25 Nisan 2013 Perşembe

Dünya İslam Birliği için Erbakan ın mücadelesinden çıkarılacak dersler - 5: Niçin "Önce Ahlak Ve Maneviyat"?

 (Milli Gazete)

Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahit Erbakan

Giriş

Cumhuriyetle birlikte yeni bir ulus yaratmak (!) için yola çıkan kadro, milleti ayakta tutan mevcut ne varsa hepsine savaş açmış ve Milletin temel değerlerini doğrudan hedef seçmiştir: Allah ı da Sultan ile birlikte tahtından indirdik. Artık Türkiye de ne din, ne Tanrı ve ne de Peygamber vardır. Bizim dinimiz Kemalizm ve mabetlerimiz de fabrikalardır. (1) Devlet eliyle yürütülen bu savaşın sonunda, kimlik, ahlâk, kültür ve medeniyet gibi üç hayati alanda kırılma meydana gelmiş; bu da, hem toplumda, hem de devlette bunalıma sebebiyet vermiştir. Birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu zedelenmiş ve kavgacı bir ruh hali herkesi etkisi altına almıştır. Rahmetli Erbakan Hoca, Parlamento eksenli bir siyasi mücadeleye başladığında ele alıp seslendirdiği üç konu, kimlik (Milli Görüş), ahlâk (Önce Ahlâk ve Maneviyat), kültür ve medeniyet (İslam Birliği) olmuştur. Parlamento içi siyasete Ahlâk ve Maneviyat konusunu sokan ve üzerinde ısrarla duran ilk siyasi kişi, Erbakan dır. Israrla ahlâki yozlaşma üzerinde durmuş, bunun için hükümetlerin sorumluluklarını yerine getirmesini istemiş, birçok kanun teklifinde bulunulmasını ve Meclis te sorunun tartışılmasını sağlamıştır. 

Bugün, Erbakan ın mücadeleye başladığı yıllara göre ahlâkta, kimlikte ve kültür ve medeniyet alanında çok daha büyük çözülme, kırılma vardır. Devletin istatistikî verilerine ve yapılan akademik çalışma sonuçlarına göre Türkiye de alkol, uyuşturucu kullanma ve fuhuş yaşı, 12 yaş civarındadır. Türkiye de eşcinsellik (!) ve nikâhsız birlikte yaşam (!) yaygınlaşmakta, gayrı meşru çocuk sayısı artmaktadır. Toplumsal değerlerdeki çözülmeye bağlı olarak aile yapısında çözülme hızlanmakta, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve şiddet artmaktadır.

Medya, internet, yabancı istihbarat örgütleri, mafya, fuhuş ve eğlence sektörü, müzik sektörü, kozmetik ve moda sektörü, bu millete yabancılaşmış Batı kültür ve medeniyetinin savunuculuğunu yapan STK lar, ahlâkı yozlaştırma hareketinin baş aktörleri olarak görev icra etmekteler. AB fonları, ABD vakıf fonları ve Dünya Bankası kredileri bu amaçla kullanılmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi , Büyük İsrail Projesi ve 2. Sevr Projesi kapsamında, İslam coğrafyası ahlâki olarak çökertilmek isteniyor ve bu amaçla Türkiye bir atlama tahtası olarak kullanılıyor. Bu sebeple, Erbakan Hoca nın ahlâki çözülmeye karşı başlattığı mücadele, gelinen noktada çok daha önemli hale gelmiştir. Dünya İslam Birliği nin kurulmasında en temel yapı taşlarından biri de, ahlâk ve maneviyattır. Güzel ahlâkın yeniden inşası için rahmetli Erbakan Hoca nın gerek Parlamento içinde ve gerekse Parlamento dışında verdiği mücadeleden alınacak dersler vardır. Burada, bu konu ele alınacaktır.

Ahlâk Nedir

Ahlâk sistemi, değerler sistemine dayanmakta olup temel fonksiyonu, değerler sisteminin ön gördüğü hayat tarzının korunmasıdır. Ahlâkın ön gördüğü koruma, herhangi bir kanun gücü içermemektedir(2-5). Sergilenen bir söz, davranış ve bir fiil karşısında fertlerin, içselleştirilmiş olarak kendiliğinden olumlu ya da olumsuz bir tarzda tepkisini ortaya koyması ahlâkın kullandığı güçtür. Ahlâk sistemini oluşturan unsurlar, değer sistemi, niyet, görev ve sorumluluk, müeyyide, fiil ve içselleştirme-kendiliğindenlik olarak ifade edilebilir. Ahlâk sistemleri, toplumun benimsediği değer sistemlerinin hayata tatbik edilip yaşanabilmesini sağlayan birer koruma mekanizmalarıdır. Değer sistemleri içerisinde kural koyucu üst otoriteden gelen değerler ile o toplumun yüzyıllar içerisinde oluşturduğu ve temel değerlerle uyumlu örf, adet, gelenek, görenek ve töreler vardır. Değer sistemi, toplumun bütününü kuşatan emir ve yasakları ihtiva ettiği gibi, toplumdaki farklı yapılara, birimlere ilişkin bazı özel emir ve yasakları da ihtiva eder. Bu da, genel görev ve sorumluluklara ilave olarak daha özel görev ve sorumlulukların varlığını ön görür. Bu farklı, özel görev ve sorumluluk alanları, özel ahlâk kurallarının ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ahlâk sistemleri, genel olarak, aşağıdaki 11 alt ahlâk alanını bünyelerinde barındırırlar:

Kulluk Ahlâkı: Değerleri koyan yüksek otoriteye karşı uyulacak ahlâki kurallar.

Ferdi Ahlâk: Ferdin bizzat kendisine karşı uyması gereken ahlâki kurallar.

Aile Ahlâkı: Aile hukukuna ilişkin ahlâki kurallar.

Akrabalık Ahlâkı: Akrabalık hukukuna ilişkin ahlâki kurallar.

Komşuluk Ahlâkı: Komşuluk hukukuna ilişkin ahlâki kurallar.

Sosyal Ahlâk: Topluma ilişkin ahlâki kurallar.

Devlet Ahlâkı: Yöneten ve yönetilenlerle ilgili ahlâki kurallar.

Ümmet Ahlâkı: Ümmetle ilgili ahlâki kurallar.

Beşer Ahlâkı: Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan tüm insanlarla ilgili ahlâki kurallar

Ekolojik Ahlâk-Çevre Ahlâkı: Tabiatla ve diğer canlılarla ilgili ahlâki kurallar.

Meslek Ahlâkı-İş Ahlâkı: Meslekle, İşle ilgili ahlâki kurallar

Bu alt alanlar için ihdas edilen kurallar, birbirlerini karşılıklı olarak etkilerler.

Güzel Ahlâk Sistemi

Hz. Âdem le İblis arasında başlayan mücadele, Güzel Ahlâk ve Kötü Ahlâk olmak üzere iki ana ahlâk sisteminin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu iki ahlâk sistemi, iki ayrı kaynaktan beslenerek ve nesilden nesle intikal ederek günümüze kadar gelmiştir. Kur an-ı Kerim de Peygamberimizle ilgili olarak; Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin (68/4) denmesi; Hz. Peygamberin, Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim demiş olması ve Hz. Âişe nin (radıyallahu anhâ) Resulûllah ın ahlâkı Kur an dır demiş olması, Kur an ın (Kitapların) ve Peygamberlerin çok önemli görevlerinden birinin, güzel ahlâkın inşası ve korunması olduğunu ortaya koymaktadır. İslam ahlâk (Güzel Ahlâk) sisteminde, üst otorite Allah tır. Bu ahlâk sistemi, tevhidi değerleri merkeze alarak inşa edilmiştir. Amacı, tevhidi değerlerin ön gördüğü bir hayat tarzının inşa, ihya edilmesi ve de korunmasını sağlamaktır. İslam ahlâkındaki niyet unsuru, Allah rızası, fiil unsuru ise salih ameldir. İslam ahlâk sisteminde amelle niyet arasında ciddi bir bağ vardır. (6) İslam ahlâk sisteminin dayandığı temelleri ortaya koyan birçok anahtar kavram var olup bunların tümü, iman kavramı ile yakından ilişkilidir. (7)

Erbakan: Önce Ahlâk ve Maneviyat

Erbakan liderliğindeki Milli Görüş Hareketi nin diğer siyasi hareketlerden en belirgin farkı, Önce Ahlâk ve Maneviyat ilkesini   bayrak edinmiş olması ve bu konuda ki ısrarıdır:

Önce Ahlâk ve Maneviyat bayrağını açarak yola çıktık. (8)

Ahlâk ve maneviyat en önde yürüyen bayrağımızdır. (9)

Dört ana prensibimiz vardır. Bunlardan birincisi ahlâk ve maneviyattır. Bu ilke en önde gelen bayraktır. (10)

Farkımız maneviyatçılığımızdır. (11) 

Ahlâk ve maneviyat konusu, Milli Görüş stratejisinin bel kemiğidir.

Erbakan: Her İşin Başı Ahlâklı İnsan

Erbakan a göre her işin başı, ahlâklı insandır. Bu yoksa hiçbir kalkınma hareketi hedefine ulaşamaz, bütün emekler boşa gider ve en ideal kanunlar bile uygulanamaz. (12,13) Erbakan Hoca, sistematik olmamak şartıyla, değişik zamanlarda, alt ahlâk alanlarına ilişkin görüşler ortaya koymuştur. Kullanılan kavramları, ahlâk alt alanlarına göre tasnif ettiğimizde, Erbakan Hoca nın, şu alt ahlâk alanlarında ahlâki bir değişime daha fazla ağırlık verdiği sonucunu çıkarabiliriz: Ferdi Ahlâk (12, 13), Aile Ahlâkı (8), Komşuluk Ahlâkı (8, 14), Sosyal Ahlâk (8, 15, 16), Devlet (Yönetim) Ahlâkı (8), Ticari Ahlâk (16), Turizm Ahlâkı (17), Basın Ahlâkı (8,18).

Erbakan: Ahlâki Bunalımın Sebebi Millete Rağmen Uygulanan Zihniyet ve Sistem

Erbakan a göre, Türkiye deki ahlâk bunalımın sebebi, millete rağmen uygulanan, milletin fıtratına uymayan zihniyet ve sistemdir: Bugün rüşvetten, iltimastan şikâyetçi isek, ticari hayatta istikrarsızlık varsa, istismar, ihtikâr, haksız kazanç imkânları mevcutsa bunlar yine ahlâk nizamına değer vermeyen bozuk zihniyetin camiamızın sağlam bünyesinde açtığı yaraların neticesidir. (8)

Erbakan: Ahlâkçı ve Maneviyatçı Bir Eğitim

Türkiye de sistem ve sisteme vücut veren zihniyet, ithal mal olduğu için Millet ile Devlet arasında bir çatışma vardır. Türkiye nin ana sıkıntısı bu fay hattıdır. Sistem, eğitim ve medya aracılığıyla batılılaşmış ve dolayısıyla bu ülkeye yabancılaşmış nesiller yetiştirmektedir. Erbakan a göre, toplumsal barışın sağlanması, Devlet-Millet kaynaşmasının meydana gelebilmesi için ahlâkçı ve maneviyatçı bir eğitim şarttır. (8) Bunun için iki mekanizma harekete geçirilmeli ve mensupları, ahlâk ve maneviyata göre yetiştirilmelidir. Bunlardan birisi, adliye mekanizmasıdır (8), diğeri ise eğitim sistemidir. (13,19)

Ahlâk ve Maneviyatı Korumak İçin Yapılan Yasal Teşebbüsler

Milli Görüş Hareketi en çok üzerine durduğu ahlâk ve maneviyat konusunda Meclis te girişimci bir politika izlemiş, birçok kanun teklifi, Meclis araştırması, gensoru, genel görüşme ve soru önergeleri vermiştir. Verilen kanun teklifleri farklı alanlardadır. Ancak gerekçelerinde hep ahlâki endişeler dile getirilmektedir. (20)

Erbakan: Çözüm İçin Milletin Değerleri ile Barışık İdare

Erbakan a göre, millete yabancılaşmış taklitçi zihniyetler, ülkeyi bu güne kadar yönettikleri ve de hep sorunları yanlış teşhis ettikleri için hastalıklara çare bulamamışlardır. (21) Erbakan a göre milletin fıtri yapısına ve değerlerine bağlı bir idarenin iş başına gelmesi ile bu sorun çözülebilecektir. (17)

Sonuç: Alınabilecek Dersler

Parlamento içi siyaset, rey alma eksenli bir siyaset olup, toplumun o anki arzu, istek ve duygularına hitap eder. Toplumun zihinsel değişimini istemek ve bunda israrcı olmak, genellikle, fazla rey getirmez. Ahlâki yozlaşmadan şikayetçı olan insan unsurları, bu konuda mücadele eden siyasi hareketlere rey verirler. O nedenle ahlâk ve değer eksenli siyasi mücadelelerin gelişmesi ve yaygınlaşması uzun zaman alır. Bunun için sabırlı olmak gerekir. Erbakan Hoca nın mücadelesinden alınacak önemli derslerden biri, onun mücadeledeki sabrı ve kararlılığıdır. Rey için istikametini ve söylemini değiştirmemiş olması, zihniyet değişimi hedefinden asla vazgeçmemesidir. Parlamento içi siyaset, genellikle, vaad etmeye, aşırı vaada dayanmaktadır. Olmayacak ya da olması mümkün olmayan şeylerin vaad edilmesi, toplumu ifsad eder, yalanı meşrulaştırır ve toplumun kirlenmesine sebebiyet verir. O nedenle Parlamento ya dönük siyasi mücadele veren İslami hareketlerin, rey aşkına olur olmaz vaadlerde bulunarak; ne farkınız var sorusunun muhatabı olmamalıdırlar. 

Erbakan Hoca nın mücadelesinden alınacak bir ders de, ahlâk ve maneviyat  eksenli siyasi mücadelesinde farklılık şuurunu , farkındalık şuurunu zedelememe noktasındaki hassasiyetidir. İslami mücadele, adalet üzerine inşa edilen bir mücadeledir. Sırf muhalefet olsun diye doğruya da yanlışa da karşı çıkmak yanlıştır ve ahlâki değildir. Bu farklılık şuurunu öldürür. Bir başka tehlike de, iktidarda iken başka muhalefette iken başka davranmak ve söylemektir. Muhalefette iken kara denenlere, iktidarda iken ak denmemelidir. Ya da tersi yapılmamalıdır. Bu durumda, doğru ile yanlış, temizle pis, helal ile haram birbirine karışmakta, kalpler kararmaktadır. Bunlar ahlâk ve meneviyat ilkesini bozan davranışlardır. İktidar-Muhalefet İlişkilerinde kullanılan dil, genellikle, yapıcı değil yıkıcıdır; kavga, karalama, itham, suçlama, tehdit üzerine kurulmuştur. Siyasi partiler suni olarak oluşturdukları bir gerilimle, taraftarlarını diri tutmaya, rey kaybına uğramamaya gayret sarf etmektedirler. Ama bu davranış, toplumu kamplaştırmakta, kalpleri karartmakta, kin ve nefreti artırıp yaygınlaştırmaktadır. Dolayısıyla tebliğ için gerekli olan tüm algı mekanizmaları kapanmakta, söylenenler etkili olmamaktadır. Kalplerin bu şekilde kararması ve katılaşması ahlaki yozlaşmayı hızlandırmaktadır.

Unutmayın!

Allah bize kaç rey aldığımızı sormayacak; kaç kişiyi imana getirdiğimizi soracaktır. Allah bize kaç rey aldığımızı sormayacak; ama rey için insanları ifsad edip etmediğimizi soracaktır. O nedenle; Resulûllah (S.A.V.): Allah ım, şikak ve nifaktan ve kötü ahlâktan sana sığınırım. (22)

Kaynaklar

1-Öcal M., İmam Hatip Liseleri ve İlköğretim Okulları, Ensar Neş. İst. 1994, s. 36

2-Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2005

3-Doğan D. M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar Yayınları, İstanbul, 2005.

4-TDV İslam Ansiklopedisi, Ahlâk Maddesi, İstanbul.

5-İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları.

6-Sahih-i Buhari, İst. 1401, K. İman: 41 c. I, sh.19.

7-Tirmizî, Radâ 11, (1162); Ebu Dâvud, Sünnet 16, (4682). Buhârî, Edeb: 39.

8-Erbakan N., Milli Görüş, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1975, S: 20-57.

9-Saadet Partisi Programı S:  8

10-Erbakan, N., Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir, ESAM, Ankara, 2005 s12

11-Saadet Partisi Seçim Beyannamesi,  2002 s. 35 36

12-Erbakan N., Milli Görüş, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1975 S: 110-111

13-Erbakan N., Milli Görüş, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1975 S: 95-97, 306

14-Erbakan N., age., S: 161

15-Erbakan N., age., S: 316

16-Erbakan N., age., S: 151-155

17-Erbakan N., age., S: 181

18-Erbakan N., age. S: 332 334

19-Erbakan N., age., S:108

20-Meclis te İlk 100 Gün, Refah Partisi.

21-Erbakan N., RP 4. Büyük Kongre Açış Konuşması, 1993, Ankara, s: 29-30

22-Ebu Davud, Salat, 367, (1546) Nesai, İstiaze, 21, (8,264)

 

18 Nisan 2013 Perşembe

Dünya İslam Birliği için Erbakan ın mücadelesinden çıkarılacak dersler - 5: Erbakan a göre Kürt sorununun (kavmi sorun) çözümü

 (Milli Gazete)

Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahid Erbakan

Bugüne kadar Türkiye de Parlamento içi siyasette, genelde kavmi kimlik özelde Kürt kimliği sorununa ilişkin en köklü ve kalıcı çözüm önerisini getiren, Erbakan Hoca dır. Erbakan Hoca nın Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak gerekmektedir. Erbakan a göre Türkiye nin ana sorunu, Kürt meselesi değil sistem meselesidir. Kürt sorunu, ana sorunun doğurduğu sonuçlarından biridir. Meselenin ortaya çıkmasının sebebi, asimilasyoncu , materyalist , Irkçı politikalar , taklitçi zihniyetler , yabancılaştırma hareketi , sömürü düzeni ve tahakküm düzenidir . Geçen yazıda, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa koyduğu teşhis, ele alınmıştı. Burada, Erbakan Hocanın Kürt sorunun çözümüne ilişkin düşüncelerine ve Dünya İslam Birliği için Onun sorunu çözme yaklaşımından çıkarılabilecek derslere yer verilecektir.

Erbakan: Federasyon veya Ayrı Devlet Kurmak Çözüm Değil Çözümsüzlüktür, Kaostur

Rahmetli Erbakan, Kürt sorununun çözümü için birliği savunmakta, parçalanmaya neden olabilecek ayrı bir devlet ve Fedaratif yapıya karşı çıkmaktadır. Erbakan a göre bölünme, ayrışma, sorunu kangren haline getirir, büyük bir iç göçe neden olur; İslam birliğinin Türkiye öncülüğünde kurulmasını engeller ve sadece dış güçlerin işine yarar: Şüphesiz ki çözüm, yeni milli devletler kurmak, yeni parçalar ihdas etmek değil, parçaları birleştirmek, yeni ve ırkçılığa dayanmayan, büyük bir bütüne doğru yol almaktır. Bir bütün içinde hep beraber saadet bulmaktır. Nitekim çok açıktır ki Kürt meselesinin çözümünde ne federasyon ve ne de ayrı devlet asla kimseye fayda getirmez, saadet getirmez ve bir çözüm sağlamaz. Çünkü; Güneydoğu dan daha çok Kürt kardeşimiz Türkiye nin diğer bölgelerinde yaşamaktadır. Böyle bir ayırım göçe zorlar. Kimseye saadet getirmez. Batılılar ve bütün ülkeler aralarındaki sınırları kaldırıp tek bir devlet ve topluluk olmak için adım atarken, dış güçler bizi sömürmek ve ezmek için bölmek istiyorlar. Onların bu emellerine alet olmak sadece felaket getirir. 

Güneydoğu daki Kürt kardeşlerimizin Adana ya, mersine, İzmir e, İstanbul a pasaport ve vize ile gitmeleri gerekirse bundan kimin eline ne geçer. Ateist ve komünist rejimlerin zulmü altında aç, işsiz, Bangladeş ten daha geri bir topluluğa dönüşmek kime ne saadet getirir. Bugün yeryüzündeki bütün insanlığın saadeti Kuvveti değil, Hakkı üstün tutan zihniyetin kuvvetlenmesi ve korunması ile mümkündür. Bu maksatla İslam birliğinin kurulması görevi Türkiye nin öncülüğünü gerektirmektedir. Bu görevi yapacak bir Türkiye nin ise küçülmüş, bölünmüş değil, bütün, sağlam ve güçlü bir Türkiye olması gerekmektedir. Dış güçlerin oyunlarına aldanıp, onların planlarına hizmet ederek, Türkiye mizi bölmeye ve parçalamaya çalışmak, sadece Türkiye de 60 milyon insana değil, yeryüzünde ki bütün Müslümanlara ve insanlığa en büyük kötülüğü yapmak demektir. (1)

Yukarıda dikkat çekilen önemli noktalardan biri, Güneydoğuda yaşayanlardan çok daha fazla bir Kürt nüfusun Türkiye nin dört bir tarafına dağılmış olmasıdır. Herhangi bir ayrışma, çok büyük bir iç göçe sebebiyet verecek ve göç edenler, etkisi yıllarca sürecek büyük bir travma yaşayacaklardır. Ayrıca, çok büyük bir kin ve nefret dalgası toplumun her kesimini etkisi altına alacak, düşünce dumura uğrayacak, istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Osmanlı devletinde buna benzer çok olay yaşanmıştır. Bu tarihi tecrübeden ders alınmalı ve emperyalistlerin oyununa gelinmemelidir. En az bunun kadar önemli bir olgu da, Kürtlerle Türkler arasında, tahmin edilen, iki milyon civarında bir evliliğin var olmasıdır. Bu evliliklerden oluşmuş bir ailenin ortalama 4 kişiden müteşekkil olduğunu düşünürsek yaklaşık 8 milyon insan var demektir. Herhangi bir ayrışmanın, bu aileler üzerinde yapacağı tahribatın maddi ve manevi boyutu çok yüksek olacaktır. Çözüm düşünülürken bu iki ana etken göz önüne alınmalı, sloganların meydana getirdiği duygusallıkla hareket edilmemelidir. 

Erbakan ın dikkat çektiği çok önemli diğer bir nokta da, AB, ABD, Rusya, Çin, Vatikan ve Siyonizm kendi coğrafyalarında birliği, bütünlüğü savunurken; İslam coğrafyasında ve hele Türkiye de ayrılığı, bölünmeyi savunmaları ve körüklemeleridir. Hoca, bu aradaki tezada dikkat çekmektedir. Dünya İslam birliği, ancak Türkiye nin öncülüğünde ve önderliğinde kurulabilir. Dış güçler, Türkiye nin öncülüğünde İslam birliğinin kurulmasını engelleyebilmek için Türkiye ye, etnisite ve mezhepler üzerinden tuzak kurmaktadırlar. Kürt sorunu ile ilgili çözüm arayışında, bu konuya dikkat edilmelidir.

Erbakan'a Göre Türkiye'nin Kimlik İnşasında Altı Ortak Payda

Erbakan Hoca, kavmi kimlikleri, 49 Hucurat 13. ayetinde, farklı renk ve dilleri de 30 Rum 22. ayetinde ifade edildiği şekilde, Allah ın ayetleri olarak görmektedir. Bu nedenle de kavimlerin birbirlerine karşı soy, renk ve dilden dolayı herhangi bir üstünlüğe sahip olabileceklerini kabul etmemektedir. Ayrıca soy, renk, dil asimilasyonunu, ırkçılık olarak kabul edip karşı çıkmaktadır (2). Erbakan, Irkçılığa karşı çıkarken, Türkiye nin etnik yapısı ve inanç fotoğrafını göz önüne alarak Millet olarak benimsenecek bir üst kimlik için, altı ortak paydanın (İslam, Ortak tarih, ortak coğrafya, ortak kültür medeniyet, kader birliği ve akrabalık ilişkisi) göz önüne alınması gerektiğini ifade etmektedir (2). 

Erbakan, Müslüman halklar için en önemli birleştirici, bütünleştirici ortak paydanın İslam olduğunu, her vesile ile dile getirmiştir (3,4). Erbakan a göre, 1071 den beri Anadolu nun İslamlaşmasını Kürtler de istemekte ve desteklemektedir. Nitekim bu amaçla Alpaslan gaziye 10 bin kişilik bir kuvvetle yardım etmişlerdir. Birinci Cihan savaşı yıllarında Kürt aşiret liderleri, Halifenin yanında yer alarak İngilizlere karşı çıkmışlardır (1). Asırlarca şerefli tarihimiz boyunca hep bir ve beraber olduk, bütün savaşlarımızı el birliği ile tek kalp, tek bir vücut olarak hep beraber yaptık. (1) diyen Erbakan, yaşanan tarihi gerçekleri göz önüne alarak 1994 yılında Bingöl de ki konuşmasında, Türkiye nin kimlik krizini tedavi edecek ilacın, siyası hayatının pahasına, İslam olduğunu seslendirmiştir: (1994, Bingöl) Bu ülkede hangi kökensin diye kimse kimseye sormazdı; çünkü, hepsi Müslüman evladı, hepsi Müslüman kardeşiydi. Onun için İlaç budur. (5)

Erbakan'ın Sorunun Çözümü İçin Ortaya Koyduğu Yol Haritası

Bölünmeye götürecek her türlü çözüme karşı çıkan Erbakan, terör ya da askeri operasyonlar veya asimilasyon politikalarının da çözüm olmadığı ve çözüm getirmeyeceği düşüncesindedir. 1993 yılında Refah Partisi nin 4. Olağan Kongresi nde, açış konuşmasında, Kürt sorunun çözümü için bir yol haritası ve bazı temel ilkeleri ortaya koymuştur: Teklif edilecek herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve sosyal gerçeklerine uygun olmalıdır. Şüphesiz ki Kürtler, bu bölgenin, İslam coğrafyası ve İslam dünyasının şerefli bir kavmidir. Elitlerinden bir bölümü, Avrupa, Amerika veya başka bir güce eğilim gösterseler bile, Kürt halkının kalbi İslam dünyasında atar. Bundan hareketle bölgesel her çözüm, İslam faktörünü göz önüne almadan tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz. Biz Kardeşler arasında tesis edilecek hukuki eşitlik ve işbirliğinin Kürt meselesinde tatminkâr bir çözüm getireceğini ve bunun bölgenin iktisadi, beşeri ve sosyal entegrasyonu yolunda önemli bir adim teşkil edeceğini düşünüyoruz.

Elbette Kürt kardeşlerimizin tabii hakları var. Kendi dilleriyle konuşmaları, medyayı kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii haklarıdır ve zaten tarih boyunca bu haklarını kullanmışlardır. Ancak, son 70 yılda izlenen milliyetçi, materyalist ve ırkçı politikalar problem yaşatmış ve problemi ağırlaştırmıştır. Öyleyse yapılacak iş; Ülkemizin 60 milyon insanını birbirinin, şerefli kardeşi sayan ve herkese insan hakkı, inandığı gibi yaşama hakkı, hatta inancına uygun hukuk sistemi seçme hakkı veren Adil Düzen i medeni insanlar olarak, kan dökmeden, barış yoluyla, elbirliği ile kurmak meselenin çözümünün ana unsurudur. Adil Düzen kurulduğunda bütün ülke fertlerinin, insan hakları ve saadetleri teminat altına alınmış olacak, Ezen ve ezilen düzeni ortadan kalkacak. Ülkedeki herkesin bu meyanda Müslümanların dini inançları ve inancına uygun yaşama hakları teessüs edecek. Böylece Müslümanların arasındaki şerefli kardeşlik ve içten gelen muhabbet bağı yeniden teessüs edecektir. Ülkenin birliği kesinlikle teminat altına alındıktan sonra, ülke evlatları arasında ırk ayırımı yapılmadan muhabbet ve kardeşlik bağları teşkil edildikten sonra ve ülkede Adil Düzen kurulduktan sonra, herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması en tabii hakkıdır.

Bu, ülkeye sadece kültür zenginliği getirir. (1) Erbakan Hoca nın bu konuşmasında teklif ettiği yol haritasını ve temel ilkeleri, aşağıdaki gibi özetleyebiliriz: Kürt sorunu tabu olmaktan çıkarılmalı tüm çözüm şekilleri tartışılabilmelidir. Kürt sorunu ne şiddet ve terörle ve ne de zoraki asimilasyon politikalarıyla çözülemez. Herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve sosyal gerçeklerine uygun olmak zorundadır. Bölgesel her çözüm, İslam faktörünü göz önüne almadan tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz. Kürt halkı, Müslüman dır, dindardır ve İslam Kültür - Medeniyetine mensuptur. Sorunun çözümünde muhatap, doğrudan doğruya Kürt Halkı alınmalıdır. Avrupa, Amerika veya başka bir güce eğilim gösteren Kürt kökenli elitlerle ve yapılarla, dini hassasiyeti yüksek Kürt halkını aynı havuza koymak yanlıştır. Onlar, Kürt halkını temsil edemezler. Onlara böyle bir paye vermek tarihi bir hatadır. Bu yaklaşım, sorunu çözümsüzlüğe götürebilir. Avrupa ve Amerika kendi içlerinde bütünleşmeyi savunurken İslam coğrafyasında ayrılıkları teşvik etmeleri yeni bir sömürü hareketinin işaretleridir.

İslam coğrafyası ancak Türkiye nin önderliğinde bir ve bütün olabilir. Dış Güçler, Türkiye nin önünü kesmek için etnik ve mezhebi sorunların çözümünü değil derinleşmesini istemektedirler. O nedenle Türkiye nin ayrışması, savunulamaz ve buna müsaade edilemez. Kürtlerin kendi dilleriyle konuşmaları, medyayı kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii haklarıdır. Türkiye de ki sorunların ana kaynağı, Lozan da Hayım Naum doktrinine ve Batı kültür ve medeniyet değerlerine göre kurulmuş olan sömürücü ve tahakkümcü sistemdir. En köklü çözüm, bu düzenin değiştirilip yerine Adil Düzenin kurulmasıdır. Adil Düzen, çok hukuklu bir düzendir. Adil Düzende, herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması ve inandığı gibi yaşaması, hatta inancına uygun hukuk sistemini seçmesi en tabii hakkıdır.

SONUÇ: Çıkarılacak Dersler

Erbakan Hocanın sorunları ele alış ve çözüş biçiminden, dünyada cihad eden kardeşlerimiz için, aşağıdaki dersleri çıkarabiliriz: Mesele bir bütün olarak ele alınmalıdır. Olaya etki eden bütün iç ve dış faktörler düşünülmelidir. Sadece eleştirmek ya da teşhis etmek değil aynı zamanda da gerçekleşebilir çözümler üretilmelidir. Sadece dert yanmak ve yakınmak bir hastalık halidir. Bundan kurtulunulmalıdır. Olaylara, meselelere Mümince bakılmalı, Kur an ve Sünnet çerçevesinde çözüm aranmalıdır. Sosyal gruplar, toplumsal kesimler arasında ortak paydalar öne çekilerek çözüm aranmalı, ihtilaflı konular ertelenmelidir. Tarihi tecrübeler, göz önüne alınmalı ve ayni tecrübe yeniden yaşanmamalıdır. Çok kavimli, çok dinli, çok dilli bir toplumsal yapı varsa, çözümler de buna uygun olmalıdır. Çok kültürlülük, zenginlik olarak kabul edilmelidir. Adalet ve fıtrat merkezli Çok hukuklu bir sistem inşa edilmelidir. Her türlü asimilasyona karşı çıkılmalıdır. Çünkü bu ilahi sünnete aykırıdır. Hak için Adalet için barış ve kardeşlik için yapılması gereken, söylenmesi gereken, gerektiği zaman ve mekânda yapılmalı ve söylenmelidir. Bunun için risk almaktan kaçınılmamalıdır. 

Çözümler geçici, anlık olmamalı, kalıcı, uzun vadeli olmalıdır. Bugün hâlâ 20 yıl önce teklif edilen çözüm şekline yaklaşılmaya çalışılmaktadır. Bataklık kurutulmalı sivrisineklerle uğraşılmamalıdır. Bunun için Sömürü ve tahakküm düzeni değiştirilmelidir. Kimlik krizi zorla, baskı ile şiddetle ya da korku ile tedavi edilemez. Bunu yolu, bireylerin ikna edilmesi, kalp ve gönüllerinin fethedilmesidir. 12- Hakkın, doğrunun yanında olunmalıdır. Zulmün her çeşidine karşı çıkıp adaletin inşası için mücadele edilmeli ve bu uğurda dayanışma içerisinde bulunulma ve kınayıcının kınamasından korkulmamalıdır: Ey iman edenler, ..bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah tan korkup-sakının. (5 Maide 2)

KAYNAKLAR

1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış Konuşması, 1993.

2- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul, 1975 s: 260.

3- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul, 1975 s: 17-40

4- Erbakan N., Türkiye nin Temel Meseleleri, Rehber Yayınları, Ankara, 1991, S: 81

5- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2000, S:105-122

11 Nisan 2013 Perşembe

Dünya İslam Birliği için Erbakan'ın mücadelesinden çıkarılacak dersler - 4: Erbakan'ın Kürt sorununa koyduğu teşhis

 (Milli Gazete)

Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahid Erbakan

Osmanlı nın yüzlerce yıl içinde farklı dil, din, mezhep ve etnik yapıları bir potada eriterek belli ortak paydalar etrafında inşa ettiği üst kimlik, Birinci Cihan savaşı ile Osmanlı nın yıkılması sonucunda parçalanmıştır. Birinci cihan savaşından sonra, İslam coğrafyası, İslam ın düşmanları tarafından (BATI), kavmi ve mezhebi eksende düşmanlık, fitne ve fesat kaynağı olacak şekilde farklı devletlere bölünmüştür. Sınırları cetvelle çizilmiş bu devletler, kuruldukları günden bugüne, hem birbirleri ile hem de kendi içindeki kavmi ve mezhebi sorunlarla boğuşmuşlardır. Milli Mücadele sonrasında, Osmanlı nın uzun bir tarih diliminde farklı dil, din, mezhep ve etnik yapıları bir potada eriterek, belli ortak paydalar etrafında kader birliği ettirerek inşa ettiği üst kimlik, İttihatçı kadro tarafından Lozan da verilen sözler çerçevesinde parçalanmıştır. Anadolu coğrafyasında var olanların tümünün saf kan Türk (!) olmadığı bilinmesine rağmen yeni bir ulusal kimlik inşasına, kanunen ve cebren başvurularak kin, nefret ve nifak tohumları bilerek ya da bilmeyerek bu topraklara ekilmiştir. Nifak tohumlarını ekenler, bizzat içerdekilerdir. 

Dış güçler ise, ekilen bu zehirli sarmaşıkları, yeri ve zamanı geldiğinde kullanmak üzere korumuşlar, sulamışlar ve de beslemişlerdir. İçerdekiler, uluslararası konjonktürün değişmeyeceğini varsayarak tüm dini, mezhebi ve kavmi kimlikleri asimile etmek için pervasızca hareket etmişlerdir. Erbakan, etnik ve mezhebi sorunları çözebilmek amacıyla, Milli Görüş Kodlamasıyla İslam etrafında bir üst kimlik oluşturarak parçalanmayı durdurmaya çalışmıştır. Geçen yazıda (Kimliksiz Cihad Olmaz), Milli Görüş kimlik inşasını ele alarak dünya İslam birliği için çıkarılacak dersleri konu edinmiştik. Bugüne kadar Türkiye de Parlamento içi siyasette, genelde kavmi kimlik özelde Kürt kimliği sorununa ilişkin en köklü ve kalıcı çözüm önerisini getiren, Erbakan Hoca dır. Erbakan Hoca nın Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak gerekmektedir. Burada, öncelikle, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa koyduğu teşhis ele alınıp Dünya İslam Birliği için çıkarılabilecek derslere yer verilecektir.

Erbakan Soruyor: Niçin Bu Kanlar Akıyor

Milli Görüş hareketi lideri Rahmetli Erbakan, 1993 da Refah Partisi 4. Büyük Kongresi ni açış konuşmasında, Kürt sorununa özel bir yer vermiş ve konuşmasının büyük bir kısmını, bu soruna ayırmıştır. Bunun sebebi, sorunun gittikçe tehlikeli bir hal alma eğilimine girmiş olması noktasında ki kanaatleridir. Sorunu kongrede dile getirmiş olması, Kongrenin medya tarafından takip edileceğini bildiğinden, medya üzerinden tehlikenin boyutlarına, kamuoyunun dikkatini çekebilmek içindir. Müslümanlığın, ortak tarihin, ortak coğrafyanın, ortak medeniyetin ve kader birliğinin Türklerle Kürtler arasında ortak payda olduğunu ifade eden Milli Görüş hareketi Lideri, sorunu Sorarım size, asırlar boyu tek vücut olarak yaşadığımız halde ne oldu da bu husumet ortaya cıktı Niçin bu kanlar akıyor şeklinde can alıcı bir soru sorarak kamuoyunun gündemine taşımak istemiştir: Bakın 1071 de Alparslan Bizans a karşı savaş açarken Kürt kardeşlerimiz ona on bin asker verdi. Çünkü onlarda Anadolu nun Müslümanlaşmasını istiyordu. O zaman ne Türklerin Türkçülük, ne Kürtlerin Kürtçülük iddiası vardı. Tarih boyunca savaşlarda en büyük destek Kürtlerden alındı. Ve yine asırlar boyu aynı inancın kardeşleri olarak siperde vücutlarını birbirlerine kalkan ettiler. Bu asrın başlarında Musul da toplanan Kürt aşiretleri Osmanlı halifesinin yanında savaşmaya karar verdiler. Ve Sevr anlaşmasını yırttılar. Öyle ki Kürtlerin Osmanlı ya karşı savaşmak için görüşmeye gelen İngiliz valisine, Kürt lideri Şeyh Mahmut el- Berzenci elini uzatmadı. Ve Müslümanların halifesine savaş açan bir ülkenin valisinin eli necistir. dedi. Adıyaman da Bedir Ağa kendisini isyana teşvik etmek için altın yüklü katırlarla gelen İngiliz görevlisine Ben halifeye isyan etmem dedi. Kendisini altınlarıyla beraber huzurundan kovdu. Aynı İngiliz görevlisi, Van daki Kürt aşiret reislerini ziyaret ettiği zaman onlarda aynı sözlerle kendisini kovdular. Sorarım size, asırlar boyu tek vücut olarak yaşadığımız halde ne oldu da bu husumet ortaya cıktı Niçin bu kanlar akıyor (1)

Erbakan: Sorun üç Boyutludur

Erbakan Hoca, meseleyi, sadece bir terör, askeri operasyon ya da Kürt meselesi olarak görmüyor. Erbakan a göre mesele, tek boyutlu olmayıp 3 boyutludur. Her bir boyuttaki olumlu ya da olumsuzluklar, diğerlerini etkilemektedir. Her üç mesele birlikte, bir bütün olarak ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır: Gerçekte mesele bir değil 3 tür: 1- Terör, 2- Kürt Meselesi, 3- Güneydoğu Meselesi. Kürt meselesi ve Güneydoğu meselesinin çözülmemiş olması, terörün gelişmesine ortam hazırladığı gibi, terörde diğer iki meselenin çözülmesine zorluk çıkartıyor. Bu böyledir diye, 3 ayrı meselenin varlığını görmemezlikten gelip veya yok farz edip, meseleyi sadece terör meselesi olarak ele alarak çözmek mümkün değildir (1)

Erbakan: Kürt Sorununun Kaynağı, Sömürü Düzeni, Taklitçi Zihniyet Ve Asimilasyoncu Politikalardır

Kürt konusunu üç boyutlu olarak ele alan Erbakan a göre, Kürt konusunun bir sosyal problem haline gelmesinin ana sebebi, taklitçi zihniyetin , sömürü ve tahakküm düzeninin uyguladığı asimilasyoncu , materyalist ve Irkçı politikalardır : Terörün gittikçe artma imkânı bulması ve Güneydoğudaki halkımızın bugünkü acıların içine düşmesinde hiç şüphesiz taklitçi zihniyetli ANAP, SHP ve DYP iktidarlarının yanlış politikalarının büyük payı vardır. Bunlar yıllardan beri materyalist ve ırkçı bir politika uygulamışlardır Görüldüğü gibi taklitçi zihniyetli İktidarlar terörü önleyememişler; Kürt meselesini ve Güneydoğu meselesini çözememişler, bunu gittikçe büyüyen bir mesele haline getirmişlerdir. Yaşanan tecrübeler bu meselelerin taklitçi zihniyetlerin tatbik ettiği, şiddet ya da zoraki asimilasyon politikalarıyla çözülemeyeceğini göstermiştir. Taklitçi iktidarlar gelip gidiyor, fakat hepsinin müşterek olan bu yanlış politikaları değişmiyor. (1) Erbakan a göre Güneydoğunun geri kalmışlığı ve bölgede yapılan zulüm, sadece bölgeye has bir durum olmayıp ülkenin pek çok yöresine ilişkin bir durumdur. Bunun da sebebi, gene sömürü düzeni , tahakküm düzeni ve taklitçi zihniyetli iktidarlardır :

Şikâyet olunan ve istenen nedir Türkiye deki batı taklitçisi zihniyetli iktidarların yürüttükleri sömürü düzeni, tahakküm düzeni sonucunda ortaya çıkan ıstırap ve haksızlıklar. Bunlar derece derece esasen yurdumuzun her bölgesinde mevcut ve herkese aynen tatbik ediliyor. (1) Erbakan, 1994, Bingöl de yaptığı o meşhur konuşmasında, ülkenin insanlarının birbirine yabancılaştırılması ve aralarına husumet sokulması, okullardan besmelenin kaldırılması yerine Türküm doğruyum çalışkanım andının getirilmesi ile başladığını ifade etmektedir: Dedim ki, bu ülkenin evlatları asırlar boyu, mektebe başlarken besmeleyle başlar. Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Ne koydunuz yerine Türküm doğruyum çalışkanım . E sen bunu söyleyince, öbür taraftan da, Kürt kökenli bir Müslüman evladı, ya öyle mi, ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım deme hakkını kazandı. Ve böylece, siz bu ülkenin insanlarını birbirine yabancılaştırdınız. (2) Bu yaklaşım, sistemin ana tezine, temel varsayımlarına doğrudan cephe almak, onlara savaş açmak demektir. Hem ulusal sistem, hem de küresel sistem, sorunun çözümünü istemediği için Erbakan ı ciddi bir tehlike olarak görerek bertaraf etmeye karar vermiştir.

Erbakan: Kürt Sorunu Şiddet ve/veya Asimilasyonla Çözülemez

Erbakan konuşmalarında, sorunu bir bütün olarak ele almayıp sadece, şiddetle ve askeri operasyonlarla meselenin halledilemeyeceğine dikkat çekmeye çalışmıştır. Üzerinde durduğu nokta, sorunun çözümü için sorunun ana kaynağına ve sebeplerine inilmesi gerektiğidir: Bu sebeplerden dolayı, terörle mücadele sadece Askeri bir hareket olarak düşünülmemeli. Bu konu, kaynağını ve sebeplerini ortadan kaldıracak çok unsurlu ve kapsamlı bir bütün olarak ele alınmalıdır. Yaşadığımız tecrübe bu önemli problemin, şiddet ve terörle ya da zora ki asimilasyon politikalarıyla çözülemeyeceğini göstermiştir (1)

Erbakan: Konu Tabu Olmaktan Çıkarılmalı Ve Her Çözüm Şekli Konuşulabilmelidir

Erbakan Hoca, Kürt sorunun çözülebilmesi için sorununun cesaretle ele alınıp tartışılmasını ve konunun tabu olmaktan çıkarılması gerektiğini, bugün değil tam 20 yıl önce 1993 yılında, çok gür bir şekilde seslendirmiştir: Kürt meselesi için her çözüm şekli konuşulabilir. Esasında meselenin bunca içinden çıkılamaz hale gelmesinin sebeplerinden biri, bu konunun bir tabu gibi her türlü tartışmanın dışında tutulmasıdır. (1) Rahmetli Erbakan, meseleyi tabu olmaktan çıkarıp her yönüyle tartışmaya açmak İstemesinin nedeni, kimliğin rıza tabanlı bir birliktelik olmuş olmasından dolayıdır. Çünkü kimlikte, isteyerek tabi olma ve bağlanma vardır. Kimlik, rıza tabanlı birlikteliktir. Tevdi edilen görevleri severek, isteyerek, gönülden coşarak yapma vardır. Zorla tehditle kimlik oluşturulamaz. Kimlik, kişinin kendisini nasıl gördüğü, neye ait hissettiği bir iç olgudur. Onun için farklı unsurlar arasında güçlü ortak paydalar bulunmazsa birliktelik, uzun sürmez, ortak bir kimlik oluşmaz. Bu yaklaşımla mesele, bir bütün olarak siyasette ilk defa Erbakan Hoca tarafından seslendirilmiştir. Bunun çok cesurca bir tavır olduğunu söylemek gerekmektedir. Bugün bile, mesele bu boyutları ile ortaya konmuş değildir.

Sonuç: Çıkarılabilecek Dersler

Erbakan Hocanın Kürt meselesine yaklaşımından, onu ele alış biçiminden Dünya İslam Birliği İçin çıkarılabilecek dersleri, aşağıda ki gibi özetlemek mümkündür:  Her türlü mesele, bir bütün olarak ele alınmalıdır. Öncelikle fotoğrafın bütünü görülmeli sonra ayrıntıya girilmelidir. Meseleye dikkat çekebilmek için meseleyle ilgili felsefi derinliği olan, can alıcı noktaları sorgulayan ve insanları tefekkür etmeye mecbur eden sorular sorabilmek gerekmektedir. Soruyu açma bağlamında verilen örnekler, buna katkı sağlamalı; dikkatleri bir noktaya teksif ettirmeli, dağıtmamalıdır. Meselenin görüntüsü ya da sonuçları ile uğraşmak yerine, ana kaynağına inmek gerekir. Erbakan hoca, mevcut olgu üzerinde durmaktan ziyade mevcut durumu meydana getiren şartları ve sistemi sorgulamıştır. Kardeşleri birbirine düşman eden, onları birbirine yabancılaştıran bir sistem sorgulaması yapmıştır. Daha açıkçası sivrisineklerden ziyade sivrisinekleri üreten bataklığa dikkat çekmeye çalışmıştır. Vermek istediği mesaj, bataklık var olduğu sürece sivrisinekler hep var olacak ve üremeye devam edeceklerdir. Çözüm, sivrisinekleri öldürmekte değil bataklığı kurutmakta aranmalıdır. 

Erbakan'ın çağrısı, gelin, bataklığı yanı gayrı milli, gayrı İslami ve gayrı insanı olan, batı kültür ve medeniyet değerlerine göre Lozan da kurulmuş olan bu sistemi değiştirelim şeklinde anlaşılmalıdır. Cahili sistemler altında İslami bir bütün olarak yaşama şansınız yoktur mesajı vermektedir Rahmetli Erbakan, meseleyi tabu olmaktan çıkarıp her yönüyle tartışmaya açmak İstemesinin nedeni, kimliğin rıza tabanlı bir birliktelik olmuş olmasından dolayıdır. Kimlik Sorununu çözmenin yolu, ortak değerlere olan güvenin neden dolayı yıkıldığının teşhis edilmesi, nedenlerin ortadan kaldırılarak bireylerin ikna edilmesi, kalp ve gönüllerinin fethedilmesidir. Kalp ve gönüllerin fethi şiddetle, terörle, baskı ile olmaz. Bir müminin kavmiyetçilik konusunda tavrı, berrak olmalı, ifratla tefrit arasında bocalamamalıdır. Hz. Muhammed (sas): Asabiyyet (kavmiyyetçilik) davasına kalkan, onu yaymaya çalışan, bu dava yolunda mücadeleye girişen bizden değildir. (3)

Kaynaklar

1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış Konuşması, 1993.

2- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık,İstanbul, 2000, S:105-122

3- Ebu Davud, Edeb, 121, 5121. H. Münavi, 5, 386.

4 Nisan 2013 Perşembe

Dünya İslam birliği için Erbakan'ın mücadelesinden çıkarılacak dersler-3: Basiret ve feraset

 (Milli Gazete)

Ölümünde Bile Sisteme İsyanını Sürdüren Adam: Mücahid Erbakan

Son 200 yılı acılarla, mağlubiyetlerle yoğrulmuş, horlanmış, aşağılanmış, ezilmiş bir milletin/ümmetin çocuklarının öğretilmiş çaresizlik psikolojisi bataklığına düşme tehlikesi her zaman mevcuttur. Öğretilmiş çaresizlik psikolojisine teslim olan bir insan unsuru, ezber bozucu her türlü yaklaşımı, atılımı, eylemi, zamansız mekânsız, anlamsız ve tehlikeli görür. Gerçeği arama, olaylara nüfuz etme noktasında duyarsız, hayalcidir, kendini aldatmayı sever. Kendi kurtuluşunu başkalarından bekler ve risk üstlenmez. Aydınlar, düşünürler, bilim adamları, kanaat önderleri, cemaat liderleri ve siyasetçiler, bu ruhsal, psikolojik ve zihni alt yapıyı iyi okumalıdırlar. Çok tehlikeli olan, halkın bu tür tutum, tavır ve davranışı değildir. Asıl tehlikeli olan, aydınların, düşünürlerin, kanaat önderlerinin, siyasetçilerin ve bilim adamlarının gerçeği görme noktasında, derinliğine düşünme, alternatifli düşünme noktasında zafiyet göstermesidir. Psikolojik savaş uzmanlarının topluma göstermek istediğinin arka planına nüfuz etme noktasındaki duyarlık kaybı, bugün en ciddi sıkıntımızdır. Her şeyi siyah beyaz ekseninde gören bir zihni yapı, birçok olayın aydınlamasının önünde en ciddi engeldir. Bu noktada iki uç yaklaşımın kıskacı söz konusudur: 1- Komplo/Tuzak yok yaklaşımı. 2- Her şeyi komplo/Tuzak olarak görme yaklaşımı. Değer sistemleri arasındaki mücadelede tuzak/komplo/hile yok yaklaşımı, ne kadar tehlikeli ise; her şeyi, sadece tuzak/komplo/hile ekseninde görüp karşı politika geliştirmemek de aynı oranda tehlikeli ve yanlış bir yaklaşımdır. Bu nedenle basiret ve feraset sahibi bir mümin aklına ve bir stratejik akla ihtiyaç vardır.

Rahmetli Erbakan Hocanın mücadelesi, bir bütün olarak incelendiğinde, birçok ezberi bozduğu, milleti öncelikle uyandıracak ve teşkilatlandıracak bir strateji ve politika izlediği görülmektedir. Milletin ve Milli Görüş hareketinin önüne kurulan tuzakları görerek hareket etmiş ve her türlü tahrike karşı duygusal davranmamıştır. Burada, bu konudan hareketle Dünya İslam Birliği için gerekli dersler çıkarılacaktır.

Stratejik Akıl - Stratejik Düşünce

Strateji, çare bulma ilmidir. Bulunduğumuz konumdan ulaşmak istediğimiz konuma nasıl varılacağına ilişkin kuvvetlerin, imkanların sevk ve idare edilmesi, ilim ve sanatıdır. Strateji, kendi kuvvet ve imkânlarınızın analizi ile düşman ya da rakiplerinizin kuvvet ve imkânlarının analizi üzerine kurulur. Strateji, zihinler arası bir mücadelenin, bir savaşın hayatın pratiğine uygulanmasıdır. Zihinler arası bir savaş olduğu için yığınla belirsizliği bünyesinde barındırır. Sizin düşünemediklerinizi karşı tarafın düşünmesi, karşı tarafın düşünemediklerini sizin düşünmeniz her zaman mümkündür. O nedenle strateji düzenli, sürekli ve derinlemesine bir düşünmeyi ve akletmeyi gerekli görür. Stratejide duygusallığa, hayalciliğe, ihmale, vurdumduymazlığa, aymazlığa yer yoktur. Strateji, kısa vadeli olmayıp uzun vadelidir. Olaylara etki eden bütün iç ve dış faktörleri göz önüne alır, almak zorundadır. Her an her şeyin değişebileceği olgusunu düşünür. Stratejik akıl ve düşünme, tarihi tecrübeyi daima bir veri olarak göz önüne alır ve ondan yararlanır. Stratejide en az kayıpla en yüksek kazancı elde etmek asıldır.

Stratejinin Özü Hiledir

Değer sistemleri arasındaki mücadele, sınırsız ve topyekun olduğundan tüm değer sistemleri, en nihayetinde dünyaya hakim olmak isterler. Bu değer sistemlerinin mutlak hak ve inhisarcı oldukları inancından kaynaklanmaktadır. Değer sistemleri arasındaki bu mücadeleden dolayı, veli kavramı çerçevesindeki dostluk, sırdaşlık ve güvenirlilik, sadece o değer sistemine mensup insanlar arasında geçerlidir; karşı değer sistemine mensup insanlar arasında değil. Kur an-ı Kerim de Enfal Süresi 72-75 ayetlerinde bunu çok açık bir şekilde görebilmekteyiz: Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. Küfredenler de birbirlerinin velileridir. (8 Enfal 72-73)

Diğer taraftan Kur an-i Kerim, iki farklı değer sistemine mensup insanlar arasında kurulan sevgi, sırdaşlık, dostluk ilişkisi ile akıl erdirmek ve hile/tuzak/komplo arasında özel bir ilişkinin var olduğuna dikkat çekmektedir: Ey iman edenler, kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. Sizler, işte böylesiniz: onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında «inandık» derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size karşı olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların hileli düzenleri size hiç bir zarar veremez. (3 Al-ı Imran 118-120) Bir mümin, bu ilişki ağına dikkat etmek ve ona göre davranmak zorundadır. Buna, basiret ve feraset sahibi olan bir müminin aklı ya da stratejik akıl demekteyiz. Stratejinin özü, rakip ya da düşman güçleri yanıltma, aldatmaya dayanır. Hz. Peygamber Harp bir hiledir derken kast ettiği stratejinin bu yönüdür(2).

İnsanoğlunun yeryüzü seyahati, Cennette İblis in Hz. Âdem le Eşine kurduğu tuzağın bir sonucudur (2/29-39, 7/10-27, 20/115-129,59/16,15/27-43,17/61-65). İblis ve İblis in yolundan gidenler var olduğu sürece, hakla batılın, helal ile haramın, maruf ile münkerin ve iman edenlerle küfredenlerin mücadelesi devam edecektir. Geçmişte bütün peygamberlere, hâkim düzenin müntesipleri tarafından savaş açılmış, peygamberleri yok etmek için her türlü hile, oyun, desise ve tuzak kurulmuştur. Bu, değer sistemleri arasında ki mücadelenin bir kanuniyet olarak vardır (16 Nahl 26, 27 Neml 49-50). Bu noktada, Şeytan ve onun yolundan gidenlerin kurabilecekleri tuzaklar, başvurabilecekleri hileler için her hangi bir ölçü yoktur. Hiçbir ahlakı endişe olmadığı için her şeyi, her yolu kullanabilirler (17 İsra 73-75; 4/113).

Milli Görüş Hareketine Karşı İç ve Dış Güç Odaklarının Mevzilenişi: Sol-Alevi-Sabatayıst Cunta

1946 dan itibaren Ordu içerisinde değişik renklerde cuntalar, ekipler hep var olmuştur. Bu cuntalar, dış destek alarak darbe ve muhtıralarla, seçilmiş iktidarları düşürmüşlerdir. Genel olarak cuntaların tümü, ABD-İsrail-İngiltere nin işbirlikçisi olmuştur. 1987 den itibaren ordu içerisinde oluşan, Üruğ ekibi olarak isimlendirilen sol cunta, Yön Ekibi , 1990 yılından itibaren ordu içerisinde operasyon yaparak ordunun kilit noktalarını ele geçirmeye başlamıştır. Bu cuntanın en belirgin özelliği, Sol- Alevi- Sabatayist işbirliğine dayanmış olmasıydı. ABD-İsrail-İngiltere şer ekseni tarafından, Sol Alevi-Sabatayist Cuntanın önü, gelecekte yapılacak operasyonlar için, şuurlu bir şekilde açılmıştır (1-3). Sol Alevi-Sabatayist Cunta, İsrail le olan ilişkilerin başını çekmekte ve RP nin iktidara gelişini engelleme gibi bir yola başvurmayıp onun iktidar oluşundan maksimum faydayı elde etmeyi hedeflemiştir (4). RP iktidarı, onlar için iyi bir darbe gerekçesi olacaktı. Bu cunta, 28 Şubat sürecine gelindiğinde, Batı Çalışma Grubu adı altında örgütlenmiştir.

Erbakan'ın Gördüğü Tuzaklar

1993 te, RP nin Meclis te sadece 38 milletvekili vardı. Görünürde RP, sistem için tehlike değildi. Ancak Milli Görüş hareketi yükselen bir güçtü. Yıpranmış olan Merkez Sağ kadroların hitap ettiği tabanın yeni gözdesi RP idi. Bunu, hem ulusal hem de küresel sistem mensupları görmekte ve bu hareketi vaktinden önce iktidar yapıp, iktidarda, canlı canlı mezara gömmek peşindeydiler. ABD-İsrail-İngiltere şer ekseni tarafından desteklenen Sol Alevi-Sabatayist Cunta, ordu içerisinde buna göre mevzilenmekte ve hazırlık yapmaktaydı. Erbakan, tehlikeyi ve kurulan tuzağı görmüştü. 23 Aralık 1993 te, yapılmış olan bir röportajda Erbakan, bu tehlikeye, tuzağa hatta özel bir projeye dikkat çekmekteydi:

Erbakan: Refah Partisi ni bekleyen büyük bir tehlike vardır. Türkiye nin ekonomisi çıkmazdadır. Türkiye, taklitçi zihniyetle yönetiliyor. Bu adamlar, kadrolar kuruyorlar. İktidara getiriyorlar kurdukları kadroları yıpranıncaya kadar kullanıyorlar. Sonra yıpranan kadroları ambara kaldırıyorlar. Ellerindeki yedek kadroyu iktidar yapıyorlar. Ambara kaldırdıkları kadroyu da yeniden cilalayıp, gerek görülürse iktidara getirmek için hazır bekletiyorlar. Böylece tahterevalli gibi, biri iniyor diğeri çıkıyor. İşte bu nedenle Demirel yedi defa gidip, sekiz defa geri gelebiliyor. Biz buna karşıyız. Biz iktidara geliriz. Geliriz gelmesine de Evet iktidara gelebiliriz. Ama sonra ne olur İktidarda kalabilir miyiz Yani bizi iktidara hapsederler Biz bir şey fark ettik. Bugün Türkiye de bizim iktidara gelmemizi engellemek isteyen güçler var. Eskiden bize ilgi göstermeyen çevreler, şimdi bize hoş görünmeye çalışıyorlar. Eskiden yolumuza engel koyanlar, şimdi engellerini çekmek ister gibi davranıyorlar. Adeta bizim iktidara gelmemizi ister gibi çalışıyorlar. En azından bize ilişmemeye özen gösteriyorlar Bu adamlar bizim iktidara gelmemizi hoşgörüyle karşılıyorlarsa, bunda bir bit yeniği vardır.

Anladığımız kadarıyla, bu adamlar bizim iktidara gelmemize ses çıkartmamak kararı aldılar. Biz iktidara geldikten sonra da bizi iktidarda perişan etmeyi düşünüyorlar Böyle bir planları varmış gibi geliyor bana. Biz iktidara geleceğiz. Sonra da bizi iktidara hapsedip perişan etmek isteyecekler. Bize iş yaptırmayacaklar. Önümüze akıl almaz engeller çıkaracaklar. Atacağımız her adımda bizi batırmayı, sabote etmeyi düşünecekler. Hangi soruna el atsak, çözümü yokuşa sürüp, çok kısa zamanda bizleri iktidarda beceriksiz davranmış olmakla suçlayacaklar. İşte Müslümanlar ne kadar başarısız, görün diyecekler.

Elimizde Amerikalıların yayınladıkları stratejik araştırma enstitülerinin raporları var. Bunlara göre, Türkiye deki askeri ihtilallar çözüm getirmiyor deniliyor. Ama biz iktidara gelirsek hükümetimizi çalıştırmazlar. Bu raporlardan bizim çıkardığımız sonuç budur. Ama biz Allah a güveniyoruz. (5)

Erbakan Hoca nın hissettiği tehlikeleri, tuzakları, projeleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Sistem Karşıtı Unsurların Sistem İçine Çekilerek Entegrasyonu Projesi RP nin Sağcılaştırılması, Merkez Sağ Parti Yapılması

Başarısızlığın İslamileştirilmesi Projesi

İşbirlikçi Konumuna Sokma Projesi

Şiddete Bulaştırarak Darbe Yapma Projesi

Milli Görüş Hareketi ni Parçalama Projesi

Milli Görüşün Karşısına Güçlü Rakipler Çıkarma Projesi

Erbakan hislerinde yanılmamış, bu projeler birbirleri ile bağlantılı bir şekilde devreye sokulmuştur. İstenen sonucu elde edebilmek için önce RP sonra da FP kapatılmış ve Erbakan Hoca siyasetten yasaklanmıştır. Sonuç: Cihad eden kadrolar tuzakları gören ve oyun kurarak cevap veren bir stratejik akla sahip olmalıdır Erbakan Hoca ile 1993 yılında yapılmış olan Röportajı göz önüne aldığımızda, bu tuzakları zamanında gördüğünü ve bölme hariç hepsine karşı gerekli tedbirleri aldığını söyleyebiliriz. Erbakan Hoca nın sürecin başlangıcında, Milli görüş er geç gelecektir ama bu kanlı mı olacak kansız mı, buna Türkiye karar verecektir. şeklinde yaptığı bir konuşma, muhtemeldir ki, belli mihraklara, şifrelenmiş bir mesajdi. Durup dururken Hoca nın bu konuşmayı yapmasının, özel bir nedeni olmalıydı. Hoca bu konuşması ile vermek istediği muhtemel mesaj şunlar olabilir: Sokakta Milli Görüşçülere yapılan saldırıları durdurun, zorlasanız dahi şiddete bulaşmayacağız, oyuna gelmeyeceğiz. Kurduğunuz tuzağın farkındayım, tuzağa düşmeyeceğim Gerekirse restinizi görürüm. 

Bugün Dünyanın değişik yerlerinde cihad eden kardeşlerimizin, Erbakan Hoca nın verdiği mücadelenin bu boyutundan gerekli dersleri almalarında yarar vardır. Milli Görüş ün ak saçlı nesli, bizzat olayların içinde bulunup yaşadıkları için çok daha fazla bilgi ve tecrübeye sahipler. Bu birikim ve tecrübeyi, hem gelecek nesillere, hem de dünyanın değişik yerlerinde Cihad eden kardeşlerimize aktarmaları onlar için tarihi bir sorumluluktur. Aynı deneyimleri, tekrar yaşamamıza gerek yoktur. Özellikle Tunus ve Mısır da Batı işbirlikçisi eski sistem, bütün kurum ve kuruluşları ile ayaktadır. Benzer operasyonlar oralarda da yapılabilir. Kardeşlerimizin, tehlike-tuzakları zamanında görüp gerekli tedbirleri alabilmeleri için bu birikim ve tecrübeye ihtiyaçları vardır. Allah tüm iman edenlere, basiret ve feraset sahibi bir stratejik akla sahip olmayı nasip eylesin. Ve ( Hz. Muhammed:) Allah ım Senin adınla düşmana saldırırım, Senin adınla düşmanın hilesini defederim ve Senin adınla düşmanın üzerine yürürüm.

Öyleyse; (Hz. Muhammed:) Ey insanlar! Sizler sulh ve sükûnet devrindesiniz. Öyleyse, Gelecekteki mücadeleler için hazırlanın. (Sulh ise) yakında miadı dolacak olan bir hazırlanma devresidir. Karanlık geceler gibi işler karıştığı zaman Kur an-ı Kerim e sarılınız. (6).

Kaynaklar

1-Koru, F., Ne değişti, Y. Şafak, 25.8.2000

2- Akit Gazetesi, 10.6 1997. ST Petersburg Times dan alıntı

3- Coşkun, M.; Çakmak N., Attilâ İlhan la çeşitli konulardan... Milli Gazete 22-23-24.03.2003.

4-Vatandaş, A., Armagedon Türkiye İsrail Gizli Savaşı, Timaş yay., İstanbul, 1997, S;22- 28, 33-34, 46-55, 113-116

5- Altındal, A., Röportaj, 23-24 Aralık 1993, Yeni Günaydın.

6- Kandehlevi, M.Y, age. c.1. s:1783

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...