeyi benimsemiş ve İran’da çok etkili olan
TUDEH ve Sovyetler, İngiliz emperyalizmine karşı mücadele veren Musaddık’ı
görünürde destekliyorlardı.
Musaddık’ın İngiltere’ye göre Sovyetler’e daha sıcak
bakması, Milli Cephe hareketi açısından Musaddık’ın yumuşak karnı idi ve yol
boyu “İran’ı komünistleştirmek” gibi bir ithamla karşı karşıya kalmasına
sebebiyet verecekti. Nitekim CIA ve MI6’nin darbeci organizasyonunun başındaki
Roosvelt, hem ABD Başkanını hem de İran’daki Milli Cephe içerisindeki bazı
grupları ikna edebilmek için İran’ın Rusların yanına kayacağı ve İran’ın
komünistleştirileceği tezini çok önemli bir kart olarak sürekli öne
sürmekteydi:
“Roosevelt: Sovyet tehdidi ciddi ve önemli bir boyuta
ulaşmış durumda. Şu andaki duruma bakılırsa, zaman, Rusların ve yeni müttefiki
Dr. Musaddık’ın lehine işliyor. …Eldeki tüm kartlar açıldığında İran Ordusu ve
İran halkı, Şah’ı destekleyecek, ağırlıklarını ondan tarafa koyacaklardır. Halk
ve Ordu, Musaddık’a ve Ruslara karşı Şah’ı destekleyeceklerdir. Bana göre
bundan en ufak bir şüphe bile duyulamaz.” (6)
AJAX ekibi, stratejilerinde bu noktaya ağırlık vermişler;
Orduyu, Halkı ve Mollaları, Komünizmle Şah arasında bir tercih yapmaya
zorlamışlardır:
“Musaddık ve Tudeh yakınlaşması arttıkça mollaların karar
değiştirmesi güçlü bir olasılıktı. Şah’tan başka kimin lehine karar
değiştirebilirlerdi? Tarafsız kalıp olayların dışında kalabilirlerdi. Boscoe
Kardeşlerin söylediği buydu. Ben pek emin değildim, birini seçmeye kendilerini
mecbur hissedeceklerini ve gönülsüzce de olsa Şah’ı Komünizme tercih
edeceklerini düşünüyordum.” (6)
“İhtiyar Musaddık her şeyin kendi tarafında olduğunu
sanıyor. Oysa Tudeh, onun da arkasında Ruslar, her gün biraz daha dişlerini
gösteriyorlar. Ordu ve halk bunu görmeli, yanı göstermeliyiz.” (6)
“Şah’la Musaddık ve onun Tudeh-Sovyet destekleri arasındaki
çelişki keskinleştiğinde, “kitleler”, “ordu, polis ve toprak sahipleri
ağırlıklarını Şah’tan yana koyacaktı.” (6)
Musaddık kendisine kurulan bu tuzağı zamanında görememiş,
Şah’ı yaptığı reformlara bir engel görerek, Sovyetlerin de desteği ile sürgüne
göndermek istemiştir. Halkın buna tepki göstermesi, darbecilere hem yol
gösterici olmuş hem de umutlandırmıştır: (6)
“Şubat ayında giderek Tudeh’le daha fazla ittifak haline
giren Başbakan, Rusların da desteğini alarak, Şah’ın İran’ı terk etmesine
yönelik ilk tutumunu takındı. Şah’ın yönetimini destekleyen kitle gösterileri,
Şah’ı ülkeyi terk etmeme konusunda cesaretlendirdi. “1953 ortalarında halkın
ruh halinde ciddi bir değişiklik gözleniyordu. Musaddık’ın pek çok takipçisi
terk ediyordu kendisini.”
“Musaddık’ın Şah’ı sürgüne gönderme girişimi ve halkın buna
tepki duyan bir hissiyata girmesi, bizim için cesaret vericiydi.” (7)
CIA ajanları, Komünist Tudeh Partisi’nin ismini kullanarak
propaganda yapmakta, “dini liderleri, eğer Musaddık’a karşı çıkarlarsa vahşice
cezalandırılacakları” şeklinde tehdidi etmekteydiler ve dini liderlerden
birinin evini Tudeh adına da bombalamışlardır.” (7)
SONUÇ: LİDERLERİN EN BÜYÜK HANDİKAPI: ZAMANINDA
BİLGİLENDİRİLMEMEK YA DA EKSİK VE YANLIŞ BİLGİLENDİRİLMEK
ABD Başkanları hem Truman hem de Eisenhower, Musaddık’ın bir
darbe ile düşürülmesine karşıydılar. CIA ve İngiltere’nin bütün baskılarına
rağmen Başkan Eisenhower de başlangıçta, İran’da bir darbeye müsaade
etmemiştir. Bunun İran halkı üzerinde meydana getireceği şokun gelecekte çok
ciddi sorunlara sebebiyet vereceğine inanıyordu. Eisenhower, Truman gibi
Musaddık’ı “Batı’nın İran’daki tek umudu olarak görüyordu.” (7)
ABD Dışişleri Bakanı Dulles, 28 Şubat’ta Tahran’da meydana
gelen kanlı olayların nasıl meydana geldiğini, kimlerin olaylarda aktif rol
aldığını Başkana rapor etmedi. Bunun yerine Başkana “İran’ın yavaşça
parçalandığını ve Komünist bir darbe olasılığının gittikçe arttığını” işaret
eden bir istihbarat raporu göndererek Başkanı yanıltmayı sürdürdü. Başkan
Eisenhower Ulusal Güvenlik Konseyinin 4 Martta yapılan toplantısında, “Ezilen ülkelerin
halklarının bir kısmının bizden nefret etmek yerine bizi sevmesini neden
sağlayamıyoruz.” sorusunu sormuştur.
Dışişleri Bakanı Dulles, Başkanın sorusuna cevap vermek
yerine Başkanı İran’da darbeye ikna edecek bir dil ve üslup kullanmayı daha
yararlı görmüştür:
“Toplantı tutanaklarında, Dışişleri Bakanı Dulles: Son
birkaç günde İran’da meydana gelen olayların sonucu İran’da Musaddık’ın başında
olacağı bir diktatörlüğün yönetime gelmesidir. Musaddık’ın orada yaşaması
durumunda tehlike küçüktür. Ama öldürülür ya da iktidarı kaybederse İran’da
siyasi bir boşluk oluşacak ve komünistler de kolayca yönetimi ele
geçireceklerdir. Böyle bir ele geçirmenin sonuçlarının neler olacağı Mr. Dulles
tarafından ayrıntılı incelenmiştir. Hür dünya sadece İran’ın elinde tuttuğu
muazzam petrol zenginliğini kaybetmekle kalmayacak ama aynı zamanda Ruslar buna
sahip olacak ve petrol ile ilgili hiçbir tedirginlikleri kalmayacaktır. Mr.
Dulles’in işaret ettiği gibi daha da kötüsü eğer İran Komünistlere katılırsa
dünya petrol rezervlerinin yüzde altmışını elinde tutan Ortadoğu’nun diğer
bölgeleri de Komünistlerin kontrolüne geçecektir.” (7)
Eisenhower, farklı düşünmekte ve darbeye sıcak
bakmamaktadır. Kendisine gelen İngiliz Dışişleri Bakanı Eden’a “Ona on milyon
dolar vermek isterim.” derken düşürmek yerine satın alınmasının daha doğru bir
yol olduğu mesajını vermek istemişti. Eden ise, “Musaddık’ı satın almak yerine
ona alternatif bulmak için çalışmalıyız.” diye cevap vermiştir. Oysa bunlar
Beyaz Saray’da böyle konuşulurken, MI6 ve CIA, ABD Dışişleri’nde Musaddık’ı
düşürecek darbenin plânları üzerinde çalışıyorlardı ve Başkanın bundan haberi
yoktu. (7)
Milli Cephe hareketinin çözülmesini gören Dışişleri Bakanı
Dulles, Eisenhower’in direncini kırmak için “Amerikalıların artık bu bölgede
Britanya ile eşit ortak olması” gerektiği fikrini ortaya atmıştır. (7) 11 Mart
tarihli Ulusal Güvenlik Konseyi Toplantısında tutulan notlardan kendisine
verilen yanlış bilgilerin etkisi altında kalarak Eisenhower’in Musaddık ile
ilgili düşüncelerinin değiştiği görülmektedir:
“…Tek taraflı çabalasak dahi Musaddık ile başarılı bir
anlaşma yapabilme konusunda Başkanın ciddi şüpheleri vardı. Başkan, kâğıt
üzerinde yazılanların hiçbir değerinin olmayabileceğini ve böyle bir örneğin de
dünyanın diğer bölgelerinde Birleşik Devletlerin sahip olduğu petrol
imtiyazlarını olumsuz etkileyeceğini düşünüyordu.” (7)
Başkan Eisenhower, bu kanaate ulaştıktan sonra “uzlaşma
olasılıklarını araştırmayı durdurdu.” 14 Haziran’da da Allen Dulles ile yaptığı
görüşmede Dulles’in kendisine yaptığı darbe önerisini onayladı. Oysa Başkan
darbeyi onayladığında darbe şartları ve plânları çoktan yapılmış ve
olgunlaştırılmıştı (7) ve Başkan'ın bundan haberi yoktu.
ABD gibi bir ülkede birçok iş, Başkan’a rağmen başkanların
haberi olmadan yapılabilmekteydi.
Acaba İran’da da benzer durumlar olmuş muydu?
Eisenhower’e yapılanlar, Musaddık’a da yapılmış olabilir mi?
Musaddık gibi çok tecrübeli, dirayetli, cesur ve kararlı
olan bir insanın, Milli Cephe hareketinin çözülmesinin neden olabileceği
sonuçları, nasıl görememiştir, görememesinin anlamı nedir?
Milli Cephe hareketi sonuç itibarıyla Şah’a karşı oluşan bir
gayrimemnunlar hareketidir. Ortak noktaları Şah’a karşı olmak, Şah’ın yapmak
istediği bazı reformlara karşı olmaktı. Musaddık’ın çok geniş spektruma sahip
olan Milli Cephe hareketi içindeki unsurları göz önüne almadan bazı reformları
yapmaya kalkması ve bunda ısrarcı olmasının anlamı neydi? Hangi psikoloji
kendisini bu yöne itmiştir?
Dışarıda ABD ve İngiltere gibi iki güçle karşı karşıya
geldiği bir dönemde, içerde kendi destekçilerini küstürmesinin sebebi ne
olabilir? Hangi beşeri zaaf etkin olmuştur?
Çözülen ittifakın halk üzerindeki etkileri ile ilgili yanlış
bir bilgi verilmiş yanlış bir yönlendirme yapılmış olabilir mi?
“Sen meydanlara indiğinde, halka konuştuğunda, bu
muhalefetin sesi kesilecek, halk seni çılgınca destekleyecek” denmiş ve ikna
edilmiş olabilir mi?
“Kaç paralık adam ki bunlar denmiş ve Musaddık inandırılmış
olabilir mi?
“Sana karşı cephe alanların ne ağırlıkları var?” denmiş
olabilir mi?
Verilen istihbarat raporları yanlış olabilir mi?
AJAX organizatörlerinin kurduğu geniş istihbarat ve rüşvet
ağından İran istihbaratının haberdar olmaması mümkün müdür?
Eğer haberleri yoksa bir facia, varsa da Musaddık’ı uyarmamış
ise daha büyük bir facia değil midir?
Daha da ilginç ve dikkat çekici olan, Sovyet İstihbaratının
Musaddık’ı uyarmamış olması değil midir? Uyarmamasının sebebi hikmeti ne
olabilir?
İran’ı Komünistleştirecek diye eleştirilen ve suçlanan bir
lidere, Sovyetlerin ve Tudeh’in sahip çıkmaması, destek vermemesi ilginç değil
midir?
Sovyetler Tahran, Moskova ve Yalta anlaşmasına sadık mı
kalmıştır?
Meclisi feshetmek ya da işlemez hale getirmenin ve kanun
hükmündeki kararnamelerle ülkeyi yönetmeye kalkmanın maliyetini, ne getirip ne
götüreceğini, Musaddık ve çevresi düşünememiş midir?
Dava arkadaşlarından hiç kimse Musaddık’ı uyarmadı mı;
uyardılar da dinlemedi mi? Yoksa yakın çevreden hiç kimse Musaddık’ın hoşuna
gitmeyecek şeyleri ona söylemeye cesaret edemedi mi?
Bu sorular daha da artırılabilir.
Allah, art niyetlilerin, kifayetsiz muhterislerin şerrinden tüm müminleri korusun.
KAYNAKLAR
1. Can, B., Musaddık Darbesi ve Türkiye-1, Haziran 2019
Umran Dergisi.
2. Can, B., Musaddık Darbesi ve Türkiye-2: Musaddık Darbesinde Etkili Olan Dış
Dinamikler İçin “Kötü Örnek Olmak” (!), Temmuz 2019 Umran Dergisi.
3. Can, B., İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-1: “Kaostan Kaynaklanan Düzen” ve
“Küresel Savaş”, Eylül 2017 Umran.
4. Can, B., İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-2: Küresel Savaş Türkiye
Üzerinden Mi(!) Çıkarılmak İsteniyor? Ekim 2017 Umran.
5. Can, B., Yeni Bir Kadife Darbe Süreci-1: Arka Plân, Mayıs 2017 Umran.
6. Roosevelt, K., Karşı Darbe, CIA İran’da, Timaş, İstanbul, 2007, S: 20-25,
140-157, 63, 71, 83-90, 104, 113, 120-135, 12, 140-150, 187.
7. Kınzer, S.; Şahın Bütün Adamları, Bir Amerikan Darbesi ve Ortadoğu’da
Terörün Kökenleri, İletişim, 2003, Tercüme, Selim Önal, 4. Baskı 2018, S: 12-
30, 144-145, 170-210, 90-100, 136.
8. Kuduoğlu, A., İran’da Musaddık Dönemi: 1951-1953, İran Çalışmaları Dergı̇si;
ISSN: 2536-5029 - E-ISSN: 2651-4370, Cilt: 2, Sayı: 2, ss. 37-62, 04.02.2019,
DOI: 10.33201/iranian.501095
9. Batı'nın Musaddık Darbesi ve Arka Plânı, Dünya Bülteni /Tarih Dosyası, 22
Ağustos 2013; https://www.dunyabulteni.net/…/batinin-musaddik-darbesi-ve-…
10. Özkaya Ö., Amerika’nın Ortadoğu’da İlk Darbesi: Çizme Operasyonu; Nasıl
Darbe Yapılır, BSR Yayın Grubu, 2011, İstanbul.
11. Sinkaya, P., A., İran, Musaddık ve Darbe,18.10.2016. https://orsam.org.tr/tr/iran-musaddik-ve-darbe/
12. Bulunmaz, A., İran’ın Hafızasından Silinmeyen Lider: Muhammed Musaddık,
2018.
13. Uygur, H., 1953 Darbesi ve Hatırlattıkları, İRAM, ORSAM, Ortadoğu Analiz
Dergisi, Eylül-Ekim Cilt: 8 Sayı:76, S:15-17; http://www.orsam.org.tr/files/OA/76/3_hakkiuygur.pdf
https://iramcenter.org/1953-darbesi-ve-hatirlattiklari/…