(Milli Gazete)
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, Batı kültür ve medeniyet tercihi ile inşa edilen ayrışma/nifak, Osmanlı dan miras alınan çok değişik insan unsuru alt yapısı (İttihat Terakkiciler, Masonlar, Sabatayistler, Siyonistler ve Kripto Ermeniler) ve Cumhuriyet döneminin inşa ettiği küskünler zümresi (Dindarlar, Kürtler, Aleviler), iç dinamiklerin bütünleşmesine, güçlü bir iç bileşke kuvvet oluşmasına mani olmaktadır. Bu parçalanmışlık, halkın seçip iktidar yaptıklarının gerçek iktidar olmasına mani olmakta; seçilmişlerle atanmışların kavgası, şiddeti değişmekle beraber Cumhuriyet tarihi boyunca hep devam edegelmektedir. Sivil ve askeri bürokrasi, şiddeti zamanla değişmekle beraber, genellikle, siyasi iktidarların karşısında yer almaktadır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye Cumhuriyeti nin başlangıcından beri hep sıkıntılı, sancılı ve kavgalı olmuştur. Devleti temsil eden bir makam olarak, günlük hayatta, çok etkin olmamasına rağmen iç ve dış güç odakları, Cumhurbaşkanı nın kendi politikalarına çok ters biri olmamasını hep arzu etmişler ve bunun için çalışmışlardır. Mustafa Kemal den Abdullah Gül e kadar tüm Cumhurbaşkanlığı seçimleri dozu, şiddeti, süreci, zamana ve mekâna bağlı olarak değişmekle beraber hep gerilimli, bunalımlı, hatta kavgalı olmuştur. Taksim kadife darbe sürecini yaşayan bir Türkiye nin önünde yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. Bu dönemde Türkiye de, bir Cumhurbaşkanlığı seçiminden dolayı, bir de kadife darbecilerin, darbe için gerekli şartları oluşturabilmek amacıyla bunalım oluşturma gayretleri nedeniyle çifte gerilim yaşanacaktır. Bugün Türkiye nin her tarafında meydana gelen şiddet olaylarına, maden kazalarına, Musul un İŞİD tarafından ele geçirilmesine, konsolosluğun işgal edilmesine, Irak ve Suriye nin BOP kapsamında fiilen bölünme noktasına gelişine, Türkiye deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Başkanlık sistemi ve çözüm süreci açısından bakmakta ve değerlendirmekte fayda vardır.
Türkiye, Cumhuriyet in başlangıcından bu yana Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanan farklı politikalar açısından çok zengin bir deneyime sahiptir. Günümüze ışık tutması açısından bu deneyimleri göz önüne alarak, mevcut süreçte neler olabileceğini tahmin etmek, ihtimaller üzerinden değerlendirme yapmak yararlı olabilir. Bu nedenle geçen yazıda Cumhuriyet in başlangıcında Mustafa Kemal in bir saray darbesi ile muhtemel rakiplerini tasfiye ederek Cumhurbaşkanı seçilmesini inceledik. Burada da örtülü bir askeri darbe ile çılgın halde yaşanan bir 24 saat içerisinde İnönü nün Cumhurbaşkanı seçilmesini ele alıp inceleyeceğiz.
Mustafa Kemal ile İsmet İnönü nün Yollarının Ayrılması
İttihatçı gelenek, Milli Mücadele yıllarında başlayan Cumhuriyet tarihi boyunca devam eden iktidar kavgasında, rakipleri tasfiye etmede, ölçü tanımama hastalığı olarak hep varlığını muhafaza etmiştir. Kemal Tahir in ifade etiği gibi düşeni yemek , ittihatçı gelenekte bir alışkanlıktır. Mustafa Kemal, İnönü yü elinden tutup yükseltirken kendisine hep sadık kalacağı, emir eri gibi davranacağı psikolojisi ile hareket etmiştir. Bu amaçla ciddi bir diploması tecrübesi olmamasına rağmen onu Lozan a giden heyetin başkanı olarak seçmiş, Başbakanlığa kadar yükseltmiştir. Bu durumu, aralarında gerilim olduğu dönemlerde her iki tarafın yaptığı aşağıdaki konuşmalarda görmek mümkündür:
Mustafa Kemal: Ben istersem bir adamı elime alır, yükseklere çıkarırım. Ama o bunu anlamaz da kendi değerleriyle yükseldiğini sanırsa, o zaman paçavra gibi silker atarım Sen hangi işi benim istediğim olmadan hak ettin .. Sayayım mı şimdi bir bir Haa , ister misin!.. (1). İsmet İnönü: (Mustafa Kemal e) Beni bağışla Atatürk! Yanlış anlaşıldım. Her yerde yazdım, söyledim, Beni İsmet Paşa yapan sizsiniz!.. Maddi-manevi her şeyimi size borçluyum. Bunu söylemekle iftihar ederim. Benim talihim, bir Mustafa Kemal Atatürk bulmaktır (2).
Başlangıçta Mustafa Kemal in iradesi ile hareket eden İnönü, zaman ilerledikçe kendi ağını kurmaya, parti ve ordu içerisinde güçlenmeye başlar. Bu durumda ilişkiler sertleşmiş, aralarında ciddi fikir ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamış, Mustafa Kemal in sofra muhabbetlerine çok az uğrar olmuştur. Serbest Fırka olayı, belki de kavganın dışa vurmuş bir boyutundan ibarettir. İnönü de meydana gelen bu değişimin farkında olan Mustafa Kemal İnönü yü bunaltacak, sıkıştıracak, ona ders verecek ve kendisine daha muhtaç hale getirecek bir formül olarak Serbest Fırka denemesini başlatmıştır. Serbest Fırka, bizzat Mustafa Kemal tarafından tasarlanır, düşünülür ve desteklenir. Bu konuda araştırma yapanlar, Serbest Fırka nın asıl kurulma nedenleri üzerinde açık bir şey söyleyememektedirler. Bize göre üç ihtimalden bahsedilebilir:
1-Dış dünyaya olumlu mesaj vermek, 2-Toplumun mevcut durumdan memnun olup olmadığını öğrenmek, 3-Halkın kendisine olan bağlılığına inanarak Serbest Fırka ya tepki göstermesi ve Mustafa Kemal e rağmen hiçbir şeyin yapılamayacağını İnönü ye gösterip onu istediği çizgiye çekmek (3).
Mustafa Kemal, İnönü yü sıkıştırmak amaçlı Serbest Fırka denemesinin sonunda umduğunu bulamadığı gibi kendisi köşeye sıkışır ve İnönü nün eli kuvvetlenir. Çünkü beklentisinin aksine halk Serbest Fırka ya tepki göstermez, tam tersine, İşte size bir kurban! Başkalarını da veririz! Kurtar bizi! Kurtar bizi diyerek Fethi Okyar ı büyük bir sevgi ile bağrına basar (3). Köşeye sıkıştırmak üzere çıkılan yolda, köşeye sıkışılmış olarak geri dönülür.
Serbest Fırka olayından sonra Mustafa Kemal le İnönü arasında geçen bir konuşmada, İnönü nün elinin daha da kuvvetlendiği anlaşılmaktadır: İnönü: Köşkten çıkarken Atatürk otomobile kadar geldi. `Yahu hiç aldırmıyorsun dedi. `Ne var dedim. `Yanıyoruz dedi. `Yok, canım dedim. `Mübalağa ediyorsunuz dedim. Böyle ayrıldım. Atatürk bu haldeydi. Sonra bir gün gene sabahleyin gittim. Yeni uyanmıştı. Oturduk, konuşmaya başladık. `Bana bak karışmıyorsun, ama bir şey söyleyeyim sana dedi. `Yeniden başlayacağız bilesin, her şey bitti, yeniden başlayacağız biz bu işe dedi. `Gözün tutuyor mu, var mısın, yeniden başlayacağız dedi. (4) İnönü Serbest Fırka ya olan tepkisini değişik vesilelerle dışa yansıtmış, Serbest Fırka nın kendini feshetme metnine doğrudan müdahil olmuştur. 1932 yılında, İstanbul da, Mustafa Kemal bir `sofra operasyonu ile Maarif Vekili Esat Sagay ın yerine Dr. Reşit Galib i atar ve gece yarısında durumu, Cumhurbaşkanlığı Umumi Kâtibi Hasan Rıza Soyak aracılığıyla Ankara da olan Başbakan İsmet İnönü ye bildirir. İnönü nün bu olaya tepkisi çok sert olur: Gece yarısı gaflet uykusundan uyandırılarak, kabinesinde değişiklik yapılmak istendiği haberini alan bir Başvekil in, bu hususta ileri süreceği mütalaadan nasıl bir fikir selameti beklenebilir (5).
Mustafa Kemal le İnönü arasında her geçen gün gerilim artmakta, ipler kopma noktasına doğru gelmektedir. Mustafa Kemal in şahsi mülkünde olan Orman Çiftliği ve çiftlikteki bira fabrikasının satışı ve İstanbul daki özel sektöre ait Bomonti Bira Fabrikası'nın devletleştirilmesi, Mustafa Kemal ile İnönü arasında ciddi bir mesele olur. Bu konuları görüşmek üzere 17 Eylül 1937 akşamı yapılan toplantıda İnönü'nün Mustafa Kemal'e, Bu ülke daha ne kadar bir sarhoş masasından idare edilecek tarzında yaptığı konuşma, ipleri kopma noktasına götürür. Böylece tarafların son hamlelerinin icra edileceği bir döneme girilir. Nihayet 18 Eylül 1937 de Mustafa Kemal, İnönü ile çalışmayacağını bildirerek yollarını ayırır, Başbakanlığa İnönü nün yerine Celal Bayar'ı atar.
İnönü İçin Ya Sürgün Ya Ölüm
Bayar'ın Başbakanlığa atanması ile birlikte İnönü ye karşı güçlü bir harekât başlatılır, milletvekilliği hariç İnönü nün bütün yetkileri elinden alınır ve kendisine tecrit politikası uygulanır. Bu politika, İnönü nün tepkisine sebep olurken taraftarlarının da harekete geçmesini sağlar. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan ın organizasyonu ile bir futbol maçında İnönü'nün lehine, Mustafa Kemal ve yönetimin aleyhine büyük bir tezahürat yapılır. Daha sonra 5 Mayıs 1938 günü Mustafa Kemal le İnönü arasında yaşanan tartışma ile geri dönüşü olmayan bir yola girilir. 1938 yılının yaz aylarına doğru Mustafa Kemal in sağlık durumunun çok bozulması, İnönü nün karşı hamlelerini getirir, İnönü ve taraftarları, etrafta Mustafa Kemal i yıpratmaya çalışırlar. Şükrü Kaya ya göre; Atatürk, kendi yerine İsmet Paşa nın geçmesini memleket için tehlikeli görüyordu. Ve bunu engellemek için 31 Temmuz 1938 günü, Hasan Rıza Soyak, Nuri Çonker, Kılıç Ali, Şükrü Kaya ve Tevfik Fikret Aras tan oluşan beş kişilik bir heyet, Mustafa Kemal le birlikte bir toplantı yaparlar. Bu gizli toplantının mahiyeti hâlâ bilinmemektedir. Asıl amacın, İsmet İnönü nün Cumhurbaşkanlığı'nın engellenmesi olduğu bilinmektedir (3).
Bu toplantıda İnönü nün yurt dışına büyükelçi olarak gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak İnönü nün şiddetli muhalefetinden dolayı proje uygulamaya sokulamamıştır. Bunun ardından 1938 yılının Ağustos ayından itibaren İnönü nün öldürüleceği şayiaları yayılmaya başlamıştır. Bundan dolayı Ankara Valisi ve Belediye Başkanı Nevzat Tandoğan, Refik Saydam ve Faik Öztrak İnönü nün evini gayr-i resmi koruma altına almışlardır. İnönü nün öldürülmesi kararının, Mustafa Kemal le toplantı yapan heyet tarafından alınıp alınmadığı bilinmemektedir. Ancak Mustafa Kemal in, İnönü nün öldürülmesi ile özel olarak ilgilenmekte olduğu, yazdığı vasiyetinden anlaşılabilmektedir. Çünkü vasiyetinde, İnönü nün çocuklarının okul masraflarının karşılanmasını özel olarak belirtmektedir (3).
Örtülü Bir Darbe: Sürgünden/Öldürülmekten Cumhurbaşkanlığına Götüren Yol
İnönü ye karşı yürütülen kampanya nedeniyle sofra da, hükümet, Meclis ve etkin çevrelerde Atatürk sonrası Cumhurbaşkanlığı için İnönü nün adı hiç geçmemekte; buna karşılık Celal Bayar, Fethi Okyar, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın ismi geçmekte ve bunlarla ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Böyle bir ortamda, hiç ismi geçmeyen İnönü, nasıl oldu da kısa zaman içerisinde Cumhurbaşkanlığına yükseldi; İnönü nün önünü açan, engelleri temizleyen güç kimdi Genelkurmay Başkanlığında yapılan bir toplantında ordunun Meclis in alacağı kararlara saygılı olacağı, herhangi bir sorun çıkartmayacağı istikametinde bir karar çıkmış ve bu resmen ilan edilmişti (3).
Bununla beraber ordunun içerisinde İnönü taraftarı, genç subaylardan meydana gelen güçlü bir cunta vardı ve İnönü için çalışmaktaydı. İstanbul daki Birinci Ordu Komutanlığı nda güçlü bir cunta tarafından gizli bir toplantı yapılarak İnönü nün Cumhurbaşkanı olması için gereken her şeyin yapılacağı kararı alınmıştır (3). Birinci Ordu Komutanı Fahrettin Paşa tarafından Genç subayların İnönü'nün Cumhurbaşkanı olmasını istedikleri bilgisi, Genelkurmay Başkan Fevzi Çakmak a bildirilmiştir. Bu toplantıdan sonra Cumhurbaşkanlığı için İnönü nün adının etrafta sıkça konuşulmaya başlandığı bir dönem başlamıştır. Hükümet içerisinde çok güçlü olan Şükrü Kaya'nın öngördüğü Cumhurbaşkanı adayları, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Fethi Okyar, Celal Bayar ve Fevzi Çakmak kısa zaman içerisinde art arda aday olmayacaklarını belirterek devreden çekilirler ve ilginç bir şekilde Fethi Okyar, Celal Bayar İnönü nün safına geçer; Çakmak tarafsız görüntüsünü sürdürür. Bayar gittiği her yerde, Yürekten bağlı oldukları Atatürk ün ölümü halinde yerini ancak İnönü nün doldurabileceğini söylemeye başlar. İnönü den hiç hoşlanmayan büyük muhalif Ali Çetinkaya nın İnönü düşmanlığını terk edip, İnönü nün saflarında yer alması ve Meclis teki İnönü cuntasının başına geçmesi, Meclis teki en zayıf ekip olan İnönü ekibini, en güçlü cunta haline dönüştürüp Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnönü yü rakipsiz bırakmıştır.
Mustafa Kemal ölür ölmez, ertesi gün yapılan parti grubu toplantısında İnönü, 322 oyla, tek aday olarak Cumhurbaşkanlığı adaylığı kabul edilmiş; ardından Meclis Genel Kurulu na geçilerek İnönü gene tek aday olarak oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir. İnönü muhtevasını açıklamadığı, 10 Kasım 1938 gününde, çılgın gibi yaşanan 24 saat (3) ifadesi ile neyi kast ettiği, bugün açık bir şekilde bilinmemektedir. 24 saat içerisinde, kendi rakip, hatta düşmanlarının reyini alarak oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçilmesi, izah edilebilir değildir. Ordunun devreye girdiği doğrudur. 16 Mayıs 1963 tarihinde Adalet gazetesinde Fevzi Çakmak la yapılmış bir röportajda; Ben hayatımda bir defa yumruğumun bütün ağırlığı ile İnönü lehine Millet Meclisi nin karşısında oturdum. Öylece Reisicumhur seçtirdik onu demesi, ordunun sürece örtülü bir şekilde müdahale ettiği manasına gelmektedir (6).
Hangi derin güçlerin devreye girdiği, onların ordu içerisindeki uzantılarını nasıl ve hangi gerekçeyle harekete geçirebildikleri ve İnönü ye yüzde yüz muhalif olanların, nasıl ve ne şekilde İnönü saflarına geçtiği, açıklanması gereken önemli bir konudur. Kanaatimizce bu hızlı gelişmenin, Lozan da Hayım Nahum ve Lord Gurzon la kurulmuş ilişki ile ve Lozan da verilmiş gizli sözlerle bağlantılı olabileceği ihtimali söz konusudur. Lozan da kurulmuş olan Türkiye sistemini İnönü ile birlikte daha köklü ve yerleşik hale getirebileceklerini düşünen dış güçler, iç güçlerle ittifak kurarak İnönü yü iktidar koltuğuna oturtmuşlardır. Lozan da öngörülen sistemi, İnönü nün yerleştirmek için cansiperane bir şeklide çalıştığını göz önüne alırsak bu ihtimali, göz ardı etmemeliyiz. O nedenle Türkiye deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde her türlü sürprize hazır olmalıyız.
CHP ve MHP tarafından, kendi felsefelerine ters bir aday olan, Ekmeleddin İhsanoğlu nun çatı aday olarak ortaya konması, sürprizlerin başlangıcı olup devamı gelecektir. Sadece bir çatı aday mı yoksa geleceğin siyasi aktörü mü Yeni bir İnönü vakası ile karşı karşıya olup olmadığımız ve Irak taki olayların bu süreçle bağlantılı olup olmadığı zamanla anlaşılacaktır. Yeni bir satranç oyunu kurgulanmaktadır, mantıksız ve imkânsız görülen her türlü karşılıklı hamle beklenmelidir. Sonucun, milletin ve memleketin hayrına olması için, özellikle bu süreçte, kin, nefret ve öfke ile hareket edilmemelidir.
Kaynaklar
1- Özdemir, H., Ordunun Olağandışı Rolü, İz yayıncılık, İstanbul, 1994, s: 104
2- Bozdağ,İ., Bir Çağın Perde Arkası, Emre Yayınları, İstanbul, 1993, S: 24
3-Ertunç, A.C., Çankaya Nöbeti, Pınar yayınları, İstanbul, 2007, s: 33-63.
4-İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2006, S: 491.
5- Karaosmanoğlu, Y.K., Politikada 45 Yıl, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1968, s: 132.
6- Polatkan, S., Askeri ve Siyasi Yönleriyle Mareşal Fevzi Çakmak, Önsöz Basım ve Yayıncılık Koll. Şti, 1981, S: 130.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder