(Milli Gazete)
“Göz odur ki, dağın arkasını göre,
Akıl odur ki, başa geleceği bile.”
Giriş
15 Temmuz sosyolojik savaş amaçlı askeri darbe girişiminden
sonra toplumun her kesimi, birlik ve beraberlik içerisinde “Ya Allah-Bismillah
-Allahuekber” nidaları ile bayrak sallayarak darbecilere karşı şanlı bir
direniş gösterip bütünleşmiş iken; ne oldu da, 16 Nisan referandum sürecinde
toplum, neredeyse tam ortadan “birbirine kin ve nefretle bakan iki kampa”
bölündü? Bu analizin çok geniş kapsamlı bir şekilde yapılması
gerekmektedir.
Burada, toplumdaki bölünmenin sadece siyasilerin kullandığı
dil ve üslup boyutu üzerinde durulacaktır.
AKP’nin “Gerilim Stratejisine” Karşı CHP’nin “Barış
Stratejisi”
Sosyal hadiseleri incelerken iç, bölgesel ve küresel
dinamikler mutlaka göz önüne alınmalıdır. Dış dinamikler, ancak iç dinamiklerle
uyum sağlamışsa etkili olabilir. Bu nedenle her olumsuz işi, suçu, sadece dış
dinamiklere bağlayarak izah etmek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Eğer Kadife
Darbeciler, bu ülkede uygun zemin bulabiliyorsa, bunun nedeni, iç dinamiklerin
buna uygun olmasıdır. Bu noktada ana sorumlu, siyasal iktidarlardır; onların
yaptıkları hatalardır.
Tüm Kadife Darbelerde izlenen stratejide, seçime doğru
gerilim ortamı inşa edilip gerilim kademeli bir şekilde yükseltilmiştir.
Türkiye’de Kadife Darbeciler, Oslo Görüşmelerinin deşifre edilmesinden 7 Haziran
2015 Milletvekili seçimine kadar kontrollü gerilim stratejisi uygulamışlardır.
Kontrollü Gerilim Stratejisi tabirini kullanmamızın nedeni, kendi işlerine
geldiği zaman, gerilimi yükseltmeye, AKP’nin işine geldiği zaman da, gerilimi
düşürmeye çalışmışlardır. Taksim Gezi Parkı operasyonundan mahalli seçimler
sonuna kadar Kadife Darbeciler, gerilimin yükselmesinden fayda ummuşlar; fakat
süreç, AKP’nin işine yaramıştır. Cumhurbaşkanı seçim sürecinin başlamasından 7
Haziran 2015 genel seçimleri sonuna kadar Kadife Darbeciler, AKP’nin aksine,
gerilimi düşürmeye çalışmışlardır.
Bunun iki temel nedeni vardır: 1- Seçim sürecinde gerilim,
AKP’nin işine yaramaktadır. 2- Genel olarak halk, özel olarak gençlik,
gerilimli ortamda yaşamaktan yorulmaya başlamıştır. Bundan dolayı Kadife
Darbenin beyin takımı, Cumhurbaşkanlığı seçiminden 16 Nisan Referandumu sonuna
kadar AKP’nin gerilimi yükseltmek istemesine rağmen, gerilimi düşürmeye
çalışmıştır. Adalet Bakanı Bozdağ’ın tabiri ile “CHP Erdoğan düşmanlığı orucu
tutmuştur.” “Hayır” kampanyasını yürüten liderlerin hemen hemen hepsi, barışçıl
bir dil ve üslup kullanmışlardır.
Buna karşılık başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere,
AKP kadroları ve AKP’ye destek vermiş bazı medya ve STK’lar, referandum boyunca
gerilimi yükselterek kendi tabanını bütünleştirip oylarını artırmayı ve bloke
etmeyi strateji olarak benimsemişlerdir. Referandum sonuçları üzerine
yaptıkları yorum ve değerlendirmelerde de, aynı gerilim artırıcı ve
kutuplaştırıcı dili kullanmışlardır.
Sonuç: Tek Tercihli Bir Referandum (!)
Anayasa değişikliği teklifini hem Meclise, hem de milletin
önüne getiren AKP ve MHP, milletvekillerine ve millete, teorik olarak, “Evet”
ve “Hayır” olmak üzere iki farklı alternatif sunmuştur. Halk da kendisine
sunulan bu iki alternatiften birini düşünüp taşınıp tercih edecektir. Doğal
olarak olması gereken buydu.
Ancak halkın önüne tercih yapma hakkı konulurken, işin özüne
ve ruhuna aykırı olarak bir de özel bir şerh düşülmüştür. “PKK”, “DAEŞ”,
“FETO”, “İmralı” ve “Batı”, “Hayır” demektedir. Dolaylı olarak “Hayır
diyenler”, “terörist”, “hain”, “işbirlikçi”, “PKK’cı”, “DAEŞ’çi” ve “FETO’cu”
olarak nitelendirilmiştir. “Kişi sevdikleri ile beraberdir”, “söyle bana
arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu” tarzında ifadelerin kullanılması ile
“Hayır” demek, “suç” olarak ilan edilmiştir.
Bu nedenle AKP ve MHP, halkın önüne iki değil, “tek bir
tercih” yapma hakkı koymuştur. Böyle bir yaklaşım, toplumun belli bir kesimi
ile gençliğin çoğunluğunun tepkisine neden olmuştur. Referandum sürecinde
yapılmış en büyük hatalardan biri budur.
Referandum sürecinde medyada çok öne çıkmayan, çıkamayan çok
önemli bir nokta da şudur: Kandil, İmralı, PKK, DAEŞ, FETÖ, ABD ve AB, açık ve
aleni olarak “Hayır” diyerek milliyetçi duyguların harekete geçirilmesine ve de
“Evet” oylarının artmasına imkân verecek bir politikayı niçin benimsemiş olsun
ve de ısrarla sürdürsün? Bu örgütlerin mensupları, tabanda bunu sessiz sedasız
yaparak AKP kurmaylarına propaganda yapma imkânı sağlamayabilirlerdi. Buna
rağmen bu örgütlerin lider kadrosu, niçin “Hayır” Kampanyası açmış olsun?
Yabancı istihbaratların hükmettiği bu örgütlere yabancı istihbaratçılar ve
stratejistler niçin mani olmasın?
Tüm bu kesimler, 18 maddelik anayasa değişikliğinin halk
tarafından “kabul edilmesi” için mi çalışmakta ve sürece dolaylı katkı mı
sağlamaktadırlar? Toplumun belli bir kesiminde bu sorgulama yapılmaya başlamış
ve referandumun sonuna doğru bu örgütlerin yürüttüğü “Hayır Kampanyası”,
“Evet’e” dolaylı destek olarak değerlendirilmiştir. Son hafta içerisinde
başlatılan “eyalet tartışması” da, bu kanaati daha da pekiştirmiştir. Oluşan ve
gittikçe yaygınlaşan bu kanaat, 7 Haziran seçimlerinden sonra HDP’li bazı
belediye başkanlarının “Özerklik ilanları” ile KCK’nın “Sınırları belli olmayan
Federasyon” çağrıları (14-16) dolayısıyla toplumda oluşmuş olan bir şuur altını
harekete geçirmiştir. Bu da, Anayasa değişiklikleri konusunda kararsız kalmış
olan belli bir kesimin, “hayır oyu” vermesine neden olmuştur.
AKP kadroları, “Hayır” diyen ve oy veren herkesi, dolaylı
bir şekilde de olsa “ PKK’cı”, “DAEŞ’cı”, “FETO’cu”, “İmralı’cı”, “Kandil’ci”,
“terörist”, “hain” ve “işbirlikçi” olarak nitelendirmişlerdir. Referandum
sonuçlarına göre toplumun %49’u “Hayır oyu” vermiştir. AKP kadrolarının dil ve
üsluplarını göz önüne aldığımızda; toplumun %49’u, “ PKK’cı”, “DAEŞ’cı”,
“FETO’cu”, “İmralı’cı”, “Kandil’ci”, “terörist”, “hain” ve “işbirlikçi” midir?
“Yapılan iş, ürkütülen kurbağaya değmiş midir”?
AKP kadroları ve benzer dili kullanan herkes/her yapı, bu
tahribatı düzeltmek zorundadır.
Gerek Cumhurbaşkanı ve Başbakan, gerekse AKP kadroları, bir
kısım medya ve bazı STK’lar, hem referandum öncesi, hem de referandum
sonrasında kullandıkları dilden dolayı gerilim ortamının doğmasına önemli
katkıda bulunmuşlardır. Kadife Darbecilerin, kendilerine zarar vereceğini
düşündükleri için yapmadıklarını Cumhurbaşkanı, Başbakan, AKP kadroları, bir
kısım medya ve bazı STK’lar yaparak, Kadife Darbecilerin ekmeğine yağ
sürmüşlerdir.
“Kampanya sırasında söylenenler geride kaldı” demek, sorunu
çözmeyecektir. Bu dil ve üslup mutlaka değiştirilmelidir. Yoksa ülke olarak
ödeyeceğimiz bedel çok daha ağır olacaktır. Kadife darbenin beyin takımı,
gelecek iki yıl boyunca her fırsatta gerilimi artırmak için çalışacaktır.
Gerekli psikolojik zemin hazırdır. O nedenle başta Cumhurbaşkanı olmak üzere,
siyasi iktidarın, gerilimi düşürmesi ve ülke içindeki “kardeşlik” ortamını
tesis etmeye gayret etmesi, sadece gelecek iki yıl için değil, ülkenin geleceği
için de çok önemlidir. Bunun için kullanılan dil ve söylem mutlaka
değiştirilmelidir.
Ve;
“Resûlullah (sas)’ın: “Allah’ım! Senden …doğruyu konuşan bir
dil, eğriliklerden uzak bir kalb diliyorum.” (17)
duası akıldan çıkarılmamalıdır.
Referandumda Kullanılan İki Farklı Dil ve Üslup
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, referandum sürecinde değişik
zaman ve mekânlarda, yaptığı konuşmalarda, gerilimi artırıcı, kutuplaşmaya
fırsat verici bir dil ve üslup kullanılmasına karşı çıkmıştır (1):
“Çalışmalarımızı yaparken kutuplaştırıcı söylemlerden uzak
duracağız. Neden hayır dediğimizi, halka sakin, düzgün ve ilgili bir anlayışla
anlatacağız. Neden hayır diyoruz, çocuklarımızı düşündüğümüz için, bayrağımızı
düşündüğümüz için, Türkiye’yi düşündüğümüz için, terör istemediğimiz için, hep
birlikte yaşamak için, …” (1).
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi› yerine ‘Başkanlık
sistemi›, ‘diktatör, padişah, hükümdar’ ifadeleri yerine otoriteyi vurgulamak
için ‘Tek adam’ denecek, ‘Erdoğan’ veya ‘Tayyip’ yerine saygıyı dile getirmek
amacıyla ‘Sayın Cumhurbaşkanı› hitabı kullanılacak.” (2).
“Soru şu; niye uzlaşamıyoruz? Söz konusu vatansa niye
uzlaşamıyoruz, niye kavga ediyoruz? Bir uzlaşma kültürünü eğer kendi ülkemizde,
kendi topraklarımızda yaşatmazsak, yeşertmezsek nasıl yaşayacağız kavga
ederek?… Bu dil toplumu ayırmıyor mu? Neden bundan vazgeçmiyoruz?” (3).
(CHP’li bir milletvekilinin “Evet diyenleri denize
dökeceğiz” beyanı ile ilgili kendisine sorulan bir soruya, Kılıçdaroğlu “Bu
süreçte kullanılacak dilin kucaklayıcı bir dil olması lâzım. Ben, denize dökmek
gibi, vurmak gibi, dövmek gibi ifadeleri asla doğru bulmadım ve doğru
bulmadığımı da her ortamda ifade ettim. … Hepimizin dikkatli bir dil kullanması
lazım. …Ben, AKP’li bir vatandaşla da, CHP’li bir vatandaşla da, MHP’li bir
vatandaşla da aynı masanın etrafında aynı sofrada oturup yemek yemeliyim…
Sevgiyi, hoşgörüyü, güzel dili, empatiyi kullanmalıyız.”(4)
CHP liderinin bu diline karşılık, başta Cumhurbaşkanı
Erdoğan olmak üzere, Başbakan, AKP kadroları, bazı medya ve STK’lar, çok ağır,
sert bir dil ve üslup kullanmışlardır. Referandum sürecinde değişik zamanlarda,
değişik yerlerde yapılan konuşmalardan alınan aşağıdaki örneklerde bunu
görebilmek mümkündür:
«Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘hayır’ demek, şu anda bölücü terör
örgütüne destek vermektir. Kandil ne diyor? ‘Hayır’ diyor. Kandil’deki bu terör
örgütünün liderleri ne diyor? ‘Hayır’ diyor. İmralı’daki terör örgütünün başı
ne diyor? ‘Hayır’ diyor. İşte şu anda ‘hayır’ demek, bunlarla beraber aynı
istikamette yürümek demektir. …Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler, şu anda
bölücü terör örgütüyle beraber ‹hayır› kampanyasında buluşanlardır.” (5).
“Kandil’in, İmralı’nın sesi nasıl çıktı? ‘Hayır’ dedi.
Pensilvanya, FETÖ ‘hayır’ dedi. …’Hayır’ bloğunun başında teröristler var,
terör koordinatörleri var, Kandil var, İmralı var, FETÖ’nün başı var.” (6).
“Eğer bu teröristler, bizim ülkemizi bölmeye gayret edenler,
milletimizi bölmeye gayret edenler ‘Hayır’ diyorsa, burada bir düşünmemiz
lazım. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. İçerideki ve dışarıdaki
‘Hayır›cılar bir oldu…” (7,8).
“… Diyorum ki, kişi sevdikleriyle beraberdir. Eğer
Kandil’deki bu ülkemizi bölmeye, milletimizi parçalamaya çalışanlarla beraber
hareket edeceksen, var hareket et.” (9)
“Hayır’ın gideceği yer, Kandil; ‘Hayır’, eşittir çukurdur.”
(10).
“Başbakan Yıldırım: “…Kim ‘hayır’ diyor? Fetö’cüler, 15
Temmuz’un teröristleri, darbecileri de ‘hayır’ diyor. Avrupa’daki bazı ülkeler
de ‘hayır’ diyor. … Bir de milliyetçi maskesi takmış fetö’nün maşaları, onlar
da ‘hayır’ diyor. Bunlar milliyetçi değil, bunlar fetö’nün oyuncağıdır.” (11).
“‘Hayır’cıların bindiği HDP-PKK-FETÖ gemisi hiç yürümez. PKK
‘Hayır’ diyor, FETÖ ‘Hayır’ diyor, DEAŞ ‘Hayır’ diyor. Terör örgütleri hep
beraber koro halinde ‘Hayır’ propagandası yapıyorsa bunun milletimiz için,
ülkemiz için bir işareti var.”(12)
“Ana Muhalefet Partisi CHP, onun yanındaki HDP şimdi
kol-kola girmişler tekrar hayır şarkısını söylemeye başladılar. Sadece onlar
değil, ne tesadüf ki bölücü terör örgütleri de hayır diyor; FETÖ de hayır
diyor, PKK da hayır diyor.” (13).
Kaynaklar
CHP 03 Mart 2017;
http://www.chp.org.tr/Haberler/38/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-chp-istanbul-genisletilmis-1bolge-toplantisinda-konustu-54131.aspx
2- Sputnik 02 Mart 2017;
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201703021027452615-chp-referandum-erdogan-sayin-cumhurbaskani/
3- CHP 12 Mart 2017;
http://www.chp.org.tr/Haberler/38/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-ankarada-muhtarlarla-bir-araya-geldi-54748.aspx
4- CHP 13.04.2017; chp.org.tr/Haberler/42/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-kanal-d-cnn-turk-ortak-yayininda-dogan-tv-ankara-temsilcisi-hakan-celikin-sorularini-yanitladi-gundeme-iliskin-degerlendirmelerde-bulundu-58209.aspx
5- Sabah, 13 Mart 2017;
sabah.com.tr/gundem/2017/03/13/cumhurbaskani-atv-ve-a-haber-ortay-yayininda-gundemi-degerlendirecek
6- Cumhurbaşkanlığı 14.04.2017;
http://www.tccb.gov.tr/haberler/410/74759/darbecilerin-degil-sivil-iradenin-hazirladigi-anayasa-ile-devam-edelim.html
7- Dha 25.03.2017;
http://www.dha.com.tr/erdogandan-kilicdarogluna-kuzu-kuzu-geldi_1484737.html
8- Cumhurbaşkanlığı 25.03.2017;
http://www.tccb.gov.tr/haberler/410/73471/uzun-hizmet-ve-mucadele-yolculugumuzda-16-nisan-onemli-bir-kavsak.html
9- Cumhurbaşkanlığı 25.03.2017;
http://www.tccb.gov.tr/haberler/410/73467/yeni-sistem-cift-basliligi-ortadan-kaldiriyor.html
10- Diken 02 Mart 2017.
11-
akparti.org.tr/site/haberler/basbakan-yildirim-isparta-evet-diyor-mitinginde-konustu/89194
12- Diken 14 Şubat 2017;
http://www.diken.com.tr/basbakan-yildirim-hayir-kokteyline-isidi-de-ekledi/
13- AK Parti 04 mart 2017;
http://www.akparti.org.tr/site/haberler/basbakan-yildirimin-nevsehir-mitinginde-yaptigi-konusmanin-tam-metni/88673#1
14- Çiçek, N., PKK›NIN Yeni Stratejisi: ‹Şehir
Gerillacılığı›, Timetürk 08.09.2015
15- SDE Raporu, KCK Örgütlenme Modeli ve Amacı, Ankara,
Temmuz 2011
16- Takan, A., PKK’nın ilk Kantonu; Ağrı-Iğdır-Kars-Ardahan
Hattı, Yeniçağ, 23.07.2015.
17- Tirmizî, Daavât 22, (3404); Nesâî, Sehv 61.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder