(Milli Gazete)
Taksim Gezi parkı eylemleri ile başlayan Kadife Darbenin Dershaneler ve Hukuk savaşları aşamalarında ortaya çıkardığı en ciddi sıkıntı, Kadife darbenin öncülüğünün Gülen hareketi tarafından yürütülüyor kanaatinin oluşması ile iki büyük camianın karşı karşıya getirilmiş olmasıdır. Bu sürecin diğer önemli bir sonucu da, siyasi iktidarın rüşvet-yolsuzlukla; Gülen hareketinin de, küresel, karanlık güç merkezinin taşeronluğu ile özdeşleştirilmesi olgusudur. Her iki yapı, bu imajı silecek tedbirleri almak ve kendilerini aklamak zorundadır. Yoksa tüm Müslümanlar gelecekte çok ağır bedel ödeyecektir. Böyle giderse olay, tarihteki Timur ile Yıldırım Beyazıt ın Ankara meydan savaşına dönüşecek, Bizans sevinecek, galata tüccarları sevinecektir. İki Müslüman camianın bu çatışmasının ortaya çıkardığı bir başka sıkıntı, bir Müslüman için özel anlam ve ağırlığı olan, Cemaat , İmam , Hizmet , Abi , Hain , Dua , Beddua ve Lanet gibi kavramların yıpratılmak ve yozlaştırılmak istenmesidir. Özellikle Siyasi iktidarın bir kısım mensupları ve bazı köşe yazarları, bu kavramları, çok tehlikeli, zararlı, öcü imiş gibi göstererek kullanmaktadırlar. Bu, Kadife darbe tezgâhını kuran gücün yürüttüğü psikolojik harekâtın tuzağına düşmek ve ağına takılmak anlamına gelmektedir. Burada bu konu ele alınacaktır.
Kelimelerin Anlam Alanları, Anahtar Kelime, Odak Kelime
İnsanoğlu yaşam boyunca, haberleşmenin, iletişimin, karşılıklı anlaşmanın aracı olarak değişik kelimeleri türetmiş ve kullanmıştır. Kelimeler, yalnızca bir konuşma aracı değil; aynı zamanda, toplumun içinde bulunduğu durumu, dünya görüşünü, sistemi algılayıp değerlendirebilme aracıdır da. Kavramlar, toplumun ilişkileri, davranışları, anlayışları, kültür ve yaşantısı hakkında bilgi verirler. Eşyayı anlamlandırışımız, algılayışımız kavramlarla mümkün olmaktadır. Bazı kelimeler tek anlamlı, bazıları ise birden fazla anlamlıdır. Ayrıca bazı kelimelerin yalnızca sözlük anlamları (esas anlam) vardır. Bazılarının ise sözlük anlamlarının yanı sıra, sözlük anlamlarından daha öncelikli olarak kullanılan bir başka anlamları daha da vardır. Bunlara ıstılahı (teknik) anlam denmektedir. Kelimelerin ıstılahı anlamları, bir mıknatısın çekim alanına benzer. Bir mıknatıs gibi kelimenin çevresinde bir anlam alanı meydana getirir. Başka kavramlarla özel bir ilişki ağı kurarak, genel düşünce ve kültürel yapı sisteminin içinde özel bir konum alır. Kelimenin ıstılahı anlamı, kelimenin içinde bulunduğu sistemden ve bu sistemdeki diğer kelimelerle kurduğu ilişkiden doğan özel bir anlamdır. Genel olarak bir sistem içinde yer alan bu tür kelimelere, anahtar kelime adı verilmektedir (1).
Bir düşünce sisteminde, bir bilim dalında kendine özgü pek çok anahtar kelime mevcuttur. Bu kelimeler; bu alanla ilgilenen şahıslarda, kelimenin kuşattığı alanın, ilişki ağının toptan bir bütün olarak canlanmasına neden olur. Bir bilgisayar mühendisinin, Bilgisayar dendiğinde donanımdan yazılıma kadar birçok alt anlam alanlarını ihtiva eden klavye, monitör, güç kaynağı, mikroişlemci, bellek elemanları, hard disk, RAM, ROM, değişik giriş/çıkış birimleri, işletim sistemi, değişik yazılımlar gibi birçok kavram/terim/konu hafızasında canlanır, gözünün önünden gelir geçer. Oysa bunların her biri başlı başına ağırlığı olan konulardır. İlgilenilen konu açısından bunlara alt anahtar kelimeler/kavramlar denmektedir. Öyleyse bilgisayar kelimesinin oluşturduğu sistem, birçok anahtar sözcüğü ihtiva etmekte, onlarla karışık bir ilişki ağı kurmaktadır. Bu nedenle bir anahtar sözcük olan bilgisayar, kendi özel alanı içerisinde odak anahtar kelime veya kısaca odak kelime olarak nitelendirilmektedir. Fakat aynı bilgisayar terimi, internet içerisinde odak kelime olma özelliğini kaybeder, bir anahtar kelime olma özelliği kazanır. Demek ki bir anahtar veya odak kelimenin sistem içerisinde kazandığı ıstılahı mana, son derece önemlidir. O alanla ilgilenen bireyler tarafından aynı şekilde algılanır/algılanmalıdır. Kafalarda aynı çağrışım olmalı, göz önünde aynı şey canlanmalıdır. Aksi takdirde o özel alanla ilgilenenlerin anlaşmaları mümkün değildir. Ancak, aynı kelime, alanın dışındaki insanlarda farklı çağrışımlara neden olur/olabilir.
Günümüzdeki kavram kargaşasının biraz daha anlaşılabilmesi için televizyon kavramını, göz önüne alalım. Televizyon, haberleşme sisteminde ses ve görüntüyü insanlara aktaran teknik bir cihazdır. Televizyonda ses ve görüntü aktarımı, birlikte olan iki önemli fonksiyondur. Sade bir insan için televizyonun belli görüntüsü ve kullanım şekli vardır. Nasıl çalıştığından ziyade nasıl kullanılacağı onun için daha önemlidir. Bir elektronik mühendisine televizyon kavramı; anten, yüksek frekans katı, ses frekans katı, görüntü katı, güç kaynağı, tüp vs. gibi kavramları hatırlatır. Kendi alanı ile ilgili meslektaşları ile anlaşabilmesi için bütün bu kavramların, kafasında aynı şekilde canlanması gerekir. Televizyonda görüntü yok, ses varsa, şekil olarak televizyon olmasına karşılık; bir radyo olarak fonksiyon icra ediyor demektir. Bu durumda o teknik cihaza televizyon demiş olmamız, onun televizyon fonksiyonunu icra ettiği anlamına gelmez.
Kavramsal Kargaşanın Sebep Olduğu Tahribat
O nedenle kavramlar önemlidir. Kavramlar toplumsal ilişkileri belirleyen, anlamlandıran, düzenleyen araçlardır. Kavramlarda meydana gelen tahribat, ahlaka, toplumsal ilişkilere yansır ve toplumsal kirlenmeye, çürümeye neden olur. Konfüçyüs e, Toplumun kaderi senin eline verilirse onu düzeltmek ve iyileştirmek için ne yapardın diye sormuşlar. Konfüçyüs ün verdiği cevap konumuza açıklık getirmesi açısından önemlidir: İlk işim isim ve kavramları değiştirmek olacaktır. Çünkü toplum, isim ve kavramları yanlış tabir etmek ve kullanmakla bozulur . (2) Max Moller ise yanlış kavramsallaştırmanın ahlakı çürümeye neden olduğunu ifade eder: Kelimelerin yanlış ve bozuk kullanılması önce eserde dil hastalığı, sonra da ahlakta hastalık doğurur; çünkü bozuk bir kelime ve yanlış bir deyim giderek yaşamanın bir parçası haline gelir. (2)
Bu konularda çok hassas olan Cemil Meriç, Müslüman dünya aydınlarının içinde bulunduğu bunalımı, kavramlarda meydana gelen bozulma ile açıklar: Kaynaklarından kopan bir intelijensiyanın kaderi, bir mefhum hercümerci içinde boğulmaktır... (3) İşte son günlerde yaşanan psikolojik savaş ortamında, Cemaat , İmam , Hizmet , Dua , Beddua ve Lanet gibi temel kavramlar, içleri boşaltılarak çok kötü kavramlarmış gibi sunulmakta ve kullanılmaktadır. Bunu kasıtlı yapanlar olduğu gibi ne yaptığının farkına varmadan şuursuzca yapanlar da vardır. Bu ikinci grup insan unsuru, değişik istihbarat örgütlerinin yürüttükleri psikolojik harekâtın ağına takılmakta ve ona hizmet etmektedirler.
Psikolojik Savaşta Kavram Yozlaştırılması
Psikolojik savaş, zihinler üzerine yoğunlaşmış, insan iradesini çözmeye, suçlu olduğuna inandırmaya ve teslim almaya dönük bir savaştır. Muhatabın teslim alınıp eğitilmesi ve koptuğu, uzaklaştığı eski sisteme kazandırılması gayesi esastır. O açıdan bir ideoloji veya bir sisteme karşı mücadele veren insanların, uğrunda mücadele verdikleri düşünce ve fikirlerin gözden düşürülmesi; fikri temsil eden şahısların yıpratılması gerekir. Bu amaçla, diğer psikolojik savaş faaliyetlerinin yanı sıra, o inanç veya düşünce sistemindeki temel kavramların anlamları çarpıtılmaya başlanır: Psikolojik savaş, fikir ve eylem planındaki faaliyetleriyle ilgili olarak kullandığı kelime ve deyimleri, mahalli ve milli dildeki anlamlarını değiştirerek kullanmaktadır. Böylece, kelimelerin ve deyimlerin anlamlarını değiştirmek suretiyle kişiyi ve kitleyi yanıltabilmeye çalışmaktadır. (4)
Psikolojik savaş uzmanları bunu yaparlarken kendi inancı/ideolojisi/felsefesi ile tezada düşüp düşmediklerini göz önüne almaz, aklı/mantığı devre dışı bırakır; o anda sadece halkı etkileyerek halkta bir imaj oluşturarak hedef muhataba/kitleye verecekleri zararı düşünürler: Psikolojik savaş ideolojileri, önceden tayin edilen bir çözüm şeklinin doğruluğunu, lüzumunu ve tek çözüm şekli olduğunu kişiye ve kitleye kabul ettirebilmek için, geçmiş, halihazır ve gelecekle ilgili bulguları veya uydurulan bulguları, kendi mantığının destekleyici unsurları olarak kullanır. Psikolojik savaş ideolojileri bu mantığı kullanırken, kendi ideolojileri ve çözüm şekilleri ile bağdaşmayan unsurları hesaba katmazlar, böylece de mantığın aslî kurallarını hiçe sayarlar. (4) AKP nin belediye başkanlarını taktim toplantılarından birindeki bir fotoğrafı bilgisayar tekniklerini kullanarak foto montajla Erdoğan la Fatma Şahin i iki âşık gibi gösteren bir fotoğraf karesine dönüştürmek ve bunu yayınlamak, böyle bir mantığın ürünüdür. Numan Kurtulmuş gibi bir insana yapılan da bundan farklı değildir.
Psikolojik Savaşta Din Adamları, Liderler ve Kavram Yozlaştırma
Yürütülen psikolojik savaşta çarpıtılan, özü alınmış dinî anahtar kavramların, Müslüman halk tarafından ilgiyle karşılanabilmesi, benimsenebilmesi için Müslüman camia içinden bazı din adamı veya cemaat liderlerinin desteğine ihtiyacı vardır. Psikolojik savunmada dinin önemli rolü, hürriyet, demokrasi ve laiklik çerçevesi içinde ortaya konur. Bu konudaki psikolojik savunma faaliyetleri sırasında, aşırı solun dinsizliği ve Allahsızlığı mecburi kılan mahiyeti, teokratik özlemlerin [230 ayetin uygulanması istemi] dikta ve baskı muhtevası üzerinde durulur. Bu uyarıların halk kitleleri üzerinde gerekli uyarıcı sonuçları yoğun olarak meydana getirmesi için, bilhassa, din alanında görev sahiplerinin uyarıcılığı planlanır. (4) Kavramsal Tahribat Şekilleri Kavramların yıpratılması, gözden düşürülmesi, çarpıtılması değişik şekillerde yapılabilir.
Birincisi; Kavramları Özel Kelimelerle Kullanarak Tahrif Etmek
Anahtar/odak kavramlar, özel sıfatlarla nitelendirilerek korkutucu, ürkütücü bir görüntüye sokulur. İslâm a Ortaçağ düşüncesi , Çöl kanunu , Gerici düşünce , Çağdışı düşünce , İrtica ; Müslümanlara, gerici , yobaz , çağdışı , bedevi , diktatör , Firavun , Nemrut , hain , Haşhaşiler , Hasan Sabbah ın fedaileri , ajan , taşeron denmesini hep bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Taksim Kadife Darbe sürecinde Müslümanlar için çok özel anlamları olan diktatör, Firavun, Nemrut, Haşhaşiler, hain, ajan, Hassan Sabbah ın fedaileri gibi kavramlar, ilgili kişi ve kurumları yıpratmak için mahirane bir şekilde kullanılmıştır.
Kelimelerin Anlamlarını Çarpıtmak Suretiyle Tahrif Etme
İslâm ın değerleri ve dinamizmi karşısında tutunamayanlar, İslâm ı bulandırarak tasfiye etmek için kelimeler üzerinde oynarlar. Onları anlamlarını çarpıtmak için onları bulundukları anlam ağından, semantik alandan koparmak isterler: Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerinden saptırırlar. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının derler... (5 Maide 13, 41)
Gerçeklerin Üzerini Örterek Tahrif Etme
Bazı durumlarda kitapta var olan bazı değerleri, eklemleme yaparak veya anlam sahalarını kısıtlayarak çarpıtmak mümkün olamayabilir. Bu durumda psikolojik savaş uzmanları, kendi savundukları fikirlere karşı olan bu değerlerin gündeme gelmemesi için gayret sarf ederler. Onlar için bunların üzerlerinin örtülmesi, tartışılmasından daha yararlı olabilir: Allah ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az bir karşılığı satın alanlar; onların yedikleri karınlarında ateşten başkası değildir... (2 Bakara 174) Âyet, gizleme işleminin bir menfaat karşılığı yapıldığına dikkat çekiyor. Kendilerine sağlanan bir menfaat karşılığında bir düşünce sistemini tahrip etmeye kalkışılabilmeleri, revizyonistlerin/oportünistlerin ne kadar tehlikeli olabileceğinin bir ölçüsü olarak değerlendirilmelidir.
Sonuç: İki Camianın Çekilmek İstendiği Bataklık
İslâm tarihinde Mekke Şehir Meclisinin temsilcisi Utbe nin Hz. Peygambere susma karşılığında para, kadın, hükümet başkanlığını teklif etmesi konumuzla ilgili çok ilginç bir örnektir: Utbe: Muhammed, biz seni ezelden beri akıllı, hamiyetli ve sevimli bir adam olarak tanırız. Kimseye kötülük ettiğini görmedik. Senin vaazlarının halk arasında ne gibi tahriklere sebep olduğunu söylemeye lüzum görmüyorum. Bana açıkça söyle bütün bunların sebebi nedir Para mı istiyorsun Sana teminat veriyorum ki şehir istediğin kadar parayı sana toplayacaktır. Arzun kadında mı Şehrin en güzel kızlarını kendine zevce olarak al ve seni temin ederim ki seni memnun etmek için hepimiz mutabıkız. Hükümet başkanı mı olmak istiyorsun Bir tek şartla, hepimiz seni en yüksek başkanımız olarak kabule hazırız. Bundan sonra bizim dini hissiyatımızla, amme vicdanımızla oynama; putlarımızı, biz ve atalarımız arasında onlara tapanların ebedi cehennem ateşinde kalacaklarını söyleme. (5)
Böyle bir teklifin peygambere yapılabilmesi başlı başına üzerinde dikkatlice ve önemle durulmasını gerektirir. Yapılan teklifin anlamı şudur: Davanı bırak, bizim rahatımızı kaçırma; bunun karşılığında ne istiyorsan senin olsun. Öyle ki geç başımıza bizi, bizim değerlerimizle yönet. Sen evinde, mabedinde ve vicdanında nasıl inanırsan inan ve yaşa. Ama halkın önünde, kamusal alanda bizim değerlerimizi kullan, seninkileri örtbas et. İki camianın birbirine vuruşturulması, kolları kanatları kırılmış, dişleri sökülmüş, kirlenmiş bir insan unsurunun ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Bundan sonra her iki camiaya dayatılacak siyasi proje, Utbe nin teklifine muhtevasına uygun olarak, Ilımlı İslâm , modern İslâm , liberal İslâm , muhafazakâr demokrat , modernist Müslüman olma projesidir. Yorgun savaşçı konumuna düşmüş ve bu psikolojik savaş sürdüğü sürece daha da yorgun düşecek olan her iki camiaya ve bunların üzerinden tüm Müslümanlara, yapılacak çağrı, önce istediğimiz çizgiye gelin (yanı önce sapın), sonra gelin uzlaşalım, dost olalım şeklinde olacaktır. Bu ilahi bir kanuniyet olarak vardır: Onlar, senin kendilerine yaranıp-onlarla uzlaşmanı arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp, uzlaşacaklardı. (68 Kalem, 9) Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zamanda seni dost edineceklerdi. (17 İsra 73)
Allah hepimize basiret ve firaset nasip etsin.
Kaynaklar
1- Izutsu, T., Kur an da Allah ve İnsan, Ankara Ünv., Ankara, 1975, s.21,22
2- Şeriati A. Medeniyet ve Modernizm, Düşünce yayınları, İstanbul, 1980, S:40-120
3- Meriç C., Ümrandan Uygarlığa, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1977, S: 95-120
4- Korkud, R., Psikolojik Savunma, Ankara, 1975, s.5-6, 90
5- Hamidullah, M., İslâm Peygamberi, s.81.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder