21 Temmuz 2017 Cuma

İslâm Coğrafyası ve “Kaostan Kaynaklanan Düzen”/(“Yaratıcı Yıkım”/”Düzeltici Savaş”)Teorisi-5: “Küresel savaş Türkiye üzerinden başlatılacak”(!)

 (Milli Gazete)

Giriş

Bu yazıda, 2009 yılında Youtube’e yüklenen ve yeni bir “Küresel savaşın” “Türkiye üzerinden başlatılmasının” öngörüldüğü bir videodaki konuşmanın metnine yer verilecektir.

“Yüksek Meclisin Kararı”(!): “Yaratıcı Yıkım”/“Düzeltici Savaş”(!)

“Küresel Stratejiler Konseyi şirketine”(Global StrategiesCouncilInc.) ait olduğu söylenen ve 2009 yılında Youtube’da yayınlanan üç videoda “Yüksek Meclisi” (!) temsilen konuştuğunu söyleyen konuşmacı, “mevcut küresel sistemin iflas ettiğini”, “yeniden doğması” için “bugün ölmesi gerektiğini” ve bunun için de, “küresel bir savaşın Türkiye’den” çıkarılması gerektiğinin izahını yapmaktadır (1,2):

“…Sorun, sistemin doğal ömrünü tamamlamış olması ve liberal düzenin moral değerleri unutarak kendi yarattığı döngüler içinde kendi sahip olduğu mekanizmayı içinden çıkılamayacak kadar karmaşık hale getirmesindedir. …Sonunda sistem, yaşam periyodunu tamamlayarak çökmenin eşiğine gelmiştir…

On altıncı ve on sekizinci yüzyıllar arasında hüküm sürdükten sonra yıkılan mekanizma, Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar süren korumacılık ve ardından gelen BrettonWoods sistemi buna birer örnektir. İşte bugün yaşadığımız kriz de, yetmişlerde başlayan kontrolsüz küreselleşme döneminin kaçınılmaz sonunu simgeliyor. Bizim sistemimiz de, artık bu nihai noktaya varmıştır ve ölmek üzeredir.

İşte tam da bu gerekçeyle, dünyamızın daha uzun ve acı dolu bir çöküş dönemi yaşamaması için, sistemi bizim, kendi inisiyatifimizle çökertmemiz gerekmektedir.

…Sistemin yeniden doğmadan önce tamamen yıkılması gerektiği yeni bir tez değil. Yaklaşık yetmiş sene önce büyük iktisatçı Joseph Schumpeter, yaratıcı yıkım teorisini ortaya attığında tam da bu konudan bahsediyordu.

Bu teoriye göre, kapitalist düzende yeni değerler, kurumlar ve yöntemler, işlevini bitirenleri acımasızca yok ederek onların yerini alır. Schumpeter, bu sürece “yaratıcı yıkım” adını verir. Bu öyle bir yıkımdır ki, kendinden önceki sistemi bütün hataları ile beraber tarihe gömerek yeni bir sistem yaratır. Bizim Schumpeter’den farkımız ise, sistemin evrim yoluyla değil, devrim yoluyla yıkılması gerektiğine inanmamızdır.

…Sistemi yeniden ve daha sağlam olarak kurmak için tamamen yıkmaktan başka çaremiz yok. Bu gerçeklerden hareket ettiğimiz zaman ise, sistemi tümden yıkmak için sadece bir yol olduğunu görüyoruz: Küresel Savaş!

Gerek ben, gerek Konsey içindeki pek çok yönetici, çöken sistemin, ancak çok büyük bir savaştan sonra oluşturulacak farklı düzenlemelerle yeniden yapılandırılabileceğini düşünüyoruz. …Bu düzeltici bir savaş olacaktır.

Peki, düzeltici savaş nedir? Bu da yeni bir kavram değil. Düzeltici savaş, aslında büyük siyaset felsefecisi RosaLuxembourg ve onun düşünce okuluna mensup kişilerin kullandığı bir tanımdır. Anlamı da, dejenere olmuş bir sistemi yıkarak yerine yeni ve sağlam bir sistemi kurmaya yarayan bir savaştır. İşte bugün bize gereken savaş budur.

Bu savaşın nerede, ne zaman ve kimler arasında çıkabileceği, Konseyin karar vericileri arasında tüm ayrıntılarıyla, çok uzun süre tartışılıyordu.

…Konseyin karar mercii olan yüksek meclis, tüm sistemi yıkarak yapılandıracak olan savaşın, uygarlık tarihi boyunca savaşlara sahne olan Ortadoğu’dan çıkmasını uygun görmüştür. Çatışmanın patlak vereceği ülke ise Türkiye olacaktır. Hiç kuşkusuz bu, tesadüfi olarak yapılmış bir seçim değildir. Bizim planlarımızda rastlantılara yer yok.

Düzeltici savaşın ilk saldırısını, Kuzey Irak’taki terör örgütü içine yerleştirdiğimiz özel fraksiyon gerçekleştirecek. Konsey, yaklaşık üç yıldır Kuzey Irak’taki terör örgütünün içine yuvalanmış özel bir birliği yönetiyor. Bu birliğin varlık amacı, örgütün başaramadığı eylemleri gerçekleştirmek, onlara eğitim ve istihbarat sağlamak. Tamamen yabancı, paralı askerlerden oluşan bu gizli birlik, terör örgütü ile birlikte, çok yakında Türkiye’ye karşı düzenlenilecek olan büyük bir kışkırtma eyleminde kullanılacak. …Bunun Türkiye’deki kentlere yönelik, 11 Eylül benzeri bir saldırı olacağını söyleyebilirim.

Bu saldırı üzerine, ikinci aşamada, Türkiye de Kuzey Irak topraklarına karşı geniş çaplı bir harekata girişecek ve çatışma kısa sürede kontrolden çıkarak merkezi Irak yönetimini de içine alacak. Eşzamanlı olarak, terör örgütünün İran’la çatışmakta olan diğer fraksiyonu, bizim sağlayacağımız silah ve lojistik destekle İran’a saldıracak ve çatışmaya Tahran da dahil olacak…

Üçüncü aşamada, Konseyin Suudi Arabistan’da bulunan bağlantıları sayesinde, bu ülkedeki Sünni liderler, Irak’taki merkezi Sünni yönetime (?) destek verecek ve kısa sürede kuvvetlerini çatışmaya sokacak. Bu noktada, savaşın bir tarafında Kürtlere karşı toprak bütünlüğünü korumaya çalışan Türkiye, İran ve ileri safhalarda muhtemelen Suriye; diğer tarafında ise Kuzey Irak Kürt yönetimi, onun arkasındaki Irak merkezi hükümeti (?) ve her ikisini de Suudi Arabistan olacak. İsrail de kısa sürede İran’la olan kutuplaşması nedeniyle savaşın içine çekilecek.

Bu çatışmaya, ABD asla karışmayacaktır. Washington’a bu aşamada düşen görev, Irak-Kürt-Suudi-İsrail koalisyonunu destekleyerek karşı tarafın üstünlüğünü dengelemeye çalışmaktır.

Böylece savaşın dördüncü safhasına girilecektir ki, bu safhada İran’la sıkı ekonomik ilişki içerisinde olan Çin ve Rusya’da çatışmaya taraf olmak zorunda kalacaklardır. Bu da tarafların arkasındaki süper güçleri karşı karşıya getirerek, nihai savaşa giden yolun açılmasını sağlayacak…

Beşinci ve son safhada, birinci bloğu destekleyen ABD, ikinci bloğun arkasındaki Çin ve Rusya ile kaçınılmaz sıcak çatışmaya girecek. Bu durumda tüm fikir ayrılıklarına rağmen AB ülkelerinin de Washington’ın yanında yer almaktan başka çaresi olmayacaktır. Bütün tahminler ve hesaplar, bu oluşuma karşın, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin de diğer bloğa katılacağı yönündedir. Böylece, ABD-AB-Merkezi Irak Hükümeti (?)- İsrail- Kürdistan-Arabistan bloğu ile Rusya- Çin-İran-Türkiye-Orta Asya cumhuriyetleri bloğu çatışmaya girecek.

Geniş çaplı bu dünya savaşı sonunda, İkinci dünya savaşından sonra kurulan uluslararası sistem, bütün ideolojik, siyasi ve ekonomik bileşenleri ile külliyen çökecektir.

Bu savaşın herhangi bir galibi olmayacak. Çatışma yeterli yıkım düzeyine eriştikten sonra durdurulacak, taraflar arasında karşılıklı müzakereler başlayacak, tarafsız kalmış ülkelerin arabuluculuğuyla bloklar arasında ateşkes sağlanacak.

Tarafların kendi topraklarına çekilmelerinin ardından Ortadoğu’da bazı sınırlar değişecek, yeni devletler oluşacak.

Suudi Arabistan’daki krallık rejiminin çökmesi ve İran’daki şeriat devletinin tarihe karışması, gerçekleşecek olan bu değişimlerden sadece ikisi; en az bunun kadar önemli bir değişim daha olacak ki, o da Türkiye, Irak ve Kürdistan’la ilgili. Savaşın sonunda Irak resmen üçe bölünecek kuzeyinde bağımsız Kürdistan kurulacak. Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı bölgeleri incelersek, bu yeni ülkenin Türkiye’nin güneydoğusunu da alması gerektiğini sonucuna varabiliriz. Türkler ve Kürtler arasında yıllardır süren siyasi, askeri ve sosyal çatışmaların da bu şekilde sona ereceği muhakkaktır. Zaten bölgedeki Kürt sorunu için bulunabilecek başka hiçbir formül, iki toplum arasında kalıcı bir barış ve toplumsal uzlaşma sağlayamaz.

İran ve Suriye’deki Kürt toplulukları da sonradan Kürdistan’a katılacaklar. Bölgedeki nüfus dağılımını gösteren haritalara dikkatli bakacak olursanız, Kürt nüfus bölgelerinin zaten Türkiye’nin güneydoğusunu, İran’ın kuzey batısını ve Suriye’nin doğusunu kapsadığını görürsünüz. Türkiye’de ve diğer ülkelerde bu plana itiraz edecek sesler çıkacaktır. Ancak savaş sonrası oluşan konjonktür nedeniyle, Türkler klasikleşmiş kırmızı çizgilerini değiştirmek ve Kürdistan’a toprak vermek zorunda kalacaklar. Bu kaos ortamında Türkiye’nin Güneydoğu topraklarından vazgeçmekten başka çaresi olmayacaktır.

Savaşın en önemli sonucu, elbette barış anlaşmalarından sonra yeniden kurulacak olan küresel ekonomik sistemdir. Yeni dünya düzeninin temelinde, yetkiler artırılmış bir IMF ve Dünya bankası, bir küresel merkez bankası, küresel tek para birimi ve uluslararası denetime dayalı bir ekonomi politikası olacağını söyleyebilirim. Ayrıca savaşın ekonomiyi canlandırma etkisi de olacaktır. Federal Reserve ve diğer merkez bankaları savunma giderlerini finanse edebilmek için sıkı para politikalarını terk edip muazzam ölçülerde para basmaya başlayacaklardır.

…Yıllar önce aramızdan ayrılan ünlü siyaset felsefecisi LeoStrausss’un dediği gibi “bazen toplumları yönetmek için onları şok edecek olaylara ihtiyaç vardır; eğer bunlar kendiliğinden oluşmuyorsa, amacımıza hizmet edecek şok olayları kendiniz yaratırsınız.”

Bu nedenle şimdi bize düşen, sistemi yıkmak ve yenisini kurmak. Yaratıcı bir yıkım ve düzeltici bir savaş ile. …

Sistem yarın yeniden doğmak için bugün ölmek zorunda.”

Video İle İlgili İhtimaller

Bu videodaki konuşmanın gerçek olup olmadığı ile ilgili ihtimalleri aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz:

1- Hayalperest, maceracılar, iş olsun, şamata olsun, gırgır olsun, nostalji olsun diye başkaları ile dalga geçmek amacıyla böyle bir videoyu doldurup servis etmişlerdir.

2- “Gizli Dünya Devleti” (GDD) olarak nitelenen ve Bir Dolar üzerindeki piramide göre yapılanmış Siyonist merkezin, “Yüksek Meclis”inin (“Üç yüzler” ya da “On üçler meclisi”) yaptığı gizli bir toplantıda yapılan bir konuşmadır. Bu konuşma, küresel bir başka güç (ABD WASP’çılar/Rusya/Çin …) tarafından kayda alınmış ve dünya kamuoyuna servis edilmiştir.

3- “Gizli Dünya Devleti”nin (GDD) “Yüksek Meclisi” tarafından kayda alınmış ve bilerek, istenerek servis edilmiştir.

4- ABD Milliyetçileri (WASP’çılar), çökmeye, iflasa doğru giden ve liderliği zayıflayan ABD’yi tekrar lider yapmak ve tek kutuplu bir dünya inşa etmek için öngörülen bir stratejinin tartışıldığı bir toplantıda kayda alınmıştır. ABD Milliyetçilerine (WASP’çılar) karşı olan “Neocon-Siyonist İttifakı” ya da Rusya/Çin/İngiltere/İsrail tarafından gizlice kaydedilip dünya kamuoyuna servis edilmiştir.

5- ABD Milliyetçileri (WASP’çılar), çökmeye, iflasa doğru giden ve liderliği zayıflayan ABD’yi tekrar lider yapmak ve tek kutuplu bir dünya inşa etmek için öngörülen bir stratejinin tartışıldığı bir toplantıda kayda alınmıştır ve bizzat kendileri tarafından kaydedilip dünya kamuoyuna servis edilmiştir.

6- Hem Gizli Dünya Devleti hem de ona karşı olan ABD milliyetçileri, dünyaya verilecek yeni şekil konusunda anlaşmışlar ve bu konuşma metnini bilerek, isteyerek birlikte dünya kamuoyuna servis etmişlerdir.

Konuşmada tarihe yapılan atıflar ve savaşın tarafları noktasında ortaya konan iki eksen ve Ortadoğu coğrafyasında vuku bulan olaylar göz önüne alındığında, yukarıdaki birinci ihtimal çok zayıf bir ihtimaldir.


  1. ve 4. İhtimaller söz konusu ise taraflar birbirlerinin oyunu bozmak amacıyla dünya kamuoyunu kendi saflarına çekmek, küresel bir ittifak kurmak, için bunu yapmış olabilirler. Ya da birbirlerini birlikte hareket etmeye razı etmek için de bunu yapabilirler.

   3., 5. ve 6. İhtimaller söz konusu ise o zaman böyle bir konuşma metnini bilerek, isteyerek yayınlamaktaki maksadın çok gerçekçi bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.


  1. ihtimal en güçlü ihtimal olabilir. Konu ile ilgili yazdığımız önceki yazılardaki belgeleri göz önüne aldığımızda, Dünyaya verilecek şekil konusunda, ABD Milliyetçileri ile Neocon-Siyonist ittifakının menfaatleri birçok konuda örtüşmektedir. Bu nedenle anlaşmış olabilirler.

Sonuç: “Politikada Hiçbir Şey Tesadüf Değildir”

Video’daki Konuşmacının, “Bizim planlarımızda rastlantılara yer yok.” demesi ile 2. Dünya Savaşı’nda ABD başkanı F.D. Roosevelt’in “Politikada hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa, o hadisenin bu şekilde zuhur edeceğinin önceden planlandığından emin olabilirsiniz.” (3) demiş olması arasındaki örtüşmeyi göz önüne aldığımızda; Videodaki konuşmanın muhtevasının şer güçler tarafından öngörülen bir stratejinin varlığına işaret ettiğini ve konuşmanın ciddiye alınarak karşı bir stratejinin geliştirilmesinin zorunlu olduğunu söyleyebiliriz.

Gelecek yazıda bu konuşma metninin, mukayeseli bir analizi yapılacak ve konuşma, bilerek ve istenerek yayınlanmışsa, bunun muhtemel sebepleri tartışılacaktır.

Bu konuşma metninden çıkarılabilecek en önemli ders, vuku bulan olayların sadece görünür yüzüne ve aktörlerine değil; aynı zamanda görünmeyen yüzüne, arkadaki aktörlerine bakmak gerektiğidir.

Ayrıca, Şer ittifakının bu stratejisine karşı daha üst bir strateji ortaya koyabilmek için ülke içinde birlik ve beraberliği sağlayacak politikalar üretip uygulamaya sokmalıyız.

Abdülhak Molla’nın takriben 150 yıl önce yazdığı beyit(*), bugün olduğu gibi yarın da önemini koruyacaktır.

“Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz ü felâh;

Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh.”

Kaynaklar

1- Part 1- http:// www.youtube.com/watch?v=cXFj2MbwSyU

Part 2- http:// www.youtube.com/watch?v=86XCCB0Dc5k

Part 3- http:// www.youtube.com/watch?v=MSa8NCfSEdl

2- Say, Z., Kontratak Şener Çelik Berkman 1; www.youtube.com

3- Allen, G., Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete, İstanbul, S: 4-10, 1996

(*) “Bütün devletler, bu şekilde zafer ve kurtuluşa erişir;

Barış ve sükûn istiyorsan, savaşa hazır ol”.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...