1 Ekim 2023 Pazar

ERGENLİK DÖNEMİNİN KAVRAMSAL ANALİZİ

(Umran Dergisi)

 

“Andolsun ki; Yûsuf’ta ve kardeşlerinde, soranlar için nice ayetler vardır.” (12 Yûsuf 7)

  

Gençlik “kişiliğin, kimliğin, şahsiyetin” inşa edildiği ve insanların mecburen geçtikleri hayatın çok önemli bir aşaması ve çocukluktan yetişkinliğe geçiş köprüsüdür. Ergenliğin bir geçiş evresi olduğu göz önüne alındığında tüm geçişler gibi sıkıntısız, sancısız bir geçiş, değişim gerçekleştirmek o kadar kolay değildir. O nedenle ergenlik bir bütün olarak göz önüne alınmalıdır. Bu geçiş evresinde ergenler “fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel, ahlaksal ve ruhsal” açılardan ciddi değişim geçirirler. Bu değişim, dengeli ve kararlı bir şekilde bütün boyutları ile olumlu bir istikamette gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde nesil sorunu ile karşı karşıya kalınabilir.

Geçen ay “kuşak tanımı ve sınıflandırılması, genç tanımı, gençliğin özellikleri, çocukluk, özdeşleşme ve rol model” konuları ele alınıp incelenmişti. Bu yazıda, gençlikte kimlik ve kişilik arayışını yakından ilgilendiren ergenliğe ilişkin kavramsal bir analiz yapılacak, ergenliğin farklı aşama ve evreleri değerlendirilecek; sonuç kısmında Hz. Yûsuf örnekliği üzerinde durulacaktır.

İnsan Hayatının Evreleri

İslâm dünyasındaki çalışmalarda biyolojik yaşa bağlı olarak insan hayatı ile ilgili genel bir tasnif, tam bir mutabakat olmamakla birlikte yapılmıştır. Yaşa bağlı sınıflandırma değişken olmakla birlikte, Tablo 1’de görülmektedir.[1] Batı dünyasına ait tasnifler, İslâm dünyasındakinden farklıdır. Batı’da bu konuda çalışan Erik Erikson, “İnsan gelişimi ile ilgili 8 basamak tanımlamıştır.”[2] Karşılaştırma yapabilme açısından onun da tasnifi, Tablo 1’e yerleştirilmiştir.

 

Tablo 1: Yaşa Bağlı Olarak İnsan Hayatının Dönemleri

MÜSLÜMAN İLİM ADAMLARI

BATILI İLİM ADAMLARI

EVRE/DÖNEM İSMİ

YAŞ GRUBU

EVRE/

DÖNEM İSMİ

YAŞ

GRUBU

KIZ/

KADIN

OĞLAN/

ERKEK

Bebeklik/sabâvet

0-2

0-2

Bebekler

0-2

İlk çocukluk/tufûlet

2-6

2-6

Yeni yürümeye başlayan çocuklar

2-4

Son Çocukluk/murâhaka

6-11

6-13

Okul öncesi çocuklar

4-6

Buluğ öncesi/şebâbet

11-13

13-15

Okul çağları

6-11

Ergenlik

Ergenlik/buluğ başlangıcı/şebâbet-fütüvvet

13-15

15-17

Erken ergenlik

11-14

Ergenlik ortası/ şebâbet-fütüvvet

15-18

17-19

Orta ergenlik

15-17

Ergenlik sonları/ şebâbet-fütüvvet

18-21

19-21

Geç ergenlik

18-20

Yetişkinliğin başlangıcı/

 eşüdd-fütüvvet

21-35

21-35

Genç yetişkinler

20-40

Yetişkinliğin ortası/

 kühûlet

35-50

35-50

Orta yaşlı yetişkinler

40-65

Yetişkinliğin sonları/

kühûlet

50-65

50-65

 

 

İhtiyarlığın başı/ şeyhûhet

65-75

65-75

Erken yetişkinler

65 yaş ve üstü

İhtiyarlık sonu/heram

75 ve üstü

75 ve üstü

 

 

Tablo 1’de de görülebileceği gibi Erikson’ın yaklaşımında ergenler, yaş olarak alt gruplara ayrılmamıştır. Oysa İslâm dünyasında ergenlik alt gruplara ayrıldığı gibi döneme ilişkin biyolojik, psikolojik durumlarını yansıtacak şekilde de farklı kavramlar kullanılmıştır. Dikkat çeken bir başka özellik de İslâm âlimleri buluğ öncesiyle ergenlik dönemlerinde kız ve erkek çocukların yaş aralıklarının farklı olduğunu, kız çocukların erkek çocuklara nazaran daha erken ergenliğe girdiği düşüncesindedirler. 

Gençlerin Ergenlik Dönemlerinin Kavramsal Analizi

Ulusal ve uluslararası düzlemdeki tüm çalışmalarda Ergenlik, çocuklukla yetişkinlik arasında yaşanan bir dönem” şeklinde tanımlanmaktadır.[3] Ancak bunun neden belli bir zamanda başladığı bilinmemektedir: “Hiç kimse buluğ çağının neden belli bir zamanda başladığını bilememektedir. Ama bu durum, beyinde yer alan ve hipotalamus adı verilen bölgede meydana gelen değişimlerle yakından ilgilidir.”[4]  Bir dönemden diğerine geçiş aşamalıdır ve merdiven basamakları gibi kesin çizgiler şeklinde bir değişim vuku bulmaz.  

Bir başka önemli nokta Tablo 1’de ergenlikle ilgili verilen yaş aralıklarında değişmeler meydana gelmekte, ergenlik yaşı daha erkene doğru bir kayma eğilimi göstermektedir. Buna bağlı olarak kızların adet görme yaş aralığı (11-15) da değişmektedir. Bu durum bazı çevresel etkilerden dolayı oluşmaktadır: “Gıdalarda hormonların rastgele ve yaygın kullanılması. Daha iyi beslenme. Medyadaki cinsellik bombardımanı.”[5]

Tablo 1’de de görülebileceği gibi kızlar, erkeklerden 2 yaş daha erken, ergenliğe girmektedirler. Çalışmamızda ana konu, ergenlerde kimlik ve kişilik oluşumudur. Bu nedenle Tablo 1’deki ergenlik öncesi ile ergenlik çalışmamızın kapsam alanını belirlemektedir. Tabloda da görülebileceği gibi ergenlik yaşa bağlı 3 alt dönemi bünyesinde barındırmaktadır: Ergenlik başlangıcı, ergenlik ortası ve ergenlik sonu. Bu noktada Batı dünyasındaki tasnif ile İslâm dünyasındaki tasnif aynı olmakla birlikte yaş sınırlarında bazı farklılıklar mevcuttur. Batı’daki çalışmalarda erken ergenlik (ergenlik başlangıcı) 11-14 yaş aralığı, orta ergenlik (ergenlik ortası) 15-17, geç ergenlik (ergenlik sonu) 18 yaş ve üstü kabul edilmektedir.[6] Her iki kesimde bu şekilde bir yaş aralığı belirtilmesine rağmen hem alt hem de üst sınırlarda kesin bir uzlaşma söz konusu değildir. Bu konudaki kıstaslar üzerinde evrensel bir uzlaşma yoktur.

Bu yazıda gençlerin ergenliğine ağırlık vermekteyiz. Bununla birlikte ergenlik, son çocukluk (murâhaka) döneminin devamı olduğu için ergenliğin şekillenmesinde bu ön aşamanın etkisi söz konusudur. Çünkü Kur’ân’da bazı peygamberlerin bu dönemine ilişkin ilginç özelliklere dikkat çekilmektedir. O nedenle bu evre ile ilgili kısa bir bilgi vermekte fayda vardır.

Son Çocukluk (Murâhaka, Şebâbet)

Son çocukluk/gençliğin ilk devresi, raheka kökünden türetilen mürâhik kelimesiyle ifade edilmekte ve 6-13 yaşlarını kapsadığı kabul edilmektedir. Bu dönemde biyolojik, ruhsal, zihinsel, kültürel ve ahlaki değişim ve dönüşüm başlamakta ve çocuk ergenliğe girişe hazırlanmaktadır. Ergenliğin alt yapısını oluşturduğundan dolayı bu aşamanın aile, toplum tarafından çok dikkatli bir şekilde düzenlenip, organize ve disiplinize edilmesi gerekmektedir. Beyin ve hormonal yapılarda değişiklikler meydana gelmeye başlamıştır. Çocuk yeni bir devreye hazırlanmaktadır. Geçiş aniden adım fonksiyonu şeklinde olmamakta, kademeli/sürekli bir değişim meydana gelmektedir. Aile büyüklerinin ve toplumun bu değişim gerçeğini çok iyi görmesi, izlemesi ve değer sistemi, kültür ve medeniyet kodları bağlamında gerekli tedbirleri alması gerekmektedir.

Bu dönemin ne denli önemli arz ettiğini, bazı peygamberlerin ergenlik öncesindeki bazı uygulamalarına Kur’ân’ın yer vermesinden anlayabiliriz: Hz. İbrahim (21 Enbiyâ 51), Hz. İsmail (37 Sâffât 102), Hz. Yûsuf (12 Yûsuf 5), Hz. Musa (26 Şu’arâ 18), Hz. Süleyman (21 Enbiyâ 79).  Hz. Ali dokuz yaşında müslüman olarak Hz. Peygamber’in yanında yer almıştır. Ayrıca Hz. Peygamber (s.), on dört yaşındakilerin Uhud Savaşı’na katılmasına izin vermemiştir. Hz. Peygamber’in kararından hareketle İslâm âlimleri genelde, murâhakanın üst yaş sınırını on dört kabul etmişlerdir.[7]

Ergenlik Sürecinin Dönem ve Alt Evreleri

İslâm âlimleri Arapça ve Kur’ân’da kullanılan kavramları göz önüne alarak ergenlik sürecini 3 ana döneme; ergenlik başlangıç aşamasını 4, ergenlik ortası aşamasını 3 alt evreye ayırarak incelemişler; her dönem ve evre için farklı kavramlar kullanmışlardır. Genelde Arapçada ve özelde Kur’ân-ı Kerîm’de ergenliğin bu üç safhası ve safhalara ilişkin alt evreler için kullanılan kavramlar Tablo 2’de verilmektedir.

Tablo 2’de yer alan kavramlar aşağıda tekrar verilmektedir: Ergenlik başlangıcı için kullanılan kavramlar: Bâliğ, halîm, ğulâm, cereyan. Orta gençlik için kullanılan kavramlar: Fetâ, reşîd. Son gençlik için kullanılan kavramlar: Eşüdd.[8] Bu kavramsal yapının dağılımı ve muhtevası, ergenlikte meydana gelebilecek değişimin muhteva ve istikametine ilişkin özel bir fikir vermektedir.

 

Tablo 2: Ergenlik Dönemleri ve Evrelere İlişkin Kullanılan Kavramlar

DÖNEMLER

DÖNEM İÇİ EVRE/ BOYUT

KULLANILAN KAVRAMLAR

ERGENLİK ÖNCESİ/SONÇOCUKLUK

 

Murâhaka

ERGENLİK BAŞLANGICI /

ERKEN ERGENLİK

Birinci

Belâğ, Bâliğ

İkinci

Hulm, Halîm

Üçüncü

Ğulme, Ğulâm

Dördüncü

Cereyan

ERGENLİK ORTASI /

ORTA ERGENLİK

Birinci

Fetâ, Fütüvvet

İkinci

Rüşd, Reşîd

Üçüncü

Şebâbet, Şâbb

ERGENLİK SONU / GEÇ ERGENLİK

 

Eşüdd

 

Kur’ân’da ergenlik öncesi /son çocukluk için 1, erken ergenlik/ergenlik başlangıcı dönemi için 4, ergenlik ortası/orta ergenlik için 3 ve ergenlik sonu/geç ergenlik için 1 kelime kullanılmaktadır (Tablo 2). Özellikle ergenlik başlangıcı ve ergenlik ortası dönemleri için birden fazla kelime kullanılması, bu dönemlerin kendi içinde farklı değişim aşamalarının var olduğu anlamına gelmektedir. Gençte bu dönemlerde farklı boyutta, eksende ya da düzlemde birtakım değişimler olmaktadır. Değişimlerdeki farklılıklar, gençte biyolojik, psikolojik ve ruhsal değişime sebebiyet verecek farklı organların, yapıların devreye girdiği anlamına gelmektedir. Beynin farklı bölgeleri ile farklı hormonlar ve farklı biyolojik organlar etkin hâle gelip gencin duygu, düşünce ve zihin dünyasını etkileyebilmektedir. Özellikle sinir sistemi, beyin, cinsel organlar ve hormonal sistemlerde meydana gelen değişim ve etkinlikler, genelde tüm insanları özelde de ergenliğe girmiş gençleri ciddi bir şekilde etkilemektedir.[9] Aşağıda ergenlik ana dönem ve alt evrelerini kavramsal bazda analiz ederken bu olgu unutulmamalıdır.

Ergenlik Başlangıcı/Erken Ergenlik

Kur’ân’da ergenlik başlangıcı/erken ergenlik için dört farklı kavram kullanılmaktadır: Bâliğ, halîm, ğulâm, cereyan. Bu kavramlar, ergenliğin başlangıç döneminde dört boyutta/eksende ya da dört düzlemde birbirini etkileyen değişimin varlığına dikkat çeken evreler olarak değerlendirilmektedir. Kavramların anlamları ve oluşturdukları alanlar, gençteki farklı değişimler hakkında bize önemli bilgiler vermektedir. Kavramların dikkat çektiği boyutlara bakarak bir yol haritası çizilebilir. Kelimelerin bir sözlük anlamları, bir de ıstılahı anlamları vardır. Her iki anlam yapısı bize gençteki değişimlerin konusu, kapsamı, boyutu, ağırlığı ile ilgili önemli bilgiler, mesajlar vermekte ve bir çerçeve ortaya koymaktadır. Aşağıdaki kavramsal analizlere bu açıdan yaklaşılmasında fayda vardır.

 Ergenlik Başlangıcı/Erken Ergenlik Birinci Boyut/Evre (Belâğ, Bâliğ)

Belâğ/bülûğ kelimesinin sözlük anlamı “ulaşmak”, “iş gayesine varmak” anlamındadır. Fıkhi/ıstılahı anlamı ise, “bir kimsenin çocukluk dönemini bitirip ergenlik çağına ulaşması demektir.” Buluğ çağına ulaşan kimseye de balîğ denmektedir.[10] Ergenlik yaşı çocuğun vücut yapısına, iklim şartlarına, içinde bulunduğu sosyokültürel yapıya ve alınan gıdalara bağlı olarak değişmektedir.

Ergenlik başlangıcı/erken ergenlik son çocukluğun bitmesi ile başlayan yeni bir dönemdir. Çocukluğa nazaran daha olgun tutum, tavır ve duruş sergileme hâli söz konusudur. Kavramın içerdiği “ulaşma” boyutu, gencin “düşünce yeteneğini geliştirme”, “daha tutarlı konuşma”, “fiziksel güçlenme”, “hâl ve hareketleri iyileştirme”, “sorumluluk alma ve gereğini yapma şuuru” gibi özellikleri kazanmakla alakalıdır. Çocukta meydana gelen, biyolojik, ruhsal ve zihinsel değişim, olumsuz dış etkenler olmadığı takdirde, bu hedefe dönük bir arzu, istek ve yönelimin ortaya çıkmasına imkân vermektedir. Bunlar ulaşmak istediği yeni durumlardır. Dolayısıyla belâğ kavramı çocukluktaki beceriksizlik, çaresizlik ve başkasına muhtaçlık gibi zaafların terk edilip bağımsız bir kişi olarak kendi işlerini kendisinin yapması eğiliminin öne çıkması gerektiği bir döneme işaret etmektedir. Beyin ve hormonlar, biyolojik yapı, dış etkenlerden arınmış olabilse çocuğun saf fıtrat hâlinin yönelebileceği, gidebileceği istikamet bu olabilecektir.

Ergenlik Başlangıcı/Erken Ergenlik İkinci Boyut/Evre: (Hulm, Halîm)[11]

Hulm/hulüm; h-l-m, “Rüya görmek, ihtilam olmak; deriden kene çıkarmak; yavaş, sakin, sabırlı, ağırbaşlı ve yumuşak davranışlı olmak”; hâlim ise bu kökten türemiş olup “çok sakin ve çok ağırbaşlı” demektir. “Çoğulu hulema ve ahlâmdır.” Erken ergenliğin ikinci evresinde/boyutunda kullanılan kavramda dikkat çeken en temel özeliklerden biri, “rüya görmek”, “ihtilam olmaktır.” Bu durumda bu boyutta/evrede şehevi duygular uyanmakta, karşı cinse eğilim belirtileri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Gencin bünyesinde hem “birinci” hem de “ikincil cinsel değişiklikler” meydana gelmeye başlamıştır.[12] (Tablo 3, Tablo 4)

Beynin değişik bölgeleri ile yeni hormonal yapılar, cinsel organlarla ilgili karar mekanizmaları aktif hâle gelmektedir. Gençteki bedensel değişimlerden dolayı, genç görsele yönelmekte şekil bozukluğu olup olmadığı ile aşırı ilgilenebilir. Genç gelişmelere bağlı olarak içe kapanır, odasına kapanır, susar, kimseyle görüşmek istemeyebilir. İçe kapanma, kontrol altına alınmazsa depresyona sebebiyet verecek bir boyuta ulaşabilir. 

Tablo 3: Ergenlerde Birincil Cinsiyet Özelliklerinin Gelişim Basamakları

ERKEKLER

KIZLAR

     YAŞ ARALIĞI

BİRİNCİL CİNSİYET   ÖZELLİKLERİ

YAŞ

ARALIĞI

BİRİNCİL CİNSİYET ÖZELLİKLERİ

11.5-13

Penis gelişiminin başlaması

10-11

 

13-16

Penis, testisler er bezi torbası, prostat, meni kesesi oluşumu

11-14

Menarş (İlk adet)

İlk boşalma

16-18

 

14-16

 

  

Tablo 4: Ergenlerde İkincil Cinsiyet Özelliklerinin Gelişim Basamakları

ERKEKLER

KIZLAR

      YAŞ ARALIĞI

İKİNCİL CİNSİYET ÖZELLİKLERİ

YAŞ

ARALIĞI

İKİNCİL CİNSİYET ÖZELLİKLERİ

11.5-13

Testis, testis torbası gelişimi

10-11

Anı boy uzaması

Pupik bölge tüylerinin oluşması

Pupik bölge tüylerinin oluşması

Göğüs bölgesi renginin hafifçe koyulaşması

Göğüs ve göğüs uçlarının belirginleşmeye başlaması

Göğüsleri hafifçe büyümesi (Bu durum daha sonra yok olur.)

 

Ani boy uzaması

 

13-16

Koyu renkli düz pubik bölge tüyleri

11-14

Koyu renkli düz pubik bölge tüyleri

Erken ses değişimleri

Seste derinleşme

Kıvırcık pubik bölge tüyleri

Kıvırcık pubik bölge tüyleri

Koltuk altı tüylerinin oluşmaya başlaması

En fazla boy atılan dönem

Yüzde sivilcelerin görülmesi

Göğüs ucunun büyümesi, renginin belli olması

16-18

Koltuk altı tüylerinin hızlı gelişimi

14-16

Koltuk altı tüylerinin oluşumu

Fark edilir ses değişikliği, ses kalınlaşması,

Göğüslerin yetişkin göğsü biçimini alması

Sakal gelişimi

 

Saç çizgisinin belirginleşmesi

 

Kasların gelişmesi, kemiklerin irileşmesi

 

 

 

Şehevi duygulardaki uyanış gencin duygularında ve değerlendirmelerinde, akli melekelerini kullanmada birinci boyuttaki/evredeki saflık, sakinlik ve yumuşaklık hâlinin olumsuz etkilenmesine ve gencin gelgitler yaşamasına sebebiyet verebilir. Karşı cinse yönelmesinde ölçü kaçabilir. Şehevi duyguları tatmin etmede yanlış yol, tavır, usul ortaya koyabilir. Dolayısıyla gerekli tedbirler alınmadığı takdirde bu eksende/evrede genç bir iç çatışmanın içine girebilir, gelgitler yaşayabilir, ruhsal ve zihinsel bunalımlar yaşayabilir. Gerekli tedbirler alındığı, uygun ortam ve şartlar sağlandığı takdirde de genç olumsuz duygu, düşünce ve davranışları “deriden kene çıkarmak” gibi zor bir eylem sergileyerek akli melekelerini kademeli bir şekilde geliştirip daha ağırbaşlı, halim, oturaklı bir genç olma istikametinde yol alabilir.

Ergenlik Başlangıcı/Erken Ergenlik Üçüncü Boyut: Ğulme, Ğulâm[13]

Ğulâm, “ergenliğe ulaşan kız/erkeğin daha çok cinsi his ve heyecanını, şehvet ve onunla baş etme mücadelesini, duygusal çalkantılarının varlığını” ifade etmektedir.  Bu boyutta/evrede şehvet duygusu çok daha fazla baskın olup gençte ciddi dalgalanmalara, cereyanlara, çalkantılara, gelgitlere neden olabileceğinden bir sonraki evreyi ciddi bir şekilde etkileyebilecektir.

Bu dönemde genç 0,1 (doğu-yanlış) mantığına göre düşünür. Bir şey ya doğrudur ya da yanlıştır; ara tonlar yoktur. Keskin davranışlar ortaya çıkabilir. Kendinden şüphe edebilir, kendine güveni kaybolabilir. Gelecek korkusu etkin hâle gelip içe kapanabilir. Arkadaşlarından ve ebeveynlerinden kaçabilir, uzaklaşabilir. 2. Evrede gerekli tedbirler alınmış ise bu evre en az zararla atlatılabilir.

Ergenlik Başlangıcı/Erken Ergenlik Dördüncü Boyut/Evre: (Cereyan)[14]

Cereyan kelimesinin sözlük anlamı: “1. bir tarafa doğru akış, akıntı, akım; 2. geçiş, gidiş, 3. olma, meydana gelmedir.” Bu anlamlar göz önüne alındığında ergenliğin başlangıç aşamasının dördüncü evresi, son evre, hayatın inişli-çıkışlı seyrinden habersiz yaşayan çocukların yeni bir hayata doğru kararlı bir şekilde yönelmesi gerekmektedir ki hayatın zorluklarını aşabilsin. Bir sonraki aşama, orta ergenlik olup gencin üzerine etki edecek olan faktörler çok daha fazla olacaktır. Bu evrede ana mesaj velilere/ebeveynlere verilmek istenmektedir. Dosdoğru yol üzerinde olup gencin fıtratını bozan engelleri, tuzakları kaldırın.

Orta Ergenlik/Orta Gençlik

Ergenliğin ortasındaki gençlik (orta gençlik) için üç temel kavram kullanılmaktadır: Fütüvvet-fetâ, rüşd-reşîd, şebâbet-şâbb. Dolayısıyla orta gençlik aşamasının 3 alt evresi ya da boyutu var demektir.

Orta Ergenlik/Orta Gençliğin Birinci Boyutu/Evresi: (Fütüvvet, Fetâ)[15]

Fetâ kelimesi ile ilgili dikkat çeken bir özellik, Kur’ân-ı Kerim’de genç/gençlik manasına gelen kelimeler içerisinde en çok kullanılan bir kelime olmasıdır.[16] Fetâ’nın sözlük anlamı, “1. genç, yiğit, er, kız; 2. fütüvvet yoluna girmiş kimse; 3. fütüvvet sahibi, kerem sahibi” demektir. Fütüvvet ise “1. gençlik, delikanlılık, mertlik, yiğitlik, cömertlik, fedakârlık, mürüvvet, yardımseverlik; 2. bu esaslar üzerinde kurulmuş teşkilat, tarikat.”[17]

Başlangıçta tasavvufta bu kavram kişinin “dostların kusuruna bakmaması”, “herkesle iyi geçinmesi ve barışık olması”, “sofrasında yemek yiyen müminle kâfir arasında ayırım gözetmemesi”, “insanlara eziyet etmekten kaçınıp bol bol ikramda bulunması”; “iyilik ve cömertliği yayması, eziyet veren hususlardan vazgeçmesi”, “şikâyetlenmeyi terk etmesi”, “haramlardan sakınıp, güzel ahlâk ilkelerini hayat biçimi hâline getirmesi” şeklinde değerlendirilmiştir. Fütüvvet, İslâm dünyasında geçmişte çok önemli yaygın eğitim aracı olarak kullanılmış; Selçuklularda Ahilik teşkilatı şeklinde etkin bir rol üstlenmiştir.[18]

Bu kapsamda bu kavramların orta gençlik için kullanılması, ergenliğin başlangıcına göre daha ileri bir olgunlaşma düzeyinin hedeflenmesine işaret etme amaçlıdır. Burada mertlik, cömertlik ve yardımseverlik gibi hasletlerin öne çıkarılması gerektiğine dikkat çekme vardır. Bu özellikleri merkeze alıp yaymak, orta gençlikte istenen bir durum olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla ergenliğin bu döneminde, sadece fiziksel güzelliklerle yetinmek, tatmin olmak yeterli görülmemektedir.

Feta kökünden türemiş olan fetetün kelimesinin “küp, kap” manasına geldiği göz önüne alınırsa orta gençliğin birinci anlam boyutunun bir “kap” gibi düşünülmesi gerektiği anlamı öne çıkar. Orta gençlik bir kap gibi kendisine ne verilirse, içine ne konursa onu koruyup saklayabilir. İçinde konana bağlı olarak değer, önem kazanır, kıymetli olur. O nedenle hem kap çok sağlam yapılmalı hem de kap ve içindekiler bozulmayacak tarzda çok iyi korunmalıdır. Orta gençlik bir kap misali sağlamlaştırılıp kendisine aktarılan, verilen tüm değerler korunmalıdır. Fetâ kelimesinin orta gençlik için kullanılması ile daha başka özellikler de öne çıkarılmakta ve gençliğe bu özelliklerin verilip korunması istenmektedir: “bağnazlaşmama”, “özgürce düşünebilmek ve olayları yorumlamak, anlatmak”; “dava sahibi olmak”, “sofrasındakileri insanlarla paylaşabilmek ve bu konuda ayırım yapmamak”, “fedakâr olmak.”[19]

Fetva, fetâ kelimesinden türetilmiştir. Fetvanın sözlük anlamı, “bir olayın hükmünü açıklayan veya hükmünü koyan, güçlükleri çözen kuvvetli cevaptır.” Bunun yanı sıra “görüş sorma, görüş bildirme soru sorma” gibi anlamları da vardır. Istılahi anlamı ise “fıkhı bir meselenin dinî-hukukî hükmünü açıklama, fakih bir kimsenin, sorulan fıkhî bir meseleye yazılı veya sözlü olarak verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm demektir.”[20]

Ahmet İbn-i Hambel’e göre; “Bir kişinin fetva verebilmesi için beş şarta haiz olması gerekir: 1. İyi niyet sahibi olması, 2. İlim, hilm, vakar ve ciddiyet sahibi olması, 3. Kendinden ve bilgisinden emin olması, 4. Müslümanlar nezdinde itibarlı olması, 5. Toplumu ve insanları tanıması.”  “Fetva verecek kişinin bu özelliklere sahip olmasının yanı sıra fetva soran kişinin de sosyal, iktisadi, ruhi, ahlaki durumunu bilmesi; içinde yaşadığı toplumu, örf ve âdetlerini tanıması, vereceği cevabın yol açacağı fayda ve zararı göz önünde bulundurması gerekir.”[21]  

Orta gençlik için fetâ kelimesinin kullanılması ile ortaya çıkan bir başka özellik, orta gençliğin fetvacı tutum ve tavır sergileyebilen bir psikolojiye sahip olmasıdır. Orta gençliğin birinci evresinde ergen, fetva veren, fetva soran, hak, hukuk, adalet isteyen, arayan, haksızlığa isyan eden ve önceden öğrendiği her şeyi sorgulayan iddialı olan bir kimsedir. Bu dönemde anne babaya, çevreye ergen kötü davranabilir. Kimsenin kendisini anlamadığını, anlamak istemediğini söyler ve savunur. Bu devrede gençler, çevresindeki yetişkinlerin kusurlarını görme eğilimlidirler. Özellikle daha önceki evrelerde ana babaya duyulan hayranlık, gittikçe zayıflayabilir ve ana baba tenkit edilmeye başlanabilir. Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İbrahim fetâ vasfıyla zikredilen bir genç olarak toplumunun karşısına çıkıp toplumun var olan tüm değerlerini sorgulamış ve en büyüğü hariç var olan putları kırmıştır (21 Enbiyâ 60).

Orta Ergenlik/Orta Gençliğin İkinci Boyutu/Evresi: (Rüşd, Reşîd)

Rüşd’ün sözlük anlamı “erginlik, reşitlik, olgunluk” iken; ıstılahi anlamı, “maddi veya manevi olarak doğru yola girmek ve doğru yolda olmak” demektir. “Rüşd kavramı, sırât-ı müstakim, sebîlü’r-reşâd ve hüdâ ile eş, sebîlü’l-ğayy ile zıt anlamlıdır.”[22]  Rüşd kavramı türevleri ile birlikte Kur’ân’da 19 kez geçmekte olup “iman, hak ve hidayet” (2 Bakara 250), “fayda” (72 Cin 10), “doğru yol” (18 Kehf 66), “çıkış ve kurtuluş yolu” (18 Kehf 10) ve “akıl ve olgunluk” (4 Nisâ 6) anlamlarında kullanılmıştır.

“Rüşd, İslâm fıkhında dinî vazifeleri yerine getirebilme ve malı kontrol edebilme yaşının ölçüsüdür.” Buluğa erişme kabul edilen bu aşamayı ele alan İslâm âlimleri, rüşd döneminin alt sınırını buluğ kabul etmiş ve fakat üst sınırında bir mutabakat sağlayamamıştır. İmam-ı Azam’a göre rüşt yaşının üst sınırını 25’tir.  Rüşd yaşı ülkelere bağlı olarak 17- 21 aralığı şeklinde öne çıkmaktadır.[23] Râşid-Reşîd’in kökü r-ş-d olup “doğru yolu bulup girmek, doğru yolu göstermek, öğretmek anlamına” gelmektedir. Râşid ise, ‘doğru yolda olan, akıllı, baliğ’ demektir. “Râşid şirk, küfür, nifak, fısk ve isyanı terk edip iman eden, doğru yolda olan, salih ameller işleyen akıllı kimse anlamındadır. Reşîd, “söz ve fiillerinde isabetli olan, hakîm, doğru yolu gösteren, öğreten; yardımcısı olmadan bütün işleri en güzel bir şekilde yöneten, tedbirli olan demektir.”[24]

Orta ergenliğin/orta gençliğin ikinci boyutu/evresi için rüşd, reşîd, râşid kavramlarının kullanılması, birinci aşamaya göre daha ileri boyutta bir değişim imkânına, özelliğine ve yapısına gencin sahip olabileceği anlamına gelmektedir. Bir hedef ortaya konmaktadır. Gençle ilgili gerekli şartlar, ortam hazırlandığı ve kendisine yardımcı olunduğu, üzerine etki edebilecek olumsuz ortam ve faktörler ortadan kaldırıldığı takdirde bu yola çok kolay girebilecektir. Dolayısıyla ergenliğin bu döneminde gencin, bir önceki aşamadaki sorgulama gücü ve yönü iyi yöneltilebilirse, bu aşama çok daha iyi ve güzel değişimlerle sonuçlanabilecek demektir. Gencin bünyesindeki gerek yazılımsal ve gerekse donanımsal yapı buna imkân vermektedir. Bu düzeydeki bir genç, kendi faydasına ve zararına olan şeylerin farkına varmış ve kendi yararına olabilecekleri seçme iradesine sahiptir. Hakla batılı birbirinden ayırabilecek bir olgunluğa ulaşmıştır. 

Orta Ergenlik/Orta Gençliğin Üçüncü Boyutu/Evresi: (Şebâbet, Şâbb)

Genelde şâbb, genç, delikanlı, civan; şebâb/şebabet, gençlik anlamına gelmektedir.[25] Bunun yanı sıra şebâb kelimesi,desteklemek”, “ateşin alevlenmesi”, “harbin alevlenmesi” manalarına da gelmektedir.[26]

Orta gençliğin 3. boyutu/evresi için kullanılan şebâb kelimesinin anlam boyutlarına baktığımızda, gencin ulaştığı nokta itibariyle bağımsız bir kimlik ve kişilik kazanma eğilimine girdiği söylenebilir. Kendi başına karar vermek, verdiği kararlara saygı gösterilmesini isteyen biri olma istikametinde yol almaktadır. Bu aşamada ayrıca ilişki kurduğu insanları, aile büyüklerini değişik sorunları çözme konusunda gerektiğinde destekleyen, gerektiğinde sorgulayıp karşı çıkan, onlarla tartışabilen, onlara muhalefet edebilen, kendisi ile istişare edilmesini, değer verilmesini isteyen bir yaklaşım sergilemek istemektedir. Bu devrede ayrı bir kimlik ve kişilik sahibi fert olduğunu gösterme, ortaya koyma eğilimi içgüdüsel olarak öne çıkmaktadır. Çünkü gençliğin son aşamasına geçmek üzeredir. Tabiatıyla ulaştığı biyolojik, zihinsel, ruhsal aşama ayrı bir kimlik ve kişiliğinin var olması gerektiğini ortaya koyma noktasında onu zorlamaktadır. Diğer taraftan ulaştığı cinsel boyut, onu karşı cinse yönelme konusunda zorlayacak ve gelgitler yaşamasına sebebiyet verebilecektir. Çocuk sahibi olma, baba/anne olma ve aile kurma içgüdüsü baskın olmaya başlamaktadır.

Orta ergenliğin bu üç boyutunu göz önüne aldığımızda gerekli destek, yardım ve yönlendirme aile ve çevre tarafından yapıldığı takdirde genç, ergenlik sürecinin son aşamasına çok daha iyi bir donanım, birikim, sabır ve sebatla ulaşabilecektir; olgun bir kimlik ve kişilik sahibi olabilecektir.

Ergenlik Sonu/Geç Ergenlik/Son Gençlik

Ergenliğin son aşaması için Kur’ân’da sadece eşüdd kavramı kullanılmıştır. Bu dönem için tek bir kelime kullanılmasının muhtemel manası, anlamı ve hikmeti, ergenliğin son aşamasında, gerekli değişim ve dönüşüm olumlu ya da olumsuz bağlamda tamamlanmıştır. Bir şekillenme meydana gelmiştir.

Eşüddün sözlük anlamı, “insanın ergenlik devresi 18 ila 30 yaş arası” demektir.[27] Kur’ân-ı Kerim’de geçen eşüdd kelimesinin kökü şeddedir. “Taşıdı ve yüklendi” anlamına gelmektedir. Eşüdd kelimesi 3 anlamı bünyesinde barındırmaktadır: 1. İdrak/buluğ/ergenlik (12/22; 6/15); 2. İşini ve kuvvetini toplama, gençliğinin sonuna gelme (28/14; 6/152; 17/34), 3. Aklı, idraki, bilgisi, bünyesi zirve noktasına ulaşma (12/22; 18/14; 46/15), süratle gitme (14/18).[28]

Ergenliğin son evresi için tek bir kavramın, eşüdd, kavramının kullanılmasının sırrı onun içinde barındırdığı anlamlarda gizlidir. Bu aşamada genç, olgunluğa ulaşmış ayrı bir kimlik ve kişilik sahibi, bağımsız bir kişi olmuştur. Güçlü bir şahsiyete sahip olup kendine güveni tamdır (47/4, 28/14), tam olmak zorundadır. Güçlüklerin, sıkıntıların üstesinden gelebilecek gücü kendinde bulmaktadır. İş ve aile sorumluluğunu üzerine alma cesareti ve güveni vardır.

Kur’ân’daki bu ayetlere bakıldığında gençliğin son dönemi/son aşaması, yirmi beş-otuz yaş aralığı olup (İbn Abbas’a göre “eşüdd”ü, otuz üç yaş”ı ifade etmektedir.[29]) kemale ulaşılmıştır. Değişim olumlu bir şekilde tamamlanmıştır. (Şekil 1)

 


Şekil 1: Ergenlik Çağının Safhasının Fıtrat Merkezli Değişik Aşama ve Evreleri

 

Olaylar ve kişiler önceden siyah-beyaz bakış açısıyla ele alınırken, ergenliğin son döneminde daha esnek değerlendirilmeler yapılır. Her şeyin gri tonları göz önüne alınmaya başlar. Bir dönem mükemmel görülen şahısların kusurları, eksikleri görülmeye başlanır.  Ergenlik iyi yönetilemediği zaman ortaya ruhsal/psikolojik bunalım ortaya çıkabilir. Bunun tezahürü, içe kapanıklık, aşırı hassasiyet, hüzün, küstahlık ve kaçak güreşmek ve asi ruhlu olmaktır: “Genç herhangi bir yetişkinin kendisini anlamadığını hissettiği ve kendi iç dünyasının karmaşık duygularını dışa vurmaktan korktuğu zaman içe kapanıktır. (Çünkü gülünç olmaktan çekinir.); aşırı hassastır (Çünkü kendisini gerçekten anlayamayanların müdahalesine içerler.); hüzünlüdür (Çünkü çoğu kez hiçbir şey yolunda değilmiş gibi gözükür.); asi ruhludur (Çünkü anne babanın yaşantısına karıştığını veya geçerli görmediği kuralları olduğunu düşünür.); küstahtır (Çünkü ancak bu yolla anne babasının onu kendi başına bırakacağı fikrindedir.) ve hatta kaçak güreşir (Çünkü doğrudan doğruya yüzleşmenin çok tatsız olduğuna ve bunun acıya yol açabileceğine inanır.).”[30] Ergenlik iyi yönetilemediğinde bir başka tehlikeli boyutu, zinaya yönelimdir. Zina buluğ çağına ulaşmakla başlayan biyokimyasal etkilerin sonucu ortaya çıkan, gayrimeşru bir ilişkidir.

Sonuç: Ergenlik Çağının Değişik Evrelerini Yaşamış Örnek Bir Genç: Hz. Yusuf 

Zina, “Meşru olmayan cinsi münasebettir.”; “aralarında nikâh bağı bulunmayan kadın ve erkek arasındaki cinsi münasebettir.”[31] Sözlüklerde tanımlanan zinanın/fuhşun kapsam alanı genişlemiştir. O nedenle zina/fuhuş ergenlikle beraber biyolojik bir ihtiyaç hâline gelen şehvet duygusunu gayrimeşru yollarla (İslâm hukukunda çerçevesi çizilen yolların haricinde), gidermeye çalışmak, cinsel ilişkiye girmek olarak tanımlanmasında fayda vardır.

Buluğ çağına/ergenlik dönemine ulaşmakla vücudun biyokimyasında meydana gelen değişimlerin (daha sonra incelenecektir) bir sonucu, kadın ve erkek arasında ortaya çıkan bir yönelim, bir uygulama hâlidir. Bu yönelimi meşru kılan, nikâh akdidir. Nikâh aktı olmadan kurulan her türlü cinsel ilişki, gayrimeşrudur ve İslâm’a göre haramdır. O nedenle Kur’ân’da “Zinaya yaklaşmayın!” çağrısı yapılmaktadır: “Zinaya yaklaşmayın, şüphe yok o, ‘çirkin bir hayâsızlık’ ve kötü bir yoldur.” (17 İsrâ 32)

Ayet, gayrimeşru cinsel bir ilişkiye insanı götürecek yolların önünü kesmekte, iman edenleri uyarmaktadır. Hz. Peygamber’in (s.) cinsel ilişkiye giden yolun, her aşamasını zina diye nitelemesi bu açıdan önemlidir: “Gözün zinası harama bakmak, dilin zinası fuhşu konuşmaktır. Nefis de o işi temenni edip istek duyar. Tenasül organı ise bunları ya doğrular veya o işi yapmayarak onları yalancı çıkarır.”[32] “Gözler zina eder, eller zina eder, ayaklar zina eder, tenasül uzvu zina eder.”[33] “Gözlerin zinası harama bakmaktır.”[34] “Dilin zinası müstehcen sözlerdir.”[35] “Bir kadın güzel koku sürünüp bunu hissetsinler diye bir topluluğa uğrarsa, zina etmiş olur.”[36]

Hadiste zina ile ilgili göz, dil, nefis ve tenasül organı olmak üzere 4 yapıdan/organdan bahsedilmekte; değer sistemi ile biyolojik yapı arasında ilişki kurulmaktadır. Hadiste dikkat çekici olan nokta tenasül organının kabul ya da reddetme gibi bir karar verme gücünün olmasıdır. Bugün cinsel organların “bel altı beyin”[37] diye isimlendirilmesinin sebebi, beyin ve değer sistemiyle ilişkisinden dolayıdır.  Gözün/bakmanın zinaya götüren yolun bir yol olduğu olgusunu, Hz. Peygamber’in (s.) Hz. Ali’ye yaptığı uyarıda da görmekteyiz: “Ey Ali! Bakışına bakış ekleme! Zira ilk bakış sanadır (günah olmaz); ama ikinci bakış aleyhinedir (günahtır).”[38] “Ey Ali! Arka arkaya bakma. Birinci bakışa hakkın vardır. Ama ikinci ba­kışa hakkın yoktur.”[39]

Hadise göre ilk bakış iradi olmayan bir bakıştır. Gözün görme fonksiyonunun sonucu, karar organı olan beyin devreye girmekte, erkeğin cinselliği ile ilgili olan testosteron hormonun salgılanmasını sağlayarak erkeğin kadına bakması eylemi gayrı iradi gerçekleşmektedir. Bu aşamada, ilk bakış/süreklilik içermeyen bakış aşaması, değer sistemi, kültür ve medeniyet kodları henüz devreye girmemiştir. Gayrı iradi bir durum olup tenasül organına doğru giden süreç henüz başlamamıştır. Bu cinsellikle ilgili biyokimyasal sistemle, değer sistemi arasındaki etkileşimin başlangıç aşaması olup gayriiradi bir durumdur. O nedenle de zina diye adlandırılmamaktadır. Tekrarı ve devamı, kararlı bir bakış/yöneliş olduğu için, fiili zinaya doğru yol alma olgusunu ortaya çıkarmaktadır.

Hz. Peygamber’in ilk bakışla ilgili yaptığı değerlendirmenin biyokimyasal boyutu olup bakmakla hormon salgılanması arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından önemlidir. Bugün yapılan araştırmalarda bu olgu ile karşılaşılmaktadır. Psikiyatrist Louann Brizendine’nin evliliğe karar veren kız ve erkek iki hastası [Nicole (kız), Ryan (erkek) ile ilgili aktardığı bir olay, yukarıda geçen Hz. Peygamber’in (s.) iradi olmayan ilk bakışla ilgili hadisinin biyokimyasal temellerini ortaya koyması açısından önemlidir: “Nicole bana (Psikiyatrist Louann Brizendine), Ryan makineye çeyreklik atarken yanlarından biraz açık giyinmiş yirmili yaşlarda (büyük göğüslü) bir kızın geçtiğini anlattı. “Kıza nasıl baktığını görmeliydiniz. Erkeklerin başka kadınlara baktığını biliyorum, ama bunu hemen gözlerimin önünde yapmasına inanamıyorum… Nicole’e erkek beynindeki şehvet merkezinin erkekleri çekici kadınları fark etmeye ve görsel olarak ayrıntılarını almaya yönlendirdiğini anlattım. Cinsellikle ilgili devrelerini çalıştıran birilerini gördüklerinde beyinleri hızla cinsellikle ilgili düşünce üretir, ama bu durum çok geçmeden biter. Ryan’ın eşini bulmuş beyni için bu balıketli kadın parlak ve renkli bir sinek kuşu gibiydi. Görüntü alanına girdi, birkaç saniyeliğine dikkatini çekti ve ardından aklından uçup gitti. Birçok erkek için bu durum bir gün içinde birkaç defa yaşanabilir. Ryan denese bile gözlerini o kadının göğüslerine bakmaktan alıkoyamazdı. Ancak biraz daha sağduyulu davranmayı öğrenebilirdi. Bu durum erkek beyni için otomatik bir davranış olduğundan erkekler bunun büyük bir mesele olduğunu düşünmezler ve kadınların bu durum yüzünden niçin kendilerini tehdit altında hissettiklerini anlayamazlar. Ta ki roller değişene kadar.”[40]

Bu bağlamda buluğ çağına girmiş olan Hz. Yûsuf ile vezirin karısı arasında meydana gelen olaylar zincirini ele alıp incelemekte fayda vardır. Buluğ çağının biyokimyasal etkileri ile değer sisteminin etkileri arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından önemlidir. İman etmiş olan bir gencin böyle durumlarda nasıl davranması gerektiği konusunda son derece önemli bir yol haritası ortaya konulmaktadır.

Hz. Yûsuf’un hayatının Yûsuf Suresi kapsamında, değişik dönemleri ihtiva ettiği söylenebilir: Doğumundan kardeşleri tarafından kuyuya atılana kadarki zaman (12 Yûsuf 4-18). Ticaret kervanı tarafından kuyudan kurtarılıp esir pazarına satıldığı ana kadarki zaman (12 Yûsuf 19-20). Vezir tarafından esir pazarından satın alınıp evde hizmetçilik yapmaya başlamasından buluğ çağına ulaşıncaya kadarki zaman (12 Yûsuf 21-22). Vezirin karısının isteklerini reddettikten sonra hapse girinceye kadarki zaman (12 Yûsuf 23-35). Hapis yılları (12 Yûsuf 36-54). Hapisten çıkıp yöneticiliğe başladıktan sonra anne babasının yanına alıncaya kadar geçen zaman (12 Yûsuf 55-104).

Konumuz açısından ele alacağımız dönem, ergenlikte vezirin karısı ile arasında geçen mücadeleye ilişkindir (12 Yûsuf 21-35). Bu dönemde buluğ çağına girmiş bir genç, vezirin karısı tarafından zina etmeye zorlanmaktadır. Bu dönemin en ilginç noktalarından birisi, Hz. Yûsuf’a ergenliğe girdiğinde Allah tarafından ilim ve hüküm verilmiş olmasıdır. Hz. Yûsuf toplumdaki değer sistemine karşı yeni bir değer sistemine, bunun gerektirdiği ilme ve hüküm verme yeteneğine sahiptir: “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” (12 Yûsuf 22) Ergenliğe ulaşan Hz. Yûsuf, çok yakışıklı bir delikanlı olarak vezirin karısının dikkatini çekmiş ve vezirin karısı bu yakışıklı genç ile zina yapmak istemiştir: “Onun evinde kalmakta olduğu kadın, ondan Murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: ‘İsteklerim senin içindir, gelsene’ dedi.  Dedi ki: ‘Allah’a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” (12 Yûsuf 23)

Hz. Yûsuf vezirin karısının bu isteğini, onu arzulamış olmasına rağmen, zina hakkında Rabbinin kendisine verdiği ilim ve hükümden dolayı reddetmiştir: “Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıtını görmeseydi -o da onu arzulamıştı. Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” (12 Yûsuf 24)

Buluğ çağına erişmiş, cinsel hormonların salgısı altında kalan bir gençte en baskın duygu, cinsel tatmin olgusudur. İlk bakış, ilk teklif bu boyutu ile etkindir. Bunun eylem hâline dönüşüp dönüşmemesinde değer sistemine, kültür ve medeniyet kodlarına olan bağlılık, inancın derecesi ve bu konudaki iradi davranış etkin olmaktadır. Hz. Yûsuf bu iradeyi gösterirken vezirin karısı nefsinin esiri olarak isteklerinde ısrarcı olmuş, isteklerini gerçekleştirmek için Yûsuf üzerindeki baskısını artırmış ve fakat olay kocası tarafından öğrenilince Yûsuf’u suçlamaya başlamıştır: “Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acıklı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” (12 Yûsuf 25)

Böylece, Hz. Yûsuf ile vezirin karısı arasındaki bu mücadele ikisi arasında kalmamış, sürece vezir ve kadının yakını olan birisi daha dâhil olmuştur. Vezir Yûsuf’un ve karısının sözleri üzerine akrabadan olan bir şahsın hakemliğine başvurmuştur: “(Yûsuf) dedi ki: ‘Onun kendisi benden murat almak istedi.’ Kadının yakınlarından biri şahitlik etti: ‘Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.” (12 Yûsuf 26) “Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” (12 Yûsuf 27) “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): ‘Doğrusu bu, sizin düzeninizden (biri) dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür.’ dedi.” (12 Yûsuf 28)

Hakemin verdiği karar üzerine vezir, olayı kapatmak istemiş hem Yûsuf’u hem de karısını uyarmıştır: “Yûsuf, sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkârlardan oldun.” (12 Yûsuf 29) Bu ana kadar olay aile ve akraba içerisinde bilinmekteydi ve vezir olayın kapatılmasını evin dışına taşmamasını istemişti. Ancak olay bir şekilde, şehre yayılmış ve toplumsal bir boyut kazanmış; vezirin karısı uşağı ile ilişki kurmak istediği için “sapık” diye nitelendirilmiştir: “Şehirde (birtakım) kadınlar: ‘Aziz (Vezir)’in karısı kendi uşağının nefsinden murat almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görmekteyiz.’ dedi.” (12 Yûsuf 30)

Olayın dedikodu ile toplumsal bir boyut kazanması sonucu oluşan ortamda, vezirin karısı geri adım atmayıp isteklerinde haklı olduğunu göstermek için dedikodu yapan kadınları eve davet edip ikramda bulunmuştur. Yûsuf’u onlara göstererek isteklerinde haklı olduğunu ispatlamaya çalışmıştır: “(Kadın) onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yûsuf'a da:) ‘Çık, onlara (görün)’ dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: ‘Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir.’ dediler.” (12 Yûsuf 31)

Şehirde dedikodu yapan kadınların Yûsuf’un yakışıklılığı karşısında ellerini kesmeleri, Yûsuf’u melek diye anmalarıyla dolaylı bir şekilde vezirin karısının zina isteği ve girişimine hak vermişlerdir. Kadınların bu tavrı, zinaya toplumsal meşruiyet kazandırmış ve olay sosyolojik boyuta çekilmiştir. Vezirin karısı böyle bir destek kazandıktan sonra zina yapmakla ilgili girişimlerde Yûsuf’un kendisini koruduğunu, masum olduğunu ve fakat kendisinin ısrarcı olduğunu ve isteklerini yerine getirmez, direnirse Yûsuf’un hapse atılacağını açık bir şekilde söylemekten geri durmamıştır. Yûsuf’u kadınlar topluluğunun önünde açık bir şekilde de aşağılayarak tehdit etmiştir: “Kadın dedi ki: ‘Beni hakkında kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murat istedim, o ise, (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşürülenlerden olacak.” (12 Yûsuf 32)

Kadının bu tutumu, tavrı ve ısrarı karşısında Hz. Yûsuf, kadınla aynı mekânda kalmasının iradesini çözebileceğini, zinaya yaklaşabileceğini bunun için var olan ortamdan uzaklaşmanın en iyi, doğru ve güzel yolu olduğunu bu şekilde Allah’ın emir ve yasaklarına uyabileceğini ifade ederek hapse girmeyi tercih etmiştir. “(Yûsuf) dedi ki: ‘Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Onların kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” (12 Yûsuf 33) “Böylece Rabbi, onun duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.” (12 Yûsuf 34)

Buluğ çağına ermiş ve son derece yakışıklı bir genç, vezirin karısının isteklerini kararlı bir şekilde reddedip hapse girerken, aynı zamanda kadınlar topluluğunun da kendisinin masum olduğuna şahit kılmıştır: “Sonra onlara (Yûsuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, onu belli bir vakte kadar kaçınılmaz olarak zindana atmak (görüşü) belirdi.” (12 Yûsuf 35)

Sonuçta Hz. Yûsuf, tüm gençlere özellikle buluğ çağını yaşayan gençlere, zina gibi gayrı meşru ilişkiler konusunda nasıl bir tavır, tutum sergilemeleri gerektiği konusunda rol model sunulmaktadır. Aynı zamanda Hz. Yûsuf olayı, buluğ çağının, biyolojik, psikolojik, sosyolojik, kültürel ve değer sistemi boyutları ile bütünlüklü şekilde ele alınıp incelenmesi, kapsamlı bir teori inşa edilmesinin zorunluluğuna çok ciddi bir işaret olarak değerlendirilmelidir.



[2] Kim Gale Dolgin, Ergenlik Psikolojisi, Gelişim, İlişkiler ve Kültür, çev. Duygu Özen, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2014, s. 35, 92.

[3] Kim Gale Dolgin, age., s. 34-36. İlhami Günay, age., s. 33-35.

[4] İlhami Günay, age., s. 174.

[5] Sefa Saygılı, Ergenlik Sorunları, TÜRDAV, İstanbul, 2016, s. 13.

[6] Sefa Saygılı, age., s. 34.

[7] İlhami Günay, age., s. 36.

[8] İlhami Günay, age., s. 25-32, 33-65.

[9] Kim Gale Dolgin, age. Jerry M. Burger, Kişilik, çev. İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2016. Neil R. Carlson, Fizyolojik Psikoloji, Davranışın Nörolojik Temelleri, çev. Muzaffer Şahin, Nobel, Ankara, 2011. Arthur C. Guyton, John E. Hall, Tıbbi Fizyoloji, çev. Hayrünisa Çavuşoğlu, Berrak Çağlayan Yeğen, Nobel Tıp Kitabevleri, Ankara, 2006. Louann Brizendine, Kadın Beyni, çev. Zeynep Heyzen Ateş, Say Yayınları, İstanbul, 2016.  Louann Brizendine, Erkek Beyni, çev. Gül Tonak,  Say Yayınları, İstanbul, 7. Baskı, 2018. İsmail Hakkı Aydın, Can Hikmet Değirmenci, Beynin Şifresi, Girdap Kitap, İstanbul, 2016.

[10] Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2017.

[11] Dini Kavramlar Sözlüğü.

[12] Kim Gale Dolgin, age., s. 173-210.

[13] Dini Kavramlar Sözlüğü.

[14] D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, Pınar Yayınları, İstanbul.

[15] D. Mehmet Doğan, age. Râğıb El- İsfahani, Müfredât, Kur’ân Kavramları Sözlüğü, çev. Yûsuf Türker, Pınar Yayınları, İstanbul, 2016.

[16] İlhami Günay, age., s. 25-32, 33-65.

[17] İlhami Günay, age.,

[18] İlhami Günay, age., s.  25-32, 33-65.

[19] Dini Kavramlar Sözlüğü.

[20] Dini Kavramlar Sözlüğü.

[21] Dini Kavramlar Sözlüğü.

[22] Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 564-567.

[23] Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 552.

[24] Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 552.

[26] İlhami Günay, age., s. 32.

[27] D. Mehmet Doğan, age.

[28] İlhami Günay, age., s.32-33. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Azim Dağıtım, İstanbul, cilt: 5, s. 39.

[29] Elmalılı Hamdi Yazır, age., s. 32-33.

[31] D. Mehmet Doğan, age.

[32] Buharı, Isti'zan: 12; Kader: 9; Müslim, Kader: 20; Ebu Davud, Nikâh: 43; Müsned, 2:276; 1008. [2:246, Hadîs No: 1762];

[33] Müsned, 2:343,344,372,411. 2771. [4:398, Hadîs No: 5751]

[34] Taberâni, Kebîr, 2305. [4:65, Hadîs No: 4564]

[35] Ebu'ş-Şeyh, 2306. [4:66, Hadîs No: 4566]

[36] Neseî, Zekât; 77; Mûsned, 5:151,176. 251- [1:276, Hadîs No: 428].

[37] Louann Brizendine, Kadın Beyni, s. 111-131.Louann Brizendine, Erkek Beyni, s. 91-103.

[38] Rûdânî, Büyük Hadis Külliyatı, Zina Bahsi Hadis No: 4353, İz Yayıncılık, İstanbul, 2013, S: 87.

[39] Ebû Davud, Nikah: 43; Tirmizî, Edeb: 28.

[40] Louann Brizendine, Erkek Beyni.  Neil R. Carlson, age., s. 88-89.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...