27 Haziran 2013 Perşembe

3. Nesil Kadife darbe teşebbüsü: Taksim operasyonu bir başlangıç

 (Milli Gazete)

Göz o ki dağın arkasını göre, akıl o ki başına geleceği bile’

Türkiye’de yeni bir tür Kadife darbe hazırlığı yapılmaktadır. Biz bunu, öncekilerinden farklı bazı özelliklerinden dolayı, 3. Nesil Kadife Darbe” olarak isimlendirmekteyiz. Taksim Kadife Darbe girişimini, 27 Nisan Kadife Darbe girişiminin daha sivil görüntülü ileri bir aşaması olarak değerlendirmekteyiz. Önceki yazılarımızda, genel olarak, Kadife darbelerin felsefesini, kullandığı yöntemleri ve Taksim operasyonunda öngörülen muhtemel beş senaryoyu ele alıp inceledik. Taksim olaylarında öngörülen muhtemel senaryoları, aşağıdaki gibi sınıflandırdık:

Birinci İhtimal: Oy kaybetmeye başlayan AK Parti’nin önümüzdeki seçimlerde oylarının düşüşünü engelleyip oy artışını sağlamak.

İkinci İhtimal: Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/+AB) bölgede uygulamak istedikleri politikaları Erdoğan engellemektedir. Bu politikaların kabul edilmesi için bir ikna operasyonu yapılmaktadır. Erdoğan’dan istenen alınınca süreç durdurulacaktır.

Üçüncü İhtimal: İlk iki ihtimalin birlikte kullanılması; yanı hem istenenlerin alınması hem de AK partinin reylerinin artırılması.

Dördüncü İhtimal: Erdoğan’ın tasfiye edilip AK partinin muhafaza edilmesi.

Beşinci İhtimal: Erdoğan ve AK Partinin tasfiye edilmesi veya etkisizleştirilmesi.

Birinci ihtimal ya da senaryoyu, geçen haftaki yazıda değerlendirdik ve bunun en zayıf ihtimal olduğunu ifade ettik. Burada diğer senaryoları, ele alıp değerlendireceğiz ve Taksim olaylarının niçin bir kadife darbe sürecinin başlangıcı olduğunu açıklayacağız.

İkinci, Dördüncü ve Beşinci Senaryolar

Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/İsrail/+AB) bölgede uygulamak istedikleri politikaları, Türkiye engellemektedir. Türkiye, ABD/+Küresel Sermaye/İsrail/+AB/Vatikan ekseninin öngördüğü Patrikhane, Kıbrıs, Ermenistan, Iran, Irak, İsrail, Suriye, Filistin politikalarına gerekli desteği vermemiş, kendine özgü çok yönlü bir politika izlemeye başlamıştır. Bir NATO ülkesi olarak Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) girme isteği, bu açıdan cesurcadır. Erdoğan’ın dindar nesil isteği, içki kısıtlaması, imam hatiplerin yaygınlaştırılması, ilköğretim düzeyinde dini muhtevalı derslerin konması, sanayileşme hamleleri, MİT’i yeniden yapılandırması, 2000’lı yılların başında kurulan ittifakı, bozulma noktasına getirmiştir. Bundan sonra Başbakan Erdoğan’ın geri dönüş şansı yoktur, yola devam etmek zorundadır. Başbakan Erdoğan, bütün bu politikalardan vazgeçip şer ekseninin dümen suyuna girerse millet tarafından tasfiye edilecektir.

Bu aşamadan sonra Erdoğan, Şer ekseni için tehlikeli ve istenmeyen adamdır. Şer ekseninin Erdoğan’a güvenmesi mümkün değildir.

Erdoğan, 2003 yılında, yanlış bir yaklaşım ve politika olarak, Avrupa kültür ve medeniyeti aşkı ile çıktığı seyahatin sonunda, 10 yıllık uygulama sonucunda, sistemden kopmuş, Batı kültür ve medeniyetine, ABD’ye ve Siyonizm’e karşı olan kitleleri, sistemin merkezine çekerek entegre etmiştir. Bu sürecin sonunda, sistemin felsefesi değişememiş ve fakat merkeze gelenlerin zihin dünyası değişmiştir. Bu süreçte, davası İslam olan %25’lık bir halk tabanı erimiş ve büyük bir ekseriyeti dünyevileşmiş, sekülerleşmiş ve laikleşmiştir. Bu yaklaşımın sonucunda, 2003 yılında 10 yaşında olan bir çocuk şu an 20, 15 yaşında olan bir ergen ise şu an 25 yaşında olup Taksim’de Cuma kılmakta, kandil simitli dağıtmakta ve “Diktatör Erdoğan istifa” diye haykırmaktadır. AKP, ekonomiye, taşa, toprağa yatırım yapmış, insana, kültür ve medeniyete yatırım yapmamıştır. Bu yanlış yaklaşımın bedeli, şimdi Taksim sürecinde ödenmektedir.

Erimiş, yok olmuş AP, ANAP, DYP merkez partilerini yeniden diriltme imkânı olmadığına ve yeni bir merkez partisini kısa zamanda inşa edip halka kabul ettirmek zor olduğuna göre, hazır, var olan AKP’yi merkezde tutmak ve fakat genel başkanını değiştirmek, en akıllı, en az zayiatlı ve en kârlı bir yoldur. Bize göre Taksim operasyonu ile başlatılan kadife darbenin amacı, AKP’yi merkezde tutarak Erdoğan’ı tasfiye etmektir (Dördüncü senaryo).

Geçmiş siyasi tarihimiz, lider ve parti yeme operasyonları konusunda çok zengindir. Bunları bir araya toplayıp değerlendirdiğimizde ilginç senaryolar ortaya çıkmaktadır. Bütün bu senaryolar, iç ve dış güçlerin işbirliği ile sahnelenmiş, halk seyirci kalmış ve önlerinin açılacağı aşkı ile birçok anlı şanlı zevat ve kuruluş, sürece katkıda bulunmuştur. Aşağıda Erdoğan’ı tasfiye ve etkisizleştirme ihtimallerine bakarak kimsenin morali bozulmasın. Bunlar geçmişte var olup tekrar yürürlüğe sokulabilecek ihtimallerdir. Tutup tutmaması, başarılı olup olmaması, başta AKP kadroları olmak üzere bu ülkeyi seven insanların ortaya koyacağı ortak tavra ve bileşke kuvvetine bağlı olacaktır.

Şer cephesinin Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmek için ön görebileceği mümkün senaryolar, siyasi tarihimizde mevcuttur:

Yargı Yolu İle Tasfiye Etmek: Erbakan Örneği

Cumhurbaşkanı/Başkan Adayı Göstererek Partinin Başından Uzaklaştırıp Tasfiye Etmek: Faruk Gürler Örneği: Orgeneral Faruk Gürler, 12 Mart 1971 Muhtıra döneminde kudretli Kara Kuvvetleri Komutanı olup en güçlü cuntanın mensubudur. 9 Mart Olayı ile önce yalnızlaştırılmış, sonra da tabii senatör yapılarak ordudan uzaklaştırılıp bütün güç elinden alınarak Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmiştir. Daha sonra, arkasındaki ordu desteği çekilerek Siyasetin kurtlarına parçalanmak üzere teslim edilip tasfiye edilmiştir. Cumhurbaşkanı adayı olup partiden uzaklaşan bir Erdoğan, kampanya ile, “dosyalar savaşı”(!) ile yıpratılıp tasfiye edilmek istenebilir.

Dosya Yoluyla Tasfiye: Dosyanın gerçek olup olmadığı önemli değildir. Önemli olan geniş kitleleri etkileyebilecek, senaryosu uygun hazırlanmış yoğun bir psikolojik harekâtın yürütülmesidir. Bu noktada, Ergenekon’daki dosya savaşının etki düzeyi göz önüne alınmalıdır

Suikast Yoluyla Tasfiye: Özal Örneği: Özal’a ilk önce kendi kongresinde suikast girişiminde bulunuldu. Başarılı olunamadı. Özal cumhurbaşkanlığına geçince zehirlenerek öldürüldü.

Laikliğe Aykırı Davranmaktan Dolayı Yargı Yoluyla Tasfiye

Darbe Yoluyla Tasfiye: 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül Örnekleri

Hastalık Gerekçesiyle Tasfiye: Ecevit Örneği: Başarılı olamamış bir girişimdi.

Bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği için bir öngörüde bulunuyor değiliz. Ancak bütün ihtimallerin, özellikle de, en kötü ihtimalin göz önüne alınması, strateji kurmanın gereğidir.

Eğer dördüncü senaryo tutmazsa, o takdirde Beşinci senaryo devreye sokulacaktır. Beşinci senaryoda, hem Erdoğan’ın hem de partinin birlikte tasfiye edilmesi ya da etkisiz hale getirilmesi öngörülmüş olabilir. Bu dördüncü senaryoya göre daha kolay icra edilebilecek bir senaryodur. Gene siyasi tarihimizde mevcut mümkün ihtimalleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olmaktan ceza almış bir partinin kapatılması ve Erdoğan’a siyası yasak konması bugün için en kolay yoldur: MSP, RP örnekleri. Bunun için malzemeye gerek yoktur. Türkiye’de malzeme üretilmektedir. Erdoğan’a yasak koyup parti kapatıldığında, Erdoğan’ın etkili olamayacağı birden fazla parti kurularak mevcut taban dağıtılabilir. Ya da bu tabana hitap edecek yeni bir yıldız ortaya çıkarılabilir.

Seçimde Başarısız Kılarak Tasfiye/Etkisizleştirme: FP örneği, İsmet İnönü Örneği. Önümüzde yerel seçimler, genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri vardır. Erdoğan için yerel seçimler hayati öneme haizdir. Yerel seçimlerde İstanbul, Ankara gibi birkaç büyük şehrin kaybedilmesi, Erdoğan için en büyük darbe olacaktır. Bu darbeyi almış bir lideri, yıpratmak daha kolaydır.

Partinin Bölünmesi Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: Demokratik Parti örneği, İsmail Cem İpekçi Örneği: 1970’lı yıllarda Demokratik parti, AP içinde milletvekilleri tarafından kurularak AP’nin reyleri bölünmüş, AP bir daha kendisini toparlayamamıştır. Sokak hâkimiyeti kadife darbecilerin eline geçtikçe AK Parti içerisindeki liberal kanadın iradesi çözülebilir.

AK Parti Tabanında Etkili Olabilecek Yeni Partilerin Kurulması Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: Genç Parti Örneği. AK partinin yumuşak karnı, partinin liberal kanadıdır. Bu tabana hitap edecek, güçlü “Muhafazakâr Demokratlar” önderliğinde parti ya da partiler kurdurulabilir. Genç Parti kurularak MHP tabanından aldığı %7.5’lik bir oyla MHP parlamento dışı bırakılmıştır.

Darbe Yoluyla Tasfiye/Etkisizleştirme: 27 Mayıs, 12 Eylül Örnekleri

Bütün bunlar, bizim siyasi hayatımızın acı gerçekleridir. Hemen hemen bütün siyasi iktidarlar, öncelikle sokak hareketleri, terör ve ekonomik kriz ile yıpratılmışlardır. Gene bütün bu operasyonlar, Siyasi iktidarların(Erbakan hariç) “dost”, “stratejik ortak”, “model ortak” olarak kabul ettikleri ABD ve Batı tarafından desteklenmiştir. Taksim Operasyonu bu açıdan önemlidir. Nereye evrilebileceği tahmin edilerek tedbir alınmalıdır.

Kadife Darbe, Taksim Olayları İle Başlatılmıştır ve Süreç Devam Etmektedir

Bize göre Taksim olayları, bir kadife darbe sürecinin başlangıç anıdır ve süreç devam edecektir.

Genel olarak, Büyük operasyonların hazırlık safhası 3-5 yıl gibi bir zaman dilimini kapsar. Yüksek ve uzun vadeli stratejilerde, genel olarak, bir zaman, mekân, yöntem, taktik planlanması yapılmaktadır; anlık, günü birlik bir strateji uygulanmamaktadır. 12 Eylül 1980 darbesi, çok önceden hazırlıkları yapılmış olmasına karşılık, halkın daha da hazır hale gelmesi için bir yıl daha kanın dökülmesi istenmiş ve sağlanmıştır. Taksim operasyonu da medyada yer alan belgelere göre 2009 yılında “Avrupa’nın iki büyük ülkesinin istihbarat örgütleri ile bir rektör tarafından hazırlanan Türkiye raporu” ile birlikte başlatılmıştır (5). Bu bilgiye, Başbakanın açıklamalarını da (Faiz Lobisi) kattığımızda, ülkenin, bir koalisyon ya da bir konsorsiyumla (Şeytanı İttifak, Şer cephesi) karşı karşıya olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Başbakanının açıkça isimlendirmediği Faiz lobisi, Küresel Tefeci Siyonist Sermaye’dir. Bu güç, ABD’de Neoconlarla ittifak halindedir. Batı dünyasından bu kadar yoğun baskının gelmesi, küresel bir konsorsiyumun faaliyete geçtiği anlamındadır. ABD’deki Neocon-Siyonist ittifakı ile Amerikan milliyetçileri arasında olan savaş, Türkiye’deki bu süreci çok etkileyecektir. ABD’deki FED (Merkez Bankası) operasyonu bu açıdan değerlendirilmelidir.

Taksim olayları esnasında ortaya çıkan “Taksim Platformu”, hemen o anda günübirlik oluşmuş bir yapı olmayıp kökü, daha önce kurulmuş olan “Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’ne” dayanmaktadır. Bu dernek, 13 Nisan Cumartesi 2013 tarihli festivalde Kadife Darbe sürecini fiilen başlattığını duyurmuştur:

“Bu festival, hiç bitmeden devam edecek eylemler zincirimizin ilk halkasıdır. O gün, orada birlikte ayağa kalkacak, birlikte şarkılar söyleyip eğlenecek on yüz binler, biz halkın kararlılığı ve inancının işareti olarak görülmelidir.

Baharla birlikte Taksim Gezi Parkı’nın nasıl yeniden doğacağını, filizlenip dal, budak salacağını, çiçeklenip şenleneceğini tüm dünya hayranlık ve şaşkınlıkla takip edecek. Adını paylaşmaktan alan, suyun taksim edildiği beldemizi, su gibi bereketli ve barışın, huzurun, aşkın paylaşıldığı bir diyar olarak Dünya’ya duyuracağız.

Biz kalktık, dünyayı da ayağa kaldıracağız! Parkımız için.. Meydanımız için.. Eşit Taksim İçin. Kamu âleme ilan olunur” (6)

Gerçekten de dernek, sözünde durmuş ve 28 Mayıs 2013 günü, Gezi Parkı’nda protesto eylemini başlatmıştır. Gezi Parkı’nda oturma eylemi yapanlara, polisin müdahalesi istenen fırsatı vermiş, Kadife darbeci hücreler, sosyal medya üzerinden harekete geçerek süreçten rahatsız olan tüm gayrı memnunları, Taksim’e çağırmıştır. Sosyal medya üzerinden yapılan tahrik, yalan üzerine inşa edilmiş malzeme, isteneni sağlamış, geniş bir kitle akınının oluşmasına imkân vermiştir. Daha önce ittifak edilmiş tüm unsurlar, aynı anda Türkiye’nin her tarafında devreye sokulmuştur.

2011 yılında sosyal medyada “Occupy İstanbul” adıyla bir sayfa oluşturulmuştur. Buranın mensupları değişik aralıklarla “Revolt (Ayaklan) İstanbul” eylemleri düzenlemişlerdir. Fakat bu çağrılar gerekli ilgiyi görmemiştir. Daha sonra “OCCUPYTURKEY” adlı sayfa, Aralık 2012’de kurulmuş ve ODTÜ eylemleri için devreye sokulmuştur (6). Ancak bu da tutmamıştır. Örgüt için aranan fırsat, Taksim Gezi Parkı ile yakalanmıştır. Dolayısıyla Taksim’de meydan gelen ve devam eden hadiseler doğal, rastgele, ani oluşmuş hadiseler olmayıp bir arka planı mevcuttur. Bunun iyi görülmesi gerekmektedir.

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Taksim olaylarını, Kadife Darbelerde uygulanan strateji açısından ele alıp incelemek yararlı olacaktır:

• 1. Nokta: Örgüt: Arap baharında olduğu gibi, şimdilik, ortaya çıkan bir örgüt yoktur. Ancak etkin kitle, gençler ve öğrencilerdir.

•  2. Nokta: Slogan: “Direniş”, “Diren İstanbul”, “Diren Türkiye”, “Diktatör istifa”, “direne direne kazanacağız”, “Diktatör Erdoğan”, “Taksim halkındır”, “Occupy Turkey”, “OccupyGezi”

Sembol olarak seçilen renk, kırmızıdır.

•  3. Nokta: Medya: hem ulusal ve hem de uluslararası medya desteği sağlanmıştır. Halk TV ve Ulusal Kanal Hareketin sözcülüğünü yapmıştır.

•  4. Nokta: Finansman: Faiz lobisi. Bunla birlikte hangi yapılar tarafından finanse edildikleri henüz belli değildir.

•  5. Nokta: Seçimlere Hazırlık: Seçimlerin adil olmayacağı kampanyası şimdiden başlatılmıştır.

• 6. Nokta: Gerilim Artırma: Ekonomik manipülasyon yapılmış, 70 ilde sokak eylemleri gerçekleştirilmiş ve şiddete başvurulmuştur. Alevi Sünni gerilimi artırılmaya çalışılmaktadır.

• 7. Nokta: Gayri Memnunları Toparlama (Gayrı Memnunların Koalisyonu):

Yönetime karşı olan tüm gayri memnunlar, Taksim’de toplanmıştır. Cuma namazı kılınmış ve Kandil kutlanmıştır. Bazı sendikalar, sürece açık destek vermişlerdir.

• 8. Nokta: Güvenlik güçlerini (Asker, polis) kazanma ya da tarafsızlaştırma: Polis yıpratılarak devre dışı bırakılmaya çalışılmıştır. Hem Devlet Bahçeli hem de Erdoğan Polise sahip çıkarak yapılmak isteneni şimdilik engellemişlerdir.

• 9. Nokta: Yargının Desteğini kazanma ya da tarafsızlaştırma: Yargının, Taksim Tarihi Kışla inşaatını durdurması, Bahçeli’ye göre kasıtlıdır.

• 10. Nokta: Dış Güçlerin Desteğini sağlama: Farklı ülke liderleri ve Uluslar arası kuruluşlar süreci desteklemiş, iktidarı eleştirmiş ve baskı uygulamıştır.

• 11. Nokta: Sokak Hâkimiyeti: Sokak ve bölge hâkimiyeti kurulmaya çalışılmıştır. Bahçeli’nin süreci “ülkeye kurulmuş uluslar arası bir komplo” olarak değerlendirip destek vermemesi, Erdoğan’ın mitinglere başlaması, sokak hâkimiyetini kırmıştır. Ancak süreç devam etmektedir.

• 12. Nokta: Sonuç: Süreç devam etmektedir

Sonuç:

Şer ittifakının kurduğu Oyun budur. Türkiye, bu oyunu bozabilir ve bozmalıdır da. Türkiye, Menderes, Demirel, Özal, Erbakan ve Ecevit’te düştüğü hataya tekrar düşmemeli, 21. Haçlı seferlerini durdurmalıdır. Başta Erdoğan olmak üzere tüm siyasi liderler üzerlerine düşen görevi yapmalı, öncelikle dillerini ve üsluplarını düzeltmelidirler.

Unutmayın bu ülke hepimizindir.

Ya Rabbi! Bize basiret ve feraset ver.

Ya Rabbi! Nurunu kalbimize koy Onunla görelim, Onunla bilelim.

Ya Rabbi üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sabit kıl ve kafirler, zalimler, münafıklar ve menfaatçiler topluluğuna karşı bize yardım et. ( Devam Edecek)

Kaynaklar

1- Gardels N., Amerika’nın Yumuşak Gücünün Yükselişi ve Düşüşü’, NPQ, cilt 7, Sayı 1, 2005 S:36-43

2- Kırgızistan Kadife Devrim Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.

3- Başyurt E., Kadife Devrimin Yeni Hedefi: Orta Asya, Aksiyon, 28.03.2005, S:34-37.

4- Ukrayna Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.

5- Bulut, Y., Korkunç Rapor, Kanal 24, 16.06.2013.

6- Sinanoğlu, E., “#OCCUPYTURKEY” Yenildi, Mayıs, 2013.

 

20 Haziran 2013 Perşembe

Taksim Kadife Darbe girişiminde beş ihtimal

 (Milli Gazete)

Siz, insanlara iyiliği emrediyorken, kendinizi mi unutuyorsunuz. Oysa siz kitabı okumaktasınız. Yine de akıllanmayacak mısınız?  Bakara 44

STK lar aracılığıyla siyasi iktidarın sert güç kullanılmadan düşürülmesine,  Kadife Darbe/Devrim denmektedir. Bugüne kadar gerçekleştirilen kadife darbelerin birçok özellikleri ortak olmasına karşılık bazı özellikleri ile birbirinden ayrılmaktadır. O nedenle şu ana kadar olanları, iki ana sınıfta gruplandırabiliriz. Birinci Nesil Kadife Darbeler: Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ve Kıbrıs. İkinci Nesil Kadife Darbeler: Tunus ve Mısır. Taksim operasyonu, geçen haftaki yazımızda anlattığımız Kadife Darbelerin birçok özelliğini bünyesinde taşımakla beraber bazı noktalardan onlardan ayrılmaktadır. Türkiye de yeni bir tür Kadife Darbe (Üçüncü Nesil Kadife Darbe) hazırlığı yapılmaktadır.

Türkiye de Kadife Darbe Sürecini Etkileyen İç Ve Dış Dinamikler

Bölgemizdeki her ülke için geçerli olan iç, bölgesel, küresel dinamikler olmak üzere 3 ana dinamik çatışmaktadır. Türkiye nin iç dinamikleri, diğer ülkelerdekinden, özellikle, daha önce Kadife Darbe yapılmış olan ülkelerin iç dinamiklerinden çok farklıdır. Aynı şekilde jeoeokonomik, jeokültürel, jeostratejik ve jeopolitik önemi de diğerlerinden farklıdır. Türkiye diktatörlükle yönetilmemekte, düzenli ve şeffaf bir şekilde seçim yapılmaktadır. Bununla beraber Türkiye deki olaylar göründüğünden çok daha karmaşıktır; etkili olan tüm dinamikler çok değişkendir. Bu nedenle Türkiye üzerinde etkili olan hem iç hem de dış dinamikleri, fay hatlarını, genel hatları ile göz önüne almak zorundayız.

İç Dinamikler

Kadife Darbe sürecine etki eden, onu kolaylaştıran ve hatta hızlandıran iç parametreleri aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz:

Siyasal Kültür ve Yapılar

Ekonomik Yapı

Toplumsal Yapı

İktidarın Durumu

Muhalefetin Durumu

Kitle İletişim Araçlarının Durumu

Türkiye de bu altı alanda son derece karmaşık ilişkiler ağı mevcut olup, değişik fay hatlarının oluşmasına imkân vermektedir. Bu fay hattı sistemini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

1. Grup Lozan da Kurulan Sistemin İç Fay Hatları

1.1 Grup Tezatlar: 

Sistemi savunan siyasi partiler arasında.

1.2 Grup Tezatlar:

Emniyetle ordu arasında,

İstihbarat örgütleri arasında,

Emniyet ve ordunun iç tezatları,

İş dünyasının iç tezatları,

Medya kuruluşları arasında.

1. 3 Grup Tezatlar

Sistemle Kürtçü Hareket arasındaki,

Sistemle Sol/Komünizm arasında,

Sistemle azınlıklar arasında.

2. Grup Tezatlar

2.1 Sol/Komünistlerin İç Tezatları,

2.2 Kürtçü Hareketle Sol/Komünizm Arasında.

3. Grup Tezatlar

3.1 Müstazaflarla - Müstekbirler (Mazlumlar-Zalimler/Sistemle Halk) Arasında,

3.2 Büyük Sermaye ile Millet Arasında,

3.3 Masonluk-SABATAYİST ile Millet Arasında.

4. Grup Tezatlar: 

Dini Ve Milli Hassasiyeti Olanlarla Sistem Arasında

4.1. Sistemle tüm Müslümanlar arasında,

4.2 Sistemle AKP, Saadet Partisi, BBP, MHP, BTP arasında,

4.3 Sistemle cemaatler arasında.

5. Grup Tezatlar:

5.1 Kur an-ı Kerim in 230 ayetinin uygulanmasına karşı çıkan ekiple, Müslümanlar arasında,

5.2 Dünyevileşen Müslümanlarla Şuurlu Müslümanlar arasında.

6. Grup Tezatlar: 

Anadolu Sermayesi ile Uluslararası Sermaye + Yerli İşbirlikçileri Arasında.

7. Grup Tezatlar: 

Sol+Komünist+Ulusalcı+Kemalist+Kavmiyetçiler +Sekülerler ile Müslümanlar Arasında.

8. Grup Tezatlar: 

Dini ve Milli Hassasiyetler Açısından Farklılıklar

8.1 Alevi Sünni arasında,

8.2 (AKP-Saadet Partisi) ile (BBP-MHP-BTP) arasında,

8.3 BBP-MHP arasında,

8.4 AKP-Saadet Partisi arasında,

8.5 Müslüman cemaatler/tarikatlar arasındaki farklılık,

8.6 AKP ile bazı cemaatler arasında.

Bu tezatlar/farklılıklar, Türkiye nin şu andaki projeksiyonunda görünenlerdir. Yarın bir kısmı yok olurken, yenileri de eklenebilir. Bazıları, uzlaşabilir tezatlar, bazıları menfaat, bazıları ise ideolojik tabanlıdır. Bu tezatlar, Türkiye de tek bir ağırlık merkezinin oluşmasını engellemekte, güçlü bir Türkiye nin meydana gelmesine mani olmaktadır. Siyasetin bu noktayı görmesi, ona uygun dil kullanması ve politika geliştirmesi gerekmektedir. Ortaya konan strateji ve politikalar, hükümetin stratejisi ve politikası olmasından öte devletin stratejisi ve politikası olmalıdır. Bunun için iktidarla muhalefet asgari müştereklerde buluşmalı, ortak akıl inşa etmelidir. Bir stratejik ortak akıl inşa edilebilirse, 50 100 yıllık strateji ve politikalar üretilebilir ve uygulanabilir.

Dış Dinamikler

Son derece karmaşık ve değişken bir alandır. Her an yeni ittifaklar kurulmakta mevcut olanlar bozulabilmektedir. Bununla birlikte aşağıdaki gibi bir tasnif yapmak mümkündür:

1. Grup: Batı Kültür ve Medeniyetinin İç Tezatları

ABD'nin İç Fay Hatları: Neocon+Siyonist#*Amerikan Milliyetçileri (Wasp),

AB'nin İç fay Hatları,

ABD#AB, (ABD ile AB arasındaki tezat),

ABD#İngiltere. 

2. Grup:  ABD#Çin/Japonya/Rusya/Hindistan/İsrail/ Kuzey Kore/İran/Türkiye,

3. Grup: AB#Rusya/ Çin/Hindistan/Japonya/İran/Türkiye,

4. Grup: Dünyadaki Zengin Ülkeler#Fakir Ülkeler,

5. Grup: Modernizm/Sekülerleşme#Dinler/Fıtrat,

6. Grup: Uluslararası Sermaye#Tüm Ülkelerin Yerli Sermayeleri,

7. Grup: (ABD+İsrail+İngiltere)#(Rusya+İran+Çin),

8. Grup: (ABD+İsrail+İngiltere+Türkiye)#İran/AB/Rusya/Çin,

9. Grup: (ABD+İsrail+İngiltere+ Türkiye)#İran+Rusya+Çin,

10. Grup: Her ülkenin ve her ittifakın kendi İç Fay Hatları,

11. Grup: ABD#Latin Amerika Ülkeleri/Afrika Ülkeleri,

12. Grup: Hindistan#Pakistan,

13. Grup: İslam Ülkeleri#İsrail/ABD/AB/Rusya/Çin/Hindistan,

14. Grup: İran#Diğer İslam Ülkeleri,

15. Grup: KKTC#Güney Kıbrıs,

16. Grup: Türkiye#(ABD+İsrail+İngiltere+Türkiye) + (İran+Rusya+Çin+Suriye),

17.  Grup: Türkiye#(ABD+İsrail+İngiltere)/ABD/AB/İsrail/Rusya/Çin/Hindistan, 

18. Grup: Türkiye+Makedonya+Bosna+Arnavutluk+Kosova#AB/Rusya/Sırbistan, 

19. Grup: Türkiye#İslam Ülkeleri,

20. Grup: Türkiye#Güney Kıbrıs/Yunanistan/Suriye/Irak/İran/Ermenistan/Azerbaycan,

21. Kuzey Kore#Güney Kore, 

22. Çin+Kuzey Kore#ABD+Güney Kore,

23. Çin#Milliyetçi Çin.

*: #: aralarında tezat var anlamında kullanılmaktadır.

/ ve veya

ABD-İngiltere-İsrail, Vatikan, Siyonizm-Küresel Tefeci Sermaye, Uluslararası Sermaye, İslam (Değerler Sistemi) Küresel Güç olarak etkin iken; AB, Almanya, Fransa, İngiltere, Çin, Rusya, Hindistan, Japonya, İran, Türkiye, İsrail bölgesel güçlerdir.

Çatışan Projeler

Bugün Türkiye nin güvenlik alanını oluşturan coğrafyada bölgesel ve küresel güçlerin hâkimiyet kurma projeleri çatışmaktadır. Bunları, özet olarak, aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP;

ABD-İsrail-İngiltere-Küresel Sermaye),

Büyük İsrail Projesi (BİP; İsrail-Siyonizm, ABD destekli),

2. Sevr Projesi (AB),

Etnik-Mezhepsel Fay Hatları Oluşturma Projesi-Kaos Projesi (ABD/AB/Rusya/Çin/Siyonizm),

Yeni Osmanlı Projesi-Bölgesel Güç Olma Projesi (Türkiye),

Şia Savunma Hattı Projesi (İran-Irak-Lübnan),

Sıcak Denizlere İnme-Eski Müttefikleri Kazanma Projesi (Rusya),

Düşmanla/Rakiple Güvenlik Alanının Dışında Hesaplaşma Projesi (ABD/Çin/Rusya): Vekâlet Savaşları,

Şia Eksenini Parçalama, Yayılmasını Engelleme ve Sünni Bir Eksen Meydana Getirme Projesi (Suudi Arabistan/Katar/Türkiye/Mısır),

Büyük Ortadoğu nun Hıristiyanlaştırılması (Dinler Arası Diyalog) Projesi (Vatikan),

NATO nun Evrenselleşmesi ve İslam Coğrafyasına Yerleşmesi Projesi,

Serbest Piyasa - Özelleştirme projesi (ABD-Siyonizm-Küresel Sermaye-AB.

Bugünün şartlarında dünyada, ABD+AB+İsrail-Küresel Sermaye+İngiltere/Vatikan ekseni ile Rusya+İran+Çin ekseni arasında çok ciddi bir rekabet ve mücadele vardır. Bazen aralarında ortak payda oluşarak üçüncü taraflara karşı ittifak yapabilmektedirler. ABD içinde Neocon Siyonist İttifakı ile Amerikan Milliyetçileri (Wasp) arasında şiddeti zaman ve mekâna göre değişen çok büyük bir kavga vardır. Bu kavga dünyanın her tarafına yansımaktadır. Taksim olaylarında bu kavganın izini görmek mümkündür. Başbakan Erdoğan, baştan beri benimsediği siyaset, küresel güçlerle ortak payda (Kavşak Nokta) meydana getirerek yol almak şeklindedir. 

Libya hadisesinde, NATO nun ne işi var Libya da derken kavşak noktasından çıkarak yolunu ayırmış, ancak Türkiye de Güneydoğu da vuku bulan olaylar üzerine kavşak noktasına tekrar geri dönmüştür. Suriye meselesinde, hem ABD+AB+İsrail-Küresel Sermaye+İngiltere/Vatikan ekseni ile hem de Rusya+İran+Çin ekseni ile ters düşmüştür. Bu iki eksen, Suriye meselesinde ittifak yapmakta ve aldıkları karara Türkiye nin uyması için Türkiye ye baskı uygulamaktadırlar. Suriye sorununun çözümü için 2. Cenevre Konferansı nın şartlarını Türkiye kabul etmemiş, Suriye de uçuşa yasak bölge oluşturulmasını, Esad sız bir geçiş hükümeti kurulmasını ve Muhaliflere ağır silahlar verilmesini Türkiye istemiştir. Erdoğan-Obama görüşmesi öncesinde meydana gelen Reyhanlı operasyonu, Erdoğan ı bir ikna operasyonu idi. Erdoğan-Obama görüşmesinde, medyaya yansıdığı kadarı ile taraflar birbirlerinden istediklerini elde edememişlerdir. 

Taksim olaylarının hemen bu görüşmenin ardından meydana gelmesi, geliş şekli ve destek veren tarafların varlığı ya bir ikna ya da bir tasfiye hareketi olduğunu göstermektedir. Taksim hadiselerinin şekillenişinde ABD deki iç kavganın etkisi büyük olacaktır. Taksim hadiseleri devam ederken Obama nın Suriye de uçuşa yasak bölge meydana getirilmesinin ve muhaliflere silah verilmesinin ihtimal dâhilinde olduğunu açıklaması, ABD içinde kasetler savaşının kızışması ve Rusya nın Obama nın açıklamalarına tepki koyması, zeminin çok kaygan olduğunu göstermektedir. Türkiye, dünyada tüm olup bitenleri çok yakından takip etmeli, iç gerilimi düşürmeli, siyasi partiler arasında ortak akıl inşa etmelidir.

Taksim Olaylarında Beş İhtimal

Taksim olaylarındaki amacı, beş farklı ihtimali göz önüne alarak değerlendirebiliriz:

Birinci İhtimal: Oy kaybetmeye başlayan AK Parti nin önümüzdeki seçimlerde oylarının düşüşünü engelleyip oy artışını sağlamak.

İkinci İhtimal: Küresel güçlerin (ABD/+Küresel Sermaye/+AB) bölgede uygulamak istedikleri politikaları Erdoğan engellemektedir. Bu politikaların kabul edilmesi için bir ikna operasyonu yapılmaktadır. Erdoğan dan istenen alınınca süreç durdurulacaktır.

Üçüncü İhtimal: İlk iki ihtimalin birlikte kullanılması. Yani hem istenenlerin alınması hem de AK Parti nin reylerinin artırılması.

Dördüncü İhtimal: Erdoğan'ın tasfiye edilip AK Parti'nin muhafaza edilmesi.

Beşinci İhtimal: Erdoğan ve AK Parti nin tasfiye edilmesi.

Birinci İhtimal Hem ABD hem de AK Parti, Başkanlık sistemini ve Eyalet sistemini savunmaktadır. Başkanlık-Eyalet sistemine geçmek Özal, Demirel ve Evren tarafından zaman zaman seslendirilmiştir. Türkiye Başkanlık-Eyalet sistemine geçecek ve ardından Irak ve Suriye nin kuzeyi Türkiye ye bağlanacaktır. Böylece Türkiye nin himayesinde Kürtler Araplara karşı koruma altına alınacaktır. Bu sorumluluğun karşılığında da Musul Kerkük petrollerinden Lozan da verilip de daha sonra el konulan hakkını Türkiye almış olacaktır. Ancak bugünkü şartlarda AK Parti nin Anayasa yı tek başına değiştirme gücü yoktur.  Önümüzdeki seçimlerden yüzde 60 civarında bir oy alarak çıkması ile seçim sonrasında seçim zaferinin sağladığı psikolojik üstünlüğü kullanarak Anayasa yı tek başına değiştirebilir ve istenen sistemi kurabilir. Bunun için AK Parti nin mevcut oy potansiyelinin artması gerekmektedir. 

Bu olaylar, Erdoğan-Obama ittifakı ile danışıklı dövüş çerçevesinde cereyan etmektedir. Erdoğan, milyonları sahaya çıkararak tüm küresel güçlere meydan okuyacak halkın şuur altını, Batı dan öç alma duygusunu harekete geçirerek oylarını artıracaktır. Birinci ihtimaldeki senaryoyu bu şekilde ifade etmek mümkündür. Bütün güçlerini Asya Pasifik e kaydırmak ve fakat Ortadoğu coğrafyasında da menfaatlerini korumak isteyen Obama nın şahsında Amerikan Milliyetçileri (Wasp), bu politikayı benimsemiş olabilirler. Hatta uzun vadede Türkiye yi bölmek için de bunu bir araç olarak kullanmak isteyebilirler. Ancak bu, Körfez petrolüne bağımlı olan Çin ve AB nin işine gelmez.  Körfez petrolünün Türkiye üzerinden geçerek Avrupa ya ulaşması, Rusya nın, İran ın elini zayıflatacağından Rusya ve İran ın da işine gelmez. Neocon-Siyonist İttifakı, İsrail ile İngiltere, Türkiye nin bölgede kuvvetlenmesini, tarihi arka planı göz önüne aldığımızda istemezler. 

Güçlü Türkiye, Siyonizm in Büyük İsrail Projesi nin, Vatikan ın Hıristiyanlaştırma Projesi nin, AB nin 2. Sevr Projesi nin, Rusya nın Sıcak Denizlere İnme Projesi nin ve İran ın Şia Güvenlik Hattı Projesi nin önünde en büyük engeldir. Gerek Neocon-Siyonist İttifakı-İngiltere-AB ve gerekse Rusya-İran-Çin ekseninin Birinci ihtimali kabul edebilmeleri için kendilerini tatmin edecek bir şeylerin onlara verilmesi gerekmektedir. Bu ne olabilir   Bu, tüm Arap ve Fars dünyası ile Türkiye yi çatıştırarak içine kapatmak ve eş zamanlı olarak iç karışıklık çıkartarak, uzun vadede, Türkiye yi bölmek olabilir. Ancak Türkiye, bölgedeki Kürt halkının kalbini fethederek, onların gönüllerine girerek onlarla bütünleşerek bu oyunu bozabilir. Bu konuda Rusya-İran-Çin ekseni ile menfaatlerine zarar vermeyecek bir anlaşma yaparak Suriye kapsamında oluşmuş ittifakı çözerek Rusya-İran-Çin-Türkiye hattının kurulmasını sağlayabilir. Bu, Türkiye nin durdurulamayacak bir şekilde güçlenmesi demektir. Dolayısıyla geçici olarak Türkiye yi büyütme riskini, ABD-İsrail-Küresel Sermaye-İngiltere-AB-Vatikan ekseni göze alamaz. 

Bununla beraber Taksim olaylarının Birinci İhtimal çerçevesinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, zamanla anlaşılabilir. Taksim olaylarına Rusya ve Çin hariç diğer aktörlerin tümü, ABD yönetimi dâhil hepsi destek vermiştir. BM birkaç kez açıklama yapmıştır. Olaylar devam eder ve bu destek de sürerse bu ihtimal zayıf demektir. Eğer olaylar bu şekilde kalır ya da marjinal grupların eylemlerine indirgenirse, Kadife Darbe özelliğinden uzaklaşırsa bu iddia doğru demektir. Yok eğer Kadife Darbe stratejisi adım adım uygulanırsa o takdirde diğer ihtimaller kuvvet kazanır. Bunları da, gelecek yazıda ele alacağız.

 

13 Haziran 2013 Perşembe

21. Asır haçlı seferlerinin truva atı: "Kadife darbe"ler

 (Milli Gazete)

Sovyetlerin yıkılması ile yeni bir tür Soğuk Savaş dönemi başlamıştır. Eski Soğuk savaşın en önemli aracı, sert güç (silah ve ekonomik) iken yeni soğuk savaşın aracı yumuşak güçtür . Sert güç kullanımında baskı tehdit varken, yumuşak güç kullanımında ikna esastır; kendi menfaatine olanın muhatabının menfaatine olduğuna inandırma ve ikna etme söz konusudur. Mücadelede kullanılan gücün değişimine bağlı olarak organizasyon yapıları ve mücadele şekilleri de değişmektedir. Yeni soğuk savaşın en önemli ve etkin araçları, Sivil Toplum Kuruluşlarıdır/örgütleridir (NGO). Batı hem kendi ülkesinde hem de diğer ülkelerde, özellikle, sömürgeleştirmek istediği ülkelerde, STK lar kurmakta veya var olanlara sızmakta, onları finanse etmekte, eğitmekte, yönlendirmekte ve onlar üzerinden menfaatlerini gerçekleştirecek operasyonlar yapmakta ve stratejiler uygulamaktadır. 

ABD-İngiltere-İsrail-Küresel Tefeci Sermaye-AB (Şer Ekseni), hedef ülkelerde işbirlikçi STK lar bulmayı ve bulunan yerli işbirlikçiler aracılığıyla söz konusu ülkelerde kendi politikalarını uygulamayı, iktidarları askeri devreye sokmadan devirmeyi, sistemi kilitlemeyi, iktidarda olanları yıpratmayı, bir strateji olarak belirlemiştir. STK lar aracılığıyla siyasi iktidarın düşürülmesine, sert güç kullanılmadığından dolayı, Kadife Darbe/Devrim denmektedir. İlk Kadife darbe dalgası, Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan darbe zinciridir. Bu ülkelerde kadife darbeler, Rus hakimiyetini kırmak için yapılmıştır. Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan da Ruslar karşı kadife darbeyle cevap vermekte gecikmemiştir. 

Kıbrıs ta Talat'ı iktidara getiren darbe de bir kadife darbedir. Ancak bir sonraki dönemde Talat gitmek zorunda kalmıştır. Şimdilik, Sırbistan hariç diğer darbelerden Batı istediği sonucu alamamıştır. Bu darbelerin ortak özelliğinden dolayı bunları Birinci Nesil Kadife Darbeler olarak nitelendirebiliriz. Arap Baharı olarak nitelendirilen Tunus ve Mısır da İktidarların yıkılmasına neden olan Kadife darbeler ise birincisinden farklı özellikler taşıdığından dolayı buna da İkinci Nesil Kadife Darbeler adını vermekteyiz. Batı, hem Tunus hem de Mısır da seçim sonuçlarından istediğini alamamış, her iki ülkede de Müslümanların iktidara gelmesini engelleyememiştir. Türkiye'nin bölgesel hatta Küresel güç olma, Yeni Osmanlı misyonunun inşa etme, Suriye de Rus-ABD ittifakının oluşturduğu Politikalara karşı politika oluşturma ve İsrail le uzlaşmama, ABD nin Büyük Ortadoğu Projesi , İsrail in Büyük İsrail Projesi , AB nin 2. Sevr projesi ve Rusya nın Sıcak denizlere Açılma Projesi ile çatışmaktadır. Reyhanlı operasyonu ile başlayan süreç, Taksim Gezi Parkı operasyonu ile farklı bir boyuta gelmiştir. 

Mesele, bir parktaki dört ağaç meselesi olmanın çok daha ötesinde karışık bir mesajlaşma ve hesaplaşmadır. Türkiye de yeni bir tür Kadife darbe hazırlığı yapılmaktadır. Bunun için burada öncelikle Kadife darbelerin ne olduğunu ele alıp inceleyeceğiz.

Yumuşak Güç Kullanımı: Kadife Darbeler

ABD-İngiltere-İsrail-Tefeci Küresel Sermaye-AB (Şer Ekseni), tarihi süreç içerisinde, tüm alternatifleri yok ederek Batı kültür ve medeniyeti merkezli bir dünya hâkimiyeti kurabilme stratejisine bağlı kalarak değişik ülkelerde, değişik zamanlarda, değişik darbe yöntemleri geliştirmiştir.

Bunları dört grupta sınıflandırabiliriz:

*  Birinci Nesil

Darbeler: Fiili Askeri İşgal: Afganistan, Irak, Panama örnekleri.

*  İkinci Nesil

Darbeler: ABD onaylı askeri cunta darbeleri. Türkiye de 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül bu tür darbelerdir.

*  Üçüncü Nesil

Darbeler (Postmodern Darbe): Askerlerin öncülüğünde sivil toplum kuruluşlarının muhalefeti ile hükümetin devrilmesi. Türkiye deki 28 Şubat bunun en güzel örneğidir.

*  Dördüncü Nesil

Darbeler (Postmodern Kadife Darbeler): Batı işbirlikçisi STK lar ile darbe; Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan, Kıbrıs örnekleri.

Dördüncü Nesil Darbe (Kadife darbe), o ülkenin yerli görüntülü sivil toplum örgütlerinin önderliğinde kitle hareketi ile yönetimleri devirme sanatı olarak tanımlanabilir.

Kullanılan Yöntem

Burada, yerli işbirlikçiler aracılığıyla ülkeleri içerden ele geçirmek ana yaklaşım tarzıdır. Baskın olan yumuşak güç kullanımıdır. Şer Ekseni tarafından bu süreçte ülkeler, içerden karıştırılmakta, etnik ve mezhebi tüm ayrılıklar tahrik edilmekte ve tüm gayrı memnunlar iktidar karşıtı bir safta birleştirilmektedir. Finansman ve medya desteği Şer Ekseni (Özellikle ABD ve Küresel Sermaye) STK larınca karşılanmaktadır. Bu yeni dönemin Truva atı: Demokrasi, İnsan hakları, özgürlüklerdir. Şer ekseni, bu atla ülkelerin içine girmek istemektedir. Dördüncü Nesil Darbelerin teorik alt yapısı, Avusturyalı düşünür Karl Popper in Açık Toplum ve Düşmanları adlı kitabındaki düşüncelerine dayanmaktadır: Totaliterler zorunlu, hatta kaçınılmaz olarak baskıya şiddete başvuruyorlar. Bu totaliter rejimlerin karşısına konabilecek bir seçenek var. Gerçeğin kimsenin tekelinde olmadığı bir seçenek. Farklı bireylerin değişik görüşleri taşıdığı, bu farklılıkların, bu çeşitliliğin barış içerisinde bir arada yaşamasını sağlayacak kurumların gerektiği bir seçenek. Yurttaşların haklarını o kurumlar koruyacak, ifade ve tercih özgürlüğünü yine o kurumlar güvence altına alacak. Bu toplumsal örgütlenmeye bir ad koymak gerekirse, Açık Toplum diyebiliriz. (1)

Kadife Darbelerin Finansorü ABD li spekülatör Soros un vakfının isminin, Popper den mülhem, Açık Toplum (Open Society) olmasına dikkat edilmelidir. Soros vakfını bu amaçla kurduğunu saklamamaktadır. Kadife darbelerde uygulanan yöntemin temel felsefesi ise, siyaset bilimci Gene Sharp a aittir. Şiddet İçermeyen Hareketin Politikası ( The Politics of Nonviolent Action ) ve Diktatörlükten Demokrasiye ( From Dictatorship to Democracy ) adlı kitaplarında uygulanan yöntem anlatılmaktadır (1). G.Sharp a göre; Diktatörün kredisi azaldıkça ona itaatsizlik edecek olan bürokratların ve güvenlik güçlerinin sayısı da artar. Bu kitle kritik bir seviyeye ulaştığında ise diktatör iktidarı kaybeder. Muhalif güçler, işte bu anlayışa uygun nitelikte bir program uygulamalıdırlar. (1) Gene Sarp, sivil itaatsizlik ve uluslararası baskının diktatörlüklerin aşil topuğu olduğunu ileri sürmekte ve bu amaçla 189 farklı eylem metodu önermektedir.(1) Gene Sarp ın uygulamayı önerdiği yöntem şöyle özetlenebilir (1):

1. Nokta: Örgüt: Öncelikle tek kelimelik vurucu bir örgüt ismi ile gençler ve öğrenciler arasında örgütlenme.

2. Nokta: Slogan: Basit ve etkileyici bir slogan oluşturma ve yayma.

3. Nokta: Medya: Ulusal ve uluslararası medya desteği.

4. Nokta: Finansman: Uluslararası vakıf ve sivil toplum örgütlerinin parasal desteği.

5. Nokta: Seçimlere Hazırlık: Seçimler halkın sokağa dökülmesi için en uygun dönemlerdir. Bunu için alt yapı çalışması yapmak:

- Seçimlerden altı ay kadar önce seçimlere hile karıştırılacağı şüphelerini yayarak seçimlere gölge düşürmek.

- Seçim sonuçları ne olursa olsun seçimlerin adil yapılmadığı ve seçimlere hile karıştırıldığı iddiasını gündeme getirmek.

- Seçimlere gözlemci olarak gelen batılı uluslararası teşkilat temsilcilerinin bu iddiayı destekleyerek sorunun uluslararası arenaya taşınmasını sağlamak.  

6. Nokta: Gerilim Artırma:

- Ekonomik manipülasyon yaparak bunalımı körüklemek.

- Etnik ve mezhepsel farklılıkları kaşımak.

7. Nokta: Gayri Memnunları Toparlama:

- Kitlelerin takip edebileceği tanınan insanları lider olarak öne çıkarma. Eski yönetimden dışlanmış popüler isimler uygun olabilir.

- Yönetime karşı olan tüm gayri memnunları bir çatı altında toplama.

8. Nokta: Asker ve güvenlik güçlerini kazanma ya da tarafsızlaştırma: 

Yönetimin yanında yer almamasını, en azından olaylara müdahale etmemesini, tarafsız kalmasını ve fakat muhalefeti de açık bir şekilde destekleyerek askeri darbe görüntüsü de verilmemesini sağlamak. Böylelikle kitlelerin daha cesur davranması sağlanıyor, katılım artıyor (2).

9. Nokta: Sokak Hakimiyeti: 

Taraftarları sürekli olarak sokakta tutarak yönetimin otoritesini ve iradesini kırmak. Bu gelişme yönetimi yalnızlığa iter, kendisine bağlı güçlerin itaatsizlik oranında kritik düzeyin aşılmasını sağlar ve muhalefetin halk desteğini hızla artırır.

10. Nokta: Sonuç: 

Yönetimin (diktatörün) şiddet uygulanmadan kansız bir şekilde yıkılışı. Kadife darbelerin başarılı olmalarının nedenlerini ortaya çıkarabilmek için iyi bir analiz yapılması ve olaya etki eden tüm parametrelerin göz önüne alınması gerekir. Olayları iç ve dış dinamikler kapsamında iki boyutlu bir uzayda ele alabiliriz. Ancak bunların ayrıntılı incelenmesine burada yer verme imkanı yoktur.:

İç Dinamikler

Kadife Darbe sürecine etki eden, onu kolaylaştıran ve hatta hızlandıran iç parametreleri aşağıdaki başlıklar altında toplayabiliriz:

*  Siyasal Kültür ve Yapılar

*  Ekonomik Yapı

*  Toplumsal Yapı

*  İktidarın Durumu

*  Muhalefetin Durumu

*  Kitle İletişim Araçlarının Durumu

Dış Dinamikler

Bu darbelerde etkili olan dış parametreleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

*  Ülkenin Jeostratejik, Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeokültürel Durumu

*  Diş güçlerin(Bölgesel ve Küresel Güçlerin) Tutumu

*  Kitle iletişim Araçlarının Tutumu

Birinci Nesil Kadife Darbelerin ortak noktalarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

1- Darbeyi sembolleştirecek ve isim babası olacak çiçekler, renkler ve giysiler seçilmiştir. İsimlendirmeler buna uygun yapılmıştır: Gürcistan Kırmızı- Gül Devrimi, Ukrayna Turuncu-Kestane Devrimi, Kırgızistan Sarı-Lale devrimi.(1,2) Kitlelerin elbiseleri buna göre şekillendirilmiştir ve ellerinde çiçekler bulunmaktadır.

2- Üniversite gençliği öncü rolünü oynamıştır. Gençler, rock konserleri, eğlencelerle protestocuların safına çekilmiştir. Batılılar gibi yaşamak isteyen gençler örgütlendirilmiştir.(3) Sovyet zulmünden yeni çıkmış, sağlam değerleri olmayan, ekonomileri bozuk ve yönetim tarafından baskı altında tutulmuş bu ülke insanlarının medya kitle kültürü ile batıya hayran hale getirilmesi pek zor olmamıştır. Bunun sonucunda Batı ile işbirliğinde anormal bir şey görmemişlerdir. Kıbrıs gençliğinde benzer psikoloji meydanlara yansımıştır. Genç partinin %7,5 lik bir oy potansiyeline ulaşmış olmasında medya kitle kültürü etkili olmuştur.

3- Tek isimli bir gençlik örgütü popüler hale getirilip örgütlenme onun etrafında gerçekleştirilmiştir: Sırbıstan da Otpor (Direniş), Gürcistan da Kmara (Yeter), Ukrayna da Pora (Zamanı Geldi), Kırgızistan da Birge (Birlikte). Ukrayna da Znayu, 100 sivil toplum örgütünü bünyesinde barındıran bir çatı örgüt olmuştur. 30 bin kişilik bir öğrenci potansiyeline ulaşmıştır. Kırgızistan da çatı örgüt olarak Kel Kel, 170 sivil toplum örgütünü bünyesine almıştır. (1-3)

4- İçerde ve dışarıda medya desteği sağlanmıştır: Sırbistan da B-92 Radyosu, Gürcistan da Rustavi-2 televizyonu, Ukrayna da Kanal 5 televizyonu, Kırgızistan da Res Publica ve MSN Gazeteleri, ayrıca Bişkek teki ABD dışişleri bakanlığının basımevi 60 değişik yayını basarak destek vermiştir. (1)

5- Tümünün finansmanı yabancı vakıf ve sivil toplum örgütleri tarafından karşılanmıştır. Sırbistan da Soros vakıfları; Gürcistan da Soros Vakfı, Freedom House Uluslararası Demokrasi Enstitüsü; Ukrayna da Soros un Açık Toplum Vakfı, Freedom House, Amerikan Cumhuriyetçi Partiye Yakın IRI, Amerikan Demokrat Partiye yakın NDI sivil toplum kuruluşları, ABD-Ukrayna Vakfı; Kırgızistan da USAID, Freedom House, National Democratic Institüte (NDI), İnternational Republician İnstitute (IRI), Open Society İnstitute(OSI=Soros un Açık Toplum Enstitüsü). Kel Kel in bütçesi 110 bin dolar olup NDI tarafından sağlanmıştır. Kel Kel içerisindeki Yolsuzluğa karşı Sivil Toplum Kuruluşu na NED (Ulusal Demokrasi Fonu) tarafından 25 bin dolar yardım yapılmıştır, Sakaşvili ve yeni yönetimin maaşları uzun zaman Soros vakfı ve BM tarafından ödenmiştir. (1,2)

6- ABD elçilikleri olaylara destek verip yönlendirme yapmışlardır. Sırbistan da Belgrat ABD büyükelçisi Richard Miles, Gürcistan da Tiflis ABD büyükelçisi Richard Miles, Ukrayna da Kiev büyükelçisi John Herbst, Kırgızıstan da Bişkek ABD büyükelçisi Steven Young. Steven Young, 2004 yılında, Eğer Kırgızistan da iktidar barışçı yollarla el değiştirirse, bu durum bütün komşu Orta Asya devletlerinin vatandaşlarını umutlandıracaktır. (1) diyerek olayları tahrik etmiştir. Keza darbeden bir hafta önce internette yayınladığı raporla darbenin planını Kırgızistan halkına sunarak yönlendirme yapmıştır. Muhalefetin eylemlerini desteklediğini kamuoyuna duyurmuştur(1).

7- Eylemi götüren örgütlerin eğitimleri, yabancı vakıflar tarafından finanse edilip Sırbistan üzerinden gerçekleştirilmiştir. Sırbistan daki örgütler, diğer ülke gençlik örgütlerini eğitmede kullanılmıştır. Hatta Sırbistan gençliği, diğer ülkelerdeki eylemlere bizzat iştirak etmiştir. (Gürcistan) Skaşvili ve arkadaşları Soros vakfı tarafından Belgrat a götürülerek eğitilmişlerdir. Sırbistan daki Otpor Örgütü (kitleleri kazanma ve yönlendirme konusunda) Pora (Ukrayna) üyelerini eğitmiştir. Znayu tüm il ve ilçelerde seçmenlere seçimle ve adaylarla ilgili eğitim vermiştir(2,3). Moldova, Belarus, Rusya ve orta Asya ülkelerinden gelen gençler, eğitime tabi tutulmuştur(2).

8- Muhalefet liderlerinin tümü daha önce yönetimde bulunup bir şekilde dışlanmış olan kimselerdir. Batıda eğitim almış ve batı eğilimlidirler. Bu ülkelerde gençliğin yanı sıra kadınların önemli rolü olmuş, kadın liderler kitleleri sürüklemiştir. Bayan liderler: Gürcistan da Nino Burcanadze, Ukrayna da Yulya Timaşenko, Kırgizistan da: Roza Otunbayeva.(3)

9- Ülkelerin hepsinde etnik ve mezhepsel huzursuzluklar kaşınmıştır:14,16 Gurcistan da; Acara, Osetya, Abhazya, Javakheti, Ukrayna da; Doğu-Batı, Rus-Ukraynalı, Rusça konuşan Ukraynalılar, Kırgızıstan da Özbek-Kırgız.

10- Düğmeye seçimlerle birlikte basılmıştır. Sırbistan (2000), Gürcistan (2003), Ukrayna (2004), Kırgızistan da (2005). Ancak bu ülkelerin tümünde seçimlerden yaklaşık 6 ay kadar önce seçimlerin adil olması ve hile yapılmaması için kampanya açılarak farklı örgütler arasında dayanışma sağlanmıştır. Bu arada kamuoyu hile konusunda şartlandırılarak bir şuur altı oluşturulmuştur. Seçimlerden önce yapılan anketlerle muhalefetin iktidardan daha ilerde olduğu kanısı yerleştirilmiştir. Seçimlerden sonra da hile var diyerek kampanya başlatılmıştır. (1,3) Yabancı vakıflar, medya ve siyasiler işin içerisine girmiş, AGİT ve diğer gözlemci kuruluşlar aracılığıyla seçim sonuçları, uluslararası camiaya taşınıp mevcut yönetim baskı altına alınıp yalnızlaştırılmıştır.

Ukrayna seçimleri ile ilgili olarak ABD Başkanı Bush ve AB Dışişleri sorumlusu Javier Solana; Seçim sonuçlarını kabul etmediklerini ilan etmişlerdir. (1,3) Ukrayna darbesinden sonra George Soros: Orta Asya ülkeleri de Ukrayna ve Gürcistan örneklerini izleyerek değişmelidirler. demiş olması, ABD şirket devletinin olaylara ne derece müdahil olduğunun bir göstergesidir (1). AB Dış Politika Temsilcisi Javier Solana, Brüksel de yayınladığı bildirisinde: Kırgızistan daki olayları yakından takip ediyoruz. Parlamento seçimlerinin uluslararası normlara uymaması ve halkı tatmin etmemesi konusunda endişeliyiz. Bu durum ülkede gerilim yaşanmasına neden oluyor (1) demekle istenen desteği sağlamıştır.

11- Bu ülkelerin hepsinde yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, yandaşlık ve adaletsizlik en hakim unsur olmuştur. Değer sistemlerinde ciddi bir erozyon vardır. Millet olma bilincinde ciddi kırılmalar mevcuttur. Batının medya kitle kültürü, büyük bir batı hayranlığı oluşturmuş ve batılı gibi yaşayabilmek için para etkin bir unsur olarak öne çıkmıştır.

Sonuç: Soru

Koç Üniversitesinin, Swiss Otel in, Konrat Otel in ağaç kıyımında ve B2 arazilerinde ormanların yok edilmesinde ve İstanbul un gökdelenlerle kirletilmesinde susanlar, şimdi ne oldu da meydanlara indiler. Mesele Taksim Gezi Parkı dört ağaç, çevre meselesi mi? Yoksa daha büyük bir oyun mu?

Öküz öldü ortaklık bozuldu .

Ve Hz. Muhammed(sas) der ki: Ey insanlar! Sizler sulh ve sükunet devrindesiniz. Zaman süratle ilerliyor. Öyleyse, Gelecekteki mücadeleler için hazırlanın. (Sulh ise) yakında miadı dolacak olan bir hazırlanma devresidir. Karanlık geceler gibi işler karıştığı zaman Kur an-ı Kerim e sarılınız. (4)

Kaynaklar

1- Kırgızistan Kadife Devrim Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.

2-Başyurt E., Kadife Devrimin Yeni Hedefi: Orta Asya, Aksiyon, 28.03.2005, S:34-37.

3- Ukrayna Dosyası, Araştırma Kültür Vakfı Arşivi, 2005.

4- Kandehlevi, M.Y, Hayat-u Sahabe, c.1. s:1783.

6 Haziran 2013 Perşembe

Reyhanlı psikolojik harekâtı - 3: Krizi tek merkezden yönetmek

 (Milli Gazete)

Sizi yere yıkan yumruk nereden geldiğini bilemediğiniz yumruktur.

Giriş

Suriye meselesi, 1- İç dinamikler, 2- Bölgesel dinamikler ve 3- Küresel dinamikler olmak üzere 3 ana eksene bağlı olarak şekillenmektedir. Bugün Suriye kapsamında karşı karşıya gelen bölgesel ve küresel güçlerin Suriye bağlamında projeleri, amaçlar ve hedefleri birbiri ile çatışmaktadır. Bu üç ana dinamik birbiri ile çatışırken gelişen ve değişen duruma bağlı olarak yer değiştirmeler olmakta, yeni saflar ve yeni fay hatları meydana gelmektedir. Bu tür saf tutma, yer değiştirme, yeni ittifaklar oluşturma, beraberinde belirsizlikleri getirmektedir. O nedenle üç boyutlu bir mücadelede belirsizlikler arttıkça, karar vermek ve süreci idare etmek zorlaşmaktadır. Bunun için stratejik bir akla, dingin zekâlara ihtiyaç vardır. Strateji aynı zamanda bilinmeyenleri görme, hissetme, tahmin etme ve belirsizlikleri ve ihtimalleri yönetme sanatıdır. Çok konuşma, rastgele konuşma, küfretme, hakaret etme ve herkesin her şeyi konuşması değildir.

Dağlıca, Çukurca, Aktütün, Akçakale, Cilvegözü, Uludere, RF-4 uçağı ve Reyhanlı olaylarında sürecin yönetimi tek merkezli yürütülmemiş, birçok yönetici adeta rast gele konuşmuş ve birbirlerinin söylediklerini, bilerek ya da bilmeyerek tekzip etmişlerdir. Taksime tarihi kışlanın yapılmasını engellemek için Türkiye sathında yapılan eylemlerle ilgili benzer tutum ve davranış sergilenmiştir. Reyhanlı meselesini geçen hafta incelerken, kim ya da kimler ne mesaj vermektedir sorusunu incelemiş, ihtimaller arasından en güçlü ihtimalin, Suriye meselesi ile ilgili yeni oluşan ABD-Rusya hattının olduğunu belirtmiş ve gerekçelerimizi söylemiştik. Bu yeni hat (Konsorsiyum), çok daha farklı aktörlerin devreye girmesini sağlayarak, Türkiye den istediklerini alana kadar Türkiye yi, gerilim ortamında tutmak isteyeceklerdir. O nedenle Türkiye bir ve bütün olarak hareket etmeli, edebilmelidir. Türkiye nin iç dinamikleri, bu gerçeği görerek ortak, bütünleştirici bir dil kullanmalıdır. Bunun için Başbakanlığa bağlı bir Krizi Yönetim Merkezi kurularak her kafadan bir ses çıkmasına mani olunmalı ve süreç tek merkezden yönetilmelidir. Küresel tuzak bozulmalı ve kırılmalıdır. Burada Reyhanlı bağlamında bu konu ele alınacaktır.

Reyhanlı Psikolojik Harekâtının Ortaya Çıkardığı Acı Gerçekler

Daha önceki benzer olaylarda olduğu gibi Reyhanlı da da iktidar partisi, muhalefet partisi, yazarların bir kesimi, medyanın bir kesimi ve STK ların bir kesimi sorumlu davranmamışlardır. İktidar suçluyu anında tespit edip ilan etmiştir. Buna karşı farklı görüş bildirenler, Esed yanlısı hatta hain ilan edilmişlerdir.  Bunun tam tersi durum da, İktidar partisini ve onun dış politikasını savunanları da ABD, AB uşağı, hain ilan etmek şeklinde tezahür etmiştir. Her iki kesimin kullandığı dil yanlıştır ve tehlikelidir. Osmanlı dan bugüne bu dil ve tutum hep kaybetmemize neden olmuştur. Bu sorunu çözmenin bir yolu, öncelikle Başbakan ın ve iktidar partisi yöneticilerinin dillerini değiştirme basiretlerini göstermeleridir.

Reyhanlı ve benzer olayların ortaya çıkardığı bir başka acı gerçek, hem iktidar partisi hem de muhalefet partileri rakiplerini yıpratmak için dış politikayı iç politika malzemesi yapmış olmalarıdır. Dış politika, iktidar ve muhalefeti ile devlet politikası olarak ortaya konmalı ve ona ülke olarak, bütün olarak, sahip çıkılmalıdır. Ne yazık ki Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye yi yönetenler, ben yaptım oldu mantığı içerisinde hareket etmişlerdir. İktidarda iken yaptıklarına muhalefette iken karşı çıkmışlar; muhalefette iken karşı çıktıklarına da iktidarda iken sahip çıkmışlardır. Bu, Türkiye nin çok acı bir gerçeğidir. O nedenle devlet politikası olması gereken konular, hükümet politikası olmaktan çıkarılmalı ve muhalefet partilerinin sürece katkısı, desteği sağlanmalıdır. Dış politikada kullanılacak dil ile iç politikada kullanılacak dil aynı değildir ve olmamalıdır. Bu açıdan Suriye olaylarında süreci yönetirken kullanılan dil, sorunlu bir dildir. Suriye Türkiye nin eyaleti değildir, Esed de eyalet valisi değildir. Esed e şunu yap bunu yap gibi emir sığası kullanarak hitap etmek ya da bir bakanın Hizbullah a Hizbuş Şeytan diyerek hitap etmesi doğru değildir. Başbakan dahil Türkiye yi yönetenlerin Suriye olaylarında kullandıkları dili, STK lar kullanabilir, kullanmaktadırlar da. STK ların baskısı altında kalarak, onların gönlünü kazanmak için hükümet ricalinin STK gibi davranması uluslararası ilişkilerde sıkıntılıdır. Uluslararası ilişkilerde kullanacağımız dil, diyaloğa, iletişime açık olmalıdır. Düşmanlık halinde bile her an temas kurulabilecek bir dil kullanılmalıdır. Türkiye yi yönetenlerden en azından bir ya da birkaç yetkili böyle bir dil kullanmalıydı. En azından Cumhurbaşkanı sert söylemin dışında kalacak bir dil kullanmış olsaydı, Suriye ile ilgili süreci, doğrudan temas ve görüşmelerle Türkiye yönetebilirdi. ABD-Rusya ekseninin devreye girmesi ile dil ve üslup değiştirmek ya da başka aktörler üzerinden ilişki kurmak, bir zafiyet olarak görülecektir. O nedenle dış politikada itidalli bir dil kullanılmalıdır.

Krizi Tek Merkezden Yönetmek

Reyhanlı ve benzeri olaylarda operasyonu yapan güç ya da güçler, operasyondan önce ülkenin köşe başlarına yerleşmekte, değişik ittifaklar kurarak bir örümcek ağı oluşturmakta, ülkenin kılcal damarlarına yerleşmektedirler. Operasyon öncesi, esnası ve sonrası için yürütülecek psikolojik harekâtı planlamakta ve işaretle birlikte uygulamaya sokmaktadırlar. İç ve dış ittifakla birlikte yürütülen psikolojik harekâta, çok yönlü ve çok merkezli bir görüntü verilerek organizatör gizlenmekte, hedef şaşırtması yapılmaktadır. Yüzlerce doğru ve yanlış bilgi, operasyonu yapan gücün amacına ve hedefine hizmet edecek şekilde sunulmaktadır. 99 doğrunun içerisine bir yanlış, yalan eklenerek, paketlenerek ve harmanlanarak kamuoyuna servis edilmektedir. Amaç, o yanlış ve yalan olan bilginin halk tarafından kabul edilmesi ve ona göre tepki vermesi ya da onun yaygınlaşmasını sağlayarak kamuoyu oluşmasıdır. Bu şekilde oluşan kamuoyu ile hedefe konan iktidar, muhalefet, cemaat ve yapı yıpratılmakta, itibarsızlaştırılmakta ve yalnızlaştırılmaktadır. Hedefe konan yönetici veya yöneticilerde kafa karışıklığı ile birlikte panik hali meydana getirilmek istenmektedir. 

Doğru ve güvenilir bilgi alamayan yöneticiler, halkı sakinleştirmek için, birbirlerinden habersiz bir görüntü vererek rastgele konuşmaktadırlar. Birbirlerinden habersizmişler gibi yaptıkları konuşmalar arasında tezat ortaya çıkmakta, kafalar daha da karışmaktadır. Hatta yöneticiler arasında ihtilaf var intibaı meydana gelmektedir. Bu tür operasyonların bir başka boyutu da, yanlış bir hedefe yönlendirmektir. Özellikle operasyon öncesi ve esnasında öyle bir hava oluşturulmaktadır ki, bütün işaretler, belirtiler, bu işi o (yanlış) hedefin yaptığı şeklindedir. Önce yöneticiler bu tuzağa düşürülüp açıklama yapmaları sağlanmaktadır. Arkasından, farklı bilgi ve belgelerle kafalar karıştırılarak yöneticiler itibarsızlaştırılmakta ve güvenirlilikleri sorgulattırılmaktadır. 

Suriye ile ilgili bütün olaylarda bu yaklaşım tarzını görmek mümkündür. RF-4 uçağı hadisesinde Türkiye ye oynanan oyun ortadadır. Türkiye nin BM ye ve NATO ya başvurması üzerine, ABD ve Rusya nın yaptığı açıklamalar, Türkiye nin tezlerini zayıflatmış ve yöneticileri çok zor durumda bırakmıştır. Olayın üzerine daha fazla gidilememiştir. Reyhanlı operasyonunda da benzer bir durum meydana gelmiştir. Rus Dışişlerinden yapılan açıklama, bu işi Suriye nin yapmadığı istikametindedir. ABD ise susmuştur; ya da zamanını beklemektedir. O nedenle Türkiye yi yönetenler olayın sıcaklığında, acele ile açıklama yapmamalıdırlar. Özellikle ilk açıklama, başbakan tarafından yapılmamalıdır. Reyhanlı operasyonunu bu açıdan değerlendirmekte fayda vardır. Reyhanlı olayında, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İçişleri Bakanı Güler, Devlet Bakanı Atalay, Devlet Bakanı Arınç, Genelkurmay Başkanlığı ve Hüseyin Çelik açıklama yapmışlardır: 

Hüseyin Çelik: Bunlar Suriye istihbaratıyla El Muhaberat la irtibatı olan bizim kendi içimizdeki hainlerdir. Çok net bir şekilde ortada. El Muhaberat la irtibatlı bizim kendi içimizdeki maalesef bir terör örgütüdür. (1) Devlet Bakanı Atalay: Saldırıyı düzenleyen örgüt ve mensuplarının Suriye deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle bağlantılı oldukları belirlenmiştir. Kişiler de büyük oranda bellidir. Plaka tespitleri yapılmıştır. (2)

İçişleri Bakanı Muammer Güler: Saldırıyı düzenleyen örgüt ve mensuplarının Suriye deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle bağlantılı oldukları belirlenmiştir. Örgüt de bellidir, kişiler de büyük oranda bellidir. Plaka tespitleri vesaire yapılmıştır. Hemen o depolardan çıkartılarak olay yerine getirilip kısa süre içerisinde patlattıklarını tespit ettik.   MOBESE kameralarıyla ilgili bir sıkıntı yok, ama yeniden plaka okuma sisteminin geliştirilmesi gerekiyor. (3, 4)

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Banyas katliamını kim yapmışsa Reyhanlı saldırısında da onların ayak izleri var. (2) Başbakan Yardımcısı Arınç:  Suriye El Muhaberatı olağan şüpheli noktasındaki düşüncemizdir. Suriye tarafından planlanıp icra edildiğini gösteriyor. (5)

Genelkurmay Başkanlığı: Reyhanlı da meydana gelen, insanlıktan nasibini almamış, vicdanı kararmış, gözünü kan bürümüş odaklar tarafından masum kişilere yönelik olarak yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınıyor, hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah tan rahmet, aile yakınlarına sabırlar, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. (1)

Başbakan Erdoğan: olay kesinlikle rejimle alakalı bir olaydır. Rejim bu işin arkasındadır. Bu belli. Ama rejimin Türkiye de tabii uzantıları var. Bu uzantılar üzerindeki çalışmalar derinleştirilerek devam etmektedir. (6)

Bütün bu açıklamalarda en ihtiyatlı davranan Genelkurmay başkanlığı olmuştur. Yöneticilerin açıklamaları arasında MOBESE, plaka ile ilgili bilgiler arasında tezat olmuş olmasını bir tarafa bırakırsak eylemi yapan belli demektir. O zaman soru şudur: Elimizde bu işi yapanın Suriye olduğuna ilişkin belgeler kesinse niçin uluslararası hukuk harekete geçirilmemektedir   Türkiye NATO müttefiki olduğuna göre niçin 5. Maddenin yürürlüğe konması için harekete geçilmemektedir Eğer Suriye Devleti bu işin arkasında ise Türkiye bunun cevabını askeri olarak verme gerekmez miydi Bütün bu girişimlerin yapılmamış olmasının sebebi nedir Yoksa bu operasyon geçen haftaki yazımızda ifade ettiğimiz Rusya-ABD konsorsiyumu tarafından mı gerçekleştirilmiştir   Eğer böyle ise yanlış hedef göstermeyin. Ana düşmana yönelin, planları, tuzakları usulüne uygun olarak deşifre edip kamuoyu oluşturun, milleti daha sıkıntılı günlere şimdiden hazırlayın.

Reyhanlı dan sonraki Taksim e kışla yapılmasına mani olmak için Türkiye sathında yürütülen operasyona bu açıdan bir bakın. Türkiye, yeniden 1968 dekine benzer bir sürece sokulmak istenmektedir. Amerikancı Demirel , ABD isteklerine karşı çıkıp taviz vermediği ve Sovyetlerle antlaşma (Seydişehir Alüminyum tesisleri, İskenderun demir çelik, Aliağa rafinerisi) yaptığı için ABD tarafından, ABD nin yerli işbirlikçisi güçler aracılığıyla, 12 Mart muhtırası ile düşürülmüştür. Bunu unutmayın. O nedenle Türkiye yeni krizlere hazır olmalıdır. Bunun için Başbakanlık bünyesinde Kriz Yönetme Merkezi kurularak rastgele açıklamalara mani olunmalı, Kriz tek merkezden dengeli bir şekilde yönetilmelidir. İstihbarat örgütleri arasındaki güven bunalımı ortadan kaldırılmalı, Devlet kurumları arasındaki çatışma durdurulmalıdır. Böylelikle etkin bir Karşı psikolojik harekât yürütmek, sağlanmış olur.

Sonuç: Çok Tefekkür Etmek ve Az Konuşmak

Devlet Kurumları arasındaki güven bunalımını ortadan kaldıracak olan irade, başbakandır. Toplumsal gerilimi düşürme sorumluluğu da, öncelikle başbakanın omuzlarındadır. Küresel güçlere direnecek bir siyasi irade, öncelikle ülkesinde birlik beraberlik ve dayanışmayı sağlamak zorundadır. Muhalefeti partilerini, milletvekili çoğunluğuna dayanarak yok saymak en büyük yanılgıdır. Oy her şey değildir ve de asıl güç de değildir. Ne iktidarın yaptığı ya da yapmak istediği her şey doğrudur. Ne de muhalefetin söylediği her şey yanlıştır. Veya bunun tersi. Başta Başbakan olmak üzere herkes fay hattı oluşturacak bir dil ve söylemden kaçınmalıdır. Hepimiz olaylar üzerinde çok tefekkür etmeli ve az konuşmalıyız. Ve Gereğini yaptığımızda; Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen vardır. (14 İbrahim 46)

Kaynaklar

1- Star 12.05.2013

2- Zaman 12.05.2013

3- NTVMSNBC 12.05.2013

4- Cumhuriyet 16.05.2013

5- BBC 13.05.2013

6- NTVMSNBC 13.05.2013

ŞER İTTİFAKI ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İÇİN İKİ ANA EKSEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMAKTADIR

(Umran Dergisi)   Şer İttifakı (Siyonizm-ABD-İngiltere-İsrail, AB) 21. yüzyılı “dijital dönüşüm” yüzyılı olarak öngörmekte, bu nedenle “büyü...