1 Şubat 2007 Perşembe

Köklerini Arayan Bir Nesil-II: Gençliğin Çığlığı

(Umran Dergisi)  

“Ancak sağır olanlar, Uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler” (21/45)

Giriş

Geçen sayıda gençlerin gençlik dönemi özelliklerini incelemiştik. Bu dönemde gençler, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olmak üzere üç temel eksende ciddi bir değişim geçirmektedirler. Bu değişim sürecinde gençlik, aile, arkadaş/arkadaş grubu, okul, sistemin öngördüğü yaşam biçimi(ortam), medya ve tarih olmak üzere 6 faktör tarafından şekillendirilmektedir. Bu 6 faktörün öngördüğü insan ve genç tipi ayni olmadıkça, bu 6 faktör aynı hedefe, aynı yöne yönlendirilmedikçe gençliğin bir değer ve kimlik arayışında kaosa düşeceği, bunalım yaşayacağı çok açık bir gerçektir.

Türkiye’de bu 6 faktör, farklı istikametlere genci yöneltmiş olmasından dolayı bir istikamet kaybı ve bunun doğal sonucu ortaya çıkan bir bunalım vardır. Bu sayıda gençliğin içine sürüklendiği bunalım ve verdiği tehlike sinyalleri incelenecektir.

Sorunlar Yumağı

Gençlik döneminde birey, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik boyutlarda bir değişim geçirmektedir. Bu değişim bir arayış, bir gelgit ve bir kimlik bulma dönemidir. Bu arayış 6 faktör uyumlu bir etki yapmadığında bunalıma sebebiyet vermekte, genci altından kalkamayacağı sorunlar yumağının anaforuna yuvarlayabilmektedir.  Bu sorunlar; 1-eğitim, 2- işsizlik, 3- özgürlük, 4- iletişim,    5- güven, 6- kimlik, 7- cinsel 8- gelecek kaygısı, 9-sevgi,10- mutluluk, 11- ekonomik, 12- siyasal, 13- uyuşturucu, 14 psikolojik olarak sınıflandırılabilir(1,2).

Bu sorunlar, bir döneme ilişkin geçici bir hal olsaydı üzerinde  fazlaca durulmayabilirdi. Ancak yapılan araştırmalar, sorunlar yumağının bir çiğ oluşumu gibi katlanarak büyüdüğünü ve bir nesil problemi haline geldiğini göstermektedir. Burada bütün bu sorunların tamamı değil, bir kısmı ele alınıp incelenecektir.

Değer Kayması yada Kimlik Krizi

Gençlikle ilgili gelişmelerde korkutucu olan, gençliğimizde kalıcı hale gelmeye başlayan bir değer kayması, bir değer erozyonunun şiddetlenmesidir. Tablo-1’de gençlikte ki değer kaymasının yıllara göre değişimi görülmektedir.

Tablo-1:Gençlerin hayatta Ençok Değer Verdiği Olgular(3)

Sıra

80’ler Gençliği

90’lar Gençliği

21. Yüzyıl Gençliği

1979-1980

1997-1998

2001-2002

2003-2004

1

Sevgi

Para

Para

Para

2

Özgürlük

Sevgi

Sevgi

Sevgi

3

Eşitlik

Bilim

Eğitim

Sağlik

4

Eğitim

Eğitim

Sağlik

Özgürlük

5

Bilim

İnanç

İnanç

Eğitim

6

Aile

Aile

Özgürlük

Bilim

7

Teknoloji

Özgürlük

Eşitlik

Aile

8

Para

Eşitlik

Aile

Eşitlik

9

İnanç

Teknoloji

Teknoloji

İnanç

            80 sonrasında gençlikte, paranın birinci derecede bir değer haline geldiği görülmektedir. Tüketim toplumuna dönüştürülmek istenen Türkiye’de tüketebilmek için doğal olarak para önem kazanmış durumdadır.  Ancak para bir değer olarak gençlerin kafasında birinci derecede öneme haiz olurken ona sahip olmada da ki değer ölçülerinde ciddi kırılmalar var olduğu görülmektedir. 80 öncesinde para kazanmak, kaliteli bir eğitim ile bağlantılı görülürken; 97’den sonra zahmetsiz, eziyetsiz ve emeksiz bir para kazanma yolunun tercih edildiği görülmektedir.  O eziyetsiz yol, Miras, politika ve  şans oyunları olarak kabul görmektedir. Siyasette meydana gelen büyük kirlenmeye bağlı olarak gençler, siyaseti bir para kazanma aracı olarak görmeye başlamışlardır,Tablo-2.


Tablo-2: Gençlere Göre Para Kazanmanın/Zengin Olmanın Yolları(3)

 

Sıra

80’ler Gençliği

90’lar Gençliği

           21. Yüzyıl Gençliği

1979-1980 

1997-1998 

2001-2002

2003-2004

1

Eğitim

Miras

Politika

Miras

2

Ticaret

Şans Oyunları

Şans Oyunları

Politika

3

Memurluk

Politika

Miras

Şans Oyunları

4

Miras

Ticaret

Ticaret

Ticaret

5

Şans Oyunları

Eğitim

Eğitim

Eğitim

6

Politika

Memurluk

Memurluk

Memurluk


Ankara Genç İş Adamları Derneği (ANGİAD)’nin 2005 yılında yaptığı ankette, benzer bir karamsarlığı görebilmekteyiz. İyi bir iş bulabilmek için gençlerin %47,83’ü önemli yerlerde etkili tanıdıklarının var olması gerektiğini düşünürken; ancak %22,45’i iyi bir okuldan, üniversiteden mezun olmanın yeterli olduğunu düşünmektedir(4). Böyle bir anlayış,  iyi bir eğitim almayı ve bunun için enerji sarf etmeyi ve ter dökmeyi anlamsız  kılmaktadır. Gençlerin zihninde eğitimin böylesi önemsiz hale gelmesi, eğitim sürecini olumsuz yönde etkilemekte, kaliteli eğitim alma, kendi yeteneklerini geliştirme yerine; nasıl olursa olsun mezun olup diploma almak amaç haline gelmektedir.  Diploma alda nasıl alırsan al anlayışı yaygınlaşmaktadır. Dışarıda yüz binler üniversiteye girmek için uğraşırken üniversitede okuyanların, kaliteyi önemsememeleri eğitim kalitesini etkileyen çok ciddi bir sorundur. Bu eğitimde meydana gelen olumsuz bir geri beslemedir

Güven Kaybı ve Gelecek Korkusu

UPSAM(Uluslararası Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi)’nin “Gençler Hayatı Nasıl Algılıyor” adlı 2006 yılı araştırmasında gençlerin, en çok ÖSS’den korktuğunu ve %79’unun sınav kaygısı yaşadığını ortaya koymaktadır(5). Gençlerin %33’unun, sınav kaygısının gelecek kaygısından kaynaklandığını söylemeleri, gençliğin ana sorunlarından birinin gelecek kaygısı olduğunu göstermektedir.

ANGİAD’ın araştırmasında gençlerin %56,91’nın geleceğe umutla bakmadığı belirlenmiştir(4). %15,35’nin de soruyu cevaplamadığı göz önüne alınırsa, ümitsizlik ve gelecek kaygısının gençlerde çok ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktığını görebiliriz. Türkiye’nin sıkıntılarını aşabileceğine inanalar, %16,25 iken aşamayacağına inananlar %55,10, bilmeyenler ise %28,65’dir. Böyle bir dağılımın var olması, gençlikte gelecek kaygısının hangi boyutlara doğru seyretmeye başladığının bir göstergesidir.

Sabah Gazetesinin TNS PİAR şirketine 2006 yılında yaptırdığı “Gençliğin Sesi Anketi”nde de, gençlerin %46’sınin gelecekle ilgili endişeli olduğu olgusuna ulaşılmıştır(6).   Gençlerin büyük bir çoğunluğunun ekonomik kaygıları vardır. İşsiz kalmaktan korkmaktadırlar. TNS PİAR’ın yaptığı saha çalışmasında dikkat çeken önemli bir nokta da, gençlerin %65’nın insanlara güvenmediğidir.

Süleyman Demirel Üniversitesinde Haziran 2006’da, 18 ilde ve 30 üniversitede yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak yapılan  daha geniş bir çalışma, Üniversite gençliğinin  Türkiyede ki pekçok kuruma güvenmediğini ortaya koymuştur,Tablo-3,(7).

Tablo-3:  Gençliğin Kurumlara Olan Güveni (7)

 

Güven

Derecesi

Hükümet

 

Muhalefet

 

Parlamento

 

Politikacılar

 

Medya

 

Çok

12,24

4,08

7,07

1,02

1,03

Biraz

40,82

30,61

46,46

22,45

21,65

Hiç

43,88

60,20

36,36

71,43

74,23

Fikrim Yok

3,06

5,10

10,10

5,10

3,09

 

Gençlerde İnsanlara  ve kurumlara güven kaybının böyle bir düzeye ulaşmış olması, bir taraftan içinde yaşanılan ortamın neden olduğu bir zihinsel kırılma ile ilgili iken; diğer taraftan da toplumsal bağların zayıflayıp bireyselleşmenin yaygınlaşması ile ilgilidir.

Üniversiteye girememenin hayatlarını karartacağı inancında iken mezuniyet sonrasında iş bulabilmeyi torpile bağlamaları bir başka gerçeği ortaya koymaktadır.  Bu gençliğin içinde yaşadıkları sistemden kaynaklanan kaotik bir düşünceye sahip olduklarını göstermektedir.

Üniversiteyi kazanmak ne her şeydir nede kazanamamak dünyanın sonudur. Toplumsal bir kargaşa, bir zihniyet kırılması olarak makam ve unvanlara atfedilen önem, gençleri böylesi bir kaosa sürüklemektedir. Her işin önemli ve kutsal olduğu, her işin toplumsal yaşamda bir boşluğu doldurduğu ve bir rolü olduğu, o olmadan hayatın çekilmez olabileceği iyi anlatılabilmelidir. Herkesin yeteneği farklıdır. Her yetenek ilgili alanda önemli, kıymetli ve verimlidir. Dolayısıyla her meslek kıymetli, onurlu ve değerlidir. O işi yapan da hak ettiği ücreti almalıdır ve ona hak ettiği değer de verilmelidir. Eğitim maalesef gençlerimize böyle bir anlayışı verememektedir. Bu da toplumsal tatminsizlikleri ve olumsuzlukları besleyerek ciddi bir zihinsel karmaşaya gençliği sürüklemektedir.

Mutsuzluk

Bütün bu olumsuzluklar, gençliği mutsuz kılmaktadır. Bir de buna inanç boşluğu eklenince mutsuzluk bunalıma dönüşmektedir. Tablo-1’de gençliğin değerleri arasında ki İnanç, 2003’den sonra 80 öncesinde olduğu gibi en alt sıraya düştüğü görülmektedir. Bu ilginç bir durumdur. Sebepleri ayrıca araştırılmalıdır.  80 öncesi estirilen sol rüzgar, dinin  gençler indinde itibarını sarsmıştı. O yıllar sol gençlikte “Din afyon” olarak algılanmaktaydı ve her yerde dine savaş açılmıştı.

28 şubat sonrası estirilen baskı, Kalkancılı, Müslümlü, Fadime Şahinli  yıpratma kampanyası ve eş zamanlı medyada yürütülen dejenerasyon, inancın gençler indinde değer kaybetmesine sebebiyet vermiş olabilir.  Bu yıpratma kampanyasının sonucunda doğan inanç boşluğu, gençliğin diğer sorunları ile birleşince, bir kimlik krizi ortaya çıkarmıştır. Ne olduğunu, kimlere ait olduğunu, nereden gelip nereye gideceğini bir türlü konumlandıramayan genç, davranışlarında uyumsuzluk, zihninde karmaşa ve düşüncelerinde gelgitler yaşayarak mutmain olmayan bir ruh haline girerek mutsuz olmaktadır. Tablo-4, genel olarak, gençlerin mutluluk durumlarının yıllara göre dağılımını göstermektedir.

Tablo-4: Gençliğin Mutluluk Durumu(3,4*)

 

Dönem

80’ler

Gençliği %

90’lar

 Gençliği %

21. Yüzyıl  Gençliği %

 

1979-1980 

1997-1998 

2001-2002

2003-2004

 

2005*

MUTLU

65,4

41,80

23,8

39,76

23,93

MUTSUZ

23,25

41,12

61,90

43,13

 

47,23

KARARSIZ

11,35

14,08

14,27

17,10

28,82

 

 

 

 

 

 

 

 

ANGİAD’ın araştırması Gençlerin, %47,23’u hayatından memnun olmadığını, %28,82’sinin mutluluğu konusunda karar veremediğini ve %61,83’nun gelecek on yılda durumlarında bir değişiklik olmayacağı inancında olduğunu ortaya koymuştur.

Genel olarak gençliğin %47’si mutsuz %29’u karardır. Özel olarak ve daha şanslı sayılan Üniversite gençlerinin benzer bir durumda olması,%48’i mutlu(8), karşı karşıya kalınan sorunun çok ciddi olduğunu göstermektedir.

Ege Üniversitesinde yapılan bir çalışmada, Üniversite gençlerinin Üniversitede ki sistemden memnun olmadıklarını ortaya koymaktadır(8):

Üniversite Gençliğinin %70’ı YÖK Sisteminden memnun değil, %85’İ  Eğitim düzeyini yetersiz bulmaktadır.  %73’ü verilen bilgilerin çağdışı olduğuna inanmaktadır.  %68’ı üniversite yöneticileri ile diyalog kuramamaktan şikayetçidir. %60’i üniversite yönetiminden öğrencilerin tamamıyle dışlandığı kanaatındedirler. Öğretim üyeleri İle sağlıklı diyalog kuramamadan şikayetçiler (%39). Eğitimde uygulama eksikliğinin varlığına inanmaktalar  (%37), Öğretim üyelerini yetersiz bulmaktalar (%30). Öğrencilerin büyük çoğunluğu ekonomik sıkıntılarının var olduğunu ve  de Harçların Yüksekliğinden şikayetçidirler.”

Süleyman Demirel Üniversitesinde yapılan çalışmada da benzer bulgular elde edilmiştir.  Buna göre Üniversite gençliğinin kahir ekseriyeti, YÖK sisteminden memnun değildir. Öğrencilerin %77,78’si YÖK’ü bugünkü yapısı ve işleyişi ile başarılı bulmamaktadır. %77,55’ı ÖSYM sistemini başarılı görmemektedir. Öğrençilerin %63,64 Meslek liselerine uygulanan Kısıtlayıcı puan sisteminin doğruluğuna inanmamaktadır(7).

Kazananı ve kazanmayanı mutsuz eden bir Yüksek Öğretim Sisteminin bu hali ile kalması kimin işine yaramaktadır? Ne gençliğin, ne halkın ve ne de Parlamentonun sesine kulak vermeyen bu sistem, kime ve niçin hizmet etmektedir? Bu günün en can alıcı ve en acıl cevaplandırılması gereken sorusu budur.

Beyin Göçü

Ülkedeki adaletsizliklerden, vurdumduymazlıktan şikayetçi olan gençlik, kendi ülkesinde kendisine değer verilmediği, yalnızlaştırıldığı, dışlandığı, baskı altında tutulduğu, varlığının bu ülke için bir anlam ifade etmediği psikolojisi içerisinde, ülkesinde  aradığı mutluluğu bulamadığından,  yurt dışına göç etmeyi istemektedir. Tablo-5, bu eğilimin yıllara göre dağılımını göstermektedir.  Gençlerde göç etme isteğinin %70 gibi bir seviyede olmuş olması gerçekten ürkütücüdür.


Tablo-5: Gençliğin Yurt Dışına Göçme Eğilimi (%)(3,4*)

Dönem

80’ler

 Gençliği

90’lar

Gençliği

           21. Yüzyıl Gençliği

1979-1980 

1997-1998 

2001-2002

2003-2004

2005*

Evet

16,7

43,52

85,1

72,2

58,23

Hayır

68,12

39,13

9,36

15,33

16,80

Başka

15,18

17,34

5,54

12,45

24,97


ANGİAD’in 2005 yılında yaptığı ankette yurt dışına gitmek isteyenlerin oranı bir önceki yıla nazaran azalmış olmasına rağmen, gitmek istemeyenlerin oranında ciddi bir artma olmaması; buna karşılık karar veremeyenlerin oranında ciddi bir artış olması, gençliğin düşüncelerinde ciddi denecek gelgitler yaşadığını göstermektedir.

Ancak genelden özele, Üniversite Gençliğine, gelindiğinde durumun daha da vahimleştiği görülmektedir. Ege Üniversitesinin Ankara, İzmir, İstanbul Devlet Üniversitelerinde yaptığı ankette; Üniversite gençliğinin %83’ü yurt dışına gitmek istemektedir. İyi eğitim gören her 100 gençten 59’u yurt dışına gitmektedir(9). BM kaynaklarına göre dünyada en çok beyin göçü olan 32 ülke içerisinde Türkiye 24. sırada bulunmaktadır.

Bunun temel nedenleri, iş bulamama korkusu, ekonomik bozukluk,  adaletsizlik, gelir dağılımında ki dengesizlik, eğitim sisteminin yetersizliği, Sistem tarafından  uygulanan baskı ,özgürlüklerin kısıtlanması, Üniversiteye girememe korkusu, üniversite sonrası iş bulamama korkusu, Devlet kurumları arasında ki kavga, medyanın yaydığı kaos ortamı, uluslar arası sistemin Türkiye üzerine uyguladığı baskıların toplumda meydana getirdiği anomali  olarak değerlendirilebilir.

Gençliğe Alkol-Uyuşturucu Tuzağı

Güven kaybı, gelecek endişesi,  değer kaybı, kimlik bunalımı, gençliği yalnızlığa, bireyselleşmeye, arkadaşlığı ve dostluğu sanal ortamda aramaya itmektedir. Sanal arkadaşlık ve dostluklar ise gençte hayatı anlamsızlaştırmakta ve ruhsal boşluğa düşürmektedir. Bu ruhsal boşluktan kurtulmak için farklı arayışlar içerisine girmektedir

Genç ya çeteleşme, şiddet, eğlence, fuhuş, alkol ve uyuşturucu kullanımına yönelmekte yada felsefi bir arayışa girmektedir. Genelde felsefi arayış, ortamın etkisine bağlı olarak İslam, Satanızm, nihilizm, Hıristiyanlık’tan birisi ile sonuçlanmaktadır. Bu arayışta sağlam yol tutturamayanlar intiharı tercih etmektedir. 

Son yıllarda gençlik üzerinde yapılan çalışmalar ve devletin ilgili birimlerinin verdiği bilgiler, gençler arasında madde bağımlılığının gittikçe artan bir eğilimde olduğunu göstermektedir. Batı gençliğini kasıp kavuran bir bela, şimdi ülkemiz kapısını zorlamakta, gençliği esir almaya çalışmaktadır. Hem içerden hem de dışardan alkol ve madde bağımlılığı teşvik edilmektedir. Sovyetler birliğinin çöküşünde votka bağımlılığının, kadife darbelerin yapımında alkol kullanımının yaptığı etkiyi göz önüne aldığımızda, Ülkemizin ve Milletimizin karşı karşıya kaldığı tehlikenin boyutları daha iyi anlaşılabilecektir. Tinerci çocukların zaman zaman saldığı dehşet hafızalarımızda diriliğini korumaktadır.

Türkiye çok genç bir nüfusa sahiptir.  Çalışmalarda gözüken yüzdeler, okuyucuya küçük gelebilir. Genç nüfusun yüksekliğinden dolayı yüzdelere tekabül eden rakamlar büyük olmaktadır. Okuyucunun bu noktaya dikkat etmesinde fayda vardır. Diğer önemli bir noktada bu madde kullanımında ki eğilimin artma istidadı göstermiş olmasıdır.

Sigara ve Alkol Kullanma Oranları ve Nedenleri

Celal Bayar Üniversitesi Manısa Sağlık Yüksek okulu öğrencilerinin  alkol ve madde kullanımı üzerine gerçekleştirilen bir çalışma, gençliğin alkol kullanım eğiliminin yaygınlaşma istikametinde oladuğunu göstermektedir(10).  Yüksek okula devam eden Öğrencilerin %11.9’i alkol kullanmaktadır. İlginç olan kız öğrencilerin  erkeklere nazaran  sayı ve yüzde olarak daha çok alkol kullanıyor olmasıdır. Alkol kullanma sıklığı oranları ise  ayda bir %32, özel günlerde %28 ve haftada bir %20 şeklinde bir dağılım göstermektedir. En çok kullanılan alkoller, sırasıyla,  bira (%40), bira ve rakı (%36), bira ve şarap(%24)’dır(10).

Süleyman Demirel Üniversitesinin yaptığı çalışmada ki bulgular, yukarıdakilerle benzerlik arz etmektedir,Tablo-6.


Tablo- 6: Öğrencilerin Alkol,  Sigara... Alışkanlıkları(7)

 

Alışkanlıklar

%

Sigara

48,88

Alkol

15,03

Kahvehane

12,36

Diğer

23,73

Tablo-7: Alkole Başlama Nedenleri (10)

 

Başlama Nedeni

%

Özenti + Merak 

48;  

Arkadaşa Eşlik

32

Sorunlardan Uzaklaşmak

20

 

 

           

 

 

 

Alkole başlama nedenleri, arkadaş, özenti-merak ve sorunlardan uzaklaşmak olarak tespit edilmiştir,Tablo-7.

İstanbulda ki Kız meslek liseleri  öğrencilerinin sigara-alkol kullanımına ilişkin yapılan çalışmalarda, yukarıdakilere benzer sonuçlara ulaşılmıştır,Tablo-8, Tablo-9(11,12, 13).


Tablo-8: Öğrencilerin Sıgara İçme nedenleri(13)

 

Nedenler

%

 Arkadaş

7,9

Stres

40,2

Özenti

18,6

Merak

4,9

Kabul Görme İsteği

2,9

Yanıtsız

25,5


Tablo-9: Öğrencilerin Alkol İçme nedenleri(13)

 

Nedenler

%

Ebeveynden Örnek

28,1

Arkadaş Ortamı

12,5

Duygusal ilişki ve ayrılma

40,6

Merak

6,3

Yanıtsız

12,5

 

            

Madde Kullanma Oranları ve Nedenleri

 

 

 

Eskiden Batıda 12 olan uyuşturucu kullanma yaşı, bu gün Türkiye’de de 12 olmuştur. Uyuşturucu kullanımı ilköğretim düzeyine inmiştir(14). Bu çok ciddi bir tehlikedir.

Türkiyede en çok esrar kullanılmaktadır.  İlk öğretim Öğrencilerinin %1.2, Orta öğretim öğrencilerinin %4 esrar kullanıyor. Esrar deneme yaşı, ilk öğretimde 12.8 ortaöğretimde 13.8’dur. Erkeklerın oranı kızlara nazaran 3 kat fazladır. Özel okullarda ise diğer okullara nazaran esrar kullanımı 2 kat fazladır.  Madde kullanan çevre,  ilköğretim öğrencilerinde 2 kat ortaöğretimde 7 kat fazladır. İlköğretimde  kullananların %36.6’sı kullanmayı bırakmakta veya azaltmakta ve  %15.1 bırakmayı düşünmemektedir.  Bu oranlar, Ortaöğretimde, sırasıyla, %45.6 ve %17.7’dır. Esrara ulaşmanın kolaylığı İlköğretimde %13.2, Ortaöğretimde %51.9’dur(15). Uyuşturucu hapları, ortaokul lise ve üniversite kapılarında rahatlıkla satılmaktadır.

1996 yılında Esrarı enaz bir kez kullanma oranı, öğrenciler arasında %4.6 iken

2000 yılında bu oran %7’ye yükselmiştir. Genellikle Hiperaktif Çocuklarda kullanma eğilimi daha fazladır. Madde kullanımında  sıralama: esrar, ecstasy, uyuşturucu ilaçlar, eroin ve  kokain  şeklindedir(14) Uyuşturucu kullanımı Büyük Şehirlerde daha çok görülmektedir.

Değişik Tıp fakültesi ve hastanede görevli bilim adamları tarafından 2003 yılında Adana, Dıyarbakır, Eskişehir, Mersin, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sivas ve Trabzon illerinde Lise 2. sınıf öğrencileri arasında yapılan anket çalışmasında çarpıcı  ve ürkütücü sonuçlar elde edilmiştir(16):

Ecstasy kullanımında özel okul öğrencileri  %9.1 gibi bir oranla başı çekmektedir. Ortaöğretimde okuyanların %2.5’u yaşam boyu enaz bir kez Ecstasy kullanmıştır.  Bu oran Erkeklerde %4.1 iken kızlarda %0.8 olmaktadır.  En sık kullanım yaşı 20 ve üzeridir. Ecstasy deneme yaş ortalaması13.4’dur. İllere göre dağılım Tablo-10’ görülmektedir.

Emniyet genel müdürlüğünün Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 2002-2003  Kayıtlarına  göre ele geçen uyuşturucu, uyarıcı ve benzeri maddelere ilişkin dağılımTablo-11’da görülmektedir:


Tablo-10:  Lise 2 Öğrencileri Arasında Ecstasy Kullanımının İllere Göre Dağılımı(16) 

 

İller

%

İzmir

4

Adana

3,5

Diyarbakır

2,7

İstanbul

2,6

Eskişehir

2,3

Trabzon

2,2

Mersin

2

Kocaeli

1,3

Sivas

0,8

 

Tablo-11: Yakalanan Uyuşturucu,uyarıcı ve Benzeri Maddeler(14)

 

Madde

 

yıl

2002   

2003

Esrar

3292           kg

2406           kg

Eroin

2124           kg

3394           kg

Baz morfin

230             kg

419             kg

Afyon sakızı

86               kg

183             kg

Kokain

8                 kg

2.5              kg

Asetik anhidrik

18023         kg

4520           kg

Sentetik Uyuşturucu

18549        Adet

9082         Adet

Coptagon

6713493    Adet

2243244   Adet

Ecstasy

94007        Adet

206000     Adet

 

 

 

 

 

 

 

 


Bazı maddelerin yakalanmasında olumlu gelişme varken, bazılarında da gerilemeler olmuştur. Genelde suçlu yakalamada 2002 yılına(8360) nazaran 2003 yılında(7801) bir gerileme olduğu görülmektedir(14).

Emniyet Genel Müdürlüğünün 2002 raporuna göre  erkekler kadınlara nazaran daha fazla uyuşturucu kullanmaktadır. Bu rapora göre gençlerin uyuşturucuya başlama nedenleri arasında arkadaş grupları, merak ve sorunları çözememenın etkili olduğu görülmektedir, Tablo-12,(14).

Tablo-12:  Gençlerin Uyuşturucu Kullanımına Başlama Nedenleri% (14)

Arkadaş gruplarının etkisi 

41.7

Merak

40,7

Eğlence

3,3

Sorunları Çözememe

14,3

Tablo-13 Öğrencilerin Madde Bağımlılığı Nedenleri(13)

 

Nedenler

%

Arkadaş ortamı

31,2

Kendi isteği

25

Özenti

25

Okul-Aile Sorunları

18,8

 

 

    

  

 


Tablo-14 Öğrencilerin Yakınlarının

Madde Kullanma Durumları(13)

 

Yakınlık Derecesi

%

Arkadaş

47,1

Anne- Baba

26,5

Kardeş

9,8

Teyze-Hala

15,7

Amca-Dayı

23,5

Sevgil

14,7

 

Tablo-15 Öğrencilerin Arkadaşlarının

Kullandıkları Maddelere Göre

Dağılım(13)

 

Maddeler

%

Sıgara

68,7

Alkol

2,1

Esrar

4,2

Ecstasy

18,8

Hap

6,2

 

 

 

 

 

 

 


Madde kullanımında Hedef Kitle, 16-30 yaş grubudur. 2002 verilerine göre  madde kullananların % 72.7 bu yaş grubundadır(14). 2003 verilerine göre madde kullanımı eğitim düzeyine bağlı olarak değişmektedir: Ilkokul % 57.1, Ortaokul %15.7, Lise %11.3, Yüksekokul %1.9.  Madde bağımlılarının %57.3 evli olup ekonomik sıkıntılar nedeni ile başladıklarını  ifade etmektedirler(14).Yakalananların yaşlara göre dağılımı Tablo-17’de görülmektedir

Tablo-17: 2002-2003 Yıllarında Yakalananların yaş Durumu(14)

Yaş

%

15 yaşın altı

0,7

16-17

2,14

18-20

8,75

21-25

20,04

26-30

18,97

31-35

13,17

36-40

10,75

41-45

10,04

46-50

7,59

51-55

4,74

56-60

2,16

61-65

0,84

65 üstü

0,1

           

Tablo-16 Öğrencilerin Duygusal İlişkide Oldukları Kışının  Kullandıkları Maddelere Göre Dağılımı(13)

 

Maddeler

%

Sigara

73,2

Alkol

6,7

Esrar

6,7

Ecstasy

6,7

Hap

6,7

                       

 

 

 

 

 

 


Araştırmalarda en dikkat çeken sonuç, alkol, sigara ve madde kullanımında arkadaş çevresinin birinci derecede rol oynadığıdır. Aile ortamı, stres ve özenti diğer etki eden parametrelerdir. Aile çözüldükçe, stresli ortamlar artıkça, sorunlar çözümsüzlüğe terk edildikçe ve tebliğ unutuldukça, madde ve alkol kullanımının artacağı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bu sonuçlar gençler üzerine etkili olan 6 faktörün aynı istikametli olmamasından kaynaklanmaktadır.

Nitekim Lise öğrencileri arasında alkol ve madde kullanımına ilişkin yapılan değişik çalışmaları birleştirerek  yıllara göre karşılaştırma yaptığımızda bu gidişatı görebilmekteyiz ,Tablo-18(17,18).

Tütün ve alkol kullanımında son yıllarda bir düşme olduğu  ve fakat diğer maddelerin kullanımında, farklılık olmakla birlikte genelde bir artış olduğu gözlenmektedir. Yapılan çalışmalarda gerek kız ve gerekse erkeklerde, kullanımında en yüksek artışın olduğu maddenin Ecstasy olduğu tespit edilmiştir. Artış erkeklerde %221,5 iken Kızlarda %650’dır.  15 yaş üstü öğrenci gruplarında madde kullanımında ki artışlar Ecstasy % 377,7 Flunitrazepam %308,3 esrar %120 eroin %100 Ucucularda %55,5 gibi bir atış olmuştur. Ekonomik düzeyleri düşük ve yüksek olan öğrencilerde kullanımında en yüksek artış olan madde ecstasydir. Bunu Düşük ekonomik düzeyde %454,5 ile Flunitrazepam, Yüksek ekonomik düzeyde ise %88,2 ile esrar takip etmektedir. Dolayısıyla madde kullanım bağımlılığı farklı ekonomik düzeyde ki öğrenciler için paralel bir artış izlemektedir.


Tablo-18:  Lise Öğrencileri arasında yaşam boyu madde kullanım yaygınlığının  yıllara göre değişimi(17,18)

 

 

1991

%

1995

%

1996

%

1998

%

2001

%

2003

%

2004

%

Tütün

15,7

68

30

64,9

59

48,3

34,1

Alkol

27,6

61

34,2

17,9

57,7

38,6

49,5

Esrar

-

4

4,2

3,5

4,8

5,1

5,8

Uçucu

-

4

4

8,6

4,4

5,2

5,9

Ecstasy

-

1

0,9

-

1,2

3,2

3,1

Benzodiazepin

-

7

5

3,2

4,1

5,4

4,4

Eroin

-

1

0,7

1,6

1,1

2,8

1,6

Flunitrazepam

-

-

-

-

1,3

3,1

3,7

  

          








Çok farklı sosyo ekonomik kesimlerde yıllara bağlı olarak madde kullanımında benzer bir artış olması, çok ciddi bir hastalığın dışa vurumu olarak algılanmalıdır. Oran veya rakamların miktarlarından ziyade düzenli bir artış trendinin olması asıl ürkütücü olandır.

Sonuç: Gençliğin Çiğliği Depremin Öncül Dalgalarıdır

Yukarıdaki araştırmalardan ortaya çıkan gerçek, Gençlerin çok ciddi bir güven bunalımı içerisinde olup gelecek endişesi içerisinde yaşadıklarıdır.  Bunun tezahür şekli, kötümserlik, anı yaşamak, hiçbir şeye değer vermemek, her  şeyi geçici olarak görmek, tüketerek tavır alma, protesto etmedir. Biz yerine ben önceliklidir. Paylaşım, kardeşlik arkadaşlık duyguları gittikçe zayıflamaktadır.

Anı yaşama, tüketerek yaşama her şeyi anlamsızlaştırarak genci bir anlam krizine sürüklemektedir. Anı yaşayabilmek için özgür olunması gerektiğine inanmaktadır. Özgürlük ise her istediğini yapmak ve tüketmek olarak anlaşılmaktadır. Anı yaşamak, daima hep başka şeylerin özlemini getirmektedir. Her şeye sahip olmak ve fakat hiç bir şeyin değerini, kıymetini bilmemek, sahip oldukları ile tatmin olmamak günümüz gençliğinde gittikçe yaygınlaşan bir eğilimdir. Sahip olmadıklarını da ne pahasına olursa olsun elde etmek ve fakat hiç eziyet çekmeden zengin olmak, üretmeden tüketmek. Bunun için  zengin olmanın aracı olarak mirası, siyaseti, şans oyunlarını görmektedir. Bu yolla elde edemediklerini ise, şiddete ve  hırsızlığa baş vurarak sahip olmak eğilimi mevcuttur.

Gençliğin üzerine etki eden 6 faktörün farklı istikametlerde etkili olması, gençliği bir bunalıma adım adım götürmektedir. Fay hattı üzerinde enerji birikimi olmakta, deprem öncesi dalgaların yüze vurması gibi düşük düzeyde sinyaller vermeye başlamaktadır. Bu durum ne abartılmalı nede görmemezlikten gelinmelidir. Gençlik tıpkı depremin  öncül dalgaları gibi sosyal bir patlamaya delalet eden tehlike sinyallerini göndererek, bizi dinleyin, bize anlayın, bizimle ilgilenin ve sorunlarımıza bir çare arayın mesajları göndermektedir.  Bu mesajları ancak;

 “Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler.”(7/179)

 “Onlar, Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar da onların ta kendileridir.”(16/108)

ayetlerinde belirtilen kimseler algılayamaz ve anlayamaz.

         Eğer bu mesajlar, doğru anlaşılmaz, doğru okunmazsa gençliğimiz, bir müddet sonra, Batının 1960’lı yıllarda ki ‘kayıp kuşağına’ dönüşecektir. O kayıp kuşak ki:

“Hiçbir değer yargısına sahip olmamak herşeye olabilir veya olamaz diyebilmek farketmez sözcüğü anahtar

Hiçbir kişiye kuruma kavrama ideye karşı sorumluluk duymamak.

Kendini hiçbir şeyle  yükümlü saymamak. Sorumluluk ve yükümlülük duygusu ile alay etmek

Herşeye sahip olma hakkını kendisinde görmek. Buna Hakkım varmı gibi bir soruyu hiçbir zaman hiçbir şey için sormamak

Hiçbir şeye sahip olmadığı için herşeyi bir anda kaybetmeye sahip olmak. Bunun içinde sahip olduğu şeylerin kiymetini bilmemek ve umursamamak.

Ne istediğini, ne istemediğini, neden isteyip istemediğini bilmemek, düşünmemek umursamamak.

Güdüleriyle ve dürtüleriyle yaşamak. Bunları kontrol etmeye çalışmayı küçümsemek ve alaycılıkla karşılamak.

Uyuşturucuya ve Bağımlılığa yatkın olmak Bunları meşru bulmaya yatkın olamak.

Sınırsız bir tüketici ve kullanıcı özelliği sergilemek.

Birlikte yaşadıklarını kendine mecbur saymak, kendini kimseye karşı mecbur saymamak.

Hayatı intihar ve intikam çizgisinde yaşamak, iniş çıkışlı bir hayat

Günlük ve anlık yaşamak. Hiçbir hedefe yönelik plan yapmamak bunu bir yaşam biçimi haline getirmek.

Hiç kimseye karşı sorumluluk duymamak. Tersine çevresini kendisine karşı sorumlu saymak.

Hiç bir şeyi bilmeye meraklı olmamak, bilenleri önemsememek, bilgiye sadece kendi çıkarı için ilgi duymak.

Bencil ve çıkarcı ilgi ekseni hayatın temel belirleyici çizgisi olmak.

Elde etmek istedikleri ile haklı olmak arasında hiçbir ilişki kurmamak. Elde etmek istediklerinde kendini haklı saymak.”(19)

Gençliği Seks, Şiddet alkol ve madde bağımlılığı sarmalından kurtarmak başta devletin en tabii bir görevidir. Anayasanın 58. Maddesi Devlete böyle bir görevi yüklemektedir:

 “Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır”

Eski emekli genel kurmay başkanı Org. Hilmi Özkök, “ Gençliğin düşmanın beşinci kol faaliyetlerinin boy hedefi haline geldiğini” ifade etmesini de göz önüne alarak devleti temsil eden tüm üst düzey yöneticiler, bu konuyu masaya yatırıp bir an önce çözüm aramaları gerekmez mi?

Eğer ‘Gençlik Düşmanın Beşinci kol faaliyetlerinin boy hedefi’ ise bu milli güvenliği  ilgilendiren bir konu olarak değerlendirilmesi gerekmez mi?.

Milli Güvenlik kurulu, gençliğin kaybını bir tehlike olarak görmüyor mu ki gündemlerine bu konuyu almamaktadır.         

Gece gündüz ibadetleri kısıtlamaya çalışan bir Cumhurbaşkanın bu konuda ki suskunluğu ve gençliğin heba edilmesine seyirci kalması gerçekten de düşündürücü değimlidir?

Halkın Temsilcileri milletvekilleri, hükümet erkanı, Başbakan bir neslin kaybına seyirci mi kalmak istemektedirler.

“Meyhane, kahvehane, bar ve elektronik oyun merkezleri gibi yerlerle bazı eğitim-öğretim kurumları arasında en az 200 metre uzaklık bulunması koşulunu kapıdan kapıya 100 metreye indiren ve okullar haricindeki özel öğretim kurumları için bu şartı kaldıran yasa tasarısı, Genel Kurulu’nda kabul eden.”(19-26)

TBMM ne yapmaktadır?

Yoksa bir basiret ve feraset kararması mı vardır. Yoksa kalpler ve kulaklar mühürlenmiş ve gözlere de perde mi çekilmiştir:

 “Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde de perdeler vardır. Ve büyük azab onlarındır.”(2/7)

         ”... Gerçek şu ki, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.”(22/46)

         Gençlikten gelen mesajları iyi algılamalıyız. Gençler Seks, şiddet, suç, alkol, madde bağımlılığı, satanızm ve Hıristiyanlaştırma  eksenli bir tuzağın içine  çekildiklerinin bir bütün olarak farkında değiller. Ancak bir kumpasın içerisine ağır ağır çekildiklerini hissetmekteler.

         Bu tuzak ve Kumpas beşinci kol faaliyeti olup iç destekli uluslar arası boyutludur.  Bol sayıda yerli işbirlikçileri vardır. 

         Bu tuzak, bu ülkede bir ‘kayıp kuşak’ oluşturma ve nesiller arası kavgayı meydana getirip derinleştirme ve gelecek kuşakları sürüleştirip teslim alma amaçlıdır.

         Bu tuzak, Gençliğimizi mankurtlaştırılmaya (Hafızasını Kaybetmiş Köle) dönüktür.

         Bu Tezgahı Kuranlar Kim? (Gelecek sayıda)

Kaynaklar

1- Armağan İ. , Gençlik Gözüyle Gençlik, Kırkısraklılar Vakfı, USADEM Yayınları, İstanbul, 2004, S: 50-60

2- Göka E., Gençlik Dönemi Sorunları,  Ankara Üniversitesi Psikiyatri Kiliniği Şefi, http://www.sosyalhizmetuzmani.org/gençlikdonemleri.htm

3- Armağan İ., Age. S: 303

4- Ankara Genç İşadamları derneği, Gençlik 2005 Araştırması, Mayıs -2005

5- Uluslararası Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi,Gençler Hayati Nasil Algılıyor, Anket , 2006.

6- TNS PİAR Araştırma Şirketi, Gençliğin Sesi Anketi,2006

7- Suleyman Demirel Üniversitesinde  Gençlik Üzerine Çalışma Anket ,2006

8- Armağan İ., Age. S: 23-27

9- D.B Tercuman   18.11.2003 Gençler Türkiyeden Umutlarini Kesmişler.

10-  Ay S. , Kizlar Erkeklerden Sarhoş,  Sabah 1.1.2004

11- Ögel,K., ve Arkadaşları,İstanbulda Alkollu İçki Kullanma Sıklığı, PAREM

12- Ögel,K., ve Arkadaşları, İstanbul Örnekleminde Tütün (sıgara) Kullanım Yaygınlığı, PAREM,

13- Taşçı E., ve Arkadaşları, Kız Meslek Lisesi Öğrencilerinin Madde Kullanım Durumları, Bağımlılık Dergisi,2005,S: 122-128.

14- D.B Tercuman  8.12.2003   Uyuşturucu Alarmi

15-  Milliyet 26.8. 2003 İlkokul Yaşinda Esrar Tehlikesi

16- Hürriyet 7.10 2003 Orta Öğretimde Ecstasy Şoku

17- Ögel,K., ve Arkadaşları, Lise Gençleri Arasında Sigara, Alkol ve Madde Yaygınlığı Kullanım,  Türk Psikiyatrı Dergisi, 2001, 12(I), S:47-52.

 18- Ögel K.  Ve Arkadaşları, İstanbulda Onuncu Sınıf Öğrencileri Arasında Tütün, Alkol ve Madde Kullanım Yaygınlığı Raporu, Yeniden Yayın n0: 15, İstanbul, 2005

19- Atabek E.,  Modern Dünyada Değer Kayması ve Gençlik, alkım yayınevi, İstanbul 2003, S: 182-182.

20- Nedim M. Hazar  Zaman  04.12.2003  Selen Ve Elif’e Dair.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...