(Milli Gazete)
Giriş
Bütün Kadife Darbelerde, seçim öncesi, esnası ve sonrasında
“seçime hile karıştı” denip kitleleri sokağa çekip sokak hâkimiyeti kurarak
ülkeyi bir kaosa sürüklemek temel bir stratejidir. Bundan sonra gerilim
artırıcı provokatif hareketler gittikçe artabilir. Her yanlış adım, söz ve
kelam gayrı memnunlar ittifakını genişletebilir. Bu da Kadife darbeci şer
cephesinin işine yarar. O nedenle başta siyasiler olmak üzere tüm Müslümanlar,
iki ana kavram üzerinden dostluk (veli) ve kardeşlik duygularını geliştirici,
kuvvetlendirici bir dil, tavır ve tutum ortaya koymalıdır.
Bu amaçla geçen yazıda kardeşlik üzerinde durmuştuk. Burada
ise dostluk (velilik) üzerinde durulacaktır.
Veli, Velâ ve Velâyet
Velâ ve velâyet’in sözlük anlamı, “arada bir şey bulunmadan
bitişiklik, yan yana olma ve yaklaşmadır”. Bu anlamdan hareketle ‘velâyet’
kavramına; arkadaşlık, yardımda, inançta tam bir yakınlık anlamları
verilmektedir (1-6).
Ragıb’e göre veli kelimesinin esas kökü, velâ kelimesidir.
Velâ ve velâyet, “zaman, mekan, din, inanç, itikat, değer, arkadaşlık, dostluk,
sırdaşlık, bağlılık ve nisbet bakımından arada bir şey bulunmadan tam bir
yakınlık, bitişiklik, yan yana oluş” anlamındadır (4, 5). “İki şey arasında
kendilerinden olmayanın bulunmaması” demektir (1,2). ‘Velâyet’, bir işi
yüklenme, emirlik, riyâset (yönetim ve yetki), yardım işini üzerine alma,
destek olma anlamlarına da gelir. İçerisinde sevgi manasını da
barındırmaktadır.
Fahreddin er-Râzî’ye göre velî kelimesinin ıstılâhî manası,
“insanın menfaati ve elde etmek istediği amaç doğrultusunda işlerinin yolunda
gitmesine vesile olabilecek şeyleri üstlenen kimse demektir”.
Velî kelimesinin mastarı olan “Velâyet” kelimesi, Kur’ân’da
sadece iki yerde geçerken bu kavramdan türeyen “Velî” kelimesi 24’ü tekil,
62’si “Evliya” şeklinde çoğul olmak üzere toplam 86 âyette geçmektedir. Veli
kavramı 13 ayette, Allah’ın rahmet ve yardımı ile ilgili bir ismi olarak iyi
kullarına dost, onları koruyup kollayan ve yardımcı olan anlamlarında
kullanılmaktadır. Bazı ayetlerde veli kelimesi, mürşid (yol gösterici), vali
(koruyucu), şefi (şefaatçı) ve hamid (övgüye layık, öven) vaak (koruyucu)
sıfatları ile birlikte kullanılırken; bazı ayetlerde de mirasçı, temsilci,
efendi ve layık anlamlarında kullanılmaktadır (1-4).
Tevalla kelimesi ise “uzaklaşma, yüz çevirme, sırt dönme”
anlamlarına gelmektedir. Mevla kelimesi, “bir başkasının işine veli olan, ona
başkasından daha layık olan” anlamındadır (1).
Kur’an’da Veli Kavramının Anlam Alanı (Semantik Alan)
“Velâyet” ve onun türevleri olan “velî” ve “mevlâ”
kavramlarının Kur’an’da geçtiği yerlerde, dost, sırdaş, yardımcı, taraftar,
hâkim, vâli, yönetici, koruyucu, sahip, gözeten, yol gösterici, aydınlatıcı,
mürşid, şefaat eden, koruyucu ve yücelten gibi sıfatlarla birlikte
kullanılmaktadır. Dolayısıyla veli kelimesinin, Kur’an’da etkileştiği
kavramlarla birlikte meydana getirdiği bir semantik alan vardır ve bu alanın
merkezinde, Allah ve iman kavramları yer almaktadır. Bu semantik alan
içerisinde veli kelimesi, hubb (sevgi), bitane (sırdaş), halil (dost), Nusret
(yardım) yardımcı (nâsır); arka veya sırt (zahr), destekçi (zâhir); müttefik
(halîf), andlaşma, dost, dostluk (hılf); yardımcı (ensâr); yardımcılar,
(a’vân); sırdaş (velîce) kavramları ile etkileşim içerisindedir. Velayetin
zıddı, adavet olduğundan veli kavramının oluşturduğu semantik alanda, adavet
kavramı da yer almaktadır.
Veli kavramının, bu geniş etkileşim ağından dolayı
Müslümanlar için özel bir anlamı ve konumu vardır. Veli kavramı, bir taraftan
Allah ile olan ilişkilere bir boyut ve çerçeve kazandırırken; diğer taraftan
insanlar arasındaki ilişkilere, iman, değer, hak ve batıl merkezli bir boyut
getirmektedir. Her iki ilişkide de çift yönlü bir etkileşim söz konusudur.
Allah’tan İnsana doğru ve insandan Allah’a doğru çift yönlü ilişkide, Allah’ı
veli kabul edenler ile Allah’ın dost kabul ettikleri iki insan unsuru vardır.
Veli kelimesinin insanlar arasındaki ilişkilerdeki etkileşimi, iman eksenli
olup gerek iman edenlerle etmeyenler arasında ve gerekse her iki grubun kendi
içerisindeki ilişkilerde iki yönlüdür.
Bu sebeple veli kavramının bu iki boyutlu etkileşim ağını,
daha yakından incelemek ve günlük hayattaki karşılığını bulmak ve bugün çatışan
iki güç açısından değerlendirmek çok anlamlı olmaktadır.
Velayet Allah’ındır ve Veli Ancak Allah’tır
Allah Teâlâ, “el-Velî” ve “el-Vâlî” isimleri ile, genel
olarak tüm canlılar için özel olarak da iman edenler için velidir. Allah’ın,
genel olarak insanların yegâne ve tek velisi olduğunu belirten ayetlerde dikkat
çeken nokta, insanların zor, sıkıntılı olduğu dönemlerde, bu gerçeği
kabullenmeleri ve Allah’a sığınmak istemeleridir. Bazı ayetlerde de, böyle
dönemler hatırlatıldıktan sonra insanlara hitaben “velilerinin yalnızca Allah
olduğu”, “Allah’tan başka velinin” olmadığı hatırlatılmaktadır. (2 Bakara 107,
6 Enam 14, 51, 62, 70; 9 Tevbe 116; 10 Yunus 30; 11 Hud 20; 13 Rad 11; 18 Kehf
26, 44; 32 Secde 4; 39 Zümer 3; 42 Şura 9, 28; 44 Duhan 41; 46 Ahkaf 32).
Allah’ın Velisi Olduğu İnsan Unsurları
Allah, tüm insanların, ister kabul etsinler ister etmesinler,
yegâne ve tek velisidir. Kur’an’daki bu çağrı, tüm insanlara yapılan bir
uyarıdır. Allah’ın veli olmasının nimetlerinden yararlanmanın yolunu, Allah,
iman etmeye bağlamıştır. Bu bağlamda, Allah’ın Velisi/Mevla’sı olduğu insan
unsurları, aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
1-Allah Müminlerin Velisi/Mevla’sıdır(2 Bakara 257; 3 Ali
Imran 68, 149-150; 5 Maide 55-56; 6 Enam 62, 127; 8 Enfal 39-40; 9 Tevbe 51; 10
Yunus 30; 22 Hacc 78; 47 Muhammed 11; 66 Tahrim 2)
2- Allah Muttakilerin Velisi/Mevla’sıdır (45 Casiye 19)
3- Allah Salihlerin Velisi/Mevla’sıdır ( 7 Araf 196)
Yukarıda geçen ayetlerin bir kısmında, Allah’ın veli
oluşunun hatırlatıldığı durumlar, iman etmeyenlerin müminler üzerindeki baskı
ve şiddetini artırdığı durumlardır. Böyle durumlarda müminler, Allah’ın
kendilerinin Velisi ve Mevla’sı olduğunu hatırlayarak, sabretmeleri,
direnmeleri, mücadele azim ve şuurlarını artırmaları gerekmektedir. Bu
ayetlerde bir yönüyle müminlere moral verilmekte, motivasyonları
artırılmaktadır. (4 Nisa 45).
Allah’ın Veli Olmayacağı İnsanlar
Allah, genel olarak tüm insanların özel olarak da iman
edenlerin velisidir. Ancak Allah, inkâr ve zülüm düzleminde bazı insanların
velisi olmayacağını Kur’an’da açıklamaktadır:
Allah Kâfirlerin Velisi Değildir (48 Fetih 22; 33 Ahzab
64-65
Allah Münafıkların Velisi Değildir (9 Tevbe 74; 33 Ahzab 17)
Allah Zalimlerin Velisi Değildir (42 Şura 8, 46, 241; 11 Hud
20)
Allah Zulme Eğilim Gösterenlerin Velisi Değildir (11 Hud
113)
Allah Çağrıyı Reddedenlerin Velisi Değildir (46 Ahkaf 32)
Allah Sapıkların Velisi Değildir (42 Şura 44; 18 Kehf 17;
17İsra 97)
Allah Heva ve Hevesine Uyanların velisi değildir (13 Rad 37;
2 Bakara 120)
Allah Kötülük Yapanların Velisi Değildir (4 Nisa 123)
Allah Müstekbirlerin Velisi Değildir (4 Nisa 173; 45 Casiye
7-10)
İman – İnkâr Düzleminde Velilik
İnsanları İman etme ve etmeme düzleminde iki ana sınıfa
ayırabiliriz. Bu durumda, veli kavramı çerçevesinde bir analiz yaptığımızda,
dört farklı durumla karşılaşmaktayız:
1-İman Edenler Birbirlerinin Velileridir. (5 Maide 55-56; 6
Enam 62, 127; 7 Araf 196; 8 Enfal 34, 72; 9 Tevbe 71; 10 Yunus 30)
2- Küfredenler Birbirlerinin Velileridir (8 Enfal 72)
3- Zalimler Birbirlerinin Velileridir (45 Casiye19)
4- İman Edenlerin Veli Edinmemesi Gereken İnsan Unsurları
Vardır
İman Edenler Birbirlerinin Velileridir
Kur’an’da, İman edenlerin birbirine veli olması, Allah ve
O’nun Resulü sıralamasından sonra 3. sırada zikredilmesi (5 Maide 55-56); iman
edenlerin birbirlerini veli edinmelerinin, “galip gelme” ve “Allah’ın
taraftarları” ifadeleri ile birlikte kullanılması, konunun ne kadar önemli
olduğunun göstergesidir.
Cinsiyet düzleminde Mümin erkeklerle mümin kadınlar da
birbirlerinin velileri olup iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla
görevlendirilmişlerdir (9 Tevbe 71). Dolayısıyla tebliğin neden olacağı gerilim
ya da çatışma durumunda, kadın ya da erkek tüm müminlerin birbirinin velisi
olduğu gerçeğinden hareketle birbirlerine sahip çıkmaları ve birbirlerini
savunmaları ve korumaları istenmektedir. Takva düzeyleri farklı olsa bile tüm
müminler birbirlerinin velileridirler (7 Araf 196, 8 Enfal 34, 72)
Burada ki çerçeveye göre bugün Türkiye’de savaşan iki
Müslüman Camiayı, nasıl konumlandırmalıyız
Öyleyse Ey savaşan taraflar bu savaşı durdurun.
İman Edenlerin Veli Edinmemesi Gereken İnsan Unsurları
Kur’an’ın konu kapsamında üzerinde hassasiyetle durduğu bir
konu, iman edenlerin birbirlerini veli edinmeleri iken; diğer bir konuda, iman
edenlerin, bazı insan unsurlarını veli edinmemeleridir. İman edenlerin veli
edinmemesi gereken insan unsurlarını, aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:
Allah’tan Başkasını Veli Edinenler (7Araf 3; 29 Ankebut 41;
42 Şura 6, 9; 25 Furkan 18)
Kâfirler (3 Ali Imran 28; 4 Nisa144; 5 Maide 57; 8 Enfal 73;
9 Tevbe23, 24; 18 Kehf 102)
Ehli Kitap-Yahudi ve Hıristiyanlar (3 Ali Imran 100; 5Maide
51,57, 80-82; 60 Mümtehine 7,8)
Allah’ın Gazabına Uğrayanlar (58 Mücadele14; 60 Mümtehine
13)
Allah’ın Düşmanları (60 Mümtehine 1,2; 58 Mücadele 22)
Müminlerin Düşmanları (60 Mümtehine 1)
Putlar (13 Rad 16; 22 Hac 13; 39 Zümer 3)
Münafıklar (4 Nisa 88-91, 139-140)
Müminlere Karşı Savaşanlar Ve Yurtlarından çıkaranlar (60
Mümtehine 8, 9)
Zalimler (43 Casiye 18-19)
Hicret Etmeyen Müslümanlar (4 Nisa 75; 8 Enfal 72)
Şeytan (3 Ali Imran 175; 4 Nisa 76, 119; 6 Enam 121; 7 Araf
30; 16 Nahl 63, 99,100; 18 Kehf 50; 19 Meryem 44,45; 22 Hac 4)
Bütün bu ayetleri ele alıp burada incelemek mümkün
olmayacağı için kardeşlerimizin, ayetleri okuyup dersler çıkarması yararlı
olacaktır. Ancak bu noktada aşağıdaki soruların sorulması mecburiyeti vardır:
Bu çerçevede bugün savaşan tarafların durumu nedir
Kim kimin yanındadır
Kim kime karşı savaşmaktadır
Bugün savaşan taraflar, 28 Şubat ve sonrasında kimlerle
beraberdi, kimlerle iş tuttular ve ittifak ettiler
Laik-Seküler, Yahudi-Hıristiyanları veli edinenler kimlerdir
Bu savaşın gelecek nesillere bedeli ne olacaktır
Bu savaşın ülkeye, millete ve tüm dünya Müslümanlarına
maliyeti nedir ve ne olacaktır
Bugün savaşan tarafların hiçbiri, kendisini yukarıdaki insan
unsurlarından hiçbirine dâhil etmeyeceğine göre bu savaşın anlamı nedir
Bu ve buna benzer soruları, herkes kendine sormalı ve
cevaplarını, duygusal davranmadan, hesap gününü göz önüne alarak adalet üzere
vermeli ve gereğini yapmalıdır.
Öyleyse; Ey savaşan taraflar, bu savaşı durdurun.
Sonuç: Örümcek Yuvası Olan Bir Türkiye Sistemi
Genel olarak tüm müminler, birbirlerinin velisi olmasına
karşılık, iman edip cihad edenlerin ve cihadın riskini üstlenenlerin aralarında
özel bir hukuk vardır. Enfal Süresinin 72. Ayeti, velilik çerçevesinde
Müminleri iki ana sınıfa ayırmaktadır: 1- İman edip cihad eden ve cihadın neden
olabileceği tüm tehlikeleri üstlenenler. 2- İman edip hicret etmeyenler ve
hiçbir risk üstlenmeyenler. Birinci gruptakilerin, birbirlerinin velisi olduğu
ifade edilirken; birinci gruptakiler ile ikinci gruptakilerle arasında velilik
çerçevesinde bir ilişki olmadığı, değişik ihtimaller dile getirilerek, ifade
edilmektedir. Bu ayrıştırma, cihad edenleri, onların hukukunu ve çizdikleri
stratejiyi korumakla alakalıdır.
Enfal 73’de “Küfredenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz
birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir
bozgunculuk (fesat) olur.” denerek bu ayrışma, onaylanmamakta ve yeryüzünde var
olan fitne ve fesadın müsebbibi olarak İman edenlerin bölünmüşlüğü,
parçalanmışlığı gösterilmektedir. Öyleyse bu ülkedeki fitne ve fesadın varlığı
ile bu ülkedeki Müslümanların parçalanmışlığı arasında doğrudan bir ilişki
vardır. Bunu bugünün Müslümanları göz önüne almalıdır.
Bu nedenle bu iki camianın çatışmasını durdurmak için
sorumluluk üstlenmek ve her iki tarafa da çağrı yapmak zorunluluğu vardır.
Öyleyse; Ey savaşan taraflar, bu savaşı durdurun!
Bugün Türkiye’de var olan gerilimin, huzursuzluğun fitne ve
fesadın bir sebebi, Müslümanların birbirlerini veli edinmemek suretiyle
bölünmüş, parçalanmış olmaları iken; diğer bir sebebi de, “Allah’tan başkasını
veli edinmiş” bir sistemi kabul edip içselleştirmeleridir. Allah, Allah’tan
başkasını veli edinen yapı, sistem ve toplulukları, Örümceğin yuvasına
benzetmektedir:
“Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine
ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek
evidir; bir bilselerdi.”( 29 Ankebut 41)
Niçin Allah, Allah’ın dışında veli edinmekle örümcek yuvası
arasında bir ilişki kurmaktadır Kuran’ın nazil olduğu dönemde ki toplum göz
önüne alındığında, örümceğin kurduğu fiziksel yuvanın çok zayıf olduğu söylenebilir.
Belki de sahabe bunu, örümceğin ağlarının zayıflığı şeklinde anlamıştır. Ayetin
sonunda ki “bir bilselerdi” ifadesi, ayette bu görünür anlamın dışında da,
başka derin bir anlamın da var olduğuna işaret etmektedir.
Örümceğin iplikleri, zannedildiği gibi zayıf olmayıp aynı
incelikteki çelik iplikten 3-4 kat daha hafif iken; 4-5 kat daha fazla çekme,
gerilme kuvvetine dayanmaktadır. Öyleyse ayet, daha farklı bir özelliğe dikkat
çekmek istemektedir. Bazı örümcek ailelerinde çiftleşme dönemlerinde, dişi
örümcek, çiftleşme sürecinde erkek örümceği yavaş yavaş yiyerek öldürmektedir.
Doğan yavrulardan güçlü olanlar da zayıfları öldürüp yemektedir.
Dolayısıyla Ayet bize Allah’tan başkasını veli edinmiş tüm
sistemler, yapılar, organizasyonlar ve toplum kesimlerinde, fitne, fesad,
kavga, çatışma ve bunalımın kaçınılmaz olarak meydana geleceğini söylemektedir.
Lozan’da Hayım Nahum Doktrinine ve Batı Kültür ve Medeniyet
değerlerine göre kurulmuş, Allah’ı yok saymış bir Türkiye sistemi, bir örümcek
yuvası olarak, bunalımın, huzursuzluğun, çatışmanın ana sebebidir. O nedenle
öncelikle Türkiye’nin sistem sorunu halledilmelidir. Türkiye’de var olan sistem
değişmelidir.
Öyleyse; Ey Savaşan taraflar, bu savaşı durdurun ve sizi
çatıştıran bu sistemi birlikte değiştirin.
Bunun için Ey Savaşan taraflar, Allah’ın şu ayetinde
emrettiğini yerine getirin:
“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda
(kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık
bulunan kimse, sanki sıcak bir velin (dostun) oluvermiştir.” (41 Fussilet 34)
Kaynaklar
1- Ünal, A., Kuran’da Temel Kavramlar, Beyan Yayınları,
İstanbul, 1990, S: 575-583.
2- Akyüz, V., Kuran’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi, İstanbul,
1998, s: 63-91.
3- Öccü, M., Kur’ân’da Velî ve Velâyet, İstanbul, 1997.
4- Öztürk, Y. N., Kuran’ın Temel Kavramları, Yeni Boyut,
İstanbul, 1991, S: 659-666.
5- Ragıb el İsfahani, Müfredat, Pınar Yayınları, İstanbul,
2007, S: 1590-1593.
6- Ece, H. K., İslâm’ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları,
İstanbul, S: 747-757