11 Nisan 2013 Perşembe

Dünya İslam Birliği için Erbakan'ın mücadelesinden çıkarılacak dersler - 4: Erbakan'ın Kürt sorununa koyduğu teşhis

 (Milli Gazete)

Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahid Erbakan

Osmanlı nın yüzlerce yıl içinde farklı dil, din, mezhep ve etnik yapıları bir potada eriterek belli ortak paydalar etrafında inşa ettiği üst kimlik, Birinci Cihan savaşı ile Osmanlı nın yıkılması sonucunda parçalanmıştır. Birinci cihan savaşından sonra, İslam coğrafyası, İslam ın düşmanları tarafından (BATI), kavmi ve mezhebi eksende düşmanlık, fitne ve fesat kaynağı olacak şekilde farklı devletlere bölünmüştür. Sınırları cetvelle çizilmiş bu devletler, kuruldukları günden bugüne, hem birbirleri ile hem de kendi içindeki kavmi ve mezhebi sorunlarla boğuşmuşlardır. Milli Mücadele sonrasında, Osmanlı nın uzun bir tarih diliminde farklı dil, din, mezhep ve etnik yapıları bir potada eriterek, belli ortak paydalar etrafında kader birliği ettirerek inşa ettiği üst kimlik, İttihatçı kadro tarafından Lozan da verilen sözler çerçevesinde parçalanmıştır. Anadolu coğrafyasında var olanların tümünün saf kan Türk (!) olmadığı bilinmesine rağmen yeni bir ulusal kimlik inşasına, kanunen ve cebren başvurularak kin, nefret ve nifak tohumları bilerek ya da bilmeyerek bu topraklara ekilmiştir. Nifak tohumlarını ekenler, bizzat içerdekilerdir. 

Dış güçler ise, ekilen bu zehirli sarmaşıkları, yeri ve zamanı geldiğinde kullanmak üzere korumuşlar, sulamışlar ve de beslemişlerdir. İçerdekiler, uluslararası konjonktürün değişmeyeceğini varsayarak tüm dini, mezhebi ve kavmi kimlikleri asimile etmek için pervasızca hareket etmişlerdir. Erbakan, etnik ve mezhebi sorunları çözebilmek amacıyla, Milli Görüş Kodlamasıyla İslam etrafında bir üst kimlik oluşturarak parçalanmayı durdurmaya çalışmıştır. Geçen yazıda (Kimliksiz Cihad Olmaz), Milli Görüş kimlik inşasını ele alarak dünya İslam birliği için çıkarılacak dersleri konu edinmiştik. Bugüne kadar Türkiye de Parlamento içi siyasette, genelde kavmi kimlik özelde Kürt kimliği sorununa ilişkin en köklü ve kalıcı çözüm önerisini getiren, Erbakan Hoca dır. Erbakan Hoca nın Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak gerekmektedir. Burada, öncelikle, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa koyduğu teşhis ele alınıp Dünya İslam Birliği için çıkarılabilecek derslere yer verilecektir.

Erbakan Soruyor: Niçin Bu Kanlar Akıyor

Milli Görüş hareketi lideri Rahmetli Erbakan, 1993 da Refah Partisi 4. Büyük Kongresi ni açış konuşmasında, Kürt sorununa özel bir yer vermiş ve konuşmasının büyük bir kısmını, bu soruna ayırmıştır. Bunun sebebi, sorunun gittikçe tehlikeli bir hal alma eğilimine girmiş olması noktasında ki kanaatleridir. Sorunu kongrede dile getirmiş olması, Kongrenin medya tarafından takip edileceğini bildiğinden, medya üzerinden tehlikenin boyutlarına, kamuoyunun dikkatini çekebilmek içindir. Müslümanlığın, ortak tarihin, ortak coğrafyanın, ortak medeniyetin ve kader birliğinin Türklerle Kürtler arasında ortak payda olduğunu ifade eden Milli Görüş hareketi Lideri, sorunu Sorarım size, asırlar boyu tek vücut olarak yaşadığımız halde ne oldu da bu husumet ortaya cıktı Niçin bu kanlar akıyor şeklinde can alıcı bir soru sorarak kamuoyunun gündemine taşımak istemiştir: Bakın 1071 de Alparslan Bizans a karşı savaş açarken Kürt kardeşlerimiz ona on bin asker verdi. Çünkü onlarda Anadolu nun Müslümanlaşmasını istiyordu. O zaman ne Türklerin Türkçülük, ne Kürtlerin Kürtçülük iddiası vardı. Tarih boyunca savaşlarda en büyük destek Kürtlerden alındı. Ve yine asırlar boyu aynı inancın kardeşleri olarak siperde vücutlarını birbirlerine kalkan ettiler. Bu asrın başlarında Musul da toplanan Kürt aşiretleri Osmanlı halifesinin yanında savaşmaya karar verdiler. Ve Sevr anlaşmasını yırttılar. Öyle ki Kürtlerin Osmanlı ya karşı savaşmak için görüşmeye gelen İngiliz valisine, Kürt lideri Şeyh Mahmut el- Berzenci elini uzatmadı. Ve Müslümanların halifesine savaş açan bir ülkenin valisinin eli necistir. dedi. Adıyaman da Bedir Ağa kendisini isyana teşvik etmek için altın yüklü katırlarla gelen İngiliz görevlisine Ben halifeye isyan etmem dedi. Kendisini altınlarıyla beraber huzurundan kovdu. Aynı İngiliz görevlisi, Van daki Kürt aşiret reislerini ziyaret ettiği zaman onlarda aynı sözlerle kendisini kovdular. Sorarım size, asırlar boyu tek vücut olarak yaşadığımız halde ne oldu da bu husumet ortaya cıktı Niçin bu kanlar akıyor (1)

Erbakan: Sorun üç Boyutludur

Erbakan Hoca, meseleyi, sadece bir terör, askeri operasyon ya da Kürt meselesi olarak görmüyor. Erbakan a göre mesele, tek boyutlu olmayıp 3 boyutludur. Her bir boyuttaki olumlu ya da olumsuzluklar, diğerlerini etkilemektedir. Her üç mesele birlikte, bir bütün olarak ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır: Gerçekte mesele bir değil 3 tür: 1- Terör, 2- Kürt Meselesi, 3- Güneydoğu Meselesi. Kürt meselesi ve Güneydoğu meselesinin çözülmemiş olması, terörün gelişmesine ortam hazırladığı gibi, terörde diğer iki meselenin çözülmesine zorluk çıkartıyor. Bu böyledir diye, 3 ayrı meselenin varlığını görmemezlikten gelip veya yok farz edip, meseleyi sadece terör meselesi olarak ele alarak çözmek mümkün değildir (1)

Erbakan: Kürt Sorununun Kaynağı, Sömürü Düzeni, Taklitçi Zihniyet Ve Asimilasyoncu Politikalardır

Kürt konusunu üç boyutlu olarak ele alan Erbakan a göre, Kürt konusunun bir sosyal problem haline gelmesinin ana sebebi, taklitçi zihniyetin , sömürü ve tahakküm düzeninin uyguladığı asimilasyoncu , materyalist ve Irkçı politikalardır : Terörün gittikçe artma imkânı bulması ve Güneydoğudaki halkımızın bugünkü acıların içine düşmesinde hiç şüphesiz taklitçi zihniyetli ANAP, SHP ve DYP iktidarlarının yanlış politikalarının büyük payı vardır. Bunlar yıllardan beri materyalist ve ırkçı bir politika uygulamışlardır Görüldüğü gibi taklitçi zihniyetli İktidarlar terörü önleyememişler; Kürt meselesini ve Güneydoğu meselesini çözememişler, bunu gittikçe büyüyen bir mesele haline getirmişlerdir. Yaşanan tecrübeler bu meselelerin taklitçi zihniyetlerin tatbik ettiği, şiddet ya da zoraki asimilasyon politikalarıyla çözülemeyeceğini göstermiştir. Taklitçi iktidarlar gelip gidiyor, fakat hepsinin müşterek olan bu yanlış politikaları değişmiyor. (1) Erbakan a göre Güneydoğunun geri kalmışlığı ve bölgede yapılan zulüm, sadece bölgeye has bir durum olmayıp ülkenin pek çok yöresine ilişkin bir durumdur. Bunun da sebebi, gene sömürü düzeni , tahakküm düzeni ve taklitçi zihniyetli iktidarlardır :

Şikâyet olunan ve istenen nedir Türkiye deki batı taklitçisi zihniyetli iktidarların yürüttükleri sömürü düzeni, tahakküm düzeni sonucunda ortaya çıkan ıstırap ve haksızlıklar. Bunlar derece derece esasen yurdumuzun her bölgesinde mevcut ve herkese aynen tatbik ediliyor. (1) Erbakan, 1994, Bingöl de yaptığı o meşhur konuşmasında, ülkenin insanlarının birbirine yabancılaştırılması ve aralarına husumet sokulması, okullardan besmelenin kaldırılması yerine Türküm doğruyum çalışkanım andının getirilmesi ile başladığını ifade etmektedir: Dedim ki, bu ülkenin evlatları asırlar boyu, mektebe başlarken besmeleyle başlar. Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine Türküm doğruyum çalışkanım . E sen bunu söyleyince, öbür taraftan da, Kürt kökenli bir Müslüman evladı, ya öyle mi, ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım deme hakkını kazandı. Ve böylece, siz bu ülkenin insanlarını birbirine yabancılaştırdınız. (2) Bu yaklaşım, sistemin ana tezine, temel varsayımlarına doğrudan cephe almak, onlara savaş açmak demektir. Hem ulusal sistem, hem de küresel sistem, sorunun çözümünü istemediği için Erbakan ı ciddi bir tehlike olarak görerek bertaraf etmeye karar vermiştir.

Erbakan: Kürt Sorunu Şiddet ve/veya Asimilasyonla Çözülemez

Erbakan konuşmalarında, sorunu bir bütün olarak ele almayıp sadece, şiddetle ve askeri operasyonlarla meselenin halledilemeyeceğine dikkat çekmeye çalışmıştır. Üzerinde durduğu nokta, sorunun çözümü için sorunun ana kaynağına ve sebeplerine inilmesi gerektiğidir: Bu sebeplerden dolayı, terörle mücadele sadece Askeri bir hareket olarak düşünülmemeli. Bu konu, kaynağını ve sebeplerini ortadan kaldıracak çok unsurlu ve kapsamlı bir bütün olarak ele alınmalıdır. Yaşadığımız tecrübe bu önemli problemin, şiddet ve terörle ya da zora ki asimilasyon politikalarıyla çözülemeyeceğini göstermiştir (1)

Erbakan: Konu Tabu Olmaktan Çıkarılmalı Ve Her Çözüm Şekli Konuşulabilmelidir

Erbakan Hoca, Kürt sorunun çözülebilmesi için sorununun cesaretle ele alınıp tartışılmasını ve konunun tabu olmaktan çıkarılması gerektiğini, bugün değil tam 20 yıl önce 1993 yılında, çok gür bir şekilde seslendirmiştir: Kürt meselesi için her çözüm şekli konuşulabilir. Esasında meselenin bunca içinden çıkılamaz hale gelmesinin sebeplerinden biri, bu konunun bir tabu gibi her türlü tartışmanın dışında tutulmasıdır. (1) Rahmetli Erbakan, meseleyi tabu olmaktan çıkarıp her yönüyle tartışmaya açmak İstemesinin nedeni, kimliğin rıza tabanlı bir birliktelik olmuş olmasından dolayıdır. Çünkü kimlikte, isteyerek tabi olma ve bağlanma vardır. Kimlik, rıza tabanlı birlikteliktir. Tevdi edilen görevleri severek, isteyerek, gönülden coşarak yapma vardır. Zorla tehditle kimlik oluşturulamaz. Kimlik, kişinin kendisini nasıl gördüğü, neye ait hissettiği bir iç olgudur. Onun için farklı unsurlar arasında güçlü ortak paydalar bulunmazsa birliktelik, uzun sürmez, ortak bir kimlik oluşmaz. Bu yaklaşımla mesele, bir bütün olarak siyasette ilk defa Erbakan Hoca tarafından seslendirilmiştir. Bunun çok cesurca bir tavır olduğunu söylemek gerekmektedir. Bugün bile, mesele bu boyutları ile ortaya konmuş değildir.

Sonuç: Çıkarılabilecek Dersler

Erbakan Hocanın Kürt meselesine yaklaşımından, onu ele alış biçiminden Dünya İslam Birliği İçin çıkarılabilecek dersleri, aşağıda ki gibi özetlemek mümkündür:  Her türlü mesele, bir bütün olarak ele alınmalıdır. Öncelikle fotoğrafın bütünü görülmeli sonra ayrıntıya girilmelidir. Meseleye dikkat çekebilmek için meseleyle ilgili felsefi derinliği olan, can alıcı noktaları sorgulayan ve insanları tefekkür etmeye mecbur eden sorular sorabilmek gerekmektedir. Soruyu açma bağlamında verilen örnekler, buna katkı sağlamalı; dikkatleri bir noktaya teksif ettirmeli, dağıtmamalıdır. Meselenin görüntüsü ya da sonuçları ile uğraşmak yerine, ana kaynağına inmek gerekir. Erbakan hoca, mevcut olgu üzerinde durmaktan ziyade mevcut durumu meydana getiren şartları ve sistemi sorgulamıştır. Kardeşleri birbirine düşman eden, onları birbirine yabancılaştıran bir sistem sorgulaması yapmıştır. Daha açıkçası sivrisineklerden ziyade sivrisinekleri üreten bataklığa dikkat çekmeye çalışmıştır. Vermek istediği mesaj, bataklık var olduğu sürece sivrisinekler hep var olacak ve üremeye devam edeceklerdir. Çözüm, sivrisinekleri öldürmekte değil bataklığı kurutmakta aranmalıdır. 

Erbakan'ın çağrısı, gelin, bataklığı yanı gayrı milli, gayrı İslami ve gayrı insanı olan, batı kültür ve medeniyet değerlerine göre Lozan da kurulmuş olan bu sistemi değiştirelim şeklinde anlaşılmalıdır. Cahili sistemler altında İslami bir bütün olarak yaşama şansınız yoktur mesajı vermektedir Rahmetli Erbakan, meseleyi tabu olmaktan çıkarıp her yönüyle tartışmaya açmak İstemesinin nedeni, kimliğin rıza tabanlı bir birliktelik olmuş olmasından dolayıdır. Kimlik Sorununu çözmenin yolu, ortak değerlere olan güvenin neden dolayı yıkıldığının teşhis edilmesi, nedenlerin ortadan kaldırılarak bireylerin ikna edilmesi, kalp ve gönüllerinin fethedilmesidir. Kalp ve gönüllerin fethi şiddetle, terörle, baskı ile olmaz. Bir müminin kavmiyetçilik konusunda tavrı, berrak olmalı, ifratla tefrit arasında bocalamamalıdır. Hz. Muhammed (sas): Asabiyyet (kavmiyyetçilik) davasına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dava yolunda mücadeleye girişen bizden değildir. (3)

Kaynaklar

1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış Konuşması, 1993.

2- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık,İstanbul, 2000, S:105-122

3- Ebu Davud, Edeb, 121, 5121. H. Münavi, 5, 386.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...