(Umran Dergisi Şubat 2022 Yazısıdır)
Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail) 21. yüzyılı, “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak
öngörmekte, bu nedenle “büyük
sıfırlama” stratejisini uygulamaya sokabilmek için küresel salgın sürecinin mümkün mertebe
uzamasını istemektedir. Her altı ayda bir virüsün mutasyonuna ilişkin
açıklamalar bu açıdan bakılıp değerlendirilmektedir. Küresel salgın sürecinde
tüm dünyadaki yönetimler/hükûmetler ekonomik krizle diz çöktürülmek suretiyle kadife darbelere uygun bir gayrimemnunlar kitlesi inşa
edilmeye çalışılmaktadır.
Siyonizm ile dünyadaki millî yönetimler
arasında ciddi bir hesaplaşma dönemi başlamıştır ve her geçen gün bu daha da
görünür hâle gelecektir. Bununla
birlikte dünyada özellikle Büyük Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında birbiri ile
bazen çatışan bazen uzlaşan projeler mevcuttur. Bunlar şu şekilde
sıralanabilir: 21. Yüzyıl ABD
Yüzyılı Olacak (ABD), Büyük Ortadoğu Projesi (ABD-İsrail-İngiltere-Küresel
Sermaye-Siyonizm), Büyük
Sıfırlama Projesi (Siyonizm), Küresel Savaş Projesi (ABD-İsrail-İngiltere-Küresel Sermaye-Siyonizm),
Biyolojik ve Ekolojik Savaşla Tüm
Ülke Yönetimlerini Ekonomik Olarak Çökertme Projesi (Siyonizm),
Şehir Devletleri Projesi (Siyonizm),
Tek Dünya Devleti/Tek Dünya Hükûmeti (Siyonizm),
Büyük İsrail Projesi (İsrail-Siyonizm,
ABD Destekli), İkinci Sevr
Projesi (AB) Avrasya’nın Hristiyanlaştırılması Projesi/‘Dinler Arası Diyalog’
Projesi (Vatikan), NATO’nun
Evrenselleşmesi ve İslâm Coğrafyasına Yerleşmesi Projesi, Serbest Piyasa-Özelleştirme Projesi
(ABD-Siyonizm-Küresel Sermaye-AB),
İslâm'ın İslâm'la Savaştırılması Projesi (RAND Raporu: Dört Müslüman Tip- Hillary
Clinton’ın Kriptosu-Pandth’in Komisyonu), Bölge Güçlerinin Birbirini Dengeleme Projesi – Ayrı Dengeli Güç Odakları (ABD), Rusya’nın Küresel Güç Olma Projesi, Sıcak Denizlere İnme - Eski Müttefikleri Kazanma
Projesi (Rusya), İngiltere’nin
Küresel Güç Olma Projesi, Çin’in Küresel Güç
Olma Projesi, Çin’in İpek
Yolu Projesi, Düşmanla/Rakiple
Güvenlik Alanının Dışında Hesaplaşma Projesi (ABD-Çin –Rusya-İngiltere- Vekâlet
Savaşları-), D-8 Projesi Yeni Osmanlı
Projesi-Bölgesel Güç Olma Projesi (Türkiye), Türk Dünyası İş Birliği Projesi/Türk Dilini Konuşan Ülkeler Konseyi/Türk
Devletler Teşkilatı Projesi, Etnik-Mezhepsel
Fay Hatları Oluşturma Projesi- Kaos Projesi (ABD/AB/Rusya/Çin/Siyonizm), Şia Savunma Hattı Projesi (İran-Irak-Suriye-Lübnan),
Şia Eksenini Parçalama, Yayılmasını
Engelleme ve Sünni Bir Eksen Meydana Getirme Projesi (Suudi
Arabistan/Katar/Türkiye/Mısır) Ayrıca (Sünni Arap Yönetimleri + İsrail).
Bir projenin aktörleri tarafından
başlatılan bir olay, diğer proje sahipleri ile bazen çatışmaya bazen uzlaşmaya
sebep olabilmektedir. Stratejik düzlemdeki her stratejik ve taktik hamleler,
muhataplar tarafından dikkate alınmakta ve ona göre kendilerine uygun karşı
hamleler geliştirmektedirler. Vuku
bulan hatta sürpriz olarak gözüken olaylar öncelikle bu çatışma perspektifinde,
etki eden iç, bölgesel ve küresel dinamikler açısından
ele alınıp incelenmelidir. Bu sebeple Kazakistan’daki son olayları, kadife
darbe girişimi olarak tezahür eden son gelişmeleri, bu küresel çatışma/mücadele
kapsamında, çok boyutlu, çok bileşenli, çok parametreli bir uzayda, duygusal
davranmadan, gerçekçi bir şekilde ele alıp değerlendirmeliyiz.
Kanaatimizce Kazakistan’daki son
olaylar, Türk Dilini Konuşan Ülkeler Konseyi’nin, Türk Devletler Teşkilatı’na
dönüştürülmesi ve yayımladıkları 121 maddelik bir bildirge ile bağlantılı
olabilir. Türk Devletler Teşkilatı, kimleri memnun etmiş, kimleri rahatsız
etmiştir, sorusunun cevabı, aranmak zorundadır. Türk Devletler Teşkilatı Projesi’nin ana
aktörü kimdir? Bunun Kazakistan’la bir
bağlantısı var mıdır; ya da sürece Kazakistan’ın katkısı nedir? Böyle bir
gelişmenin Kazakistan’ın stratejik konumu ile bağlantısı söz konusu mudur? Böyle
bir gelişme, yukarıda ismi zikredilen projelerden hangisi ile çatışmakta,
hangisi ile uzlaşmaktadır? Ana hedef Kazakistan mı yoksa tüm Türk Devletleri
Teşkilatı’na üye ülkeler mi?
Bu soruların cevaplarını bulabilmek için Türk Devletler Teşkilatı’nın oluşum sürecini ve aldıkları kararları, hayata geçirdikleri projeleri ana hatları ile incelemekte fayda vardır. Ancak sürecin ciddiyetini görme ve bir gelecek projeksiyonu ortaya koyabilme bağlamında rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın önderliğini yaparak hayata geçirdiği D-8 Projesini, amacını, hayata geçirmeye çalıştıkları projeleri ana hatları ile hatırlamakta fayda vardır. Kazakistan olayları ile başlatılmak istenen süreç D-8 Projesinin başına gelenlerle benzerlik arz etmektedir.
D-8: Küresel Sisteme Meydan Okuma Hareketi!
Necmettin Erbakan’ın hedefi, Batı
yayılmacılığını durdurabilmek, yeni sömürgecilik hareketini engelleyebilmekti.
Bunun için de onların karşısına bir güç dikmek gerekmekteydi. Erbakan’ın
inancına göre Batı sadece güçten
anlardı. Erbakan bu gücü, Müslüman halkların kardeşliğinde ve ümmet
şuurunun oluşturulmasında görmekteydi. Müslüman halkların meydana getirdiği
pazarı ve İslâm coğrafyasının jeostratejik, jeoekonomik, jeopolitik ve
jeokültürel özelliğini, bir güç olarak kullanmak istiyordu. İslâm dünyasındaki
mevcut hantallaşmış yapıları harekete geçirmeye uğraşmak yerine Müslüman
ülkelerin tümünü değil, Batı’nın en çok baskı uyguladığı ve stratejik öneme
sahip ülkelerini bir araya getirmek, hem daha kolaydı hem de daha
faydalıydı.
D-8’lerin kuruluş sürecini ele alırken
Batı tarafından kurulmuş etkin bölgesel ve küresel özellikli teşkilatların
bulunduğunu dikkate almak lazımdır. G-7/G-8 Zenginler Kulübü, Birleşmiş
Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APECS),
Afrika Birliği Organizasyonu (OAU), Arap Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütü
(OAPEC), Asean Serbest Ticaret Bölgesi (AFTA), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu
(EURATOM); Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü ( AGIT); Avrupa Konseyi (CE),
Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO), Güneydoğu Asya Ülkeleri Örgütü (ASEAN),
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi (BSEC), Kuzey Atlantik Paktı Teşkilatı
(NATO), Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütü (OPEC), Uluslararası Af Örgütü (AI),
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası,
Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO).
Şüphesiz bu yapıların birçoğu,
genellikle, ABD-Siyonizm-İsrail-İngiltere’nin etkisi altındadır. Genel olarak
da İslâm’a karşı ittifak hâlindedirler. Müslüman ülkeler, bu teşkilatların
baskısı altında tutulmaktadır. Müslümanların hakkını savunması ve sorunlarını
çözmesi amacıyla kurulan teşkilatlar ise son derece pasif, etkisiz hatta
kimliksizdirler. Bunların, varlıkları ile yoklukları arasında bir fark yoktur.
Bu yapılar, Erbakan’a göre Müslümanların hiçbir sorunlarını çözememişler ve de
uluslararası arenada bir buçuk milyar Müslüman’ı temsil edememişlerdir.
D-8 Projesini, bu büyük mücadeleyi göz
önüne alarak ve bu büyük fotoğrafa bakarak değerlendirmek gerekmektedir. D-8,
Büyük Ortadoğu coğrafyasında, uçları, Nijerya, Endonezya ve Türkiye olan geniş
bir üçgen üzerine konumlandırılmıştır. D-8’e üye ülkelerin seçimindeki
stratejik akıl, çok geniş bir coğrafyanın stratejik olarak kontrol edilmesini
öngörmüştür. Nijerya Afrika’da
ağırlığı olan bir ülkedir. Türkiye-Mısır-İran-Pakistan-
Bangladeş-Endonezya-Malezya hattı, hem enerji üretim alanlarının hem de
nakil hatlarının ve ulaşım yollarının geçtiği boğazların ve körfezlerin kontrol
edilebildiği bir hattır. İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, Süveyş Kanalı,
Babulmendap Boğazı, Aden Körfezi, Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi, Arap Denizi,
Bengal Körfezi, Malaka Boğazı, Sonda Boğazı ve Lombo Boğazı tamamen D-8’e üye
ülkelerin kontrolü altında olan boğazlar ve körfezlerdir. D-8’lerin bu şekilde
konumlanması ve genişleyebilirlik ilkesini benimsemesi, küresel güçlere, “Biz
buradayız, biz buraların gerçek sahibiyiz, bize rağmen buralarda yapacağınız
her şey geçicidir ve önemsizdir.” mesajını içermektedir.
D-8’lerin bulunduğu coğrafyanın
stratejik önemi ve Türkiye’nin liderlik yapması, fincancı katırlarını
ürkütmüştü. D-8 Hareketi ve onun oluşmasında Türkiye’nin rolü ile ABD-Siyonizm-İsrail-İngiltere ekseninin
Türkiye’ye biçtiği rol örtüşmemekte, tam tersine çatışmaktaydı. ABD-Siyonizm-
İsrail-İngiltere ekseni, Büyük Ortadoğu coğrafyasında Türkiye’nin kendileri
adına Jandarmalık yapmasını istemektedir. Bunun için ılımlı İslâm projesinin
Türkiye’de modellenerek Büyük Ortadoğu coğrafyasına ihraç edilmesi ve bu
coğrafyanın dönüştürülmesi, İran’ın durdurulması, etkinliğinin kırılması ve
İran’ın Sünni eksenle kuşatılması, Rusya’nın güneye inmesinin engellenmesi, İsrail’in
güvenliğinin sağlanması lazımdır. Batı’nın
enerji güvenliğinin sağlanması, küresel sermaye için serbest piyasaya
geçilmesi, küresel sermayeye yarayacak özelleştirmelerin yapılması, Türkiye
üzerinden Türk cumhuriyetleri ile İslâm coğrafyasına ABD’nin ve küresel
sermayenin girmesi, İslâm coğrafyasına kötü örnek olacak, Batı’ya alternatif
oluşturacak oluşumların engellenmesi gerekmekteydi.
D-8 Projesi, ABD-Siyonizm-İsrail-İngiltere
tarafından Türkiye’ye biçilen jandarmalık, uşaklık, uyduluk ve çevre ülke
rolüne karşı çıkış hareketidir. Türkiye’yi lider ülke yapma, İslâm coğrafyasını
sömürüden kurtarma ve şeytani ittifaka karşı hak eksenli bir ittifak kurma
hareketidir. D-8 Hareketi, İslâm coğrafyasına kabul ettirilen “öğretilmiş
çaresizlik psikolojisini” kırma, aşma, ümmete ümit ve güven verme hareketidir.
D-8’lerin ele aldığı projelere bakıldığında, bu, daha rahat görülebilecektir.
Erbakan Hoca’nın kafasında D-8’ler sadece
8 ülkeden ibaret kalmayacak, öncelikle 60 ülkeye, sonra da 160 ülkeye çıkarak
D-160’lar olarak şekillenecektir. Hedef küresel bir güç vasfıyla ortaya çıkarak
küresel masada yer almaktır. Nitekim D-8’ler, kuruluşundan bir yıl sonrası için
dünyanın paylaşıldığı 1. Yalta Konferansı’na itiraz ederek G-7’lerle birlikte
masaya oturup, yeni bir dünyanın kurulması için 2. Yalta Konferansı’nın
toplanmasını kararlaştırmışlardır.[1]
D-8’lerin
kuruluşunun ardında iş birliği alanları, çalışma grupları, ele alınacak projeler,
öncelikli projeler ve hangi ülkelerin bunları gerçekleştireceği planlanmıştır. Başlangıçta
iş birliği ve proje gelişimi için, ticaret, endüstri, telekomünikasyon ve
bilgi, finans, banka ve özelleştirme, kırsal gelişme, bilim ve teknoloji,
yoksulluğu azaltma ve insan kaynakları gelişimi, tarım, enerji, çevre ve sağlık
olarak on sektör belirlenmiştir. Her sektör bir üye ülkeye tahsis edilmiştir.
50-60 proje ilk zirvede sunulmuş olmasına rağmen altı öncelikli proje acilen
yapılmak üzere kabul edilmiş ve üye ülkelerin sorumluluğuna tevdi edilmiştir. Bunlar
uluslararası bir pazarlama ve ticaret
şirketi kurulması, yoksulluğun
azaltılması konusunda seminerler, D-8
ülkeleri arasında bir endüstriyel ve teknolojik veri bankası ağının teşekkülü,
D-8 şirketleri arasında ortak iş
rizikolarını kapsayan tekafül projesinin (sigorta) hayata geçirilmesi, deniz kıyısı ve denizden uzak yerlerin
gelişimi için iş birliği ile zirai
uçak tasarlama, geliştirme üretme ve pazarlamadır.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın son zirvesinde yayımlanan
121 maddelik bildiride yer alan üstü kapalı ifadeleri göz önüne aldığımızda,
D-8’ler Hareketinin aldığı kararlar çerçevesinde üye ülkelerin
gerçekleştireceği projeler arasında büyük bir uyum vardır. O nedenle D-8’lerin
yapmayı planladığı projeleri burada tekrar hatırlatmakta fayda vardır. Çünkü
D-8’ler Hareketi, yapmayı öngördüğü projeler ile fincancı katırlarını çok
ürkütmüştür.[2]
D-8’lerin gerçekleştirmeyi öngördüğü projelerin sektörel dağılımı aşağıda
verilmektedir.[3]
Koordinator ve Ev Sahibi Ülke:
Mısır; Sorumluluk Alanı: Ticaret
·
Çifte Vergilendirmemenin
Önlenmesine İlişkin İkili Antlaşmaların Harmonisi(TR)
·
Yatırımların Geliştirilmesi ve
Korunması İçin Çok Taraflı Anlaşmanın Tamamlanması (TR)
·
Serbest Ticaret Bölgeleri (TR, EG/Mısır)
·
D-8 Ülkeleri Arasında
Uluslararası Pazarlama Şirketi Kurulması (EG)
·
Pamuk Birliği Kurulması (EG,TR)
Koordinator
ve Ev Sahibi Ülke: Türkiye; Sorumluluk Alanı: Sanayi ve Sağlık
· Hafif Raylı Toplu Taşıma (TR)
· Paslanmaz Çelik Üretimi (TR)
· Tarım Uçakları Tasarımı ve
Üretimi (TR)
· Sivil Taşımacılık Uçakları
Üretimi (TR)
· Helikopter Tasarımı ve Üretimi
(TR)
· Eğitim Uçağı Tasarımı ve
Üretimi(TR)
· Elektronik ve Havacılık (TR)
· Denizaltı Tasarımı ve Üretimi
(TR)
· Ufak ve İnce Silisyum Levhası
Üretimi (TR)
· Bilgisayar Üretimi (TR)
· Çok Amaçlı Araba Tasarımı ve
Üretimi (TR)
· Tekstil Makinaları Üretimi (TR)
· Gübre Üretimi (TR, IN)
· KOBİ’ler Arası İş Birliği:
KOBİ’lerin Mikro- Kredi Metodu ile Geliştirilmesi (TR)
· D-8 Verimlilik Örgütü Kurulması
(TR)
· D-8 Ülkeleri Arasında Sanayi İş Birliği
(PK)
· Lokomotif ve Demiryolu Vagonları
Üretiminde İş Birliği (TR)
· AİDS Önleme ve Kontrol Programı
(PK)
· Toplum Sağlığının Geliştirilmesi
Konusunda Uygulamalı yetiştirme (IN)
· Yöresel Sağlık Elemanları İçin
Temel Sağlık Bakımı Konusunda Alan Esaslı Eğitim(IN)
· Şehirlerde Sağlık ve Çevrenin
Geliştirilmesi (IN)
· Uyuşturucular ve Kötü
Alışkanlıklardan Korunma (TR)
Koordinatör ve Ev Sahibi Ülke: İran;
Sorumluluk Alanı: Telekomünikasyon-Enformasyon, Bilim ve Teknoloji
·
D-8 Ülkeleri Arasında Uydu
Bağlantısı (PK)
·
Enformasyon Teknolojileri ve
Telekomünikasyon (TR)
·
İslâm Ülkeleri Arasında Bilgi
Ağlarının Etkinleştirilmesi (PK)
·
Bilgisayar Programlarının
Geliştirilmesi (TR,PK)
·
Sanayii ve Teknolojik Veri
Bankası Oluşturulması (TR)
·
Kimyasal Bilimlerde Bilim ve
Teknoloji için D-8 Merkezi Kurulması (IR)
Koordinatör
ve Ev Sahibi Ülke: Malezya; Sorumluluk Alanı: Finans, Bankacılık ve
Özelleştirme
·
D-8 Merkez Bankaları Arasında İş
Birliği: Muhabir Banka Anlaşmaları Ağı Kurulması (EG, TR)
·
D-8 Ülkeleri Arasında
Özelleştirme Alanında İş Birliği (TR)
·
Özelleştirme Sürecine Bankaların Dâhil
Edilmesi (EG)
Koordinatör
ve Ev Sahibi Ülke: Bangladeş; Sorumluluk Alanı: Kırsal Kalkınma
·
Kırsal Alanlarda PV Pompaları
Aracılığıyla İçme Suyu Sağlama Sistemleri(PK)
·
Kırsal Alanlarda Su Arıtma (TR)
·
Dağ, Orman ve Çöl Bölgelerinde
Yaşayanlara Yardım (PK)
·
Yoksulluğun Bertaraf Edilmesi
İçin Bir Yöntem Olarak Kırsal Alanların Mikro-Kredi Sistemleri ve
Geliştirilmesi (BA)
Koordinatör
ve Ev Sahibi Ülke: Endonezya; Sorumluluk Alanı: İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi
·
D-8 Diplomatları İçin Eğitim
Programı (PK)
·
Tarımsal Yaygınlaştırma ve Eğitim
Metodolojisi Konusunda Uluslararası Kurs (IN)
·
Haşerelerin Kontrolü ve Önceden
Belirlenmesi Konusunda Uluslararası Kurs (IN)
·
Veteriner Laboratuvarları ve
Hastalık Araştırma Teknikleri Konusunda Bilgi Tazeleme Kursu (IN)
·
Büyükbaş Hayvanlar Alanında
Çalışanlar İçin Suni Döllenme Konusunda Yetiştirme Kursu (IN)
·
Veterinerlik İlaçlarının Kontrolü
Konusunda Yetiştirme Kursu (IN)
Koordinatör
ve Ev Sahibi Ülke: Pakistan; Sorumluluk Alanı: Tarım
·
Traktör ve Diğer Tarımsal
Makineler Alanında Jointuentureler Kurulması (TR)
·
Hayvan Fascioliasisinin Kontrolü
(EG)
·
Doğal Tatlandırıcıların
(Şekerpancarı ve Şekerkamışı) Üretiminin Birleştirilmesi ve Geliştirilmesi (EG)
·
Pirinç Üretim Teknikleri (PK)
·
Koordinatör
ve Ev Sahibi Ülke: Nijerya; Sorumluluk Alanı: Enerji
·
Termal, Hidroelektrik ve Nükleer
Santraller (TR)
·
Rüzgâr Kaynakları ile Yerli
Enerji Kaynakları Yaratmak (PK)
·
Petrol ve Doğalgaz Sanayi Alanında
İş Birliği (Keşif ve Araştırma, Sondaj ve Bakım) (IN)
·
Küçük Ölçekte Elektrik Enerjisi
Elde Etmek İçin Güneş Enerjisi ile Photovoltaic Sistemler (IN)
·
Petrol ve Gaz Üretimi İşlemi
Konusunda Yetiştirme Kursu (IN)
· Hafifi Doğalgazın (LNG) Taşınması ve Gemilere Yüklenmesi (TR)
Cevaplanması
gereken en temel soru, bilim ve teknolojide gerektiği yere gelememiş,
ekonomileri güçlü olmayan ve içerde (ülkeler arasında ve her ülkenin kendi
içerisinde) yığınla sorunu bulunan Müslüman ülkeler, sanayileşmiş, bilim ve
teknolojinin öncülüğünü yapan, ekonomik yapıları iyi olan G-8’lerle
uluslararası arenada, ne ile ve nasıl mücadele edebilecektir? Dahası Uluslararası
politikada, ne ile belirleyici rol alabileceklerdir? Erbakan Hoca, 9 Aralık
1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe konuşmasında, bu
sorulara verdiği cevap, zalimlere karşı verilecek mücadelenin nirengi noktasını
ortaya koymaktaydı: “ (…) Bu gelişmiş
ülkelerin karşısına kiminle çıkacaksınız; Bangladeş’le mi, Mısır’la mı? (…) 800
milyon insanla çıkıyoruz. 800 milyon insanla... Bunların karşısına biz hakla çıkıyoruz. Hak... Hak...
Hak… Çünkü bugün dünyada hakikaten büyük haksızlıklar var. En
büyük güç haklı olmaktır. Bugün, şu Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nda 5
ülkenin veto hakkı var; bu çelişki değil mi? Bu, elli sene öncenin dünyası; bu
dünya böyle yürümez. Şimdi, bütün dünyanın hepsi haklı bir dünya istiyor;
herkes elli yıl sonra dünyayı yeniden kurmak istiyor. Bu, herkesin temennisidir.
(…) O sizin çok küçük gördüğünüz, o 800
milyon insan, evet, hakkı üstün tuttuğu için, bütün insanlığa en büyük hayırlı
adımı atacaktır.”
Erbakan,
D-8’leri kurduktan sonra Şer İttifakı’nın yerli iş birlikçileri tarafından 28
Şubat 1997’deki darbe ile iktidardan düşürülmüş, Malezya’da Soros üzerinden çok
ciddi bir ekonomik kriz çıkartılmıştır. Diğer ülke yönetimlerinde de benzer
durumlar meydana gelmiştir.
D-8’ler hareketine burada bu boyutları ile yer vermemizin sebebi, amacı; yapılanışı, hedefleri, çizdiği strateji ve coğrafyası ile Türk Devletler Teşkilatı’nın, aynı açıklıkta ve boyutta olmasa bile aralarında -üye ülkeleri farklı olmakla birlikte- benzerliklerin bulunmasıdır. Bu nedenle Şer İttifakı’nın D-8’lere uyguladığı stratejinin benzerinin Türk Devletler Teşkilatı’nın varlığından rahatsız bölgesel ve küresel güçlerin de uygulayabileceği olgusu göz önüne alınmalıdır.
Türk Dilini Konuşan Ülkeler Konseyi
Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra yıllarca
bu ülkenin baskısı altında kalan pek çok ülke bağımsızlığını kazanmıştır. Türk
cumhuriyetleri diye isimlendirilen ülkeler, bir taraftan kendi bağımsız
devletlerini inşa etmeye, diğer taraftan da Türkiye ile ilişkilerini
geliştirmeye çalışmışlardır. Bu bağlamda en ciddi girişim, 1992 yılında Türkçe Konuşan Devletler Devlet Başkanları Zirvesi
adı altında gerçekleşmiştir. Bu zirve Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın,
Azerbaycan Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey’in, Kazakistan Devlet Başkanı
Nursultan Nazarbayev’in, Kırgız Cumhuriyeti Devlet Başkanı Askar Akayev’in,
Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’un ve Türkmenistan Devlet Başkanı
Saparmurat Niyazov’un katılımlarıyla Ankara’da bir toplantı organize edilmiş ve
“Ankara
Bildirisi” imzalanmıştır.[4]
Türkçe Konuşan Devletler
Devlet Başkanları Zirvesi’nde o gün için çok önemli bazı konularda görüşmeler
yapılmıştır. Diyalogların artırılması, ortak bazı ekonomik kararların alınıp
uygulanması, ulaşım ve Türk cumhuriyetlerindeki doğal enerji kaynaklarının
Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasına ilişkin kararlar alınmıştır: “Türk cumhuriyetleri arasında gümrük
mevzuatları uyumlulaştırılarak kişi, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına
imkân tanıyan bir serbest ticaret düzeninin oluşturulması; ortak bir yatırım ve kalkınma bankasının
kurulması; demiryolu, karayolu ve havayolu bağlantıları ile telekomünikasyon
imkânlarının geliştirilmesi; Türk cumhuriyetlerinin doğal kaynaklarının Türkiye
üzerinden Avrupa’ya sevk edilmesi; dünya ekonomisine entegre olabilmek için
ekonomik konularda koordinasyon ve işbirliği imkânlarının geliştirilmesi; Türk
devletleri parlamentoları arası iş birliği.”[5]
İlk zirveden sonra 2018 yılına kadar 9
zirve daha gerçekleştirilmiştir. Bazı zirveler, devlet başkanları düzeyinde,
bazı zirveler dışişleri bakanları ve temsilciler düzeyinde tertip edilmiştir.
Bazı zirveler konsey olmadan önce yapılmıştır. Zirve numarasına bu açıdan
dikkat edilmelidir. Zirvelerde alınan kararlar, özetle aşağıda verilmektedir.[6]
Bu bağlamda 18-19 Ekim 1994 tarihinde İstanbul’da
ikinci zirve toplanmış önemli kararlar alınmıştır. Bunlar Türk lehçelerinin karşılaştırmalı sözlüğünün
hazırlanması; müşterek kültür mirasının korunması, onarılması ve tanıtılması; üniversitelerarası
iş birliğinin geliştirilmesi; öğrenci değişim programlarının devam ettirilmesi;
ulaştırma ve ticaretin geliştirilmesi; tarihî İpek Yolu’nun diğer ilgili
ülkelerin de katkısıyla canlandırılması; Aral Denizi’ndeki çevreyle ilgili
durumun normalleştirilmesi için uluslararası imkânların birleştirilmesidir.
Kırgızistan Bişkek’te 27-29
Ağustos 1995 tarihleri arasında 3. Zirve toplanmış ve şu kararlar alınmıştır: “Ulaştırma bağlarının sağlanması, serbest
dolaşımın kolaylaştırılması; iş adamlarının çalışma şartlarının
iyileştirilmesi; karşılıklı ticaret, bankacılık ve sigortacılık faaliyetlerinin
önündeki engellerin kaldırılması; kültürel ve insani bağların geliştirilmesi
hususunda ortak eğitim kurumlarının kurulması, kültür günleri ve şenlikleri
düzenlenmesi.”
Özbekistan Taşkent’te 21
Ekim 1996 tarihinde toplanan 4. Zirvede şu kararlar alınmıştır: “Ortak mal, hizmet, sermaye ve işgücü pazarı
oluşturmak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler arasındaki ekonomik işbirliğinin
sağlanması için uygun hukuki ortamın oluşturulması; ulaştırma alanında hem Türk dili konuşan
devletler ve hem de diğer bölgesel ve bölge dışı aktörlerle iş birliği; ekonomik
kalkınma hususunda uygulanması gereken yöntemler; Türkçe Konuşan Devletler
Zirvesi Sekretaryasının kurulması ve tüzüğünün hazırlanması; Türk dilini ve
kültürünü tanıtacak sempozyumlar düzenlemek, Türk halklarının geçmişini ve
bugününü inceleyen kaynakları araştırmak, derlemek ve yayına hazırlamak”.
Taşkent
Zirvesi, altı Türk devletinin devlet başkanlarının birlikte katıldığı son
zirve olmuştur. 1998 yılında Kazakistan’ın yeni başkenti Astana’da 5. Zirve
yapılmış ve aşağıdaki kararlar alınmıştır: “Türkçe Konuşan Ülkeler Sekretaryası Tüzüğü kabul edilmiştir; üye ülke dışişleri bakanlıkları, sekretarya
çalışmalarının denetimi ile görevlendirilmiştir.”
Azerbaycan Bakü’de 8 Nisan
2000 tarihinde yapılan 6. Zirvede “BTC petrol boru hattı ile Türkmenistan-Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye-Avrupa
Hazar geçişli doğal gaz boru hattının gerçekleştirilmelerine ilişkin bölgesel
iş birliğinin geliştirilmesi; ‘Türkçe
konuşan ülkeler’ yerine ‘Türk dili konuşan ülkeler’ ifadesinin kullanılması” kararları alınmıştır. İstanbul’da 26-27 Nisan
2001 tarihlerinde gerçekleştirilen 7. Zirvede ise “İpek Yolu’nun canlandırılması; bölgesel ve uluslararası iş birliğinin
her alanda ilerletilmesini sağlamak maksadıyla sürdürülen çalışmaların
hızlandırılması” kararları alınmıştır.
Antalya’da 17 Kasım 2006
tarihinde gerçekleştirilen 8. Zirvede ise şu kararlar alınmıştır: “(Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev’in
ısrarlı tavsiyeleriyle) teşkilatlanmaya gidilmesi kabul edilmiştir; Avrasya
bölgesinde her türlü örgütlü suçun meydana getirebileceği sınırı aşan
tehditlerle ortak mücadelenin önemine vurgu yapılmıştır. Kalıcı barış için iştirakçi ülkelerin
katkıların sürdürülmesi ve bu yönde uluslararası etkinliklerin desteklenmesi
gerektiği kaydedilmiştir. Türk dili konuşan halklar arasında ilişki ve etkili
iletişimin
kolaylaştırılması yönünde vize işlemlerinin kolaylaştırılması ve hızlandırılmasında
çaba gösterilmesi. Zirve sonuç bildirileri, Türkçe-Rusça olarak değil, Azerbaycan’ca,
Kazakça, Kırgızca ve Türkçe olarak imzalanması.” Nahçivan’da 2-3 Ekim
2009 tarihlerinde gerçekleştirilen 9. Zirvede Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında Türk Konseyi’nin kuruluş
antlaşması imzalanmıştır. Avrasya’da
Türk dili konuşan ülkeler arasında iş birliğinin geliştirilmesi ve
derinleştirilmesi; ekonomi ve ticaretin uluslararası ilişkilerdeki rolü teyit
edilmiştir. Ayrıca “Ortak dil, ortak tarih ve ortak kültür
birliğine dayanan ortak çıkarlar için iş birliğinin seviyesinin ticari-ekonomik,
bilim-teknik ve sosyal alanlarda
arttırılması amacıyla ilave tedbirlerin alınması; zirvede üye ülkeler parlamentolar arası iş birliği
amacıyla İstanbul Antlaşması ile 2008 yılında kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler
Asamblesi’ne yönelik desteklerin arttırılması; Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’nın kültürel iş birliği için bir
fon kurulması” kararlaştırılmıştır.
İstanbul’da 16 Eylül 2010
tarihinde gerçekleştirilen 10. Zirvede (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve
Türkiye) ise İstanbul’da yerleşik
sekretaryasının kuruluş çalışmalarında son aşamaya gelinen Türk Konseyi’nin üye
ülkeler arasındaki iş birliğine kurumsal bir nitelik kazandırılmıştır. Ayrıca
9. Zirvede imzalanan Nahçivan Antlaşması’nın imza gününün yıl dönümüne denk
gelen 3 Ekim’in Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Günü olarak kutlanmasının
teşvik edilmesi kararı alınmıştır.
Zirveler süreci 2010 yılına kadar devam etmiş ve alınan kararlar, sürekli çalışan bir sekretaryanın olmamasından dolayı gerektiği gibi uygulanamamış ve gerekli kurumsallaşma sağlanamamıştır.[7] Bu süreçte Türk Konseyi’nde, Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Aksakallar Konseyi, Kıdemli Memurlar Komitesi ve Sekretarya olmak üzere beş organ oluşturulmuştur.[8] Bu ana organlara ilaveten “ilişkili kurumlar” adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi (TURKPA), Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY), Uluslararası Türk Akademisi, Türk İş Konseyi ve Türk Kültür ve Miras Vakfı olmak üzere beş organ daha bulunmaktadır.
Türk Dilini Konuşan Ülkeler Konseyinden Türk Devletler Teşkilatı’na Dönüşüm
Türk
Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi (8. Zirve), 12 Kasım 2021'de
İstanbul'da “Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler” gündemiyle
bir araya gelip, Konsey yapısını bir ileri aşamaya taşıyacak çok önemli
kararlar almıştır. Türk Konseyi, Türkiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan
Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov,
Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Macaristan Başbakanı Viktor Orban
ve Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdi Muhammedov’un katılımıyla
gerçekleştirilmiştir.[9]
Türk
Devletleri Teşkilatı Onursal Başkanı ve Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı
Nursultan Nazarbayev toplantıya bir video üzerinden hitap etmiştir. Bu zirve
toplantısında “Türk Devletleri Teşkilatı Sekizinci Zirve Bildirisi” başlığı
altında geniş bir giriş yapıldıktan sonra alınan kararlara, 121 maddede yer
verilmiştir. Giriş kısmında özellikle “Üye devletler arasında konsolide bir
tutum geliştirmek için Türk dünyasının çıkarlarını etkileyen bölgesel ve
uluslararası konularda istişarelerde bulunmanın önemine” özel bir vurgu
yapılmıştır. İlgili zirve bildirisinde Türk
dünyasında siyasi, ekonomik, halklar arası, kurumsal ve üçüncü taraflarla iş
birliği başlıkları altında alınan kararlar, 121 maddede sıralanmıştır.
Tüm bu
kararları ele alıp burada değerlendirme imkânı yoktur. Bazılarını öne çekerek yapılan
çalışmanın çok önemli olduğunu ve bu gelişmenin hem bölgesel hem de küresel
bazda bazılarını ciddi bir şekilde rahatsız ettiğini ve Kazakistan’da
yaşananların bu zirve kararından sonra meydana gelmesinin tesadüfle izah
edilemeyeceğini görmek açısından faydalı olacaktır. Bildirideki alt
başlıklardan anlaşılabileceği gibi, Türk Devletler Teşkilatı, çok geniş bir spektrum
ortaya koyarak dünyadaki güç merkezlerinin yanı sıra yeni bir jeopolitik,
jeoekonomik, jeokültürel ve jeostratejik güç merkezi olarak tarih sahnesine
çıkmaktadır. Alınan kararlar bunun göstergesidir.
Bu amaçla bu toplantıda, Türk Konseyi adı Türk Devletleri
Teşkilatı şeklinde değiştirilmiştir (madde 1). Böylece mevcut yapının özgül
ağırlığı daha da artırılmıştır. Hem bölgesel hem de küresel düzlemde yeni bir
güç odağı/merkezi olarak, mevcut güç merkezlerinin yanında yerini
almıştır. Kazakistan Cumhuriyeti
Birinci Cumhurbaşkanı ve Türk Devletleri Teşkilatı Onursal Başkanı Nursultan
Nazarbayev tarafından başlatılan “Türk Dünyası 2040 Vizyonu”, Türk Devletleri
için “stratejik bir belge olarak kabul edilmiş” ve bunun uygulanması için
“2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol Haritası” hazırlanması kabul
edilmiştir (madde 2). Sadece bu karar bile, Şer İttifakı’nı çileden çıkarmaya
yetmiş olabilir. Türk Devletleri Teşkilatı isminin ve “özel teşkilatlanma
yapılması” gerektiğinin de Kazakistan Eski Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev
tarafından teklif edildiğini göz önüne aldığımızda, Şer İttifakı’nın ilk
hedefinin Kazakistan olması, tesadüfi olmayıp özel bir stratejik tercihin
sonucudur.
Bu toplantıda “Tarafsızlık Statüsü’ne sahip bir devlet olan
Türkmenistan”ın, Türk Devletler Teşkilatı’nın çalışmalarına gözlemci üye
statüsünde dâhil olması kabul edilmiştir (madde 3). Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin (KKTC), teşkilatın faaliyetlerine katılabilmesi kararı (madde
7) alınarak, KKTC’ye çok büyük bir destek verilmiştir.
Gözlemci statüsündeki Macaristan’la stratejik ilişkilerin daha artırılması
için karar alınması (madde 10, 13); Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sadır
Caparov’un “yapıcı diyalog ve iş birliğinin teşviki için bölgelerarası Orta
Asya+Güney Kafkasya platformunun kurulması” fikrinin desteklenmesi dikkat
çekmektedir. “Afganistan’daki durumun normalleştirilmesi” ve “Afgan halkına yardım
edilmesi” (madde16) yaklaşımlarında görüldüğü gibi teşkilatın etkinlik alanının
coğrafi bakımdan genişletilmesinin ilkece kabul edildiği anlaşılmaktadır (madde
11). Türk Devletler Teşkilatı sadece üye ülkelerle ilgilenmemekte, genişleme
amaçlı olarak “üçüncü taraflar” ile “iş birliğinin geliştirilmesi için usuller
geliştirilmesini” öngörmektedir (madde 4).
Bildiri ile “Terör, aşırıcılık, bölücülük ve ırkçılık, ayrımcılık,
yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı ve nefret söyleminin her türüne ve
biçimine karşı mücadelede iş birliği” yapılması kabul edilmiştir (madde 17). Bu
kararla terörü, İslâm düşmanlığını besleyen, destekleyen şer ittifakına karşı
ortak bir cephe kurulması öngörülmüştür.
Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde “düzenli olarak yapılan güvenlik
istişarelerinin sürdürülmesi” kararı (madde 18) terörü besleyen, destekleyen
güç odakları tarafından çok hoşlanılmayan bir karardır.
“Üye Devletlerin Türk Yatırım Fonu’nun Kuruluş Antlaşması’nı
en geç 1 Eylül 2022 tarihine kadar eşit sermaye katkısı ve eşit oy hakkı
ilkesine dayanarak nihai hâle getirmesi” (madde 24) kararıyla ekonomik
dayanışmanın daha ileri boyutlara taşınması istenmiştir. Aynı bağlamda güçlü,
güvenilir, dayanışma içerisinde ortak bir yapılanışa gitme amacı taşıyan pek
çok karar, zirve bildirisinin değişik
maddelerinde yer almaktadır. Ticareti
Kolaylaştırma Strateji Belgesi’nin hazırlanmasının (madde 26)
sonuçlandırılması; “Kazakistan'ın Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta
Koridoru da dâhil olmak üzere, Türk devletleri arasındaki ekonomik işbirliğini
ve bağlantısallığını güçlendirmek amacıyla Türkistan'da Türk devletleri için
kurulacak “TURANSEZ” özel ekonomik bölgesine katılma kararı” (madde 29)
önemlidir. “Hazar Geçişli Uluslararası
Doğu-Batı Orta Koridoru boyunca taşımacılık işlerini kolaylaştırmak için önemli
bir adım olan Türk Devletleri Teşkilatı Üye Ülkeleri Arasında Uluslararası
Kombine Yük Taşımacılığı Antlaşması’nı nihai hâle getirme” kararı (madde 39)
dikkate değerdir. 40’ıncı madde “Zengezur
Koridoru’nun Hazar Geçişli Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridorunun en kısa
sürede faaliyete geçirilmesi”ni, 41’inci
madde ise “Ulaştırma koridorlarının, gümrük-sınır kontrol noktalarının ve
lojistik merkezlerin kesintisiz faaliyet göstermesinin sağlanması” kararını
içeriyor. Üye ülkeler arasında “Basitleştirilmiş Gümrük Koridoru Kurulmasına
İlişkin Protokolün” imzalanması” (madde 46) gündeme getiriliyor. “Hazar Geçişli
Uluslararası Doğu-Batı Orta Koridorunun tüm potansiyelinden yararlanmak için”
“Kervansaray Projesi çerçevesinde gümrük iş birliği ile İpek Yolu'nun
canlandırılması…”, “Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde dijital sistemlerin
tanıtılması ve sınır ötesi hareketlerde elektronik ön bildirim sisteminin
kurulması…”; “gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi” kararı (madde 47)
dikkate değerdir.
“Asya ve Avrupa arasında fiber optik yüksek hızlı internet
hattının inşasını öngören Dijital Aktarım Merkezi projesinin uygulanması” (madde
48) ile “Hazar Geçişli Fiber Optik projesinin hızlandırılması” (madde 49) kararları başlı başına önemlidir. “…Doğal
afetlerin etkilerini azaltmak ve iyileşmeye katkıda bulunmak amacıyla ortak
arama, kurtarma ve rehabilitasyon çalışmaları yapmak için “Türk Devletleri
Teşkilatı Sivil Koruma Mekanizması” adı altında bir afet müdahale birimi
kurulması” kararı alınmıştır (madde 51).
“Kazakistan, Türkiye ve Özbekistan’da COVID-19’a karşı yerli
aşıların gelişiminin” desteklenmesi” ve “aşı iş birliğini güçlendirilmesi”; üye
ve gözlemci devletleri tek taraflı veya karşılıklı tanıma veya aşı
sertifikaları yoluyla uluslararası seyahat ve ulaşım için COVID-19 ile ilgili
giriş ve geçiş kısıtlamalarını hafifletilmesi” kararı alınmıştır (madde 54). “Türkiye,
Azerbaycan, Kazakistan ve Macaristan tarafından Türk Devletleri Teşkilatı
himayelerinde Afrika ülkelerine aşı bağışı yapılmasının devam ettirilmesi”
kararı ( madde 55) önemlidir.
Türkiye Uzay Ajansı’nca başlatılan, “Türk Devletleri Teşkilatı
bünyesinde Uzay Teknolojisi Projeleri alanında işbirliği ve eşgüdümün
sağlanması” kararı (madde 62) alınmıştır.
İpek Yolu üzerindeki üye ülkelerin “doğal ve coğrafi
avantajlarından yararlanarak, turizm sektöründe daha fazla iş birliği” yapması
çerçevesinde “Tabarruk Ziyarat” ve “Turizm Haritası” projelerinin uygulanmasını
sağlanacak. Türk Konseyi Modern İpek
Yolu Ortak Tur Projesi’nin hem ulusal hem uluslararası düzlemde tanıtılması (madde
66) ile “Türk dünyasının kültürünü ve büyük şahsiyetlerini birlik ve beraberlik
ruhu” ile tanıtıp yaygınlaştırmanın yanında benzer projelerin teşvik edilmesi
(madde 72) kararları alındı.
“Kazakistan’ın, merkezi Türkistan şehrinde uluslararası TV kanalı
kurma” (madde 73) ve “Kazakistan Cumhuriyeti tarafından Nur-Sultan’da tahsis
edilen yeni Türk Akademisi binasının resmî açılışı” (Madde 91) kararları
alındı. “Türk Cumhuriyetleri'nin bağımsızlığının 30. yıl dönümünde
hazırlıklarına başlanan 2022'de “Tuna Nehri'nden Orhun Vadisi'ne İpek Yolu
Rallisi”nin TÜRKSOY’u tarafından düzenlenmesi”ne karar verildi (madde 99). “Kazakistan
Cumhuriyeti’nin Asya’da İş Birliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı
(CICA) Başkanı olması ve “CICA’yı uluslararası teşkilata dönüştürme girişimi”
kararı (madde 107) alındı.
Toplantıda “Kazakistan Cumhuriyeti’nin nükleer silahsızlanma,
nükleer silahların yayılmasını önleme ve barış diplomasisi konularındaki engin
tecrübelerinin…”; 1991’de Semipalatinsk Nükleer Test Sahası’nı kapatma yönünde
tarihî bir karar alarak, nükleer silahlardan arındırılmış bir dünyaya ulaşma
yolundaki uluslararası çabalara yoğun katkıda bulunmasının takdir edilmesi”
kararı (madde 113) alındı.
Bütün
bu kararları göz önüne aldığımızda Avrasya’nın göbeğinde yeni bir bölgesel
gücün doğmak üzere olduğunu söyleyebiliriz. Türk Dilini Konuşan Ülkeler
Konseyi’nin isminin bu amaçla Türk Devletleri Teşkilatı’na dönüştürüldüğü ve
alt yapının buna göre şekillendirilebilmesi için bir dizi kararlar alındığı,
tavsiyeler yapıldığı görülmektedir. Dikkat çeken bir başka önemli nokta son zirve
toplantısına kadar yazılan tüm bildiriler, kullanılan diller Türkçe ve Rusça
iken; 12 Kasım 2021’de İstanbul'da imzalanan bildiride kullanılan dilleri
Azerbaycan, Kazakça, Kırgızca, Türkçe ve Özbekçe olmuştur. Bu durum Rusları
özel olarak rahatsız etmiştir.
Avrasya’nın Ortasında Yeni Bir Güç Olmanın Maliyeti
Türk Devletler
Teşkilatı’nın oluşumunu ve aldığı kararları, özellikle, Türk Dünyası 2040
Vizyonu’nun, Türk Devletleri için “stratejik bir belge olarak kabul edilip”
hayata geçirilebilmesi için 2022-2026 Türk Devletleri Teşkilatı Stratejik Yol
Haritası’nın hazırlanması kararını (madde 2) göz önüne aldığımızda, Avrasya’nın
ortasında 21. yüzyılda yeni bir güç ortaya çıkacaktır. Alınan kararlar ve
yapılan uygulamalar bunun göstergesidir.
Türk Devletler
Teşkilatı’nın doğduğu bu coğrafya, stratejistlere göre dünya hâkimiyet
mücadelesinde son derece önemli stratejik bir bölgedir. Stratejist Harold
Mackinder, dünya hâkimiyet mücadelesinde iki temel kategoriye atıfta bulunmaktadır:
1) Sibirya ve Orta Asya’nın büyük bir kısmını içeren Avrasya ‘mihver
bölgesi’, 2) Orta-Doğu Avrupa ‘merkez bölgesi.’[10]
Mackinder’e göre dünya hâkimiyetinin
yolu, bu iki bölgenin kontrolünden geçmektedir: “Doğu Avrupa’yı yöneten Merkez
Bölge’ye kumanda eder; Merkez Bölge’yi yöneten Dünya Adasına kumanda eder; Dünya
Adası’nı yöneten, dünyaya kumanda eder.”[11]
Böyle
bir yeni oluşum/bir güç merkezi birçoklarını olağanüstü rahatsız edecektir.
Böyle bir oluşumdan rahatsız olup bunu yok etmek isteyecek bölgesel ve küresel
güçleri şöyle tasnif edebiliriz: Rusya, Çin, İran, AB, İngiltere, İsrail, ABD.
Kazakistan’da meydana gelen olayları, Kazakistan iç dinamiklerini, bölgesel ve
küresel dış dinamikleri göz önüne alarak incelememiz gerekmektedir.
Duygusallıktan arınmış, gerçekçi bir yaklaşım ortaya koyabilmeliyiz.
D-8’lerin karşılaştığı durumu, “Arap Baharı” olaylarını yaşamış, görmüş insanların, Türk Devletler Teşkilatı’nı kurarken var olan satranç tahtasında olabilecek karşı hamleleri ön görüp ona göre tedbir almaları, olabileceklere karşı Türk Devletler Teşkilatı olarak cevap vermeleri gerekmez miydi? Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü dolayısıyla Rusya, Ermenistan, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan’ı göreve çağırma yerine Türk Devletler Teşkilatı’ndan yardım istemesi daha anlamlı olmaz mıydı? Veya her iki gücü birlikte çağırsaydı Türk Devletler Teşkilatı daha başka bir anlam ve önem kazanmayacak mıydı?
[1] Necmettin Erbakan, “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen”, ESAM, Ankara, 16 Kasım 2010. Necmettin Erbakan, “Gayemiz Bütün Beşeriyetin Saadetidir”, ESAM, Ankara, 16 Kasım 2005. B. Alan, D-8 Yeni Bir Dünya, Yörünge Yayınları, İstanbul, 2001, s. 10-20, 194-201,309.
[2]
BA: Bangladeş, EG: Mısır, IN: Endonezya,
IR: İran, MA: Malezya, Nİ: Nijerya,
PK: Pakistan, TR: Türkiye. D-8, s. 225-230.
[3]
Necmettin Erbakan, “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen”, B, Alan, age., s. 10-20, 194-201,309.
[4] Mehmet Seyfettin Erol, Kadir
Ertaç Çelik, “Türk Dünyası’nda İş Birliği Denemesi: Türk Keneşi ve Kazakistan”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, sayı:
17/2 Kış, 2017, s. 15-32.
[5]“1992 Zirvesi”, Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği
Konseyi resmi web sitesi,
http://www.turkkon.org/tr-TR/zirveler_sureci_bilgi_notu/4/52,
09.09.2017. Mustafa Bıyıklı, 25 Yıllık
Tecrübenin Ardından Türk Keneşi Bünyesindeki Ülkelerde Ortak Kuruluşlar
İlişkiler ve İş Birlikleri. Bişkek, 2018.
[6]
Mustafa Bıyıklı,
age. Pelin Musabay Baki, “Avrasya’da Bölgesel İşbirliği Sürecinden
İşbirliği Mekanizmasına: Türk Konseyi”, Bilge Strateji, sayı: 11, 2014,
s.141.
[7] Mehmet Seyfettin Erol, Kadir
Ertaç Çelik, agm.
[8]
Mustafa Bıyıklı, age.
[9] Mehmet Seyfettin Erol, “Türk
Devletleri Teşkilatı’nın Önemi ve Hedefleri”, Aydınlık, 15 Kasım 2021.
[10] Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, Amerika’nın Önceliği
ve Bunun Jeostratejik Gerekleri, Sabah Kitapları, İstanbul, 1998, s. 38.
[11] Zbigniew Brzezinski, age., s. 38.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder