(Milli Gazete)
Giriş
Bu yazıda, 2009 yılında Youtube’e yüklenen ve yeni
bir “Küresel savaşın” “Türkiye üzerinden başlatılmasının” öngörüldüğü bir
videodaki konuşmanın metnine yer verilecektir.
“Yüksek Meclisin Kararı”(!): “Yaratıcı Yıkım”/“Düzeltici Savaş”(!)
“Küresel Stratejiler Konseyi şirketine”(Global
StrategiesCouncilInc.) ait olduğu söylenen ve 2009 yılında Youtube’da
yayınlanan üç videoda “Yüksek Meclisi” (!) temsilen konuştuğunu söyleyen
konuşmacı, “mevcut küresel sistemin iflas ettiğini”, “yeniden doğması” için
“bugün ölmesi gerektiğini” ve bunun için de, “küresel bir savaşın Türkiye’den”
çıkarılması gerektiğinin izahını yapmaktadır (1,2):
“…Sorun, sistemin doğal ömrünü tamamlamış olması ve
liberal düzenin moral değerleri unutarak kendi yarattığı döngüler içinde kendi
sahip olduğu mekanizmayı içinden çıkılamayacak kadar karmaşık hale getirmesindedir.
…Sonunda sistem, yaşam periyodunu tamamlayarak çökmenin eşiğine gelmiştir…
On altıncı ve on sekizinci yüzyıllar arasında hüküm
sürdükten sonra yıkılan mekanizma, Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Dünya
Savaşı’nın sonuna kadar süren korumacılık ve ardından gelen BrettonWoods
sistemi buna birer örnektir. İşte bugün yaşadığımız kriz de, yetmişlerde
başlayan kontrolsüz küreselleşme döneminin kaçınılmaz sonunu simgeliyor. Bizim
sistemimiz de, artık bu nihai noktaya varmıştır ve ölmek üzeredir.
İşte tam da bu gerekçeyle, dünyamızın daha uzun ve
acı dolu bir çöküş dönemi yaşamaması için, sistemi bizim, kendi
inisiyatifimizle çökertmemiz gerekmektedir.
…Sistemin yeniden doğmadan önce tamamen yıkılması
gerektiği yeni bir tez değil. Yaklaşık yetmiş sene önce büyük iktisatçı Joseph
Schumpeter, yaratıcı yıkım teorisini ortaya attığında tam da bu konudan
bahsediyordu.
Bu teoriye göre, kapitalist düzende yeni değerler,
kurumlar ve yöntemler, işlevini bitirenleri acımasızca yok ederek onların
yerini alır. Schumpeter, bu sürece “yaratıcı yıkım” adını verir. Bu öyle bir
yıkımdır ki, kendinden önceki sistemi bütün hataları ile beraber tarihe gömerek
yeni bir sistem yaratır. Bizim Schumpeter’den farkımız ise, sistemin evrim
yoluyla değil, devrim yoluyla yıkılması gerektiğine inanmamızdır.
…Sistemi yeniden ve daha sağlam olarak kurmak için
tamamen yıkmaktan başka çaremiz yok. Bu gerçeklerden hareket ettiğimiz zaman
ise, sistemi tümden yıkmak için sadece bir yol olduğunu görüyoruz: Küresel
Savaş!
Gerek ben, gerek Konsey içindeki pek çok yönetici,
çöken sistemin, ancak çok büyük bir savaştan sonra oluşturulacak farklı
düzenlemelerle yeniden yapılandırılabileceğini düşünüyoruz. …Bu düzeltici bir
savaş olacaktır.
Peki, düzeltici savaş nedir? Bu da yeni bir kavram
değil. Düzeltici savaş, aslında büyük siyaset felsefecisi RosaLuxembourg ve
onun düşünce okuluna mensup kişilerin kullandığı bir tanımdır. Anlamı da,
dejenere olmuş bir sistemi yıkarak yerine yeni ve sağlam bir sistemi kurmaya
yarayan bir savaştır. İşte bugün bize gereken savaş budur.
Bu savaşın nerede, ne zaman ve kimler arasında
çıkabileceği, Konseyin karar vericileri arasında tüm ayrıntılarıyla, çok uzun
süre tartışılıyordu.
…Konseyin karar mercii olan yüksek meclis, tüm
sistemi yıkarak yapılandıracak olan savaşın, uygarlık tarihi boyunca savaşlara
sahne olan Ortadoğu’dan çıkmasını uygun görmüştür. Çatışmanın patlak vereceği
ülke ise Türkiye olacaktır. Hiç kuşkusuz bu, tesadüfi olarak yapılmış bir seçim
değildir. Bizim planlarımızda rastlantılara yer yok.
Düzeltici savaşın ilk saldırısını, Kuzey Irak’taki
terör örgütü içine yerleştirdiğimiz özel fraksiyon gerçekleştirecek. Konsey,
yaklaşık üç yıldır Kuzey Irak’taki terör örgütünün içine yuvalanmış özel bir
birliği yönetiyor. Bu birliğin varlık amacı, örgütün başaramadığı eylemleri
gerçekleştirmek, onlara eğitim ve istihbarat sağlamak. Tamamen yabancı, paralı
askerlerden oluşan bu gizli birlik, terör örgütü ile birlikte, çok yakında
Türkiye’ye karşı düzenlenilecek olan büyük bir kışkırtma eyleminde
kullanılacak. …Bunun Türkiye’deki kentlere yönelik, 11 Eylül benzeri bir
saldırı olacağını söyleyebilirim.
Bu saldırı üzerine, ikinci aşamada, Türkiye de Kuzey
Irak topraklarına karşı geniş çaplı bir harekata girişecek ve çatışma kısa
sürede kontrolden çıkarak merkezi Irak yönetimini de içine alacak. Eşzamanlı
olarak, terör örgütünün İran’la çatışmakta olan diğer fraksiyonu, bizim
sağlayacağımız silah ve lojistik destekle İran’a saldıracak ve çatışmaya Tahran
da dahil olacak…
Üçüncü aşamada, Konseyin Suudi Arabistan’da bulunan
bağlantıları sayesinde, bu ülkedeki Sünni liderler, Irak’taki merkezi Sünni
yönetime (?) destek verecek ve kısa sürede kuvvetlerini çatışmaya sokacak. Bu
noktada, savaşın bir tarafında Kürtlere karşı toprak bütünlüğünü korumaya
çalışan Türkiye, İran ve ileri safhalarda muhtemelen Suriye; diğer tarafında
ise Kuzey Irak Kürt yönetimi, onun arkasındaki Irak merkezi hükümeti (?) ve her
ikisini de Suudi Arabistan olacak. İsrail de kısa sürede İran’la olan
kutuplaşması nedeniyle savaşın içine çekilecek.
Bu çatışmaya, ABD asla karışmayacaktır. Washington’a
bu aşamada düşen görev, Irak-Kürt-Suudi-İsrail koalisyonunu destekleyerek karşı
tarafın üstünlüğünü dengelemeye çalışmaktır.
Böylece savaşın dördüncü safhasına girilecektir ki,
bu safhada İran’la sıkı ekonomik ilişki içerisinde olan Çin ve Rusya’da
çatışmaya taraf olmak zorunda kalacaklardır. Bu da tarafların arkasındaki süper
güçleri karşı karşıya getirerek, nihai savaşa giden yolun açılmasını sağlayacak…
Beşinci ve son safhada, birinci bloğu destekleyen
ABD, ikinci bloğun arkasındaki Çin ve Rusya ile kaçınılmaz sıcak çatışmaya
girecek. Bu durumda tüm fikir ayrılıklarına rağmen AB ülkelerinin de
Washington’ın yanında yer almaktan başka çaresi olmayacaktır. Bütün tahminler
ve hesaplar, bu oluşuma karşın, Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin de diğer bloğa
katılacağı yönündedir. Böylece, ABD-AB-Merkezi Irak Hükümeti (?)- İsrail-
Kürdistan-Arabistan bloğu ile Rusya- Çin-İran-Türkiye-Orta Asya cumhuriyetleri bloğu
çatışmaya girecek.
Geniş çaplı bu dünya savaşı sonunda, İkinci dünya
savaşından sonra kurulan uluslararası sistem, bütün ideolojik, siyasi ve
ekonomik bileşenleri ile külliyen çökecektir.
Bu savaşın herhangi bir galibi olmayacak. Çatışma
yeterli yıkım düzeyine eriştikten sonra durdurulacak, taraflar arasında
karşılıklı müzakereler başlayacak, tarafsız kalmış ülkelerin arabuluculuğuyla
bloklar arasında ateşkes sağlanacak.
Tarafların kendi topraklarına çekilmelerinin
ardından Ortadoğu’da bazı sınırlar değişecek, yeni devletler oluşacak.
Suudi Arabistan’daki krallık rejiminin çökmesi ve
İran’daki şeriat devletinin tarihe karışması, gerçekleşecek olan bu
değişimlerden sadece ikisi; en az bunun kadar önemli bir değişim daha olacak
ki, o da Türkiye, Irak ve Kürdistan’la ilgili. Savaşın sonunda Irak resmen üçe
bölünecek kuzeyinde bağımsız Kürdistan kurulacak. Kürtlerin tarih boyunca
yaşadığı bölgeleri incelersek, bu yeni ülkenin Türkiye’nin güneydoğusunu da
alması gerektiğini sonucuna varabiliriz. Türkler ve Kürtler arasında yıllardır
süren siyasi, askeri ve sosyal çatışmaların da bu şekilde sona ereceği
muhakkaktır. Zaten bölgedeki Kürt sorunu için bulunabilecek başka hiçbir
formül, iki toplum arasında kalıcı bir barış ve toplumsal uzlaşma sağlayamaz.
İran ve Suriye’deki Kürt toplulukları da sonradan
Kürdistan’a katılacaklar. Bölgedeki nüfus dağılımını gösteren haritalara
dikkatli bakacak olursanız, Kürt nüfus bölgelerinin zaten Türkiye’nin
güneydoğusunu, İran’ın kuzey batısını ve Suriye’nin doğusunu kapsadığını görürsünüz.
Türkiye’de ve diğer ülkelerde bu plana itiraz edecek sesler çıkacaktır. Ancak
savaş sonrası oluşan konjonktür nedeniyle, Türkler klasikleşmiş kırmızı
çizgilerini değiştirmek ve Kürdistan’a toprak vermek zorunda kalacaklar. Bu
kaos ortamında Türkiye’nin Güneydoğu topraklarından vazgeçmekten başka çaresi
olmayacaktır.
Savaşın en önemli sonucu, elbette barış
anlaşmalarından sonra yeniden kurulacak olan küresel ekonomik sistemdir. Yeni
dünya düzeninin temelinde, yetkiler artırılmış bir IMF ve Dünya bankası, bir
küresel merkez bankası, küresel tek para birimi ve uluslararası denetime dayalı
bir ekonomi politikası olacağını söyleyebilirim. Ayrıca savaşın ekonomiyi
canlandırma etkisi de olacaktır. Federal Reserve ve diğer merkez bankaları
savunma giderlerini finanse edebilmek için sıkı para politikalarını terk edip
muazzam ölçülerde para basmaya başlayacaklardır.
…Yıllar önce aramızdan ayrılan ünlü siyaset
felsefecisi LeoStrausss’un dediği gibi “bazen toplumları yönetmek için onları
şok edecek olaylara ihtiyaç vardır; eğer bunlar kendiliğinden oluşmuyorsa,
amacımıza hizmet edecek şok olayları kendiniz yaratırsınız.”
Bu nedenle şimdi bize düşen, sistemi yıkmak ve
yenisini kurmak. Yaratıcı bir yıkım ve düzeltici bir savaş ile. …
Sistem yarın yeniden doğmak için bugün ölmek
zorunda.”
Video İle İlgili İhtimaller
Bu videodaki konuşmanın gerçek olup olmadığı ile
ilgili ihtimalleri aşağıdaki gibi tasnif edebiliriz:
1- Hayalperest, maceracılar, iş olsun, şamata olsun,
gırgır olsun, nostalji olsun diye başkaları ile dalga geçmek amacıyla böyle bir
videoyu doldurup servis etmişlerdir.
2- “Gizli Dünya Devleti” (GDD) olarak nitelenen ve
Bir Dolar üzerindeki piramide göre yapılanmış Siyonist merkezin, “Yüksek
Meclis”inin (“Üç yüzler” ya da “On üçler meclisi”) yaptığı gizli bir toplantıda
yapılan bir konuşmadır. Bu konuşma, küresel bir başka güç (ABD
WASP’çılar/Rusya/Çin …) tarafından kayda alınmış ve dünya kamuoyuna servis
edilmiştir.
3- “Gizli Dünya Devleti”nin (GDD) “Yüksek Meclisi”
tarafından kayda alınmış ve bilerek, istenerek servis edilmiştir.
4- ABD Milliyetçileri (WASP’çılar), çökmeye, iflasa
doğru giden ve liderliği zayıflayan ABD’yi tekrar lider yapmak ve tek kutuplu
bir dünya inşa etmek için öngörülen bir stratejinin tartışıldığı bir toplantıda
kayda alınmıştır. ABD Milliyetçilerine (WASP’çılar) karşı olan “Neocon-Siyonist
İttifakı” ya da Rusya/Çin/İngiltere/İsrail tarafından gizlice kaydedilip dünya
kamuoyuna servis edilmiştir.
5- ABD Milliyetçileri (WASP’çılar), çökmeye, iflasa
doğru giden ve liderliği zayıflayan ABD’yi tekrar lider yapmak ve tek kutuplu
bir dünya inşa etmek için öngörülen bir stratejinin tartışıldığı bir toplantıda
kayda alınmıştır ve bizzat kendileri tarafından kaydedilip dünya kamuoyuna
servis edilmiştir.
6- Hem Gizli Dünya Devleti hem de ona karşı olan ABD
milliyetçileri, dünyaya verilecek yeni şekil konusunda anlaşmışlar ve bu
konuşma metnini bilerek, isteyerek birlikte dünya kamuoyuna servis etmişlerdir.
Konuşmada tarihe yapılan atıflar ve savaşın
tarafları noktasında ortaya konan iki eksen ve Ortadoğu coğrafyasında vuku
bulan olaylar göz önüne alındığında, yukarıdaki birinci ihtimal çok zayıf bir
ihtimaldir.
- ve 4. İhtimaller söz konusu ise taraflar birbirlerinin oyunu bozmak
amacıyla dünya kamuoyunu kendi saflarına çekmek, küresel bir ittifak
kurmak, için bunu yapmış olabilirler. Ya da birbirlerini birlikte hareket
etmeye razı etmek için de bunu yapabilirler.
3., 5. ve 6. İhtimaller söz konusu ise o zaman böyle
bir konuşma metnini bilerek, isteyerek yayınlamaktaki maksadın çok gerçekçi bir
şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.
- ihtimal en güçlü ihtimal olabilir. Konu ile ilgili yazdığımız önceki
yazılardaki belgeleri göz önüne aldığımızda, Dünyaya verilecek şekil
konusunda, ABD Milliyetçileri ile Neocon-Siyonist ittifakının menfaatleri
birçok konuda örtüşmektedir. Bu nedenle anlaşmış olabilirler.
Sonuç: “Politikada Hiçbir Şey Tesadüf Değildir”
Video’daki Konuşmacının, “Bizim planlarımızda
rastlantılara yer yok.” demesi ile 2. Dünya Savaşı’nda ABD başkanı F.D.
Roosevelt’in “Politikada hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa, o
hadisenin bu şekilde zuhur edeceğinin önceden planlandığından emin olabilirsiniz.”
(3) demiş olması arasındaki örtüşmeyi göz önüne aldığımızda; Videodaki
konuşmanın muhtevasının şer güçler tarafından öngörülen bir stratejinin
varlığına işaret ettiğini ve konuşmanın ciddiye alınarak karşı bir stratejinin
geliştirilmesinin zorunlu olduğunu söyleyebiliriz.
Gelecek yazıda bu konuşma metninin, mukayeseli bir
analizi yapılacak ve konuşma, bilerek ve istenerek yayınlanmışsa, bunun
muhtemel sebepleri tartışılacaktır.
Bu konuşma metninden çıkarılabilecek en önemli ders,
vuku bulan olayların sadece görünür yüzüne ve aktörlerine değil; aynı zamanda
görünmeyen yüzüne, arkadaki aktörlerine bakmak gerektiğidir.
Ayrıca, Şer ittifakının bu stratejisine karşı daha
üst bir strateji ortaya koyabilmek için ülke içinde birlik ve beraberliği
sağlayacak politikalar üretip uygulamaya sokmalıyız.
Abdülhak Molla’nın takriben 150 yıl önce yazdığı
beyit(*), bugün olduğu gibi yarın da önemini koruyacaktır.
“Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz ü felâh;
Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh.”
Kaynaklar
1- Part 1- http://
www.youtube.com/watch?v=cXFj2MbwSyU
Part 2- http:// www.youtube.com/watch?v=86XCCB0Dc5k
Part 3- http:// www.youtube.com/watch?v=MSa8NCfSEdl
2- Say, Z., Kontratak Şener Çelik Berkman 1;
www.youtube.com
3- Allen, G., Gizli Dünya Devleti, Milli Gazete,
İstanbul, S: 4-10, 1996
(*) “Bütün devletler, bu şekilde zafer ve kurtuluşa
erişir;
Barış ve sükûn istiyorsan, savaşa hazır ol”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder