7 Mayıs 2015 Perşembe

İSTANBULDA TARİHİ YARIMADANIN GELECEĞİ-2: Otelleştirme Medyenlileşmenin sonucu mudur

 (Milli Gazete)

«Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın.»

«Dosdoğru olan terazi ile tartın.»

«İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.»

(26 Şuara 181-183)

Giriş

Cumhuriyetle birlikte Ayasofya Camii nin müzeleştirilmesi, Batı karşısında alınan bir mağlubiyetin ve bir medeniyet değiştirme projesinin simgesi anlamına gelmektedir. Ayasofya müze olarak kaldıkça, bu mağlubiyet psikolojisi ve ezikliği devam edecektir. İstanbul un görüntüsü üzerinde cumhuriyetin başlangıcından bu yana yapılan tahribatlara rağmen İstanbul un cami ve minarelerle süslenmiş görüntüsü ciddi bir yara almamıştır. Zeytinburnu ndaki iki gökdelenin Sultanahmet Camii ni gölgelemesiyle ortaya çıkan İstanbul un siluet sorunun doğuracağı sonuçlar, ne siyasi iktidar tarafından ne de toplum tarafından yeterince anlaşılamamış ve algılanamamıştır (Bu konu, zamanında, Milli Gazetede 3 yazı ile ele alınmış ve tartışmaya açılmıştır). İki gökdelenle başlayan işgal, bugün İstanbul un her tarafında yükselen ruhsuz, hüviyetsiz gökdelenlerle geniş bir alana yayılmıştır. Tarihi yarımadayı kuşatan ve şehrin siluetini bozan gökdelenleşmeye şimdi, yeni bir tehlike daha eklenmiştir:

Tarihi yarımadanın otelleştirilmesi.

Tarihi yarımada, Eminönü-Sirkeci hattından surlara doğru hızla yayılan bir otelleşme yaşamaktadır. Geçen hafta Kapalıçarşı ve çevresinde yapılan restorasyonlar için başlayan tartışmalarda, Kapalıçarşı çevresindeki tarihi hanların otel yapılmasının düşünüldüğüne ilişkin tartışmalara yer verilmiş ve otelleştirme tehlikesine dikkat çekilmiştir. İstanbul un görüntüsünün gökdelenlerle bozulması, tarihi yarımadanın otelleştirmek istenmesinde iki ihtimal söz konusudur:

1- Yeni rantiye sınıfının Medyenlileşmesi, yeni bir rant alanı meydana getirme İsteği

2- AB projesi

Burada, birinci ihtimal üzerinde durulacaktır.

Medyenli Olmak

Medyen halkı, helak olan kavimlerden biri olup Kur an-ı Kerim de, Hz. Şuayb ın kavmi olduğu ifade edilmektedir. Hz. Şuayb, Medyen halkına Peygamber olarak gönderilmiş, onları içerisine düştükleri bataklıktan kurtararak sıratı müstakime ulaştırmak için mücadele etmiştir. Hz. Şuayb ın Medyen halkı ile olan mücadelesi, Kur an ın değişik ayetlerinde (7/85-99; 9/70; 11/84-95; 28/22, 45; 26/176-190) ana hatları ile anlatılmaktadır. Bu ayetlerden hareketle Medyen halkının en önemli vasıflarını, aşağıda ki gibi özetleyebiliriz:

Allah tan başkasını İlah edinmekte ve Allah tan başkasına ibadet etmekteler. Ölçü ve tartıda hile yapmaktadırlar. İnsanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmekteler (7 Araf 85, 11 Hud 84, 85).

Fesatçıdırlar. Bolluk ve refah içerisinde yaşamaktalar. İman edenleri Allah ın yolundan alıkoymakta ve Allah ın yolunda çarpıklık aramaktalar. İman edenleri tehdit etmekte, sürgün etmek istemektedirler. İman edenleri eski dinlerine çevirmek için uğraşmaktadırlar.

Allah ı önemsiz bir şey gibi unutmuşlardır. Kur an da ismi geçen, helak olmuş kavimlerin ortak özelliklerinin yanı sıra her birine özgü, özel olan özellikleri de vardır. Yukarıdaki özelliklerden 2. Madde hariç geri kalanlar, helak olmuş kavimlerin, genel olarak, ortak özellikleridir. 2. Madde ise yanı insanların mallarının değerinin eksiltilmesi, ölçü ve tartıda hile yapılması, Medyen halkına özgü, en baskın bir özelliktir.

Hz. Şuayb, kavminin bu tutum ve tavrı üzerinde özenle dururken; bu davranışın, dünyayı ifsat ettiğini, huzuru, güveni ve dayanışmayı yıktığını belirtmektedir. İnsanlara hile yapılarak, aldatılarak birilerine, önde gelen müstekbir takımına, rant sağlanmakta; böylelikle toplum ifsat edilmektedir. Bu nedenle de Hz. Şuayb kavmini ıslah ediciler olmamakla eleştirmektedir:

Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb ı (gönderdik. Şuayb onlara) Dedi ki: «Ey kavmim, Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız.» (7Araf 85, 11 Hud 84, 85). Medyenli olmak ya da Medyenlileşmek, İnsandaki mal-mülk-servet-makam sevgisinin, hiçbir ölçü tanımayan, hiçbir ahlaki kısıtlama kabul etmeyen mala-mülke-servete ve makama tapınma boyutuna ulaşması demektir.

Medyenli olmak, medyenlileşmek demek, ölçü ve tartıda hile yapmak, hileli ürünler üretmek, işlerini hileli yapmak, insanların mallarını mülklerini hile yaparak değerini düşürüp ellerinden almak, böylelikle aşırı rant elde etmek şeklindeki bir tutum, davranış içerisinde olmak, bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemek demektir. Buna karşı çıkanları suçlama, tehdit edip susturma yoluna gitmek demektir. Bu tutum ve tavırları ile her türlü toplumsal dayanışmanın yıkılmasına, toplum içerisinde kin, nefret, hasedin yaygınlaşmasına, birlik, dirliğin yıkılmasına, kısaca fesada sebep olmaktadırlar.

İstanbul un her tarafında mantar gibi yükselen gökdelenler ve tarihi yarımadada her çeşit otelleşme, bu yaklaşımın sonucudur. Yapılan iş, ölçünün, mizanın, adaletin bozulması demektir. İnsanların ya da kamunun mallarını, mülklerini değerlerini düşürerek almak; arkasından yapılan hilelerle değerlerini yükselterek birilerine rant sağlamak adil bir tutum değildir. Gökdelenlerin ve otellerin inşa edildiği araziler, daha önce kimlerin elinde idi ve kaç katlı imara sahipti Kimlere satıldıktan sonra imar değişikliği yapılarak gökdelenlere ve otellere izin verilmiştir Gökdelen ve otel inşaatlarında, yabancı sermaye ortaklığı var mıdır Bu soruların cevapları önemlidir.

21. Asırda tarihi yarımadayı otelleştirmenin amacı ve hedefi nedir İstanbul un görüntüsünü bozan, camileri gölgeleyen, camileri insansızlaştıran bu imar planları ile yerel yönetimler, neyi elde etmeye çalışmaktadırlar.

Rant karşılığında bir İslam beldesinin görüntüsünü ve muhtevasını değiştirmek, Medyenlileşmiş olmaktan başka bir anlama gelir mi. Eğer rant, ölçü, tartıyı tam tutmayı ve adaleti engelliyorsa, o zaman namaz kılmanın anlamı nedir..

Namaz Adaletsizliğe, Haksızlığa Mani Olmalıdır.

Hz. Şuayb, Medyen halkının ölçü ve tartıda hile yapmasına, başkalarının elindeki malları eksik ölçerek, tartarak, değerini düşürerek almasına karşı çıktığında; Medyen halkı, bunun sebebini anlayamamıştır. Bunun sebebi olarak kendileri ile Hz. Şuayb arasında çok temel görünür bir fark olarak Hz. Şuayb ın namazını görmüşler ve bunu Hz. Şuayb a sormuşlardır:

Dediler ki: «Ey Şuayb, senin namazın mı atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vaz geçmemizi emretmektedir. Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın.» (11 Hud 87) Hz. Şuayb ın namazı, onu sadece kötülük yapmaktan alıkoymuyor, aynı zamanda, onun her türlü kötülüğe karşı çıkmasını da sağlıyordu. Namazın çok temel fonksiyonlarından biri de buydu. Allah ın namaza yüklediği fonksiyonların yerine getirilmemesi, namazı şeklileştirip ruhundan uzaklaştırmaktadır: İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar, Ve ufacık bir yardımı da engellemektedirler. (107 Maun 4-7)

Namaz şeklileşince, ruhunu kaybedince, Allah önemsiz bir şeymiş gibi unutulmaya başlanmakta; hayata müdahil olmayan, yeryüzüne karışmayan bir Allah inancı ortaya çıkmaktadır. Allah ın gücü ve otoritesi yerine paranın, beşerin gücü ve otoritesi etkin olmaktadır. Nitekim Medyen halkı, Hz. Şuayb e çevresinin güçlü oluşundan dolayı dokunamadığını söyleyerek bu durumu dile getirmişlerdir. Buna karşılık Hz. Şuayb, asıl korkulması, sakınılması gerekenin Allah olduğunu belirtmesi, bir müminin ortaya koyması gereken dik duruş açısından önemlidir (11Hud 91-92).

Namazın şeklileşmesi, gösterişe dönüşmesi ve Allah ın önemsiz bir şey olarak addedilip unutulması, sekülerleşmenin, laikleşmenin bir sonucudur. Ölçü ve tartıda hile yapanlar, insanların mallarının değerlerini eksilterek rant sağlayanlar, netice itibariyle Allah ın helal ve haram hudutlarına uymayıp Allah ı ve Ahret gününü unutanlardır. Gökdelenlerle, otellerle birilerine rant sağlayanlar ve tarihi yarımadanın görüntüsünü ve muhtevasını sekülerleştirenler, ahrette ne hesap vereceklerini düşünmelidirler: Eksik ölçüp tartanların vay haline, Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler. Yoksa onlar, diriltileceklerini sanmıyor mu Büyük bir günde. İnsanların, alemlerin Rabbi için kalkacağı günde. (83 Mutaffifin 1-6)

Sonuç: Medyenlileşmek Helake Götürür

Medyenlileşen toplumlarda, dava adamlarının yapması gereken, en zor şartlar altında bile iyiyi, güzeli, hakkı ve doğruyu savunmak olmalıdır. Birilerini memnun etmek yerine Hakkı memnun etmek, birilerinin razı olması yerine Allah ın razı olmasını istemek, bir mümin için, bir dava adamı için en temel, en doğal davranış olmalıdır. Bu, kendi içerisinde tutarlı olmak, kendi kendisi ile tezada düşmemek demektir. Hz. Şuayb ın Medyen halkı ile olan mücadelesinde bu temel düsturu görmekteyiz:

Dedi ki: Ben, size yasakladığım şeylere (kendim sahiplenmek suretiyle) size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir...» (11 Hud 88) Islahın olmadığı yerde ifsat vardır. Türkiye de siyaset, bu yapısından dolayı toplumu ifsat etmektedir. Allah a ve ahiret gününe iman edenlerin, namaz kılanların, rant karşısında yapması gereken şey, Hz. Şuayb ın ifadesi ile helal kazanç peşinde olmaktır (11 Hud 86). Aksi bir durum, çok daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir:

Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Şuayb ı ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık; o zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. (11 Hud 94)

Allah, hepimizi böyle bir sondan korusun.

Allah, hepimize Medyenlileşmeye karşı mücadele etme güç, imkân, basiret ve feraseti versin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...