(Milli Gazete)
REY vermek gerek şarttır, yeter şart değildir. Yeter şart, rey verdikleri partilerin kendi kültür ve medeniyet değerlerine uygun ne ürettiklerinin, ne yaptıklarının, kendi kültür ve medeniyet değerlerine zarar verip vermediklerinin, daha açıkçası dosdoğru bir yol tutturup tutturmadıklarının denetlenmesi ve yol boyu gereken takdir ve tekdirin ortaya konmasıdır. Toplumun şikâyetlerinin ana kaynağı, Lozan dan bu yana sistemin/devletin tutuğu yolun yanlışlığıdır. Türkiye de asıl sorgulanması gereken konu budur, bu olmak zorundadır. Bu amaçla geçen yazıda Kuran-ı Kerim de yol anlamında kullanılan farklı kavramların bir analizi yapılmıştır.
Kur ân da; Tarîk, Sebîl, Sırât, Şeri at, Din, Minhâc ve Millet gibi çok farklı kelimelerin kullanılmış olması, istikamet ve yolun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Kuran a göre insanın önüne iki anayol konmuş, yollar arasında tercih yapma hakkı kendine bırakılmıştır. Toplumsal değişimin mahiyeti ve sonuçları açısından insanın, toplumun yol tercihi yapması, en hayatı konulardan biridir. Burada bu konu ele alınacaktır.
Sarp Yokuş
21. asrın çölleşen dünyasında tutulacak yol, insan fıtratının gereklerine uygun olmalıdır. Edinilecek rehber, yolu ve yolcuyu bilmeli, tanımalıdır. Yolcunun girmek istediği her yolla ilgili bilgisi olmalı ve o yolda karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı yolcuyu uyarmalı, uyarabilmelidir. Karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı yolculara gerçek ve sağlıklı çözüm üretmeli, yollara ilişkin hakiki haritaları ve gerçek çıkış yollarını göstermeli, gösterebilmelidir. Yolculara bilerek veya bilmeyerek ihanet etmemelidir, onları satmamalıdır.
İnsanın ve kâinatın yaratıcısı olan Allah, yaratılışın amacına uygun olarak insanın önüne iki ana yol koymuş ve ona yolların özelliklerini açıklamış ve yollardan birini tercih etmesini istemiştir. Kendi öz iradesi ile yapacağı tercihe bağlı olarak ödüllendirilip cezalandırılacağı bilgisi kendisine verilmiştir. 90 Beled Süresinin 4-19 ayetlerinde bu durum çok açık bir şekilde belirtilmektedir. Beled Suresi, Allah ın yemin etmesi ile başlamaktadır. Bunun anlamı, dile getirilen konular, son derece hayatı ve insanoğlunun ya da müminlerin zafiyetlerinin olduğu, bu nedenle de tehlikeye kendilerini attıkları konulardır. Beled Suresi nin 4. ayetinde, insanın meşakkatlere dayanma noktasındaki güç ve yeteneğine vurgu yapılırken; 5. ayette ise, O, hiç kimsenin kendisine asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor ifadesi ile ona, güç zehirlenmesinin kendisinin hayrına olmayacağına dair tehdit dolu bir uyarı yapılmaktadır.
Tehdidin ya da uyarının ana nedeni, 6. ayette geçen, O: Yığınla mal tüketip yok ettim diyor cümlesinde yer alan lüks, israf ve gösteriş olgusudur. Bu ifadenin arkasından 7. ayette İnsan, Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor ifadeleri ile bir kez daha hem tehdit ediliyor hem de uyarılıyor. Bu tehdit ve uyarılarla insana gücü, konumu ve geleceği hatırlatılmaktadır. Bu ayetlerden sonra İnsana görme, gözlemleme ve konuşma yeteneklerinin verildiği belirtilerek iki yol ve iki amacın önüne konduğu(90/8-10), bunu görerek tercih yaptığı hatırlatılmaktadır. Kendisine gösterilen yollardan biri sarp yokuştur . İnsan yapısında var olan kötülük cephesinin yapılmasını emrettiği şeylere karşı, fıtratın öngördüğü iyilikleri, güzellikleri yerine getirme noktasında tercih yapma, Beled Suresi nde sarp bir yokuşa göğüs germe olarak ifade edilmektedir. Beled 6 da geçen Yığınla mal tüketip yok etme ile malı, Beled 13-16 da yer alan köle, yoksul, yetim ve yolda kalmışlarla paylaşmak arasında tercih yapabilmek, insanın özgür iradesine bırakılmıştır. Malı, lüks ve israf içerisinde harcama yerine kölelerle, yoksullarla, yetimlerle ve yolda kalmışlarla paylaşmak, özel bir fedakârlık gerektirdiği için bu ikincisi sarp yokuş olarak adlandırılmaktadır.
Sarp yokuş, ferdi arzulardan, menfaatlerden, rahatlıklardan fedakârlık etmeyi meşakkatlere katlanmayı gerektirmektedir. Bununla beraber sarp yokuş, sadece maddi fedakârlık değil aynı zamanda da İman etmeyi, Allah ın vazettiği değerlere, yaşam tarzına uymayan değerleri, hayat tarzını terk etmeyi ve buna bağlı olarak da hakkı, sabrı ve merhametli olmayı ve tavsiye etmeyi ihtiva eden bir yoldur. Beled 9 da İnsana bir dil iki dudak verilmesinin bir hikmeti de, Beled 17 de, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olma ifadeleri ile açıklanmakta ve tebliğ yapma sorumluluğunu yerine getirmek olarak belirtilmektedir. İman etmiş olmak, infak etmeyi, zekât vermeyi, fitre ve sadaka vermeyi, yoksulu, yolda kalmışı ve köleyi korumayı, hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye etmeyi ihtiva etmiş olmasına rağmen; köleye, yoksula, yetime ve yolda kalmışa yardım, hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye etme, Beled Suresi nde iman etme eyleminin dışına çekilerek ifade edilmiş olması, bahsedilen konuların önemine özel vurgu yapılmak istenmiş olmasından dolayıdır.
Diğer taraftan farklı düşünce sistemlerinde iman etmediği halde, kölelere, yoksullara, yetimlere yolda kalmış olanlara yardım eden pek çok insan var olabilir/vardır. Nitekim bazı ideolojik akımlar, salt bunun için ortaya çıkmış, bu uğurda mücadele vermiştir. Beled Süresine göre sadece bunları yapmış olmak, sarp yokuşa göğüs germek olarak nitelendirilemez. Bu kesim, iman edip hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye etmedikçe sarp yokuş olarak isimlendirilen yolun mensubu olamamaktadır. Nitekim, Beled 19 da, Ayetlerimizi inkar edenler ifadesinin kullanılmış olması, Sarp yokuşa göğüs germek için, iman etmenin gerek şart olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca iman etmedikleri sürece varacakları yerin, Kapıları kilitlenmiş bir ateş onların üzerinedir şeklinde açıklanmış olması, tutulan yolla varılacak yer arasında sıkı bir ilişkinin var olduğu anlamındadır.
Diğer taraftan da iman ettiği halde köleye, yoksula, yetime ve yolda kalmışa yardım yapmayanlar, hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye etmeyenler, durumlarını gözden geçirmek zorundadırlar. İman ettiği halde, rantiyeci sınıfına dahil olanlar, imar planları değişikliği ile fakir, fukaranın elinden mallarını mülklerini alıp vurgun vuranlar, rüşvet yiyenler, faiz yiyenler, yetimleri ve yoksulları korumayanlar, sarp yokuşa göğüs germemektedirler. Allah, sarp yokuşa göğüs gerenleri Ashab-ı Meymene , göğüs germeyenleri de Ashab-ı Meş eme olarak nitelendirerek her iki yolun yolcularının kimliğini ifade etmiş olmaktadır.
İki Yol, İki Rehber, İki Ödül
Yol bir noktadan/durumdan kalkıp bir başka noktaya/duruma ulaşmak için takip edilmesi gereken güzergâhtır. Bir yerden kalkıp başka bir yere, en kısa zamanda, en az enerji sarf ederek ve en az bedel ödeyerek gitmek esastır. Zaman, enerji ve bedel arasında en uygun ilişkinin (optimal) olduğu yol en uygun, en doğru yoldur; optimal yoldur. Ancak bu optimizasyon, yolun özelliklerinin yanı sıra yolcunun vücut yapısına, psikolojisine, sağlığına ve ortama/hava durumuna da bağlıdır. İnsanın genç-yaşlı, sağlıklı-sağlıksız olması sonucu nasıl etkiliyorsa; açık, sisli, fırtınalı hava (ortam) koşulları da sonucu etkileyecektir.
Yolcunun yol hakkındaki bilgisi (yolu bilip bilmemesi, rehberi olup olmaması, yol haritasının bulunup bulunmaması), kullanacağı aracın cinsi, özellikleri, yetenekleri sonuca etki eden önemli parametrelerdir. İşte bunun gibi insanlığın değerler dünyasındaki yolculuğu da insanın fıtratına, düşüncesine, rehberine, elindeki haritaya ve kullanacağı vasıtalara ve ortama bağ(ım)lıdır. İnsan nefsinde vuku bulan vesvese fırtınası (50/16), kum fırtınasından daha beterdir. Önlem alınmadığı takdirde insan zihninde, düşüncesinde ve kalbinde yehmalar oluşturur. Yehmaların içerisine düşen yolcuların ödeyecekleri bedel, çok ağırdır. İnsan için dünya bir imtihan dünyasıdır. Bu nokta gözden ırak tutulduğunda insanda ki zıtların birlikteliğinin(olumlu-olumsuz, iyi-kötü, güzel-çirkin) nedeni, tam anlamıyla anlaşılamaz. Allah, yarattığı varlığın yapısında ki iki zıt cepheye hitap eden iki de yol yaratıp insanoğlunun önüne koymuştur (91/7-10).
Bu yollar, Kur ân da, mahiyetine(doğru olup olmaması), bedeline, rehberine bağlı olarak isimlendirilmektedir:
Allah ın Yolu (16/9, 6/153,3/73) / Peygamberlerin Yolu(25/27) - Tağutun Yolu (4/75,76) Müminlerin Yolu (4/115) - Kafirlerin Yolu (4/42,5/12,29/12) / Suçluların Yolu (6/55) / Bozguncuların Yolu(7/142) / Azgınların Yolu (7/145,146) / Bilmeyenlerin Yolu (10/89,7/148) Nimet Verilenlerin Yolu(1/7) - Sapıkların Yolu(1/7) / Gazaba Uğrayanların yolu (1/7) Doğru Yol (90/10,16/9, 6/153,3/73 ) - Eğri Yol (90/10,16/9) / Sapık Yol (25/34,42,44). Aydınlık Yol (2/257, 5/16, 57/9) - Karanlık Yol (2/257, 5/16, 57/9) Cennete Giden Yol (3/195, 9/111) - Cehenneme Giden Yol (4/169, 37/22-23)
Ayetlerde yol, yolcu, bedel ve rehber arasındaki ilişki, konunun karmaşıklığını ve bunları birbirinden bağımsız olarak ele alıp değerlendirmenin yanlışlığını göstermesi açısından önemlidir. Gene bu ayetlerde kendisine gösterilen yollarla ilgili insanın seçim hakkının olduğu çok açık ifade edilmektedir. Seçtiği yola bağlı olarak da bedel ödeme hakkı vardır. Ashab-ı Meymene ile Ashab-ı Meş eme, gösterilen iki farklı yolu seçen insanların adlarıdır. Birinciler cennete, ikinciler ise cehenneme ulaşmaktadırlar. İnsanın yaratıcısı olan Allah, insan için en sağlam, en güvenilir ana(birincil) yol gösterici, rehberdir(16/9).
Kur ân da yolla ilgili ayetler incelendiğinde insanları kurtuluşa götüren rehberler, genel olarak, 4 grupta sınıflandırılmaktadır:
Allah (Ana Yol Gösterici) (16/9 76/3, 80/20 33/4 5/16 29/69) Kitaplar (14/1 34/6 42/52 43/43,44), Peygamberler (2/38 12/108 23/73 42/52 19/43), Müminler/Nimet verilenler (4/115, 1/7),
Allah ın gösterdiği ana yolun sağında ve solunda başka tali yollar ve yol başlarında da saptırıcı rehberler vardır. Bunların ortak adı şeytan/tağut olup başkanları, ataları İblis tir. Bütün bu şeytanlar/tağutlar, birbiri ile organize bir vaziyette, birbirlerinin velisi olarak (8/73) insanları saptırabilmek için çalışmaktadırlar. Bunlar, insanlığı ateşe ve helâke götüren rehberlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder