“İsraf ekonomisi değil, üretim ve verim ekonomisine geçiyoruz.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Genel olarak olayları, özel olarak da sosyal olayları
değerlendirirken şu dört ana etkeni/faktörü göz önüne almak gerekmektedir:
İlahi irade, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamikler.
Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik bunalımda şüphesiz ki
diş dinamikler, önemlidir. Ancak diş dinamiklerin yapacağı etki, iç dinamiklere
bağlıdır. İçerisi sağlamsa dışarının yapacağı tahribat çok zayıf olacaktır. O nedenle
Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı ekonomik bunalımda, Türkiye’nin tercih
edip uyguladığı ekonomik modelin, bizatihi sistemin benimsediği ve İslâm’la
çatışan hatta savaşan değer sisteminin, buna bağlı olarak toplumsal değerlerde
ve kültür ve medeniyet kodlarında oluşan çözülmenin, iki farklı kültür ve
medeniyet değerlerinin entegrasyonu ile meydana gelen melez değer sisteminin
neden olduğu ferdi ve toplumsal sosyal şizofreninin -çok ciddi- payı olduğu göz
ardı edilmemelidir.
O nedenle meselenin sadece ekonomik boyutta ele alınması,
önerilen model ideal de olsa, sistem ve insan sorunu halledilmeden, kalıcı,
istenen sonuçlar elde edilemeyecek; geçici olarak iyileşmeler meydana
gelebilecektir. Bataklığı kurutmak esas olmalıdır. Geçen yazıda, bu boyut göz
önüne alınarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar kısmen
değerlendirilmiştir.[1]
Bu olguya daha çok önem verilmesi için bu yazıda, genel olarak
tasarruftan neyi anlamalıyız konusu ve özel olarak da 2002-2018 döneminde
alınan tasarruf tedbirleri ele alınıp değerlendirilecektir. Özellikle alınan
tasarruf tedbirlerinin kapsam alanına dikkat çekilecektir.
Tasarruf Nedir?
Tasarruf sözlükte,
“1- Sahip olma, 2- Kullanma, 3- İdareli kullanma, 4- Güzel idare etme, 5-
Masrafı kısma, para biriktirme, 6- Velilerin eşya ve varlıklar üzerinde manevi
tesiri, keramet”, anlamlarına; Tasarruf etmek ise “1- İdareli
davranıp para biriktirmek, 2- Bir mala sahip olup onu kullanmak” anlamlarına
gelmektedir.[2]
İslâm fıkhında tasarruf kavramı, “kişiden iradesiyle
sadır olan ve üzerine hukuki netice bağlanan hukuka uygun ve hukuka aykırı her
türlü fiil ve sözleri” ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.[3] Klasik fıkıh literatüründe tasarruf, genel olarak, “kavli
tasarruf” ve “fiili tasarruf” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Fiili
tasarruf; “kişiden sadır olan, sözlü olmayan maddi fiiller” şeklinde
tarif edilebilir. “Mubah malları mülkiyete geçirmek”, “başkasının
malını telef etmek”, “satın alınan malı teslim almak”, “alacağı kabzetmek” gibi
fiiller, fiili tasarruf olarak nitelendirilmektedir. “Kavli tasarruf ise, “akitler,
tek taraflı irade beyanları ve kendisine hukuki neticeler bağlanmış sözlerden” oluşan
tasarruflardır.[4]
İktisat ilminde tasarruf, “gelir ile tüketim
arasındaki farktır”. Kavramsal olarak tasarruf, “şimdiki zamanda yapılabilecek
tüketimin gelecekteki bir tarihe ertelenmesi” anlamına gelmektedir.[5]
Tasarrufta Farklı Boyutlar
Tasarrufun bir ferdi bir de ulusal boyutu vardır. Ferdi
tasarruflar, “fertlerin bütçe yönetimi, finansal güvencelerinin sağlanması,
yaşam boyu refahlarını en yüksek seviyeye yükseltebilmeleri ve yaşam
standartlarını koruyabilmeleri” ile ilgili iken; ulusal
tasarruflar, “yeni yatırımlar için gerekli kaynağın sağlanarak
ekonominin büyüme potansiyelinin artırılması, dış finansman bağımlılığının
azaltılması, ekonomik istikrarın sağlanması ve ülkenin hedeflenen refah
düzeyine erişmesinin sağlanması” ile ilgilidir.[6]
Ulusal tasarrufların iki ana bileşeni vardır: 1- Özel
Tasarruflar/Özel Kesim Tasarrufları, 2- Kamu Tasarrufları/Kamu Kesimi
Tasarrufları. Ulusal tasarruflar, bu iki bileşenin toplamıdır. Ferdi
tasarruflar kısa vadede nispeten hızlı değişim gösterirken; Ulusal tasarruflar
kısa vadede hızlı değişim göstermezler.
Özel kesim tasarrufları, hane halkı tasarrufları ve şirket
tasarruflarından oluşmaktadır. Harcanabilir gelirden, vergi harcamalarının ve
tüketim harcamalarının düşülmesi ile hesaplanır.[7] Özel kesim tasarruflarında artış üç yolla
mümkündür: 1- Tüketim harcamalarının aynı kalması durumunda harcanabilir
gelirin artması, 2- Vergi oranlarının düşmesi, 3-Harcanabilir gelirin ve vergi
oranlarının sabit kalması durumunda tüketim harcamalarının düşmesi.
Özel tasarruflar, 1- “ekonomik dalgalanmaların neden olduğu
gelir düzeyindeki değişimlere”, 2- “demografik değişikliklere”, 3- “finansal
etkenlere”, 4- “enflasyona” ve “reel getiriye” bağımlı olarak değişmektedir.[8]
Maliye politikası, “Hükümetlerin belirlenen
makroekonomik hedeflere ulaşmak için topladığı gelirleri ve yaptığı harcamaları
oluşturan kararlar olarak” tanımlanmaktadır.[9] Maliye politikası, kamu tasarruf oranını belirleyerek
ekonominin üretim seviyesi üzerinde etkili olur.
Kamu tasarrufları, “kamu harcanabilir geliri ile kamu
giderleri arasındaki farktır”.[10] Dolayısıyla, kamu tasarruflarını azaltabilecek etkenler,
gelirlerdeki düşme ve/veya giderlerin artmasıdır.
Kamu harcanabilir gelirinin en büyük kısmını, vergi
gelirleri oluşturmaktadır. Vergi gelirlerinde birbiri ile zıt olan
iki farklı uygulama yapılmak durumunda kalınmaktadır: 1- Vergi oranlarının
artırılması, 2- Vergi oranlarının düşürülmesi.[11]
Vergi oranlarının artırılması bütçeye önemli bir gelir
artışı sağlarken toplumsal memnuniyetsizliğin artmasına sebebiyet vermektedir.
Vergi oranlarının azaltılması toplumsal memnuniyeti artıran bir faktördür.
Vergi oranlarının düşürülmesi, ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın etkilerinin
azaltmak amacıyla yapılmaktadır. Ekonomideki yavaşlama/gerileme, kayıt dışı
ekonomi, vergi kaçakçılığı, vergi düzenlemelerindeki eksiklikler ve vergi
politikalarının etkin uygulanamaması vergi gelirlerinin azalmasına sebebiyet
vermektedir.[12]
Kamu tasarruflarını olumsuz etkileyebilecek bir diğer etken
ise kamu harcamalarındaki yükseliştir. Kamu harcamalarının farklı
boyutlarını şu şekilde özetlemek mümkündür: 1- Sosyal hizmetler, sağlık,
eğitim, güvenlik ve altyapı gibi hizmetlerin ifa edilmesi ile ilgili yapılmak
zorunda olunan harcamalar. Bu noktada olumsuz anlamda en önemli olan, yersiz,
zamansız, verimsiz, dolara ve faize bağımlı alt yapı çalışmalarının yapılması,
“Bu, kamu tasarrufunda hem kısa hem de uzun vadede aşağı yönlü etki
yapabilmektedir.”[13] 2- Kamudaki israf, 3-Yaşlı nüfusun artışına bağlı olarak
emeklilik harcamalarındaki artış, 4- İşsizlik ve bunun neden olduğu
gelirlerdeki düşme, 5- Devlet ihalelerinde yapılan rüşvet ve yolsuzluk,
6-Kamunun dolar üzerinden ya da faize bağlı olarak borçlanması, 7- Yabancı
sermayeye/dışa bağımlılık.[14]
Kamu tasarruflarını artıracak olan en önemli faktör,
işsizliği azaltacak, çalışan sayısını artıracak, üretime dönük yatırımlar ile
Kamudaki israfın engellenmesidir. Vergilendirme sisteminde, vergi gelirlerini
artmasına vesile olacak adil bir sistemin olup olmaması önemlidir. Özel
sektörün üretime dönük yatırımlarının teşvik edilip desteklenmesi, yabancı
sermaye karşısında korunması özel öneme haizdir.
Yurt içi tasarruflarının yetersizliği, sermaye eksikliğine,
yatırım, üretim ve istihdam düzeylerinin azalmasına neden olmaktadır. Uzun
vadede yurt içi tasarrufların yurt içi yatırımları karşılayamaması, ekonomide
yapısal bir cari açık sorununa neden olmaktadır. Bu durumda üretimin
finansmanının sağlanabilmesi için ülke, yurt dışı sermayeyi/“Sıcak Parayı”, çare
olarak görüp yurt dışına açılmaktadır[15]. Bu, dışa bağımlılığı artırırken aynı zamanda da ekonominin
kırılganlığını artırmaktadır. Ekonomik büyümede dış finansmanın payı arttıkça,
ekonominin dış müdahalelerden etkilenme derecesi de artmaktadır. “Sıcak
paranın” ülkeye ani giriş ve çıkışları, ülke ekonomisi üzerinde şok etkisi
yaparak kırılganlığın artmasına sebebiyet vermektedir.
1990’lı yıllardan itibaren ortaya çıkan, bir ülkeden
diğerine kolaylıkla yayılan ve sık sık tekrarlanan krizler, yabancı sermayenin,
özellikle Siyonist Sermayenin operasyonunun bir sonucudur.[16] Bu durum dış dinamiklerin, iç dinamikler üzerinde
etkisinden başka bir şey değildir. Dışa bağımlı tüm ekonomilerin doğal kaderi
budur. Türkiye bu gerçeği, daima göz önüne almak zorundadır.
“Kronik tasarruf açığı veren bir ekonomide” yabancı sermaye
artışının muhtemel sonuçları aşağıdaki gibi özetlenebilir[17]:
· Ulusal parada değerlenme eğilimi,
· Hane halkı tüketiminde artış olur,
· İhracat olumsuz etkilenir ve ithalatta artış
olur,
· Dış finansman imkânı sınırlı olan
şirketlerin yatırımları azalır,
sektörlerin kârlılık ve rekabet şartları değişir,
· Cari işlemler açığındaki artışa bağlı olarak
sermaye akımlarının yön değiştirme ihtimali ekonomideki kırılganlığı artırır.
Ülkelerin sağlıklı büyüme performansları, mümkün olduğu
kadar yurt dışı sermayeye ihtiyaç hissetmeden yurt içi sermaye birikimine
bağlıdır. Bu nedenle yurt içi finansmanında yurt içi tasarrufların(yurt içi
kaynak kullanımı ) payının yüksek olması çok önemlidir.[18]
Türkiye’nin gerçek anlamda tam bağımsız olması için kendi
kendine yeter bir ekonomik alt yapı inşa etmesi gerekmektedir. Bunun için
tasarruflar konusunda toplumsal bir şuur inşa etme seferberliği
başlatılmalıdır.
Tasarruf Tedbirleri ile İlgili 2002-2018 Döneminde
Yapılan Yasal Düzenlemeler
2001 Ekonomik Krizinden sonra
Koalisyon Hükümeti Başbakanı Bülent Ecevit imzalı, 4 Kasım 2002 tarihli “Tasarruf
Tedbirlerine İlişkin 2002/45 Sayılı Başbakanlık Genelgesi” yayınlanmıştır.
Genelge 2002/45’in amacı, “Kamu harcamalarında israfın önlenerek,
etkinlik ve verimliliğin artırılması amacıyla aşağıdaki
tasarruf önlemlerinin alınması uygun görülmüştür.” şeklinde
belirtilirken, Genelgenin kapsamının çok geniş olduğu görülmektedir:
“KAPSAM
Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, kamu
iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, bütçenin transfer tertibinden
yardım alan kuruluşlar, özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme kapsam ve
programına alınmış hisselerinin yarısından fazlası kamuya ait olan özel hukuk
hükümlerine tabi kuruluşlar, fonlar, döner sermeyeler, 4603 sayılı Kanuna tabi
olanlar dışındaki kamu bankaları, kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye
dayanılarak kurulan kurul ve kurumlar ile diğer tüm kamu kurum ve kuruluşları,
kendi bütçeleri veya tasarruflarındaki diğer kaynaklardan (dış kaynakla finanse
edilen faaliyetler hariç) yapacakları yurtiçi ve yurtdışı harcamalarında
aşağıdaki tedbirlere uyacaklardır.
Belediyeler ile il özel idareleri ve bunların kurdukları
birlik, müessese ve işletmeler bu genelgenin "temsil, tören ve ağırlama
giderleri", "gayrimenkul edinilmesi ve kiralanması",
"demirbaş malzeme alımları" ve "reklam, ilan ve tanıtım
giderleri" ile ilgili bölümlerine tabidirler.
Doğal afetler, orman yangınları, ziraat ve hayvancılıkta
acil olarak yapılması gereken mücadele ve müdahaleler, iç ve dış güvenlik ile
istihbarat hizmetlerinin gerektirdiği zorunlu olan harcamalar, karayolu trafik
güvenliği ve sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim ile ilgili harcamalar
bu genelgenin kapsamı dışında bırakılmıştır.”
Böyle bir kapsam belirlendikten sonra uygulanacak tasarruf
tedbirleri, şu başlıklar altında oldukça ayrıntılı bir şekilde verilmiştir:
· “Yatırım
Harcamaları”,
· “Yurt Dışı
Geçici Görevlendirmeler”,
· “Gayrimenkul
Edinilmesi ve Kiralanması”,
· “Sağlık
Giderleri”,
· “Taşıt
Kullanımı ve Edinilmesi”,
· “Demirbaş
Malzeme Alımları”,
· “Haberleşme
Giderleri”,
· “Temsil. Tören
ve Ağırlama Giderleri”,
· “Reklam. İlan
ve Tanıtım Giderleri”,
· “Basın ve Yayın
Hizmetleri”,
· “Diğer
Hususlar”.
AK Parti döneminde, 1.11.2006 tarihinde, maliye bakanı Kemal
Unakıtan tarafından aşağıdaki Tasarruf Tedbirleri Genelgesi yayınlamıştır:
“Bu çerçevede, merkezi yönetim kapsamındaki
kamu idarelerinin bütçelerinin (03.2.1.01) Kırtasiye Alımları, (03.2.1.02)
Büro Malzemesi Alımları, (03.2.1.90) Diğer Kırtasiye ve Büro Malzemesi Alımları
(03.7.1.01) Büro ve İşyeri Mal ve Malzeme Alımları, (03.7.1.02) Büro ve İşyeri
Makine ve Techizat Alımları, (03.7.1.90) Diğer Dayanıklı Mal ve Malzeme
Alımları, (06.1.1) Büro ve İşyeri Mefruşatı Alımları, (06.1.4) Taşıt Alımları
ekonomik kodlarından harcama yapılması 01.11.2006 tarihinden itibaren
durdurulmuştur.”
18 Ocak 2007 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından tasarruf tedbirlerine ilişkin geniş kapsamlı ve oldukça
ayrıntılı 2007/3 Genelgesi yayınlanmış; 2007/3 Tasarruf
Tedbirleri Genelgesi’nin amacı ve kapsamı aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:
“Kamu kurum ve kuruluşlarının giderlerinden tasarruf
sağlanması, bürokratik işlemlerin azaltılması ve resmi taşıtların etkin
kullanımına ilişkin olarak aşağıdaki tedbirlerin alınması gerekli görülmüştür.
KAPSAM
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu eki (I),
(II), (III) ve (IV) sayılı cetveller kapsamındaki kurum ve kuruluşlar ile kamu
iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, özelleştirme kapsam ve programına
alınmış hisselerinin yarısından fazlası kamuya ait olan özel hukuk hükümlerine
tabi kuruluşlar, fonlar, döner sermayeler, 4603 sayılı Kanuna tabi olanlar
dışındaki kamu bankaları ve diğer tüm kamu kurum ve kuruluşları
(Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile TBMM Genel Sekreterliği hariç) kendi
bütçeleri veya tasarruflarındaki diğer kaynaklardan yapacakları yurt içi ve
yurt dışı harcamaları ile resmi taşıtların kullanılmasında aşağıdaki tedbirlere
uyacaklardır.
Belediyeler ile il özel idareleri ve bunların kurdukları
birlik, müessese ve işletmeler ise bu genelgenin gayrimenkul edinilmesi ve
kiralanması ile ilgili bölümüne tabidirler.
Doğal afetler, orman yangınları, ziraat ve hayvancılıkta
acil olarak yapılması gereken mücadele ve müdahaleler, iç ve dış güvenlik ile
istihbarat hizmetlerinin gerektirdiği zorunlu olan harcamalar, karayolu trafik
güvenliği ve sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim ile ilgili harcamalar
bu genelgenin kapsamı dışındadır.”
Böyle bir kapsam belirlendikten sonra uygulanacak tasarruf
tedbirleri şu başlıklar altında oldukça ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır:
· “Gayrimenkul
Edinilmesi ve Kiralanması”,
· “Resmi
Taşıtların Kullanımı”,
· “Haberleşme
Giderleri”,
· “Yurtdışı
Geçici Görevlendirmeler”,
· “Basın
ve Yayın Giderleri”,
· “Temsil,
Tören, Ağırlama ve Tanıtım Giderleri”,
· “Diğer
Hususlar”.
Bu başlıklar altında öngörülen tasarruf tedbirlerinin,
2002/45 sayılı Bülent Ecevit tarafından alınan tasarruf tedbirleri ile,
başlıklarda farklılıklar olmakla beraber, muhtevada çok ciddi bir örtüşmenin
olduğu görülmektedir.
2017 Yılında Başbakan Binalı Yıldırım tarafından tasarruf
tedbirleri kapsamında “2017/22 Sayılı Başbakanlık Genelgesi” ile yerli ürün
kullanımına öncelik verilmesi istenmiştir. Başbakan Binali
Yıldırım, 26 Aralık 2017 tarihinde, 2018-2020 dönemini “Tasarruf Dönemi”
olarak ilan edip köklü tedbirlerin alınacağını ifade etmiştir. TBMM’de kabul
edilen 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinde tasarruf, stratejik hedef olarak
belirlenmiştir. Kamuda mali disiplinin devam ettirilmesi için kamu
harcamalarının sınırlandırılması, harcamalarda etkinliğin ve verimliliğinin
arttırılması ve kamu cari harcamalarında tasarrufun sağlanması için bir takım
tedbirler alınmıştır.[19]
Alınan Tasarruf tedbirlerine göre “verimi düşük
programlar kaldırılacak”, “mal ve hizmet alımları kontrol altına alınacak”,
“araç alımlarına acil durumda bakanlar kurulu karar verecek”, “zorunluluk
olmadıkça kamu binaları yapılmayacak”, “kamulaştırma ile ilgili mevzuat gözden
geçirilecek.”[20]
Tasarruf Tedbirleri kapsamında 12 Eylül 2018 tarihli 85
No’lu Cumhurbaşkanlığı kararı ile, ithalat ve ihracat hariç olmak üzere, döviz
cinsinden ve dövize endeksli işlemlerin yapılması yasaklanmıştır. Cumhurbaşkanı
Erdoğan, 85 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararıyla ilgili olarak “Türkiye’nin
yeni tasarruf tedbirleri aldığını”, “bundan böyle tüm işlemlerin TL ile
yapılacağını” ve “…Türkiye’yi döviz kuru üzerinden vurmak isteyenlere
cevabımızı, kurun geldiği seviyesinin avantajlarını ihracatımıza ve bununla
bağlantılı olarak üretime, istihdama yansıtarak vermeliyiz.” şeklinde bir
açıklama yaparak alınan kararın çok önemli olduğunu belirtmiştir.[21]
Bu karara uygun olarak 6 Ekim 2018 Türk Parası
Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No:
2008-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51) yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanı
Erdoğan, 13 Eylül 2018, alınan tasarruf tedbirlerinin kapsamını ortaya
koyan geniş bir açıklama yaparak Türkiye’nin “israf ekonomisinden üretim
ve verim ekonomisine” geçeceğini ifade etmiştir: “Cari harcamalar
konusunda araçlardan binalara ve personele kadar geniş bir tasarruf tedbirini
hayata geçiriyoruz. Kamuda kullanılan araçları hem sayı olarak hem nitelik
olarak sınırlandırıyoruz. Birçok bakanlıklarımız, genel müdürlüklerimiz kiracı.
Bakanlık sayımızın 16'ya düşmesiyle birlikte kazanılan binaları değerlendirdik,
planlaması yapıldı. Bundan böyle kiracı olan yerlerin tamamından çıkmak
suretiyle onları buralara taşıyarak, buradan da çok ciddi bir tasarrufta
bulunduk. Personel alımında da dikkatli davranıyoruz. Şu kadar kişi emekli
oldu, tamam emekli olduğu kadar kişiyi alabiliriz ama daha fazlasını almayacağız.
Böylece kamu harcamalarında mümkün olan en yüksek tasarrufu gerçekleştirerek
bütçe dengesine katkıda bulunacağız. Yani israf ekonomisi değil, üretim ve
verim ekonomisine geçiyoruz."[22]
10 Ekim 2018 yayınlanan Genelge 2018/12: “2019-2021
Dönemi Bütçe Çağrısı”nda, “kamu yatırım harcamalarından azami düzeyde
tasarruf edilirken kalkınma potansiyelini destekleyici
mahiyetteki iktisadi ve sosyal alt yapı yatırımlarına öncelik verilmeye devam
edilecektir. Kamu kesimi yatırımları bütüncül bir yaklaşımla özel kesim
yatırımlarını tamamlayacak şekilde tasarımlanacak ve hayata geçirilecektir.
Kamu yatırım öncelikleri özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarını ve
ticareti destekleyecek mahiyette belirlenecek; iş, üretim, yatırım ve yaşam
ortamını iyileştiren nitelikli altyapı yatırımlarına öncelik verilecektir.” denerek kamu
yatırım harcamalarından azami düzeyde tasarruf yapılması öngörülmektedir.
Genelge 2018/12: “2019-2021 Dönemi Bütçe Çağrısı’nın ruhuna
uygun olarak 10 Ekim 2018 tarihli Karar Sayısı: 160 ve 16 Ekim 2018
tarihli Karar Sayısı: 186 yayınlanmıştır. Anlaşılan o ki, Başbakan
Binali Yıldırım’ın 2017 yılında açıkladığı tasarruf tedbirleri, yeniden
yapılandırılıp yasal düzenlemelerle hayata geçirilmek istenmektedir.
Sonuç: Bunca Tedbir Alınmasına Rağmen Neden Kalıcı Sonuç
Alınamıyor?
Yukarıda 2002 öncesini göz önüne almadan değişik zamanlarda
devletin alıp uygulamaya soktuğu tasarrufla ilgili kararlar özetlenmiştir.
Alınan kararlar, bazı yeni konu ve alanları içermekle beraber genel olarak
birbirinin tekrarıdır. Geçici olarak etkili olan tasarruf tedbirlerinin kalıcı
olarak etkili olamamasının, etkin bir sonuç alınamamasının sebebi hikmeti
nedir?
Devlet tarafından alınıp
uygulamaya sokulan tasarruf tedbirlerine, hane halkı/fert, özel kesim ve kamu
kesimi hangi oranda uymuştur ya da uymaktadır? Özellikle AK Partinin tek başına
iktidar olduğu ve 2003-2018 döneminde değişik zamanlarda aldığı tasarruf
tedbirleri kararlarına, genel olarak tüm toplumun, özel olarak AK Parti
seçmeninin ve bürokrasisinin ne oranda uyduğu araştırılmaya değerdir.
Eylül 2018 tarihinden itibaren tasarruf tedbirlerine ilişkin
alınan kararların, etkin bir şekilde uygulanıp istenen sonuçların elde
edilebilmesi için ferdi ve toplumsal şuuraltının okunmasında ve ona göre bir
yol haritası belirlenmesinde fayda vardır. Bu konu önemlidir.
Çünkü yapılan çalışmalar, “hane halkı tasarruflarının” ülkenin genel
tasarrufu üzerinde ciddi bir etkisinin olduğunu ortaya koymaktadır: “…Yurtiçi
tasarruflar büyümenin en masrafsız ve en güvenilir kaynağını oluşturmaktadır.
Bu nedenle yurtiçi tasarrufların artırılması sürdürülebilir ekonomik büyüme ve
kalkınmanın sağlanması açısından özellikle gelişmekte olan ekonomiler için
bugün de önemini korumaktadır. Tasarrufların önemli bir kısmının hane halkı
tasarruflarından oluştuğu düşünüldüğünde hane halkı tasarruflarını artıracak
politikalara ihtiyaç olduğu açıktır. …2011 yılında T.C. Kalkınma Bakanlığı ve
Dünya Bankası tarafından yayımlanan raporda, Türkiye’deki düşük tasarruf
oranlarına dikkat çekilmekte, Türk hane halklarının finansal konulardaki
yeterliliklerinin artırılmasının tasarruf davranışları üzerinde etkili
olabileceği ve bu sayede tasarruf oranlarının artırılmasının mümkün hale
gelebileceği ifade edilmektedir.”[23]
Öyleyse toplum niçin tasarruf tedbirlerine iltifat
etmemekte, önemsememekte ve de uymamaktadır? Bu konuda toplumsal şuur altında
ne vardır? Bu soruların cevaplarının bulunması, yapılan yasal düzenlemelerin
başarılı olması için önemlidir. İsrafın haram olduğuna inanan bir milletin ve
bir yönetimin, israf ekonomisi inşa etmesinin veya etmek zorunda kalmasının
sebebi hikmetini keşfetmek çok önemlidir.
Bunun kadar hatta daha da önemli olan israfın haram olduğuna
inanan cemaatlerin, gönüllü kuruluşların, tarikatların israf ekonomisine “Sizden,
hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran
bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (3/ Âl-i
İmran 103) ayeti kapsamında karşı çıkmaması, susmasıdır.
İsraf toplumu oluşmasında, Türkiye’deki cari
sistemin öngördüğü insan unsurunun, AB uyum yasalarının, reklamların,
dizilerin, medyanın çok ciddi bir rolü vardır. İslâm kültür ve medeniyet
değerleri ile Batı kültür ve medeniyet değerlerinin harmanlanmasından oluşan
değer sisteminin neden olduğu melez değer sistemi, hem bireysel hem de
toplumsal bazda sosyal şizofreniye sebebiyet vermiştir ve de vermektedir.
Tasarruf tedbirlerine itibar edilmemesinde sosyal şizofreninin payının olup
olmadığı göz önüne alınmalıdır.
Bu noktada şu temel soruların cevaplarının verilmesi
hayatı bir konudur: İsraf Nedir? Müsrif kimdir? İsraf toplumunun temel
özellikleri nelerdir? İsraf toplumunun oluşmasında iç ve dış dinamiklerin
etkisi nedir? İsraf toplumunu bekleyen dünyevi ve uhrevi tehlikeler nelerdir?
İnşallah önümüzdeki sayıda bu soruların cevabını ele alacağız.
[1] https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/96576/-turkiye-nin-yasadigi-hadise-dunyada-artik-hicbir-ulkenin-siyasi-ve-ekonomik-guvenliginin-kalmadiginin-ifadesidir-http://www.akparti.org.tr/site/haberler/cumhurbaskanimiz-erdogan-tesk-20.-olagan-genel-kurulunda-konustu/104100#,
13 Eylül 2018.
[2] Doğan, M., Büyük Türkçe Sözlük, Pınar
Yayınları, 18. Baskı, İstanbul.
[3] Dini Kavramlar Sözlüğü, “Tasarruf”, maddesi, DİB
Yayınları, Ankara, 2006.
[4] Dini Kavramlar Sözlüğü, “Tasarruf”, maddesi, DİB
Yayınları, Ankara, 2006.
[5] Kalkınma Bakanlığı, (2012). Yüksek Büyümenin
Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü. Ankara: Kalkınma
Bakanlığı Yayını, 6. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[6] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve Türkiye’de
Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198.
[7] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[8] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015. Özcan,
K.M., ve Günay, A. (2012). Türkiye’de Özel Tasarrufları Belirleyen
Unsurlar. Türkiye Ekonomi Kurumu, Tartışma Metni, 2012/109. Ekinci, M.
F., Erdem, F. P., ve Kılınç, Z. (2014). Kredi Büyümesi, Cari Açık ve
Finansal Derinlik, TCMB Çalışma Tebliği, 14/21.
[9] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri Ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[10] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[11] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[12] Kalkınma Bakanlığı, (2012). Yüksek Büyümenin
Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü. Ankara: Kalkınma Bakanlığı
Yayını, 6. Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve
Türkiye’de Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198.
[13] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[14] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve Türkiye’de
Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198.
[15] Sancak, E., ve Demirci N. (2012). “Ulusal Tasarruflar ve
Türkiye’de Sürdürülebilir Büyüme İçin Tasarrufların Önemi”, Abant İzzet Baysal
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 8(2), 159-198. Ekinci, M. F., Erdem, F. P., ve Kılınç, Z.
(2014). Kredi Büyümesi, Cari Açık ve Finansal Derinlik, TCMB
Çalışma Tebliği, 14/21.
[16] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri Ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
[17] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Tasarruf -
Yatırım Dinamikleri Ve Cari İşlemler Dengesi Gelişmeleri, 2015.
Kalkınma Bakanlığı, Yüksek Büyümenin Sürdürülebilirliği: Yurt İçi
Tasarrufların Rolü, 12.
[18] Kalkınma Bakanlığı, Yüksek Büyümenin
Sürdürülebilirliği: Yurt İçi Tasarrufların Rolü, 12. Ganioğlu, A., ve
Yalçın, C. (2013). Yurt İçi Tasarruf-Yatırım Açığı ve Büyüme: Panel
Veri Analizi. TCMB Çalışma Tebliği, 13/46.
[19] http://www.kamudanhaber.net/guncel/basbakan-in-acikladigi-tasarruf-tedbirleri-belli-oldu-h363657.html
[20] http://www.kamudanhaber.net/guncel/basbakan-in-acikladigi-tasarruf-tedbirleri-belli-oldu-h363657.html
[21] https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/96576/-turkiye-nin-yasadigi-hadise-dunyada-artik-hicbir-ulkenin-siyasi-ve-ekonomik-guvenliginin-kalmadiginin-ifadesidir-
[22] http://www.akparti.org.tr/site/haberler/cumhurbaskanimiz-erdogan-tesk-20.-olagan-genel-kurulunda-konustu/104100#,
13 Eylül 2018.
[23] Şahin, M., Barış, S., “Finansal Okuryazarlık ve Tasarruf Davranışları: Kamu Çalışanları Üzerine Bir İnceleme”, Çankırı Karatekin Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2017, cilt: 7, sayı: 2, s. 77-103.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder