1 Temmuz 2007 Pazar

27 Nisan Kadife Darbesine Karşı Parlemento İçi ve Parlemento Dışı siyaset Ortak Tavır Almalıdır

 (Umran Dergisi)

“Za­rar­la­rın­dan emin ol­duk­la­rı için dost­la­­nı uzak tut­tu­lar, ken­di­le­ri­ne bağ­la­mak ve ka­zan­mak için de düş­man­la­­nı ya­kın­laş­tır­­lar. Ya­kın­laş­­­lan düş­man­lar dost ol­ma­dı. Ama uzak­laş­­­lan dost düş­man ol­du. Her­kes düş­man sa­fın­da bir­le­şin­ce yı­kıl­ma­la­rı mu­kad­der ol­du:” Ebu Müs­lim Ho­ra­sa­

Ge­çen sa­­da 27 Ni­san Ka­di­fe Dar­be­si­nin 10 ana he­de­fi ol­du­ğu­nu tes­pit et­miş­tik. Bu he­def­ler­den 1., 3, 4. ve 5.si tam ola­rak ger­çek­leş­ti. 2. he­def­le il­gi­li şim­di­den bir şey söy­le­mek müm­kün de­ğil. 6. ve 7. he­def­le­rin kıs­men el­de edil­di­ği söy­le­ne­bi­lir. 27 Ni­san dar­be­si­nin di­ğer he­def­le­ri he­nüz ger­çek­leş­me­miş­tir. Di­ ğer he­ def­ ler ger­ çek­ le­ ne­ ne ya­ da dar­ be mil­ let ta­ ra­ fın­ dan ber­ ta­ raf edi­ le­ ne ka­ dar bu sü­ reç de­ vam ede­ cek­ tir. 27 Ni­ san dar­ be­ si­ nin asıl he­ de­ fi, 9. ve 10. mad­ de­ ler­ dir. Bu­ra­da bu ko­nu ele alı­nıp in­ce­le­ne­cek­tir.

İki Fark­lı Mer­kez 

Mil­let-Dev­let, Mil­let-Sis­tem iki­le­mi Os­man­lı’nın son 100 yı­lın­da baş­la­mış, Cum­hu­ri­yet’le had saf­ha­ya ulaş­mış­tır. Bu dü­ali­te yö­ne­ten-yö­ne­ti­len iliş­ki­le­ri­nin git­tik­çe bo­zul­ma­sı ve ge­ril­me­si­ne ne­den ol­muş­tur. Sal­ta­nat ge­le­ne­ği, İt­ti­hat­çı dü­şün­ce­nin te­pe­den in­me­ci ve bas­­cı ruh ha­li cum­hu­ri­yet ku­ru­cu­la­­nın sa­va­şı ka­zan­ma gu­ru­ru ile bir­le­şin­ce; yö­ne­ten-yö­ne­ti­len iliş­ki­le­rin­de­ki bo­zul­ma son nok­ta­ya var­mış­tır.

Mil­li mü­ca­de­le yıl­la­rın­da halk­la bü­tün­le­şe­bil­mek için hal­kın inanç sis­te­mi­ne otur­tu­lan tüm söy­lem ve dav­ra­nış­la­rın, za­fer­den son­ra in­ce bir stra­te­ji­ye bağ­lı ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si ve hal­kın dış­lan­ma­sı, mil­le­ti küs­tür­müş­tür. II.Mah­mut’un yap­­ğı gi­bi hal­kın te­pe­den -hal­ka rağ­men halk için- şe­kil­len­di­ril­me­ye ça­­şıl­ma­sı, hal­kın tep­ki­si­ne ne­den ol­muş­tur. Ya­­lan ic­ra­at­la­rın halk ta­ra­fın­dan tep­kiy­le kar­şı­lan­ma­sı so­nu­cun­da, gü­cü elin­de bu­lun­du­ran­lar, “ma­dem ki sev­mi­yor­lar, öy­ley­se kork­sun­lar” an­la­­şı içe­ri­si­ne gir­miş­ler­dir. Mu­al­lim­ler Bir­li­ği’nde İnö­ nü’nün “Önü­­ze çı­kan­la­rı ka­nu­nen ve ceb­ren ber­ta­raf ede­ce­ğiz” tar­zın­da­ki ko­nuş­ma­sı, söz ko­nu­su psi­ko­lo­ji­nin bir te­za­­­dür. Bu dö­nem­de; Tür­ki­ye’nin dört bir ya­nın­da il­gi­li il­gi­siz ya­­lan tu­ tuk­ la­ ma ve idam­ lar, bas­­nın şid­de­ti­ni gös­ter­mek­le be­ra­ber; ye­ni yö­ne­tim ta­ra­fın­dan hal­kın na­sıl gö­rül­­ğü­nün de bir gös­ter­ge­si­dir.

Bu dö­nem­de halk içi­ne ka­pa­nır­ken, yö­ne­ten­ler de ha­yal­le­rin­de sa­ nal bir halk in­şa et­me­ye baş­la­mış­lar­dır. ‘Onun­ cu Yıl Mar­ şı’, sa­nal halk için ya­zıl­mış, bes­te­len­miş ve söy­len­miş­tir. Sa­ nal halk için ye­ ni bir sis­ tem ve ye­ ni bir dev­ let şe­ kil­ len­ dir­ me gay­ re­ ti­ ne gi­ ril­ miş­ tir. Mil­ le­ tin de­ ğer sis­ te­ mi yok sa­ yı­ la­ rak Ba­ tı­ nın de­ ğer sis­ te­ mi üze­ rin­ de ye­ ni bir ya­ pı in­ şa edil­ me­ ye ça­ lı­ şıl­ mış­ tır. Ata­türk’ün ik­ti­sa­di ko­nu­lar­da­ki da­nış­man­la­rın­dan Ah­ met Ham­ di Ba­ şar, Ata­türk’ün de için­de bu­lun­du­ğu ve “La­ik­lik din­siz­lik mi­dir, de­ğil mi­dir?” tar­tış­ma­­nın ya­pıl­­ğı bir or­tam­da, Ba­­lı de­ğer­le­rin trans­fer edil­me­si ile Tür­ki­ye’de iki fark­lı ağır­lık mer­ke­zi­nin mey­da­na ge­le­bi­le­ce­ği­ne dik­kat çek­miş­tir:

“La­ik­li­ğin biz­de an­la­şıl­ma­ya baş­la­nan şe­kil­de uy­gu­lan­ma­sı din­siz­lik­ten baş­ka bir­şey de­ğil­dir. İs­lâm­lık­ta, din ile dün­ya­nın ay­rıl­ma­sı, din­siz­li­ğin ifa­de­si­dir. Bu va­zi­yet­te, bü­tün yap­tık­la­­­za din mu­ha­le­fet ede­cek...

Eğer halk di­ne ina­nır­sa, hü­­me­te ve dev­le­te inan­ma­ya­cak. Halk ya hü­­met­siz ve­ya din­siz ka­la­cak. Hem hü­­me­ti, hem di­ni kav­ra­yan ve ka­bul eden bir ce­mi­yet ola­ma­ya­ca­ğız. Hâl­bu­ki Hı­ris­ti­yan­lık­ta bu olu­yor, İs­lam­lık­ta ol­mu­yor.

La­ik­lik in­­­­nı şim­di an­la­­ğı­mız şe­kil­de ka­bul edin­ce ve İs­lâm­­ğı fe­da­ya kal­kın­ca or­ta­ya o ma­hi­yet­te ko­ya­cak hiç­bir şey bu­la­ma­ya­ca­ğız ve ko­ya­ma­ya­ca­ğız. Halk, par­ça­lan­mış, hay­van­laş­mış in­san sü­­le­ri ha­li­ne ge­le­cek.

Bel­ki mad­di eser­ler gö­re­ce­ğiz, bel­ki çok iler­le­miş ola­ca­ğız, fa­kat hay­van­ca, mad­de­ce bir iler­le­yiş...

Ca­mi­le­ri yı­kıp, terk edip on­la­rın ye­ri­ne Hal­kev­le­ri yap­mak su­re­tiy­le mak­sa­­­za as­la mu­vaf­fak ola­ma­ya­ca­ğız.”1

Ah­met Ham­dı Ba­şar’ın ön­­­sü is­ti­ka­me­tin­de yö­ne­ten-yö­ne­ti­len iliş­ki­le­ri bo­zul­muş, iki ay­rı ya­pı ve iki ay­rı ağır­lık mer­ke­zi mey­da­na gel­miş­tir. Bir ta­raf­ta mil­ le­ tin de­ ğer sis­ te­ mi­ nin oluş­ tur­ du­ ğu mer­ kez; di­ğer ta­raf­ta ba­ tı­ lı de­ ğer­ le­ re gö­ re şe­ kil­ len­ miş sis­ te­ min oluş­ tur­ du­ ğu mer­ kez. Bi­ri­ne gö­re öte­ki çev­ re ol­muş­tur.

İnö­nü dö­ne­mi­nin bas­kı me­ka­niz­ma­sı­na kar­şı olu­şan mu­ha­le­fet ve dün­ya­da­ki kon­jonk­tü­rün de­ğiş­me­si sis­tem mer­ke­zi­nin iki­ye ay­rıl­ma­sı­na ve gü­cü­nün za­yıf­la­ma­sı­na ne­den ol­muş ol­ma­sı­na kar­şı­lık, si­vil ve as­ker bü­rok­ra­si ile ay­dın­la­rın İnö­nü­cü mer­kez­de yer al­ma­la­rı, sis­tem mer­ke­zi­nin et­kin­li­ği­nin de­va­mı­nı sağ­la­mış­tır. 1950’ye ka­dar sis­te­min ağır­lık mer­ke­zi ül­ke yö­ne­ti­min­de tek hâ­kim­di. Hal­kın ağır­lık mer­ke­zi­nin yö­ne­tim­de her­han­gi bir et­ki­si yok­tu. Dün­ya kon­jonk­tü­rü­nün ge­rek­tir­di­ği çok par­ti­li sis­tem­le bir­lik­te hal­kın ağır­lık mer­ke­zi­nin et­kin­li­ği ve par­la­men­to­da halk mer­kez­li ha­re­ket­le­rin et­ki­si art­ma­ya baş­la­dı. Her ne ka­dar DP ha­re­ke­ti sis­te­min te­mel fel­se­fe­si­ni esas al­mış ol­sa da, CHP’ye kar­şı ve­ri­len mü­ca­de­le hal­kın de­ğer­le­ri­ne say­gı­yı ön pla­na çı­ka­rı­yor­du. CHP sis­te­min ağır­lık mer­ke­zin­dey­di. DP ise dü­şün­ce ola­rak sis­te­min ta­vır ve dav­ra­nış ola­rak hal­kın ağır­lık mer­ke­zin­de bu­lu­nu­yor­du. Bu sis­te­min ağır­lık mer­ke­zi­nin za­yıf­la­ma­sı­na ve par­la­men­to­da iki ağır­lık mer­ke­zi­nin çe­kiş­me­si­ne se­be­bi­yet ver­miş­tir. Sis­ te­ min ağır­ lık mer­ ke­ zin­ de bu­ lu­ nan CHP li­ de­ ri İnö­ nü’nün, DP’li­ le­ re “Ca­hil halk ço­ğun­lu­ğu­nun tem­sil­ci­le­ri” de­ me­ si, bu ça­ tış­ ma­ nın ve sis­ te­ min ağır­ lık mer­ ke­ zi­ nin hal­ ka ba­ kı­ şı­ nın bir gös­ ter­ ge­ siy­ di.

Sis­te­min mer­ke­zin­de bu­lu­nan CHP’nin 1950’ye ka­dar yap­­ğı zu­lüm­den kor­kan kit­le­ler AP, ANAP, DYP, RP, MHP ve AKP’yi bir gü­ ven­ lik ku­ şa­ ğı ola­rak gö­rüp des­tek­le­miş­tir. Bu açı­dan par­la­men­to dı­şı olan mil­let, par­la­men­to­da fark­lı ağır­lık mer­kez­le­ri oluş­tu­ra­rak gü­­nü or­ta­ya koy­muş­tur. Her ne ka­dar hal­kın ira­de­si tek bir ağır­lık mer­ke­zi ola­rak gö­­nür­de tem­sil edil­mi­yor­sa da, et­ki­si­ni fark­lı mer­kez­le­re kay­dır­mış ol­sa da, tıp­kı bir gü­neş sis­te­min­de­ki gü­ne­şin ge­ze­gen­le­ri kon­tro­lü al­tın­da bu­lun­dur­ma­sı gi­bi bu si­ya­si par­ti­le­ri ödül ve ce­za sis­te­mi ile kon­trol al­tın­da bu­lun­dur­mak­ta­dır.

1950’den be­ri mil­let, ha­ya­tın her aşa­ma­sın­da hak­­nı is­te­mek­te­dir. Bu ne­den­le bü­tün dar­be­ler­den son­ra hal­kın ira­de­si­nin, sis­te­min ira­de­si is­ti­ka­me­tin­de te­za­hür et­me­me­si göz önü­ne alı­na­rak olu­şa­cak par­la­men­to­la­rı et­ki al­­na al­mak, hat­ta iş­le­mez du­ru­ma ge­ti­re­bil­mek için bir yı­ğın ya­sal dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır. Ne­re­dey­se bü­tün üst ku­rul­lar bu ama­ca dö­nük ola­rak ku­rul­muş ve ça­lış­mış­tır. De­mi­rel, Özal, Er­ba­kan, Ece­vit ve Er­do­ğan hü­­met­le­ri as­ker ve üst ku­rul­lar ara­­­ğıy­la yıp­ra­tıl­mış­tır.

Do­la­yı­sıy­la mer­ kez par­ ti de­nir­ken han­gi mer­kez­den bah­se­dil­di­ği açık­lı­ğa ka­vuş­tu­rul­ma­lı­dır. Han­ gi de­ ğer­ le­ re gö­ re şe­ kil­ len­ miş bir mer­ kez­ den bah­ se­ dil­ mek­ te­ dir. Ma­ ale­ sef bu ko­ nu­ da Tür­ ki­ ye’de bir ka­ fa ka­ rı­ şık­ lı­ ğı var­ dır. Tür­ ki­ ye’de var olan bu iki mer­ kez, hiç­ bir za­ man ör­ tü­ şe­ me­ di. Ör­ tüş­ me ol­ ma­ dı­ ğı için de ger­çek an­ lam­ da bir hu­ zur ve kal­ kın­ ma vu­ ku bul­ ma­ dı.

Gu­guk Ku­şu­nun Sak­sa­ğa­na Kur­du­ğu Tu­zak: Mil­let­ve­ki­li Aday Lis­te­le­ri Ope­ras­yo­nu

Gu­guk kuş­la­rı Ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye / İş­bir­lik­çi ser­ma­ye gi­bi­dir. Ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye­nin va­ta­nı ol­ma­ma­sı gi­bi gu­guk ku­şu­nun ken­di­ne öz­gü bir yu­va­sı yok­tur. Ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye aşı­rı kar ya­pa­bi­le­ce­ği, sö­­re­bi­le­ce­ği ül­ke­ler ve mil­let­ler arar. Gu­guk kuş­la­rı da ken­di yu­mur­ta­la­­nı yer­leş­ti­rip, ba­kım­la­­nı yap­tır­ta­ca­ğı baş­ka­la­­na ait yu­va­lar arar­lar. Ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye­nin he­de­fi tüm ül­ke­ler ve tüm mil­let­ler ya­da halk­lar iken; gu­guk kuş­la­­nın he­de­fi ise sak­sa­ğan­lar­dır. Gu­guk kuş­la­rı yav­ru­la­ma dö­nem­le­rin­de sak­sa­ğan­la­rın yu­va­la­­nı kul­la­nır­lar. Gu­guk kuş­la­­nın sa­­sı az, sak­sa­ğan­la­rın ise sa­­la­rı on­la­ra na­za­ran da­ha faz­la­dır. Fa­kat gu­guk kuş­la­rı sak­sa­ğan­la­ra na­za­ran da­ha cüs­se­li­dir­ler. Gu­guk kuş­la­­nın yu­mur­ta­la­­nın renk ve bü­yük­lük­le­ri sak­sa­ğan­la­rın­ki­le­re ben­zer. Gu­guk kuş­la­rı ulus­la­ra­ra­sı ser­ma­ye gi­bi za­lim, uya­nık ve tu­zak ku­ru­cu­dur­lar. Sak­sa­ğan­lar ise duy­gu­sal ve saf­tır­lar.

Sak­sa­ğan­la­rın yav­ru­la­ma za­man­la­rı ile gu­guk kuş­la­­nın yav­ru­la­ma za­man­la­rı ay­­dır. Her iki cins­te de ai­le bağ­la­rı kuv­vet­li­dir. Di­şi sak­sa­ğan yu­mur­ta­la­rın üze­ri­ne otu­ra­rak bek­ler­ken er­kek sak­sa­ğan yu­va­­na ve eşi­ne bek­çi­lik ya­par, eşi­ne yi­ye­cek ge­ti­rir. Böy­le bir bek­le­me dö­ne­min­de er­kek gu­guk ku­şu, yu­va­ya bek­çi­lik ya­pan er­kek sak­sa­ğa­na sal­­rır. Gu­guk ku­şu da­ha cüs­se­li ol­du­ğun­dan er­kek sak­sa­ğa­nın tek ba­şı­na kar­şı koy­ma şan­sı yok­tur. Zor du­rum­da­ki er­kek sak­sa­ğa­nın im­da­­na di­şi sak­sa­ğan ye­ti­şir. Di­şi sak­sa­ğan yu­mur­ta­la­­nı bı­ra­ka­rak eşi­ne yar­­ma ko­şar. Bir­lik­te er­kek gu­guk ku­şu­na sal­­rıp onu yu­va­nın çev­re­sin­den uzak­laş­­rır­lar. An­cak bu es­na­da pu­su­da bek­le­yen di­şi gu­guk ku­şu, ko­ ru­ ma­ sız sak­ sa­ ğan yu­ va­ sı­ na ge­ lip ken­ di yu­ mur­ ta­ la­ rı­ nı bı­ ra­ kır ve gu­ guk ku­ şu­ nun ba­ zı yu­ mur­ ta­ la­ rı­ nı yu­ va­ dan aşa­ ğı­ ya ata­ rak gu­ guk ku­ şu­ nun yu­ mur­ ta den­ ge­ si­ ni mu­ ha­ fa­ za eder. Yu­va­­na dö­nen sak­sa­ğan, ku­ru­lan tez­gâh­tan ha­ber­siz ola­rak yu­mur­ta­la­rın üze­ri­ne otu­rur. Civ­civ­le­rin yu­mur­ta­dan çık­ma­­na bir­kaç gün ka­la gu­guk kuş­la­rı, ge­ri ge­lir ve er­kek gu­guk ku­şu bek­çi­lik ya­pan er­kek sak­sa­ğa­na sal­­rır. Eşi­ne yar­dım et­mek üze­re di­şi sak­sa­ğan yu­va­yı terk et­ti­ğin­de, di­şi gu­guk ku­ şu yu­ va­ da ge­ ri ka­ lan sak­ sa­ ğan yu­ mur­ ta­ la­ rı­ nın ge­ nel­ de ta­ ma­ mı­ nı ba­ zen de bir kıs­ mı­ nı yu­ va­ dan aşa­ ğı­ ya atar. İş­lem ta­mam­lan­­ğın­da gu­guk kuş­la­rı sal­­­dan vaz­ge­çe­rek yu­va­dan uzak­la­şır­lar. Sak­sa­ğan tek­rar yu­va­­na dö­ne­rek yu­mur­ta­la­ra ne­za­ret eder. Sak­sa­ğan do­ğan gu­guk ku­şu­na ait olan yav­ru­la­rı ken­di yav­ru­la­rı gi­bi ba­kar, bes­ler ve bü­­tür.

Tür­ki­ye’de­ki sis­tem de gu­guk kuş­la­rı gi­bi­dir. Azın­­ğı tem­sil eder ve mil­le­tin kar­şı­sın­da­dır. Mil­le­tin bü­tün bi­ri­kim­le­ri­nin %5’lik bir azın­lık­ça kul­la­nıl­ma­­na bek­çi­lik ya­par. Ço­ğun­lu­ğun kar­şı­sın­da­dır. Ona say­­sı yok­tur. Hat­ta onu teh­li­ke­li gö­rür, ba­zen de düş­man.

Sak­ sa­ ğan­ la­ rın yu­ murt­ la­ ma dö­ nem­ le­ ri ile Tür­ ki­ ye’nin se­ çim dö­ nem­ le­ ri bir­ bi­ ri­ ne ben­ zer. Sis­ tem ulus­ la­ ra­ ra­ sı güç­ ler­ le bir­ lik­ te se­ çim­ ler­ de her tür­ lü tu­ za­ ğı ku­ rar. Her se­ çim dö­ ne­ mi, mil­ le­ tin bağ­ rın­ dan çı­ kıp ge­ len ve ik­ ti­ dar al­ ter­ na­ ti­ fi olan par­ ti­ le­ re kar­ şı psi­ ko­ lo­ jik sa­ vaş açar: ‘Tür­ ki­ ye’yi yö­ net­ mek is­ ti­ yor­ san mer­ kez par­ ti ola­ cak­ sın.’ ‘Aday­ la­ rı­ nı ona gö­ re şe­ kil­ len­ di­ re­ cek­ sin.’ ‘Aday­ la­ rın Mil­ li­ yet­ çi ol­ ma­ ya­ cak, din­ dar ol­ ma­ya­ cak; renk­ siz omur­ ga­ sız ve kir­ li ola­ cak’. ‘Yok­ sa dar­ be olur’. ‘Zin­ de güç­ ler si­ ze mü­ saa­ de et­ mez.’ İs­ te­ nen kim­ lik­ siz­ lik­ tir. Ar­şiv­le­re bak­­ğı­mız­da AP, ANAP, RP, FP ve MHP için ben­zer psi­ko­lo­jik sa­vaş tak­tik­le­ri­nin kul­la­nıl­­ğı­nı gör­mek­te­yiz.

Sis­tem, omur­ga­sız, renk­siz ve kir­len­miş bir mil­let­ve­ki­li pro­fi­li is­ter. Çün­kü bu tür mil­let­ve­kil­le­ri her tür­lü şan­ta­ja açık ol­du­ğu için em­re ama­de­dir, kul­la­nıl­ma­ya mü­sa­it­tir. Gu­guk ku­şu­nun yu­mur­ta­la­­nı sak­sa­ğa­nın yu­va­­na koy­ma­sı gi­bi sis­tem ken­di aday­la­­nı bu par­ti­le­rin iç­le­ri­ne yer­leş­ti­rir. Bir kıs­mı açık bir kıs­mı da giz­li­dir.

2001 yı­lın­da da AKP ku­ru­lur­ken par­ti ya­­­nın mil­le­te gö­re de­ğil sis­te­me gö­re şe­kil­len­di­ril­me­si için med­ya­da teh­dit içe­ren bir kam­pan­ya açıl­mış­tı. Ya­­yı sis­te­me gö­re di­zayn et kam­pan­ya­sı idi bu:

“Tay­yip Er­do­ğan’ın ge­nel baş­ka­nı ola­ca­ğı ye­ni par­ti­nin yö­ne­ti­ci kad­ro­la­rın­da arit­me­tik den­ge­de, ço­ğun­luk Fa­zi­let ve Re­fah kö­ken­li ol­ma­ma­­dır. Ye­ni­lik­çi­lik ve çok ge­niş bir çev­re­yi ku­cak­la­ya­cak ol­ma­nın so­mut gös­ter­ge­si bu ola­cak­tır”.2

“...fiim­ di sı­ ra kad­ ro­ da. Fa­ zi­ let kö­ ken­ li­ le­ ri azın­ lık­ ta bı­ ra­ ka­ cak şe­ kil­ de zen­ gin­ leş­ me­ si ge­ re­ ken kad­ ro­ da..”3

27 Ni­san Ka­di­fe Dar­be­si bir gu­guk ku­şu sal­­­sı olup AKP aday lis­te­le­ri­nin dü­zen­len­me­sin­de med­ya üze­rin­den ye­ni bir de­ği­şim kam­pan­ya­sı baş­lat­mış­tır. Med­ya ara­­­ğıy­la, ‘AKP eğer Tür­ ki­ ye’yi yö­ net­ me­ ye ta­ lip­ se mer­ kez par­ ti ol­ ma­ lı­ dır’, ‘Mil­ li Gö­ rüş­ çü­ ler sır­ tın­ da bir kam­ bur­ dur’, ‘Bu kam­ bur­ dan kur­ tul­ ma­ lı­ dır’ kam­pan­ya­sı baş­la­tıl­mış­tır. Muh­te­mel­dir ki bu kam­pan­ya­nın et­ki­si al­tın­da Mil­li Gö­rüş­ten ge­len mil­let­ve­kil­le­ri­nin önem­li bir kıs­mı lis­te­ye kon­ma­mış, yu­va­dan atıl­mış ve bir kıs­mı da se­çi­le­me­ye­cek yer­le­re ko­nul­muş­tur.

Bu­ra­da AKP yö­ne­ti­ci­le­ri­nin han­gi­le­ri­ni hak­lı ve­ya hak­sız ola­rak lis­te dı­şın­da bı­rak­tık­la­­nın ana­li­zi ya­pıl­ma­ya­cak­tır. Bu­nu bi­zim bil­me im­ka­­mız da yok­tur. Bu­ra­da ifa­de edil­mek is­te­nen 27 Ni­san dar­be­si göl­ge­sin­de med­ya üze­rin­den yü­­­len kam­pan­ya­nın, Gu­guk Ku­şu Sal­­­, AKP yö­ne­ti­ci­le­ri üze­rin­de et­ki­li ol­ma­sı ile aday lis­te­le­rin­de bir pro­fil de­ği­şik­li­ği­ne, yu­mur­ta­la­rın bir kıs­­nın yu­va­dan atıl­ma­sı, gi­dil­miş ol­ma­­dır.

Ka­di­fe Dar­be­'nin He­de­fi: AKP’yi Par­ça­la­mak

Lis­te ope­ras­yo­nu, AKP’de mey­da­na ge­ti­ri­len ilk çat­lak ve ilk fay hat­­dır. Se­çim­de ba­ra­jı ge­çen par­ti sa­­­na, ba­ğım­sız­la­rın du­ru­mu­na bağ­lı ola­rak AKP’nin mil­let­ve­ki­li pro­fi­li da­ha be­lir­gin­leş­miş ola­cak­tır. Se­çim son­ra­sın­da bu fay hat­­na ener­ji de­po­la­ma iş­le­mi baş­la­­la­cak­tır.

27 Ni­san dar­be­si, AKP’nin ku­ru­cu kad­ro­la­rı ara­sın­da dı­şa­­ya çok yan­­tıl­ma­sa da ikin­ci bir fay hat­tı oluş­tur­muş­tur. AKP’nin dört li­der ku­ru­cu­sun­dan bi­ri olan Ab­dül­la­tif fie­ner’in aday ol­ma­ma­sı böy­le bir fay hat­­nın var­­ğı­nı gös­ter­mek­te­dir. Di­ğer ta­raf­tan Elek­tro­nik Muh­­ra­dan son­ra ba­zı par­ti yö­ne­ti­ci­le­ri­nin Bü­lent Arınç’a kar­şı ta­kın­­ğı ta­vır ge­le­cek­te da­ha de­rin so­run­la­ra se­be­bi­yet ve­re­cek­tir.

28 fiu­bat­ta Re­fah Par­ti­si­ne ku­ru­lan tez­­hın ben­ze­ri AKP’ye ku­rul­mak­ta­dır. Aday lis­te­le­ri üze­rin­de med­ya­nın yü­rüt­­ğü kam­pan­ya iyi ana­liz edil­me­li­dir: ‘Tez­ke­re­ye ret ve­ren­ler tas­fi­ye edil­di’. ‘ABD tez­ke­re­nin he­sa­­nı lis­te­ler­de sor­du’. ‘Mil­li gö­rüş­çü­ler tas­fi­ye edil­di’.

Bu kam­pan­ya­nın et­ki­si se­çim so­nu­cun­da gö­­le­cek­tir. Çün­kü AKP bi­rin­ci par­ti ol­sa bi­le, şu an gö­­ken, es­ki mil­let­ve­ki­li sa­­­nı çı­ka­ra­ma­ya­ca­ğı­dır. Bu du­rum­da baş­la­­la­cak kam­pan­ya, AKP’nin bö­lün­me­si­ne dö­nük olup lis­te­ler­le bir­lik­te olu­şan fay hat­­nın da­ha da de­rin­leş­ti­ril­me­si ola­cak­tır. AKP yö­ne­ti­ci­le­ri­nin dü­şün­me­si ge­re­ken nok­ta, 27 Ni­san sü­re­cin­de kriz de­rin­leş­ti­ğin­de ter­cih edi­len mer­ke­zin aday­la­­nın AKP’yi terk edip et­me­ye­cek­le­ri­dir. Ya da içer­de mu­ha­le­fet ya­pa­rak par­ti­yi par­ça­la­ma­da rol alıp al­ma­ya­cak­la­­dır. Bu, par­ti­de Mil­li Gö­rüş­çü olan ol­ma­yan tar­tış­ma­­nı baş­la­ta­ca­ğı gi­bi; AKP yö­ne­ti­ci­le­ri­nin çok ağır bir şe­kil­de eleş­ti­ril­me­le­ri­ne se­be­bi­yet ve­re­cek­tir. Bu du­rum­da lis­te­le­re ko­nul­ma­yan­lar, su­çu lis­te­le­rin üze­ri­ne ata­rak cid­di bir mu­ha­le­fet ya­pa­bi­le­cek­ler­dir. Bu du­rum­da or­ta­­ğın toz du­man ola­ca­ğı sis­li ha­va­yı se­ven kurt­la­ra gün do­ğa­ca­ğı unu­tul­ma­ma­­dır.

Se­çim so­nuç­la­­na bağ­lı ola­rak sis­tem, bir ta­raf­tan AKP’yi böl­me­ye ça­­şa­cak; di­ğer ta­raf­tan AKP’nin ta­ba­­na hi­tap ede­bi­le­cek ye­ni par­ti­le­ri kur­dur­ma­ya uğ­ra­şa­cak­tır. Mil­li Gö­rüş ha­re­ke­ti ay­nı şe­kil­de par­ça­la­tıl­mış­tır. 12 Ey­lül son­ra­sın­da Nur ce­ma­atin­de ya­şa­nan bö­lün­me­ler­de de ay­nı po­li­ti­ka­yı, ay­nı tak­­ğı gör­mek­te­yiz:

“Meh­met Kut­lu­lar: “Dev­ let bir grup­ la an­ la­ şır, ona dev­ let ide­ olo­ ji­ si is­ ti­ ka­ me­ tin­ de neş­ ri­ yat yap­ tı­ rıp, da­ ha son­ ra “bu ka­ dar da faz­ la ta­ viz ve­ ri­ lir mi”? tar­ tış­ ma­ sı baş­ la­ tı­ lıp onu iki­ ye de bö­ ler”.4

Yıl­lar geç­miş, in­san­lar de­ğiş­miş ama rol­ler ve ça­lış­ma tar­zı de­ğiş­me­miş­tir. Ku­ral ay­­dır: “Böl ve Yö­net”, “Kur ve Yö­net”.

Sis­te­min Ağır­lık Mer­ke­zi Bir Ka­ra De­lik­tir 

2001 Yı­lın­da AKP Yö­ne­ti­ci­le­ri(‘Fa­zi­let’in Ye­ni­lik­çi Ka­na­dı’) iki mer­kez ara­sın­da­ki mü­ca­de­le­yi iyi oku­ya­ma­dık­la­rı için, bi­raz da 28 fiu­bat şo­ku­nun et­ki­siy­le, ken­di­le­ri­nin de­ğiş­ti­ği­ni ve mer­ke­ze gel­mek is­te­dik­le­ri­ni ses­len­dir­miş­ler­dir:

‘Mil­ li de­ ğer­ ler an­ la­ mın­ da sol­ cu­ yuz’, ‘Müs­ lü­ man sol kim­ lik’, ‘İde­ o­ lo­ jik ve mar­ ji­ nal ol­ ma­ mak’, ‘Bi­ zim ana il­ ke­ miz ve FP’den kı­ rıl­ ma nok­ ta­ mız ger­ çek­ çi­ li­ ği­ miz­ dir’, ‘Biz­ ler bi­ rey ola­ rak din­ dar ol­ ma­ nın gay­ re­ ti için­ de­ yiz. Bu­ nun öte­ sin­ de din tem­ sil­ ci­ li­ ği, din par­ ti­ si gi­ bi şey­ ler ke­ sin­ lik­ le yan­ lış’, ‘Din­ ci par­ ti ve sa­ de­ ce din­ dar­ la­ rın par­ ti­ si ol­ ma­ mak’, ‘Biz­ ler an­ cak bi­ rey ola­ rak din­ dar ola­ bi­ li­ riz, o ka­ dar’, ‘Kü­ re­ sel­ leş­ me­ ye di­ re­ ne­ mez­ si­ niz. Bu­ nun kar­ şı­ lı­ ğı sta­ tü­ ko­ ya tes­ lim ol­ mak­ tır’, ‘Ön­ ce­ lik­ li he­ de­ fi­ miz eko­ no­ mi ola­ cak. Çün­ kü, eko­ no­ mi­ yi dü­ zel­ ti­ ci ted­ bir al­ ma­ dan va­ tan­ daş, in­ san hak­ la­ rı ile il­ gi­ li söy­ lem­ le­ re pek al­ dır­ mı­ yor. Sağ­ lık­ lı bir bü­ yü­ me tren­ di ya­ ka­ la­ ma­ dan, is­ te­ di­ ği­ niz ka­ dar de­ mok­ ra­ si tür­ kü­ sü söy­ le­ yin önem­ li de­ ğil’, ‘Par­ ti tez­ gâ­ hın­ da bü­ yü­ yen, par­ ti ve Er­ ba­ kan’ın söy­ lem ve slo­ gan­ la­ rı ile ye­ ti­ şen­ ler ora­ da kal­ dı. Ama ken­ di­ ni ge­ liş­ ti­ ren, eği­tim gö­ ren, oku­ yan ke­ sim bi­ zim ya­ nı­ mı­ za gel­ di’, ‘Ta­ ban te­ pe­ den ile­ ri­ ci. FP’de ta­ ban ger­ çek­ çi, ta­ van tu­ tu­ cu kal­ dı, onun için ay­ rı­ lık ol­ du’, ‘Kut­ sal dev­ let ol­ maz di­ yor­ lar, ama ken­ di­ le­ rin­ de kut­ sal in­ san var’, ‘Biz li­ be­ ra­ liz­ me ina­ nı­ yo­ ruz’, ‘Di­ ne da­ ya­ lı mil­ li­ yet­ çi­ li­ ği bir ke­ na­ ra koy­ ma­ lı­ yız’, ‘Er­ ba­ kan Na­ zi li­ de­ ri gi­ biy­ di’, ‘Var­ lı­ ğı­ mız as­ ke­ ri ra­ hat­ la­ ta­ cak­ tır’, “Ben Men­ de­ res-Özal mis­ yo­ nu­ nu sa­ vu­ nu­ yo­ rum”, “% 15’in so­ run­ la­ rı­ nı de­ ğil, %100 so­ run­ la­ rı­ nı tar­ tı­ şa­ lım”, “%15 ra­ di­ kal oy­ lar önem­ li de­ ğil, % 15’le de­ ğil % 85 ile ik­ ti­ da­ ra ta­ li­ bim.”.5

Bu ifa­de­ler 2001 yı­lın­da ya­ni yak­la­şık 6 yıl ön­ce söy­len­miş söz­ler­di. Var­lık­la­­nı as­ker­le­rin ra­hat­la­ma­sı için gü­ven­ce ola­rak gö­ren bu kad­ro, bu gün 27 Ni­san Ka­di­fe Dar­be­si­nin mu­ha­ta­bı idi. Sis­te­min ken­di­le­rin­den ne is­te­di­ği­ni tam an­la­ya­bil­miş de­ğil­ler­di. Oy­sa sis­tem dün Men­de­res, De­mi­rel, Özal ve Er­ba­kan’dan ne is­te­miş­se; bu­gün Er­do­ğan’dan ay­­­nı is­te­mek­tey­di:6

“Er­ ba­ kan Ho­ ca, De­ mi­ rel’e hü­ kü­ met ic­ ra­ at­ la­ rı­ nı an­ la­ tı­ yor. Hü­ kü­ met bu iş­ ler­ le uğ­ ra­ şır­ ken, as­ ker ne di­ ye ra­ hat­ sız ol­ sun? Ne di­ ye so­ run çı­ kar­ sın? De­ mi­ rel tec­ rü­ be­ si­ ni an­ la­ tı­ yor. ‘1965-1971.. Dü­ şük enf­ las­ yon. Yük­ sek kal­ kın­ ma hı­ zı. Ya­ tı­ rım­ lar.. ve bir gün muh­ tı­ ra­ yı önü­ mü­ ze ko­ yu­ ver­ di­ ler’… Ben­ den ne is­ ti­ yor­ lar­ dı?”

Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi bo­yun­ca se­çim­le iş­ba­şı­na ge­len­ler­den is­te­nen, Mil­le­tin saf­la­rın­dan sis­te­min saf­la­­na geç­me­le­riy­di. Ba­­ya ve ulus­lar ara­sı ser­ma­ye­ye ka­yıt­sız şart­sız tes­li­mi­yet­ti. Mil­le­tin re­yi ile hü­­met ola­cak­lar ve fa­kat ik­ti­dar ol­mak is­ti­yor­lar­sa sis­te­min saf­la­­na ge­çe­cek­ler­di. Yap­tık­la­rı ic­ra­at­lar­da mil­le­tin is­tek­le­ri­ni ve de­ğer­le­ri­ni göz önü­ne al­ma­ya­cak­lar­dı. Bu­nu yap­ma­dık­la­rı sü­re­ce mil­le­tin rey­le­ri­nin bir an­la­mı yok­tu. 1960 ve 1970 son­ra­sın­da AP, 1980 son­ra­sın­da ANAP ve DYP, 28 fiu­bat son­ra­sın­da FP ik­ti­da­rın ken­di­le­ri­ne ve­ril­me­ye­ce­ği söy­len­ti­le­ri çı­ka­­la­rak teh­dit edil­miş­ler­dir. Bu­gün de AKP ay­nı şe­kil­de teh­dit edil­mek­te­dir:

 İnö­nü Üni­ver­si­te­si Rek­­rü Prof. Dr. Fa­tih Hil­mi­­lu: “Hü­ kü­ met yüz­ de 95’le gel­ se bi­ le ba­ zı ku­ rum­ lar izin ver­ mez.”

Meş­rui­yet kri­zi­ne gi­ren bir sis­tem, sis­te­min te­mel fel­se­fe­si­ne za­rar ver­me­mek şar­tıy­la fark­lı dü­şün­ce­de ki kad­ro­la­rın Tür­ki­ye’yi yö­net­me­si­ni ka­bul et­mek du­ru­mun­da kal­mak­ta­dır. Bu­na­lan bir sis­tem bir ara çö­züm ola­rak böy­le bir yo­la baş­vur­mak­ta­dır. Sis­te­mi tam be­nim­se­me­miş mu­ha­lif bu kad­ro­lar ba­şa­­sız olur­lar­sa za­ten yıp­ran­mış ola­cak ve ken­di­li­ğin­den tas­fi­ye edil­miş ola­cak­lar­dır. Ba­şa­­lı ol­duk­la­rın­da hiç­bir ide­olo­jik söy­lem­de bu­lun­ma­dık­la­rın­dan, renk­siz dav­ran­dık­la­rın­dan do­la­yı, sis­te­mi, sis­te­min te­mel zih­ni­ye­ti­ne gö­re res­to­re et­miş ola­cak­lar, kit­le­ler uyuş­tu­ru­la­rak ye­ni­den sis­te­me en­teg­re edil­miş ola­cak­tır. Ken­di­le­ri­ne ta­yin edi­len sı­nır­la­rın dı­şı­na çık­ma­ya baş­la­dık­la­rın­da da geç­miş­te­ki­le­re re­va gö­­len uy­gu­la­ma on­la­ra da re­va gö­­le­cek­tir. Lis­te­le­re gi­rip bu gün lis­te dı­şı bı­rak­­­lan­la­rın bü­yük ço­ğun­lu­ğu de­ğiş­tim de­yip ma­­la­­nı ret et­miş­ler­di. Bu­na rağ­men sis­te­me ya­ra­na­ma­mış­lar. Çün­kü ken­di­le­ri­ne çi­zi­len da­ire­nin dı­şı­na çık­mış­lar­dı. Tez­ke­re­ye ret de­miş­ler­di:

Henry Kis­sin­ger: Dos­ tu­ muz olan ül­ ke­ ler Was­ hing­ ton ta­ ra­ fın­ dan çi­ zi­ len ge­ nel çer­ çe­ ve içe­ ri­ sin­ de kal­ mak kay­ dıy­ la bu­ lun­ duk­ la­ rı böl­ ge­ de­ ki çı­ kar­ la­ rı­ nı ken­ di­ le­ ri ha­ ra­ ret­ le ta­ kip et­ me­ li­ dir­ ler”.7

 Ta­rih bo­yu bu tür uy­gu­la­ma­lar hep ol­muş­tur, bu tür tek­lif­ler hep ya­pıl­mış­tır. Bu be­şe­ri mü­ca­de­le­le­rin ta­ri­hin­de kar­şı­la­şı­lan bir du­rum­dur. İn­san fıt­ra­­nı bo­zan, top­lu­mu çü­­ten, top­lum­sal ser­ma­ye­yi tü­ke­ten bir sis­te­mi, sis­te­min man­­ğı ile yö­net­me­ye da­vet­tir ya­­lan.

Hz. Mu­ham­met’in mü­ca­de­le­sin­den bu­na­lan Mek­ke Yö­ne­ti­mi Hz. Mu­ham­med’e yö­ne­ti­mi şart­lı ola­rak dev­ret­me­yi ka­bul et­miş­tir:

“Mu­ ham­ med, biz se­ ni ezel­ den be­ ri akıl­ lı, ha­ mi­ yet­ li ve se­ vim­ li bir adam ola­ rak ta­ nı­ rız. Kim­ se­ ye kö­ tü­ lük et­ ti­ ği­ ni gör­ me­ dik. Se­ nin va­ az­ la­ rı­ nın halk ara­ sın­ da ne gi­ bi tah­ rik­ le­ re se­ bep ol­ du­ ğu­ nu söy­ le­ me­ ye lü­ zum gör­ mü­ yo­ rum. Ba­ na açık­ ça söy­ le bü­ tün bun­ la­ rın se­ be­ bi ne­ dir? Pa­ ra mı is­ ti­ yor­ sun? Sa­ na te­ mi­ nat ve­ ri­ yo­ rum ki şe­ hir is­ te­ di­ ğin ka­ dar pa­ ra­ yı sa­ na top­ la­ ya­ cak­ tır. Ar­ zun ka­ dın da mı? fieh­ rin en gü­ zel kız­ la­ rı­ nı ken­ di­ ne zev­ ce ola­ rak al ve se­ ni te­ min ede­ rim ki se­ ni mem­ nun et­ mek için he­ pi­ miz mu­ ta­ bı­ kız. Hü­ kü­ met baş­ ka­ nı mı ol­ mak is­ ti­ yor­ sun? Bir tek şart­ la, he­ pi­ miz se­ ni en yük­ sek baş­ ka­ nı­ mız ola­ rak ka­ bu­ le ha­ zı­ rız: Bun­ dan böy­ le bi­ zim di­ ni his­ si­ ya­ tı­ mız­ la, am­ me vic­ da­ nı­ mız­ la oy­ na­ ma; put­ la­ rı­ mı­ zı, biz ve ata­ la­ rı­ mız ara­ sın­ da on­ la­ ra ta­ pan­ la­ rın ebe­ di ce­ hen­ nem ate­ şin­ de ka­ la­ cak­ la­ rı­ nı söy­ le­ me.”.8 

Mil­li Gö­rüş­ten ge­len AKP kad­ro­la­­nın gö­re­me­di­ği ve­ya ka­bul­le­ne­me­di­ği bu ger­çek­tir. Sis­te­min men­sup­la­rı gi­bi dü­şü­nüp, dav­ra­nıp ya­şa­ma­­ğı­nız sü­re­ce ne si­zin de­ğiş­ti­ği­ni­zi ka­bul ede­cek­ler ne de si­zi dost ka­bul­le­ne­cek­ler­dir . Bu de­ğer­ler ara­sı mü­ca­de­le­de­ki ila­hi ya­sa­dır:

 “Az kal­sın se­ni, sa­na vah­yet­ti­ği­miz­den uzak­laş­­ra­rak on­dan gay­­­nı uy­du­rup bi­ze is­nat ede­sin di­ye fit­ne­ye dü­şü­re­cek­ler­di. İş­te o tak­dir­de se­ni dost edi­nir­ler­di.”(17 İs­ra 73)

“Al­lah'ın ken­di­le­ri­ne kar­şı ga­zab­lan­­ğı bir kav­mi ve­li edin­mek­te olan­la­rı gör­me­din mi? On­lar, ne siz­den­dir­ler, ne de on­lar­dan.”(58/14)

Sis­te­min ağır­lık mer­ke­zi bir ba­tak­lık, bir ka­ra de­lik­tir. Ora­ya dü­şen­le­rin akı­be­ti, mil­le­te ya­ban­­laş­mak ve aka­bin­de mil­let ta­ra­fın­dan ce­za­lan­­rıl­mak ol­muş­tur. CHP’nin or­du des­te­ği ol­ma­dan ik­ti­dar ola­ma­ma­­nın ne­de­ni bu­dur. 1999 se­çim son­ra­sın­da koa­lis­yon ça­lış­ma­la­rı es­na­sın­da MHP’ye kar­şı yü­­­len psi­ko­lo­jik sa­vaş, MHP’yi sis­te­min mer­ke­zi­ne çek­me ile il­gi­liy­di. Bu psi­ko­lo­jik sa­va­şın et­ki­si al­tın­da ka­lan MHP, fin­can­cı ka­tır­la­­nı ür­küt­me­mek için sis­te­min mer­ke­zi­ne yak­laş­ma gay­re­ti­ne gir­miş­tir. Mil­let ken­din­den bek­le­ne­ni ver­me­yen MHP’yi 2002 se­çim­le­rin­de ce­za­lan­­ra­rak par­la­men­to dı­şı­na at­mış­tır.

AKP yö­ne­ti­mi 5 yıl­dır sis­te­min mer­ke­zi­ne ge­lip yer­leş­me­ye ça­lış­mak­ta­dır. Ora­ya doğ­ru ya­­la­cak se­ya­hat mil­let­ten kop­ma­ya ve par­ça­lan­ma­ya ne­den ola­cak­tır; so­nu ise yı­kım.

Bil­ge Ka­ğan dö­ne­min­de Çin bir ca­zi­be mer­ke­zi ola­rak çev­re­de­ki mil­let­le­ri ken­di­si­ne doğ­ru çek­mek­tey­di. An­cak o ca­zi­be­ye ka­­lıp Çin’e yer­le­şen­ler bir müd­det son­ra ken­di ben­lik­le­ri­ni, kim­lik­le­ri­ni, mil­let ol­ma va­sıf­la­­nı kay­be­di­yor­lar­dı. Bil­ge Ka­an böy­le bir gö­çe kar­şı çı­ka­rak mil­le­ti­ni uyar­mak­tay­dı:

“Çin mil­ le­ ti­ nin sö­ zü tat­ lı, ipek ku­ ma­ şı yu­ mu­ şak imiş. Tat­ lı söz­ le, yu­ mu­ şak ipek ku­ maş­ la al­ da­ tıp uzak mil­ le­ ti öy­ le­ ce yak­ laş­ tı­ rır­ mış. Yak­ laş­ tı­ rıp kon­ duk­ tan son­ ra, kö­ tü şey­ le­ ri o za­ man dü­ zen­ ler­ miş. Tat­ lı sö­ zü­ ne, yu­ mu­ şak ipek ku­ ma­ şı­ na al­ da­ nıp Türk mil­ le­ ti çok çok öl­ dün; Türk mil­ le­ ti öle­ cek­ sin! Ora­ da kö­ tü ki­ şi şöy­ le öğ­ re­ ti­ yor­ muş: Uzak ise kö­ tü mal ve­ rir, ya­ kın ise iyi mal ve­ rir de­ yip öy­ le öğ­ re­ ti­ yor­ muş. Bil­ gi bil­ mez ki­ şi o sö­ zü alıp, ya­ kı­ na gi­ dip, çok in­ san öl­ dün! O ye­ re doğ­ ru gi­ der­ sen, Türk mil­ le­ ti öle­ cek­ sin! Ötü­ ken ye­ rin­ de otu­ rup ker­ van, ka­ fi­ le gön­ de­ rir­ sen hiç­ bir sı­ kın­ tı yok­ tur. Ötü­ ken or­ ma­ nın­ da otu­ rur­ san ebe­ di­ yen il tu­ ta­ rak otu­ ra­ cak­ sın.”9

Sis­te­min mer­ke­zi li­der­li­ği­ne so­yu­nan­lar; Çin mil­le­ti ye­ri­ne sis­tem mer­ke­zi­ni, mal ye­ri­ne ik­ti­da­rı ve Ötü­ken ye­ri­ne dü­şün­ce ya­­sı ve inanç sis­te­mi­ni yer­leş­ti­re­rek Bil­ge Ka­ğan’ın ko­nuş­ma­­nı bir kez da­ha oku­sun­lar. Sis­te­min ağır­lık mer­ke­zi de Çin gi­bi­dir. Ora­ya yer­leş­mek is­te­yen her­ke­si yer bi­ti­rir, ben­li­ği­ni, kim­li­ği­ni ve ki­şi­li­ği­ni kay­bet­ti­rir.

AKP’yi İş­bir­lik­çi Ko­nu­mu­na Sokarak AKP Üze­rin­den Müslü­man­ları Tas­fi­ye Etmek

Cum­hu­ri­yet dö­ne­mi ile bir­lik­te ye­ni sis­te­min otur­tu­la­bil­me­si ve da­ha gü­zel ve ba­şa­­lı gös­te­ri­le­bil­me­si için Os­man­lı, özel­lik­le son sul­tan Vah­det­tin, il­ko­kul­dan üni­ver­si­te­ye ka­dar oku­tu­lan tüm ta­rih ki­tap­la­rın­da, kor­kak, İn­gi­liz iş­bir­lik­çi­si ve hır­sız ola­rak ta­­tıl­mak­tay­dı. Sevr an­laş­ma­­nı ka­bul edip im­za­la­yan bir va­tan hai­ni idi. Mus­ta­fa Ke­mal ise Nu­tuk’ta ben­zer bir ta­nım­la­ma yap­mak­tay­dı:

“Sal­ta­nat ve hilá­fet ma­ka­mın­da otu­ran Vah­det­tin soy­suz­laş­mış, şah­­nı ve bir de tah­­nı ko­ru­ya­bi­le­ce­ği­ni ha­yal et­ti­ği al­çak­ça ted­bir­ler araş­tır­mak­ta. Da­mat Fe­rit Pa­şa’nın baş­kan­­ğın­da­ki hü­­met áciz, hay­si­yet­siz ve kor­kak, yal­ nız pa­ di­ şa­ hın ira­ de­ si al­ tın­ da ve onun­ la be­ ra­ ber şa­ hıs­ la­ rı­ nı esir­ ge­ ye­ bi­ le­ cek her­ han­ gi bir du­ ru­ ma ra­ zı..."

Fa­kat Ece­vit, ahir öm­rün­de han­gi sa­ik­le ol­du­ğu bi­lin­mez ama, res­mi ta­ri­hin bu id­di­ala­­na kar­şı çı­ka­rak Vah­det­tin’e ya­­lan suç­la­ma­la­rın ta­ma­men yan­lış ol­du­ğu­nu ile­ri sür­dü:

 “...O bir ha­ in de­ ğil­ dir... Ben Vah­ det­ tin için hiç­ bir za­ man ha­ in de­ me­ dim. Çün­ kü ne ka­ dar zor ko­ şul­ lar al­ tın­ da pa­ di­ şah­ lık yap­ tı­ ğı­ nı bi­ li­ yo­ rum. Ül­ ke iş­ gal al­ tın­ day­ dı. Or­ du­ su kal­ ma­ mış. Bu ko­ şul­ lar al­ tın­ da bi­ le bir çok önem­ li iş yap­ tı. (...)

Kur­ tu­ luş Sa­ va­ şı’na açık­ tan ol­ ma­ sa bi­ le be­ lir­ gin şe­ kil­ de des­ tek ol­ du. İs­ tan­ bul’dan ay­ rı­ la­ ca­ ğı za­ man dev­ le­ tin elin­ de kül­ li­ yet­ li al­ tın ve pa­ ra var­ dı. O, çok az bir mik­ tar al­ dı. İs­ te­ se tü­ mü­ nü ala­ bi­ lir­ di. Say­ gı­ de­ ğer bir dav­ ra­ nış­ ta bu­ lun­ du.”10

Ece­vit’in bu açık­la­ma­­na bir çok ta­rih­çi des­tek ver­miş­ti. Türk Ta­rih Ku­ru­mu Baş­ka­  Prof. Dr. Yu­suf Ha­la­çoğ­lu bir baş­ka bel­ge­ye dik­kat çek­miş­ti:

“Ata­türk, Vah­det­tin'in ya­ve­ri­dir. Bir­lik­te Ber­lin'e git­ti­ler... Ge­nel­kur­may'ın, Ata­türk ve Vah­det­tin'in tel­graf­la­­na yer ve­ren ya­­nı var­dır. O ki­tap­ta Ata­türk, Nu­tuk'ta yaz­dık­la­rın­dan fark­lı şey­ler söy­­yor.”11

Ece­vit’in bu açık­la­ma­la­­na en sert tep­ki­yi De­mi­rel gös­ter­miş­ti. De­mi­rel’in tep­ki­si söy­le­nen­le­rin doğ­ru olup ol­ma­­ğın­dan zi­ya­de sis­te­me yö­ne­lik en­di­şe­ler­di:

'Tür­ ki­ ye'de bu ko­ nu­ da ilk de­ fa bi­ li­ nen­ le­ re ay­ kı­ rı bir şey söy­ le­ ni­ yor. Ben böy­ le bir be­ ya­ nı mu­ ha­ ke­ me ede­ mi­ yo­ rum. An­ cak, ta­ rih­ te­ ki ba­ zı ki­ şi­ ler hak­ kın­ da, alı­ şı­ la­ gel­ miş ka­ na­ at­ le­ rin dı­ şın­ da­ ki be­ yan­ lar ya­ dır­ ga­ nır. Sa­ yın Ece­ vit'in be­ ya­ nı da ya­ dır­ ga­ tı­ cı bir be­ yan­ dır. Tür­ ki­ ye böy­ le bir be­ ya­ nı kal­ dı­ ra­ cak du­ rum­ da de­ ğil­ dir.'12

Oy­sa Vah­det­tin ne sa­va­şı baş­la­tan­dı ne de Sevr an­laş­ma­­nı im­za­la­yan­dı ve fa­kat va­ta­nın kur­ta­rıl­ma­sı için genç su­bay­la­rı Ana­do­lu’ya gön­de­ren ve fi­nan­se eden­di. Bir çok anı­da ve bel­ge­de bu böy­le yer al­mak­tay­dı. Müs­­man ke­sim bu­nu yıl­lar­ca söy­le­yip dur­du. Bu­nun için de sis­tem, Müs­­man­la­ra ateş püs­kür­dü. Ni­çin ta­ri­hin o dö­ne­mi­ne bu ka­dar has­sa­si­yet gös­te­ri­lip bir kı­sım bel­ge­ler açık­lan­­yor­du? Ne var­dı ki bir kı­sım bel­ge­ler özel­lik­le giz­li tu­tul­mak­tay­dı? De­mi­rel’in, Os­man­lı Dev­le­ti'nin ku­ru­lu­şu­nun 700. yı­lı ne­de­niy­le yap­­ğı bir ko­nuş­ma­da (9.10.1999), Os­man­­nın bi­linç­li bir şe­kil­de, kas­ti ola­rak suç­lan­­ğı­nı söy­le­me­si bu­nun ana ne­de­niy­di:

“Cum­ hu­ ri­ ye­ tin ilk dö­ nem­ le­ rin­ de re­ ji­ min otur­ ma­ sı için Os­ man­ lı aley­ hin­ de bir söy­ lem ge­ liş­ ti­ ril­ miş­ ti; ar­ tık bu teh­ li­ ke geç­ miş­ tir; Os­ man­ lı­ yı suç­ la­ ma­ mı­ zın bir ma­ na­ sı kal­ ma­ mış­ tır. Os­ man­ lı ile ba­ rış­ mak ge­ re­ kir."

Bu­ra­dan çı­kan ma­na, ba­zı ger­çek­le­rin ters yüz edil­miş ol­du­ğuy­du; bir ta­rih an­la­­şı­nın ya­ lan üze­ ri­ ne ku­ rul­ muş ol­ma­sıy­dı. Pe­ki ni­çin böy­le ya­pıl­mış­tı? Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de sal­ta­nat ve ha­li­fe­lik­le bir­lik­te İs­lam da tas­fi­ye edil­mek is­ten­miş­ti. Lo­zan’da böy­le bir söz ve­ril­miş­ti:

“(Cum­hur­baş­ka­nı Ce­lal Ba­yar genç­le­re ko­nu­şu­yor: La­ ik­ lik ta­ nı­ mı ile il­ gi­ li) “...Ha­ yır bun­ la­ rın hiç­ bi­ ri de­ ğil. Biz Lo­ zan’da giz­ li cel­ se­ de Ba­ tı­ lı­ la­ ra ke­ sin söz ver­ dik; za­ man­ la bu mil­ le­ te Kur’an’ı unut­ tu­ ra­ ca­ ğız di­ ye’. Bu sö­ zün bek­ çi­ si ma­ kam ola­ rak be­ nim ve ben­ den son­ ra ge­ len­ ler­ de bu gö­ re­ vi sür­ dü­ re­ cek­ ler­ dir. İş­ te la­ ik­ li­ ğin esa­ sı bu­ dur; siz­ le­ re dü­ şen­ de bu an­ la­ yı­ şa sa­ hip çık­ mak­ tır.”12

Onun için Müs­­man­la­rın di­re­ni­şi­nin kı­rıl­ma­sı es­na­sın­da vu­ku bu­la­cak olay­la­rın ge­le­cek ne­sil­le­re ma­kul ola­rak gös­te­ri­le­bil­me­si ge­rek­mek­tey­di. Öy­le bir psi­ko­lo­jik ha­va oluş­tu­rul­ma­lıy­dı ki düş­man iş­ga­lin­den çık­mış olan bir ül­ke­nin ge­le­cek ne­sil­le­ri, ya­­lan tüm ic­ra­at­la­ra hak ver­miş ol­sun. İş­ te İs­ lam’ı tas­ fi­ ye ope­ ras­ yo­ nu, Müs­ lü­ man­ la­ rı pa­ di­ şah yan­ lı­ sı ve Pa­ di­ şa­ hı da İn­ gi­ liz iş­ bir­ lik­ çi­ si, va­ tan hai­ ni gös­ ter­ me se­ nar­ yo­ su üze­ ri­ ne ku­ rul­ muş­ tur. İşin içe­ ri­ si­ ne hem iş­ bir­ lik­ çi­ lik, hem va­ tan ha­ in­ li­ ği, hem hır­ sız­ lık so­ ku­ la­ rak ve hem ka­ nun ve şid­ det kul­ la­ nı­ la­ rak bü­ tün kar­ şı çı­ kış­ lar, kar­ şı söy­ lem­ ler ber­ ta­ raf edil­ mek is­ ten­ miş­ tir. 80 yıl bu oyun oy­ nan­ mış­ tır. İş­te Ece­vit’in id­di­ala­rı bu oyu­nu boz­mak­ta, cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de her şe­yi iyi gös­ter­me­ye alış­mış bir ke­si­min ka­fa­­nı ka­rış­tır­mak­ta ve on­la­rı şüp­he­ye dü­şür­mek­tey­di. Bir baş­ka açı­dan sis­te­min ağır­lık mer­ke­zi­ne kar­şı olan gü­ve­ni yık­mak­tay­dı. De­mi­rel’in te­la­şı da buy­du.

De­mi­rel’in man­­ğı sis­te­min Mak­ya­ve­list man­­ğı idi. Sis­tem, he­de­fe var­mak için her şe­yi meş­ru gör­mek­tey­di. Ger­çek­le­rin ters­yüz edil­me­si, bir nes­lin ruh dün­ya­­nın ka­rar­tıl­ma­sı, ta­ri­hin­den ko­pa­­lıp şüp­he­ye dü­şü­rül­me­si, ken­di kül­tür ve me­de­ni­ye­ti­ne kar­şı ya­ban­­laş­ma­sı hat­ta on­lar­dan nef­ret et­me­si önem­li de­ğil­di. Önem­li olan o an ele ge­çi­ril­mek is­te­nen he­def­ti. Bu ne­den­le cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de ba­tı kül­tür ve me­de­ni­ye­ti de­ğer­le­ri­ne gö­re ye­tiş­ti­ril­me­ye ça­­şı­lan nes­lin te­mel ka­rak­te­ri, an­lık dü­şün­me­si, ge­le­ce­ğe dö­nük bir ta­hay­yül ve ta­sav­vu­ru ol­ma­ma­sı, geç­mi­şi red­det­me­si, in­kar­cı, ka­ra­la­­cı, kö­­le­yi­ci, çif­te stan­dart­çı, te­pe­den in­me­ci, cun­ta­cı ve çe­te­ci bir man­­ğa ve dü­şün­ce ya­­­na sa­hip ol­ma­­dır.

Tür­ki­ye’de­ki si­ya­set bu man­­ğa gö­re şe­kil­len­di­ği için ne­re­dey­se bü­tün si­ya­sı par­ti­ler bir­bir­le­ri­ni ka­ra­la­mak­ta suç­la­mak­ta­dır. Ger­çek­le­ri bil­dik­le­ri hal­de ters yüz edip sun­mak­ta­dır­lar. Bir kez ol­sun bir­bir­le­ri­ni tak­dir edip des­tek­le­me­miş­ler­dir. Mu­ha­le­fet­te iken baş­ka ik­ti­dar­da iken baş­ka şey­ler söy­le­miş­ler­dir.

27 Ni­san Ka­di­fe Dar­be sü­re­cin­de or­ta­ya ko­nan me­tin­ler, atı­lan slo­gan­lar in­ce­len­di­ği za­man Os­man­­ya ku­ru­lan tez­ga­hın bir ben­ze­ri, AKP üze­rin­den Müs­­man bir hal­ka ku­rul­mak is­ten­mek­te­dir. Bu­ra­da Sul­tan Vah­det­tin ve hü­­me­ti ye­ri­ne Baş­ba­kan Er­do­ğan ve AKP hü­­me­ti var­dı. AB’ye gir­me 50 yıl­dır bir dev­let po­li­ti­ka­sı ola­rak sür­­rül­mek­te­dir. AB’ye kar­şı olan bir ha­re­ket­ten, Mil­li Gö­rüş, ge­len AKP kad­ro­la­rı AB’ye gir­me sü­re­ci­ni de­vam et­tir­di­ği ve hız­lan­dır­­ğı için ha­in, iş­bir­lik­çi ko­nu­mu­na so­kul­mak is­ten­mek­te­dir. Kim­ler ta­ra­fın­dan AKP suç­lan­mak­ta­dır? Yıl­lar­dır par­ti­le­ri ile bir­lik­te AB’ye gir­mek için uğ­raş ve­ren, ABD ile bir­lik­te ha­re­ket eden De­mi­rel, Bay­kal ve sis­te­min di­ğer ak­tör­le­ri ta­ra­fın­dan. Ta­ri­hin acı cil­ve­si De­mi­rel yıl­lar­ca ken­di­si­ne Mo­ri­son Sü­ley­man di­yen CHP, sol kad­ro ve ken­di­si­ni dü­şü­ren cun­ta­lar­la ay­nı saf­ta bu­luş­mak­ta­dır. Bu saf tu­ tuş iyi oku­ nup ana­ liz edil­ me­ li­ dir. AKP ile AB’ye gi­ril­mek is­te­ni­yor. An­cak AKP içer­de sı­kış­­­la­rak ABD-AB saf­la­­na ale­ni iş­bir­lik­çi gö­rün­­sü sağ­la­na­cak bir şe­kil­de yak­laş­­rıl­mak is­te­ni­yor. Kla­sik yön­tem fil­ le­ rin ehil­ leş­ ti­ ril­ me­ sin­de kul­la­­lan yön­tem­dir. Bu yön­tem­le AKP yö­ne­ti­mi açık bir ABD-AB iş­bir­lik­çi­si ola­rak gös­te­ril­dik­ten son­ra hü­­met­ten dü­şü­rül­me­si plan­lan­mak­ta­dır.

Bu­ra­da hü­­me­ti dü­şür­mek tak­tik bir he­def ola­rak se­çil­miş­tir. Stra­te­jik he­def, AKP yö­ne­ti­ci­le­ri­nin İs­la­mî kim­li­ği di­le ge­ti­ri­le­rek tüm Müs­­man­la­rı iş­bir­lik­çi gös­te­rip ira­de­le­ri­ni felç edi­lip, suç­lu ko­nu­mu­na so­ka­rak tes­lim al­mak­tır. Ana oyun bu­dur. 27 Ni­san Elek­tro­nik Muh­­ra­sı dik­kat­li oku­nur­sa biz­zat mil­le­tin it­ham edil­di­ği ve he­def alın­­ğı gö­­le­cek­tir.

So­nuç: Par­la­men­to Dı­şı Si­ya­set, Sis­te­mi Mil­le­tin Em­ri­ne Ver­me Mü­ca­de­le­si­ni Yü­rüt­me­li­dir

Bu­gün­kü ana so­run, ana te­zat iki fark­lı ağır­lık mer­ke­zi­nin var­­ğı­dır. Bü­tün dar­be­ler sis­te­min ağır­lık mer­ke­zi­nin tak­vi­ye edil­me­si için ya­pıl­mış­tır. Ve­ri­len gö­rün­ ‘Ül­ ke­ nin uçu­ ru­ mun ke­ na­ rı­ na ge­ ti­ ril­ miş ol­ ma­ sı’ şek­lin­de­dir. ‘Uçu­ru­mun ke­na­­na ge­len’ ül­ ke mi­dir? Yok­sa ‘uçu­ru­mun ke­na­­na ge­len’ sis­ tem mi­dir? Han­ gi­ si kur­ ta­ rıl­ ma­ ya ça­ lı­ şıl­ mak­ ta­ dır ve ki­ me kar­ şı? Bu hiç sor­gu­lan­ma­mış­tır. Bu gün bu sor­gu­la­ma ya­pıl­ma­­dır.

Meş­rui­yet kri­zi­ne gir­miş, hal­­na ya­ban­­laş­mış bir sis­te­me ya­­la­cak şey, onu mil­le­tin de­ğer­le­ri et­ra­fın­da güç­lü, şef­faf, ka­­cı bi­çim­de, in­san fıt­ra­­na uy­gun ve ada­let üze­re ye­ni­den ya­­lan­dır­mak­tır. He­def bu ol­ma­­dır. Mil­le­tin ağır­lık mer­ke­zi et­ra­fın­da bir şe­kil­len­me ol­ma­­dır. Par­la­men­to dı­şı si­ya­se­tin bu gün en acil gö­re­vi, her­ke­se bu iki mer­ke­zin var­­ğı ve bun­lar ara­sın­da ki mü­ca­de­le­nin ana ne­den­le­ri iyi an­la­tıl­ma­­dır.

 Ya­­lan dar­be­le­rin ni­ha­yet­te be­de­li­ni hep halk öde­mek­te­dir. Hal­kın rey­le­ri ile se­çi­lip ge­len par­ti­le­ri, yar­­la­ma ve ka­pat­ma ile teh­dit; hat­ta ka­pat­ma ve mah­kum et­me, hal­kın rey ver­di­ği par­ti­le­ri gay­rı meş­ru ilan ede­rek dar­be yap­ma, si­vil ik­ti­dar­la­rı ren­ci­de ede­cek tarz­da be­ya­nat ver­me, kim ki­me kar­şı kur­ta­rıl­ma­ya ça­­şıl­­ğı­nın bir gös­ter­ge­si­dir. Par­la­men­to dı­şı si­ya­set bu ko­nu­yu ele alıp tar­tış­ma­­dır. Mil­le­ti ay­dın­lat­ma­­dır. Bu mü­ca­de­le, sis­ te­ min em­ ri­ ne mil­ le­ ti de­ ğil, mil­ le­ tin em­ ri­ ne sis­ te­ mi ver­ me ­ca­de­le­si­dir. Ak­si dav­ra­nış if­rat­tır, az­gın­lık­tır, zu­lüm­dür. Zu­lüm­de ile­ri gi­den top­lum ve­ya sis­te­min so­nu ise hep yı­kım ol­muş­tur.

“Ni­ce kent­ler var­dır ki, az­ gın­ lık edip Rab­ bi­ nin ve onun Re­ sul­ le­ ri­ nin em­ rin­ den çık­ tı­ lar da biz on­la­rı çok zor­lu bir he­sa­ba çek­tik ve on­la­ra, gö­rül­me­miş bir azap­la azap et­tik. Böy­ le­ ce on­ lar, yap­ tık­ la­ rı­ nın ve­ ba­ li­ ni tat­ tı­ lar ve iş­ le­ ri­ nin so­ nu hüs­ ran ol­ du.”(65Ta­lak 8-9)

Bu­gün bü­tün top­lum­sal çal­kan­­lar, bir de­ği­şi­min ha­ber­ci­si­dir. Bü­tün so­run, bu

de­ği­şi­min mi­ni­mum za­rar­la iyi­ye, gü­ze­le, doğ­ru­ya ve hu­zu­ra doğ­ru ol­ma­­dır. Eğer top­lu­mun ru­hi de­rin­lik­le­rin­de bir arın­ma sü­re­ci baş­la­mış­sa, ki öy­le­dir, bu ey­lem ola­rak dı­şa yan­­ya­cak; için­de ya­şa­­lan ko­şul­la­rı mut­la­ka, er ve­ya geç de­ğiş­ti­re­cek­tir. Doğ­ru ile yan­lış, hak ile ba­tıl, iyi ile kö­tü, sa­mi­mi olan­la ol­ma­yan, ina­nan­la inan­ma­yan bu mü­ca­de­le sü­re­cin­de ay­­la­cak, tam bir arın­ma ola­cak­tır. Bu ila­hi sün­net ola­rak böy­le­dir:

Bir top­ lum, ken­ din­ de ola­ nı de­ ğiş­ ti­ rin­ ce­ ye ka­ dar Al­ lah, ona ni­ met ola­ rak ba­ ğış­ la­ dı­ ğı­ nı de­ ğiş­ ti­ ri­ ci de­ ğil­ dir.” (8 En­fal, 53)

“Ger­ çek­ ten Al­ lah, ken­ di ne­ fis­ le­ rin­ den ola­ nı de­ ğiş­ ti­ rip bo­ zun­ ca­ ya ka­ dar, bir top­ lu­ luk­ ta ola­ nı de­ ğiş­ ti­ rip-boz­ maz” (13 Rad 11)

Bu nok­ta­da Müs­­man­la­ra dü­şen gö­rev, bu top­lum­sal de­ği­şim is­tek­le­ri­ni da­ha kök­lü da­ha şu­ur­lu ha­le ge­tir­mek­tir. Bu gö­rev Par­la­men­to içi si­ya­set­ten zi­ya­de Par­la­men­to dı­şı si­ya­se­te düş­mek­te­dir. Par­la­men­to içi si­ya­set­te par­ti­ler­den bir gi­dip bi­ri ge­le­bi­lir. Par­ti­le­rin gi­dip gel­me­si o ka­dar önem­li de­ğil­dir. Teh­li­ke­li de de­ğil­dir. Asıl teh­ li­ ke uya­ nan ve di­ re­ nen, de­ ği­ şim is­ te­ ği olan, hu­ zur ve mut­ lu­ lu­ ğa, öz­ gür­ lü­ ğe ve dik dur­ ma­ ya su­ sa­ mış olan bir hal­ kın, bir mil­ le­ tin ümit­ siz­ li­ ğe ka­ pıl­ ma­ sı, pe­ si­ mist ol­ ma­ sı­ dır.

Onun için Müs­­man­lar, ha­ta­la­rı kim ya­par­sa yap­sın ayı­rım gö­zet­me­den kar­şı çık­ma­­dır­lar. Onun için her şey Par­la­men­to içi si­ya­se­te en­deks­len­me­me­li­dir.

Onun için Müs­­man­lar, 21.yüz­­lın tüm Fi­ra­vun­la­­na(iç ve dış) ayı­rım yap­mak­­zın kar­şı dur­ma­­dır­lar. Bu İb­ra­hi­mî bir du­ruş­tur:

“On­ lar, ken­ di­ le­ ri­ ne in­ san­ lar: ‘Si­ ze kar­ şı in­ san­ lar top­ lan­ dı­ lar, ar­ tık on­ lar­ dan kor­ kun’ de­ dik­ le­ ri hal­ de, (bu­ na rağ­ men) iman­ la­ rı ar­ tan­ lar ve: ‘Al­ lah bi­ ze ye­ ter, O ne gü­ zel ve­ kil­ dir’ di­ yen­ ler­ dir.” 3/173

Onun için Müs­­man­lar, ba­tı kül­tür ve me­de­ni­ye­ti­ne bü­tün ola­rak kar­şı çık­ma­­dır­lar. Ken­di ayak­la­rı üze­rin­de dur­ma­yı öğ­ren­me­li­dir.

Onun için se­çim ön­ce­sin­de bu gün­kü ta­ri­hi so­rum­lu­lu­ğu­muz, hiç bir duy­gu­sal­­ğa ka­pıl­ma­dan bir­leş­ti­ri­ci, to­par­la­­cı bir üs­lup kul­lan­mak­tır. Par­ti ta­ban­la­rın­da düş­man­lık mey­da­na ge­ti­re­bi­le­cek ifa­de, üs­lup ve söy­lem­ler­den ka­çı­nıl­ma­­dır. Hiç kim­se­yi sis­te­min “Ber­mu­da fiey­tan Üç­ge­ni” içi­ne it­me­mek ge­re­kir. Ge­rek İs­la­mî has­sa­si­yet­le­ri öne çık­mış, ge­rek­se mil­li­yet­çi has­sa­si­yet­le­ri öne çık­mış par­ti, med­ya, ki­şi, si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı ve ay­dın­la­­mız ba­si­ret­li, hik­met­li, öğüt do­lu bir teb­liğ, bir ta­vır ser­gi­le­me­li­dir­ler. Hiç­bir ki­şi ve ku­ru­mu, sis­tem ağır­lık mer­ke­zi­ne it­me­ye ne hak­­mız ne de ta­ham­­­müz var­dır.

Unut­ ma­ mak ge­ re­ kir ki ha­ yat, yal­ nız­ ca bu dün­ ya­ dan iba­ ret de­ ğil­ dir ve bu­ ra­ da yap­ tık­ la­ rı­ mı­ zın he­ sa­ bı da ek­ sik­ siz gö­ rü­ le­ cek­ tir.

Unut­ma­mak ge­re­kir ki Ka­di­fe Dar­be sür­mek­te­dir. Se­çim son­ra­­na dö­nük ola­rak yı­ğı­nak ya­pıl­mak­ta­dır. Se­çim­le­re hi­le ka­rış­­rıl­mak is­te­ne­cek ve de se­çim son­ra­sın­da se­çim­le­rin meş­ru ol­ma­­ğı tar­tış­ma­la­rı baş­la­­la­cak­tır. Yö­ ne­ tim­ ler, meş­ ru ze­ min­ ler­ de dar­ be­ siz, en­ tri­ ka­ sız, hi­ le­ siz el de­ ğiş­ tir­ me­ li­ dir.

Tür­ki­ye’nin bir­lik ve be­ra­ber­li­ğe her za­man­kin­den da­ha faz­la ih­ti­ya­cı ol­du­ğu göz ar­dı edil­me­me­li­dir.Yan­ gı­ na kö­ rük­ le gi­ den­ ler teş­ hir edi­ lip ken­ di­ le­ ri­ ne kar­ şı ta­ vır alın­ ma­ lı­ dır:

 “Eğer mü­ min­ ler­ den iki grup bir­ bir­ le­ ri ile vu­ ru­ şur­ lar­ sa ara­ la­ rı­ nı dü­ zel­ tin. fia­ yet bi­ ri öte­ ki­ ne sal­ dı­ rır­ sa, Al­ lah’ın buy­ ru­ ğu­ na dö­ nün­ ce­ ye ka­ dar sal­ dı­ ran ta­ raf­ la mü­ ca­ de­ le edin. Eğer dö­ ner­ ler­ se ar­ tık ara­ la­ rı­ nı ada­let­ le dü­ zel­ tin ve her iş­ te ada­ let­ li dav­ ra­ nın. fiüp­ he­ siz ki Al­ lah, adil dav­ ra­ nan­ la­ rı se­ ver.

Mü­ min­ ler an­ cak kar­ deş­ tir­ ler. Öy­ ley­ se kar­ deş­ le­ ri­ ni­ zin ara­ sı­ nı bu­ lun-dü­ zel­ tin ve Al­ lah’tan kor­ kun ki esir­ ge­ ne­ si­ niz.” (49 Hu­cu­rat 9-10)

Mil­le­tin ha­ri­cin­de hiç­bir ye­re şi­rin gö­zük­me gi­bi bir yan­­şın içi­ne gi­ril­me­me­li­dir. Doğ­ru­la­rın ya­nın­da, doğ­ru­la­rın sa­vu­nu­cu­su ola­rak ezi­len mil­yon­la­rın se­si ol­ma ya­­şı­na gi­ril­me­li­dir. Bu­na­­mın ana kay­na­ğı olan çü­­müş bir zih­ni­ye­te pa­yan­da ola­cak söz ve dav­ra­nış içe­ri­sin­de bu­lu­nul­ma­ma­­dır. Her­ke­sin bir he­sa­bı var­dır şüp­he­siz, an­cak unut­ma­mak la­zım ki Al­lah’ın da bir he­sa­bı var­dır ve he­sa­bı en sağ­lam olan da Al­lah’tır. Bu te­vek­kül için­de olun­ma­­dır. Ay­dın­­ğa, kur­tu­lu­şa ulaş­ma­nın yo­lu bu­dur:

Al­ lah, rı­ za­ sı­ na uyan­ la­ rı bu­ nun­ la(Kur’an) kur­ tu­ luş yol­ la­ rı­ na ulaş­ tı­ rır ve on­ la­ rı ken­ di iz­ niy­ le ka­ ran­ lık­ lar­ dan nû­ ra çı­ ka­ rır. On­ la­ rı dos­ doğ­ ru yo­ la da yö­ nel­ tip ile­ tir.”(5/16 )

“Al­ lah iman eden­ le­ rin ve­ li­ si­ dir. On­ la­ rı ka­ ran­ lık­ lar­ dan nu­ ra çı­ ka­ rır; küf­ re­ den­ le­ rin ve­ li­ le­ ri ise ta­ ğut­ tur. On­ la­ rı da nur­ dan ka­ ran­ lık­ la­ ra çı­ ka­ rır­ lar. İş­ te on­ lar, ate­ şin hal­ kı­ dır­ lar, or­ da sü­ rek­ li ola­ rak ka­ la­ cak­lar­ dır.”(2/257)

Biz­ler ge­le­ce­ği bi­le­me­yiz, ge­le­cek­le il­gi­li yal­nız­ca ön­­­ler­de bu­lu­nu­ruz. Ona uy­gun da ted­bir­ler al­ma­ya ça­­şı­rız. Bü­tün ted­bir ve uğ­ra­şı­la­­­za rağ­men ba­zen ho­şu­mu­za gi­den, ba­zen de ho­şu­mu­za git­me­yen şey­ler vu­ku bu­lur. Vu­ku bu­lan o an için gö­zük­me­se bi­le ge­le­cek için ha­yır­lı ola­cak­tır. Tür­ki­ye’de­ki Ka­di­fe Dar­be sü­re­ci de böy­le de­ğer­len­di­ril­me­li­dir:

 “Olur ki ho­ şu­ nu­ za git­ me­ yen bir şey, si­ zin için ha­ yır­ lı­ dır ve olur ki, sev­ di­ ği­ niz şey­ de si­ zin için bir şer­ dir. Al­ lah bi­ lir de siz bi­ le­ mez­ si­ niz” (2 Ba­ka­ra 216)

­re­lim Mev­la ney­ler

Ney­ler­se gü­zel ey­ler.

Unut­ ma­ mak ge­ re­ kir ki, İn­san yaşarsa dev­let yaşar.           

Unut­ ma­ mak ge­ re­ kir ki, bir ge­ ce iki gün­ düz ara­ sın­ da­ dır.

Unut­ ma­ mak ge­ re­ kir ki, her ge­ ce­ nin bir gün­ dü­ zü var­ dır.

Unut­ ma­ mak ge­ re­ kir ki, ku­ la kul­ luk dö­ ne­ mi bi­ te­ cek­ tir.

KAY­ NAK­ LAR

1- Öcal M., İmam Ha­tip Li­se­le­ri ve İl­köğ­re­tim Okul­la­rı, En­sar Neş. İst. 1994, s.38

2- Çan­dar, Cen­giz, ‘Li­de­rin Ge­nel Baş­kan­lık Yo­lu Açıl­dı’, Yeni fiafak, 20.07.2001

3- Çan­dar, C., ‘As­rı-ı Saa­det ve Tay­yip?li Ge­le­cek?, Yeni fiafak, 21.07.2001

4- Meh­met Kut­lu­lar, 20-26 Ara­lık 1997 ta­rih­li Ar­tı Ha­ber’)

5- Sa­bah, 13. 07. 2001, Mil­ li­ yet 15.07.2001, Hür­ ri­ yet 17.07.2001, Hür­ ri­ ye­ ti 12.07.2001,

6- 17 Do­nat, Y., Re­fah-Yo­la 40 Mek­tup, Mil­li­yet , 28.3.1997.

7- Chomsky, N. ABD Te­­, Pı­nar Ya­yın­la­rı, İst. (1991) s 22-23

8-  Ha­mi­dul­lah, M., İs­lam Pey­gam­be­ri, s. 81.

9- Er­gin, M., Or­hun Abi­de­le­ri, MEB ya­yın­la­rı, İs­tan­bul, 1997., s.2

10- Bü­lent Ece­vit: Vah­det­tin Ha­in De­ğil­di, Za­man 16.07.2005

11-  Se­fa Kap­lan Hür­ri­yet, 18.07.2005

12- Em­re S.A., ‘Mil­li Gö­rüş Ha­re­ke­ti Na­sıl doğ­du?’, Um­ran, fiu­bat 2006, sa­yı 138 s:78.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI HİBRİT SAVAŞLAR DÜZLEMİNDE BÖLGESEL EKSENDE BAŞLATILMIŞTIR

(Umran Dergisi)   “Eğer Hakk, onların hevalarına (istek ve tutku) uyacak olsaydı, hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herke...