1 Ekim 2018 Pazartesi

ŞER İTTİFAKI İÇİN SONUN BAŞLANGICI

(Umran Dergisi Ekim 2018 Yazısıdır)

      “Zulmetmedenler,  nasıl bir inkılab ile devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (26/Şuara, 227)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada Türkiye’nin ekonomik görüntüsünü vermesi, siyasi amaçlı küresel bir saldırı ile karşı karşıya kalındığını ifade etmesi son derece önemlidir:

“Temmuz ayı boyunca da aynı seviyelerde seyreden dövizin Ağustos’ta bir anda 7 lira seviyesine kadar yükselmesi, başlı başına bir ekonomik suikast girişiminin delilidir. Ağustos ayında bu ülkede ne siyasi istikrarsızlık yaşandı, ne harp oldu, ne afete maruz kalındı ve ne de başka herhangi bir fevkaladelik görüldü. Amerikan yönetiminin, ülkemizin egemenlik haklarına açıkça saygısızlık olan taleplerine cevap vermedik diye böyle bir sonucun ortaya çıkması, meselenin tamamen siyasi olduğuna işaret ediyor. Türkiye’nin yaşadığı bu hadise, dünyada artık hiçbir ülkenin siyasi ve ekonomik güvenliğinin kalmadığının ifadesidir. Nitekim bu konuda, Avrupa Birliği, Çin, Rusya, Hindistan başta olmak üzere, dünyanın pek çok yerinden ciddi rahatsızlık işaretleri gelmeye başladı. Tabii ülkemize yönelik saldırı, diğerlerinden çok daha sinsi, çok daha can yakıcı, çok daha kasıtlı bir şekilde gerçekleşti. İş ekonomi sınırlarını aştı ve Türkiye’nin topyekûn cezalandırılması boyutuna ulaştı.”[1]

Tam bir yıl önce Umran’da 1- “İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-1: “Kaostan Kaynaklanan Düzen” ve “Küresel Savaş” (Eylül 2017) ve 2- “İslâm Coğrafyası ve Küresel Savaş-2: Küresel Savaş Türkiye Üzerinden mi(!) Çıkarılmak İsteniyor? (Ekim 2017) adlı iki makale yazarak, ABD’nin ve Siyonizm’in Ortadoğu’da Türkiye üzerinden bir “Küresel savaş” çıkarmak istediklerini, bunun için de ciddi hazırlık yaptıklarını, 34 belge/ doküman/kaynağa dayanarak ifade etmiş ve Türkiye’nin bu gerçeği göz önüne alarak yeni strateji ve politikalar belirlemesi gerektiğine dikkat çekmiştik.

Bu yazıda, Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaları, Türkiye’de ve bölgede meydana gelen gelişmeleri göz önüne alarak söz konusu iki makalede ele alınan Şer İttifakının (ABD-İsrail-Siyonizm-İngiltere) öngördüğü küresel savaş konusunu, küresel ekonomik savaşı merkeze alarak -özet olarak- yeniden tartışmaya açmak istiyoruz.

ABD ve Siyonizm Küresel Bir Savaş Çıkarmak İstiyor

Konuya ilişkin incelenen 34 belge/doküman/kaynak, okuyucunun yararlanabilmesi için aşağıda verilmiştir:

Eski ABD Başkan Clinton’ın Çalışma Bakanı Robert Reich’in açıklaması, Richard Haass’in Karışıklık kitabı, 2003 yılında RAND Corporation tarafından hazırlanan ‘Sivil Demokratik İslâm: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler’ adlı rapor, Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili yapılan yayınlar ve açıklamalar, “2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı ABD Raporu (2000), Ekonomik analist Jim Griffin’in; George Soros’un, Alman Dresdner Investmen Trust genel müdürü Wolfram Gerdes’in açıklamaları, ABD başkanlarından Woodrow Wilson, Roosevelt, Kennedy, oğul Bush, Obama ve Trump’ın açıklamaları, Bush, Cheney ve enerji lobisinin (2001) ABD’nin enerji politikalarını belirleyen raporu,  “baba Bush”un zamanında (1992) Paul Wolfowitz’in başkanlığında savunma bölümü tarafından hazırlanan belge,  “ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi (2002) (Bush Doktrini)”, “ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi 2015”, ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, “ABD’nin Ulusal Askeri Stratejisi 2015” raporunu açıklarken yaptığı değerlendirme, Dünya Siyonist Örgütü tarafından Kudüs’te yayınlanan Kivunim (Yönelişler) dergisinde “80’li Yıllar İçin İsrail’in Stratejik Planları”  adlı makale, Emekli amiral ve İsrail gizli servisi MOSSAD eski başkanı Ami Ayalon’un, 2012 yılında Carlie Rose'a verdiği röportaj, Katar krizi dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, Stratfor Düşünce Kuruluşu’nun Başkanı, George Friedman ile 2011’de “Amerika’nın Sesi” radyosunda yapılan röportaj, Siyon Önderlerinin Protokolleri, Henry Kissenger ile 2011 yılında yapılmış röportaj, 2009 yılında Youtube’da yayınlanan “Yüksek Konseyin Kararlarını" açıklayan üç video, 25 Eylül 2017’de Kuzey Irak’ta “Bağımsız Kürdistan devletinin” kurulması için yapılacak referandumla ilgili yapılan özel açıklamalar, Neocon-Evangeliklerle ilgili yapılan yayınlar Stern, J., “Washington Avrupa’da Nükleer Savaşa Hazırlanıyor”, Süddeutsche Zeitung’taki makalesi, Texe Mars,  İllüminatı, Entrika Çemberi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002, s.175,

Foster J.B., ‘Emperyal Amerika ve Savaş’, Cosmo Politik, sayı:6, sonbahar 2003, s. 39-45, Foster, J.B., ‘ Emperyalizmin Yeni Çağı’, Cosmo Politik, sayı:6, Sonbahar 2003, s.12-22, Klare M.T., ‘Savaşın Jeopolitiği’, Cosmo Politik, sayı: 2 Kış 2002, s. 14-18, Özemre A.Y. ‘ABD, Her 10 Yılda Bir Savaş Çıkarmak Zorunda’, Umran, sayı: 87, 2001, s.21-26, Meyssan, T., (Çev. Nizamettin Kârabenk), “ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Doktrini bir "Dünya Savaşı"nı mı içeriyor?”, 11 Şubat 2015,  Can, B., ‘Küresel Derin Devlet’in Düşük Yoğunluklu Savaşı”, Ekim 2001, Umran, Can, B., “Yeni Soğuk Savaş: ABD Emperyalizminin Tükenişi İslâm Dünyasının Yeniden Dirilişi”, Umran, 2002, Karagül İ., “Petrol Savaşının Endonezya Cephesi, İslâmî Direniş Dalgası”, Yeni Şafak,19 Ekim 2002; “Enerji Savaşları ve Yeni Dünya Haritası”, Umran, sayı: 95, Temmuz 2002, s.20-27, Garaudy R., Çöküşün Öncüsü ABD, Nehir Yay, İstanbul, 1997, s.51, Parenti, M., İmparatorluğa Karşı, çeviren: Özcan Buze, Kaynak y., İstanbul, 1996, s.49-50, Allen G., Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete, İstanbul 1996.

Bu kaynaklarda ortaya çıkan ana fikri, aşağıdaki başlıklar altında özetleyebiliriz:

            1) ABD’nin ekonomisi iyi değildir.

  • “ABD ekonomisi önce yavaşlayacak, sonra durgunlaşacak ve ABD kendi içine kapanacaktır.”
  • “Büyük Asya ülkeleri, bir Asya Para Fonu, bir Asya Ticaret Örgütü kurarak IMF (Uluslararası Para Fonu) ve WTO (Dünya Ticaret Örgütü) gibi kuruluşlara zarar verecektir.”
  • ABD,  “Dünya Bankası ve IMF'yi yeniden yapılandırarak, BRICS Bank ve Çin'in Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi, Batı kontrolünde olmayan alternatif kuruluşların yükselişini” durduracaktır.  
  • ABD, “Afrika Büyüme ve Fırsat Eylemi'ni (AGOA), “Power Africa”, “Trade Africa” ve “Doing Business in Africa” girişimleri ile kıta üzerinde nüfuzunu sağlamlaştırmak ve Çin’in yayılmasını durdurmak zorundadır.

      2) ABD’nin küresel hâkimiyetine ve liderliğine itiraz edilmektedir.

  • ABD; her alanda liderlik yapmak zorundadır. Fakat Avrupa ve Doğu Asya’da ABD’nin küresel üstünlüğüne ve ABD liderliğindeki küreselleşmeye karşı siyasi bir direniş ortaya çıkmaktadır.
  • Çin, Hindistan ve Rusya, ABD’nin liderliğini kırmak için fiili bir jeo-stratejik ittifak kurma çabası içerisindedir.
  • ABD,  küresel şirketlerle, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki pazarın paylaşımından dolayı karşı karşıya gelip restleşmek zorundadır.

            ABD’nin liderliğine itiraz, kaos getirir ve kaosun üç kaynağı vardır:

  • Mevcut kurulu dünya düzenini değiştirmek isteyen, “revizyonist” olarak nitelenen güçler; “Çin, Rusya ve Türkiye”.
  •  Ciddi güvenlik kaygılarına neden olan ülkeler; İran ve Kuzey Kore.
  •  Devlet-altı yapılanmalar, şiddete başvuran aşırı örgütler.

       Lider olarak ortaya çıkma ihtimali olan ülkeler tecrit edilecek ve onlara destek veren ülke yönetimleri devrilecektir:

  • Mevcut düzen, ABD ve benzer değerleri savunan ülkeler tarafından 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulmuştur ve bu düzenin korunmasında ABD’nin sorumluluğu daha fazladır.
  • Küresel ittifak sistemi ile Rusya ve Çin kuşatılıp tecrit edilecektir.
  • ABD, Kafkasya'daki ülkelerle bağları geliştirecektir.
  •  Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki ülkelerin Avrupa ve Avrupa-Atlantik entegrasyonu kararlılıkla desteklenecektir.
  • ABD, “Güneydoğu Asya Devletleri Ortaklığı (ASEAN)” ile Çin’i kuşatacaktır.
  • Vekâlet Savaşları ve Kadife Darbelerle “küreselleşme değerlerini benimsemeyen ve bunlara saygılı olmayan ülkelerin ve Rusya ve Çin ile iyi ilişkileri olan ülkelerin yönetimleri devrilecektir.
  •  ABD değerlerini paylaşmayan ülkelerde, genç liderlerle ve STK’larla ilişki kurulacak; hükümet, iş ve sivil toplum alanlardaki geleceğin liderleri  belirlenerek, birbiriyle koordinasyonları sağlanacaktır.
  •  Libya, Mısır, Suriye, Irak, İran, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Sudan, Nijerya, Alt-Sahra Afrika’sı, Ortadoğu, Orta ve Güney Asya ve And Bölgesi içinde ve etrafında iç çatışmalar, şiddetli siyasi karışıklıklar ortaya çıkacak,  ciddi dini ya da etnik bölünmeler meydana gelecektir.
  • Latin Amerika’da özellikle de Kolombiya, Küba, Meksika, Panama, Guatemala, El Salvador, Honduras, Haiti ve onun öteki Karayip komşuları ülkeler yeniden inşa edilecektir.
  • ABD, Türkiye ile olan ilişkilerini dönüştürmeye devam edecektir.
  • Türkiye, Kafkasya, Orta Asya, Suriye, Irak, İran ile ve iç çatışmalarla meşgul olacaktır.

            Hiçbir ülkenin askeri gücünün ABD’nin askeri gücünden daha üstün olmasına müsaade edilmeyecek:

  •  ABD, uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirecek; Revizyonist ülkeler, ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırılacak; gerekirse bunlarla savaşılacaktır.
  • ABD stratejisi gelecekte potansiyel bir küresel rakibin ortaya çıkışına meydan vermeyecek, ABD’nin gücünü aşma ya da ona denk olma ümidiyle yeniden askeri yapılanmaya giden potansiyel düşmanları caydıracak şekilde yeniden yapılandırılacaktır.
  • Hiçbir büyük güç, henüz ABD ile askeri bir çatışmaya girme noktasında değildir; ama ABD’nin büyük güçlerden biriyle askeri çatışmaya girme riski artmaktadır. Böyle bir çatışma, muazzam sonuçlar doğuracaktır.
  •  Dünya, 3.  bir paylaşım savaşına doğru yol almaktadır.

“Yüksek Meclise”(Siyonizm’in 1$ üzerindeki 300’ler, 30’lar ya da 13’ler meclisi) göre “varolan küresel sistem, yaşam periyodunu tamamlayarak çökmenin eşiğine gelmiştir” ve “ölmek üzeredir”.

  • Mevcut sistem, kurucu gücün kendi inisiyatifiyle, “yaratıcı yıkım teorisi”/“düzeltici savaş teorisinin” uygulandığı küresel bir savaşla çökertilmelidir.
  • Yüksek Konsey savaşın Ortadoğu’dan çıkmasını uygun görmüş ve çatışmanın patlak vereceği ülke olarak Türkiye seçilmiştir.

Yüksek Meclis beş aşamalı/safhalı bir “düzeltici savaş” öngörmektedir:

Birinci aşamada, Kuzey Irak’taki terör örgütü içine yerleştirilmiş özel fraksiyon tarafından Türkiye’ye karşı düzenli kışkırtma eylemleri gerçekleştirecektir.

İkinci aşamada,  Türkiye, Kuzey Irak topraklarına karşı geniş çaplı bir harekâta girişecektir. Eş zamanlı olarak, terör örgütünün diğer fraksiyonu, İran’a saldıracak ve çatışmaya Tahran da dâhil olacaktır.

Üçüncü aşamada, Konseyin Suudi Arabistan’da bulunan bağlantıları sayesinde, Sünni liderler, kuvvetlerini çatışmaya sokacaktır.

İki çatışan Eksen/Blok inşa edilecektir: 1. Eksen, Türkiye-İran-Suriye, 2. Eksen, Irak-Kürt-Suudi-İsrail. Bu çatışmaya, ABD asla karışmayacak; fakat Irak-Kürt-Suudi-İsrail koalisyonunu destekleyerek karşı tarafın üstünlüğünü dengelemeye çalışacaktır.

Dördüncü safhasında, Çin ve Rusya, 1. Ekseni desteklemek zorunda bırakılarak savaşa iştirak etmiş olacaklardır.

Beşinci ve son aşamada, 2. Ekseni destekleyen ABD, 1. Eksen grubunu destekleyen Çin ve Rusya ile sıcak çatışmaya girecektir.

Bu yeni durumda, dünyada iki büyük bloklaşma meydana gelecek ve çatışma küreselleşecektir: 1. Eksen; Rusya- Çin-İran-Türkiye-Orta Asya cumhuriyetleri; 2. Eksen:ABD-AB- Irak- İsrail- Kürdistan-Arabistan.

Bu savaşın herhangi bir galibi olmayacak. Çatışma yeterli yıkım düzeyine eriştikten sonra durdurulacak, tarafsız kalmış ülkelerin arabuluculuğuyla bloklar arasında ateşkes sağlanacak.

“Düzeltici Küresel Savaş”ın sonunda Ortadoğu’da bazı sınırlar değişecek, yeni devletler oluşacaktır:

Suudi Arabistan’daki krallık rejimi çökecek.

İran’daki şeriat devleti yıkılacak.

Irak resmen üçe bölünecek.

Türkiye’nin güneydoğusunu, İran’ın kuzey batısını, Irak’ın Kuzeyi ve Suriye’nin doğusunu kapsayan “Büyük Kürdistan” kurulacaktır.

“Düzeltici Küresel Savaş”ın sonunda yeni küresel ekonomik sistem kurulacaktır:

  • Yeni küresel ekonomik sistemde, yetkiler artırılmış bir IMF ve Dünya Bankası, bir küresel merkez bankası kurulacaktır.”

Küresel tek para birimi olacaktır. Uluslararası denetime dayalı bir ekonomi politika olacaktır.

Bu belgelere göre ABD ya da Siyonizm patronluğunda “tek bir dünya devleti”, “tek bir dünya hükümeti”, “tek bir dünya güvenlik örgütü”, “tek bir dünya dini”, “tek bir dünya bankası”, “tek para birimi” ve “tek merkezli bir dünya ekonomisi” oluşturulmak üzere bir strateji çizilip uygulamaya sokulmak istendiğini söyleyebiliriz.

Siyonist liderlerden Henry Kissenger’e göre “3. Dünya Savaşı 2009 yılında başlatılmıştır ve bunu duymayan sağırdır.”[2]

Günümüze baktığımız zaman, İran’daki askeri yürüyüş konvoyuna silahlı saldırı yapılması sonrasında İran’ın, ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerini suçlayıp intikam almaktan bahsetmesi, Şer İttifakının öngördüğü süreçteki eksenlerin oluşmasına uygun düşmektedir. Keza Rus uçağının Suriye’de İsrail tarafından tuzak kurularak düşürülmesi sonrasında Rusya’nın, İsrail’i uçağı düşürmekle ve daha önce verdiği sözlere uymamakla suçlaması ve Suriye’nin her tarafına S-300 füze sistemini yerleştireceğini beyan etmesi de, Şer ittifakının öngördüğü eksenlerin oluşmakta olduğu şeklinde yorumlanabilir.

Küresel Ekonomik Savaş

Trump/ABD yönetimi, yukarıda ifade edilen strateji belgelerinde, düşman, muhalif, tehlikeli ya da revizyonist olarak ilan edilen ülkelere (Çin, Rusya, İran, Türkiye, AB) karşı son aylarda bir ekonomik savaşı fiilen başlatmıştır.

2017 yılında Çin lehine ABD dış ticaret açığı 350 milyar dolardır. Trump yönetimi, Çin menşeli mallara yaklaşık 34 milyar dolar ek gümrük vergisi koymuş ve bunun 500 milyar $’a kadar çıkarılabileceğini ifade etmiştir. Buna karşılık, Çin yönetimi, 545 ABD menşeli ürüne %25 ek vergi uygulamıştır. Ek vergi uygulanan ürünlerin toplam tutarı 34 milyar dolardır. Çin, ABD’yi Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet etmiştir.[3]

ABD, revizyonist olarak suçladığı Rusya’ya Ağustos 2018’den itibaren ciddi ekonomik yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Bu bağlamda, “Rusya’ya dışarıdan yardımların girmesine”, “silah satışına ve anlaşmaların finansmanına”, “devlet kurumlarının kredi sağlamasına”, “çift kullanımlı olarak bilinen sivil amaçlı kullanılan fakat askeri değeri olabilecek ürünlerin satışına” yasak getirmiştir[4]. Buna karşılık Rusya’da ABD ürünlerine ek vergi koymuştur.

ABD, kendisine rakip olarak çıkmaması, ayrı bir güç odağı olmaması için AB’ye ekonomik savaş açarak 9 Mart 2018 tarihinden itibaren AB’den ithal edilen çeliğe %25, alüminyuma %10 gümrük vergisi koymuştur. Buna karşılık AB, 22 Haziran 2018 tarihinden itibaren Amerikan menşeli ithal ürünlere 6,4 milyar Euro değerinde ek gümrük vergisi koymuştur. Ayrıca 3,6 milyar Euro değerinde yeni bir ek gümrük vergisinin de planlandığını açıklamıştır.[5]

Yukarıdaki bölümde söz konusu edilen belgelerde İran’ı “Ciddi güvenlik kaygılarına neden olan ülkeler” sınıfında değerlendiren ABD, “Yeni Strateji Belgesinde” İran’ı “haydut devlet” olarak tanımlamış ve 8 Mayıs 2018’de tek taraflı olarak İran’la yapılmış olan “nükleer antlaşmadan” çekildiğini açıklamıştır[6].

İranlı hava yolu şirketlerine Amerikan menşeli cihazları temin ettikleri gerekçesiyle 9 kişi ve kuruluşa karşı yaptırım kararı almıştır. Ayrıca İran havayollarına ait 31 uçağa hizmet veya iniş izni tanıyanlara yaptırım uygulanacağı, İran’ın ABD doları alımı, altın ve diğer değerli metal ticareti, sanayiye ilişkin yazılım alımının engelleneceğini, İran’ın petrol ticaretine, merkez bankasına, otomotiv sektörüne yaptırım uygulanacağını duyurarak ABD müttefiklerinden İran’la petrol ticaretlerini kesmesi talebinde bulunmuştur[7]. Buna karşılık İran da, ABD’yi saldırgan olmakla ve uluslararası barışı tehdit etmekle suçlamış ve ekonomik olarak karşılık vereceğini duyurmuştur.[8]

ABD-Türkiye Ekonomik Savaşı

Türkiye’ye dolar üzerinden ekonomik operasyon uygulanması, Şer İttifakı (ABD-İsrail-İngiltere-Siyonizm) menşeli aşağıda ismi verilen Projelerle bağlantılıdır:

  • Büyük Ortadoğu Projesi (BOP; ABD-İsrail –İngiltere-Küresel Sermaye)
  • Büyük İsrail Projesi (BİP; İsrail-Siyonizm, ABD destekli)
  • 2. Sevr Projesi (AB)
  • ‘NATO’nun Evrenselleşmesi ve İslam Coğrafyasına Yerleşmesi Projesi’
    • “Serbest Piyasa”-“Özelleştirme Projesi” (ABD-Siyonizm-Küresel Sermaye-AB) 
  • Bölge Güçlerinin Birbirini Dengeleme Projesi-Ayrı Dengeli Güç Odakları (ABD)
  • 3. Küresel Savaş Projesi (ABD-Siyonizm)
  • Etnik-Mezhepsel Fay Hatları Oluşturma Projesi-Kaos Projesi (ABD/AB/Rusya/Çin/Siyonizm)
  • İslâm'ın İslâm'la Savaştırılması Projesi (ABD-Siyonizm-İsrail-İngiltere)
  • Türkiye-İran-Pakistan Eksenine Karşı Sünni Bir Eksen Meydana Getirme    (Suudi Arabistan-İsrail-ABD)

Bugün Türkiye’nin ekonomik olarak karşı karşıya kaldığı durumu, salt Türkiye’nin ekonomik yapısı ile ilgili görerek bir değerlendirme yapılması yanlıştır. Yanlış bir teşhis konursa, yanlış tedavi yapılır. Bu durumda hastalık tedavi edilemez, hastalığın yayılmasına ve kangrenleşmesine imkân sağlanır. Bununla beraber Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik bunalımda, Türkiye’nin tercih edip uyguladığı ekonomik modelin ciddi payı olduğu göz ardı edilmemelidir.  

Genel olarak olayları, özel olarak da sosyal olayları değerlendirirken şu 4 ana etkeni/faktörü göz önüne almak gerekmektedir: 1- İlahi İrade, 2-İç Dinamikler, 3-Bölgesel Dinamikler, 4- Küresel Dinamikler.

Burada Türkiye’ye karşı açılan küresel ekonomik savaş, diş dinamikler göz önüne alınarak kısaca değerlendirilecektir.

Dış Dinamikler

Birinci bölümdeki belgelere göre ABD, Türkiye’yi “revizyonist ülkeler” statüsüne koyup ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlatarak, Türkiye’yi diz üstü çökertmek için her fırsatı değerlendirmektedir. 27 Mayıs darbesi dâhil tüm darbe, postmodern darbe, kadife darbelerinde/girişimlerinde, darbe öncesi, darbe süreci ve darbe sonrasında terör ve ekonomi bir silah olarak kullanılmıştır. Tüm iktidarlar, terör ve ekonomi üzerinden itibarsızlaştırılıp halkın gözünden düşürülmeye gayret sarf edilerek darbeleri meşrulaştırmaya ve Siyonist önderlerden eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in “Dostumuz olan ülkeler, Washington tarafından çizilen genel çerçeve içerisinde kalmak kaydıyla bulundukları bölgede ki çıkarlarını kendileri hararetle takip etmeliler”[9] şartını yerine getirmeyenlerin tasfiyesine çalışılmıştır.

ABD ve yerli işbirlikçileri, Taksim kadife darbe sürecinin her bir aşamasında, hem terörü hem de ekonomik kriz çıkarmayı, yaygınlaştırmayı ve de derinleştirmeyi birer silah olarak kullanmışlardır.

Türkiye’de tüm darbe ve muhtıraların, Türkiye’nin yatırıma, sanayileşmeye karar verdiği ve Şer İttifakından, özellikle ABD’den bağımsız politika izlemeye başladığı andan itibaren meydana gelmiş olması, tesadüf değildir. Taksim Kadife Darbe Sürecinin, Türkiye’nin tanklarını modernize etmesi, helikopter, insansız hava aracı, yerli otomobil üretmek istemesi, savunma sanayinin değişik alanlarına girmesi, Çin’den uzun menzilli füze almaya kalkması, Avrasya eksenine yaklaşması, Şanghay beşlisine girmek istemesi, “Dünya beşten büyüktür” demesi, İran, Kuzey Irak ve Hindistan’la ticareti TL olarak Halk Bankası üzerinden yapması ve bunda ısrarcı olması, Mısır’daki darbeyi meşru görmemesi, v.b. üzerine başlatıldığını hatırlamakta fayda vardır. Böylelikle Türkiye, Şer İttifakının kendisine çizdiği dairenin dışına çıkmıştır.

15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminin arka planında, Türkiye’nin Rusya- İran-Çin ekseni (Avrasya Ekseni) ile çok yakınlaşmasının, Irak-Suriye düzleminde ABD’den farklı politikalar ortaya koymaya çalışmasının, ABD’nin PYD/YPG ittifakına karşı çıkmasının, İran ambargosunu desteklememesinin, Filistin devletine açık destek verip, İsrail ve ABD’nin uyguladığı birçok politikaya karşı çıkmasının, İslâm İşbirliği Örgütü’nü harekete geçirmesinin, BM’yi devreye sokmasının, Katar’a uygulanan ambargoyu ve işgal hareketini, Türkiye-İran-Pakistan eksenini oluşturarak kırmasının, Katar ve Sudan’da üsler kurmasının, Sudan’ın çok stratejik bir adasını kiralamasının, Somali ile ilişkileri çok ileri düzeye taşımasının, Afrika’ya, Balkanlara ve Türki Cumhuriyetlere geçmişe göre çok hızlı ve kapsamlı girmesinin, bütün baskılara rağmen Kıbrıs’tan taviz vermemesinin, F-35’ler projesine ortak olup para yatırmasının, Rusya ile S-400 füze anlaşması yapmasının var olduğu göz önüne alınmalıdır.  

Türkiye, her darbe ya da muhtıradan sonra, üretime dönük olmayan tüketime dönük ekonomik modelleri benimsemek zorunda bırakılmıştır. Türkiye’deki Darbeler tarihinin bu açıdan incelenip raporlandırılması ve kamuoyuna duyurulmasında fayda vardır.

Bugün Şer İttifakının Halk Bankası, dolar ve Rahip Brunson üzerinden açtığı savaşa bu açıdan bakılmalıdır. Ayrıca Halk Bankası ve Ziraat Katılım’a yapılan “düşük fiyatla dolar satışı-siber saldırısı” bu açıdan değerlendirilmelidir.

Türkiye’deki “dolar operasyonu”, bir ABD operasyonudur. ABD büyükelçiliğinin, “Bir ABD’li yetkilinin yaptığı, doların 7 lira olacağı tahminini”[10] yalanlayan bir açıklama yapması, diplomasi dilinde, bir tehdit olup ilgili yerlere mesaj vermek anlamındadır. Şer İttifakının Türkiye’ye uygulamak istediği ekonomik kuşatmanın boyutlarını aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

  • Dolar operasyonu,
  • Suriye üzerinden göç operasyonu ile Türkiye’nin ekonomisini etkilemek,
  • İran’a ambargo uygulayarak Türkiye’nin ekonomisini olumsuz etkilemek,
  • Irak ve Suriye’de operasyonlara mecbur bırakarak Türkiye’nin ekonomisini olumsuz etkilemek,
  • Rahip Brunson’dan dolayı Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulamak.

Evanjelik Rahip Bronsun Üzerinden Yürütülen Ekonomik Savaşın Anlamı

Evanjelik Rahip Bronsun, PKK, FETÖ ile irtibatlı olarak Türkiye’nin aleyhine faaliyet göstermekten ve casusluk yapmaktan dolayı, mahkeme kararı ile tutuklanmış olup mahkemesi devam etmektedir. Mahkemesi devam bir şahıs üzerinden ABD, Türkiye’ye serbest bırakılması için baskı yapmakta, şantaj yapmakta, yaptırım uygulamakla tehdit etmektedir. ABD başkan yardımcısı ve başkanının değişik zamanlarda diploması dilini bırakarak yaptıkları, aşağıda verilen, açıklamalar, Türkiye’yi tehdit etmekten başka bir anlama gelmemektedir:  “ABD Başkan Yardımcısı Pence: “Pastör Andrew Brunson serbest kalana kadar Türkiye’ye yaptırım uygulamaya hazırız.”[11] “ABD Başkanı Trump: “Amerika Birleşik Devletleri, çok iyi bir Hıristiyan, aile adamı ve harika bir insan olan Pastör Andrew Brunson’ın uzun süreli tutukluluğundan ötürü Türkiye’ye büyük yaptırımlar uygulayacak. Pastör Andrew Brunson çok acı çekiyor. Bu masum din adamı hemen serbest bırakılmalı!”[12]  “…Türkiye masum bir rahibi serbest bırakmadığı takdirde neler olacağını göreceksiniz.”[13] “ABD başkan yardımcısı Pence (Rahip Bronsun’ın ev hapsi üzerine): Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye Hükümetine ABD Başkanı adına bir mesajım var. Pastör Andrew Brunson’ı şimdi serbest bırakın ya da sonuçlarına katlanmaya hazır olun. Eğer Türkiye bu masum din adamını serbest bırakıp, ülkesine göndermezse ABD, Pastör Andrew Brunson özgür kalana kadar Türkiye’ye önemli yaptırımlar uygulayacak. Pastör Andrew Brunson Türkiye’de tutulan masum bir adam ve adalet onun serbest bırakılmasını gerektiriyor. Türkiye, başkan Trump’ın yabancı topraklarda haksız yere hapsedilen Amerikalıların evlerine, ABD’ne döndüklerini görme kararlılığını sınamazsa iyi olur.”[14]

ABD, Rahip Brunson üzerinden yaptığı tehditlerden sonuç alamayınca, Türkiye’ye karşı dört boyutlu bir politika uygulama başlamıştır:

1- Türkiye’nin ABD’den ithal ettiği alüminyuma %25 ve çeliğe %10 ek gümrük vergisi getirmiştir.

2- ABD kredi derecelendirme kuruluşları olan standart Poors, Moody’s aracılığıyla Türkiye’nin kredi notunu düşürmüş; Fitch ise, Türkiye’nin aldığı tedbirlerin kredibiliteyi inşa etmek için yetersiz olduğunu belirtmiştir.

3- ABD Hazine Bakanlığı, İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ABD’deki mal varlıklarını ve mal varlıklarından elde edilebilecek faiz gelirlerini dondurmuş ve ABD vatandaşlarının bakanlarla herhangi bir iş ve işlem yapmasını yasaklamıştır.

4- ABD Başkanı Trump bir konferansta: “NATO’da bir iki diktatör var, harcamaları onları artırıyor,” açıklamasıyla[15], dolaylı olarak, şeffaf bir seçimle gelmiş olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı diktatör olmakla itham etmiştir.

Dolayısıyla mesele bir Rahip Brunson meselesi değil, ondan çok daha geniş kapsamlı bir meseledir[16]. Türkiye, yıllarca “dost”, “stratejik ortak”, “model ortak" olarak kabul edip sunduğu ABD’den böyle bir muamele görünce, uyanmış ve mütekabiliyet esası çerçevesinde ABD’ye aynı dille gerekli cevabı vermiştir:

1- ABD’den ithal edilen ürünlere 260 milyon dolar tutarında %100 ek vergi koymuştur.

2- ABD’nin adalet ve iç işleri bakanlarına bizim bakanlara ABD tarafından uygulanan işlemin aynısını uygulama kararı almıştır.[17]

Sonuç: Şer İttifakı, Başlattığı Savaşın Altında Kalacak

Dünyada gelinen durumu göz önüne aldığımızda, Şer İttifakı, küresel bir savaş için küresel ekonomik savaşı araç olarak kullanmaya başlamıştır. Bu savaşın muhtemel ana sonuçlarını şöylece sıralayabiliriz:   

  • Şer ittifakı, 3. Dünya savaşı çıkarmak istemektedir. Küresel Ekonomik savaşı bu amaçla başlatmıştır ve bu savaşın sonunu kazanabilir.
  • Şer İttifakı, 3. Dünya savaşı istememekte fakat bu görüntüyü vererek öngördüğü dünya nizamını, muhataplarına savaşmadan kabul ettirmek istemektedir.
  • Şer ittifakı, açtığı küresel ekonomik savaşın sonunda ekonomik olarak iflas edebilir. Doğal seyir içerisinde de hem ittifak hem de ABD bölünüp parçalanabilir.
  • Şer İttifakı, “Öngördüğü Küresel Savaşı” İslâm coğrafyasında Türkiye üzerinden başlatırsa, iman edenler Allah’ın yardımını hak edecek bir tavır ortaya koydukları takdirde, İlahi irade;  “Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen/tuzak vardır.” (14/İbrahim 46) şeklinde tecelli edecek; hem İslâm dünyası hem de tüm insanlık gerçek kurtuluşa erecektir.

Eğer iman edenler, Allah’ın yardımını hak edecek (“gerektiği gibi cihad” şartı (22/78), “ilahi sünnete uygunluk” şartı (48/23)) tutum, tavır, davranış, politika, strateji ve kadrolarla ortaya çıkarlarsa; Allah’ın vaadi gerçekleşecek ve Allah’ın yardımı gelecektir: “Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslâm’a ve müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.” (47/Muhammed 7). “Eğer Allah'ın, insanların bir kısmıyla bir kısmını defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescitler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini) ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder.” (22/Hacc 40).

Allah’ın yardımının gelmesi durumunda, müslümanları yenilgiye uğratacak hiçbir güç yoktur: “Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir?” (3/Âl-i İmran 160). Allah uğrunda gerektiği gibi cihad eden müminlere, Allah, zafere giden yolları gösterecektir (29/Ankebut 69). Bunun için gerekli sabır ve sebatı göstermek ve yol boyu Allah’tan gerektiği gibi korkmak şarttır: “Eğer sabrederseniz, korkup-sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.” (3/Âl-i İmran 125).

Bu yardıma nail olabilmek için ihtilafları, tefrikaya, tefrikayı fırkalaşmaya götürmemek; ihtilafları ittifaka ve ittifakı ittihada dönüştürmek şarttır: “Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (8/Enfâl 46). “Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı.”(3/Âl-i İmran 103).  Öyleyse;  “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz/galip gelecek olan sizlersiniz.” (3/Âl-i İmran 139).

Ve Zafer Hakk’ın ve Hakk’a İnanlarındır!


[1] https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/96576/-turkiye-nin-yasadigi-hadise-dunyada-artik-hicbir-ulkenin-siyasi-ve-ekonomik-guvenliginin-kalmadiginin-ifadesidir-; 14.9.2018.

[2] https://www.dailysquib.co.uk/most-popular/3089-henry-kissinger-if-you-cant-hear-the-drums-of-war-you-must-be-deaf.html

[3] Tomakin, S.M, “Tek Kutuplu Dünyadan Çok Kutuplu Dünyaya Geçiş Süreci ve Yeni Düzen Sancıları”, Umran, Eylül 2018, s. 41-45.

[4] Tomakin, S.M, “Tek Kutuplu Dünyadan Çok Kutuplu Dünyaya Geçiş Süreci ve Yeni Düzen Sancıları”, Umran, Eylül 2018, s. 41-45.

[5] Tomakin, S.M, “Tek Kutuplu Dünyadan Çok Kutuplu Dünyaya Geçiş Süreci ve Yeni Düzen Sancıları”, Umran, Eylül 2018, s. 41-45.

[6] htpps://www.sabah.com.tr/dunya/2018/05/09/son-dakika-abd-iran-ile-yapılan-nukleer-anlaşmadan-cekildi

[7] https://tr.sputniknews.com/trend/abd-iran-nukleer-anlaşma-yeni-yaptırım-geldi/

[8] https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/son-dakika-abdden-irana-yeni-yaptırımlar-40847380

[9] Chomsky, N, ABD Terörü, Terörizm Kültürü, Pınar Yayınları, İstanbul, 1991.

[10] Alpaslan, M., “Gündemin Peşine Takılıp Giderken Meselenin Özünü Kaçırmamak, Bu Bir Papaz Meselesi Değildir”, Umran, Eylül 2018, s. 28-32.

[11] Alpaslan, M., “Gündemin Peşine Takılıp Giderken Meselenin Özünü Kaçırmamak, Bu Bir Papaz Meselesi Değildir”, Umran, Eylül 2018, s. 28-32.

[12] Yamak, T., Saygın E., “Finansal Saldırının Perde Arkası: Çıkış İçin ‘Ekonomi Diplomasisi”, Umran Eylül 2018, s: 33-40.

[13] http://www.internethaber.com/trumptan-bir tehdit-daha-ne-olacağini-göreceksiniz-1897222h.htm

[14] Yamak, T., Saygın E., “Finansal Saldırının Perde Arkası: Çıkış İçin ‘Ekonomi Diplomasisi”, Umran Eylül 2018, s: 33-40.

[15] https://www.mynet.com/erdoğan-i-isaret-eden-trump-tan-skandal-sozler-nato-da-bir-ya-da-iki-diktator-var-110104296712

[16] Alpaslan, M., “Gündemin Peşine Takılıp Giderken Meselenin Özünü Kaçırmamak, Bu Bir Papaz Meselesi Değildir”, Umran, Eylül 2018, s. 28-32.

[17]https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201805231033551414-turkiye-abd-celik-aluminyum-ek-vergi-hamle https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45029793

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...