(Umran Dergisi)
"Bir
Taraftan dinimiz, ahlakımız, irfanımız;
Bir
taraftan seyfe makrun adlimiz, ihsanımız;
Yükselip
akvamı almış fevç fevç ağuşuna;
Hepsi
dalmış vahdetin aheng-i cuşacuşuna.
Emri
bil maruf imiş ihvan-i İslam‘ın işi;
Nehy
edermiş, bir fenalık görse, kardeş kardeşi."
Mehmet
Akif 16 Mayıs 1913
Bu
ülkede en basit konular bile gerilimi artırmakta, dil, üslup bozulmakta ve
kavga edilecek bir noktaya gelinmektedir. Asırlarca birlikte yaşayan, aynı
değerleri paylaşan, kanları toprakta karışıp toprağı besleyen, kız verip kız
alarak akrabalık bağları ile de iç içe geçmiş olan bir milletin, bir ümmetin
çocuklarının bugün birbirlerine kem gözle bakmasını nasıl yorumlamalıyız?
Bu
çalışmada; Kardeş kavramının kapsam alanını, iman edenlerin kardeşliklerinin
gerek ve yeter koşullarını, kardeş olmanın getirdiği sorumlulukları ana hatları
ile ele alıp inceleyeceğiz.
Değer
eksenli kardeşlik
Türkçe
sözlüklerde kardeş kavramı;
"1-
Aynı ana ve babadan olma veya yalnız ana yahut babası müşterek çocuklar,
2-
Ortak değerlere ve vasıflara sahip kimseler,"
olarak
tanımlamaktadır (1).
Tanımdan
görülebileceği gibi kardeşlik, biri kan merkezli diğeri değer merkezli olmak
üzere iki farklı şekilde tanımlanabilmektedir. Biz burada değer eksenli
kardeşliğin üzerinde duracağız.
En
genel anlamda inanç, iman, kardeşliği ortak değerler etrafında toplanan
insanların birbirlerine, ötekilere nazaran, ayrı bir sevgi bağı ile
bağlanmaları ve ayrı bir ilişki, dayanışma içerisinde bulunmalarıdır.
Değer
eksenli kardeşliğin anlam boyutunu gösteren en güzel örneklerden birini,
Kur‘an‘da Rum sûresinin 1-4 ayetlerinin nazil olmasına sebep olan İran-Bizans
arasındaki savaş ile ilgili olayda görebilmekteyiz. Mekkeli
müşrikler, kitap ehli olan Bizans‘ın mağlubiyetine sevinerek,
Müslümanlara meydan okurken kardeş kelimesini kullanmaları dikkat çekicidir:
"Siz
ve Hıristiyanlar Ehl-i kitapsınız, biz ve İranlılar ümmiyiz (kitap sahibi
değiliz). Bizim kardeşlerimiz sizin kardeşlerinizi tepelediler, biz de sizi
tepeleyeceğiz" (2)
Mekkeli
Müşrikler, İran‘ın putperest olmuş olması nedeniyle İranlıları kendilerine
kardeş; Bizans‘ı da, Ehl-i Kitap olmasından dolayı, Müslümanlara kardeş olarak
görmekte, İran‘ın zaferinden dolayı sevinmektedirler. Bunun karşısında Müminler
de Ehl-i Kitap olan Bizans‘ın putperestler karşısında yenilmiş olmalarına
üzülmektedir. İşte Rum sûresi 1-4 ayetleri, böyle bir psikolojik ortamda nazil
olmuştur.
Mekkeli
müşriklerle Müslümanlar arasında ortak payda olarak kan bağı vardı,
birbirlerinin akrabaları idiler. Böyle olmuş olmalarına rağmen değil kardeş
olma, arkadaş olmaları bile mümkün olmamıştı. Mekkeli müşrikler görmedikleri,
tanımadıkları, hiçbir kan bağı, akrabalık ilişkisi olmayan putperest İranlıları
değerler sisteminin ortak oluşundan dolayı kardeş olarak kabul etmişler ve
kendi kan bağı ile bağlı oldukları insanları, akrabalarını ret etmişlerdir.
Aynı tutum, davranış ve anlayış Müslümanlar için geçerli olmuştur.
Tarihte
bugüne kadar görülmüş en büyük değer, inanç eksenli bir kardeşlik örneği,
Müslümanların Mekke‘den Medine‘ye hicretiyle Medine‘de yaşanmıştır. Hz.
Peygamber kendi akrabalarının zulmünden kaçarak Mekke‘den Medine‘ye göç eden
(muhacir) Müslümanları, kendileri ile akraba olmayan Medine‘nin yerli
Müslümanları (Ensar) ile birbirlerine varis olabilecek bir hukukla
(başlangıçta) bire bir kardeşleştirmiştir. Ensar malını, mülkünü muhacirlerle
paylaşmıştır (59 Haşr 9).
Farklı
değer sistemleri mensupları, kendi içlerinde birbirlerini kardeş olarak kabul
etmektedirler. İman edenler kendi içerisinde; müşrikler (İnkar edenler,
münafıklar...) de kendi içerisinde kardeştirler.
Müminler/Müslümanlar
kardeştir
Müminleri
kardeş yapan bağ, Allah‘ın gönderdiği değerleri içeren Kur‘an‘dır ve Hz.
Peygamberin sünnetidir. Kur‘an-Sünnet merkezli bir dayanışma, onları kardeş
kılmış, her türlü ihtilafları onun hakemliğinde çözerek adaleti tesis etmişler
ve dağılıp parçalanmaktan kurtulmuşlardır. Kalpler bu ortak payda sayesinde
birbirlerine ısınmış, aradaki soğukluk sıcak bir sevgiye dönüşmüş, böylelikle
ateşe düşmekten, helak olmaktan kurtulmuşlardır. Böyle bir kardeşliğin
korunması için her bireye özel olarak görev ve sorumluluk yüklenmiştir:
"Mü‘minler
ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup - düzeltin ve
Allah‘tan korkup - sakının; umulur ki esirgenirsiniz." (49 Hucurat 10)
Hz.
Peygamber öneminden dolayı Müminler arasındaki kardeşlik sorumluluğunu,
anayasal bir sorumluluk olarak Medine Anayasası‘na (Madde 12-b, Madde 13, Madde
15) koydurmuştur (3).
‘Allah‘ın
Emrettiği Şekilde Kardeşler Olmak‘
İslam‘ın
istediği değer odaklı bir kardeşlik, ümmet şuurunu ortaya çıkarmıştır. Bu
noktada Hz. Peygamber‘in ‘Allah‘ın emrettiği şekilde kardeşler olun‘ şeklinde
yaptığı bir kavramsallaştırma çok önemlidir:
"Selamı
yaygınlaştırın, yemek yedirin, Allah Teâla hazretlerinin size emrettiği şekilde
kardeşler olun!" (4).
"Sakın
zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, haber
koklamayın, rekâbet etmeyin, hasedleşmeyin, birbirinize buğzetmeyin,
birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah‘ın kulları, Allah‘ın emrettiği şekilde
kardeş olun. Müslüman Müslüman‘ın kardeşidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez,
onu mahrum bırakmaz, onu tahkîr etmez. Kişiye şer olarak, Müslüman kardeşini
tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslüman‘ın malı, kanı ve ırzı diğer Müslüman‘a
haramdır.
Allah
sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize
bakar. Takva şuradadır- takvâ şuradadır, takvâ şuradadır, (eliyle göğsünü
işaret etti). Sakın ha! Birinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah‘ın
kulları kardeş olun. Bir Müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl
olmaz. "Pazarlığa girip yalandan fiyat yükseltmeyin". "Bölünüp
dağılmayın". "Birbirinize küsmeyin"(5).
Burada
Müslümanlara verilen emir/öğütlerde, ‘Allah‘ın emrettiği şekilde kardeş‘
olabilmek için Müslümanların nelere dikkat etmesi gerektiği açıklanmaktadır.
Bunlara dikkat edilmezse toplumsal bünye tahrip olacak, birlik, beraberlik,
dirlik ve dayanışma yok olacaktır. Çünkü müminler, Hz. Peygamber‘in tabiriyle,
bir bedenin organları, bir bütünün parçaları gibidir:
"Birbirlerini
sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü‘minlerin
misâli, bir bedenin misâlidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar
uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler."(6)
"Müslüman
müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez.
Her biriniz, kardeşinin âyinesidir, onda bir rahatsızlık görürse bunu ondan
izale etsin."(7)
Bu
şuurun meydana gelebilmesi için müminler, sıdk ve Birr sahibi olmalıdırlar (8).
Hz. Peygamber‘in bir vasiyeti olan Veda Hutbesi‘nde, Müslümanların kardeş
olduğunu vurgularken kardeşliği bozacak davranışlardan kaçınılması üzerine
özenle vurgu yapmıştır (9).
Sonuç:
İman edenlere karşı kalbimizdeki kini söküp atmak
Bugün
her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliği muhtacız. Ayrıntılarda boğulup
bütünü gözden kaçırmamalıyız. Sahip olmamız gereken birlik ve beraberlik için
geçmişte, sekülerleşmiş olanların sebep olduğu kin ve nefreti bir tarafa
bırakıp ‘Allah‘ın emrettiği şekilde kardeşler‘ olmalıyız:
"Bir
de onlardan sonra gelenler, derler ki: «Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman
etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman etmiş olanlara karşı
bir kin bırakma." (59 Haşr 10)
Ancak
böyle bir kalbi yönelme ile Allah kalplerimizi birbirine ısındıracak, kardeşlik
duygularımızı pekiştirecektir:
"Allah‘ın
ipine hepiniz sımsıkı yapışın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah‘ın sizin
üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin
arasını uzlaştırıp - ısındırdı ve siz O‘nun nimetiyle kardeşler olarak
sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı.
Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini işte böyle
açıklar." (3 Al-i İmran 103)
İşte
bunun için bugünkü beş vakit namazlı, niyazlı Müslüman Türk ve Kürt
kavmiyetçilerini, bu ayet ve hadislerden gerekli dersi almaya, Allah‘tan korkup
sakınmaya ve ‘Allah‘ın emrettiği şekilde kardeşler‘ olmaya çağırıyoruz.
Unutulmaması
gereken en önemli nokta, öldükten sonra bu dünyada yaptıklarımızın hesabını,
hesap gününde mutlaka vereceğimizdir.
Kaynaklar
1-
Doğan D.Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, Pınar Yayınları, İstanbul, 2005
2-
(734)- Tirmizî, Tefsir, Rum (3190).
3-
Hamidullah M., İslam Peygamberi, İrfan Yayinevi, İstanbul,1972
4-
Kütüb-ü Sitte, 3252, 6955 Nolu Hadisler
5-
(3312)- Buharî, Nikâh 45, Edeb 57, 58, Ferâiz 2; Müslim, Birr 28-34,
(2563-2564); Ebu
Dâvud,
Edeb 40, 56, (4882, 4917); Tirmizî, Birr 18, (1928).
6-
(3336)- Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66, (2586).
7-
Buhari - (3352)- Tirmizî, Birr 17, 18, (1927, 1928, 1930); Müslim, İman
95, (55).
8-
Kütüb-ü Sitte 3849, 7152 Nolu Hadisler.
9- Tirmizî, Fiten 2, (2610); Tefsir 2, (3087); Müslim, Hacc, 194, (1218).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder