(Milli Gazete)
“…İman ile küfür arasında bir yol tutmak isterler,
İşte bunlar gerçek kâfirlerin ta kendileridir...”
(4 Nisa 150-151)
Giriş
’21. Yüzyıl ABD Yüzyılı’ olacak projesi, ABD’nin dünya
hâkimiyetini gerçekleştirmek üzere soğuk savaş sonrasında uygulamaya sokulmuş
bir projedir. Projenin birinci evresi, Clinton dönemi olup yumuşak güç
kullanılarak “hegemonya kurmak için” bir hazırlık devresidir. Projenin ikinci
evresi, Bush dönemi olup sert güç kullanılarak en stratejik iki ülke Afganistan
ve Irak işgal edilmiştir. Projenin üçüncü evresi, Obama dönemi olup ikinci
evrede yıkılan ABD imajının tamir edilebilmesi için birinci evredeki yumuşak
güç ile ikinci evredeki sert güç kullanımının karışımından oluşan yeni bir güç
olarak “akıllı güç” kullanılan bir devredir. Bu dönemde tek taraflı politikalar
yerine çok taraflı, çok ortaklı politikaların uygulanması ön görülmektedir. Bu
amaçla ittifak yapmak istedikleri ülkelere, ‘Model Ortaklık’ (Model
Partnership) adı altında yeni bir ortaklık dikte edilmektedir.
Türkiye, ABD ile 2009 yılından buyana “stratejik
ortaklığına” “model ortaklık” ekleyerek yol almıştır. Bu süreç içerisinde
Türkiye, ABD’den hep ihanet görmüştür. ABD destekli Taksim Gezi Parkı ile
başlayan Kadife Darbe sürecine Türkiye muhatap olmuş; AKP iktidarı darbe ile
düşürülmek istenmiştir. Tunus-Irak hattındaki tüm olaylarda Türkiye yalnız
bırakılmış, Türkiye’ye zarar verecek politikalar uygulanmıştır. PKK, PYD, İŞİD
ve Esed desteklenmiştir. “Sıfır sorunlu dış politikadan” çok sorunlu dış
politikaya geçişin ana sebebi, Türkiye’deki siyasi iktidarın hayalciliği ve
basiretsizliği yanı sıra ABD’nin sürekli ihanet içerisinde olmuş olmasıdır.
Bütün bu olup bitenlere rağmen Antalya’da yapılan G-20
toplantısında, ABD başkanı Obama ile birlikte yapılan görüşme sonrasında
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Koalisyon güçleri noktasında bundan sonraki süreçte
atacağımız adımları değerlendirme fırsatı bulduk. Model ortaklar olarak,
stratejik ortak olarak bundan sonraki süreçte de dayanışmamızı dünya barışına
bir katkıda bulunmak için kararlılıkla devam ettireceğiz” (1) demiş olması, hem
düşündürücü hem de üzücüdür.
O nedenle burada 2009 yılında Türkiye’ye dayatılıp kabul
ettirilen ve yol boyu tekrarlanıp durulan “Model ortaklık” kavramını ve
sebeplerini, hatırlanması için, yeniden ele alıp inceleyeceğiz.
Model Ortaklık Nedir?
ABD’nin uyguladığı ana politikalar şahıslara göre
değişmemektedir. ABD devleti, önce uygulanacak politikaları belirlemekte sonra
bunu en iyi kimin uygulayabileceği üzerinde bir mutabakat sağlamaya ve ona göre
kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadır. Başkan Bill Clinton’ın politikaları ile
Başkan Obama’nın politikaları, ABD menfaatleri açısından özünde örtüşmektedir.
Bill Clinton, 15 Kasım 1999 tarihinde Türkiye’ye gelip TBMM’de yaptığı
konuşmanın muhtevası, kullandığı kavramlar ve vurgu yaptığı noktalar ile Obama’nın
6 Nisan 2009 tarihinde TBMM’nde yaptığı konuşmanın muhtevası, kullandığı
kavramlar ve vurgu yaptığı noktalar, neredeyse birebir örtüşmektedir. Bu açıdan
‘21.Yüzyıl ABD Yüzyılı’ projesi, görüntüsü farklı olmakla beraber adım adım
uygulanmaktadır. Bu nokta asla unutulmamalıdır.
Obama’nin ‘Hıristiyan dünya ile Müslüman dünyanın
Türkiye’de buluşması’, ‘Türkiye’nin Model Ülke olması’ fikri, Bill Clinton’un 8
Kasım 1999 tarihinde Georgetown Üniversitesi’nde ve 15 Kasım 1999 tarihinde
TBMM’de yaptığı konuşmalardaki özdür:
“…Türkiye Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya kavşağında bir
ülkedir ve eğer Türkiye tümüyle Avrupa’nın bir parçası ve istikrarlı,
demokratik, laik bir İslam ülkesi olabilirse gelecek daha iyi şekillenecektir.
Avrupa ve Müslüman dünya barış ve uyum içinde Türkiye’de buluşabilir ve yeni
bir bin yılda (milenyum) rüyalarımızdaki geleceğin şekillenmesi şansını
sağlar”- (2)
“20’nci Yüzyılı anlamak için, Türkiye’nin tarihi, bir
anahtardır. …Türkiye’nin Doğu ile Batı’yı birleştirebilmesindeki başarısı, bu
coğrafyayı göz önüne alınca, daha da önem kazanmaktadır...
Bu odada başlayan ve halen yükselmekte olan demokratik
devrimi derinleştirerek, Türkiye, vatandaşlarına iyi hizmet etmekten daha da
fazlasını yapabilir. Sizin örneğinizle ve sizin çabanızla, Türkiye, dünyanın
ilham kaynağı olabilir.” ( 3)
Bill Clinton, bu konuşmalarında Türkiye’nin jeopolitik
ve jeostratejik öneminden bahsederek Türkiye’yi ‘Stratejik Ortak’ ve
‘Model Ülke’ olarak ilan etmiştir. Buna karşılık Obama, gerek TBMM’de gerekse
ilgili devlet ricalı ile yaptığı konuşmalarda, Türkiye’nin jeopolitik ve
jeostratejik öneminden pek bahsetmemiş ve eskiden beri çok sık kullanılan
“stratejik ortaklık” kavramı üzerinde ise durmamıştır. Bunun yerine Obama,
Türkiye ile ilgili ilişkileri, uluslararası ilişkilerde bu güne kadar
kullanılmayan yeni bir kavram üzerine oturtmak istemiştir. O kavram
da, ‘Model Ortaklık’ (Model Partnership) kavramıdır.
Model ortaklık kavramı, son yıllarda ABD’de değişik kurumlar
arasında çokça kullanılan bir kavram olmuş olmasına karşılık siyasette ve
uluslararası ilişkilerde ilk defa Obama tarafından kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Muhtemelen 2006 yılında CSIS’de yapılan ve ‘Akıllı
Güç’ ve ‘Akıllı Güç Stratejisinin’ belirlendiği toplantılarda kullanılan
kavramlardan biri olabilir. Kavramın Siyasette ve Uluslararası ilişkilerde ne
anlamda ve hangi boyutta kullanıldığı, Obama’nın yaptığı tanımlama ile sınırlı
kalmıştır:
“Başarı Türkiye ve ABD’nin model ortaklık oluşturmasıyla
mümkün olabilir. Baskın bir Hıristiyan ulusla Müslüman ulus bir araya gelecek
ve iki kıtayı birleştirecek. Büyük bir Hıristiyan nüfusa sahip olmamıza rağmen
biz kendimizi vatandaşların oluşturduğu, ideallerin birbirine bağladığı bir
ulus olarak görüyoruz. Laik bir ülke vaadinin ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterme
vaadinin sürdürülmesinin, Batı ve Doğu olarak birlikte hareket edecek olursak
son derece sıra dışı bir etkisi olacaktır…”
“Biz kendimizi Hıristiyan, Müslüman veya Musevi diye tarif
etmiyoruz; vatandaşlık ve ortak ideallerle tarif ediyoruz. ABD gibi, Türkiye de
benzer değerlerle kurulmuştur.” “Ülkemizde çok sayıda Hıristiyan’ın yaşamasına
rağmen, biz kendimizi Hıristiyan bir ulus olarak görmüyoruz. Laik bir ülke,
inanç ve hukuk üstünlüğüne bağlılık vaadini desteklemeye devam edeceğiz…”
“Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye ile nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan
olan ABD’nin ortak ideallerde, ortak hedeflerde, ortak çözümlerde işbirliği
yapabilmesi mümkündür…” (4-6).
Obama’nın tanımlamasından ‘Model Ortaklık’, “idealler ve
değerler(!)” temelinde meydana getirilen bir birliktelik, bir ortaklıktır. Her
iki ülkenin aynı ortak paydada birleşmesi, bu ortak payda etrafında
birbirlerini kabul etmeleri, birbirlerine karşı sorumluluk duymaları ve
birlikte sorumluluk alıp hareket etmeleri, ideal ve değerlerden neşet eden
ortak çıkarları korumaları, Model ortaklığın alt zeminini oluşturmaktadır.
Ortak ideal, değer ve çıkarlar, model ortaklığın temel bileşenleridir.
Model Ortaklık (Model Partnership) kavramının
İngilizcesinden dolayı hem “model ortaklık” hem de “model ortaklığı” olarak
anlaşılabilmektedir. Obama’nın TBMM’de, basın toplantısında yaptığı
konuşmaların bütününe ve de Anıtkabir defterine yazdıklarına bakılırsa bu
kavramı, her iki boyutu ile birlikte kullanmış olabilir. Obama, bir taraftan
Türkiye ve ABD’nin kullandığı sistem modellerinin aynı olduğu, dolayısıyla
modellerin ortaklığından yeni bir ortaklık anlayışı oluşturulabilir derken;
diğer taraftan Türkiye’yi İslam dünyasına İslam’la demokrasiyi bir arada
yaşatan ‘eşsiz’ bir ülke olarak göstermektedir. ‘Hıristiyan ABD ile Müslüman
Türkiye’nin’ dinleri dışarıda bırakan, ABD’nin öngördüğü bazı ideal ve değerler
etrafında oluşturacağı bir ortaklığın dünya için yeni bir model ortaklık
olacağı Obama’nın açıklamalarından anlaşılmaktadır.
Bu ideal ve değerler, Obama’ya göre hem Hıristiyanlıktan ve
hem de İslam’dan bağımsız ideal ve değerlerdir. Obama’nın konuşmalarından
halkların Hıristiyan ya da Müslüman olmalarının hiçbir önemi yoktur. Önemli
olan her iki ülkede, her iki dinin toplumun günlük hayatında, yaşam tarzında
etkili olmamasıdır. Her iki ülkenin laik, seküler yapısı, laik ve seküler
yönetimle idare edilmiş olması, iki ülke arasında en temel benzerlik ve ortak
paydadır. Ayrıca her iki ülke demokrasi ile idare edilmekte ve bütün
eksikliklerine rağmen her iki ülkede de, insan hakları, din, vicdan, fikir
özgürlüğü vardır. Bütün bunlar, iki ülkenin temel değerleri, ortak paydaları ve
benzerlikleri olarak kabul edilip bunların üzerine bir ortaklık inşa
edilmelidir.
Sonuç: Model Ortaklık Şizofren Bir Kimlik Dayatmasıdır
Obama 2009 yılında yaptığı tanımlamalarla Türkiye’nin
taşıması gereken kimliği tarif etmiş ve dayatmıştır. Laik, seküler, demokratik,
Batılı değerleri benimsemiş ve Batı ile bütünleşmiş, İslami temel değerleri
hayattan dışlayan ve bununla beraber halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan
melez değerlere dayanan şizofren bir toplum inşa edecek olan mozaik bir kimlik
tanımlaması yapmıştır. Bu, RAND raporlarında ısrarla tanımlanan ‘Modernist
Müslüman’ ya da ‘sekülerleşmiş’, ‘Protestanlaşmış’, ‘Burjuva Müslüman’
bir kimliktir. Ya da Bush döneminin ‘Ilımlı İslam’ından’ başka bir şey
değildir.
Bu, “imanla Küfür arasında bir yol” (4 Nisa 150-151) olup
Şizofren bir kimlik tanımlamasıdır (2 Bakara 137); İslam’la alakası yoktur. Bir
Müminin bunu kabul etmesi mümkün değildir.
Bu, sosyolojik bir savaşın şiddetlendirileceği anlamına
gelmektedir. Türkiye’yi yönetenlerin kullandıkları kavramlara dikkat etmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde sosyolojik savaşın bir unsuru haline gelinebilir.
Allah basiretimizi ve ferasetimizi artırsın.
Kaynaklar
1- ‘Uluslararası Terörizm Çok Keskin Karşılık Bulacaktır’,
Anadolu Ajansı 15.11.2015
http://www.aa.com.tr/tr/turkiye/uluslararasi-terorizm-cok-keskin-karsilik-bulacaktir/473794.
2-8 Kasım 1999 Georgetown Üniversitesi Konuşması-SAE
(Stratejik Araştırmalar Enstitüsü) Nisan 2009.
3- Bill Clinton’ın 15 Kasım 1999 TBMM Konuşması.
4- Obama’nın TBMM’de ki Konuşması, Beyaz Saray Basın Bürosu,
6 Nisan 2009. Ankara, Türkiye
5- Bila, F., Obama Modeli Ortaklık, Milliyet,
07.04.2009.
6- Korkmaz T., Ortaklık? Yeni Şafak, 09.04.2009.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder