(Milli Gazete)
Giriş
Konu ile ilgili geçmiş üç yazıda; 1- “İki Olayın İcra
edilmesinde ve Kamuoyuna Sunulmasında ki Benzerlikler”; 2- “7 Ocak 2015 Charlie
(Çarli) provokasyonunu gerçekleştirilen güçlerle ilgili İhtimaller ve Fransa’yı
etkileyen iç ve dış dinamikler”; 3- “11 Eylül 2001 İkiz Kuleler Provokasyonuna
doğru ABD’ni Rahatsız Eden Gelişmeler ve ABD derin Devletinde bir iç
hesaplaşma” konuları ele alınıp incelenmiştir. “7 Ocak 2015 Charlie (Çarli)
provokasyonunu gerçekleştiren gerçek failleri bulabilmek için bir arka plan
analizi yapılmıştır.
Burada, bu provokasyonu yapan gücün kim olduğu ve
muhtemel gelişmeler üzerinde durulacaktır.
ABD-İsrail-İngiltere ittifakı ile Fransa Arasındaki Fay
Hatları
Fransa ile ABD arasında Sovyetler birliğinden bu yana
devam eden bir çekişme vardır. De Gaulle’un NATO’ya karşı takındığı tavırdan bu
yana şiddeti değişmekle beraber Fransa ABD arasında bir gerilim yol boyu hep
yaşanmıştır. Şu an mevcut olan muhtemel gerilimi kaynaklarını, aşağıdaki gibi
özetleyebiliriz.
Avrupa Savunma Sistemi
Fransa, yol boyu AB’nin kendine özgü bir savunma sistemi
olması gerektiği düşüncesini sürekli gündeme getirmiş, fakat ABD daima buna
karşı çıkmıştır. ABD, Fransa’ya tehdit içeren bazı çıkışlar
yapmıştır/yapmaktadır. 24 Ekim 2003’ Prag, ‘NATO ve Büyük Ortadoğu’ adlı
konferansta NATO Konseyi Daimi Üyesi R. Nicholas Burns’ün yaptığı konuşmada
tehdit ile tavsiye iç içedir.
Avrupa’nın kendine özgü bir savunma sistemi olması,
Fransa ile ABD arasında sürekli bir gerilim kaynağı olarak varlığını
sürdürmektedir.
Fransa ve ABD’nin Afrika Çekişmesi
Fransa ve İngiltere arasında imzalanmış Sykes-Picot
anlaşması ile 1. Cihan Savaşı sonrasında Ortadoğu ve Afrika üzerinde en etkili
iki devlet olmuşlardır. 2. Cihan savaşı sonrasında bu iki bölgede Fransa ve
İngiltere’nin yanı sıra ABD devreye girmiştir. Yol boyu bu üç devlet arasında
kıyasıya bir hâkimiyet mücadelesi olagelmiştir.
Saddam zamanında Irak operasyonuna karşı en çok direnen
ve son dakikada devreye giren Fransa olmuştur. Libya operasyonunda da Fransa,
ABD ve NATO’ya rağmen Libya’yı tek başına bombalamaya başlamış, NATO, daha
sonra devreye girmiştir. Kaddafi devrildikten sonra Libya petrollerine Fransa
el koymuştur. Diğer taraftan bağımsız olmuş olmalarına rağmen Fransa tarafından
sömürge muamelesi yapılan Afrika ülkelerinden Benin, Fildişi Sahili, Mali,
Gine, Nijer, Togo, Kamerun, Burkina Faso, Ekvator Ginesi, Çad, Gabon, Senegal,
Orta Afrika Cumhuriyeti ve Kongo’dan yaklaşık “300 milyar dolarlık” gizli bir
“koloni vergisi”(!) almakta, yer altı zenginliklerine el koymakta, ithalat ve
ihracatlarının Fransa üzerinden gerçekleştirilmesi için bu ülkelere baskı
uygulamaktadır. Fransa bu “kolonilerden”(!) elde ettiği imkânları, kimseyle
paylaşmamaktadır. ABD, Fransa’dan bir pay istemektedir. Fransa, bu payı
vermeyince, CIA tarafından Afrika ülkelerinde Fransız gazetecilere, papazlara
ve askeri birliklere saldırılar düzenlenmekte, Fransa’yı Afrika’da zora sokmaya
çalışmaktadır. “CIA, 2013 ve 2014’te Kamerun, Yemen, Mali, Nijer ve Togo’da
Fransız papazları kaçırmıştır.” Yemen’de Fransız diplomatlar öldürülmüş, Orta
Afrika’da Fransız askerlerine saldırılar düzenlenmiş, Fransız turistler
kaçırılmış, Suriye’de 4 ay arayla Fransız gazeteciler kaçırılmıştır.
Irak-Suriye hattında CIA organizasyonu ile kaçırılan 4 Fransız gazeteci daha
sonraları, MIT operasyonu ile kurtarılıp Fransa’ya teslim edilmiştir. ABD’nin
buna cevabı, Türkiye’nin Musul Konsolosluğu personelinin rehin alınması
şeklinde gelmiştir (1).
Fransa, ABD’nin operasyonlarına değişik şekillerde
karşılık vermektedir. Muhtemelen Libya’da, ABD büyükelçiliği, Fransız
istihbaratının bir operasyonu ile basılmıştır. ABD’deki Ferguson olayları diye
anılan olayların arkasında Fransa Dış İstihbarat Servisi’nin (Direction
Generale de la Securite Exterieure (DGSE)) olduğu yaygın bir kanaat halindedir
(1).
Fransa-Türkiye Yakınlaşması ve Türkiye’nin Füze İhalesi
Son yıllarda Afrika kıtasına hızlıca giren ve yayılan
Türkiye ile Fransa arasında özel bir işbirliği mevcuttur. Bu işbirliği,
ABD-İsrail-İngiltere ittifakının işine gelmemektedir. Türkiye çözüm süreci ile
ilgili kararlı adım attığı bir dönemde Fransa’da, Paris’te, PKK’lı üç kadın
terörist infaz edilmiş, Türkiye’de de Galatasaray Üniversitesi’nde ciddi bir
yangın çıkarılmıştır. Operasyonun Türkiye tarafından yapıldığı servis edilmiş, Türkiye
Fransa ilişkileri bozulmak istenmiştir. İlginç bir rastlantı da, Çarlı
provokasyonunu yaptığı iddia edilen, Yemen El kaidesine mensup olduğu söylenen
kardeşlerin ve onlarla bağlantılı kişilerin, Türkiye üzerinden Fransa’ya
girdikleri bilgisinin medyaya servis edilmesidir. Bütün bunlar,
ABD-İsrail-İngiltere ittifakının Türkiye Fransa ilişkilerini bozmaya dönük bir
girişimi olarak değerlendirilmelidir.
ABD-İsrail-İngiltere ittifakının, hem Türkiye hem de
Fransa ile ortak sorunlarından biri, Türkiye’nin Füze ihalesine Çin’in yanı
sıra Fransa’nın da katılmış olmasıdır. Türkiye yaklaşık bir yıldan beri Füze
savunma sistemi satın almak istemektedir. Çin hem en uygun fiyatı vermekte hem
de teknolojiyi vermeyi taahhüt etmektedir. Amerikan firmaları, hem yüksek fiyat
vermekte, hem de teknolojiyi vermemektedir. Buna rağmen ABD, ihalenin Çine
verilmesine şiddetle karşı çıkmaktadır. Çine ihalenin verilmemesi, Türkiye-Çin
yakınlaşmasının gerçekleşmemesi için Türkiye’yi ikna etmek amacıyla Irak-Suriye
hattı üzerinden Kobani tezgâhlanmış, Türkiye’ye 6-7 Ekim hadiseleri ile özel
bir mesaj verilmiştir.
ABD-İsrail-İngiltere’nin Türkiye’nin Çin ile olan
yakınlaşmasına gösterdiği bu büyük tepkinin ardından Türkiye, Fransa ile
yakınlaşmaya ve Füze savunma sistemi konusunda NATO ülkesi olan Fransa’yı
ikinci bir alternatif olarak değerlendirmeye karar vermiştir. Hava Savunma
Sistemi konusunda Türkiye, 7 Ocak 2015 tarihinde hava savunma sistemini kiminle
gerçekleştireceğine karar verecekti. Beşiktaş, Sultanahmet’te patlayan bombaların
7 Ocak Çarlı Provokasyonunun birkaç gün öncesine tekabül etmesi, tesadüf
değildi. Bir hafta içinde gerçekleştirilen bu olaylarla Türkiye ve Fransa’ya
özel bir mesaj verilmiş ve Türkiye’nin kararı geciktirilmiştir.
Türkiye Fransa ilişkilerinde ABD-İsrail-İngiltere’yi
rahatsız eden diğer iki önemli konu da, Fransa’nın gerek Suriye gerekse
Filistin konusunda Türkiye’nin tezlerine belli oranda destek vermiş olmasıdır.
Fransa, ABD-İsrail-İngiltere ittifakına rağmen Suriye devlet başkanı Esed’ın
düşmesini istemektedir. Ayrıca Hollande’in, “Filistin’i tanımanın artık zamanı
geldi!” şeklinde yaptığı açıklamayla Fransa’nın, Filistin devletini
tanıyacağını açıklaması, ABD-İsrail-İngiltere ittifakını zıvanadan çıkarmıştır.
Euro’nun Uluslararası Para Birimi Olması
ABD-İsrail-İngiltere ittifakı, AB ile Çin ve Rusya’nın
ilişkilerinden rahatsızdır. İttifak, Çin’in yayılmasına, Rusya ve AB ile iyi
ilişkiler kurmasına karşıdır. Çin’in AB ülkeleri ile ticareti, Euro üzerinden
yapma teklifi, Siyonizm tarafından Dolar üzerinden kurulu sömürü çarkının
yıkılması anlamına gelmektedir. Bu bir kez gerçekleştiğinde dünyanın diğer
ülkelerine kötü örnek teşkil edecek, kurulan tüm sömürü sistemi çökecektir.
Fransa ve Almanya’nın Euro üzerinden ticaret yapılmasına onay vermemesi için
özel bir uyarıya ihtiyaç vardı. Bu mesaj, Çarli operasyonu ile verilmiştir.
Fransa Rusya İlişkileri
Fransa ve Almanya, ABD-İsrail-İngiltere ittifakına
rağmen, Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini, düzeltilmesini ve Ukrayna
nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımların kaldırılmasını istemektedir.
Hollande, 7 Ocak Çarli Provokasyonundan önce, “Washington’un Rusya’ya
uyguladığı yaptırımlardan bir an önce vazgeçmesi gerekiyor!” açıklamasını
yapması, ABD’ye rağmen Rusya’ya verilen çok önemli bir destek idi. Diğer
taraftan Fransız petrol devi Total’in Ceo’su Christophe de Margerie, Rusya ile
Avrupa’nın arasını düzeltmek için gayret sarf etmekteydi. Christophe de
Margerie göre, Avrupa ile Rusya kavga yapmamalı, çıkarları ortaktır. Her iki
bloğun asıl rakibi ABD’dir. Bu amaçla Rusya’ya gitmiş ve “ihtimal dâhilinde
olmayan bir kaza” ile öldürülmüştür. Fransa’nın buna cevabı, Fransız Savaş
Gemisi Charles de Gaulle’un Doğu Akdeniz’de Rus Karadeniz Filosu ile buluşması
ve yakınlaşması olmuştur. ABD-İsrail-İngiltere ittifakı, AB-Rusya
yakınlaşmasını istememektedir.
Sonuç
ABD-İsrail-İngiltere ittifakı Fransa merkezli AB
hesaplaşması, çok daha sert geçecek gibi gözükmektedir. Çarli Provokasyonundan
sonra Yemen’de karışıklıkların çıkması, İran destekli grupların Yemen’de etkin
hale gelmesi, Obama’nın İran’a yaptırım uygulanmaması konusunda kongreyi
uyarması, Türkiye- Fransa yakınlaşmasına ABD’nin İran’la yakınlaşma şeklinde
verdiği bir cevap olarak değerlendirilebilir.
Yemen’de Fransa’nın ekonomik çıkarlarının çok yüksek
olduğunu göz önüne aldığımızda, Yemen El Kaidesi adına operasyon yapılmasının
daha başka bir anlamı ve mesajı olduğu ortaya çıkmaktadır. Yemen, teröre
yataklık suçlaması ile ABD-İsrail-İngiltere ittifakı tarafından işgal edilerek
Fransa’ya ciddi bir ekonomik darbe vurulabilir. Diğer taraftan Afrika’daki
Fransız kolonisi olan(!) ülkelerde, ABD-İsrail-İngiltere ittifakı, yeni bir
kadife darbe zinciri başlatabilir.
Avrupa’da hızla yayılan İslam Düşmanlığı hareketi PEGİDA,
Almanya ve Fransa’ya rağmen ABD-İsrail-İngiltere ittifakı tarafından
geliştirilmiş bir harekettir. Amaç, AB ülkelerini istikrarsızlığa sürüklemek,
iç kargaşa çıkararak AB’yi kendi içine kapatmak amaçlanıyor olabilir. Türkiye,
bu noktada çok dikkatli davranmak, iyi bir dil kullanmak zorundadır.
Yunanistan’da “Radikal Sol Koalisyon SYRIZA’nın” iktidar
olması, AB merkez ülkesi Almanya ve Fransa’ya dönük ABD-İsrail-İngiltere
ittifakı destekli bir operasyon olabilir. Soros ve ekibinin bu işin içinde olup
olmadığı kısa zamanda ortaya çıkacaktır. Eğer olay, bir kadife darbe olarak
gerçekleşmişse, bu dalga, İtalya ve İspanya’yı da vuracak demektir. Bu da
AB’nin güney kanadının çökmesi anlamına gelmektedir.
SYRIZA liderinin Güney Kıbrıs’a gidip orada Kuzey ve
Güney Kıbrıs STK’ları ile görüşmesi, geçmişte Talat’ı iktidara taşıyan kadife
darbe gibi yeni bir darbenin başlatılması amaçlı olmuş olabilir. Türkiye bu
noktada daha dikkatli olmalı ve Kıbrıs’ı daha yakından takip etmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder